ÇAĞCIL DÜŞÜNCE
Nedir Yeniçağ ile çağcıl düşünce? Eskiden çok iyi bilinirdi bu: Yeniçağ Ortaçağ’ın sonunda, tam 1543’te başlardı; çağcıl düşünce ise skolastik uslamlamanın karşısına sağlam insan aklının ve deneyin haklarını koyan Bacon’la başlıyordu.
Çok yalındı bu. Ne yazık ki hepten yanlıştı. Tarih ani sıçramalarla yürümez; kesin dönemlere ve çağlara bölümleme yalnız ders kitaplarında vardır. Şeyleri bir parça daha yakından çözümlemeye başlar başlamaz, önceleri görüldüğü sanılan kopuklukkaybolur; sınırlar silikleşir ve belli belirsiz bir yürüyüş bizi
Francis Bacon’dan onun XII. yüzyıldaki adaşına götürür. XX. yüzyıl uzmanları ile
tarihçilerinin çalışmaları Roger Bacon’da bir çağcıl insanı, ünlü adaşında ise gecikmiş birini gösterdiler bize birer birer; Descartes’ı “yeniden” skolastik gelenek içerisine “yerleştirdiler”, “çağcıl” felsefeyi de St. Thomas’la başlattılar. “Çağcıl” teriminin genel olarak bir anlamı var mı? Her çağda, az çok çağdaşları gibi, ustalarından da bir parça başka türlü düşündüğünde, herkes hep “çağcıl”
olmuştur... Nos modernos, (biz çağcıllar) diyordu Roger Bacon... Tarihsel oluşun sürekliliği içerisinde birtakım bölümlemeler yapmayı istemek, genellikle boşuna değil midir? Oraya bu yolla sokuşturulan süreksizlik yapay ve aldatıcı olmaz mı?
Süreklilik savını kötüye yormamak gerek yine de. Algılanmaz değişmeler pekâlâ çok açık bir çeşitlilikle sonuçlanır; tohumdan ağaca sıçrama yoktur; tayfın sürekliliği renklerini daha az çeşitli kılmaz. İnsanlığın tinsel evriminin tarihinin, keskin bölümlemelerle bağdaşmayan bir karmaşıklık ortaya koyduğu kesindir;
düşünce akımları yüzyıllar boyunca birbirini izler, birbirine karışır, kesişir. Tşnsel
zamandizin gökbilim zamandizini ile uyuşmaz. Descartes Ortaçağ kavramları ile doludur; bizim çağdaşlarımızınki de, zaten St. Thomas’ın tinsel çağdaşı değil mi?
Yine de dönemlere ayırma tümüyle yapay değildir. Dönemlerin zamandizinsel sınırlarının belirsiz, hattâ birbirine karışmış olmasının önemi yok; belli bir uzaklıktan, farklılıklar grosso modo (kabaca) çok açık görünür; aynı çağın insanları belli bir aile havası taşırlar. XIII. ve XIV. yüzyıl insanlarını, aralarındaki
ayrılıklar ne olursa olsun –büyüktür bunlar-, XVII. yüzyılın birbirinden çok farklı
insanları ile karşılaştıralım. Aynı aileden oldukları hemen görülecektir; tutumları, üslûpları aynıdır. Bu üslûp, bu anlayış XV. ve XVI. yüzyıl insanlarınınkinden başkadır. Zeitgeist bir kuruntu değildir. “Çağcıllar” bizsek –ve az çok bizim gibi düşünenlerse-, çağcılın bu göreliliği, şu ya da bu bir başka
dönemin “çağcılları” için, geçmişin kurumları ile sorunları için bir durum değişikliğine yol açar. Tarih durağan değildir. Bizimle birlikte değişir.
Bacon,düşünce “üslûbu” deneyciyken, çağcıldı; bizimki gibi gittikçe matematkselleşen bir bilim çağında öyle değil artık. Bugün ilk çağcıl filozof Descartes’tır. Bunun içindir ki, her tarihsel dönemin, evrimin her anının tarihi yeniden yazılmalı, öncüleri yeniden araştırılmalıdır.