Ülkemizde ilaç deneyleri ve insan kobayların kullanımı ile ilgili yönetmelik [Klinik Araştırma Yönetmeliği] değiştirilmek isteniyor. İlaç deneylerinde kobay olarak hamilelerin, çocukların, zihinsel yeterliliği olmayan ps**iyatri hastalarının kullanılması söz konusu.
Yönetmeliklerde, yasalarda birkaç kelimenin değiştirilmesi “küçük” bir iş ama etkileri tahmin edemeyeceğiniz kadar “büyük” olabiliyor.
Mesela, daha konuşmayı öğrenmemiş küçücük bebekler ilaç deneylerinde kobay olarak kullanılabiliyor. İlaç içmeyi reddedebilecek yaşa geldiklerinde geçici bir çözüm olarak burunlarından midelerine uzanan bir hortum takılıyor; ilaçlar “zorla” bu hortumdan tıkıştırılıyor içlerine. Burundan sokulan hortum işi biraz riskli; çocuk hava yutarsa yanlışlıkla akciğerine gitmesin diye özel dikkat gerektiriyor. Sinüzit olmasın diye birkaç haftada bir hortumu bir burun deliğinden diğerine değiştirmek gerekiyor. Bundan daha gaddar bir uygulama daha var. İlaç içmek istemeyen bazı çocuklar bir hastaneye gönderiliyor. Burada kendilerine “zorla” cerrahi müdahale yapılarak midelerinden bir delik açılıyor. Deliğin ucuna şırınganın yerleştirileceği bir boru ve bir pompa takılıyor. Çocuklar artık hiç hayır deme şansları kalmadan, ilacı belirlenen saatte, belirlenen dozda “mecburen” almış oluyorlar midelerindeki delikten. Çocuklar pompanın çalışmasını durdurmak istediklerinde kapatıyorlar ama yarım saat sonra pompa araba alarmı gibi siren sesleri veriyor. Hemşireler koşarak gelip yeniden çalıştırıyorlar. Deneysel ilaçlar yüzünden gittikçe daha zayıf düşüyor, daha çok hasta oluyorlar. Çocuğun bir akrabası varsa ve kendi evine götürürse ilaçların çocuğun sağlığını bozduğunu fark ediyor ve ilaç vermeyi kesiyor. Çocuk sağlığına kavuşuyor. Aynı diğer çocuklar gibi koşup oynamaya başlıyor. Akraba bu duruma çok sevinip, artık ilaç vermeyi kestiğini ve çocuğun iyileştiğini doktorlara anlatıyor. Bir de bakıyor ki, birkaç gün sonra kapısına devletin adamları dayanmış, çocuğu belli bir doktora götürmesini emrediyor. Belli bir doktor çocuğu hastaneye hapsediyor, deneysel ve zehirli ilaçlar vererek çocuğu mahvediyor. Daha sonra, akrabası ilaçlarını vermediği için “zorla” yetimhaneye yatırılıyor. Burada o zehirli ilaç kesilip başka deneysel zehirli ilaçlar veriliyor. Akraba avukat ve mahkeme zoruyla artık bedeni mahvolmuş çocuğu tekrar kendi evine götürüyor. Avukat “Bu çocuğa orada senelerce işkence etmişler” diyor. Küçük erkek çocukların ilaçlar nedeniyle kocaman olan göğüsleri mastektomi ameliyatıyla alınıyor ama bu sefer de diğer memeleri büyüyor. Boyun ve enselerinde baloncuklar çıkıyor. Ameliyatla alınan baloncukların yerine yenisi çıkıyor. Vücutlarını, yüzlerini pembe yaralar kaplıyor. İliklerinde yeni kan yapma kabiliyetlerini kaybediyorlar. Bağışıklık sistemleri çöküyor. Lenf kanseri oluyorlar. Bu çocuklardan bazıları küçücük yaşta ilaçların yan etkileri yüzünden ölüyor, sakat kalıyor, ömür boyu çekecekleri şekilde vücut işlevlerini kaybediyorlar.
Ve bütün bunlar yasal…
İşte yönetmeliklerdeki küçücük değişiklikler bunlara sebep olabiliyor. Lütfen çocuklarımızın kobay olma yolunu açacak bir değişikliğe “evet” demeyelim. Lütfen…
Önemli not: Yukarıda yazdıklarımız ABD New York şehrindeki “Incarnation Children’s Center (ICC)” isimli HIV virüslü çocukların kaldığı yetimhanede 2003–2004 yılları arasında yaşanmış gerçek olaylardır. Bu akıl almaz vahşeti, gazeteci Liam Scheff 2004 yılında yayınlanan “The House that AIDS Built/ AIDS’in İnşa Ettiği Ev” başlıklı makalesiyle ortaya çıkardı. Makaleden esinlenerek hazırlanan “Guinea Pig Kids/ Deney Faresi Çocuklar” belgeseli BBC televizyon kanalında 2004 yılında gösterildi.