fiogf49gjkf0d ·notsp· öncelikle yorumların hakkında katılmadığım birkaç noktayı belirtmek isterim. 1 mayısı sendikaların taksimde kutlamasındaki amaç tarihsel boyutunun yanında herkesin sevinçlerini, tepkilerini belirttiği bu meydanda bayramlarını kutlamak ve halkla bayramlarını içiçe geçirmektir. Bundan daha doğal bir sebepde açıkçası ben göremiyorum. Fakat valilik bunu engelledi sebebide provokasyon olacagı istihbaratını aldığını söyledi. İşin ilginç yanıda bu zaten sen kimlerin provokasyonu yapıcagını bilmene ragmen bunun için gördügün çözüm meydanı kapatmak olmamalı devletin güvenlik kuvvetiysen bu mitingin guvenliğinide nerde olursa olsun sağlamakla yükümlüsün. Herkese ve toplumun her kesimine açık olan taksimi işçilere kapatmanın başkada hiçbir nedeni olamaz ve olmamalıda.
valiliğin bu noktada yapmak istediği teksey işçileri halktan koparacak kimseyi etkilemeyecek yerleri göstermek oldu. bunun sebebide güçlü bir muhalefet oluşmaması kitlelerin iktidar karsıtı mesajlarının çokda göz önüne getirlmemesini sağlamak yönündeydi. yani senin söylediğinin tam tersi mesajların yerine göre farklı ulaştığını bildiği için polis bu mitingin taksimde olmasına izin vermedi.
Diğer bir noktada polisle ilgili ·xaiaS· ın alıntı yaptığı yazıda polisin geçim sıkıntısı belirtiliyor. doğrudur ülkemizde işçi ve memurun yasam standartları duşuk. yeni çıkan sosyal guvenlik yasasının getirdiğide bir sürü alehte haklar var ve bu kesimlerin bunlara tepkisini belirtmek içinde 1 mayıs gibi mintinglerden baska alternatifleri fazla yok. 1 mayısta alanlara çıkan bu kitle aynı zamnda polisinde haklarını savunmak ve tepkisini koymak içinde orda ama ortaya çıkan sonucu herkes televizyonlardan izledi. yine işçinin memurun çocugu olan polis işçi ve memurları dövdü. işin ironik olan tarafıda bu bence |
fiogf49gjkf0d
·RestlessOblivion· :
·notsp· :
|
Kitlesel yapılanmalarda yapılanmanın büyüklüğü, provokasyon potansiyeli, katılımcılar ve amaçlar büyük etkendir. Sadece kitlesel yapılanma demekle herbirisini aynı kefeye koymak manasız. Örnek verelim; kadınlar gününde yürüyüşler olur. Bu kitlesel yürüyüşün katılımcı sayısı belli kriterler dahilinde değil, tahminden fazla bir oluşum içerisinde olacaksa ki bu oluşum bilgileri daha önceden belli istihbarat ekiplerince toplanır ve değerlendirilir, o zaman istiklal caddesinde yaptırılmaz. Filistin lehine bir yapılanma olacaksa ve bu Ankarada Sıhhiye meydanında olması talep edilir ise yine aynı raporlara dayalı gün belirlenir. Gün, tariflenen kriterlere uymazsa kişiler alternatif yer talebinde bulunur valiliğe.
Yineliyorum; katılımcı sayısı, provokasyon ihtimalleri, katılımcılar ve amaçlar kriterlerin en başında gelir. Bu raporlamaları politik oluşum içerisinde olmayan, devlet oluşumu içerisinde yapılanan ekiplerce farklı raporlara değerlendirilir. Tek bir rapor oluşturulmaz. Birden fazla rapor bir birinden bağımsız oluşturulur sonrasında da değerlendirilir. Eğer raporların hepsinde aynı maddeler hedef gösterilmişse bu doğrultuda önemler alınır. Bu önemler sadece polisin resmi kıyafetle çevre güvenliği sağlaması demek değildir. Çok farklı güvenlik önemi vardır. Hava sıcaksa zabıtalar su satışına müdahale etmez. Uzun sürecekse seyyar satıcılara gizli bir izin vardır. Her bir ayrıntı düşünülür. Çeve güvenliği içerisinde banka veya finans kuruluşu varsa (gizli belge veya bilgi mahiyetinde belge ile, ilgi kesinlikle kullanılmaz) bilgilendirilir, müteyakkız olunma bilgisi verilir. Çok ayrıntılı işler bunlar. Emin olun haklı nedenlerle taksim istenmedi.
|
|
|
80den beri var olan bir yasak elbette ki düzeni sağlama amaçlı konulmuştur, ayrıntıları düşünülmüştür. Ancak ben hükümetin (veya sonraki hükümetlerin) yasağı kaldırıp sendikal haklara ve özgürlüklere, işçilerin taleplerine daha büyük önem verdikleri takdirde olayların büyüyeceğini değil, tam tersini düşünüyorum. Çünkü etki tepkiyi doğuruyor ve haklarını savunma pozisyonuna geçen binlerce kişi isyankar bir tutum içerisine giriyor. Bu durum elbette provokasyonlar için zemin hazırlıyor ve bu gidişle yıllarca 1 Mayıs´ta aynı manzarayı görmeye devam edeceğiz.
Ayrıca büyümesi ihtimal dahilindeki olayları düşünerek sosyal ve demokratik bir hakkı engellemek devletin otorite zayıflığını gösterir ve bana göre bu yasağı da meşru kılmaz. |
|
|
hükümetin (veya sonraki hükümetlerin) yasağı kaldırıp sendikal haklara ve özgürlüklere, işçilerin taleplerine daha büyük önem verdikleri takdirde olayların büyüyeceğini değil, tam tersini düşünüyorum.
Bu çok güzel bir tespit fakat bunun için sadece alıcı değil verici olmakta gerekir. (Gerçi alma-verme olayına girersek toplumsallaşmayı da sorgulamak gerekir, içerisinden çıkamayız. Sürekli alınan ama az verilen düzene sahibiz. Bununda nedeni bir çarklaşma ve bu çarklaşmanın içerisinde yitik dürüstlük kavramının hakim olması. Maalesef öyle...) Biz bu hususa iyisimi manevi açıdan bakalım.
Betimleme yapmayalım söz hakkı kalmaz o zaman size. Fakat bir kaç tespiti değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
Sendikal haklara ve özgürlüklere, işçilerin taleplerine verilen önem bir meydana sığdırmak ve orada sembolik olan bir verme ile sınırlandırılamaz. İşçi hak ve hürriyetlerinin ben sadece bir meydanın kullanıma açılması ile sınırlandırmıyorum. Nedir işçi hak ve talepleri? Bunları biraz gözden geçirelim bence;
Sosyal adalet: Kapitalizm ile Sosyal adalet aynı paralellikte olabilir mi? Sonuçta sosyal adalet kavramı rahmetlik marx zamanından beri vaar olan bir ütopya. Uygulama kendi ülkesinde bile işleyememiş, kirli kokuşmuşluk KGB üst düzeyinde palazlanıp soğuk savaş devrini kapatacak tetiğe basılmıştır. Şuan bile KGB içerisinde palazlanmışlığı devam edip bu güne kadar gelmiş menfaat ve güç kaynakları faaldir. (Örnek Putin)
Eşitlik: Buna örnek vermekte fayda var. Bir ahbabım 1 hafta önce başında geçen bir olay anlattı. Zamanında Sezen Aksunun da desteklediği bir hastanın Amerikada ameliyat olup Karaciğerinin değişmesi durumu söz konusu olmuş. Hasta Amerikaya gelmiş yatırılacak yataklı bir hastane sadece PHS INDIAN Hospital mış. Bu hastane Harlemde. Tabi Ameliyat edilecek kızcağız bu hastaneyi görünce ayılıp bayılmış. Çünkü tam Amerikan varoşlarının olduğu bir lokasyondadır. Netekim hastaneye yerleştirilmiş fakat hasta buradan çıkıp başka bir hastanede kalmak istemiş. Amerikada St Joseph hastanesine Türk bir doktor vardır ve organ nakil araştırmaları çok gelişmiş, tam teşekküllü bir hastanedir. Bu doktorla irtibata geçmesi istenilmiş arkadaşımın. Oda geçmiş. Doktorla olan görüşmesinde doktorun ona söylediği şu olmuş. "Değer mi?" O kadar sırada bekleyen ve Türkiye için çok iyi şeyler başaracak o kadar kişi varken neden sıradan bir insanı bu listede öne alalım demiş...
Ben hümanist bir yapıdayımdır. Fakat o kızın yaşaması ile gelecekte Türkiye için faydalı olabilecek bir bilim adamının ölmesini kıyaslayamıyorum. Sonuç: Eşitlik her zaman mümkün değil. Ben zekamla ve bilgimle binlerce kişi için faydalı olurken internette vaktini öldürerek, babasından aldığı harçlıklarla gününü geçiren, ailesinden kalan miras ile hayatını yaşayan bir insanla veya karısını-çocuğunu döven ve alkolik bir baba ile kendimi bir göremem, bunu yaşadığım rejimde göremez. SSCB nin dağılmasındaki bir diğer tetikleme de budur. Sosyal eşitlik...
Bağımsızlık: Bağımlılık kavramına baktığımızda bağımsızlığımızın ne kadar olması gerektiğini bireyler olarak görebilir yapıdayız. Hiç kimse kendisini kandırmasın. Bağımsızlığın timsali olan ülkelerde (örnek Danimarka) olan toplum keşmekeşliğini görebiliyoruz. Uyuşturucu parkı vardır, isteyen uyuşturucu kullanabilir, sekse bakış açısı (hepimizin Türk olduğunu varsayıyorum) Türk ananelerine kesinlikle uymuyor. Bunu başarabilmiş ülke olan Danimarkada Milletvekillerinin çoğu makam şoförlü araç yerine bisiklet kullanıyor. Düşünebiliyormusunuz Mehmet Ali Şahin (aklıma geldi yazdım) bisiklete binerek Çankayadan bakanlığa geliyor. (hadi inmesi kolay ya çıkması? :) ) Türkiyenin sınıfsal yapısı bunu kaldırabilir mi? Tamam şuan biraz abartılmış, ilginç ilginç makam araçları vs. gibi manasız gösteriş merakı içerisideyiz. Bunlara da girmeyelim içinden çıkamayız. Fakat müsriflik olduğunu da belirtmek lazım...
Demokrasi: Demokrasi istediğimizde demokrasinin de gerekliliklerini yapmalıyız. Hakkımıza ne kadar özen gösteriyor isek başkalarının da haklarını iki katı oranda düşünmeli ve benimsemeliyiz. Çoğumuzun arabası var sanıyorum. Hiç kırmızı ışıkta geçmedim, hiç şerit ihlali yapmadım, hiç araçte seyir halindeyken cep telefonu ile konuşmadım, konuşurken ikinci telefonum çaldı bakmadım:), Hastanede sedye asansörünü kullanmadım, herhangi bir sırada öne geçmeyi düşünmedim-teşebbüs etmedim diyebilirmiyiz? Kökenimizde maalesef böyle bir gen mevcut. Ran olmak bize uygun değil. Bu yüzden demokrasinin gerekliliğini yapabilir kriterde olmamız için bayağı bir yol kat etmemiz gerekiyor.
Genel olarak toparlarsak Türkiyede olan bir takım yanlışlıklar tabikide mevcut. Fakat bunların temeli sonuçta yine bizleriz. Başkaları değil.
|
fiogf49gjkf0d
bellerophontess :
|
·notsp· öncelikle yorumların hakkında katılmadığım birkaç noktayı belirtmek isterim. 1 mayısı sendikaların taksimde kutlamasındaki amaç tarihsel boyutunun yanında herkesin sevinçlerini, tepkilerini belirttiği bu meydanda bayramlarını kutlamak ve halkla bayramlarını içiçe geçirmektir. Bundan daha doğal bir sebepde açıkçası ben göremiyorum. Fakat valilik bunu engelledi sebebide provokasyon olacagı istihbaratını aldığını söyledi. İşin ilginç yanıda bu zaten sen kimlerin provokasyonu yapıcagını bilmene ragmen bunun için gördügün çözüm meydanı kapatmak olmamalı devletin güvenlik kuvvetiysen bu mitingin guvenliğinide nerde olursa olsun sağlamakla yükümlüsün. Herkese ve toplumun her kesimine açık olan taksimi işçilere kapatmanın başkada hiçbir nedeni olamaz ve olmamalıda.
valiliğin bu noktada yapmak istediği teksey işçileri halktan koparacak kimseyi etkilemeyecek yerleri göstermek oldu. bunun sebebide güçlü bir muhalefet oluşmaması kitlelerin iktidar karsıtı mesajlarının çokda göz önüne getirlmemesini sağlamak yönündeydi. yani senin söylediğinin tam tersi mesajların yerine göre farklı ulaştığını bildiği için polis bu mitingin taksimde olmasına izin vermedi.
Diğer bir noktada polisle ilgili ·xaiaS· ın alıntı yaptığı yazıda polisin geçim sıkıntısı belirtiliyor. doğrudur ülkemizde işçi ve memurun yasam standartları duşuk. yeni çıkan sosyal guvenlik yasasının getirdiğide bir sürü alehte haklar var ve bu kesimlerin bunlara tepkisini belirtmek içinde 1 mayıs gibi mintinglerden baska alternatifleri fazla yok. 1 mayısta alanlara çıkan bu kitle aynı zamnda polisinde haklarını savunmak ve tepkisini koymak içinde orda ama ortaya çıkan sonucu herkes televizyonlardan izledi. yine işçinin memurun çocugu olan polis işçi ve memurları dövdü. işin ironik olan tarafıda bu bence
|
|
|
İşin ilginç yanıda bu zaten sen kimlerin provokasyonu yapıcagını bilmene ragmen bunun için gördügün çözüm meydanı kapatmak olmamalı devletin güvenlik kuvvetiysen bu mitingin guvenliğinide nerde olursa olsun sağlamakla yükümlüsün.
Amerika 11 Eylül de bu tür bir olayın gerçekleşmemesi için çabalıyordu. Güvenlik sağlayan devletin ta kendisi idi. Oldu. İstanbul Sinagog olayı. Oldu. HSBC bankası İstanbul. Diyarbakır. Bombalı saldırı... Yükümlü olmakla sağlamayı başarabilmek, yüzdesel anlamda başarılı olunabilir. Fakat bu yüzde kesinlikle %0 olmaz. Toplum Biliminde de belirtilmiş kaçınılmaz gerçektir bu.
valiliğin bu noktada yapmak istediği teksey işçileri halktan koparacak kimseyi etkilemeyecek yerleri göstermek oldu. bunun sebebide güçlü bir muhalefet oluşmaması kitlelerin iktidar karsıtı mesajlarının çokda göz önüne getirlmemesini sağlamak yönündeydi. yani senin söylediğinin tam tersi mesajların yerine göre farklı ulaştığını bildiği için polis bu mitingin taksimde olmasına izin vermedi.
Eğer taksimde olmamak halktan kopmaksa böyle bir miting için o zaman bu halk halk değil koyundur. Ben an be an izledim olayları. Dahil değildim fakat bilmem gerektiğini, doğruyu ve yanlışı bilmem adına, vatandaş olmam adına izledim. Gözlemlerim bu yönde oldu. Saptamam yanlış olamaz mı. Tabiki olur. Çünkü herkesin doğruya bakış açısı farklıdır.
1 mayısı sendikaların taksimde kutlamasındaki amaç tarihsel boyutunun yanında herkesin sevinçlerini, tepkilerini belirttiği bu meydanda bayramlarını kutlamak ve halkla bayramlarını içiçe geçirmektir.
Herkesin sevinci diyorsak öncelikle toplumunda sevincini düşünmek lazım. Tepkimizi dile getiriyorsak önceki zamanlarda gözlemlediğimiz şekilde cam kırıp, araç yakıp, molotof kokteyli ile değil, 4 sene önceki gibi kırmızı karanfil vererek yapmalıyız. Çünkü toplum içerisinde sadece sağlananlar değil sağlayanlar da var.. Şöyle düşünelim. Cumhuriyet mitingleri oldu. Niçin bir şey söylenmedi, neden şuan? Herkes farklı bir yorumla geliyor. Farklı komplo teorileri var. O zaman neden olmadı? Tuncay Özhan MİT bensubudur diye mi? Kesinlikle hayır. Provokatif bir amaca hizmet etmeyen bir miting olduğu için. Fakat maalesef 1 Mayıslar sürekli DEV-SOL un gölgesinde DEV-GENÇ in kolları altında DEV-YOL un başarısızlığında oldu. 1 Mayıs sadece DEV lerin değil. Halkındır. Hemde her kesimden... İşçisi diyoruz sadece, hayır efendim; memurundurda. Terzinindir de... Madem böyle bir mutluluğumuz var herkesin yaşaması lazım. Şuan işin gerçeği halkın çoğunluğu evde oturmuş televizyondan izliyor ve şu yorumu yapıyor "Solcu komunistler yine başladı"... Bu saçma saptama kişilerin kendi kafasından oluşmuyor. Çünkü ne zaman 1 Mayıs olsa Orak, çekiç birde yanında Bölücü Terör Örgütü bayrağı açılıyordu. Ha şuan açılmıyor, ne ala. Ben memnun olurum. Fakat sütten ağızı yanan bir ulus var. Üflendiğinde kimse alınmasın.
Umarım gelecek sene tüm coskusu ile tariflenen yerde kutlanır 1 Mayısımız...
|
