ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


9 Mayıs 2024, Perşembe 07:45   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler > Önemli Bilgiler
forum sohbet oyun basliklari
   Deprem
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

manolya41

manolya41 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  17.May.2008 Cmt 18:20:23      Depremsohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d
Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir.

Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.

Deprem Bölgeleri Haritası na göre, yurdumuzun %92 sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95 inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98 i ve barajlarımızın %93 ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.

Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır.


DEPREM NEDİR ?

Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.

Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "SİSMOLOJİ" denir.



DEPREMİN OLUŞ NEDENLERİ VE TÜRLERİ:

Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.

Taşküre nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.

Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.

İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.

Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan "Levha"ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemistik.

Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.

İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.

Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.

Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.

Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.

Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.

FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara "Doğrultu Atımlı Fay"denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.

Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da "Egim Atımlı Fay"denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.



DEPREM TÜRLERİ :

Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "TEKTONİK" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90 ı bu gruba girer. Türkiye de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "VOLKANİK" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.

Bir başka tip depremler de "ÇÖKÜNTÜ" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.

Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya da Tsunami den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.



DEPREM PARAMETRELERİ :

Herhangibir deprem oluştuğunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için "DEPREM PARAMETRELERİ" olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz edilmektedir. Aşağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır.

* ODAK NOKTASI (HİPOSANTR)

Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir.


* DIŞ MERKEZ (EPİSANTR)

Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiği noktadır.Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle "Episantr Bölgesi" ya da "Episantr Alanı" olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır.

* ODAK DERİNLİĞİ :

Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin 0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.

* EŞŞİDDET (İZOSEİT) EĞRİLERİ :

Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.

* ŞİDDET :

Herhangibir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.

Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan "Şiddet Cetvelleri"ne göre değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle "Deprem Şiddet Cetvelleri" depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herşeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir.

Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangibir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir. Örneğin; depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri değiştirilmiş "Mercalli Cetveli (MM)" ve "Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)" şiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme şekillerine göre değerlendirilirler.

VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir.

* MAGNİTÜD :

Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan "Magnitüd" tanımlanmıştır. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin "magnitüdü" olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).

Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir.

Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır.

Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.

Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır.

Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.

Depremlerin şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım ampirik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki dönüşümleri aşağıdaki gibi verilebilir.

not:roma rakamları şiddet ,parantez içindeki rakamlar ( ) Richter Magnitüdü

IV(4) V(4.5) VI(5.1) VII(5.6) VIII(6.2) IX(6.6) X(7.3) XI(7.8) XII(8.4)



DEPREMİN DİĞER ÖZELLİKLERİ :

Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara "ÖNCÜ DEPREMLER" denilmektedir. Büyük bir depremin oluşundan sonra da belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir. Bu küçük depremler "ARTÇI DEPREMLER" olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülür.

DEPREM ŞİDDET CETVELİ :

Şiddet cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır:

A Tipi : Kırsal konutlar, kerpiç yapılar, kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar.

B Tipi : Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar, kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar.

C Tipi : Betonarme yapılar, iyi yapılmış ahşap yapılar.

Siddet derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir.

Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır :

Hafif Hasar : İnce sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle tanımlanır.

Orta Hasar : Duvarlarda küçük çatlakların meydana gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması, bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle tanımlanır.

Ağır Hasar : Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır.

Yıkıntı : Duvarların yarılması, binaların bazı kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını kaybetmesiyle tanımlanır.

Fazla Yıkıntı : Yapıların tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır.

Şiddet çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır.

Bunlardan;

a) Bölümünde depremin kişi ve çevre,

b) Bölümünde depremin her tipteki yapılar,

c) Bölümünde de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmistir.
# MSK Siddet Cetveli :

I- Duyulmayan
(a) : Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler.

II- Çok Hafif
(a) : Sarsıntılar yapıların en üst katlarında ,dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir.

III- Hafif
(a) : Deprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler.

IV- Orta Şiddetli
(a) : Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler.

V- Şiddetli
(a) : Deprem, yapı içerisinde herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir eşyanın düşmesi gibi hissedilir.
(b) : A tipi yapılarda hafif hasar olabilir.
(c) : Bazen kaynak sularının debisi değişebilir.

VI- Çok Şiddetli
(a) : Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler.
(b) : A tipi çok ve B tipi az yapılarda hafif hasar ve A tipi az yapıda orta hasar görülür.
(c) : Bazı durumlarda nemli zeminlerde 1 cm.genişliğinde çatlaklar olabilir. Dağlarda rastgele yer kaymaları, pınar sularında ve yeraltı su düzeylerinde değişiklikler görülebilir.

VII- Hasar Yapıcı
(a) : Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir.
(b) : C tipi çok binada hafif hasar, B tipi çok binada orta hasar, A tipi çok binada ağır hasar, A tipi az binada yıkıntı görülür.
(c) : Sular çalkalanır ve bulanır. Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar oluşur.

VIII- Yıkıcı
(a) : Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür.
(b) : C tipi çok yapıda orta hasar, C tipi az yapıda ağır hasar, B tipi çok yapıda ağır hasar, A tipi çok yapıda yıkıntı görülür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır.
(c) : Dik şevli yol kenarlarında ve vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde cm.ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir.

IX- Çok Yıkıcı
(a) : Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar.
(b) : C tipi çok yapıda ağır hasar, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda yıkıntı, B tipi az yapıda fazla yıkıntı ve A tipi çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Heykel ve sütunlar düşer. Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur.
(c) : Düzlük yerlerde çokça su, kum ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur. Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür. Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur.

X- Ağır Yıkıcı
(b) : C tipi çok yapıda yıkıntı, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler olusur.
(c) : Zeminde birkaç desimetre ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir. Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir suları karalar üzerine taşar. Yeni göller olusabilir.

XI - Çok Ağır Yıkıcı
(b) : İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır.
(c) : Yer, yatay ve düşey doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve çamur fışkırmaları görülür.

XII- Yok Edici (Manzara Değişir)
(b) : Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar.
(c) : Yer yüzeyi büsbütün değişir. Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur.





Yerküre nin Yapısı
Yerküre�nin içi ile ilgili bilgilerimiz en üst katmanlar dışında ikinci elden. Yerbilim (jeoloji) çalışmaları ile yapısı anlaşılmaya çalışılan Yerküre�ye ait bilgilerin çoğu, sismik dalgaların incelenmesi sayesinde elde ediliyor. Depremler sonucu oluşan doğal veya bilim adamlarının oluşturduğu yapay sismik dalgaların, farklı yapılardaki katmanlarda farklı davrandıkları biliniyor. Yerküre içinde hareket eden bu dalgaların davranışlarının incelenmesi sonucunda Yerküre�nin iç yapısı anlaşılabiliyor.

Yerküre�nin merkezinde katı haldeki nikel ve demirden oluşan İç Çekirdek (Inner Core) bulunuyor. Bu çekirdeği çevreleyen Dış Çekirdek (Outer Core) ise, içindeki sülfür ve oksijen nedeniyle ergime noktası düştüğü için sıvı halde bulunan nikel ve demirden oluşuyor. 4.5 milyar yıldır soğumasına rağmen hala çok sıcak olan çekirdek, Yerküre�nin manyetik alanının oluşmasındaki etken. Daha sonra gelen ve Alt Manto ve Üst Manto diye ikiye ayrılan Manto (Mantle) ise, kısmen ya da tümüyle eriyik durumdaki kayaçlardan oluşan magmayı içeriyor. Demir, magnezyum, silikon ve oksijence zengin mineralleri içeren Manto�dan sonra, bu katmanların en incesi olan ve okyanuslar ile kıtaları barındıran Yerkabuğu (Crust) bulunuyor. Oksijen ve silikonca zengin Yerkabuğu�nda, okyanus tabanlarını oluşturan bazalt, en çok bulunan kayaç. Kıtalardan oluşan kabuk kısmı ise bazalt ile daha az yoğun olan granit, kumtaşı, kireçtaşı gibi kayaçları barındırıyor.


Kutuplarda ve ekvatorda farklı olan Yer yarıçapı ortalama değer olan 6,371 km. olarak alınmıştır. Yoğunluk ve sıcaklıklar, katman içindeki ortalama değerlerdir.

Yerküre�nin üst katmanları fiziksel olarak ayrı bir bölümlemeyle de incelenebilir. Litosfer (taşküre) adı verilen sert katman, Yerkabuğu ve Üst Manto�nun en üst kısmından oluşur. Astenosfer ise Litosfer�in altındaki, plastik özellikleri gösteren akışkan Üst Manto bölümüdür. Litosfer tek parça değildir, okyanus ve kıtaların sınırlarından farklı şekilde levhalara bölünmüştür.



Manto katmanı, yeryüzündeki hareketliliğin en büyük nedenidir. Manto�nun alt bölümleri üst bölümlerine göre çok daha sıcaktır. Burada oluşan konveksiyonda, daha sıcak olan magma yükselir, soğur, katılaşır ve Üst Manto�daki daha soğuk kayaların batmasına neden olur. Batan bu kayalar, tekrar ısınır, ergir ve yükselir. Henüz tam anlamıyla modellenemeyen bu devinim, Litosfer�deki levhaların hareket etmesine neden olur.



Levha Hareketleri
Yerküre�nin üst katmanları, bir bütün halinde olmayıp, sürekli hareket halinde olan levhalardan oluşuyor. Manto�daki ısı akımlarının neden olduğu bu hareketler sırasında levhalar birbirinden uzaklaşır, birbirlerine çarpar veya birbirlerini sıyırırlar. Bu hareketlilik sonucunda, levha sınırlarında, uzun zaman dilimleri ile baktığımızda yeni okyanuslar, yeni kıtalar, sıradağlar ve yanardağlar oluşur. Depremler ve volkanik aktivitelerin nedeni de tüm bu hareketliliktir ve levha sınırlarında oluşmalarına şaşmamak gerekir.



Günümüzde Litosfer�de 1 ila 15 cm/yıl arasında hızlarla hareket halinde bulunan 7 ana ve birçok küçük levha vardır. Bunların hareketleri çok karmaşıktır ve bu hareketlerin niteliğinin tam olarak saptanması, depremlerin zamanının önceden kestirilmesi için gereklidir.


Karayip, Kokos, Pasifik, Naska, Skotya, Filipin levhaları daha çok okyanusal; diğer levhalar hem okyanusal hem kıtasal kabuk taşırlar

Levhaların birbirleriyle etkileşimleri bakımından levha hareketlerini 3 ana başlıkta toplayabiliriz. Uzaklaşma-ayrılma; yakınlaşma-çarpışma; yanal yer değiştirme-sıyırma. Bu hareket türleri, aynı zamanda bu sınırlarda oluşan depremlerin ve volkanik faaliyetlerin niteliklerini de belirler.

Uzaklaşan-Ayrılan Levhalar (Divergent Plates)
Birbirinden uzaklaşan levhalar, aralarına astenosferden gelen eriyik kayaçların sızdığı yarıklar oluşturur. Bu eriyik yüzeye çıktıkça katılaşır ve yerkabuğuna eklenir. Astenosfer�den gelen eriyik kuvvet uygulamaya ve böylece levhalar birbirinden ayrılmaya devam eder. Bu ayrılma genelde daha ince olan okyanus tabanında görülür ve Atlas Okyanusu ortasındaki sırt buna çok iyi bir örnektir. Bu ayrılma kıtada meydana gelirse yeni bir okyanus tabanı oluşuyor demektir. Doğu Afrika�daki ayrılma henüz bir deniz oluşması için yeterli değilse de, gidiş o yöndedir. Bu tür ayrılmalar, Astenosfer�den gelen eriyiğin katılaşarak Litosfer�e dönüşmesine ve levhaların büyümesine neden olur.
Uzaklaşan levhalar arasında Litosfer çok ince olduğu için, buralarda büyük depremlere yol açacak enerji birikimleri olmaz. Buradaki depremlerin odakları çoğu zaman yüzeye yakındır.

Yakınlaşan-Çarpışan Levhalar (Convergent Plates)
Levhaların birbirine yaklaşması ve çarpışması ise üç değişik şekilde olabilir:
Okyanusal ve kıtasal levha karşılaşmalarında, daha yoğun olan okyanusal levha (yoğunluğu 2.8 - 3.0 gr/cm3) , kıtasal levhanın (yoğunluğu 2.7 gr/cm3) altına dalar (subduction). Alta dalan kısım derinlere indiğinde ergimeye başlar ve bu magmanın bir kısmı, kıta tarafında yanardağ kümelerinin oluşumuna neden olur. Güney Amerika Levhası�nın altına dalan Nazca Levhası�nın yol açtığı And Dağları buna bir örnektir.
İki okyanusal levhanın karşılaşmasında da, yine bir levha diğerinin altına dalar. Yukarıdakine benzer şekilde yüzeye çıkan magma okyanus tabanında yanardağlar oluşturmaya başlar. Eğer bu aktivite devam ederse, yanardağ okyanus yüzeyini aşabilecek yüksekliğe erişir ve adalar oluşur. Filipinler�deki birçok volkanik ada bu şekilde oluşmuştur.
İki kıtasal levhanın karşılaşmasında ise, genellikle levhalardan hiçbiri diğerinin altına dalmaz. Levhaların arada sıkışan bölümleri yeni dağlar oluşturur. Himalayalar�ın halen süren oluşumu buna iyi bir örnektir.
Yakınlaşan ve çarpışan levhaların sınırlarında oluşan depremler çok değişik derinliklerde ve büyüklüklerde olabilir. Özellikle bir levhanın diğerinin altına daldığı bölgelerde odakları derinlerde büyük depremler oluşur.

Yanal Yer Değiştirme-Sıyırma (Lateral Slipping)
İki levhanın birbirini sıyırarak yer değiştirmesi sırasında Litosfer�de artma veya azalma olmaz. İki levha arasındaki sürtünme çok fazla olduğu için harekete belli bir süre direnç gösterirler. Bu bölgede artan gerilim periyodik büyük depremler ile çözülür. Kuzey Anadolu fay hattı ve Kaliforniya�daki San Andreas fay hattında bu tip levha hareketi gözlenir.
Bu tip levha hareketlerinde oluşan depremlerin odakları çoğunlukla yüzeye yakın veya orta derinliktedir. Sürtünme ve kırılma uzunca bir hat boyunca oluşabileceği için büyük depremler meydana gelebilir.

Sıcak Noktalar (Hotspots)
Depremlerin ve volkanik aktivitenin büyük bir kısmı levha sınırları çevresinde oluşur. Ancak volkanik kökenli olan Hawaii ve çevresindeki adalar örneğinde olduğu gibi levha sınırlarına çok uzak volkanik oluşumlar da vardır. Bunlar mantoda sıcaklığı çok yüksek olan ve bu nedenle sıcak nokta adı verilen küçük bölgelerden yerkabuğu dışına kadar yükselen magma etkisiyle oluşur. Levhalar hareketli ama sıcak noktalar sabit olduğu için sıra sıra yanardağlar veya yanardağ adaları ortaya çıkar.



Levha hareketlerinin incelenmesi sayesinde bugün, büyük depremlerin %90�nın nerelerde olacağını bilebiliyoruz. Ancak zamanlarını kestirmek için levha sınırlarındaki davranışların detaylı olarak araştırılması gerekiyor.



Depremler ve Faylar
Hareket eden levhalar birbirleri üzerine kuvvet uygularlar. Bu kuvvet yerkabuğundaki kayaçların direnç göstermesi yüzünden belli bölgelerde enerji birikimine yol açar. Bu enerji, kayaçların kırılma sınırını aştığı anda da kırılma (faylanma)( olur ve biriken enerji açığa çıkar. Levha hareketleri yüzünden birikmiş gerilme enerjisinin aniden boşalmasına deprem diyoruz. (Ayrıca aktif volkanların içindeki hareketlilik nedeniyle oluşan ve yapıları farklı olan küçük depremler de vardır.)


Normal Fay


Ters Fay


Doğrultu Atımlı Faylar


Çöküntü (Graben): İki normal faylanma arasındaki bloğun çökmesi sonucu oluşur


Yükselti (Horst): İki normal faylanma arasında yüksekte kalan bloğa denir

Deprem sırasında açığa çıkan enerji, ses veya su dalgalarına benzeyen ve sismik dalgalar adı verilen dalgalar ile yayılır. Bu dalgalardan Cisim Dalgaları, P dalgaları ve S dalgaları olarak ikiye ayrılır. P dalgaları, en hızlı yayılan bu yüzden deprem kayıt aletlerinde (sismograf) en önce görülen dalgalardır. P dalgalarında, titreşim hareketi yayılma doğrultusu ile aynıdır. Daha yavaş yayılan S dalgaları, kayıt aletlerinde ikincil olarak görülen ve titreşim hareketi yayılma doğrultusuna dik olan dalgalardır. S dalgaları sıvı içinde yayılamazlar. Yüzey Dalgaları ise Cisim Dalgaları�na göre daha yavaş yayılırlar ancak genlikleri daha büyüktür. Hızı daha fazla olan Love ve genliği daha büyük olan Rayleigh dalgaları olarak ikiye ayrılırlar. Yapılarda yıkıma yol açan dalgalar S dalgaları ile yüzey dalgalarıdır.




P Dalgaları


S Dalgaları


Love Dalgaları


Rayleigh Dalgaları



Depremler çok değişik derinliklerde oluşabilir. 0-60 km. arası derinliklerde oluşanlar, sığ depremler olarak adlandırılır ve genelde kıtasal alanlarda (örn. Türkiye) meydana gelir. 60-300 km. derinliklerde oluşanlar, orta derinlikli depremler adıyla anılır ve bir levhanın diğer bir levha altına daldığı bölgelerde (örn. Japonya, Şili) görülür. Derin depremler ise yine aynı bölgelerde levhanın dalan ucunda 300-700 km. derinliklerde oluşan depremlerdir.

Depremlerin büyüklüğü (magnitude) ve şiddeti (intensity) genellikle birbirine karıştırılan iki kavramdır. Büyüklük, deprem sırasında boşalan enerji ile ilişkili bir değerdir ve aletsel olarak ölçülür. Şiddet ise deprem bölgesindeki hasara göre belirlenen göreceli bir değerdir. Büyüklük, deprem kayıt aletlerinde kaydedilen dalga genliğinin logaritmasını içeren bir bağıntı sonucunda, Charles Richter�in geliştirdiği ve Richter Ölçeği denilen bir cetvele göre hesaplanır. Logaritmik olduğu için büyüklükteki 1 birim artış, yer hareketlerinde 10 katlık fark yapmaktadır. Günümüzde birkaç değişik büyüklük hesabı yapılmaktadır.

Ml - Lokal Büyüklük: Richter�in orijinal bağıntısına göre hesaplanır. Sığ, yakın ve küçük depremler için kullanılır.

Mb - Cisim Dalgası Büyüklüğü: P dalgalarının genliği baz alınarak hesaplanır.

Ms- Yüzey Dalgası Büyüklüğü: Yüzey dalgalarının genliği baz alınarak hesaplanır.

Md - Süre Büyüklüğü: Çok küçük ve yakın depremlerin süresi kullanılarak hesaplanır.

Mw - Moment Büyüklüğü: Açığa çıkan enerjinin sismik momenti baz alınarak hesaplanır.

17 Ağustos depreminden sonra Türkiye ve Türkiye dışı merkezlerden alınan büyüklük değerlerinin farklı olmasının nedenlerinin başında bu hesaplama farklılıkları geliyor. Büyüklük belirtilirken hesaplama türü de belirtilirse karışıklık ortadan kalkacaktır.

Deprem sırasında yer yüzeyinde de çeşitli değişimler gözlenir:

Yüzey Kırıkları: Deprem odağı eğer yüzeye yakınsa yüzeyde de kırılmalar görülür.

Heyelanlar, Çökmeler: Sağlam olmayan zeminlerde, sismik dalgalar nedeniyle toprak hareket eder.

Çamur Akıntıları: Yeraltı sularının harekete geçmesiyle oluşur.

Zemin Sıvılaşması: Suya doygun zeminler sismik dalgalar nedeniyle sıvı gibi davranır.

Tsunamiler: Okyanus kıyılarında dev deniz dalgaları oluşur.



Türkiye ve Depremler
Yerküre üzerinde oluşan depremlerin büyüklüğü ve neden oldukları zararlar gözönüne alındığında iki ana deprem kuşağı en çok ilgi çeken bölgelerdir. Bunlardan biri Büyük Okyanusu çevreleyen ve özellikle Japonya üzerinde etkili olan Pasifik Deprem Kuşağı, diğeri ise Cebelitarık�tan Endonezya adalarına uzanan ve Türkiye�nin de içinde bulunduğu Akdeniz-Himalaya deprem kuşağıdır.

Türkiye�nin bulunduğu bölgede büyük levhalar arasında küçük birçok levhanın olması, Türkiye�nin büyük bir bölümünün deprem kuşağı içinde yer almasına neden olur.

Türkiye, üç büyük levhanın etkisi altındadır. Avrasya, Afrika ve Arap levhaları. Anadolu�nun büyük bir kısmının yer aldığı Anadolu levhası, Avrasya levhasının küçük bir bölümüdür.




Bu levhalar arasındaki etkileşim şöyledir: Afrika levhası, Akdeniz�de Helenik-Kıbrıs Yayı denilen bölgede, Avrasya (veya onun bir parçası olan Anadolu) levhasının altına dalar. Arap levhası ise Kızıldeniz�deki açılma nedeniyle kuzeye doğru hareket eder ve Anadolu levhasını sıkıştırır. Bu sıkıştırma sonucu Bitlis Bindirme Zonu (Bitlis Kenet Kuşağı) oluşmuştur. Sıkıştırma halen sürdüğü için, Anadolu levhası kuzey ve güneydeki fay hatları boyunca batıya doğru hareket eder. Anadolu levhasının kuzey sınırı, bir bölümünde 17 Ağustos depreminin oluştuğu Kuzey Anadolu Fayı�dır. Güney sınırını ise, Helenik-Kıbrıs Yayı ile Doğu Anadolu Fayı oluşturur.

Arap levhasının sıkıştırması sonucu batıya kayan Anadolu levhasının sınırlarında ve Afrika levhasının Avrasya levhasının altına dalması sonucu Akdeniz�de ve Ege Graben Sistemi içersinde depremler meydana gelir. Ancak Arap levhasının sıkıştırması bu bölgelerdeki hareketlenme ile tamamen telafi edilemediği için İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde de içsel deformasyon nedeniyle depremler olabilmektedir.





Marmara Denizi
17 Ağustos 1999 depreminden sonra kamuoyunda en çok tartışılan konuların başında Marmara Denizi ve Kuzey Anadolu Fayı gelmektedir. Çoğumuza uykusuz geceler, korkulu rüyalar yaşatan Marmara Denizi�ndeki deprem beklentisi üzerinde, deprem sonrasında bilhassa yerbilimciler arasında ateşli ve çoğu zaman da çözümsüz tartışmalar yaşandı. Bu çözümsüzlüğün temelinde ise deniz araştırmaları konusunda bu zamana kadar yeterli veri üretilememiş olması, mevcut kısıtlı verilerin ise nerdeyse tamamının petrol arama kuruluşlarının tekelinde olması ve bunların bölgenin depremselliğini çözecek nitelikte olmaması yatıyordu. Ancak 17 Ağustos 1999 depreminden sonra yapılan araştırmalar Marmara Denizi hakkındaki düşüncelerin giderek berraklaşmasını sağlayacak veriler ortaya koydu. Uluslarası bilim camiasının destek ve katkıları ile bugün Marmara Denizi artık iyi bilinen bir deniz haline geldi.

TÜBİTAK koordinatörlüğünde Fransız, İtalyan ve Amerikalı bilim adamları Marmara Denizi�nde araştırmalar yaptılar. Marmara Denizi�nde deprem sonrası ilk araştırmalar MTA Sismik-I ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Çubuklu-I gemileri ile başladı, daha sonra Le Suroit, Odine Finder, Marion Dufraine gibi son derece gelişmiş bilim araştırma gemileri çalıştı. Bu gemiler Marmara Denizi�nin batimetrisi, sismisitesi, çökel dolgunun yaşı, stratigrafisi ve nihayet fay geometrisine yönelik çalışmalar yaptılar. Bu gemilerin elde ettiği veriler halen değerlendirmektedir. Marmara Denizi�nden toplanan çok sayıdaki verinin ancak birkaç yıl içerisinde değerlendirilebileceği tahmin edilmektedir.

Yaklaşık olarak 240 km uzunluğa, 70 km lik bir genişliğe ve 11.500 km2 lik bir alana sahip olan ve Türkiye sınırları içerisinde kalan tek iç deniz olan Marmara Denizi jeolojik açıdan genç bir iç denizdir. Kuzey Anadolu Fayı�nın kuzey kolu, İzmit Körfezinde Marmara Denizi�ne girmekte, Mürefte de denizden çıkarak Kuzey Ege ye uzanmaktadır. Denizin çukurluklar içerisinde 1.200 metreyi geçen derinlikteki kuzey yarısı güneydeki 100 metreden daha sığ kıta sahanlığı bölgesinden bariz bir batimetrik eğimle ayrılır. Kuzeydeki derin kesim içerisinde birbirinden eşiklerle ayrılmış üç derin çukurluk bulunur (Şekil 1). Bunlar batıdan doğuya doğru Tekirdağ, Orta Marmara ve Çınarcık çukurluklarıdır. İçleri kalın çökellerle dolu olan ve hala da doldurulmakta olan (Okay vd., 2000) bu çukurluklar birbirinden 600 ile 800 metre derinliğe sahip kuzeydoğu-güneybatı uzanımlı sırtlarla ayrılmıştır. Marmara Denizi nin güney kesimleri ise sığ bir şelf niteliği taşımaktadır (Şekil 1).


Şekil 1- Marmara Denizi tabanının üç boyutta görünümü

Türkiye de genç tektonik (neo-tektonik) dönem 11 milyon yıl önce Arap Yarımadası�nın Anadolu ya çarpması ile başlamıştır. Bu çarpışmanın ardından önce Doğu daha sonra da tüm Anadolu sıkışıp kalınlaşmış, bu kalınlaşmanın kıta kabuğunun karşılamayacağı bir seviyeye ulaşmasının ardından Anadolu, batıya doğru hareket etmeye başlamıştır. Anadolu nun batıya hareketi sağ yanal atımlı Kuzey Anadolu ve sol yanal atımlı Doğu Anadolu Fayları boyunca gerçekleşmiştir. Kuzey Anadolu Fayı nın sağ yanal atımlı bir fay haline gelmesi günümüzden yaklaşık 5 milyon yıl kadar önceye karşılık gelmektedir. Batıya doğru hareket eden ve Sina Yarımadası�ndaki bir kutuba göre güneybatıya doğru saat ibresinin tersi yönünde dönen Anadolu burada hem rahat bir ortam bulması hem de Akdeniz�deki Hellenik dalma-batma zonunun etkisi ile gerilmeye uğramış ve böylece Batı Anadolu da bir horst-graben yapısı oluşmuştur (Şekil 2).


Şekil 2: Levha hareketleri

Yakın zamanda Anadolu nun çeşitli kesimlerinden yapılan GPS (Küresel Pozisyon Sistemi) ölçümlerine göre, Arap Yarımadası her yıl 18±2 mm kuzeybatıya doğru ilerlemektedir. Buna bağlı olarak Anadolu, Kuzey Anadolu Fayı boyunca senede 24±2mm, Doğu Anadolu fayı boyunca senede 9±2 mm batıya hareket etmektedir. GPS ölçümleri Batı Anadolu nun ise yılda 30±1 mm güneybatıya hareket ettiğini işaret etmektedir.

Kuzey Anadolu Fayı doğuda sıkışmalı bir yapıya sahiptir. Ancak GPS verilerinin de işaret ettiği gibi Batı Anadolu�nun güneybatıya doğru dönmesi, fayın batı tarafta gerilmeli bir nitelik kazanmasına yolaçmıştır. Bunun neticesinde Kuzey Anadolu Fayı batı kesiminde kollara ayrılmış ve bu kollar boyunca çöküntü alanları gelişmiştir. Pamukova Düzlüğü, İznik Gölü, Gemlik Körfezi, İzmit Körfezi ve Marmara Denizi, fayın oluşumuna neden olduğu bu alanlardan birkaçıdır.

Miyosen başında (20 milyon yıl kadar önce) Marmara Denizi ve Karadeniz in de içerisinde bulunduğu büyük bir kuşağın dünya denizleri ile bağlantısı kesilmiş, bu alan doğuda Hazar Denizi ne kadar uzanan ve Paratetis adı ile bilinen sığ ve kapalı bir deniz haline gelmiştir. Paratetis birbirinden kara parçaları ile ayrılan, ya da birbirine dar su yolları ile bağlanan havzalara ayrılmıştır. Bu bağlantılar tektonik etkilerin yanısıra deniz seviyesindeki değişimlerle, dolayısı ile iklimle doğrudan ilişkilidir. Akdeniz ile Karadeniz arasında bir geçit durumunda olan Marmara Denizi, İstanbul boğazı vasıtası ile Paratetis e, Çanakkale boğazı vasıtası ile de Akdeniz e ve dolayısı ile dünya okyanuslarına bağlanmaktadır. Marmara Denizi jeolojik geçmişte de Karadeniz vasıtası ile Paratetis ile, Akdeniz vasıtasıyla da dünya denizleri ile bağlantılı hale gelmiş ve bu iki denizi birbirine bağlamıştır.

Marmara Denizi çevresindeki çalışmalara göre gölsel bir havza niteliğinde olan Marmara Çukurluğu�nun kuzey kesimleri Orta Miyosen sonu-Geç Miyosen (6-10 milyon yıl önce) başında deniz istilasına uğramıştır (Görür vd., 1997). Bu deniz girdisi, Ege Denizi�nden Saros Çöküntüsü kanalı ile ilerlemiştir. Bu dönemde, bugünkü Marmara Denizi�nin güney şelf kesimleri de dahil diğer kesimleri kara halinde kalmıştır. En üst Miyosen de Akdeniz ile olan bağlantı kesilmiş ve Paratetis in acı suları bugünkü Marmara Denizi ni istila etmiştir. Güney şelf bu dönemde de kara halinde kalmıştır. Pliyosen de (5 milyon yıl önce) gelecekteki Marmara Denizi içerisinde Akdeniz ve Paratetis suları birbirine karışmıştır. Orta ve Geç Pliyosende (2-3 milyon yıl önce) Marmara Denizi büyük ölçüde bugünkü yapısını kazanmıştır. Tüysüz vd. (1998) ne göre, Kuzey Anadolu fayı erken Pliyosen de gelişmeye başlamış, başlangıçta sıkışmalı bir etki yaratarak bölgeyi yükseltmiş, geç Pleistosen - Kuvaterner de (1 milyon yıl önce) ise Saros Körfezi�nin ve Marmara Denizi�nin açılımından sorumlu olan gerilmeli rejim gelişmiştir. Marmara Denizi�nin başlangıçta Ege Graben sisteminin etkisi ile açılmaya başladığı, daha sonra da Kuzey Anadolu Fayı etkisi ile genişlediği kabul edilmektedir.

Kuzey Anadolu Fayı ve Marmara Denizi
Marmara Denizi, Kuzey Anadolu Fayı�nın iki önemli kolu üzerinde yeralmaktadır. Bunlardan kuzey kol doğuda İzmit Körfezi�nden Marmara Denizi ne girer ve batıda Mürefte de denizden çıkar. İkinci kol ise İznik Gölü güneyinden geçerek Gemlik Körfezi�ne girer, yaklaşık olarak Marmara Denizi güney kıyısını takiben Kapıdağ yarımadasına kadar uzanır, burada denizden çıkarak Biga Yarımadası�nın içerisinden Ege Denizi ne doğru devam eder

Kuzey Anadolu Fayı�nın batı alanlardaki gerilmeli niteliği Marmara Denizi�nin batimetrisi ile karşılaştırıldığında Marmara Denizi içerisindeki çukurlukların üç büyük çek-ayır havzaya karşılık geldiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu görüşten hareketle Marathon Oil firmasının yapmış olduğu ancak yayımlanmamış sismik kesitleri de kullanarak Barka ve Kadinsky-Cade (1988) Marmara Denizi�nin bir çek ayır havzalar dizisi şeklinde açıldığı görüşünü ileri sürmüşlerdir (Şekil 3). Buna bağlı olarak Kuzey Anadolu Fayı�nın Marmara Denizi içerisinde çok parçalı bir yapıda olduğu ileri sürülmüştür
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

manolya41

manolya41 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  17.May.2008 Cmt 18:21:44sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d


Şekil 3: Marmara Denizi çevresinde Kuzey Anadolu Fayı nın başlıca aktif kolları ve bu kollar üzerinde gerçekleşmiş tarihi depremler (Barka, 1997) Sarı alanlar 1700-1900 yılları arasında kırılan fay segmentleri ve etkiledikleri alanları göstermektedir.

Yakın zamanda Le Pichon vd. (2001) Kuzey Anadolu Fayı�nın Marmara Denizi içerisindeki geometrisini Le Suroit gemisi ile elde edilen veriler ışığında yorumlamışlardır. Batimetri ve sismik yansıma profillerine dayanan bu araştırmaya göre Marmara Denizi�nin yapısı, Şekil 4�de gösterilmiştir.


Şekil 4: Marmara Denizi nin yapısı

Bu haritalara göre Kuzey Anadolu Fayı nın Marmara Denizi�ne İzmit Körfezi doğusundan giren ana kolu Körfez çıkışında, Çınarcık Çukurluğu içerisine girmekte ve bu çukurluğu kuzeyden sınırlar bir şekilde, Adaların güney ve batısına kadar izlenmektedir. Çınarcık Çukurluğu�nun güneyinde Çınarcık-Yalova arasında uzanan ve bilhassa 17 Ağustos Depremi�nin artçıları ile açık bir biçimde takip edilebilen fay bu haritada (sığ sularda çalışılmamış olmasından dolayı) görülememektedir. Bu fay ile Çınarcık Çukurluğu arasında ise az eğimli bir şelf bulunmaktadır.

Güney Şelf�in haritada izlenen en önemli unsurlarından biri de İmralı Adası�nın hemen batısından geçerek Çınarcık Çukurluğu�nun batısına uzanan ve bugün Marmara Denizi�nin suları altında kalmış bir nehir yatağıdır. Bu yatak Marmara Denizi�nin henüz olmadığı dönemlerde güney alanlardan kuzeye, olasılıkla Karadeniz e kadar uzanıyordu. Nehir yatağının menderesli yapısı yatak eğiminin düşük olduğunu işaret etmektedir.

Adaların güneyinden sonra ana fay kolu dönerek doğu-batı uzanım kazanır. Yeşilköy açıklarındaki bu dönüş alanı kuzey-güney gidişli bindirme fayları ile karakterize edilir. Bu durum fayın dönüşünün burada sıkışmalı bir etki yarattığını işaret etmektedir.

Çınarcık Çukurluğu, batıda Orta Marmara Yükselimi ile sınırlanır. Bu yükselimin kuzeyinden devam eden ana fay, Kumburgaz Havzası�ndan geçerek batıdaki Orta Marmara Havzası na (ya da çukurluğu) girer. İçerisi tutturulmamış yumuşak ve suya doygun çökellerle dolu olan bu çukurluk içerisinde fay diğer kesimlerdeki kadar iyi izlenememekte, çok sayıda küçük faylar şeklinde izlenmektedir. Le Pichon vd. (2001) nin makalesinde bir kısım yazarlar burada fayın tek parça olduğunu belirterek fayın saçılmasının havzayı dolduran çökellerin yapısından kaynaklandığını kabul etmişler, aynı makalenin yazarlarından bir kısmı ise bu yoruma katılmamışlardır. Bu yazarlara göre fay burada farklı segmentlerden oluşmaktadır.

Orta Marmara Havzası�nın batı sınırını oluşturan Batı Marmara Yükselimi�nde ana fayın izi son derece belirgindir. Burada sırtı keskin bir biçimde kesen fay batıya doğru Tekirdağ Havzası içerisine girer. Havzanın güneyinden geçen ana fay daha sonra karaya çıkarak Ganos dağlarının güneyinden Saros Körfezi�ne devam eder.

Yukarıda tanımlanan hali ile Marmara Denizi içerisindeki Kuzey Anadolu Fayı�nın kuzey kolu, 17 Ağustos 1999 depremini oluşturan fay ile 9 Ağustos 1912 Şarköy-Mürefte depremini oluşturan fayı birbirine bağlayan tek bir parça faydan oluşmaktadır. Bu fay üzerinde geçmişte yaşanan büyük depremler olmuştur. Bilindiği gibi Marmara çevresi 1509, 1766 ve 1894�te büyük depremlerden etkilenmişlerdir. Marmara Denizi içerisi ve çevresinde yapılan araştırmalar Marmara Denizi içerisindeki bu fayın da yakın bir zamanda kırılma olasılığının yüksek olduğunu göstermektedir.

Prof. Dr. Okan Tüysüz
İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü



Harita Örnekleri

Tüm Türkiye


1900-1999 Yıllarındaki, Büyüklüğü 2 ve Üzerinde Olan Depremler


1900-1999 Yıllarındaki, Büyüklüğü 5 ve Üzerinde Olan Depremler


17 Ağustos Depreminden Sonraki, Büyüklüğü 2 ve Üzerinde Olan Depremler


İllerin Nüfus Yoğunlukları, Fay Hatları ve Büyük Depremler



Marmara Bölgesi



17 Ağustos Depreminden Sonraki, Büyüklüğü 2 ve Üzerinde Olan Depremler


17 Ağustos Depreminden Önceki 10 Yılda Gerçekleşen, Büyüklüğü 2 ve Üzerinde Olan Depremler



Kocaeli-Sakarya-Bolu Bölgesi



17 Ağustos Depreminden Sonraki, Büyüklüğü 2 ve Üzerinde Olan Depremler



Deprem büyüklükleri (magnitude). Daireler Kandilli kayıtları, diğerleri USGS kayıtları için kullanılmıştır.



1900 öncesi büyük depremler için şiddet ölçeği (intensity).







............................TÜRKİYE DEKİ SON DEPREMLER............................
...................ULUSAL DEPREM İZLEME MERKEZİ HIZLI ÇÖZÜMLERİ...................
....(BU ÇÖZÜMLER İLK DEĞERLENDİRME SONUÇLARIDIR) Son 200 deprem listelenmiştir....


Büyüklük
Tarih Saat Enlem(N) Boylam(E) Derinlik(km) MD ML MS Yer
---------- -------- -------- ------- ---------- ------------ -----------
2006.03.27 14:17:34 36.9197 27.9060 5.6 2.6 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.27 11:34:11 41.1087 34.4428 6.4 2.8 -.- -.- HACIHAMZA-KARGI (ÇORUM)
2006.03.27 10:03:49 38.1302 38.5553 7.8 3.3 -.- -.- YARPUZLU-SİNCİK (ADIYAMAN)
2006.03.27 09:58:41 39.2583 27.6223 6.5 2.8 -.- -.- SOMA (MANİSA)
2006.03.27 09:04:17 37.0105 27.9793 18.2 2.6 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.26 23:05:25 37.7910 30.8038 5.0 3.0 -.- -.- EĞİRDİR (ISPARTA)
2006.03.26 22:29:30 38.1583 26.5032 15.0 3.3 -.- -.- UZUNKUYU-URLA (İZMİR)
2006.03.26 12:07:14 36.7537 28.0372 13.9 2.6 -.- -.- BOZBURUN-MARMARİS (MUĞLA)
2006.03.26 11:10:07 36.9713 27.7820 5.1 2.9 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.26 10:24:22 40.4573 37.2325 29.4 3.0 -.- -.- BEREKETLİ-REŞADİYE (TOKAT)
2006.03.26 05:57:22 38.4537 43.7223 23.7 2.9 -.- -.- GÜZELSU-GÜRPINAR (VAN)
2006.03.26 02:27:18 38.8500 31.4863 30.0 2.9 -.- -.- DAVULGA-EMİRDAĞ (AFYON)
2006.03.26 02:11:34 38.8990 43.2670 27.3 2.8 -.- -.- ERCİŞ (VAN)
2006.03.25 23:28:03 38.6780 27.3862 49.9 3.0 -.- -.- MURADİYE- (MANİSA)
2006.03.25 20:42:48 41.8767 36.5947 17.6 3.3 -.- -.- TAFLAN AÇIKLARI-SAMSUN (KARADENİZ)
2006.03.25 14:38:09 40.1378 27.3323 9.2 2.9 -.- -.- BİGA (ÇANAKKALE)
2006.03.25 12:47:09 36.5148 28.8322 15.4 3.1 3.0 -.- AKDENİZ
2006.03.25 11:44:47 37.8705 38.4650 29.3 2.9 -.- -.- KUYUCAK- (ADIYAMAN)
2006.03.25 11:33:53 37.8455 38.4298 28.9 3.0 -.- -.- KUYUCAK- (ADIYAMAN)
2006.03.25 10:32:57 37.6075 35.5647 27.6 3.1 -.- -.- ALADAĞ (ADANA)
2006.03.25 09:00:45 38.3363 38.7710 19.1 3.3 -.- -.- KALE (MALATYA)
2006.03.25 07:59:21 36.8518 27.5503 16.4 2.9 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.25 07:39:12 39.6488 38.0465 11.5 3.3 -.- -.- KARACAÖREN-İMRANLI (SİVAS)
2006.03.25 02:27:43 41.1152 27.8780 20.0 2.8 -.- -.- ÇORLU (TEKİRDAĞ)
2006.03.25 00:37:52 38.2583 38.7185 23.1 3.0 -.- -.- PÜTÜRGE (MALATYA)
2006.03.24 22:50:26 36.5217 28.8565 12.8 3.2 -.- -.- FETHİYE KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.24 21:59:42 36.4963 28.8330 9.9 3.4 -.- -.- AKDENİZ
2006.03.24 21:21:37 36.9613 27.7720 5.2 2.9 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.24 19:51:09 38.4943 24.8342 30.0 -.- 3.7 -.- EGE DENİZİ
2006.03.24 11:07:18 41.0532 33.4317 31.6 2.8 -.- -.- BOYALI-ARAÇ (KASTAMONU)
2006.03.24 11:05:19 41.0598 33.4412 15.6 2.8 -.- -.- BOYALI-ARAÇ (KASTAMONU)
2006.03.24 08:14:48 39.4283 33.0668 8.7 -.- 3.9 -.- BALA (ANKARA)
2006.03.24 04:26:43 38.0297 30.1415 18.4 2.9 -.- -.- DİNAR (AFYON)
2006.03.23 19:36:16 36.7612 34.6880 22.3 3.3 -.- -.- MERSİN
2006.03.23 15:29:18 39.6862 38.4327 13.4 3.1 -.- -.- KURUÇAY-İLİÇ (ERZİNCAN)
2006.03.23 08:06:58 38.8220 42.5277 26.3 3.4 -.- -.- AHLAT (BİTLİS)
2006.03.23 07:53:55 38.8180 42.4317 32.5 3.0 -.- -.- AHLAT (BİTLİS)
2006.03.23 07:51:49 38.8067 42.4815 31.6 3.6 -.- -.- AHLAT (BİTLİS)
2006.03.22 16:22:29 40.3747 36.2247 28.6 3.0 -.- -.- DÖKMETEPE-TURHAL (TOKAT)
2006.03.22 14:40:32 39.4110 41.9640 31.8 3.4 -.- -.- KARAÇOBAN (ERZURUM)
2006.03.22 13:56:32 40.2955 32.9390 9.6 3.1 -.- -.- ÇUBUK (ANKARA)
2006.03.22 13:36:45 36.9878 36.8785 13.6 3.0 -.- -.- MUSABEYLİ (KİLİS)
2006.03.22 08:14:42 38.0895 26.6722 7.9 2.8 -.- -.- EGE DENİZİ
2006.03.22 05:37:53 39.2807 41.8142 14.8 3.2 -.- -.- HALİLÇAVUŞ-HINIS (ERZURUM)
2006.03.22 05:04:11 39.7443 41.6762 12.5 3.2 -.- -.- SÖYLEMEZ-KÖPRÜKÖY (ERZURUM)
2006.03.22 03:49:37 36.9560 27.8015 9.1 3.1 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.22 02:17:51 38.1983 26.5598 6.6 3.2 -.- -.- UZUNKUYU-URLA (İZMİR)
2006.03.22 02:09:14 39.4078 33.1378 5.0 3.4 -.- -.- BALA (ANKARA)
2006.03.21 23:28:29 36.9593 27.7265 11.3 3.4 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.21 20:10:18 39.8037 41.7413 9.9 3.9 -.- -.- SÖYLEMEZ-KÖPRÜKÖY (ERZURUM)
2006.03.21 19:28:26 39.8065 41.7878 11.3 3.3 -.- -.- SÖYLEMEZ-KÖPRÜKÖY (ERZURUM)
2006.03.21 13:29:05 39.7687 41.6888 16.5 -.- 4.0 -.- SÖYLEMEZ-KÖPRÜKÖY (ERZURUM)
2006.03.21 12:16:43 36.9443 27.7687 15.5 3.6 3.7 -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.21 08:39:18 36.9067 27.8180 20.2 3.0 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.21 00:59:59 39.2865 28.5492 8.6 3.4 -.- -.- DÜVERTEPE-SINDIRGI (BALIKESİR)
2006.03.20 21:19:27 36.4952 27.8140 82.0 3.5 -.- -.- AKDENİZ
2006.03.20 15:36:14 36.4522 28.7230 20.5 3.3 -.- -.- AKDENİZ
2006.03.20 15:22:46 39.9025 30.0740 22.1 2.9 -.- -.- BOZÜYÜK (BİLECİK)
2006.03.20 14:58:17 40.7620 35.6167 18.0 3.0 -.- -.- SULUOVA (AMASYA)
2006.03.20 08:46:31 37.9255 26.8677 26.7 3.3 3.2 -.- KUŞADASI KÖRFEZİ (EGE DENİZİ)
2006.03.20 08:41:06 37.9557 26.7912 31.6 3.0 -.- -.- EGE DENİZİ
2006.03.20 03:14:47 39.5562 26.9900 29.2 3.0 -.- -.- EDREMİT (BALIKESİR)
2006.03.20 02:31:16 39.6485 27.1248 38.5 2.9 -.- -.- HAVRAN (BALIKESİR)
2006.03.20 02:03:43 39.5850 26.9830 26.6 3.4 3.4 -.- EDREMİT (BALIKESİR)
2006.03.19 21:42:40 36.9087 27.7010 20.9 3.2 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.19 20:19:24 40.1087 39.0753 14.9 3.3 -.- -.- ŞİRAN (GÜMÜŞHANE)
2006.03.19 18:06:36 37.8280 43.5640 15.6 3.1 -.- -.- YALINCA-GÜRPINAR (VAN)
2006.03.19 08:08:14 38.1857 29.7178 7.3 2.7 -.- -.- ÇİVRİL (DENİZLİ)
2006.03.19 07:29:47 36.4667 28.8033 15.9 3.3 -.- -.- AKDENİZ
2006.03.18 22:21:29 38.2063 26.5280 14.4 2.9 -.- -.- UZUNKUYU-URLA (İZMİR)
2006.03.18 21:38:12 38.0320 26.6208 62.7 3.3 -.- -.- EGE DENİZİ
2006.03.18 18:06:53 39.5458 28.8598 11.8 3.0 -.- -.- GÖKÇEDAĞ-DURSUNBEY (BALIKESİR)
2006.03.18 15:45:15 36.9877 27.9792 24.0 2.6 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.18 09:35:49 38.5063 26.6633 10.0 3.4 -.- -.- MORDOĞAN-KARABURUN (İZMİR)
2006.03.18 03:47:10 38.0530 26.4695 73.0 3.3 -.- -.- EGE DENİZİ
2006.03.17 12:27:21 36.9073 27.7613 20.4 2.8 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.17 12:15:06 38.2738 26.5965 20.4 3.3 -.- -.- UZUNKUYU-URLA (İZMİR)
2006.03.17 12:10:52 38.2600 26.5218 10.3 2.9 -.- -.- UZUNKUYU-URLA (İZMİR)
2006.03.17 11:14:57 36.9017 27.8302 28.8 2.9 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.16 20:56:16 38.6380 43.2745 3.1 3.6 -.- -.- VAN
2006.03.16 14:05:24 40.9912 40.0032 29.3 3.1 -.- -.- ARAKLI AÇIKLARI (TRABZON)
2006.03.16 12:18:51 39.7858 32.9678 18.3 2.6 -.- -.- GÖLBAŞI (ANKARA)
2006.03.16 12:03:30 40.6863 30.3212 12.5 3.3 -.- -.- SAPANCA (SAKARYA)
2006.03.16 12:01:09 40.6987 30.3255 19.3 3.1 -.- -.- SAPANCA (SAKARYA)
2006.03.16 03:26:10 37.8875 26.8423 13.5 3.3 -.- -.- KUŞADASI KÖRFEZİ (EGE DENİZİ)
2006.03.16 00:09:08 38.4213 39.2618 5.5 2.9 -.- -.- SİVRİCE (ELAZIĞ)
2006.03.15 23:28:38 39.7582 41.8635 7.2 3.1 -.- -.- SÖYLEMEZ-KÖPRÜKÖY (ERZURUM)
2006.03.15 23:06:42 37.4518 37.6000 6.2 -.- 4.0 -.- ARABAN (GAZİANTEP)
2006.03.15 21:45:59 40.0857 28.6698 15.7 3.5 -.- -.- SÖĞÜTALAN-MUSTAFA KEMALPAŞA (BURSA)
2006.03.15 14:31:58 40.8660 28.4220 20.0 3.1 -.- -.- MARMARA DENİZİ
2006.03.15 14:00:04 38.1815 26.6167 18.8 3.2 -.- -.- SEFERİHİSAR AÇIKLARI-İZMİR (EGE DENİZİ)
2006.03.15 12:14:46 36.5617 28.8190 21.6 3.0 -.- -.- FETHİYE KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.15 12:02:00 38.5053 39.2402 14.1 3.1 -.- -.- SİVRİCE (ELAZIĞ)
2006.03.15 05:17:10 36.4548 28.1313 84.8 -.- 3.8 -.- RODOS ADASI (AKDENİZ)
2006.03.15 04:34:09 38.4720 39.1080 21.4 3.3 -.- -.- GÖZELİ-SİVRİCE (ELAZIĞ)
2006.03.14 23:54:44 36.9623 27.9663 15.7 2.7 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.14 21:02:49 40.4617 25.7838 7.5 3.2 -.- -.- EGE DENİZİ
2006.03.14 16:03:42 39.0063 31.7392 11.0 3.3 -.- -.- ÇELTİK (KONYA)
2006.03.14 15:47:50 38.9993 31.6567 10.4 2.9 -.- -.- ÇELTİK (KONYA)
2006.03.14 15:06:44 38.9758 31.7042 11.9 2.9 -.- -.- ÇELTİK (KONYA)
2006.03.14 14:23:52 38.9953 31.6710 10.6 2.9 -.- -.- ÇELTİK (KONYA)
2006.03.14 14:17:43 38.9740 31.6482 10.9 3.0 -.- -.- ÇELTİK (KONYA)
2006.03.14 05:50:12 36.7120 34.7197 24.8 2.9 -.- -.- MERSİN AÇIKLARI-MERSİN (AKDENİZ)
2006.03.13 14:52:01 40.7343 29.0567 15.7 2.9 -.- -.- ÇINARCIK AÇIKLARI-YALOVA (MARMARA DENİZİ)
2006.03.13 11:58:09 39.2810 25.6198 5.4 3.0 -.- -.- EGE DENİZİ
2006.03.13 10:55:48 39.5812 32.5362 10.4 3.3 -.- -.- İKİZCE-HAYMANA (ANKARA)
2006.03.13 08:49:24 38.8502 42.9658 28.7 3.4 -.- -.- GÖLDÜZÜ-ADİLCEVAZ (BİTLİS)
2006.03.13 07:42:39 39.4602 40.9818 5.0 3.4 -.- -.- ÇAT (ERZURUM)
2006.03.13 03:34:20 38.0588 26.7923 22.3 2.9 -.- -.- EGE DENİZİ
2006.03.12 22:57:40 35.7753 27.8575 31.7 3.4 -.- -.- AKDENİZ
2006.03.12 21:22:25 40.1712 34.0402 16.7 2.8 -.- -.- KIZILIRMAK (ÇANKIRI)
2006.03.12 13:50:55 36.8643 26.4523 31.5 3.4 -.- -.- AKDENİZ
2006.03.12 08:16:09 37.5743 44.0733 5.0 3.6 -.- -.- BAĞIŞLI- (HAKKARİ)
2006.03.12 01:37:02 38.0413 29.0347 21.8 3.0 -.- -.- AKKÖY (DENİZLİ)
2006.03.12 01:23:19 37.9572 29.1282 36.6 2.9 -.- -.- AKKÖY (DENİZLİ)
2006.03.11 21:39:44 40.3057 29.6945 12.7 2.9 -.- -.- YENİŞEHİR (BURSA)
2006.03.11 21:12:57 40.3247 29.6893 7.9 3.0 -.- -.- YENİŞEHİR (BURSA)
2006.03.11 19:34:23 38.3403 31.6453 6.8 2.9 -.- -.- REİS-AKŞEHİR (KONYA)
2006.03.11 17:41:03 40.4115 25.7025 16.6 3.3 3.3 -.- EGE DENİZİ
2006.03.11 16:39:09 37.2967 36.4470 31.8 3.0 -.- -.- DÜZİÇİ (OSMANİYE)
2006.03.11 14:48:52 35.9685 28.5218 32.3 3.1 -.- -.- AKDENİZ
2006.03.11 13:28:45 41.1188 33.9662 25.5 2.7 -.- -.- TOSYA (KASTAMONU)
2006.03.11 13:17:42 41.1108 33.9595 21.0 2.6 -.- -.- TOSYA (KASTAMONU)
2006.03.11 11:44:33 38.2083 26.7968 15.9 2.7 -.- -.- SEFERİHİSAR (İZMİR)
2006.03.11 07:22:36 39.2798 28.1152 17.3 2.8 -.- -.- SINDIRGI (BALIKESİR)
2006.03.10 21:53:27 39.2198 26.0755 28.7 3.1 -.- -.- MİDİLLİ ADASI (EGE DENİZİ)
2006.03.10 19:56:57 37.2810 44.0002 29.1 3.3 -.- -.- TÜRKİYE-IRAK SINIR BÖLGESİ
2006.03.10 18:10:16 38.1757 26.7373 26.6 2.8 -.- -.- SEFERİHİSAR AÇIKLARI-İZMİR (EGE DENİZİ)
2006.03.10 14:19:54 38.8345 31.2778 28.2 2.9 -.- -.- DAVULGA-EMİRDAĞ (AFYON)
2006.03.10 10:49:42 38.5017 26.9385 25.3 3.3 -.- -.- İZMİR KÖRFEZİ (EGE DENİZİ)
2006.03.10 09:30:51 39.6818 27.8387 8.5 2.8 -.- -.- BALIKESİR
2006.03.10 05:53:57 39.2542 27.4252 15.6 2.9 -.- -.- GÖÇBEYLİ-BERGAMA (İZMİR)
2006.03.09 22:35:01 39.2037 26.0712 34.1 3.1 -.- -.- MİDİLLİ ADASI (EGE DENİZİ)
2006.03.09 17:05:59 40.1028 28.6875 6.0 2.7 -.- -.- ULUBAT GÖLÜ
2006.03.09 13:30:02 38.9938 31.7538 11.3 2.8 -.- -.- ÇELTİK (KONYA)
2006.03.09 12:15:27 41.0308 39.3032 21.8 3.1 -.- -.- VAKFIKEBİR (TRABZON)
2006.03.09 11:33:10 38.2112 26.7493 19.7 3.0 -.- -.- SEFERİHİSAR AÇIKLARI-İZMİR (EGE DENİZİ)
2006.03.09 07:26:00 36.7307 27.5383 29.7 2.8 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.09 05:18:20 37.8683 26.6543 7.2 -.- 4.0 -.- EGE DENİZİ
2006.03.09 01:23:07 37.2350 34.5298 3.7 3.6 -.- -.- ÇAMLIYAYLA (MERSİN)
2006.03.08 16:31:48 41.8095 35.4395 32.1 2.9 -.- -.- GERZE AÇIKLARI-SİNOP (KARADENİZ)
2006.03.08 16:24:33 37.8090 27.3275 24.5 3.0 -.- -.- KUŞADASI (AYDIN)
2006.03.08 09:03:16 40.7017 29.2270 16.1 2.6 -.- -.- YALOVA AÇIKLARI (MARMARA DENİZİ)
2006.03.08 06:09:46 38.2753 38.7042 5.0 3.0 -.- -.- PÜTÜRGE (MALATYA)
2006.03.08 06:04:38 38.4835 39.2342 17.9 3.4 -.- -.- SİVRİCE (ELAZIĞ)
2006.03.07 18:17:52 35.2053 26.9850 61.0 3.7 -.- -.- AKDENİZ
2006.03.07 15:12:35 37.5492 38.7583 3.0 3.1 -.- -.- OVACIK-HİLVAN (ŞANLIURFA)
2006.03.07 08:11:30 40.7853 27.7252 13.5 2.7 -.- -.- MARMARA DENİZİ
2006.03.07 01:20:51 35.2015 27.1538 79.2 3.7 3.7 -.- AKDENİZ
2006.03.06 23:37:00 38.5637 26.7815 5.0 3.4 -.- -.- İZMİR KÖRFEZİ (EGE DENİZİ)
2006.03.06 22:46:23 35.0690 27.8353 72.2 3.8 3.8 -.- AKDENİZ
2006.03.06 22:18:35 39.3628 32.0570 17.9 3.0 -.- -.- YENİMEHMETLİ-POLATLI (ANKARA)
2006.03.06 07:25:11 39.2542 28.6598 8.0 2.8 -.- -.- DÜVERTEPE-SINDIRGI (BALIKESİR)
2006.03.06 02:14:41 37.0288 35.5915 26.8 3.0 -.- -.- YAKAPINAR-YÜREĞİR (ADANA)
2006.03.05 22:52:44 36.1383 35.9133 26.0 2.8 -.- -.- SAMANDAĞ (HATAY)
2006.03.05 07:46:38 37.0210 28.6025 13.1 3.2 -.- -.- KÖYCEĞİZ (MUĞLA)
2006.03.05 07:02:37 39.6022 28.1763 9.7 2.5 -.- -.- KEPSUT (BALIKESİR)
2006.03.05 03:20:04 36.6888 27.6453 25 3.2 -.- -.- DATÇA (MUĞLA)
2006.03.05 02:06:20 39.0567 31.7278 11.6 3.1 -.- -.- ÇELTİK (KONYA)
2006.03.05 01:27:19 38.4072 42.8302 17.1 3.1 -.- -.- GEVAŞ (VAN)
2006.03.04 07:28:17 36.9817 28.0058 15.3 2.7 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.04 05:01:32 36.8857 27.8608 29.2 2.7 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.04 04:03:10 38.8778 30.0890 5.2 2.8 -.- -.- DUMLUPINAR (KÜTAHYA)
2006.03.04 02:54:34 40.6100 34.7385 10.0 3.3 -.- -.- SEYDİM- (ÇORUM)
2006.03.03 21:37:17 38.1967 26.8603 15.0 3.1 -.- -.- SEFERİHİSAR (İZMİR)
2006.03.03 21:34:30 38.1330 26.7347 8.9 3.3 -.- -.- SEFERİHİSAR AÇIKLARI-İZMİR (EGE DENİZİ)
2006.03.03 15:30:37 38.1137 30.1938 5.0 3.5 -.- -.- DOMBAYOVA-DİNAR (AFYON)
2006.03.03 13:43:14 38.0590 42.7693 24.7 3.0 -.- -.- BAHÇESARAY (VAN)
2006.03.03 13:14:40 39.6260 26.9240 28.2 3.0 -.- -.- EDREMİT KÖRFEZİ (EGE DENİZİ)
2006.03.03 04:29:02 40.6280 27.3947 19.3 2.8 -.- -.- MÜREFTE AÇIKLARI-TEKİRDAĞ (MARMARA DENİZİ)
2006.03.03 00:04:37 37.6363 42.4165 32.0 3.0 -.- -.- ŞIRNAK
2006.03.03 00:04:03 37.6537 42.4232 29.8 2.9 -.- -.- ŞIRNAK
2006.03.02 22:19:00 37.6818 27.3932 5.9 2.9 -.- -.- SÖKE (AYDIN)
2006.03.02 18:28:31 39.4727 26.2720 17.3 3.3 -.- -.- EDREMİT KÖRFEZİ (EGE DENİZİ)
2006.03.02 12:44:06 39.0248 27.2335 17.5 2.9 -.- -.- YUNTDAĞ-BERGAMA (İZMİR)
2006.03.02 12:34:14 37.9190 26.8978 13.6 3.0 -.- -.- KUŞADASI KÖRFEZİ (EGE DENİZİ)
2006.03.02 09:00:58 40.6423 27.3923 19.3 2.7 -.- -.- MÜREFTE AÇIKLARI-TEKİRDAĞ (MARMARA DENİZİ)
2006.03.02 05:29:55 37.0338 28.3707 8.2 2.7 -.- -.- ULA (MUĞLA)
2006.03.02 04:29:55 37.0338 28.3707 8.2 2.7 -.- -.- ULA (MUĞLA)
2006.03.02 02:32:34 36.9993 28.2843 12.4 3.4 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.02 01:34:59 38.9965 27.2168 20.0 3.0 -.- -.- YUNTDAĞ-BERGAMA (İZMİR)
2006.03.01 22:18:03 36.9690 29.3768 5.0 3.0 -.- -.- ÇAMELİ (DENİZLİ)
2006.03.01 20:35:52 37.9180 35.1897 7.0 3.5 -.- -.- ÇAMARDI (NİĞDE)
2006.03.01 19:45:15 40.0015 28.6320 27.4 2.6 -.- -.- ÇALTILIBÜK-MUSTAFA KEMALPAŞA (BURSA)
2006.03.01 18:47:53 40.5588 29.4458 15.1 2.7 -.- -.- KILIÇ-ÇİFTLİKKÖY (YALOVA)
2006.03.01 17:54:03 39.0723 27.1528 14.0 3.0 -.- -.- BERGAMA (İZMİR)
2006.03.01 17:35:06 37.0052 27.9352 5.8 2.8 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.03.01 15:22:12 39.8362 32.3550 11.4 2.9 -.- -.- TEMELLİ-POLATLI (ANKARA)
2006.03.01 10:48:19 38.3197 26.5873 29.1 2.8 -.- -.- UZUNKUYU-URLA (İZMİR)
2006.03.01 08:21:46 38.2220 38.8653 5.0 3.2 -.- -.- PÜTÜRGE (MALATYA)
2006.03.01 04:24:33 40.0060 41.8450 4.0 3.2 -.- -.- KÖPRÜKÖY (ERZURUM)
2006.03.01 02:03:07 37.8597 27.4790 13.7 2.8 -.- -.- ORTAKLAR-GERMENCİK (AYDIN)
2006.02.28 15:28:14 37.8190 29.3695 12.6 3.0 -.- -.- HONAZ (DENİZLİ)
2006.02.28 13:42:22 36.9668 27.9642 27.9 2.8 -.- -.- GÖKOVA KÖRFEZİ (AKDENİZ)
2006.02.28 13:07:14 38.1593 28.9350 22.4 3.0 -.- -.- GÜNEY (DENİZLİ)
2006.02.28 05:18:12 41.1388 34.1417 5.1 2.8 -.- -.- TOSYA (KASTAMONU)
2006.02.28 05:13:45 39.0578 31.7603 8.3 3.0 -.- -.- ÇELTİK (KONYA)
2006.02.28 02:00:27 38.2313 26.6085 6.3 2.9 -.- -.- UZUNKUYU-URLA (İZMİR)
2006.02.28 01:44:03 37.8545 27.5118 27.4 2.8 -.- -.- ORTAKLAR-GERMENCİK (AYDIN)
2006.02.28 01:27:22 40.6573 29.0730 5.4 2.8 -.- -.- ÇINARCIK (YALOVA)

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

manolya41

manolya41 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  17.May.2008 Cmt 18:23:02sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d
Depremin psikolojik etkileri ile nasıl başa çıkılır?

Büyük depremler, insanların başına aniden gelir ve herkesi sarsar. Bu türden bir deprem felaketine maruz kalan bazı kişilerde, fiziksel bir yaralanma olmasa bile, duygusal sorunlar ortaya çıkabilir. Doğal afetlere her insan çeşitli türden tepkiler gösterir. Bu tepkiler tamamen normaldir. Bunların neler olduğunu bilmenizin, olayın psikolojik etkilerinden daha çabuk kurtulmanıza yardımı olacaktır.

Şiddetli depremden hemen sonra, tipik olarak bir şok tepkisi içine girebilirsiniz. Hatta bazı insanlarda şok o derece ağırdır ki, yüz ifadeleri olaydan hiç etkilenmemiş gibi donuklaşır. Bu durum, aslında yoğun ızdıraba karşı vücudunuzun verdiği normal bir tepkidir. Bir süre için kendinizi uyuşmuş, yaşamdan kopmuş gibi hissedebilirsiniz. Hatta olayın hiç olmadığını düşünebilirsiniz.

İlk şoktan sonra herkes aynı tepkileri göstermez. Aşağıda belirtilenler, böyle bir felaket durumuna karşı insanların gösterdikleri normal tepkilerdir:

* Korku, endişe, suçluluk, pişmanlık, öfke, karamsarlık, panik, çaresizlik ve utanç gibi duygular çok derin ve yoğun yaşanır. Bu duygular sık sık değişebilir. Kendinizi eskiye kıyasla daha sinirli hissedebilirsiniz. Bazı duygularda ani iniş-çıkışlar olur. Endişeli, sinirli ya da karamsar olabilirsiniz.
* Düşünce ve davranışlarınız olayın etkisi altındadır. Olayla ilgili anılarınızı tekrar tekrar anlatmak ihtiyacı duyarsınız. Yaşadıklarınız gözünüzün önünden gitmez. Her an tekrar deprem olacakmış gibi hisseder, korku duyabilirsiniz. Dikkatinizi yaptığınız işe vermekte ya da karar vermekte zorlanabilirsiniz. Kafanız kolayca karışabilir. Hafızanızda problemler olabilir. Olan bitenlere inanmakta güçlük çekebilirsiniz. Uykunuz, yeme düzeniniz ve iştahınız bozulabilir. Ancak güçlü kalmak, yakınlarınıza ve çevrenize yardımcı olabilmek için, elinizden geldiğince ve olanaklar elverdiğince iyi beslenmeniz ve dinlenmeye çalışmanız gerektiğini unutmayın.
* Aynı felaketi yaşayan kişilerle sürekli olarak konuşma ihtiyacı duyabilirsiniz. Ama zaman zaman da içinize kapanıp hiç konuşmadan sadece düşünmek isteyebilirsiniz. Bunlar normaldir. Başka insanlarla sık sık konuşmanızın, duygularınızı paylaşmanızın size yararı olacaktır. Çekinmeyin.

* Yoğun stresten ötürü vücudunuzda bazı belirtiler ortaya çıkabilir: Örneğin, baş ağrıları, bulantı ve göğüs ağrısı olabilir. Daha önce sürekli tedavi gerektiren tıbbi bir rahatsızlığınız varsa, şiddeti artabilir. Bu durumda tıbbi yardıma başvurunuz.

Şu noktayı anlamak çok önemlidir: Aynı olaya herkes aynı tepkiyi göstermez. Bazı insanlar hemen tepki gösterir, bazılarının tepkisi ise aylar, hatta yıllar sonra, gecikmeli olarak ortaya çıkabilir. Bazılarının yaşadığı rahatsızlık verici tepkiler uzun zaman sürer, bazı kişiler ise çok çabuk eski hallerine dönerler.

Tepkiler zaman içinde de değişir. Bazıları olayın yaşandığı sırada çok enerjiktirler ve sanki bu enerji sayesinde, olayla daha kolay başederler, ama hemen sonra umutsuzluk ve karamsarlık yaşarlar.MERAK ETMEYİN. ŞİMDİ SİZE İMKANSIZ GİBİ GÖRÜNSE DE, ZAMANLA BÜTÜN BUNLAR DÜZENE GİRECEKTİR. MORALİNİZİ OLABİL-DİĞİNCE YÜKSEK TUTMAYA ÇALIŞIN.

Kendinize ve ailenize nasıl yardımcı olabilirsiniz?

Duygusal olarak yeniden eskisi gibi sağlıklı bir duruma gelebilmeniz ve yaşamınızın kontrolünü yeniden ele geçirebilmeniz için yapabileceklerinizden bazıları şunlardır:

* Bu dönem, kuşkusuz yaşamınızın zor bir dönemidir. Toparlanmak ve kendinize gelmek için zaman tanıyın. Kayıplarınız için yas tutmanız en doğal hakkınızdır. Duygularınızda iniş çıkışlar olması normaldir. Kendinize karşı sabırlı olun.
* Bu olayı yaşayan herkes, sizin hissettiklerinize benzer şeyler hissetmektedir. Onlarla dayanışma içinde olun, duygularınızı paylaşın.
* Alkol ve diğer uyuşturucu maddelerden uzak durun. Bunların yarardan çok zararı olacaktır. Ancak, doktor tarafından verilen ilaçların kullanımı aksatılmamalıdır.
* Kendinizi yapıcı bazı faaliyetlerle oyalayın. Bu oyalama çabaları, başkalarına yardımcı olmak, şu anda olabildiğince hayatınızı düzene koymaya çalışmak ya da çocuklarınızla daha yakından ilgilenmek biçiminde olabilir.
* Duygusal olarak yakın gelecekte de neler yaşayabileceğinizi öğrenmeye çalışın. Bilgi edinin veya sağlık kuruluşlarının deprem için oluşturulmuş özel birimlerine başvurun.
* Tekrar toparlanmak için sizin açınızdan en önemli olan ihtiyaçlarınızı ve yapılması gereken işlerinizi sıraya koyun ve tek tek ele alın.

Çocuklar için neler yapmalı?

Bu depremden sonra yaşanan korku ve kaygı, özellikle çocuklar için çok zorlayıcıdır. Bazı çocuklar, daha küçük yaşlarda normal olan parmak emme, altını ıslatma gibi davranışlara geri dönebilirler. Kabuslar görebilir, yalnız yatmaktan korkabilirler. Okul başarıları etkilenebilir. Ayrıca daha sık öfke nöbeti gösterebilir ya da içlerine kapanıp, yalnız kalmak isteyebilirler.

Bu çocuklar için yapabileceğiniz bazı şeyler aşağıda sıralanmaktadır:

* Onlarla daha fazla zaman geçirin. Olaydan hemen sonraki günlerde çocuğunuz sizden ayrılmak istemeyebilir. Sık sık elinizi tutmak, kucağınızda oturmak, boynunuza sarılmak isteyebilir. Eteğinize yapışıp ayrılmayabilir. Her fırsatta sizinle konuşmak ister. Yatmak istemez. Bunlara göz yumun, anlayışlı davranın. Onlara dokunun, sarılın. Bu tür fiziksel temas çocukları çok rahatlatır.
* Gerginliklerini azaltmak için onlara oyun imkanları tanıyın. Resmi kurumların açtığı çocuk merkezlerine gönderin. Buradaki oyun ve resim yapma faaliyetlerine katılmalarını teşvik edin. Küçük çocuklar resim yaparak olayla ilgili gerginliklerinden kurtulabilirler. Yaşadıklarını resme dökmeleri onlar için yararlıdır.
* Daha büyük çocuklarınızın sizinle ayrıntılı konuşmalarına izin verin, duygu ve düşüncelerini ifade etmeleri için onları destekleyin, yüreklendirin. Bu sayede felaketle ilgili olarak kafalarındaki sorulara cevaplar bulabilirler ve korkuları azalır. Sordukları soruları onların anlayabileceği biçimde cevaplamaya çalışın. Sık sık onları sevdiğinizi, korkularını ve kaygılarını anladığınızı gösterin. Yemek yemek, oynamak, uyumak gibi faaliyetleri mümkün olduğunca belli saatlerde yapmalarını sağlamaya çalışın. Çocuklarınıza hayatın artık normale dönmekte olduğu duygusunu vermeye çalışın.

UNUTMAYIN YALNIZ DEĞİLSİNİZ !

Psikolojik sorunlarınız daha sonraki haftalarda ve aylarda da devam ediyorsa, size yardım edecek profesyonel insanlar ve kurumların mevcut olduğunu unutmayın. Şu anda çok normal olan bu gerginlik ve korku haliniz çok uzun süre devam ederse, mutlaka sağlık kuruluşlarına başvurunuz.



Çocukların bir deprem felaketiyle başa çıkmalarına nasıl yardım edebilirsiniz?


Deprem gibi bir felaketle başa çıkmak, hem siz hem de çocuklarınız için çok zor bir iştir. En başta, hayatınız altüst olmuştur. Pekçok yeni ve bilinmeyen zorlukların üstesinden gelmek durumunda kalmışsınızdır. Evinizin yeniden inşa edilmesi ya da tamir görmesi, iş değiştirmek zorunda kalmanız ve mahremiyetinizin kaybolması gibi pek çok olay sizi derinden etkileyebilir. Bu ani değişikliklerle başa çıkamayacağınızı sanabilirsiniz. Kuşkusuz bu felakette de yaşadığınız sıkıntıları en iyi siz biliyorsunuz. Ama eğer imkan bulabilirseniz, yaşadığınız sıkıntılarla başedebilmek için lütfen bu önerilerimizi de dikkate alınız.

* Çocuklar depremin kendisinden korktukları kadar, bu olayın hayatlarında yol açacağı değişikliklerden, belirsizlikten ve sorunlardan da korkarlar. Böyle bir felaketten sonra çocuğun yaşadığı psikolojik sıkıntı, davranışlarında değişmelere ve birtakım belirtilere yol açabilir.

Bir deprem felaketinde çocuğunuzun davranışı nelerden etkilenir?

* Sizin felaket karşısında gösterdiğiniz tepkiler, çocuğunuzun da bu olaya nasıl bir anlam vereceğini ve bu olayla nasıl başa çıkacağını belirler. Çocuklar normal zamanda da anne-babalarının endişelerinin farkındadırlar. Ama özellikle bir kriz durumunda bu konuda daha duyarlı hale gelirler. Sizi izleyip tepkilerinizden ipuçları yakalamaya çalışırlar. Siz panik içindeyseniz çocuk daha çok panik yaşar, karamsar ya da çökkün olursanız çocuk olumsuzluklardan daha çok etkilenir. Bu nedenle endişelerinizi çocuklarınızla paylaşmalı, onlara bu zorlukların üstesinden gelebileceğinizi söylemelisiniz.

* Çocuğun depremden nasıl etkilendiği onun yaşı ile de bağlantılıdır. Henüz okul çağına gelmemiş çocuklar, olan biteni anlamada ve yaşadıkları duyguları dile getirmede güçlük çekerler. Hissettiklerini konuşarak paylaşamadıkları için de olaydan daha fazla etkilenirler. Altı yaşında bir çocuk korkusunu okula gitmek istemeyerek gösterirken, ergenlik çağındaki bir çocuk korkusunu açıkça göstermekten kaçınabilir. Felaket sonrası dönemde ise bu çocukların okul başarısı düşebilir, sizinle sık sık tartışmalara girebilirler.

Bir deprem felaketinin ardından, çocuklarınızda aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:

* Depremin tekrarlayacağından, ya da depremi hatırlatacak bazı işaretlerden (oturduğu koltuğun, yatağın sallanması, uyku sırasındaki gürültü, vb.) aşırı korkma;
* Çok kolay ve sık sık sinirlenme, ağlama ve sızlanma;
* Saldırganlık gösterme, yaramazlık yapma ve kendini bir işe verememe;
* Okulda ve evde daha önce hiç yapmadığı davranışları yapma; Örneğin hiç kavga etmeyen çocuğunuzun kavga etmesi,
* Daha hareketli olma ve yerinde duramama,
* Felakete ilişkin korkular yaşama; örneğin, sizden tamamen ayrılacağından korktuğu için yanınızda yatmak isteyebilir, yağmurdan gök gürültüsünden ve fırtınadan korkabilir;
* Uykuda kabuslar görme, çığlık atma ve yatak ıslatma;
* Yalnız kalmaktan, yanındakilerin uzaklaşmasından korkma, peşinizde dolanma, okula ya da kreşe gitmekten korkma, tuvalette yalnız bırakılmaktan korkma;
* Parmak emme, altını ıslatma, biberondan beslenmeyi isteme, sürekli kucakta tutulmayı isteme gibi bebeksi davranışlar gösterme;
* Doktor tarafından sebebi bulunmayan mide bulantısı, karın ağrıları, kusma; başağrısı, baş dönmesi, beslenme ve uyku düzensizlikleri gibi şikayetler gösterme;
* Sessizleşip içine kapanma, yaşanan bu olaylar üzerinde konuşmaktan kaçınma;
* Sürekli bu konu üzerinde konuşmayı isteme (özellikle daha büyük çocuklar) ya da oyunlarında ve masallarında deprem felaketine ilişkin konuları işleme;
* Bu deprem felaketinin, kendisinin daha önceden yapmış olduğu bir �kabahat� yüzünden olduğunu düşünüp, suçluluk duyma.

Bazı çocuklar bu davranışların hiç birini göstermeyebilir, yaşadıkları sıkıntı dıştan farkedilmeyebilir ve herhangi bir belirti gözlenmeyebilir. Bazı çocuklarda ise bu sıkıntılara bağlı davranışlar, haftalar ya da aylar sonra ortaya çıkabilir.

Çocuklarınıza bu konuda yardım etmek için neler yapabilirsiniz?

* Çocukları, yaşanan olaylar hakkında bilgilendirme-nin büyük yararı vardır; onlara destek olmak, aile ve akrabaların felaket sonrasındaki yaraları sarma çalışmalarında onlara görev vermek, aile ve akrabaların birarada oldukları duygusunu yaşamalarına da katkıda bulunur. Bu zorlukları birlikte aşabilmek, deprem felaketinden çok sonraları bile sürebilecek ve aile bağlarını güçlendirecek bir �birlik beraberlik� duygusu yaşatacaktır.

* Yaşadıklarınızla ve durumla ilgili olarak bir şey saklamadan, yanlış bilgi vermeden onunla anlayabileceği bir dille konuşun. Konuşurken diz çökün ve onun göz hizasına gelmeye çalışın, ellerini tutun, unutmayın çocuğunuzun güven ve destek dolu dünyası bir anda yerle bir olmuştur. Sorularına doğru ve basit cevaplar verin. Ailenize neler olduğunu çocuklarınıza açıklayın. Onların anlayacağı basit sözcükler kullanın. Doğruyu söyleyin. Örneğin okul öncesi bir çocuk için, �Ayşe, deprem oldu ve evimiz yıkıldı. Bir süre onun içinde oturamayacağız. Teyzenlere gideceğiz� gibi bir açıklama yeterli olabilir. Yaşadığınız bu ciddi durumu, olduğundan daha hafif bir şekilde aktarmaya çalışmayın. Ancak varolanı da abartmayın. Çocuğa, ailesinin, akrabaların ve diğer tanıdıkların koruması altında olduğu konusunda güvence verin. Onlara şu tür cümlelerle yaklaşabilirsiniz: �Evet canım, deprem tehlikeli bir şey. Başımızdan çok üzücü olaylar geçti. Ama bizler şimdi güvencedeyiz. Bak! bu konu ile ilgili kişiler ve tüm yardım kurumları bize yardım ediyor, hepsi geçecek ve eski günlerimize döneceğiz�.

Çocuğun başına gelen felaketi anlamasına yardımcı olun. Çocuklar anlamadıkları şeylerden korkarlar. Çocuğa depremin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, çok ender olarak ortaya çıktığını, ama şimşek çakması, gök gürültüsü ya da fırtına kadar olağan bir doğa olayı olduğunu anlatın. Çocuklar, bu felaketin kendi yaptıkları herhangi bir �kabahat�la ilişkili olmadığını, bunda suçlu olmadıklarını ve söz konusu bu felaketin kendilerine verilen bir �ceza� da olmadığını çok iyi anlamalıdırlar. Kendi duygularınızı paylaşın. Çocuğunuzun �ne� söylediğini ve �nasıl� söylediğini dinleyin. Sesinin tonu, yüz ifadesi, gözlerindeki ifade, dudaklarındaki ve ellerindeki titreme gibi ipuçlarına dikkat edin. Bütün bunlarda korku, endişe, güvensizlik, kuşku gibi işaretler var mı? Çocuğunuzun söylediklerini sizin tekrarlamanız işe yarayabilir. Örneğin �bunu söylemek seni korkutuyor mu?� �sanki tekrar deprem olacakmış gibi mi geliyor?� Böylece çocuğunuz dile gelen duygularda kendi duygularını tanıyacak ve onun duygularını anladığınızı görecektir.

* Ona güven verin. �Hiç korkma, birlikteyiz�, �Seni seviyorum�, �Seni koruyacağım�, gibi cümleler kullanın. Bu sözleri bir kez söylediniz diye çocuğun hemen anlayacağını ve rahatlayacağını sanmayın. Olabildiğince sık tekrar edin.Çocuğunuzu kucağınıza alın, sarılın, rahatlatın. Yakın temas ona kendisini terk etmeyeceğiniz mesajını verir.

* Uykudan önce onunla birlikte daha fazla zaman geçirin, konuşun, güven verin. Eğer imkanınız varsa, çocuğunuzun yattığı yerin karanlık olmamasına çalışın. Çocuğunuzu geceleri yatırırken karşılaşabileceğiniz bazı sorunlar vardır: Çocuğunuz kabuslar görebilir, merak etmeyin bu kabusların aslında çocuğunuza yararı vardır. Bu insan beyninin gösterdiği son derece doğal bir tepkidir. Bu sayede iç dünyasında yaşadığı yoğun duyguları boşaltma imkanı bulur. Çocuğunuz bu kabusları gerçek sanabilir, korkuyla bağırıp sarsılabilir, telaşa kapılmayın, ona sarılın ve gördüklerini anlatmasını isteyin ve sonuna kadar da dinleyin araya girmeyin, �kötü bir rüya görmüşsün, herhalde sana gerçekmiş gibi geldi, rüyanda saklandığını, ağladığını, bağırdığını, kaçtığını söylüyorsun, sana hak veriyorum, ben de olsam aynısını hissederdim� gibi şeyler söyleyin, kesinlikle �korkulacak birşey yok� demeyin. Çünkü çocuğunuz korkmuştur, bunun için suçluluk ya da utanç hissetmemelidir.

Onun kabuslarını azaltabilirsiniz. Örneğin, gün içinde onu meşgul edecek ve bedenen yoracak oyunlar oynamasını sağlayın. Çok kötü bir felakete maruz kaldınız ve belki de canınız burnunuzda ve tükendiğinizi hissediyorsunuz. Fakat kendinizi biraz zorlayıp yapabilirseniz çocuğunuzu yatırmadan önce ona bir masal anlatabilir, ninni söyleyebilir, onunla oynayabilirseniz kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.

* Çocuğunuz oyun oynarken onu izlemeye çalışın. Neler söylediğini ve nasıl söylediğini dinleyin. Çocuğunuz oyuncaklarıyla ya da arkadaşlarıyla oynarken kızgınlık gösterebilir. Bu çok doğaldır. �Gel yavrum, anlıyorum canın sıkkın, sıkıntın geçinceye kadar seninle biraz oturalım� diyerek onu konuşabileceğiniz bir yere çekin.

* Gerginliğini azaltıcı faaliyetler düzenleyin. Çocuğunuzu oyundan uzaklaştırmayın. Oyuncaklarıyla veya güvenli ve açık alanlarda oynamasını sağlayın. Eğer çocuğunuz çok küçükse ve sevdiği, onsuz yapamadığı bir oyuncağını ya da benzeri bir şeyi kaybettiyse ve bunun için ağlayıp yas tutuyorsa bu duruma izin verin, susturmaya çalışmayın. Bir zaman sonra da eğer mümkünse kaybettiği o şeyin yerine yenisini sağlamaya çalışın.

* Olanaklar ölçüsünde, gündelik alışkanlıklarınızı sürdürün ya da yeni koşullar altındaki yaşantınızı da olabildiğince eskilerine benzetmeye çalışın. Örneğin, yemek saatlerini, onu yatırdığınızda masal anlatmayı, öğleden sonra uykularını sürdürün. Alışkanlıkların birden ortadan kalkması özellikle daha büyük çocuklarda kendi başına ciddi bir stres yaratabilir.

* Bu olaydan sonra, kendinizin de neler hissettiğini çocuklarınızla paylaşın; başınıza gelenlere nasıl olumlu bir şekilde yaklaşmaya çalıştığınızı anlatın. Örneğin şöyle bir şey söyleyebilirsiniz: �Evden ayrılmak zorunda kaldığımız için ben de çok üzgünüm, ağlamamın nedeni bu. Gel bana bir sarıl. Çok iyi gelecek.� Çocuklarınızın duygularını ve yaşadığı sıkıntıyı anladığınızı ve hepsini kabul ettiğinizi de belirten sözcükler kullanın. Örneğin, �Ahmetçiğim, ağlamanın hiç bir sakıncası yok. Ağlayabilirsin. Halanlarda rahat edeceğiz.� Çocuğunuza, hissettiklerini dinlemeye hazır olduğunuzu, yaşadığı duyguların hepsinin çok normal olduğunu söyleyin.

* Cesaret, sabır, kararlılık, yardımlaşma, problemleri çözmeye çalışma ve sorunlarla başa çıkma konusunda çaba gösterme gibi davranışlarınızla, çocuklarınıza örnek olmaya çalışın. Çocuklarınızın dikkatini, benzer felaketi yaşamış diğer ailelere ve onlara yardımcı olmaya çalışan diğer insanlara çekmeye çalışın. �Ellerinden geleni yapıyorlar Ayşeciğim. Bak dün bütün gece karşı evdekileri kurtarmaya çalıştılar. Komşularımız da aynı şekilde uğraşıyorlar. Bu işi atlatmak için hep birlikte çalışmalıyız� şeklinde bir şeyler söyleyebilirsiniz. Çocuğunuza yardımcı olmak için, yaşadıklarınızla nasıl başettiğinizi anlatabilirsiniz. Örneğin, �Kendimi kötü hissettiğimde birlikte yaşadığımız güzel günleri düşünüyorum ve kendime ileride herşeyin yeniden düzeleceğini hatırlatıyorum. Bu beni biraz olsun rahatlatıyor, belki sen de denersin.�

Rahatlamak ve sakinleşmek için kendinize zaman ayırın. Kriz ortamından uzaklaşmak için kendinize çok kısa bir ara verin. Örneğin bir kaç dakika yürüyün. Zihninizi sakinleştirmeye çalışın. Eğer siz sağlam olursanız ailenize daha çok yardım edebilirsiniz.

Son olarak kısaca şunları öneriyoruz:

* Gündelik yaşamınızı en kısa zamanda düzene sokun
* Planlara tüm ailenin katılmasını sağlayın
* Kendi duygularınızı paylaşın
* Çocuklara bağırıp çağırmaktan ve dayak atmaktan kaçının
* Eğer çocukları bir yere göndermek zorundaysanız bunu onlara mutlaka anlatın ve onlarla iletişimi kesmeyin
* Yardım istemekten korkmayın! Böyle bir felaketle kimse tek başına başedemez
* Sizin için en önemli olan işleri belirleyin ve bunları sırayla ele alın
* Sezgilerinize güvenin. Buraya kadar başardığınıza göre gerisini de halledersiniz



Çocukların yakınlarının kaybını anlamalarına nasıl yardımcı olabilirsiniz?


Ailenin bir üyesi öldüğünde, tüm çocuklar şöyle ya da böyle bundan etkilenir ve yetişkinlerden farklı davranırlar. Yaşı çok küçük olan çocuklar ölümü anlamakta zorlanabilirler. Sevdiği birini kaybeden bir çocuğun kendini güvende hissetmesi ancak ailedeki en yakın üyelerden gelecek sevgi ve şefkatle mümkündür.

Ölüm acısının ve yaşanan karmaşık duyguların üstesinden gelmek çok güçtür. Küçük çocuklar aileden birinin ölümüyle ilgili duygularını dile getiremezler. Bu yüzden çocuklar, ölüm hiç olmamış ve kendileri bundan hiç etkilenmemiş gibi davranabilirler. Ölümle ilgili duygularını anlaşılması zor, farklı davranışlarla ve oyunlarıyla belli ederler. Çok küçük çocuklar bile, ifade edememelerine rağmen derin bir yas duygusu yaşarlar.

Okul öncesi yaştaki çocuklar ölümü genellikle geçici bir durum sanırlar. Ölenin geri gelmesinin mümkün olduğuna inanırlar. Çizgi filmlerde ölen ve tekrar yaşama dönen kahramanları gördükleri için bu inancı taşımaktadırlar. Yaşları 5 ila 9 arasında olan çocuklar, ölümü yetişkinler gibi algılamaya daha hazırdırlar ama yine de kendilerinin veya yakınlarının ölebileceğine inanmazlar.Çocuklar sevdikleri birinin ölümü karşısında nasıl davranırlar?

Yas tepkisi beş aşamadan oluşur. Bunlar şok, korku, öfke, suçluluk ve kederdir. Bu aşamalar, aslında ister çocuk, ister yetişkin, ister doktor, ister hemşire olsun, ölümü yaşayan herkes için geçerlidir. Ancak herkesin bu aşamalardan geçerken gösterdiği davranışlar farklılaşabilir.

Kardeşi ya da anne-babasından biri ölen bir çocuk, çok büyük bir şok yaşayabileceği için bu ölümün gerçek olduğuna inanmaz. Sanki olmamış gibi davranabilir. Aile üyeleri ya da akrabalar, kendileri olayın şokunu üzerlerinden atamadıkları için, çocuğu istemeden ihmal edebilirler. �Çocuktur� diye onun neler hissettiği ile ilgilenmeyebilirler. Bu da durumu daha karmaşık hale getirir.

Anne ya da babasının ölümünden sonra çocuk kendisine şimdi kimin bakacağını merak eder, endişe duyabilir. Sevdiği diğer insanları da kaybedeceğini düşündüğü için yoğun bir korku içinde olabilir. Yakınlarının eteğine yapışır ve sıklıkla kendisini sevip sevmediklerini ya da ne kadar sevdiklerini sorabilir.

Ölen kişi, çocuğun dünyasında çok önemli bir yer tuttuğu ve çocuk kendini onun yanında güvende hissettiği ve o kişinin ölümü ile birlikte bu güven duygusunu yitirdiği için çocuk öfkelenebilir, kızabilir ve saldırganlaşabilir. Bunlar normaldir. Bu öfke onun itiş-kakışmalı oyunlarında, kabuslarında, gergin ve sinirli davranışlarında kendini gösterebilir. Çocuğun öfkesini, ailenin sağ kalan bireylerine yöneltmesi de epey sık görülür.

Annesi ya da babası ölen bir çocuk genellikle, daha küçük bir çocukmuş gibi davranabilir. Bebeksi tavırlarla, sürekli beslenmeyi, kucaklanmayı ve altının bağlanmasını isteyebilir. Konuşması bebek gibi olur parmağını emmeye, kekelemeye ve gece altını ıslatmaya başlayabilir.

BUNLARIN ÇOK DOĞAL AMA GEÇİCİ TEPKİLER OLDUĞUNU UNUTMAYIN.

Küçük çocuklar yakınlarının ölümüne kendilerinin sebep olduğuna inanırlar. Şöyle ki, eğer depremden çok daha önce, kardeşi, anne ya da babasına kızdığı için, yaşının gereği çok doğal bir tepki olarak, �keşke ölse� diye düşünmüşse bu dileğinin gerçekleştiğini sanır ve bundan büyük bir suçluluk duyabilir. Çocuk baş ve mide ağrısı çekebilir, kendisinin de öleceğinden korkabilir. Daha büyük çocuklar ölen kişiyi taklit edici davranışlar içine girebilir.Çocuğun ölüm olayı karşısında gösterebileceği bu davranışların hepsi normaldir. Bu tür bir yas sürecinden geçen kişi için zaman önemli bir faktördür. Uzmanlara göre, çocuğun önemli bir ölüm olayının ardından 6 ay sonra, artık yavaş yavaş normal davranışlarına dönmesi ve günlük yaşantısını sürdürmesi beklenir. Ancak aileler, bu davranışların yanında, normal olmayan belirtilerin de farkında olmalıdırlar. Ölümü izleyen haftalarda, bazı çocukların ölen yakınının sağ olduğu konusunda ısrar etmesi doğaldır. Ama ölümün uzunca bir süre inkar edilmesi veya ölenin arkasından ağlayıp üzülmekten kaçınma, üzüntüyü uzun bir süre bastırmak, sağlıklı tepkiler değildir. Bu davranışlar, daha ileride kendini ciddi sorunlar halinde gösterebilir. Eğer bu altı aylık süre sonunda, söz konusu tepkiler devam ediyorsa ve aşağıdaki türden belirtiler varsa, çocukla ilgilenen kişilerin bir öğretmen, çocuk doktoru ya da bir ruh sağlığı uzmanından yardım istemeleri yararlı olacaktır.

* Çocuğun altı aydan daha uzun sürecek şekilde, gündelik olaylar ve faaliyetlerle ilgilenmemesi, herşeye karşı ilgisiz olması; Altı aydan daha uzun bir süre, �bebeksi� davranışlarını sürdürmesi;Ölen kişinin davranışlarını aşırı şekilde taklit etmesi, sürekli onunla beraber olmak istediğini tekrarlaması; Arkadaşlarından uzaklaşması;
* Okul başarısının çok önemli bir şekilde gerilemesi; okula gitmek istememesi;

Ölüm Olayının Çocuğa Söylenmesi:Sevilen birinin ölümünün ardından geride kalanlar için en zor işlerden biri, bu konuyu çocuğa söylemektir. Aile üyeleri zaten kendileri kederliyken, bu sorun katmerlenmektedirÖlümü kabul etmek ve bu üzüntünün üstesinden gelmek, pek çok yetişkin için bile çözülmesi zor bir sorun olduğundan, onlar çocukların da bu konuyla başedemeyeceğine inanırlar. Ölümle ilgili konuşmalardan, törenlerden çocuğu uzak tutmaya çalışarak, onu koruyacaklarını sanırlar. Asıl bu durum çocukları endişelendirir, şaşkınlık yaşamalarına ve kendilerini yalnız hissetmelerine yol açar. Çevrelerindeki insanlardan en çok destek ve güvence istedikleri bir zamanda, zihinlerini kurcalayan pek çok soruyla başbaşa kalırlar. Bu sorulardan bazıları arasında: �Bana şimdi kim bakacak?�, �Babam/annem/kardeşim/dedem, vb. neden öldü?�, �Ne zaman gelecek?� gibi sorular bulunmaktadır. Çocukların bu sorularına, onların anlayabileceği tatlı bir dille, olabildiğince gerçek ama basit cevaplar verin. Örneğin, 5 yaşından küçük bir çocuğa, ölen kişinin, uzun bir yolculuğa çıktığını, bu yolculuğun bildiğimiz yolculuklardan farklı olduğunu, o yüzden kendisine veda edemediğini ama her zaman bizi sevmeye devam edeceğini, bizi düşüneceğini söyleyebilirsiniz. Eğer çocuk 6 yaşında ya da daha büyük ise, ölümü, diğer canlıların (bir çiçek veya bir hayvan gibi) ölümü ile ilgili bir örnek vererek açıklayabilirsiniz.

* Ölümün ardından olabildiğince kısa bir sürede gündelik yaşantıya dönün. Kimsenin kendisini bırakmayacağına, onu sevip bakacağına inanabilmesi için, şefkat ve ilginizi sık sık, çok açık bir biçimde gösterin. Sorularına yanıt vermiş olsanız bile o size tekrar tekrar sorabilir.
* Sabırlı davranın ve sorularını tekrar tekrar yanıtlayın. Bazen çocuğun sorularının cevaplanması kadar sormaya cesaret edemediği ancak sizin sezdiğiniz ihtiyaçları da önemli olabilir. Bunların hepsi için çocuğu tatmin edecek şekilde açıklama yapmaya dikkat edin. Örneğin �Babam ne zaman geri gelecek?� sorusunun altında, �Bize kim bakacak?�, �Bizi kim koruyacak?� korkusu olabileceğinden, yanıtınız şöyle olabilir: �Yavrum, baban maalesef geri gelmeyecek, biz onu artık göremeyeceğiz ama hep seveceğiz. Hep düşüneceğiz. Ama merak etme hayatımız çok fazla değişmeyecek, sen okuluna gidebileceksin, arkadaşlarınla oyun oynamayı sürdürebileceksin. Ben de hep yanında olacağım ve seni koruyacağım.�

Çocuk böyle bir durumda yapılması gereken uygun davranışların da ne olduğunu bilemeyebilir. Sorular sorması, hissettiklerini söylemesi için cesaret verin. Kendi başınızdan geçmiş ölüm olaylarında neleri merak ettiğinizi; ailedeki bu kayıpla ilgili olarak yaşadığınız duyguları paylaşın. Ama asla, �Metin olmalısın, ağlamamalısın, sen ağlarsan o da üzülür gibi� sözlerle, neler hissetmesi, neler hissetmemesi gerektiğini söylemeyin.

* Size sevgisini göstermesine izin verin. Yakın bir zamanda sevdiği başka insanların ölmeyeceği konusunda güvence verin. Ölüm olayının çocuğun o kişiye yönelik herhangi bir kızgınlığıyla ya da öfkesi ile ilişkili olmadığını özellikle vurgulayın.
* Ölen kişinin ölümünden sonra yapılacak törenlere şu ya da bu şekilde çocuğun da katılmasını sağlayın. Cenaze töreninin ne olduğu ve neden yapıldığını ona açıklayın, fakat gelmesi için ısrar etmeyin. Korku içinde olan bir çocuğu cenaze törenine gitmesi için zorlamak doğru değildir. Onun yerine, dua etmesi, bir süre sonra ziyaret etmek amacıyla kabristana götürülmesi uygun olacaktır.
* Çocuklar bir kez ölümü kabullendiklerinde, yaşadıkları kederi, zaman zaman ve bazen de hiç beklenmedik anlarda ifade edeceklerdir ve bu uzun sürebilir. Geride kalan akrabaların, çocukla birlikte olabildiğince fazla zaman geçirmeleri, ona korku ve üzüntülerini açıklamak için fırsat tanımaları çok yararlıdır. Ancak özellikle okul çağındaki ve daha büyük çocukların, istedikleri zaman yalnız kalmalarına da izin verin. Zaman zaman üzüntülerini kendi başlarına yaşamak istemelerini anlayışla karşılayın.

ÇOCUKLARIN ÖLÜMÜ ANLAMALARI VE ÖLÜMÜN ÜSTESİNDEN GELEBİLMELERİ İÇİN, HER FIRSATTA ÇOCUĞU SEVİN, YALNIZ KALMAYACAĞINA VE GÜVENDE OLDUĞUNA İNANDIRIN. GERÇEKLERİ ANLAYACAĞI DİLLE ANLATIN VE VERDİĞİNİZ CEVAPLARIN TUTARLI OLMASINA DİKKAT EDİN.



Afet Bölgelerinde Çalışan Yardım Ekiplerinin Karşılaşabilecekleri Psikolojik Sorunlar ve Bazı Çözüm Önerileri


Ulusça çok büyük bir felaket yaşadık. Bu felaketten hemen sonra, sizler deprem bölgesindeki insanlarımıza yardımcı olmak üzere koşup geldiniz ya da yöredeki görevlerinizin başına dönerek çalışmalara katıldınız. Hepimiz sizlere müteşekkiriz.

İçine girdiğiniz ortam ilk anda bir kaostu. Bir kitlesel şok yaşanıyordu. Çevreniz kargaşa, tahribat, ölüm, yaralanma, afetzedelerin çoluk çocuk çığlıkları ile, korkuları, gözyaşları, öfkeleriyle, karamsarlıkları, suçlulukları ve pişmanlıklarıyla sarılmıştı. Siz de bu duygular arasından kendinize düşen payı aldınız. Bunların bir kısmı halen devam ediyor olabilir, bir kısmı da belki biraz olsun hafiflemiştir. Ama çalışmalarınız durmaksızın sürüyor, epey bir zaman daha sürecek gibi görünüyor. Bu yüzden bu broşür aracılığıyla sizlere ulaşmak istedik.

Şunu unutmayın!

Bir afet ortamının olumsuz koşulları içinde, uzun saatler, durmak dinlenmek bilmeksizin, doğru düzgün uyumadan, beslenmeden saatlerce zorlanarak çalışmak çok zordur. Yardım ekiplerinin kendilerinin de bu yük ve acılar altında ezilerek �ikincil düzeyde afetzede� olma ihtimalleri çok yüksektir. Bu ihtimali azaltmak için kendi kendinize yapmanız gereken bazı faaliyetleri aşağıda bulacaksınız. Bu şekilde, çok önemli ve bir anlamda da kutsal işinizle ilgili sorumluluklarınızı daha iyi yerine getirebilirsiniz.Stresinizi hafifletici bazı yollar, sandığınız kadar zor ya da zaman alıcı değildir. Bunlar, tek başınızayken ya da grup olarak yapabileceğiniz, pratik, ama etkililiği bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmış yöntemlerdir. İşinize yarayabilir:

* Bir yemek arası verdiğinizde, açık havada 20 dakika kadar hızlı bir yürüyüş yapın ya da 10 dakika koşun;
* Açık havada derin derin soluk alıp verme egzersizleri yapın;
* Açık havada kültür-fizik egzersizleri yapmaya çalışın;Bulunduğunuz bölgede diğer afetzedeler için sağlanmış bir eğlence etkinliğine katılın;
* Olanaklar ölçüsünde iyi beslenin;
* Fazla miktarda kafein tüketmeyin;Alkolden uzak durun;Bir grupla birlikte iseniz akşamları bir süre bir araya gelip, sizi üzen ya da mutlu eden bazı olayları ve duygularınızı birbirinizle paylaşın, birbirinize destek olun;Sınırlarınızı bilin. Kendinizin de �etten kemikten oluşmuş bir insan� olduğunuzu unutmayın. Kendinizden gerçekçi beklentiler içine girin;
* Sizinle birlikte çalışan bir arkadaşınızla ya da civardaki bir ruh sağlığı uzmanıyla kısa da olsa mutlaka konuşmaya çalışın.

Bu saydığımız önlemleri almanız çok önemlidir çünkü sizler farkında olmasanız da yaşadığınız stresi bir kat daha arttıran aşağıdaki gibi bazı nedenler vardır:

* Bazı durumlarda sizler de ölüm tehlikesiyle burun buruna gelmiş olabilirsiniz;İnsan acısını dindirmeye, hayat kurtarmaya ya da afetzedelerin ruhsal açıdan da incinmelerini en aza indirmeye çalışırken, afete maruz kalmış merkezlerdeki çalışma koşulları sizi zorluyor olabilir;Eğer aynı bölgede kalmıyorsanız, görev yaptığınız yöreye kadar her gün uzun mesafeler katetmek durumunda olabilirsiniz; Normal zamanlarda derdinizi paylaştığınız aileniz, yakınlarınız arkadaşlarınız yanınızda değildir. Onların ne durumda olduğunu merak ediyor olabilirsiniz;Ekiplerinizin başına getirilen �yöneticiler�in ya da ekip başlarının yöneticilik tarzları farklı farklı olabilir;Durumun aciliyeti nedeniyle bazı kararlar bazan sizlere hiç danışılmadan alınabilir, kararlarda tutarsızlıklar olabilir, sizlere hiç bildirilmeyebilir;Sorumluluk duygunuz, �herşeye yetişmeliyim�, �herkese yardım etmeliyim�, gibi düşüncelerle sınırlarınızı gereğinden fazla zorlayabilir, o ana kadar yaptıklarınızı yeterli bulmayabilirsiniz;Bir yanda yapılacak daha onca iş olduğunu görerek o güne kadar yaptıklarınızı küçümseyebilir ya da tamamen gözardı edebilir, katkılarınızın farkında olmayabilirsiniz;
* Afet bölgeleri beslenme, barınma ve temizlik açısından son derece olumsuz koşullara sahip olabilir.

Bütün bunlar bir afet/felaket ortamında ortaya çıkan durumlardır. Bu durum, dünyanın her yerinde öyle ya da böyle aynıdır.

Araştırmalar, bu tür afet zamanlarında başkalarının yardımına koşan insanların pek çoğunun, kendilerini kendilerinin dışında bir şeylere adayabilen, fazlasıyla verici, kendilerini kolayca başkalarının yerine koyabilen ve iş yapmaya dönük kişilik yapısına sahip insanlar olduklarını göstermektedir. Bu yüzden, afet bölgelerinde çalışan gönüllüler ve diğer yardım personeli, deprem gibi bir felaketi yaşamış insanlara yardımcı olmaya çalışırken, onlarla fazlasıyla özdeşleşip tükenme ihtimalleri çok yüksektir.

* Fiziksel ve psikolojik tükenme durumlarında, insanlarda en sık ortaya çıkan duygu, yoğun bir �öfke�dir; Olaylara olumlu yaklaşma yeteneğinizi yitirebilir, karamsarlık girdabına kapılabilirsiniz;Kendi öfkeniz böylesine yoğunken, diğer kişilerin (sizinle birlikte çalışan diğer yardım ekibi üyelerinin, afetzedelerin, yöredeki idari görevlilerin, medyanın, vb.) sizinkilere benzer nedenlerle yaşamakta oldukları öfkeye tahammülünüz kalmaz;Onların öfkelerini de, yaşadıkları �tükenmişlik� durumunun bir sonucu gibi görmek yerine, kendi üstünüze alınabilir ve �Bana bu şekilde davranmaya hakkı yok� diye düşünerek daha da çok öfkelenebilirsiniz;Çevrenizdeki acı çeken insanları gördükçe, kendinizin yara bile almadan kurtulmuş olmanız, bir süre sonra daha iyi yaşam koşullarına dönecek olmanız, sizde suçluluk duyguları uyandırabilir;Her şeye yetişmek isteyip, yetişemediğiniz için yoğun bir çaresizlik ve kaygı duyabilirsiniz. Hele yoğun kayıpları olan kişilerle çalışıyorsanız, yaşadığınız çaresizlik, kontrolü kaybetmişlik duygularınız bir kat daha artar;Yardım etmeye çalıştığınız kişiler çocuksa, o güne kadar sizi ayakta tutan varsayımlarınız, değerleriniz altüst olabilir, isyan noktasına gelebilirsiniz;Kendi çocukluğunuzdan kalan korkularınız ve fantezileriniz yeniden canlanır. Yardım etmeye çalıştığınız bu kişilere aniden bağlandığınızı görebilirsiniz. Böylece, onlardan ayrılmak size güç gelebilir;Onların acı çeken görüntüleri gözünüzden, sesleri kulaklarınızdan, o ortamdaki kokular burnunuzdan gitmeyebilir. Tüm duyu organlarınızla yaşadıklarınız zihninizde tazeliğini koruyabilir; Hele kurtarma ekipleri arasında enkaz altından cansız bedenler çıkarmak durumunda kaldıysanız, bu durum daha da rahatsız edici olup, sizleri geceler boyu uykusuz bırakabilir;
* Geri döndüğünüzde yaptıklarınızı yetersiz bulabilir, kendinize eskisi gibi �normal� bir yaşama dönme şansı tanımayabilir, oraya tekrar gitme isteği yaşayabilirsiniz

Bunların hepsi normal duygular, düşünceler ya da yaşantılardır. Ancak çok uzun sürdüklerinde sizi işlevinizi göremez hale getirir.

Unutmayın!!

Sizler gönüllü ya da görevli kurtarma ve yardım ekipleri olarak, afete uğramış bu kişilere kendinizi, sevginizi ve ilginizi armağan ediyorsunuz. Eğer siz de bu felaketin bir mağduru haline gelirseniz yardımcı olmak yerine yardıma muhtaç hale gelebilirsiniz. Böylece, depremzedeler de içinden geçtikleri bu çok zor dönemde, onlara sağladığınız ve sağlayacağınız bu imkanlardan mahrum kalacaklardır.Bu korkunç deprem, sizin, böylesi bir felaketle, bunca ölüm, yaralanma, yıkıntı ve acıyla ilk kez karşılaşmanız olabilir. Bu tür olaylar her gün karşılaşmadığımız türden hayat gerçekleridir. Başaçıkmamız için gerekli olan becerilerimizi bir gecede geliştirmek mümkün değildir. Her birimizin içinde, yardım vermekte olduğumuz herhangi bir afetzedenin, kendimiz ya da sevdiğimiz bir yakınımız olabileceğine ilişkin, bilinçaltı bir korku vardır. Yaşadığınız bu duyguları farketmeniz, yoğunluğunu ve şiddetini anlamanız, kabullenmeniz ve bu duyguları birileriyle paylaşmanız çok ama çok önemlidir.Bu tür afetler sırasında, kendimizi de şaşırtan bir şekilde insanüstü bir çabayla çalışsak da yaptığımız işin doğası gereği yaşanan yoğun stres, bir süre sonra kendini gösterecektir. Kendimizi yorgun, şaşkın, acılar içinde ve korku dolu hissetmeye başlayabiliriz. Böylesi bir stresin üzerimizde yapacağı etkileri anlayıp, başetme yollarını araştırmamızın, hem kendimizi korumak, hem de bu sayede çevremizdekilere daha fazla yararlı olmak açısından kritik önemi vardır.

Yöneticileriniz, ekip başlarınız, sizlerin dinlenmenizi ve kendinize biraz zaman ayırabilmenizi sağlamak amacıyla, çalışma programlarında düzenlemeler yapacaklardır. Ancak eğer bu düzenlemede sıra size gelmeden önce de böylesi bir zamana ihtiyaç hissediyorsanız, kendilerine gidip bu dileğinizi belirtin. Onlar da bunun önemini kavrayacak ve olanaklar ölçüsünde size bu �kendini yeniden toplama� süresini tanıyacaklardır. Eğer görevinizde bir değişklik ihtiyacı içindeyseniz, bunu da kendilerine iletebilirsiniz. Yardım ve destek vermekte olduğunuz kişilere kısa sürede bağlanabileceğinizden, sorumluluklarınızı geçici bir süre için de olsa başkalarına devretmek size zor gelebilir. Bunu yapmak istemeyebilirsiniz. Ancak, bu iş ne kadar zor olsa da nöbet süreniz bitince, ara verin ve yeniden enerji toplamak ve işinizin başına dönmek üzere dinlenin.

Unutmayın!!!

Kendinizi de korumaya çalışmanız bencillik değil, hem kendinize hem de yardım vermeye çalıştığınız kişilere borcunuzdur. Yardım etmeye giderken yardıma muhtaç hale gelmeyiniz.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

manolya41

manolya41 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  17.May.2008 Cmt 18:28:07sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d
Kriz Merkezleri

Olası bir deprem sonrası en sağlıklı yardımı nerelerden alabileceğinizi biliyor musunuz? Aşağıdaki numaraları bir yere mutlaka kaydedin. Çünkü bunlar, yaşanabilecek bir deprem sonrası yardım alabileceğiniz kriz merkezlerinin numaları

Başbakanlık Kriz Merkezi: 0312 419 99 46 - 0312 419 99 47

Fax Numarası:0312 419 94 47-0312 419 94 55

Dışişleri Bakanlığı Kriz Merkezi: 0 312 289 68 15 - 0312 309 79 14

İçişleri Kriz Merkezi: 0312 417 77 13 - 0312 417 77 14

İstanbul Valiliği Kriz Merkezi: 0212 455 56 00

İzmit Kriz Merkezi: 0262 812 11 60-0262 322 19 38-0262 321 44 00

Sakarya Kriz Merkezi: 0264 227 77 70

Yalova Kriz Merkezi: 0226 811 30 17 - 0226 811 12 34

Havaalanı Kriz Merkezi:0 212 663 14 00-0 212 663 62 96

AKUT Kriz Merkezi(www.akut.org.tr):0 212 252 46 44-0 532 211 85 67

Emniyet Müdürlüğü Kriz Merkezi:0 212 636 11 08

Sağlık Müdürlüğü:0 212 638 13 66-0 212 638 13 67

İstanbul Kriz Merkezi:0 212 520 22 03-0 212 520 22 04-0 212 520 22 08-0 212 520 22 10

Fax Numaraları:0 212 520 22 06-0 212 520 22 07

İstanbul Tarım Müdürlüğü:0 216 350 83 67-0 216 350 83 68

Fax Numarası:0 212 355 37 15

Bayındırlık İskan Müdürlüğü:0 212 272 64 71-0 212 272 64 72

Fax Numarası:0 212 267 15 62
CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir