fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği,
kuyunun birine
düşmüş.Niye düşer, nasıl düşer sormayın.
Eşek bu. Düşmüş işte. Belki kör bir
kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıstı,
belki üzerine de toprak dökülmüştü.
Zamanla tahta çürüdü,
zayıfladı, üzerindeki toprakta biten otları yemek isteyen
eşegin ağırlığını çekemedi ve güm diye eşeği yuttu kuyu.
Hayvancık saatlerce
acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde.
Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.
Zavallı eşeği kuyunun dibinde melül mahzun bakınıyor.
Üstelik yaralanmış.
Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız
köylüleri yardıma çağırdı.
Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada
kaldı. Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.
Tek çare,
kuyuyu toprakla örtmek ve hayvanı kuyuya gömmek.
Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar.
Zavallı
hayvan, üzerine gelen topr! akları,
her seferinde silkinerek dibe döktü.
Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve
sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu.
Köylülerin ağzı açık kalakaldı.
__________________
Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.
(Ne bazeni, çoğu zaman.) Üstümüzü toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.
Bunlarla baş etmenin tek
yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak,
aydınlığa adım atmaktır.
Kör kuyuda olsak bile....
Alıntıdır.. |