ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
29 Mayıs 2024, Çarşamba 03:17   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler > İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar
forum sohbet oyun basliklari
   Mustafa Dedeoğlu : Lirik Fotoğraflar
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

manolya41

manolya41 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  21.Kas.2008 Cum 18:01:46      Mustafa Dedeoğlu : Lirik Fotoğraflarsohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d


Yüzlerce yılın bilgeliğiyle adımlanan koridorlar…

Duvarlar, çizikler, sesler, sözler; usulca gökyüzüne yükselen…

Gördükleri kavrıyor izleyeni ve içe baktırıyor ta içe...

Karşıdan gelen aydınlık her şeyden haberli oluşun ışıklarını yakıyor;

bütün o kasvet ve karanlığın içinde umuda yakın duygular var, unutmamalı diyor...






Asırlardır, tüm zamanlarda yapılan törenler.

Bereketin içinde, toprağa dokunarak, gökle bütünleşerek…

Rüzgar bütün gücüyle döne döne eser, güneş ve ay dairesel hareket eder.

Mevsimler değişirken bir çember çizer ve başladıkları yere dönerler.

Çocukluktan yaşlılığa ve tekrar çocukluğa giden yaşam gibi.

Bu dönüş evrendeki her sesle, ritimle, ahenkle bir olmak, bütünleşmek için…






Beklemek bazen böyle büyüyüp sarıp sarmalar insanı;

merak ve beklenenin gelmeme olasılığıyla beslenen kaygılar beden diline yansır.

Akar gibi uzayan dakikalar bekleyene sonsuzluk gibi gelir...

Bulutlardan süzülen ışık zamana dokunmakla eş..






Hafif bir esinti havada, en derin karanlıkların içini gören göklerin tek efendisi güneş, uzaklaşmış…

Şimdi gecenin zamanı, ışığın değil karanlığın hızını kullananların…

Gün ışığında durdurulan duyguların, korkunun, öfkenin, rahatlamanın, uykunun zamanı…



Kuşlar, geceyi selamlıyor, karanlığın kıyısına tüneyip…





Taşlarla, kemerlerle, iplerle, adım adım emekle kurulan köprüler..

Altından sular, üstünden hepsi birbirine benzeyen hepsi birbirinden ayrı insanlar, çevresinden asırlar geçip giderken hayatın izleyicileri…




Mutluluğun dayanıksızlığını anımsatıyorlar.

Ne kadar narin, kırılabilir, değişken, her an yok olmaya yakın olduğunu.

Öte yandan göz yaşartacak yakınlık ve kararlılıkta, masum ve bembeyaz duruyorlar sessizce...






Bir geminin yavaşça uzaklaşması ayrılığı çağrıştırıyor.

Uzaklaşırken küçülen gemiler gibi uzaklaşırken küçülür sevilenler de.

Ufuk çizgisini oluşturan puslu çizgi, fotoğrafı da, taşıdığı anlamı da ikiye ayırıyor.

Giden ve kalanın farklı öykülerini düşündürüyor...



Ve kuş suya uçabilmenin anlamını öğretir…




Denize yakınlaşınca akla düşen çocukluğun o hiç bitmeyen uzun yazları…

Boşluğa bırakmak bedeni, uçmak boşlukta sonsuz gibi gelen bir an…

Ve suyun her yanını sardığını hissetmenin derin hazzı… Sonra işte her yer mavi!...




Dünyada ki en kötü yalnızlık türü,

sizi tam anlamıyla tanıyıp anlayan bir dostun varlığından yoksun olmaktır…

Böyle kısa ve eşsiz anlardır bizi çocukluğumuza, dostluğun ve yaşamın güzelliğine su damlacıklarının aracılığıyla dokunduran, dokunurken hatırlatan…




İstanbul’un sevgili Kızkulesi.

Eski bir dost, önünden geçip gittiğimiz ama orada olduğunu hep bildiğimiz.

Efsanelerin, şarkıların, şiirlerin, aşıkların kulesi..

Bilgelikle, deneyimle, kutsayan, okşayan, severek bakan;

şehrin tarihin zamanın tam orta yerinde duran, asırların tanığı…

Işıklandırılmış sessiz, derin bir hüznün sembolü…



Su…

Yalın, kadim, güçlü, sakin, öfkeli, uysal, serin, ılık…

Yaşamı başlatan, yaşamı sürdüren, döne döne gelip geçen başladığı yere dönen…

Su...




Bir yıldırım düşer yaşamın ortasına, önce ışık sonra karanlık gelir, boşlukta kalır herşey, dünya değişir…

Çok uzak olmayan gelecekten gelen ve kederli haberler taşıyan bir telgraf gibi...

Gerçeklikten tamamen kopuk ama bir yandan da kimsenin bozmak istemeyeceği bir sessizlik, huzur ve kaygısızlık var.




Acı, kaçış, içe dönüş, çaresizlik, çözümsüzlük gibi duygulardan uzaklaşmak için ıssızlığın suskun koynuna sığınmak gibi…

Mavinin mistik ve buğulu tonu da destekliyor taşıdığı anlamı.

Suyun yüzeyinde belirsiz olan ve açıkça görünen yan yana duruyor…

Huzur var mı yok mu emin olunamıyor.




Geçiş, değişim, dönüşüm anları... Sonra ardından gelen alışmayı öğrenmek…

İnsan gizeme dair engelleri kaldırınca, orada en zor olanla karşılaşıyor, kendisiyle…




Güneş, su ve rüzgarın yüzlerce yılda oluşturduğu uğultulu kayalar.

Rüzgarlar, yıldızların arasındaki karanlık geçitlerdir.

Bizi, dönüp duran kayıp boşluğa götüren.

Düşüncenin tohumlarıyla çevrelenmiş ve hayatın yaradılışının gücüyle…



Yazan : Neşe ŞAHİN
Fotoğrafçı : Mustafa DEDEOĞLU
CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir