ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
15 Haziran 2024, Cumartesi 21:16   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Politika, Tarih
forum sohbet oyun basliklari
   Konuşan Taşlar
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

manolya41

manolya41 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  26.Şub.2009 Per 17:41:55      Konuşan Taşlarsohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
En son bulgular ve yanıtlanması gereken yeni sorular.






Çoğu kez onu henüz yolda ilerlerken görürsünüz. Anıtın girişini hiç umursamaksızın kesen A303 karayolundan geçerken bulanıklaşan görüntüsü ile Stonehenge, ilk bakışta büyük olması dışında bir özelliği olmayan bir düzlük üzerindeki sıradan çıkıntılar kümesi gibidir. Oysa bu üstünkörü ilk bakışla bile, o geniş omuzlu siluetin tarihöncesine ait olduğu o kadar açıktır ki, kendinizi bir anda sanki çok uzak bir geçmişe fırlatılmış gibi hissedersiniz.
Yakınına gidildiğinde ise, kimi kırık, kimi ayakta kalmış taşların karmaşası içindeki Stonehenge, kazandığı şöhret kadar büyük görünmese de -en büyüğü yaklaşık 50 ton olan- bu ünlü, dev kaya bloklarının dikilmelerinde gösterilen başarı görmezden gelinemez. Yapımında kendinden önceki kütükten yapılmış anıtların örnek alındığı Stonehenge in bugün eşi benzeri olmadığı gibi, olasılıkla o, kendi döneminde, günümüzden yaklaşık 4 bin 500 yıl önce de eşsizdi. İri lentolarının (dikmeleri enine bağlayıcı mimari eleman) dikey taşlara bağlantısının, doğrudan marangozluktan alınan geçme tekniği ile yapılmış olması, -mühendislik olarak- çift çözümlü görünen bu anıtın, dönemi için ne kadar radikal bir yenilik olduğunun güzel bir kanıtı. İşte bu yenilik, daha önce bir benzerinin olmadığı bilinci, bu yaratıcılık, Stonehenge in yıkık taşlarında hâlâ hissediliyor.

Stonehenge i yapanlar o güne dek bilinmeyen bir şeyi keşfetmiş, bir gerçeğe ulaşmış, bir virajı dönmüşlerdi. Ve tüm bunlar, bilinçli olarak yerleştirilmiş bu taşların anlam yüklü olduğunu gösteriyor.
Peki ama bu anlam gerçekte ne? Yüzyıllar boyunca ileri sürülen sayısız teoriye rağmen bunu kimse bilmiyor. Stonehenge, Avrupa nın tarihöncesine ait en ünlü kalıntısı ve dünyanın en çok bilinen, üzerinde en çok düşünülen anıtlarından biri. Ve bu anıtı yapan insanların aslında bunu ne amaçla kullandığı konusunda hiçbir fikrimiz yok. Geçmişte arkeologlar bu gizemi çözmek için taşların biçimlerini, üzerlerindeki işaretleri, hatta gölgelerini bile inceleme altına alarak her türlü bilgiyi elde etmeye çalıştı.


Oysa son dönem çalışmaları, araştırmacıları Stonehenge in ötesine, yakınlardaki Neolitik bir köy ve güneybatı Galler deki sarp bir dağın zirvesi olmak üzere, farklı yerlere yönlendirdi. Henüz kesin bir sonuç elde edilememiş olsa da, sürdürülmekte olan birbirinden çok farklı bu iki araştırma, ortaya heyecan verici yeni olasılıklar çıkardı. Stonehenge, aynı derecede gizemli anıtlarla dolu zengin bir gelenekten geliyor. Henge ler -dairesel toprak setler ve bunların içine paralel açılan hendekler- toprak gömüler ve tümülüsler, dairesel ağaç yapılar, dikilitaşlar ve çember ve at nalı biçimindeki taşlar Neolitik Çağ Britanyası nda ve Kıta Avrupası nın bazı bölgelerinde çok yaygındı. (Aslında Stonehenge, yukarıdaki tanıma göre, adının işaret ettiği gibi bir hendek değil, çünkü çevresindeki set ve hendeğin pozisyonu ters döndürülmüş.) Stonehenge, geçirdiği evrimin farklı aşamalarında bu geleneklerin birçoğunu yansıttı. Stonehenge in kesin olarak bilinen ilk yapı taşları olan ve Galler den yüzdürülerek, sürüklenerek ya da çekilerek taşınan mavitaşlar buraya büyük olasılıkla İÖ 2500 den önce gelmişti.

Bir zamanlar bir caddeyle Avon Nehri ne bağlanan anıtı tamamlayan devasa kaya blokları ise daha sonra getirildi. Dolayısıyla, Stonehenge, dinamik bir evrimin sonucunda oluştu; çayırlara yayılan taş anıtlar öncesi toprak setler, olasılıkla daha sonra kurulan -nehirle bağlantılı- taş anıttan farklı inançları temsil ediyordu.
Yıkılmış taşlardan oluşan dairenin ortasında durup da anıtın ilk nasıl tasarlandığını tahmin etmek kolay değil. Bunun yerine ardında yer alanları hayal etmek daha kolay: Planlama ve mühendislik, taşların farklı topraklardan geçirilerek taşınmasını sağlayabilmek için gereken diplomatik çalışmalar, gerekli işgücünü sağlamaya ve araç gereç donatımına yönelik lojistik manevralar, güçlü kuvvetli erkeklerin hayvanlarını, tarlalarını, avlaklarını bırakmasını sağlamak için onları kandıracak, heveslendirecek ya da mecbur bırakacak yetenek...

Bu ilk Britanyalıların kim olduğu, nasıl örgütlendiği ya da hangi dili konuştuğu konusunda çok az şey bilsek de, hayal ettiklerimiz bizim için bile hâlâ geçerli olan insani davranışlar.
Bazılarının çiftçi ve köylü olduğunu ve uzun zaman önce yaşadıkları çevreyi uygarlaştırmaya başladıklarını, huş, çam ve fındık ormanlarında yollar açtıklarını biliyoruz. İskelet kalıntıları, Neolitik Çağ Britanyalılarının bedensel güç gerektiren zorlu yaşam koşullarına rağmen bizlerden daha az kilolu olduklarını gösteriyor. Diş çürüklerinin görece daha az olması, düşük karbonhidrat içeren bir beslenme alışkanlıkları olduğuna işaret ediyor ve -yaşam beklentilerini hesaplamak zor olsa da- insanların genelde sağlıklı bir yaşam sürdükleri anlaşılıyor. Yaşam, o günlerde de, şimdiki gibi beklenmedik tehlikelerle doluydu. Central Lancashire Üniversitesi nde araştırma bilimi ve adli tıp doçenti olan Michael Wysocki ye göre, "Bu insanların yüzde 5 ila 6 sında oldukça sert bir darbeye bağlı kafatası travması görüldü". Ve, "Erkeklerle kadınlarda görülme oranı aynıydı." Söz konusu travmalar için şiddet içeren ritüellerden, o dönemde yaşamın acımasız olduğu olasılığına kadar değişen açıklamalar bulunuyor.

Yakın bir dönemde, tamamen rastlantı sonucu elde edilen bir takım dramatik bulgular, erkek bireylerin biyografilerinin ana hatlarını ortaya çıkardı. 2002 de Stonehenge in dört kilometre güneydoğusunda, Avon un doğu yakasındaki Boscombe Down da çalışma yapan arkeologlar, kazılarda İÖ 2500-2300 arasına tarihlenen iki iskelet ortaya çıkardı. Bu iskeletler, bacağı çok kötü sakatlanmış, bu nedenle fena halde topalladığı tahmin edilen, 35-45 yaş arası bir erkeğin ve daha genç bir akrabasının -belki de oğlunun- kalıntılarını içeriyordu. Daha yaşlı olan erkeğin mezarı, Britanya da bulunan o döneme ait en zengin mezar eşyalarını barındırıyordu: saç için altın takılar, bakır bıçaklar, çakmaktaşı aletler, cilalı taştan, okçuların bileğini korumak için yapılmış iki adet bileklik, ****l dövmek için bir "taş yastık", bunların yanı sıra Kıta Avrupası nda yaygın olduğu halde o dönemde Britanya da hiç görülmeyen, gagaağızlı, testi biçiminde bir toprak kap. Her iki erkeğin diş minelerinin kimyasal analizi şaşırtıcı sonuçlar verdi: Genç olanı, Wessex in kireç ocağı bölgesindendi; "Amesbury Okçusu" adını verdikleri diğeri ise Alpler in bugün İsviçre ve Almanya sınırları içinde kalan bölgesinden geliyordu. Kanıtlar romantik bir öykü anlatıyor. Okçu, gelişmiş çömlekçilik tekniği ve ****l işleme becerisiyle Avrupa dan buraya göçerek önemli bir servet ve statüye sahip olmanın yanı sıra bir de aile kurmuş.
Okçu ve arkadaşının bulunmasından bir yıl sonra, 500 metreden daha az bir uzaklıkta inşaat işçileri, aşağı yukarı aynı döneme ait bir başka gömü alanına rastladılar.

Bu gömüde en az dördü erkek, ayrıca görünüşe göre akraba olan ve tıpkı Okçu gibi bu bölgenin yerlisi olmayan yedi kişinin kalıntıları vardı. Üç yetişkinin ön-azı ve azı dişlerinin analizi, kazıyı yürüten Andrew Fitzpatrik in söylediğine göre, "altı yaşına kadar bir yerde, 13 yaşına kadar da başka yerde yaşadıklarını gösterdi". Bebeklik yıllarını geçirdikleri yerler kuzeybatı Britanya, Galler ya da Bretanya ya uyuyordu. Fitzpatrick, "En önemli nokta nereden geldikleri değil," diye vurguluyor. "O dönemde insanların seyahat ediyor olması. Bu, bugüne kadar Avrupa da tarihöncesi göçe ait bulunan en iyi örnek."



Amesbury’nin ışıkları bulutları ışıl ışıl aydınlatırken, kıpkırmızı gökyüzü altındaki dikilitaşlar farklı bir dünyaya aitmiş gibi görünüyor. Bir zamanlar üçlü taş anıtın parçası olan tepedeki taş blok, bir geçmenin çıkıntılı parçası ve ahşap işçiliğinden uyarlanan geçme bağlantının yarısı.





Hâlâ pek çok bilinmeyeni olan anıt, İngiltere’nin Salisbury Ovası’na tepeden bakıyor.



1919’da işçiler olası bir çökmeyi önlemek için çalışırken, anıtın 35 tonluk eski dikilitaşları, tehlikeli biçimde dışa doğru eğilmiş gibi görünüyor. Yıllarca özel mülkiyet altında bakımsız kalan Stonehenge, 1918’de devlete verildi.



Avon Nehri, İngiltere’nin güneybatı kesiminde Stonehenge, Durrington Walls, Cursus ve diğer komşu Neolitik alanları kuranların bir zamanlar yürüdüğü yeşil tarlalar arasından akar, Stonehenge’ten çıkan ağaçlıklı ve geniş yol ön plandaki nehre doğru uzanırdı.




Araştırmacılar Stonehenge’in bir kilometre kadar ötesinde anlaşılmaz ve uzun bir toprak yapı olan Cursus’ta kazı çalışmaları yapıyor. Uzunluğu üç kilometreyi bulan yapının amacına ilişkin kuramlar, antik bir yarış pisti olmasından bir tören yolu ya da bir tür çite kadar uzanan savları içeriyor.



Stonehenge yakınında büyük bir Neolitik köy olan Durrington Walls’ta ortaya çıkarılan domuz kemiği yığınları, arkeologlara Taş Devri’nin canlı şölenlerine ilişkin ipuçları veriyor. Başında Sheffield Üniversitesi’nden arkeolog Mike Parker Pearson’ın bulunduğu araştırmada, köy ile antik taş anıt arasında bağlantılar bulunduğu öngörülüyor. Parker Pearson çevredeki kırsal kesimin canlılara (Durrington Walls) ve ölülere (Stonehenge) ait alanlara ayrıldığı kuramını ileri sürüyor.




Neolitik Çağ işçilerince tebeşirli zemini oymak için kullanılırken uçları kütleşmiş olan bu tür boynuzdan kazmalarla, Stonehenge ve Durrington Walls’ta büyük toprak setler kazılmıştı. Bu tarz aletler, bulundukları alanın karbon tarihlemesinin yapılmasına olanak sağlıyor.



Perdahlanmis gnaystan yapilmis topuz, taslarin yakinindaki bir gömüyü süslüyordu.



Gezgin bir adamdı ve çok zengindi. İzotopik diş analizi, 2002’de ortaya çıkarılan “Amesbury Okçusu”nun Alpler’de büyüdüğünü gösteriyor. İÖ 2400 civarında ****l işçiliğine ait aletler ve içinde ince oklar olan bir sadakla birlikte gömülmüş. Onu en parlak dönemindeki Stonehenge’in birkaç kilometre yakınına getirenin ne olduğu ise, bilinmeyenlerden sadece biri.



Britanya’da bulunmuş bu en eski ****l bıçakların Fransa ve İspanya’dan gelen yumuşak taşlardan yapıldığı anlaşılıyor. “Amesbury Okçusu”nun gömülü olduğu yerden çıkan ve büyük olasılıkla o çağa özgü çakmaktaşı bıçaklar kadar keskin olmayan bu örnekler sadece törenler için kullanılmış olabilir.



“Amesbury Okçusu”yla birlikte gömülen şeylerden biri de Britanya’da bugüne kadar ele geçen en eski altın saç süsleriydi (uzunluğu 22 milimetre).



Doğa koşullarıyla yıpranmış ve kırılmış olsa da 4500 yılı aşkın bir süre sonra bile hâlâ sırlarını koruyan Stonehenge, oldukça özenilmiş bir bölgenin kalbi. Bu ilkbahar, çemberin içinde kazı yapan arkeologlar, buraya ilk taşların ne zaman geldiğini bulmayı ve bu antik bulmacanın bir bölümünü çözmeyi umuyor.



Doğan güneşin yaldızlı parıltısı çarpıcı taşlar arasındaki bir boşluktan süzülüyor ve yağmur suyu birikintisindeki yansıması kumtaşı yapının yıkık bir parçasını donuklaştırıyor. Anıtın halkalarının –yaz gündönümünde şafağa ve kış gündönümünde günbatımına denk gelmek üzere– güneşle aynı hizaya gelişi, bazı kimselerce Stonehenge’in başta gelen amacının gökbilim incelemeleri olduğunun ileri sürülmesine yol açmıştı.



Stonehenge’in mavitaşlarının mikroskobik analizi onların Galler bölgesindeki tepelerden geldiğini doğruluyor. Taşların kazılıp çıkarılması ve 400 kilometrelik kara ve su yolundan taşınması birkaç toplum arasında koordinasyon sağlanmasını gerektiriyordu.



Galler’deki Preseli tepelerinde bu taşları dikey olarak yerleştiren, doğadan başkası değildi. Burası, Stonehenge’e dikilen ilk taşlar olan mavitaşların kaynağı. Yerel inanışa göre tepelerden fışkıran kaynak sularının iyileştirici gücü vardı ve bazı araştırmacılar da taşların bu nedenle 400 kilometre doğuya taşındığını düşünüyor. Stonehenge belki de eskiden insanların şifa bulmak için gittiği bir yerdi.



Stonehenge’e dikilen mavitaşların çıkarılıp taşınmasından bin yıl önce de Preseli tepelerindeki insanlar taşları bir yerden diğerine taşıyor, daha sonrakileri gölgede bırakacak mezarlar inşa ediyordu.



Stonehenge, hayal ürünü kuramlara ve karanlık tahminlere de kaynaklık etti. Victoria dönemindeki yakıştırmalara göre, burası insanların kurban edildiği bir yerdi. Oysa Stonehenge’de törenle insan öldürüldüğüne dair hiçbir ipucu yok. Bu fotoğraf, fotoğrafçı Ken Geiger’in anıt içinde dolaşarak el fenerinden çıkan ışıkla anıtı grafiti gibi “boyama”sıyla ortaya çıkan çok sayıda dijital fotoğrafın bir araya getirilmesiyle oluşturuldu.



Stonehenge’te dev kaya bloklarından oluşan bir halka ve bir at nalı biçimi yer alıyor. Burada iç kesimdeki at nalına ait taşlar ağırlıkları 50 tona varan kayalardan elde edildi. Antik çağda insanlar bu taşları 35–45 kilometre ötedeki Marlborough Downs’tan sürükleyerek getirmişti


National Geographic
CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir