ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
5 Mayıs 2024, Pazar 20:52   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Felsefe, Din, İçsel meseleler
forum sohbet oyun basliklari
   İSLAM (BÖLÜM 1)
 <<12 >>
Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  7.Ağu.2009 Cum 02:12:28sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

BEYİN VE ZİKİR

Gerek DUA ve gerekse ZİKİR, insan beynindeki kullanılır kapasitenin artarak, kendisindeki Allah tarafından bahşedilmiş olan özellik ve kuvvetlerin açığa çıkması için yapılan çalışmalardır!.. Kişi, aynı zamanda, bu çalışmalar ile ölümötesi bedenini de inşâ etmektedir..

Sen, Allah`ın ilminde, O`nun güzel isimlerinin özellikleriyle yaratıldığın için, Allah isimlerinin işaret ettiği mânâlar, özellik olarak senin beyninde açığa çıkmaktadır. Allah`ın güzel isimlerini beyninde tekrarladığın zaman, bu isimlerin özelliklerinin beyninde daha da gelişmesini sağlamış olursun..

Allah`ın "İRADE" sıfatının adı olan "Mürîd" ismini, meselâ hergün diyelim ki üçbin defa civarında tekrarladığın zaman; bir kaç ay içinde irade kuvvetinin arttığını görürsün!..irade zayıflığı yüzünden gerçekleştiremediğin pek çok şeyi, kendini zorlamadan başardığını farkedersin hayretle!.

Buna ilâve olarak, Allah`ın "Kuddûs" ismini de her gün bu sayı civarında tekrar eder ve yanısra "Kuddûs-üt tâhiru min külle sûin" duasını da üçyüz veya beşyüz defa tekrarlarsan; kendini hiç zorlamadan sigara veya uyuşturucu ya da alkol alışkanlığından kurtuluverirsin!..

Acaba öyle mi?...

Deneyen görür! Sadece üç-beş ay buna devam edin, yeter!. İsterseniz inanmadan!.

Çünkü, bu zikir olayı tamamiyle teknik bir olaydır; sonuçlarının oluşması inanca bağlı değildir!. Biz bunun sayısız örneklerini gördük..

Bu önerdiğimiz zikri, bize inanmayarak, sırf denemek için uygulamaya başlayan; bir yandan meyhanede içkisini yudumlarken, bir yanda da bu zikirlere devam eden nice kişi o alışkanlıklarından çok kolaylıkla kurtuldular..

Zikir, beyinde belirli anlamlar taşıyan kelimeleri tekrar etme çalışmasıdır.. Zaman ve mekânla, inançla kayıtlı değildir!..

Zikrin, yani kelimelerin beyindeki tekrarının, beyinde yeni hücre bloklarını devreye sokma çalışmaları olduğunu tasdik eden ilk bilimsel makale ise 1993 yılı aralık ayında Dünyanın en ünlü bilim dergisi olan "Scientific Amerikan"da John Horgan imzasıyla yayınlandı... Uzun yıllar yapılan yoğun laboratuvar çalışmaları sonucu açıklanıyordu bu makalede.. Sonuç; her yeni öğrenilen ve tekrarlanan kelimeler, beyinde o zamana kadar boş-âtıl duran hücre guruplarını devreye sokarak beynin çalışan kapasitesini arttırıyordu!..

Siz, Allah`ın belirli isimlerini beyninizde, bir süre, belirli bir düzen içinde tekrar ettiğiniz zaman, otomatikman beyninizde o anlam doğrultusunda bir kapasite oluşuyor; böylece kişiliğinizi o anlam istikametinde geliştiriyorsunuz!

İster inançlı olun, ister inançsız, bu hiç farketmiyor!.. Çünkü bu Allah`ın Sistem ve Düzeni!..

SİSTEMİN ve düzenin işleyişinin sizin inançlarınızla hiç alâkası yok!.

Bu konunun anlaşılamayışının en büyük sebebi, Allah`ın güzel isimlerinin işaret ettiği manalardan oluşmuş bir formül olduğunuzun farkında olmayıp; ibadeti ötenizdeki bir tanrıyla ilişkiler zannedişiniz !..

Oysa, Ahmed Yesevî`den Yunus Emre`ye, Abdulkadir Geylânî`den İmam Gazalî`ye, Hacı Bektaş Velî`den Erzurumlu İbrahim Hakkı`ya, Mevlâna`ya kadar her gerçeğe ermiş zât, Allah`ın insanın "Hakikat"ında olduğuna dikkati çekmiş; ötendeki tanrıya değil, özündeki Allah`a yönelip O`nu keşfetmeye çalışmanın zorunlu olduğu gerçeği üzerinde durmuşlardır..

Nitekim, zikirden amaç da ötendeki bir tanrıyı hoşnud etmek değil; beyin kapasiteni ve buna bağlı olarak anlayış ve idrak kapasiteni arttırarak, özündeki Allah`ı tanımak; o güzel isimlerin anlamlarının sende kuvvetli olarak açığa çıkmasını sağlıyarak "hilâfet sırrını" yaşamaktır!..

Ötedeki bir tanrıdan taleb değilse "DUA" nedir?...

DUA: YÖNLENDİRİLMİŞ BEYİN DALGALARI

DUA MÜMİNİN SİLÂHIDIR"

diyor Allah Rasûlü Aleyhisselâm!.. Acaba biliyor muyuz "dua" niçin bu kadar önemlidir?

"Dua" nedir, niyedir; ötende bir tanrı yok olduğuna göre kime yapılır? Gelin bu soruların cevabını vermeye çalışalım..

"Dua" yönlendirilmiş beyin dalgalarıdır!.

Hatırlayalım daha önce vermiş olduğumuz şu bilgileri...

İnsan, "hakikat"ı itibariyle Allah`ın bir "esmâ terkibi"dir.. Yani, Allah`ın güzel isimlerinin işaret ettiği mânâlardan oluşan bir formüldür!. Bir diğer ifade şekliyle Allah insanı kendi güzel isimlerinin mânâlarıyla varetmek suretiyle onu yeryüzünde kendisine "halife" kılmıştır!..

Bu isimlerin mânâları çeşitli dönüşümlerden sonra, takdir edilen şekliyle insanın beyninde açığa çıkmıştır!.

"Allah istemedikçe sizde o istek oluşmaz"

hükmünce, "duanız", hakikatı itibariyle Allah`a ait olan bir istektir!..

Ama bir de Allah`ın "Sünnetullah" denilen bir sistem ve düzeni vardır!.. İşte bu Allah`ın güzel isimlerinin mânâlarından doğan istek, bazen de sizden "dua" şeklinde açığa çıkar..

İnsanlar arası ilişkiler her ne kadar, maddeci bakışın tesiriyle dudaktan kulağa diye kabul edilirse de; gerçekte beyinden beyine şeklindedir!. Ve çoğu zaman bunu hisseder, farkedersiniz de, adlandıramazsınız; yeterli bilgi sahibi olmamanız dolayısıyla!.. Sezgi, beynin, gelen dalgaları önceden algılamasıdır!.

"Dua" özünüzdeki Allah esmâsından gelir; beyninizden, o amaca yönlendirilmiş dalga olarak açığa çıkar ve hedefe ulaşır!... Yani, ötendeki bir tanrıdan talep değil, özündeki Allah`tan çıkan istektir!.

Bir diğer yönden "dua", umduklarına ulaşmanın en güçlü silâhıdır; özündeki Allah`a ait kuvvet ve kudretin sendeki değerlendirilişidir!.

Takdirinde varsa, "dua" edersin ve onunla olacağa yön verirsin!... Oysa "Hakikat"ta yönlendiren kendisidir; sen değil!.

Gece, nasıl güneşin parazit oluşturan ışınımı dünyanın arka yüzünde kaldığı için kesiliyor ve kısa dalga yayın çok net alınabliyorsa; insan beyni de, özellikle gece yarısı ve sonrasında çok hassas hâle gelir ve kuvveti artar.. Bu hem alıcılık (ilham) yönünden böyledir; hem de vericilik yani "dua" yönünden böyledir.. "İslam Dini"nde gecenin önemi buradan ileri gelir..

"Dua"dan mahrum olan, hem özündeki o kuvvetleri kullanmaktan mahrum kalır; hem de o duaların getirisinden!. "Dua", özündeki Allah`a ait gücün kullanılışıdır!.

Allah Rasûlü’nün çok fazla "dua" etmesi, ötesindeki bir tanrıdan bir şeyler talep etmesi anlamında değil; özündeki Allah`a ait kuvvet ve kudreti istenilenler doğrultusunda kanalize etmesi şeklindedir!.

Kişinin beyin kapasitesi ne kadar güçlü ise, yayını ve "dua"sı da o nisbette tesirlidir... Yalnızca konuştuğunuzda değil düşündüğünüzde dahi tüm düşüncelerinizi beyin kapasitenizin kuvveti kadarıyla dünya üzerinde yayınlıyorsunuz.. Ve bunlar, aynı frekanstaki bir beyin tarafından içime doğdu gibisinden algılanıp değerlendiriliyor.. Bir kısım mânevî görevlilerin yani "irşad kutuplarının" tasarrufu bu yöndendir!.. "Feyiz" denen şey dahi güçlü beynin yaydığı ya da yönlendirdiği dalgalarla kişinin beyninde yaptığı açılımdır... Bu konuda çok daha detaylı bilgileri "DUA ve ZİKİR" isimli kitabımızda açıkladık; özellikle okumanızı tavsiye ederim!..

"DUA"nın insan yaşamında en etkili güçlerden biri olduğunu size farkettirmeye gayret ettik bu yazıda.. Bilelim ki, Allah senden sana icâbet edecektir!..içinden geçen her şeyi bilmesi de senin onun varlığından meydana gelmiş olman ve O`ndan gelenlerin sende açığa çıkması nedeniyledir!.

Kişi hangi hâl veya mertebede olursa olsun, Allah Rasûlü gibi daima "dua"ya devam etmelidir... Ölümötesi yaşamda görülecektir ki; kişiye "dua"larının getirisini hiç bir şey getirmemiş olacaktır!.

Allah, "dua"nın değerini farketmeyi ve yaşamımızı "dua"larla olabildiğince değerlendirmeyi, "ruh"umuzu kuvvetlendirmeyi nasip etsin ve kolaylaştırsın!.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  7.Ağu.2009 Cum 02:13:42sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

REENKARNASYON VE CİNCİLİK

Ben, "ALLAH" isminin anlamını ve "İSLAM DİNİ"ni, hakkımda takdir olunan kadarıyla açıklamak için çalışıyorum... "Müslümanlığın" savunucusu değilim!..

Ben de dahil, müslümanlardaki anlayış yanlışlarından, yorum hatalarından doğan isabetsiz düşünce va davranışların hiç biri "İslam Dini"ni bağlamaz!.

"Allah"ın yaratmış olduğu evrensel sistem ve düzene yani "İslam Dini"ne göre, her birim içinde olduğu yapının, özelliklerin ve ortaya koyduğu davranışın sonuçlarını yaşayacaktır!..

Mâzeretin kesinlikle geçerliliği yoktur!.

Sistemin işleyişinde duygusallığa asla yer yoktur!.

Geçen geçmiştir; geçmişin telâfisi ise hiç bir şekilde mümkün değildir; ancak içinde bulunduğunuz anı değerlendirebilirsiniz!. Sistemde asla geri dönüş yoktur!. Hele ölüm adı verilen olayla bu bedeni terkedip; "ruh" adı verilen, beyninizin ürettiği yeni bedenle, kabir âlemi veya berzah denen boyutta yaşama başladıktan sonra; tekrar dünyaya geri gelip yeniden bir bedene girerek tekâmül edileceğini sanmak çok önemli bir yanılgıdır!. Çünkü yaşam hep ileriye gitmektedir; hiç geri dönüş yoktur!.

Reenkarnasyon niçin geçerli değildir?...

Ruh, dün de açıkladığım gibi, geçmişte, ezelde bir yerlerde yaratılmış da sonra gelip bu bedene girecek olan bir şey değildir ki; daha sonra da tekrar geri dönüp başka bir bedene girsin!.

Varolan her insanın beyni, ana rahminde 120. günden başlıyarak tüm yaşamı boyunca kendi ruhunu inşâ eder!.. Bu yüzden de, ölümle bir bedenden ayrılan ruhun, başka bir boş beden bulup onun içine girmesi, diye bir şeyden bahsedilemez!...

Ruhun tekâmül amacıyla yeniden dünyaya dönerek bedenlenmesi görüşü tamamiyle ta Şamanlıktan, Göktürk`lükten gelen, göktanrı ve yerde de bizler anlayışından kaynaklanan, madde ve ruh ikilemi ile yaşamı değerlendirmekten, yani dualizmden; ve dahi bedenleri yöneten ruhlar varsayımından doğan görüştür!.

Ne ruh dünyaya tekâmül için geri gelme şansına sahiptir, ne de ruhlarla görüşülür!... Ne de uzayın derinliklerinden gelmiş canlılar vardır bizim gibi bedenli, ki onlarla görüşülebilsin!... Ve ne de, ben filanca evliyânın ruhuyum, diyerek insanlara görünen, konuşan varlıkların gerçektenliği!.

Çeşitli isimler ve görüntüler altında insanların bazılarına kendilerini tanıtan ve "cin" adıyla da bilinen şeytanlar, özellikleri gereği insanlara hükmetmek isterler!. Bu vasıfları dolayısıyla da Kur`ân-ı Kerim’de onlara "şeytan" denilmiştir!.

Şeytan denen bu cinler, insanları kandırmak için her kılığa, sûrete bürünüp kendilerini uzaylı, evliya ve hatta peygamber diye tanıtarak; önce birini kendilerine tâbi kılarlar, sonra da ona inanan binlerce saf iyiniyetli insanı!.. Oluşturdukları en önemli itikadî sapma reenkarnasyon fikridir... Cin tabanlı hemen her bilgi kaynağında bu görülür!

Falcılığın her türünün esası tamamiyle cinciliğe dayanır!.. Medyum, cinlere aracılık edenlere, cincilere denir. Konunun detayları da adıgeçen kitabımızdadır.

Büyülerin pekçoğunun oluşumunda bu şeytanların katkısı vardır!.. Bunlardan korunmak için en tesirli şey, bizim bildiğimiz kadarıyla, pek çok defa denenmiş olan şu Kur`ân-ı Kerîm’in öğrettiği duadır:

"Rabbî innî messeniyeş şeytanu binusbin ve azâb.. Rabbî euzü bike min hemezatiş şeyatıyni ve euzü bike rabbi en yahdurun" (Sâd:41; Müminun:97/98)

Bu konuda sıkıntıları, korkuları olanlar bu duayı günün içinde 200-300 defa okurlarsa umarım çok büyük fayda görürler... Sadece korunma amacıyla sabah akşam 20`şer veya 40`ar defa okumanın bürük faydası olur..

Şeytan denen bu cinlerle ilişki her ne kadar dünyada insanlara geçici bazı menfaatler sağlasa da, kişilerde oluşturulan çok önemli itikadî sapmalar yüzünden ölümötesi yaşama dönük pek büyük kayıplar oluşur!

Cinlerin insanlara yaptığı en büyük düşmanlık ise, sürekli olarak, her birine, bir diğeriyle uğraşmayı telkin etmeleridir!..

Oysa insan, başkasıyla uğraşağı vakti, kendine dönük değerlendirse; ölümötesi yaşamda çok daha kazançlı olur!.

Kur`ân, şeytan denen bu cinler için "düşmanınızdır" diyor!. Değerlendirme sizin!

Ölümötesi yaşam deyip duruyoruz... Nasıldır bu yaşam?...

ÖLÜMÖTESİ YAŞAM NASIL

Bizim sağlam kaynaklardan edindiğimiz ilme göre, ölümötesi yaşam nasıl?.. Bunu çok özetle size anlatmaya çalışacağım..

Bu bizim tesbitlerimizdir; kimse kabul etmek zorunda değildir.. Aklına mantığına, anlayışa uyan paylaşır; uymayan da böyle de düşünen varmış, der geçer!.

İnsan bedeni, dışarıdan aldığı gıdayı, bir organik fabrika hükmünde olan bedeninde analiz ederek bioelektrik enerjiye dönüştürür.. Bu bioelektrik enerji hem insan beyninin ihtiyacı olan bioelektriği oluşturur; hem de sinir sistemi dediğimiz bioelektrik sistem ile vücudun canlılığını sağlar tüm hücrelere kadar; hem de vücutta bir manyetik alan meydana getirerek ruhu kendisinde muhafaza eder!. Beynin aldığı bu bioelektrik tıpkı bilgisayarın 220 volt girdisi gibidir..

Gerçekte, beyin ne görür, ne de işitir!. Beyin, bir tür bilgisayar gibi çalışır.. Sadece kendisine ulaşan çok değişik frekanslı dalgaları, kendisindeki daha önce aldığı verilere kıyaslıyarak değerlendirip; bundan bir sonuç çıkartır!..

Beyin bedeni yönlendirdiği gibi, aynı zamanda da "RUH"u üretir!. Nasıl telepati dediğimiz olay beyinlerin ürettiği dalgasal iletişim ise, "ruh" da aynı şekilde beynin ürettiği dalgalardan oluşmuş ikinci bir bedendir!. Beyinle ruh arasında sürekli bir iletişim ve karşılıklı enerji ve bilgi alışverişi vardır.. Beyin kendisinde oluşan enerji ve tüm zihinsel fonksiyonların hâsılasını ruhu oluşturan dalga(wave) bedene yükler.

Ölüm, bir tür dönüşümdür.. Herhangi bir etki ile beyin durduğu anda, sinir sitemi aracılığıyla tüm hücrelere yaydığı bioelektrik enerji ayak uçlarından başlayarak kesilir; bu anda ruh bağımsız hâle gelerek bedenden soyutlanır!.

Artık o andan sonra bilinç, ruh bedenle yaşamına devam eder!. Ölüm, bilince hiç bir kesiklik getirmez!. Hatta çok zaman, kişi, ilk anda ölümü tattığını bile farketmez.. Şuurlu bir şekilde çevresini algılar ve ağlayıp haykıranlar yüzünden ilk anda paniğe kapılıp, büyük üzüntü duyar!. Bedenin yıkanışını, cenaze namazının kılınışını, gelenleri seyreder; ve en büyük paniği de bedeni mezara konulduğunda yaşar; çünkü bilinçli ve diri bir varlıktır; ancak ne yazık ki de bedeniyle birlikte mezara konmak zorundadır!.

Nasıl gündüz yaşadığınız olaylar zorunlu olarak gece rüyanıza girer ve bunu değiştiremezseniz rüyada; aynı şekilde tüm yaşam boyunca kendinizi o beden kabul ettiğiniz için de o anda bedeni bırakıp uzaklaşamaz ve o bedenle birlikte mezarın içinde bulursunuz kendinizi; ve dahi uzaklaşanların ayak seslerinini işitirsiniz!..isterseniz dünyada iken en zengin, veya en yüksek rütbeli ya da en meşhur kişi olun; orada tek başınıza ve tamamiyle yabancı olduğunuz bir ortamdasınız!..

Bugün için bedene göre nasıl bir afakî ve bir de enfüsî görüş varsa; aynı şekilde ruh bedende de bir afakî ve bir de enfüsî görüş oluşur.. Ruh, âfâkî görüşüyle cinlerin içinde olduğu boyutta iken; enfüsî görüşle de melekî boyutu müşahede eder; Cehennemi, zebanîlerini; Cennetin içinde yaşayanları algılar!

Dünyada yaşarken, Allah Rasûlü’nün uyardığı tarzda çalışmalarla kendini o şartlara hazırlamamışsa; artık o ortamda kesinlikle yapabileceği hiç bir şey yoktur; içinde bulunduğu şartlara ve sonuçlarına katlanmaktan başka!. Kabir azabı denilen şey burada oluşan yaşam biçimidir..

"Vel bâ`sü ba`del mevt"in anlamı "öldükten sonra kıyâmette dirilmek" değil; "ölümle birlikte yeni bir bedenle yaşama devam etmek"tir!. Bakınız "AKIL veiMAN" kitabımız, "âhırete iman" bölümüne konunun detayları için...

Bu yaşam kıyâmete kadar devam eder.. Berzâh âlemi de denen bu âlemde bazıları, yataktakinin rüya görmesi gibi kendi âlemindedir; şehidler, bir kısım evliya, Nebi ve Rasûller ise serbest dolaşım hâlinde..

Ruh bedenler kıyâmet akabinde o şartlara göre yeni bir yapıya dönüşürler, yeni bir baâs olur!... ve bu bedenlerle Cehennem denen ortamı geçmeye çalışırlar.. Cehennem ortamından kurtulanlar ise bir bâ’s daha geçirerek ruh bedenden "nur beden" haline dönüşürler; böylece de bu bilinçler, "nurâni varlıklar" olarak cennet boyutunda yaşamlarını sürdürürler.. Bu Allahûâlem milyarlarca yıl sürer..

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  7.Ağu.2009 Cum 02:14:44sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

CEHENNEMDEN NEYLE ÇIKILIR

Gelen sorular içinde iki tanesi bir hayli enteresandı;

Birinci soru şuydu:

-İnsanların bir kısmı niçin ebedî olarak cehennemde kalacak; oradan çıkıp cennete giremiyecek?

İkinci soru da şuydu:

-Bütün müslümanlar Allah’ın varlığından sözedip duruyorsunuz!. Hiç Allah’ı gören var mı insanlık tarihinde, ki buna biz de inanalım?

Önce şu gerçekleri vurgulayalım…

İstisnasız bütün insanlar mahşer denilen genel toplanma ortamından sonra cehennem diye adlandırılan ortama gireceklerdir… Bundan sonra iman sahipleri oradan çıkacaklar ve cennet ortamına geçecekler; imanı olmayanlar ise cehennem ortamında ebedî olarak kalacaklardır!. Yani cehennemden çıkıp cennet ortamına geçmek, kişinin ameline, çalışmalarına bağlı olmayıp; tamamiyle iman konusuyla ilgilidir!.

Cehennemde kalış süresi ile cennetteki mertebesi ise, tümüyle dünyada yaptığı fiillerine, çalışmalarına bağlıdır!.

Cennete girmek niçin imana bağlıdır?… Bunu açıklamaya çalışayım…

Bir kısım felç olayları vardır ki, bunlar tamamiyle psikolojik kökenlidir!. Bedende patalojik hiç bir problem olmamasına rağmen, kişi kendisinin felçli olduğunu ve bir daha asla yürüyemiyeceğini vehmederek; tekerlekli sandalyesinde cehennemini yaşar!. Hastalık hastası diyebileceğimiz kişiler kendilerini etki altında tutan vehim gücü yüzünden akıllarını yeterince değerlendiremez, çeşitli kaabiliyetlerini kullanamaz; ve böylelikle de hayatlarını ızdıraba dönüştüren cehennemden çıkamazlar!.

insan, hayatını cehenneme çeviren vehim gücünün üstesinden akılla gelemez!. Vehim kuvveti yani “yoku var sanıp, varı yok sayma” özelliğinin üstesinden gelecek olan insandaki güç akıl değil, imandır!. Vehim, akıl ve ona dayalı olan tefekkür mekanizması üzerinde rahatlıkla tasarruf ederken, fiilleri direkt yoldan etkileyen iman karşısında daima yenik düşer!. İşte bu yüzdendir ki “Dini” anlaması için akıllıya teklif yapılmış ve iman ederek yürümesi önerilmiştir!.

İnsanın, gerek dünya yaşamındaki cehennemî sürec, ve gerekse de ölümötesi yaşamındaki cehennemi, hep onda galip gelen vehim kuvvesinin sonucudur!. Bunun sona erdirilmesi ise yalnızca iman kuvvesi ile mümkündür!.

Bedeninde fiziki bir arıza olmadığı halde kendini felçli sanan kişi inanacağı kişiyi buldumu yürür!. Evhamlı kişi, iman edeceği insanla ya da bilgiyle karşılaşırsa ızdırabı sona erer..

En dar kapsamlı anlamıyla “Allah’a iman” da, kişiye karşılaştığı zorlukları, “Allah”a ait özelliklerin kendisine o konuda yardımcı olacağına ve kendisini o konuda selâmete çıkaracağına iman” sonucunu getirir!. Kişi bu iman ile kendisinde cehennem ortamından çıkacak gücü bulur!. İsterse zerre kadar imanı olsun!. Ama kişinin böyle bir imanı yoksa, kendisini bildiği güçlerinden ibaret sayıyorsa, “Allah”ı anlamamışsa ve iman etmemişse; özündeki Allah’a ait kuvvelerden mahrum kalacağı için” edediyyen cehennemden çıkamayacaktır!. İman etmediği için başkası da, kim olursa olsun ona bu konuda yardım edemiyecektir!. Aklı vehim gücünün etkisi altında olduğu için kendisinin asla yürüyemiyeceğini sanan kişi gibi!.

Yani ebedî olarak cehennemde kalacak olanlar, yaşamlarını yöneten vehim kuvvetinin etkisi altından kendilerini kurtarıp, iman etmeden yaşadıkları için sonsuza kadar cehennemde kalmaya mahkûm olmaktadırlar!.

Gelelim ikinci sorunun cevabına...

Bu soruyu soran kişinin yürüttüğü mantık şuydu;

Gözle görülmeyen şey yoktur!!!…

Allah denilen obje de gözle görülmediğine göre; öyle ise yoktur!. Madde dünyasının içini açtığımızda Allah’ı göremiyorsak, Allah yoktur ve biz onun varlığını kabul edemeyiz!!!.

Radyo programı sonunda sorulan bu soruya detaylı cevap verme imkânım olmadığı için onu şu soruyla cevapladım:

-Madde dünyasında Allah’ı göremediğinizi söyliyerek,“yok”luğuna hükmediyorsunuz..! Kullanmakta olduğunuz bu mantıkla bakmaya devam edersek… Operasyonla beynini açtığımızda içinde “akıl” ismiyle işaret edilen şeyi göremiyoruz!. Aklını göremediğimize göre, sizin akılsız biri kişi olduğunuza mı hüküm vermeliyiz?

Telefon kapandı!..

Bu soruyu soran kimsenin yanlışı şu idi…

Çeşitli yanlış bilgilerden oluşan düşünü dünyasında, ötede bir tanrı varsayıyor; ve ona müslümanların kullanmakta olduğu “Allah” ismini etiketliyordu!.. Pek çok “müslümanım” diyen gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in açıkladığı “Allah” ismiyle işaret edilen varlıktan habersizdi!.

Kısacası, kafasında tahayyül ve tasavvur ettiği tanrısına “Allah” diyor; sonra da böyle saçma bir şeyin olamayacağına hükmederek, onun yokluğunu iddia ediyordu!.. Yani, hakkında hiç bir bilgisinin olmadığı şey değil, kendi varsaydığı tanrısı idi inkâr ettiği!.

Ve esefle söylemek gerekir ki, müslüman olmayanların veya kendini müslüman kabul edip de “Allah İsmiyle İşaret Edilen’i eleştirenlerin hepsi de, yalnızca kendi kafalarında varsaydıkları tanrılık vasıflı hayallerini dile getirmektedirler!.

Allah” ismiyle işaret edilen ise bu gibi ilkel tanımlamalardan beridir!.

FARKINDA MIYIZ BUNLARIN

Bildiğimiz kadarıyla...

Adama para çıkmış piyangodan; aldığını yolda çaldırmış!.. Ne olacak?...

Haydan gelen huya gider!.. Emek, alınteri olmayan hayreder mi insana!..

"İslam Dini"ni anlamışlar ise, bu güzel sözü şöyle kullanmışlar:

"Hay"dan gelen "HÛ"ya gider!..

Yani, "Hay" ismiyle bildiğimiz Allah`tan gelen, gene "HÛ"ya, yani O"na gider!.. Demek isterler ki, "her şey O`ndan gelir ve gene O`na döner"!.

Orijinal söylenişindeki anlam ile günümüzde dönüştüğü mana ne kadar farklı değil mi?.. Tıpkı "İslam Dini" ile "Müslümanlık" arasındaki fark gibi!

Ya diğer bildiklerimiz?...

Niye "abdest" alınır?... De ki, temizlik olsun, diye!.

"Abdest" temizlik olsun amacıyla önerilmiş olsa; su bulamadığın zaman "teyemmüm" et, denerek adama yüzüne toprak sürdürülür mü?..

-Yavrum yüzün kirlenmiş, sular akmıyor, git yüzüne toprak sür de temizlen; mi dersiniz?...

Ciltteki hücrelerin, ozmoz yoluyla üstlerindeki suyu içine çektiğini çoğumuz ortaokuldan biliriz!.. Suyun, H2O olduğunu, bu yapısıyla da elektrik ihtiva ettiğini de!. Vücut denen organik fabrikanın, dışardan aldığı katı ve sıvı gıdaları analiz ederek bioelektrik enerjiye dönüştürdüğünü de biliriz belki!.

Ama, gene de "abdest"in vücudun bioelektrik enerjisini kısa yoldan arttırma amacıyla da önerilmiş olacağını hiç aklımıza getirmeyiz!. Ya teyemmüm?.

Ya bir bardak suyla, hattâ toprakla "abdest" alarak temizlenilir mi?..

"Abdest" temizlik için değilse... Allah Rasûlü pek çok zaman bir bardak kadar suyla "abdest" almışsa... Bu durumda "abdest" olayını nasıl değerlendirecek ve "Tâhir olmayanlar Kur`âna el sürmesinler" hükmünü nasıl anlayacağız!.

"Tâhir" kelimesinin zıddı Kur`ânı Kerimde "necis" kelimesidir.. "Necis" kelimesi de, "ŞİRK" kavramı için kullanılarak; "müşrikler necistir" hükmü verilmektedir!.

Demek ki, "ŞİRK", "necis" ise; bunun zıddı olan "tâhir"lik de "TEVHİD" ehlinin hâli ile alâkalıdır.. Bu durumda, Kur`ân-ı Kerîmdeki, "tâhir olmayan el sürmesin" uyarısının anlamı; abdestsiz olan mushafa yani Kur`an muhtevalı cilt ve sayfalara el sürmesin, anlamına değil...

"Tevhid" anlayışına ulaşmamış, şirkten arınmamış olanlar, Kur`anı anlamaya uğraşmasınlar; ondaki incelikleri kavrayamazlar; anlamınadır!..

Arınılması zorunlu kir, bedensel olan değil, düşünsel olandır!.

Düalizmle, "bir ben, bir de ötemde tanrı" anlayışıyla Kur`ân-ı Kerîmin sırrının anlaşılabilmesi asla mümkün olmaz! Çünkü bu da, "şirki hafî"dir!. Önce "tevhid"in ne olduğunu anlıyarak, "şirki hafî"den arınmak suretiyle "tevhid ehli" olmak gerekrir.. Ancak böylece "tâhir" olunup, Kur`ân anlaşılmaya başlanır... Kur`ân `ın anlaşılamamasının; ötedeki bir tanrının yanından elçiyle gönderdiği buyruklar kitabı gibi değerlendirilmesinin sebebi "düşünce boyutunda şirkten" yani "necislik"ten kurtulup, "tâhir" olamayışımızdır!. Aksi takdirde, gün boyu duş altında dursak, gene de "düşünsel tâhirliğe-arınmışlığa" kavuşamayız!... Secde edemeyiz!..

Secde mi..? Elbette secde!.. Çünkü tâhir olmayan, secde edemez elbette!.

Secde denince, bir sultanın önünde secde eder gibi; görünmeyen bir sultan olan tanrının huzurunda; ona saygı ifadesi olarak mı secde ediliyor sanıyoruz?.. Oysa bu "şirki hafi-gizli şirk"tir; ve de bunu yapan düşünsel taharete ermemiştir!

Acaba secdeyi, ötenizdeki bir tanrı için mi yapıyorsunuz; yoksa her an, her yerde ve dolayısıyla da varlığınızın her zerresindeki Allah`ın farkında olarak; O`nun özelliklerinin sizden açığa çıkışına "kulluk" etmek amacıyla mı?

Secdeyi, varlığını oluşturan Allah`ın güzel isimlerinin oluşturduğu mânâların; tesbih, tefekkür veya dua ederken, beyne giden çok yüksek kan dolayısıyla daha güçlü bir şekilde gelişmesini ve açığa çıkmasını temin etmek amacıyla mı!..

"Secdem yokluğumdur, ete kemiğe bürünmüş olarak görünen sensin... Ben, kelimesi ardında açığa çıkmaktasın sen"!... anlayışı mı secdeyle dile gelmekte; ve o anda beyne gelen kanla da, beyin bu konuda daha güçlü ilham alıp, bu manayı daha güçlü beyin dalgalarıyla sisteme yaymakta? Biz ya kendimizi iyi tanıyacak, kuvvetlerimizi bileceğiz; ya da hükmedenlerce güdüleceğiz!..

Hükmedenler hükmedecek; güdülenler de güdülecek!..

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  4.Nis.2010 Pzr 10:28:33sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Madem okumak zor geliyor buyrun bilgisayarınıza indirip dinleyin ,önyargısız olarak düşünerek dinleyip hayatınıza onagöre bir yön verirsiniz işallah

https://rapidshare.com/files/371802714/korunmakicin.mp3.html

 

Not: bilmiyenler için linke tıklayıp açılan sayfada free user diyip geri sayımdan sonra bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

foruma paylaştığım bütün konular bir bütündür. Birini,ikisini yada bir kaç cümle veya konu okuyup hemen hüküm vermeyin lütfen

yapmanız gereken şayet elinizden geliyorsa hepsini değerlendirmeye çalışmaktır.

Selametle...

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  29.Haz.2010 Sal 12:38:58sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Konuyla İlgili Ses Dosyası Linki Yenilenmiştir 29Haziran-2010

Not: bilmiyenler için linke tıklayıp açılan sayfada free user diyip geri sayımdan sonra bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

foruma paylaştığım bütün konular bir bütündür. Birini,ikisini yada bir kaç cümle veya konu okuyup hemen hüküm vermeyin lütfen

yapmanız gereken şayet elinizden geliyorsa hepsini değerlendirmeye çalışmaktır.

Selametle...

https://rapidshare.com/files/403731175/korunmakicin.mp3.html

 

CC sohbet icin buraya
 <<12 >>
Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir