ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
17 Mayıs 2024, Cuma 01:58   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Felsefe, Din, İçsel meseleler
forum sohbet oyun basliklari
   ABDEST NEDİR? NE İÇİNDİR?
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  25.Kas.2009 Çar 04:40:10      ABDEST NEDİR? NE İÇİNDİR?sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Bir algıladığım alemler, bir de gökte ötelerde bir yerde bir ilah-tanrı" yok; yalnızca “Allah" İsmiyle işaret edilen Mutlak Varlık var anlayışı  (Varlığın Mutlak Tekilliği ve Sistemini kavrayan anlayış)

Dünyaya ait beşeri değer kirlerinden arınmak suretiyle varlığın hakikatına yönelme

Şirk oluşturan düşüncelerden arınmak

Duyularından ve organlarından sadır olan fiillerden(bunları kendi yarattığını sanıp kendine mal etmekten arınmak)

Sudaki bioelektrik enerjinin sinir sistemi vasıtasıyla beyne ulaşması ve enerji takviyesi

Vücutta ve beyin üzerinde büyük baskı ve stresi oluşturan statik elektriğin atılması

 

Maddi anlamda abdest

Suyla olur ya da toprağa teyemmüm ile

 

ABDEST,

TEMİZLİK İÇİN DEĞİL

BEYNİN BİOELEKTRİK İHTİYACINI

KARŞILAMAK İÇİNDİR

 

Abdest nedir, nedendir?

Bu soruya hemen herkesin vereceği cevap bellidir.

“Temizlik için!”

Ya...? Öyle mi?..

Eski deyişle “5 paralık aklı” olan biri, abdest almak temizlik gayesi ile getirilmiş bir hüküm olsa idi. “Elini toprağa sür de sonra topraklı elinle suratını, kollarını sıvazla”; der mi idi?

Gaye temizlik ise...

Siz karşınızdakine, “elini toprağa bula da sonra suratını sıvazla” der misiniz?

Cevabınız elbette ki tek bir kelime değil mi? “Hayır!”

Peki öyle ise şimdi gene soralım... Gaye temizlik değil ise, ne?

Nefesinizi tutun ve saatinize bakın. Kaç saniye soluk olmadan durabileceksiniz? 1-2 dakikaya kadar uzanabiliyorsunuz değil mi?.. Peki denizin içine girip de nefesinizi tutarak kaç saniye durabiliyorsunuz suyun altında. 15-25 saniye civarında! Peki bu aradaki fark neden? Çünkü, suyun dışında iken bedeninizin tüm yüzey hücreleri lokal oksijen alım içide de ondan. Oysa, suyun içinde iken bu yol kapanıyor ve sadece ciğerinizdeki oksijen ile başbaşa kalıyorsunuz.

İşte bu oksijen alımı meselesinde olduğu üzere, kolunuzu ya da yüzünüzü su ile sıvazladığınız zaman, sıvazlanan hücrelerden vücuda belli bir ölçüde elektrik takviyesi mevcuttur. Yani beyin, çalışması için gerekli elektriği kısa ve kolay yoldan bu şekilde temin etmiş olur. Bunun için de şarıl şarıl akan suya hiç ihtiyaç yoktur! Zira önemli olan o organlardaki hücrelerin suyla temas etmesidir. Fazlası zaten akar gider.

Yıkanmak ise gaye, kirden paklanmak ise fazla suya da ihtiyaç vardır. Ama abdest için yüzey hücrelerin ıslanması yeterli miktardır.

 

                                     SIK SIK YIKANIYORUZ,

ABDEST ALMAYA  İHTİYAÇ YOK

DİYEBİLECEKLERE

 

Ben sık sık yıkanıyorum, abdest almaya ihtiyacım yok, ya da böylece elektrik alıyorum bu bana yeter; diyebileceklere...

Arabaya benzini doldurdunuz ve olduğunuz yerde çalıştırıyorsunuz! Böylece nereye varırsınız ki?..

Elektriği yâni enerjiyi beyne verdiniz; peki bu enerjiyi ne yönde ve nasıl kullanıyorsunuz?..

Beyni, ruha ve ölüm ötesine dönük bir şekilde enerji üretmesi için elektrikle takviye etmek de mümkün… Aldığınız bu elektriği tamamiyle geçici dünya zevkleri için tüketip, öbür yanda bu enerjiye en çok ihtiyaç duyacağınız yerde şaşa kalmak ve pişmanlık içinde azâb çekmek de mümkün

 

                                                 TEYEMMÜM

                    BEYİNDE BASKI VE STRES  OLUŞTURAN

                                  STATİK ELEKTRİĞİN ATILMASI

 

Evet, suyla abdest böyle… Ya teyemmüm?..

Yani elini toprağa sürüp sonra yüzüne ve sonra gene toprağa sürüp önce sağ ve sonra da sol koluna avucunu sürme, Üstelik elinin iç yarısını kolunun bir yanına sürerken, öbür yarısıyla kolunun dış yarısını sıvazlama. Yani aynı yerin üstünden geçmeme!

Bu defa ben söylemeden siz cevabı açıklayıvereceksiniz:

Topraktan elektrik alma, Sudaki elektriği bulamadığın anda topraktaki elektrik ile beyne yardımcı olma. Bünyedeki statik elektriği topraklama vs. vs.

Evet, görülüyor ki, abdest olayında gaye temizlik değil, beynin elektrik ihtiyacının karşılanması söz konusu. Zaten, zaman zaman Resûl-i Ekrem`in bir bardak miktarı su ile bile abdest aldığından sözedilir ki, bu dahi olayın esasının temizlik gayesine mâtuf olmadığını işaret etmeye yeter.

 

Eğer dışardan suyu vücuda sürmek suretiyle elektrik enerjisi temini amacına mâtuf değilse abdest, acaba ne içindir?... bunu düşünmek gerekir.

Aynı şekilde “Teyemmüm” dediğimiz şey de vücutta statik elektriğin, beyin üzerinde büyük baskı ve stresi oluşturan statik elektriğin atılmasıdır. Yani ibadetdenen bu çalışmaların herbiri, tamamen bilimsel birtakım gerçeklere, fiziksel, kimyasal birtakım “sistem gerekleri”ne dayalı şekilde önerilmiş çalışmalardır

 

ABDESTİN HEMEN SONRASINDA

NİÇİN NAMAZ KILINMASI ÖNERİLMİŞ?

 

Beynin ihtiyacı olan bu bioelektrik enerji, aldığımız gıdalardan uzun süren analiz metodlarıyla elde edilebildiği gibi, osmos yoluyla, hücresel çekim yoluyla da elde edilebilmekte Siz, abdest aldığınız zaman suyu elinize sürersiniz... Abdest alırken illâ çok bol su olacak diye bir kayıt yoktur. Mühim olan suyun her kıl dibine temas edecek bir biçimde yani her hücreye temas edecek bir biçimde sürülmesidir. Bu “su” dediğimiz H2O yani enerji kütlesi, her hücrede bulunan sinir yoluyla doğruca kestirme yoldan enerji harcanmaksızın beyne ulaştırılır. Beynin bioelektrik enerji ihtiyacını kısa yoldan temin etmek gayesiyle….

İşte bu birinci ana sebep dolayısıyla “abdest alma” dediğimiz olay meydana gelmiştir.

İşte bunun akabinde de, mümkünse abdest aldıktan sonra 2 rekât namaz kılın” veya “Allah’ı anın... Tesbih edin” denmesinin sebebi de, vücuda bu bioelektrik güç girdikten sonra hemen anında en iyi şekilde değerlendirebilme gayesine matuftur.

 

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  25.Kas.2009 Çar 04:53:10sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Manevi anlamda abdest

”Abdest”, şirk oluşturan düşüncelerden arınmaktır.

Duyularından ve organlarından sadır olan fiillerden; yani bunları kendi yarattığını sanıp kendine maletmekten arınmaktır.

Her şey bir hikmete dayalı olarak Hakk tarafından yaratılmaktadır; diyebilmektir! Ve hattâ, idrâk edemiyorsan eğer, “Hakk”ı “hikmet”le kayıtlamaktan dahi kaçınmaktır.

 

Abdestten bir mana da dünyaya ait beşeri değer kirlerinden arınmak suretiyle varlığın hakikatına yönelme anlamı taşıdığını da unutmayalım.

 

ABDEST ALIRKEN

SUYU YÜZÜNÜZE ÇARPMAYIN

Sünnetullah”ın işleyiş şeklini;

nelerin, nelere nasıl dönüştüğünün inceliklerini fark edin 

 

Nokta”, “Allah” adıyla işâret edilenin, esma alemlerinden bir esma alemidir, ki bizim boyutumuzda string boyutu olarak algılanabilir.

Bu “Nokta”nın batını tasavvufta “a’ma”, zâhiri ise “Vahidiyet” mertebesidir. “Ceberut” ismiyle işaret edilir. “Melekut” müşahhaslaşmış sanal halidir; Yaratan’a göre!

Hu” ismi “Nokta”nın hüviyetine işaret eder

Allah” adıyla işaret edilen, “Zat”ı, künhü itibariyle mutlak bilinmezdir

 

NOKTA” içindeki projeksiyonda, esmâ mertebesinde, sanal olarak “var” olan insan bilincinin; indinde sayısız “nokta”lar var olanı bilebilmesi nasıl mümkün olur ki!

Estağfirullah!... “EKBER” sıfatıyla tanımlanan indinde, acziyet ve hiçliğimi itiraftan başka ne gelir ki elden!.

Nokta”, ihtiva ettiği sayısız anlamlar itibariyle “RUH-u Â’zam”; kimliği itibariyle “Hakikati Muhammedî”dir!.

Tüm algılananlar, “nokta”da string boyutunda açığa çıkan İlmi ilahî’de, “ilmî sûret” “data-enerji” olarak “yok”tan “var” oldukları için; her birinin “var”lığı, esma mertebesindeki esma terkibi(isimlerle işaret edilen özellikler bileşimi) oluşlarına dayanır.

Hologramik tespit, farklı terkipler şeklinde açığa çıkan her bir birimin aynı asıldan oluşması olayını anlatır.

Bu sebepledir ki, “Allah” adıyla işaret edilen, esmâ mertebesinde varlık sûretlerinde açığa çıkanları, kendine bağlamış olarak, “attığın zaman sen atmadın atan Allah’tı” vurgulamasını yapmış; “kızan, gülen, üzülen” gibi beşerî kabul edilen davranışları, gene kendi isimleriyle özdeşleştirmiştir.

Algılama dünyamıza ait tüm kavramlar, “Allah” adıyla işaret edilenin “tek kare resim”de, “her an yeni bir şanda” oluşunun sonucu olarak, “varALGILANDIĞI içindir ki, “Allah” adıyla varlık özdeşleştirilmiş ve çok yönlü algılamaya açık bir oluş meydana gelmiştir.

Kuran’ı Kerîm de “Allah” isminin geçtiği yerleri ya “Zahir” ismi yönünden değerlendirmemiz gerekir olayı deşifre etmek için, ya da “Batın” isminin işaret ettiği anlam yönünden

Allah affedicidir” dendiği zaman, kişideki açığa çıkan “affetme” özelliğinden söz edilmektedir. Bu “Bâtın” ismi yönünden bir açığa çıkış özelliğidir.

Ya da, “Allah Azîz’ün züntikam” denildiğinde kesin olarak Allah’ın “sünnetullah” gereği ve sonucu, kişiye yaptığının sonucunu da yaşatması anlatılmak istenmektedir.

Hu” ismi “nokta”nın Bâtınına yani içselliğine (derinliklerine) işaret eder demiştik. Bu durumu sakın boyutsallık olarak algılamayalım! Zirâ bu anlatılmaya çalışılan “Nokta”da, anladığımız manâda bir derinlik veya dışsallık (Zâhir) söz konusu değildir. Çünkü “Samediyyet vasfından kaynaklanmaktadır “nokta”!

Yalnızca “Her an yeni bir şanda olan” vardır; o kadar!.. “Külle yevmin HU ve Fiy Şa’n!”…

Burada anlaşılması zorunlu ve de çok önemli bir incelik daha vardır ki, o da şudur…

Allah Rasûlü, bir yandan, Risâletin sonucu açığa çıkardığı ilimle-nurla, varlığın hakikatini, tüm incelikleriyle ve o zamanki insanların da anlayış seviye ve şartlarını hesaba katarak açıklarken

Diğer yanda da Nübüvvetinin sonucu olarak, “Sünnetullah”ın işleyiş şeklini; nelerin, nelere nasıl dönüştüğünün inceliklerini; “abdest alırken suyu yüzünüze çarpmayın” ya da “ayakta su içmeyin”, “kişi, ayıpladığını yaşamadan ölmez” detaylarına kadar bildirmiştir.

Salat, Oruç, Hac, Zekat ve daha bunun gibi çeşitli çalışmaları, hep insanın içinde yaşadığı boyutun oluşum şartları (sünnetullah) dolayısıyla teklif etmiştir Nübüvvet müessesesi.

İnsandan, bilinç ve fiil olarak ne açığa çıkarsa, kişi sonsuza dek onun sonuçlarını yaşayacaktır derunundan gelen “kuvve” dolayısıyla… Şükreden bunun getirisini yaşar; nankör ise, ettiğine karşı kilitlenmenin sonuçlarını…

  Muhteşem insan Rasulullah ın açtığı kapıdan giremeyenler, mazeretleri ne olursa olsun, girmemenin sonuçlarını yaşayacaklardır.

Zira O, yukarıdaki bir tanrı anlayışından insanları sakındırıp, bunun sonuçlarını yaşamaktan onları korumaya çalışırken; diğer yandan da, Ümmü Hani’nin kapısında dostlarına, “Men reaniy fekad reel Hakka” (Beni gören Hak’kı görmüştür) diyecek kadar kendi “yok”luğunu ve algılananın yalnızca “HAK” olduğunu anlatmaya çalışmıştır.

, “Abdestli değilsen kirlisin, bu sebeple Kuran’ı eline alma

Bir algıladığın âlemler var, bir de gökte ötelerde bir yerde bir ilâh-tanrı var” anlayışında isen, varlığın mutlak tekilliğini vurgulayan ve sistemini anlatan bu muhteşem Bilgiye (Kuran’a) yaklaşma; çünkü böyle bir anlayış içindeyken, burada anlatılan verileri değerlendirmen mümkün olmaz

Niçin, Kuran’ı Kerim’deki ve tasavvuf dünyasındaki mecaz ve işaretleri tekrarlamakla avunup, onların işaret ettiği gerçekleri fark edemiyoruz?

Niçin, beş duyu sınırları içinde düşünmekten kendimizi kurtarıp, kozamızın içinden çıkamıyoruz?

TEK kare resim” olan stringler boyutunun algılanışının tasavvufta “esmâ mertebesi” olarak tanımlanıp, “ilmî sûretler”i meydana getirdiğini; bunun ötesinin mutlak “yok”luktan ibaret olduğunu, algılayamıyoruz?

Niçin Kuran’a göre “necis” (pis) olan “şirk” düşüncesinden temizlenip “tahir” olmayıp; kendimizi duş altına atarak “necis”likten (“şirk”ten) temizlendiğimizi sanıyoruz?

 

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  25.Kas.2009 Çar 05:00:39sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Abdestli değilsen, Kur`an`ı eline alma (Hala Varlığın Mutlak Tekilliğini kavrayamamış isen, bu “Hakikat”i anlatan “muhteşem bilgi kaynağı”na dokunma.... Bu anlayış(şirk) içindeyken, “Hak” ile Batıl”ı ayırt eden “Bilgi Kitabı”nda(“Kur’an”da) anlatılan verileri değerlendirmen mümkün olmaz)  şeklinde anlaşılıp değerlendirilmeli

Bu anlayış(şirk) içindeyken, “Hak” ile Bâtıl”ı ayırt eden

 “Bilgi Kitabı”nda(“Kur’ân”da) anlatılan verileri değerlendirmen mümkün olmaz!

 Gelin, önce iki âyeti hatırlayalım Kurân’ı Kerîm’den

“Müşrikler necistir”

“Tahir olmayanlar temas etmesinler Kuran’a”!

Halk arasına bu iki ayetin birarada anlamı, “Abdestli değilsen kirlisin, bu sebeple Kurân’ı eline alma!” diye yayılmış…

Oysa…

Bir algıladığın âlemler var, bir de gökte ötelerde bir yerde bir ilâh-tanrı var” anlayışında isen, varlığın mutlak tekilliğini vurgulayan ve sistemini anlatan bu muhteşem Bilgiye (Kuran’a) yaklaşma; çünkü böyle bir anlayış içindeyken, burada anlatılan verileri değerlendirmen mümkün olmaz; anlamınadır bu iki âyetin mânâsı birarada.

Bir an konuya ara verip, bir misâl ile yaklaşayım ana konumuza… Böylece, Kurân, hadis ve tasavvufta olayın neden mecazlar ve işaretlerle anlatıldığı hususuna cevap vereyim.

Sizi alıp 500 yıl öncesine ışınlasalar ve o devirde yaşayanlara, “internetteki bilgilerin nerede nasıl saklandığını, bilgisayar ve televizyon sistemlerinin nasıl çalıştığını anlatmak zorundasın”, deseler; bunu nasıl anlatırsınız o insanlara? Vereceğiniz misaller ne kadarıyla gerçeği aksettirir?

1400 küsur yıl evvel yeryüzünde yaşamış ama “sünnetullah” adıyla işaret edilmiş sistem ve düzenin tüm mekanizmalarını kendine açıldığı kadarıyla müşahede etmiş; sonra da bunun bir kısmını çağının şartlarını yaşayan insanları da hesaba katarak anlatmak zorunda kalmış en muhteşem insan Allah Rasulü ve son Nebisi, acaba daha başka ne diyebilirdi bize intikal edenler ötesinde?

Ne yazık ki, her dalda, çağı aşmaya çalışan insanlar, Allah Rasûlü’nü ve bildirdiklerini değerlendirme konusunda, hâlâ yüzlerce yıllar öncesinin şartlarını yaşayan insanlar gibi düşünüp yorumlamaktan gocunmuyorlar!.

Oysa, o devirlerdekiler mâzurdu! Çünkü, bugünün veri tabanına ve imkanlarına sahip değillerdi. Ama bugünküler?

Niçin Kurân’ı Kerîm, akıl sahiplerinin, misâllerle, benzetmeler ile anlattıklarını tefekkür ederek deşifre etmelerini istiyordu?

Evet, gelin artık biz düşünme ve değerlendirme sistemimizi yenileyelim… Onların zorunlu olduğu yüzeysel bakış yerine, Allah nimeti olan bilimler eşliğinde, konuyu sistemli bir şekilde sorgulayarak, Allah Rasulü ve son Nebî’sinin bildirdiği şifreleri çözmeye çalışalım

 Risalet Nurunu değerlendirelim… “NURilimdir.

Böylece de şükredenlerden olalım, nankörlük edenlerden olmaktan sakınarak.

 

Selametle

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir