CİNLERE KARŞI KUR`AN`DA ÖĞRETİLEN KORUNMA DUASI
Okunuşu:
Rabbî enniy messeniyeş şeytanu binusbin ve azab. Rabbî euzü bike min hemezatiş şeyâtıyni ve euzü bike rabbî en yahdurun. Ve hifzan min külli şeytanin marid.
Anlamı:
Rabbim şeytan bana sıkıntı veriyor ve işkence yapıyor. Rabbim şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım; ve yine sana sığınırım onların çevremde bulunmalarından. Ve bütün reddedilmiş şeytanlardan koruduk
Bilgi:
ŞEYTANLARA yani CİNLERE KARŞI OKUNACAK EN TESİRLİ DUALAR. CİNLERİN her türlü zarar veren tesirlerine karşı Kur’an-ı Kerim’de bulunan bir iki duâ âyeti, beraberce okunduğu zaman son derece tesirli olmaktadır. -Sad’ Suresinin 41. ayeti olan kısmı Eyyub aleyhi’s-selam okumuştur. "Mü’minun" Sûresinin 97 ve 98. âyetleri olan kısmı ise Cenab-ı Hak tarafından Rasulullah salla’lahu aleyhi ve sellem’e öğretilmiştir.
Bu duanın tekrarı ile beynin yaydığı dalgalar, beyin çevresinde bir koruyucu manyetik kalkan oluşturduğu gibi; sivrisinek kovucu tabletlerin yaydığı kokunun sivrisinekleri zararsız hâle getirmesi gibi, CİNLERİ de tesirsiz bırakmakta ve onları rahatsız ederek uzaklaşmaya zorlamaktadır.
adeta laser tabancasının ışınları gibi CİNLERİ vurmakta ve onları uzak durmaya mecbur etmektedir
"CİNCİ"LİK "BÜYÜCÜ"LÜK
Bütün bu ruh çağırma dalaverelerinin kökünde eskilerin "Hüddam ilmi", halkın da "CİN`cilik" dediği mesele yatmaktadır...
.Bilhassa eskilerin ve Anadolu halkının yakından bildiği bu konu şöyledir:
Bazı tesbih veya duaların birer "HADİMİ" yani "hizmetlisi - görevlisi" vardır.
Eğer bir kişi oturup, o kelimeyi veya duayı adedince okur, sonra da karşısına dikilen CİNden, o an için korkmadan bir şey isteyebilirse, o şey derhal olur!...
Veya o CİNin kendi emrine girmesini isterse, o CİN artık onun hizmetkarı durumuna girer!... Bunun için de bir çok formül vardır!...
Bu formülleri bünyesinde toplayan bir çok kitaplar yazılmıştır eskiden ki, bunların içinde en meşhuru; "KENZÜL HAVAS" ismiyle bilinenidir...
Bu kitabın içinde bir çok formüller vardır...
Ancak burada şunu da hatırlatalım ki, "HÜDDAM"cılık ile "RUH ÇAĞIRMA - SPİRİTUALİZM" arasında çok büyük bir fark vardır...
İşte o fark da şudur:
Ruh çağırma veya spiritualizm denen oyunda CİNlerle temasa geçen kimseler, daima CİNLERİN elinde oyuncak olurlar...
Aynen aslan eline düşmüş tavşan gibi; CİN de onları istediği gibi elinde oynatır... Ve onlar bu durumu asla farkedemezler...
"Hüddam" ilminde ise, formül, diğer yan şartlarıyla birlikte tam olarak uygulanabildiği zaman, insan CİNni tam anlamıyla pençeleri altına alır; ve ona bütün istediklerini yaptırabilir... Hattâ, bir insanı bile, bu yolla o CİNine öldürtebilir... Aksi halde, yani emre uymadığı zaman o CİN perişan olur.
Bu sebeple, bu ilmin kullanılmasında, insan için öteki sisteme göre mutlak bir avantaj vardır...
İşte aradaki bu fark sebebiyle, eskilerin ve günümüzde de sadece birkaç kişinin bildiği "Hüddam ilmi", spiritualizmden kat be kat üstün durumdadır... Çünkü, anlattığımız üzere, bu ilimde insan için CİNni emri altına almak söz konusudur... "Spiritualizm" diye veya "Ruh çağırma(!)" diye bilinen CİNlerle bağlantı hâlinde ise, CİNni hiç bir şekilde, bir bilgiyi vermek veya bir işi yaptırtmak için zorlamak söz konusu değildir...
Ancak burada şu hususu da çok iyi bir şekilde anlatmak gerekir... Eğer bir kişi "Hüddam ilminin" gereği olan formüllerden birini yapmaya kalkar da; sonra başlamışken, şu veya bu sebeple; meselâ formülü uygularken yarıdan itibaren duyacağı seslerden veya o sırada gözüne görünen acaip şekillerden korkarak yarıda bırakırsa, işte o anda onun için felaket başlar.
Onun, etkisi altına almaya çalıştığı CİN, o anda onu rahatlıkla avlar ve bu kişi CİNi emrine almaya çalışırken, CİN onu ele geçirmiş olur... Ki bundan sonra, o kişi artık CİNnin emrine bağlıdır... Böylece, Dimyata pirince gidilirken evdeki bulgurdan da olunur...
Bu sebepledir ki, "Hüddam ilmi"ne dayanan bir formülü, ya hiç yapmamalı, ya da başlanıldığı zaman, ne pahasına olursa olsun sonuna kadar yapmalıdır.
Nitekim bu formülün tam olarak yapılmaması için o CİN, bir takım gürültüler oluşturur veya sesler çıkartır, âdeta içinde bulunulan evi veya katı yıklıyormuşçasına gürültülerle sarsabilir; akla hayale gelmeyecek korkunç şekillerde göze görünebilir!...işte bütün bunlar olmasına rağmen, kişinin bütün soğukkanlılığıyla elindeki formulü bitirmeye çalışması icabeder...
Büyü, özü "ALLAH"`a dayanan bütün dinleri tebliğ eden Nebi ve Rasullerce yasaklanmıştır...
Bütün dinler büyüyü insana "Haram" kılmışlardır...
Keza İslam Dini de büyüyü "haram" kılmış ve büyü yapan ve yaptıranların islam dininden çıkmış olacaklarını açıklamıştır...
Büyünün yasaklanmasındaki özellik, insanların iradelerinin başkası tarafından zoraki bir şekilde kaldırılması veya kısıtlanmasının önüne geçmek; onlara serbestçe hareket, seçme hakkı tanımaktır... Ta ki böylelikle insan yaptığından sorumlu tutulabilsin...
Büyü ve sihrin yeryüzünde en yaygın olduğu devir, Musa (Aleyhisselâm) Nebi devridir... Nitekim o devrin geçer akçesi de "Büyü ve sihir" olması sebebiyle Musa Nebî bu sahadaki mucizelerle yeryüzünde vazife yapmıştır...
Büyü`nün özü, kökü, CİN`lere dayanmaktadır...
Bütün mukaddes kitapların, önceki "sahife"ler de dahil olmak üzere Tevrat, Zebur, İncil ve Kur`ân her bir âyetinin, her bir kelimesinin 8 hizmetlisi yani "hadimi" vardır...
Yani, her devirde nazil olmuş bulunan mukaddes kitabların orijinalini meydana getiren kelimelerin her birine 8 hadim -hizmetli- vazifeli kılınmıştır... Bunların 4`ü ulvi yani "melek" cinsinden; 4`ü de suflî yâni "CİN" cinsindendir..
Bu kelimelerin "ebced ilmi" denilen bir ilmin verdiği hesaplara göre çeşitli rakamlarla tekrarlanışı; ya da o âyetlerin tersinden okunuşu, o kelimelerin vazifeli CİNini harekete geçirerek, sevkedildiği kişiler üzerinde tesirlerini icra ederler...
İşte, "BÜYÜ" denilen olay, bir kelime veya cümlenin belirli sayıda ve bazı yan çalışmalarla da desteklenerek okunmasıyla meydana gelen tesirlerdir.
"BÜYÜ"nün bozulması için de önereceğimiz en güçlü karşı tesir daha önceki sayfalarda vermiş olduğumuz "CİN korunma duası"dır...
Bu duayı üç-beş veya daha fazla kişi büyü yapılmış kişinin evinde bir araya gelerek 300 veya 500`er kere okuyabilirler...
Bunu üç gün arka arkaya yaparlarsa daha da tesirli olur.. Bu dua sırasında büyü yapılmış kişinin de bu duayı okuması gereklidir.
Ayrıca bir kişinin sağ elini o büyü yapılmış kişinin başına koyarak okumasında çok fayda olur...
Bu arada ortaya bir kab içinde su konur ve okunan dualar bu suya üflenerek daha sonra bu kişiye peyderpey içirilirse daha da tesirli olur..
Büyü yapılmış kişide ya da evinde muska bulunursa, bunu aside veya limon suyuna, veya sirkeye atarak eritmek en geçerli yoldur..
Büyünün tesirli olması için büyücüler günün o saatinin ne saati olduğuna da bakarlar... Mesela "venüs saati" veya "mars saati" gibi...
Bugün objektif ilmin de tesbit ettiği gibi insan beyni, her an birtakım dalgalar yayınlamaktadır...
Tasavvufta belli bir mertebe sahibi olduğu sanılan kişilerin, gerçekten o mertebenin ehli olup olmadığı, öğretisi içinde yer alan şu iki ana konudan belli olur...
a- VAHDET...
b- KADER...
Gerek farkında olmadan CİNNİ tesir altına girip kendini mürşid veya evliya sanan kişiler; gerekse de gerçekten CİNlerle ilişkide olanlar, bu konulara girmekten kesinlikle kaçınırlar..
Bu iki konu "CİNlerin, akıl zayıflıkları" sebebiyle uzak durdukları ve bağlılarını da uzak tutmaya çalıştıkları iki konudur..
Gerek "CİNLER", ve gerekse de bilerek veya bilmeyerek onlara tâbî durumda olanlar, insanları, bu iki ilmi öğretmeyi hedef alan tasavvuftan uzak tutmak için ne kadar başka ilim varsa, bunların hepsiyle meşgul ederler...
Nerede sizi "vahdet" ve "kader" ilminden uzak tutmaya çalışan bir kişi görürseniz orada "CİNni" izlerin mevcudiyetini öncelikle araştırabilirsiniz...
"CİN"lerin insanları bu iki ilimden uzak tutmaya çalışmasının ana sebebi öncelikle kendilerinin bu konuda yetersizlikleri sebebiyle kolaylıkla foyalarının ortaya çıkabilmesi; ikinci olarak da insanların bu iki ilimle hayâllerinde yarattıkları tanrıdan kurtularak "ALLAH"ı idrâk edip gerçek "tevhid" ehli olma şanslarının çok büyük olmasıdır
Elbette ki bu durum da CİNlerin hiç hoşlarına gitmemektedir... Çünkü "İBLİS"in DÖLÜ OLAN CİNLERİN "ALLAH"a karşı bütün insanları saptırma iddiaları vardır
CİN`lerin, İslam`ı kabul ettiğini söyleyen topluma verdikleri zarar, onların ölümötesi yaşamda ihtiyaç duyacakları enerji (nur) den mahrum kalmalarının oluşturacak fiiller telkin etmek sûretiyle meydana gelir... Tasavvuf ehline ise, onları işin hakikatına yöneleceklerine, detaylarında oyalamak suretiyle zarar verirler .
(DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN TIKLAYIN ===>>> RUH,İNSAN,CİN (AÇIKLAMA 1)
Selametle |