ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
17 Mayıs 2024, Cuma 02:00   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Felsefe, Din, İçsel meseleler
forum sohbet oyun basliklari
   KABİR SORGUSU (ÖZÜNÜZDEKİ SORGULAMA MELEKLERİ)
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Oca.2010 Çar 17:57:32      KABİR SORGUSU (ÖZÜNÜZDEKİ SORGULAMA MELEKLERİ)sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Sorular hiç bitmiyor!.. Öğrenilecek şeyler sonsuz!.. Öğrenecek süreç kısa... Üstelik pek çok gerçek 1400 yıl öncesinin o günkü toplumsal şartları içinde açıklanmış, sembollerle, mecazlarla, işaretlerle...

Şimdi gene düşünmeye başlayalım...

Bir sahih hadiste, kişi mezara konduğunda Münker ve Nekir adlı 2 meleğin şu soruları soracağı bildirilir.

“Men Rabbüke?

Men Nebiyyüke?

Ma Kitabüke?”

Bu hadisle ilgili çeşitli sorular, olayı daha iyi anlamak isteyenler için akla takılabilir...

Meselâ...

Bu melekler nedir? Nereden gelmektedir? Nasıl gelmektedir? Suretleri kendi orijin devamlı suretler midir, yoksa kişiye göre değişken midir? İstisnasız her ölen insan bunu yaşar mı?

Melek, eni boyu, şekli, hacımı, ağırlığı olmayan; kısaca, bildiğimiz madde şartlarıyla alâkası olmayan bir yapıyı tarif etmektedir. Bu durumda da bir mekânsal geliş elbette söz konusu değildir!.. Hatta varlık âleminde belki bir katmandır veya boyuttur diye söylenebilir.

Bu durumda evrende varolan varlığın holografik esasa göre yaratılmış olduğunu düşünürsek, bu ve diğer isimlerle adlandırılan tüm meleklerin (ya da melekûtun) yani kuvvelerin insanın varlığında bir boyut olarak yer aldığını ve dışardan gelmesinin söz konusu olmadığını fark ederiz.

Şimdi bu durumda asli yapısı itibariyle “NUR” olarak tarif edilen bu meleklerin(melekelerin) kişi bilincinde, kişinin veri tabanına ve hâleti ruhiyesine göre beynin oluşturduğu suretlerle açığa çıktığını anlarız. Beyindeki tüm verilerin ruha yüklenmesi ve artık kişinin ruh bedenle yaşaması dolayısıyla dünyadaki veri tabanı bu süreçte de aynen geçerli olmaktadır.

Demek oluyor ki, her kişinin hakikatinde bir boyut olarak yer alan bu sorgulama kuvvesi, her kişi, kabre konduğunda kişinin bilincinde açığa çıkıp, içinde bulunduğu yeni boyut şartları konusunda kendisini sorgulamaktadır!..

İşte kişideki bu sorgulanma yukarıdaki üç konuda olmaktadır.

Niçin men “ilahüke” değil de “Rabbuke” denmektedir? Bu soru kelimeleriyle anlatılmak istenen şey nedir?

İlâhiyet bir dış varlıktan söz eder. Rububiyet ise varlığın oluşumunda onun özündeki bir boyuttur.

Bu sorunun cevabı, o ortam şartları içinde, hâl ve HİSSEDİŞE DAYALI OLARAK, kendisinde otomatik olarak açığa çıkan bilgi ile “Rabbim Allah”tır olmalıdır... Hatta, “B” sırrına dayalı bir biçimde!..

Tekrar uyarayım, cevap, kuru lâfız olarak değil, papağan tekrarı kelime olarak olmayacaktır!.. Buradaki sorgulama bir yaşam şekli ve sürecidir; test usulü bir sorgu değil!..

Hemen her kişi ölümü tattığı anda bir şok yaşar adeta!.. Zira dünya yaşamında hiç düşünemediği kapsamda, değişik bir yaşam türü gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştır.

Bu evrede HER kişi tüm geçmişini sorgulamak durumundadır otomatikman... Yanlışları ve doğruları neydi acaba?

Evet, kâbir âlemine geçen HER kişi içine girdiği bu yeni ortam ve şartlar doğrultusunda MECBUREN bu defa inancını sorgulamaya; inanç ve ölüm ötesi yaşama hazırlık konularında nerede isabet edip nerede hata ettiğini tespit etmeye başlar. İşte bu süreç işte Münker-Nekir adlı meleklerin kendisinde açığa çıktığı evredir.

HER kişi, kendisine tümüyle değişik gelen bu ortamda, içinde bulunduğu yaşamın gerçeklerine karşı kendisinin ne kadar hazır olduğunu sorgulamak durumundadır.

Dünyada iken yaşanmış olan iki tarz yaşam vardır...

Ya, “Allah” ismiyle işaret edileni anlamak ve bu anlayışa dayalı olarak dünya yaşamını tarzını tercih etmiş olmak...

Ya da bu gerçeği fark edememiş olarak; bir dış objeye, ötede, öteNde bir tanrı-ilah var zannı içinde, sistemin gerçeklerine uymayan yaşam tarzı ile dünya yaşamını noktalamış olmak!..

ŞUNU FARK EDELİM...

Çeşitli isim ve sıfatlarla anlatılan olayları, genelde yaptığımız gibi, bu isim ve sıfatların anlamından yola çıkarak deşifre etmeye kalkarsak bu çok çetrefilli bir yoldur ve olayın gerçeğine isabet etmemiz de hayli güçtür!.. Çünkü kelimeler yaşanılanı anlatmada hayli yetersizdir. Bu yetersizlik dolayısıyla da kelimelerden gerçeğe ermek hayli zor olur.

Bunun misâlini şöyle vereyim. Bir rüya görürsünüz ve o süreçte neler yaşarsınız hissedersiniz. Ancak uyanıp da bunu bir başkasına anlatmaya kalktığınızda rüyada görüp yaşadıklarınızı ne oranda karşınızdakine aktarabilirsiniz kelimelerle!?

İşte rasuller ve nebiler de bilinç boyutu algılamasında, zaman zaman vizyonlarla da desteklenen bir biçimde, pek çok şey algılar ve yaşarlar; ama ne çare ki bunları kelimelere dönüştürerek karşılarındakilere anlatmak durumunda kaldıklarında son derece yetersiz kalırlar anlatımda.

Bu sebepledir ki, bize böyle bir kelimesel bilgi ulaştığında, acaba yaşanılan neydi ki bu kelimelerle bize aktarılmaya çalışıldı diye düşünmek, konuya nüfuz edebilmek için son derece yararlı bir yoldur.

Buna karşılık, “yaşanılan neydi” deyip onu algılamaya çalışarak, “hâlden kâle gelmek” gerçekten çok kısa ve net bir yoldur.

Kelimeler ise insanın hissedip yaşadıklarını anlatmada çok yetersiz ve zayıftır.

Tekrar gelelim ana konumuza...

Kişi “Allah” adıyla işaret edilen gerçeğine uygun yaşamışsa; acaba, bunun yanı sıra, Nübüvvet kemalâtından gelen bilgileri de değerlendirip, yaşamına buna göre yön verebilmiş midir?

Burada niçin “men resulüke” denmiyor da, “men nebiyyüke” deniyor?

Oysa gerek kelime-i şehadette gerekse Kuran-ı Kerîm’de bir çok âyette hep “rasule iman”dan söz edilmektedir.

Bunun iki cevabı var...

Birinci cevap şu... Risalet kemâlatı varlığın hakikatinden haber verir... Bu da ilk sorunun cevabıyla alakalıdır.

İkinci cevap ise... İçinde bulunulan şartlarda kişiye yarar sağlayacak şartlar nübüvvet kemalâtından gelen bilgileri değerlendirmiş olup olmadığıdır.

Meselâ, ibadet adıyla işaret edilmiş çalışmalar hep nübüvvet kemalâtıyla tesbit edilmiş, insanın ölüm ötesi boyuttaki ihtiyaçlarına yönelik gerekli çalışmalardır.

Kişi bu ibadetleri yerine getirerek, belirli enerjiler, kuvveler kazanır ve bu kuvveler ile, içinde bulunduğu ortamın kendisine azap veya sıkıntı verecek olan şartlarına karşı koyar.

Eğer nübüvvet kemalâtından gelen bu bilgileri değerlendirmemişse, Bu yolda yapılması zorunlu ibadet ve çalışmalar yapılmamışsa, bu defa o çalışmaların getirisi olan nurdan, enerjiden, kuvvelerden mahrum kalacağı için kâbir azabı çekmeye duçar olur!..

Kabir azabı, kişide geçtiği boyuta dünya yaşamında hazırlanmaması, edinmesi gereken kuvveleri edinmemesi, ruh bedenini yeterli ölçüde kuvvetlendirmemesi dolayısıyladır fark edileceği üzere.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Oca.2010 Çar 18:01:32sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

                                     KABİR

Ölümü tadmış bulunan birimin bedeninin içine defnedildiği toprak çukura kabir dendiği gibi; ölmeden evvel ölmüş kişinin bedenine dahi "kabir" denilir. Hatta ehli arasında, hakikatı yaşayan kişilere, "kabrini sırtında taşıyan" denmesi dahi meşhurdur.

Yani bu ifadesiyle, hakikatın yaşanmasının, dünyada, bir bedenle yaşanırken gerçekleşmekte olduğuna işaret çekilmektedir.

İnsan, bu dünya hayatı içindeyken, hüküm ve takdiri ilâhî sonucu belirli çalışmalar yaparak, ölmeden evvel ölecek, bu şekilde "uyanacak", hakikatı ve Hak’kı görecek ve ondan sonra da bedeninin ömrü kadar, kabrini sırtında taşıyarak hakikatın gereğini yaşayacak

 

 

                           KABİR YAŞAMI

 

Bu devre kişinin ölümü tadıp, ruh yani halogramik dalga bedenle  bâ’s olmasından  sonra  başlayıp, kabir içinde maddeyi algılar biçimde  yaşamı devam ettikçe sürer...

Gerek kabre konmadan ve gerekse kabre konduktan sonra çevresinde olup biten herşeyi bu süre içinde algılamaya devam eder... 

Bu hâlin misâli şu dünya yaşamımızdaki henüz uyumadan evvel yataktaki hâlimize benzer ...

Yatağa girmiş uyumaya hazırlanan kişi nasıl yarı uyur vaziyette hem dışarıda olup bitenleri fark eder hem de rüya türünden şeyleri görmeye başlarsa, kabirdeki kişi de aynı şekilde hem madde  mezarın dışında ve içinde olanları algılamaktadır; hem de yavaş yavaş    KENDİ KABİR  ÂLEMİNE   girmeye hazırlanmaktadır...

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Oca.2010 Çar 18:04:30sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

                                        ``KABİR ALEMİ`` YAŞAMI

 

Âhiret iki devredir.

Âhiretin birinci devresi, "Berzah" (geçiş) âlemi veya "Kabir" âlemi diye târif edilen devredir. İkinci devresi kıyamet ve sonrası diye belirtilen devredir.

Bunlardan "Berzah" âlemi veya "Kâbir" âlemi diye târif edilen devre, geçiş devresidir sırf ruhanî bir yaşantıdır.

ÖLÜMÜN TADILDIĞI andan  itibaren başlayıp, mahşere kadar devam edecek olan yaşam boyutuna  “BERZAH  âlemi”  denilir... Nebiler,şehidler ve bazı velilerin halen yaşamakta oldukları ve  zaman zaman biraraya gelerek görüştükleri âlemdir.

FİYSEBİLİLLAH”  ALLAH yolunda ŞEHİD  olmuş kimseler ile, “ölmeden  evvel ölmüş” diye târif edilen evliyaullah ve  nebilerin, kabir âlemi kısıtlamalarından kurtulmuş olarak, “RUH BEDENLERİYLE”   serbest  dolaşım şeklinde süren yaşam şeklidir.. 

BERZAH  YAŞAMINDA...  ŞEHİDLER, EVLİYAULLAH ve NEBİLER  Berzah âlemi içinde serbestçe gezerler dolaşırlar ve mertebelerine göre de birbirleriyle iletişim kurarlar...

Ayrıca, berzah âlemi içinde dahi bir hiyerarşi vardır; ve bu hiyerarşi içinde  oradakilerin idaresi söz  konusudur...  

BERZAH  âlemindeki   velilerden dünyada iken  “FETİH”  sahibi olmuş olanlar,  dünyadakilerle iletişim kurabilirler..  Buna karşın, dünyada  “KEŞİF”  sahibi  olmuş fakat “FETİH” elde edememiş evliyaullah ise, o âlemdeki tüm serbestilerine karşın, dünyadakiler ile direkt iletişim kuramazlar..

Vefat eden kişi, daha mezarda toprağa verildiği anda “ Münker – Nekir “ adında iki melek gelir, üç şey sorar. Bazıları bu sorgulamanın hemen akabinde kabirden-mezardan çıkar. Mezar ve kabir şartlar biter. Ruh, kendi âlemine veya Berzah’a geçer.

Ama, diğer büyük çoğunluk, uzun süre mezar içinde kalır. Dolayısıyla, mezar azâbı onda uzun süreli olur. Toprağa konulan, ölümü tadan her nefs, üzerine toprak atıldığını görecek.

Ama, olayı çok kısa sürede, daha mezar toprakla dolmadan dahi atlatan var. Çok uzun süre, toprak altında mezar azabında kalan da var.

Mezar âlemi başka, kabir âlemi başka,  berzâh âlemi başka!.

Mezarda; mezarın içini görüyorsun, mezarın şartlarını görüyorsun. Bu “mezar âlemi”. Belli bir süre sonra, bu mezar görüntüsü kaybolur.

Ondan sonra, cennet ve cehennemi tam olarak görmeye başlıyorsun. Oradaki durumları görüyorsun. Ve, dünyada ürettiğin bir takım melekler veya kötü mahlûklar sana zarar vermeye başlıyor. Bu, senin “kabir âlemin” oluyor.

Gördüğün rüyayı düşün! Bir rüyâda devamlı kâbus görüyorsun. Bu senin o anda kabir âlemin oluyor. Bir de, kabir âlemine  girmeden, mezardan geçtikten sonra direkt,  Berzah âlemine geçip, orada yaşayan ruhlarla birlikte olanlar var!.

İşte orası, yüksek mertebeli kişilere mahsus olan bir yer.

Ama, çok büyük bir çoğunluk, kabir âlemindedir. Hani, ya kâbus türü rüyalar gören, ya da güzel rüyalar gören kişi durumundadır.

Bu durum kıyamete kadar böylece devam eder.

Kabir âlemi,  aynen aynen rüya alemine benzer; ne var ki, kişi rüya gördüğünün  farkında değildir ve yaşamını aynen dünyada yaşıyormuşçasına değerlendirir.. 

Nasıl dünya yaşamını gerçek yaşamıs gibi algılarsa kişi  dünyada yaşarken;  ayni şekilde, kendi kabir âlemine geçen kişi de o boyutu gerçek yaşam gibi hisseder... Bu ya “Kabir Cenneti” denilen şekilde son derece huzur ve zevk verici rüyalar şeklinde devam eder; ya da “Kabir Cehennnemi” denilen biçimde  kâbus türünden son derece korkunç, ızdırap verici görüntüler içinde  sürer..    Bu devre kıyamete kadar böylece devam eder...

Kabir âlemi(Ruhlar Âlemi), “nâri boyut”tur!

Burada, kabir cenneti veya kabir cehennemi tarif ediliyor. Hakiki cennet ve cehennem değil!..

Bir de burada belli ruhâni güçler elde etmiş olanlar var,kabir âleminde.

Meselâ, veliler!

Bu yüksek dereceli veliler; yani hakikate ermiş, hakikatı yaşama durumuna girmiş; terkib değişiklikleri oluşmuş ve bu terkib değişiklikleri sonunda, kendindeki bazı ilâhî kuvvetleri keşfetmiş ve o kuvvetlerle tahakkuk etmiş olanlar var!

Bunlar, o âlemde kendi aralarında görüşürler. Bir araya gelirler, çeşitli konularda fikir alışverişi yaparlar, birbirlerine kendilerindeki değişik tecellileri anlatırlar; değişik müşahedeler üzerinde taştışmalar yaparlar.

O âlemin kendine has bazı işlemleri vardır.işlemler üzerinde de belli bir vazife taksimi vardır, bunların ileri gelenleri arasında.

O âlemde belli düzeye gelmiş, belli konular açılmış, belli noktalarda takılmış gibi kişiler vardır.

Bunların orada eğitimi yapılır. Yani onlar orada eğitilir, belli şeyler idrak ettirilmeye çalışılır. Anlayamadığı noktalar atlatılır vs. Onlarda böylece bir durumda devam eder. Yani oranın da kendine göre belli bir idare kadrosu vardır. Nasıl dünyada, 4’ler, 7’ler, 3’ler, 40’lar diyoruz! Bunun mukabili olan, oranın da kendine has bir kadrosu vardır.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Oca.2010 Çar 18:09:04sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

                        ``KABİR ALEMİNDE`` NAMAZ KILINIR MI?

 

İnsan şuur boyutu için yaratılmıştır,esas  itibariyle !

Beden boyutu bu dünyada kalacaktır,bedensel ibadetlerde bu dünyada kalacaktır.

Ölüm sonrasında bedensel boyuttaki ibadetlerin hiçbiri yoktur.Ne namaz-ne oruç-ne vs..Ama Berzah  Âleminde de Evliyaullah’ın namaz kıldığından  söz edilir ve bu bize çelişki gibi gelir.Hani kabir âleminde namaz yoktu,oradakiler şuur boyutunun namazının secdesidir.OKUma yollu oluşan bilgilerin getirdiği rùkù ve secdedir,kâbir âlemindeki!

“Valla bizim köydeki evin bahçesinde bir yatır var,bazen geliyor abdest alıyor,havluda ıslanıyor,hatta namaz kılıyor”!..

Cinlerin oyununa geliyorsun!

Kabir âlemindeki evliyaullahın kıldığı namaz “şuur boyutunun namazı”dır

 

                     

                     KABİR SUALLERİNİN

                 CEVAPLARI NASIL VERİLİR

 

Kâbirde bana, mezhebin ne, tarikatın ne, şeyhin ya da hocaefendin kim diye sorulmayıp; Allah Rasûlünün açıklamasına göre, yalnızca "Rabbin kim, Nebin kim ve kitabın ne" şeklinde sigaya tutulacağıma göre...

"Rabbim Allah" diyebilmem için, öncelikle "Kur`ân-ı Kerim’in açıkladığı Allah" kavramını çok iyi idrak edip bunun sonuçlarını hissedebilmem!. "Nebim, Allah Rasûlü Muhammed Mustafa" diyebilmem için, "Allah Rasûllüğünün" nasıl bir şey olduğunu, Hazreti Muhammed Aleyhisselâm’ın nasıl bir görev yaparak, bana ne vermek istediğini iyi anlamam ve O`nu tasdik etmem!. "Kitabım Kitabullah`tır" diyebilmem için, "Kitabullah`ı OKU`yabilmem"; ya da "Kitabım Kur`ân-ı Kerîm" diyebilmem için Kur`ânı Kerîm’in Allah indinden nâzil olmuş bir kitap olduğunu farkedip, tasdik etmem gerekir!.

Dünyada bırakıp gideceği, bir daha hiç eline geçmeyecek şeyler için, tüm zamanını harcayan insanın; akıllı ise, ölümötesi sonsuz geleceğini kurtaracak böylesine önemli bir konuyu ihmâl etmesi elbette ki bağışlanamaz bir olaydır!. Akla, mantığa aykırı hikâyeler ve safsatalara bakıp da, onları "İslam Dini" sanarak yüzünü çevirmek aydın bir insana kesinlikle yakışmayan bir davranıştır!.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Oca.2010 Çar 18:14:17sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

                                                      ``KABİR AZABI``

Belki de milyarlarca sene sürecek olan kabir âlemi yaşamında, kişi “RUH” olarak diri ve şuurlu kaldığına göre azab duymaz deniyor, öyle ise, kâbir azabı nedir ve nasıl oluyor?...

Çokça sorulan sorulardan biri de budur... Cevabını verelim...

Kişi kabirde ve kabir âleminde şuurlu, aynen dünyada olduğu gibi aklı başında bir haldedir... Kendi bedenini, çevresini de görmektedir. Mezar içindeki çeşitli haşerat, fare, yılan, çıyan vs gelip kendi yüzünü, yanağını yemeye  başladığı zaman, o bunu tamamıyle kendinin yendiği şeklinde algılayacaktır!... Zira, bütün yaşamı boyunca, o bedeni, o yüzü kendisi olarak kabullenmiş ve bu kabulleniş de olduğu gibi dalga bedenine, bilincine yüklenmiştir!..

Bu nedenle otomatik olarak olaya bu bilinçle  bakacak; ve bunun sonucu olarak da, ister istemez büyük bir azab duyacaktır!..

Bunun misâlini şöyle verebiliriz... Gün boyu bir takım şeylerden korkuyorsunuz ve derken uyuyorsunuz... Uykunuzda o sizi korkutan şeyler rüyanıza giriyor!.. Evet, fizikman bedeninize yapılan bir şey yok, ama gündüz bilincinize yerleşmiş olan o korkutucu şeyler, sizin o anki  yaşantınızı kâbusa çevirmiştir!..Rüyada duyduğun acı, beynin ruha yüklediğini gösterir... Kabir azabı dahi bu yüklenmeden dolayıdır...

Dünyada yaşarken, Allah Rasûlü’nün uyardığı tarzda çalışmalarla kendini o şartlara hazırlamamışsa; artık o ortamda kesinlikle yapabileceği hiç bir şey yoktur; içinde bulunduğu şartlara ve sonuçlarına katlanmaktan başka!.

“Kabir azabı” denilen şey burada oluşan yaşam biçimidir..

Vel bâ`sü ba`del mevt”in anlamı “öldükten sonra kıyamette dirilmek” değil; “ölümle birlikte yeni bir bedenle yaşama devam etmek”tir!.

“ Ölüm, bu bedenle kişinin alâkasının kesilmesi ve bu beden üzerindeki tasarrufunun kalkmasıdır. Ölüm yok olmak değildir.

Kişi kesintisiz olarak ruh boyutuyla yaşamına şuurlu olarak devam eder.

Kişi rüya görürken,  rüyanın içinde iken; “Ben bu rüyayı beğenmedim, biraz da başka tarz bir rüya göreyim.” diyerek gördüğü rüyayı arzusuna uygun olarak değiştirebilir mi?.. Hayır!..

Aynı şekilde, tüm dünya yaşamında beynine “Ben bu bedenim!.” düşüncesi yerleştiği için, ölümü tatma anından itibaren  bu bedenle ilgin tamamen kesildiği  halde ve ruh bedenle yaşam boyutuna geçmiş olmana rağmen,  bu fizik-biyolojik bedeni bırakıp gidemiyorsun.

 Ruhuna  yüklenmiş olan  kayıtlar; “Ben bu bedenim!.” şeklinde olduğundan, sen de cesetle birlikte diri diri toprağa giriyorsun. Üzerine toprak atılıyor ve orada kalıyorsun!..

Bu dünyada yaşadığın süreç içinde “ ben bu beden değilim! “ bilincini oluşturamadığınız sürece âkıbet budur.

Yanarak ölen biri için de, aynı şey!. Kendisini beden zannettiğinden, korkunç bir acı çekerek, bedeninin yanışını seyrediyor.

Bir rüyada boğazını kestikleri, veya vücuduna bıçak sapladıkları zaman ne hâle geliyorsun?.

Rüyada gerçekten bedene verilen bir eza cefa var mı? Hayır!.

Ama, öyle olmasına rağmen o rüyada ne hâle geliyorsun bir düşün!

Oysa olay, ruh boyutunda oluyor.

İşte kişi, kabre girdiği zaman da olay, tamamen “ruh boyutu”nda cereyan ediyor.

 

İşte mezar yaşamı da, eğer dünyada iken bu ortama karşı tedbir alınmamış ise, otomatik olarak kâbusa dönüşecektir... Uyanması mümkün olmayan bir kâbûs!..

Bu durum da dini terminolojide “kabir azabı” diye anlatılmıştır...

Gündüzleriniz ve bilinç düzeyiniz nasıl rüyalarınıza yansıyorsa ve o rüyaları değiştirmek elinizde olmuyorsa; kabir yaşantısı da onun benzeri bir şekilde, artık değiştirmeniz mümkün olmayan bir tarzda kıyamete kadar sürüp gidecektir...Ve kabirdeki bu bitmez tükenmez kabusa, azaba karşı,  şu anda yaşarken tedbir almanız ve bu durumdan kendinizi korumanız da  mümkündür ki bu yüzden “Din” gelmiştir...

 

         SORGULAMA MELEKLERİ NİÇİN HERKESE

                              FARKLI GELİR?

 

        

Nur yapılı birimler , bir beden veya şekille bağımlı olmayıp, dilediği beden şekline bürünebilir…

Nur boyutundaki cennette yaşayanların tümü, gerçekte nur yapılı şekilden beri bilinç varlıklardır; algılayanın veri tabanına göre görüntü verirler.

Kabir âlemindeki sorgu meleklerinin, herkese değişik gelmesinin de nedeni budur

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Oca.2010 Çar 18:18:57sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

                        KABİRDE AZABI KİMLER YAPICAK?

Beynin yaydığı radyasyonlar müspet ya da menfi mânâda iki tür radyasyon olarak iki tür varlık yaratır!..

Ya , insana ,tabiatına hoş gelecek sevimli gelecek varlıklar veya ters gelecek varlıklar! Kişinin arzu ve istekleri ne yönde ise, o yönde onun seveceği varlıklar meydana gelir, beynin yaydığı dalgalardan; ve gene aynı şekilde, kişinin genel yapısındaki korku ve endişeleri ne yönde ise, o yönden meydana gelir bir takım yaratıklar menfi dalgalardan!..beyin dalgalarının meydana getirdiği bu varlıklar, kişi öldüğü andan itibaren, kişinin ruh âlemi veya hayâl âlemi dediğimiz âlemde, bu kişiden sâdır olan dalgalardan meydana gelmiş olduğu için bu kişiyi sarar; ve kişi bunlardan dolayı ya azap duyar, ya zevk duyar...Âlemi berzahta; kabir âlemi dediğimiz âlemde.

 

 

                              KABİRLERDEN ÇIKMA EVRESİ

 

Kâbir âlemi yaşamında, uykuda, yaşadığınız duyguları, çok daha fazlasıyla ve çok daha yoğunluklu olarak yaşayacaksınız.

Bu durum “Sistemin kıyâmeti” dediğimiz, Dünya’nın Güneş tarafından yutulması evresine kadar devam edecektir.

Güneş Dünya’yı yutmaya başladığında; Dünya’nın manyetik alanı ortadan kalktığında, bütün insan ruhları, otomatik olarak kendilerini bizim anlayışımıza ve yapımıza göre cehennem olarak tanımlanan, Güneşin, dalga boyutlu yapısı içinde bulacaklardır…

Bu evre insanların kâbirlerinden çıkması olarak tanımlanmıştır.

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir