ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
6 Mayıs 2024, Pazartesi 00:12   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Felsefe, Din, İçsel meseleler
forum sohbet oyun basliklari
   OKYANUS ÖTESİNDEN (Din Ve Tasavvuf Soru-Cevap Chat)
 <<1 234>>
Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:03:15      OKYANUS ÖTESİNDEN (Din Ve Tasavvuf Soru-Cevap Chat)sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Bu paylaşımın konusu, Değerli bir zat`ın Amerika’daki çalışmaları sırasında, çeşitli ülkelerden arkadaşlarınla yaptığı internet sohbetleriyle ilgilidir...(Allah kendisinden Razı Olsun )

ortalama 110 civarında bilgisayarın aynı anda katıldığı “chat”=sohbetlerde,sorulan sorulara verdiği cevaplarla ve  açtığı bazı konularla,”DİN” ve “Tasavvuf” anlayışına dayalı mecâz ve benzetmelerin bilebildiği kadarını,toplumsal anlayışın müsaadesi nispetinde,gerçek yanlarıyla işlemeye çalışmıştır.

Bunlar  kişisel tespitler veya anlayışdır ki, kimseyi bağlamaz!..Ancak , okuyanlar , bu konulara böyle de bakılabiliyormuş , düşüncesini edinip ; yeni değerlendirmeler yapabilirler...

Farsçadan dilimize giren “PEYGAMBER” tâbiri de en az “tanrı “ kavramı kadar yanlış bir tâbirdir...Ve artık bu tâbirin de kullanılmasının yanlışlığını vurgulayıp; bu kelimenin kullanımdan kalkması yolunda bir düşünce oluşturdu bende Cenâb-ı Hak!..

Kur’ân -ı Kerim’de “peygamber” kelimesi geçmez!..Kur’ân ‘a göre “NEBΔ vardır; “RASÛL” vardır...Yani “NÜBÜVVET” ve “RİSÂLET” vardır...

Bir “Nebî” dendiğinde, O’nda açığa çıkan “Nübüvvet” vasfına işaret edilir..

Bir “Rasûl” dendiğinde, O kişide açığa çıkan “Risâlet” vasfına işaret edilir..

Konunun ilgili alanına göre de, Kur’ân -ı Kerim’de bu iki kelimeden birine işaret edilir.

Bu konu hayli derinlikli bir konudur; ve pek çok sır bu konuda kullanılan “peygamber” kelimesi yüzünden örtülmektedir.

İşte bu gibi pek çok konuya,Amerika’dan düzenlediğimiz internet sohbetlerimizde işaret etmeye çalışmaktayız.

Okurlarımdan dileğim, okyanus ötesinden yayınladığım görüşlerim üzerinde, objektif-önyargısız düşünmeleri ve “Sistem” anlayışına dayalı bir şekilde değindiğim önemli sırları değerlendirmeye çalışmalarıdır.

Kitap metninde sohbete katılan pek çok arkadaşın soru ve görüşleri, isimleri kullanılmayarak, “Soru” başlığı altında yazılmış; buna karşılık, verdiğim cevaplar veya anlattıklarım ise “Üstad” başlığı altında düzenlenmiştir.

İnşaâllah , “İSLAM DİNİ” tanımlamasıyla bildirilen , “ALLAH Adıyla İşaret Edilen” tarafından yaratılmış “SİSTEM ve DÜZEN “ i anlamada , bu metinler sizlere yeni bakış açıları ve yeni değerlendirmeler sağlar...

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:03:55sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

         OCAK AYI SOHBETLERİ

 

Soru

Üstadım, geçen Cuma Ahmed Kayhan Dede’de; (Merhum) dedeye gelenlerden bazıları, Türkiye’deki karışıklıkların giderilmesi için Câmilerde cemaatle kılınan namazlardan sonra Salâten Tüncina ve Âyetel Kürsî okunması konusunda Diyanet`e dilekçe verildiği ve Nuri Yılmaz`a bu konunun bizzat iletildiği söylendi.

Üstad

-Bana göre okuyanların kendileri dışında hiç bir faydası olmaz! Çünkü takdirdekiler yerine gelecek...

Soru

-Mi’râc ‘ta Âdem A.S’ın ilk yaratıldığı gibi olduğundan bahsediliyor. Bu ne anlama geliyor?

Üstad

-Âdem, ilk yaratılışı itibariyle bildiğiniz gibi Cennet’te yaradılmıştı... Yaradılışındaki orijinal haliyle... Yani kendini madde olarak, beden olarak hissetmeksizin, ”Halife” olarak demektir bunun anlamı, anladığım kadarıyla...

Soru

-Â`raf sûresi (46): Â`raf üzerinde her iki tarafı (Cennet ve Cehennem’i) sîmâlarından tanır bir takım adamlar (erler) vardır... Buradaki erlerden kimler kastediliyor Üstadım?

Üstad

-Allah nazarıyla, âlemleri ve insanları seyreden RİCÂLULLAH!

Soru

-Üstadım burada .... ve .... da var. .... Ricâlullah`ın ne olduğunu merak ediyor.

Üstad

-Allah’ı iyi tanımış olan kişilere verilen isimdir RİCÂLULLAH!...

Soru

-Ricâlullah`ın bulunduğu mertebeyi Cennet`in hiçbir boyutu olarak düşünemez miyiz Üstadım?

Üstad

-Cennet’in dışında başka bir boyut yok ki! Siz hâlâ Cennet’i bir mekân olarak düşünüyorsunuz!...Halbuki Cennet mekân değil, yaşam boyutudur!... Bunu çok iyi anlamaya çalışın!.

Cehennem bir mekândır!..Fakat Cennet ise bir yaşam boyutudur...Orada kişi kendi gelişme seviyesine göre oluşan bir boyutun sonucunu yaşar!.. anlatabildim mi?

Soru

-Yani kişiye özel bir boyut mudur Üstadım?...

Üstad

-Genel bir alanda, kişiye özel boyuttur!..

Soru

-Cehennem’in oldukça düşük bır enerji boyutuna yakın bir kavram olduğunu düşünmekteydim Yani Cennet ve Cehennem aynı boyutun farklı mertebeleri diye düşünüyordum; konuyu biraz daha açabilir misiniz,Üstadım?..

Üstad

-Cehennem güneşin manyetik çekim alanı içinde kalan ruhların toplu olarak yaşadıkları ortamdır... Orada herkes birbirini görür.. Ancak herkesin azâbı farklıdır...

Meselâ iki insan yanyanadır... Biri şiddetli diş sancısı içindedir; diğeri ise kanser acısı... Her ikisi de farklı azap içindedir... Ne var ki birbirlerinin çektiği azabın ne olduğundan haberdar değillerdir... Cehennem’de de böyle!

Cennet ise galaktik genişliğe yayılmış NUR bedenli insanların dünyada edindikleri gelişmeye göre, bâtınlarında keşfettikleri özelliklere göre, kendi boyutlarında yaşamalarıdır.... Cennet yaşamı ile Cehennem yaşamını karşılaştırmak asla mümkün değildir!..

Cehennem’dekiler oranın şartlarına göre yoğunlaşıp bir tür maddeleşmiş bedenlerle yaşamlarına sonsuza dek devam ederken... Cennet ortamına geçmiş olanlar, NUR bedenle ve edindikleri özellik kadarıyla zaman ve mekân kaydının dışında yaşarlar!..

Soru

-Cennet’te farklı boyutlar birbirlerini hissedebilir mi?

Üstad

-Cennet’te farklı boyutlar yoktur!... Farklı, boyutLARINDA yaşayan insanlar vardır!

Soru

-Farklı boyutlarda yaşayan Cennet ehlinden alt boyuttaki, üsttekini görebilir mi?

Üstad

-Alt boyuttakinin üst boyuttakini görmesinden murad şudur;

meselâ: senin benim iç dünyamı görüp hissedebilmen... Bu durum Dünya yaşamında ne kadar mümkün ise, Cennet yaşamında da o kadar mümkündür!

Dünyanın madde kavramı başkadır .. Âhiret’in başka! Rüyada da bir tür o ortamın madde bedeniyle yaşıyorsun... Esas olarak iki tür yaşam vardır... Bir mücerret=soyut yaşam; bir de bedenli yaşam... Bedenli yaşamın bir şekli ve görüntüsü vardır.... Mâhiyeti ne olursa olsun!.. Bedensiz yani mücerret=soyut yaşamda ise algılanacak bir şekil ve görüntü yoktur!.Şuûr yaşamıdır!.

Soru

-Cehennem’de herkesin azâbı birbirinden farklıdır. Fakat "Orada herkes birbirini görür.." den kastınız nedir anlayamadık Üstadım?

Üstad

-Dünyada nasıl insanlar birbirlerini görüyorlarsa, orada da herkes birbirini görür...

Soru

-Avam için, hayâl ettiği cennet boyutu, alt boyuttaki yaşantıda da hayâl dahi olsa mekân ve sûretler yok mudur?

Üstad

-Vardır! Ayrıca üsttekiler de Allah’ın kudretiyle bunu oluşturup gereğini yaşarlar...

Soru

-Cennet’te de azap var mıdır? Vuslata erip de dîdarı müşâhede edememenin azâbı?

Üstad

-Cennet’te azap yoktur!.. Herkes elindekinin en iyi olduğunu düşünüp, daha üstününden de haberi olmayacağı için hiç bir Cennet ehli azap duymaz!..

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:05:29sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

9 OCAK 1998

Üstad

-Cennet’e giden herkes orada Dünya’da edindiği kapasite kadarıyla yaşayacak, demiştik.. Eğer kişi dünyada iken bazı gerçekleri farkedememiş ise; ya da anladığını sanmış fakat gerçekten anlamamış ise; bu takdirde Cennet’te zaten onun araştırmasına girmiyecektir... Bu yüzdendir ki, dünya yaşamı içinde bir kısım gerçekleri anlamamış insanların Cennet’te onları farketmesi diye bir şey sözkonusu değildir.

Soru

-Selâmun Aleykum Üstadım. Yılbaşı ile Ramazan ayının aynı zamana denk gelmesi 99 senede bir oluyormuş. Bu olay dünyamızı etkiledi mi?

Üstad

-Hiç bir ilgisi yok!..

Soru

-Üstadım, "Dua ve Zikir"de Vâkıa Sûresinde 11.Âyet "Onlar mukarreblerdir.." deniyor ve ardından da "çoğunluğu öncekilerden bir kısmı da sonrakilerdendir" deniyor... burada önceki ve sonrakilerle anlatılmak istenen nedir?

Üstad

-Anladığım kadarıyla... Evvelkilerden murad, geçmişteki nesillerdir... Bir kısmı da bu nesildir..

Soru

-“Geçmiş nesil..” derken, neyi kastediyorsunuz Üstadım?...

Üstad

-Âdem’den önceki nesiller!.

Soru

-Ancak, Abdülkerim Ceyli, Abdülkâdir Geylâni ve İmam Mehdî.. gibi zâtların yer aldığı ve zirve noktaya varılan Âdem’den sonraki nesillerde mukarreblerin daha fazla yer alması gerekmez mi?

Üstad

-Öncekilerden; kaç bin ASIRDA ne kadar insan yaşadığından, kimlerin gelip geçtiğinden haberimiz var mı?... Dünyada insan 100 milyon senedir var... Ve o insanlık içinde kaç defa zirveye çıkıldı?... 100 milyon sene yanında 1400 senenin yeri ne?..

Ayrıca saydığın hakikati anlamış kaç kişi var yeryüzünde?.. Evliya dediklerinin, öyle sandıklarımızın acaba kaçta kaçı kozasının tanrısından kurtulup Allah nazarıyla âlemleri seyreden olabilmiş?..

Soru

-Şu anda yanımızda olan arkadaşımızın eşinin ve annesinin selamları var. Bu sene İnşâallah Hac`ca niyetlendiler. Tavsiyelerinizi soruyorlar. Allah RAZI olsun!.. diyorlar.

Üstad

-Allah haclarını kolaylaştırsın; nimetlerine erdirsin...

Soru

-Vâkıa süresi 61.Âyette "Sizi benzerlerinizle değiştirmeye(bedeniniz) ve yeni bir yapıya kavuşturmaya kâdiriz." denilmektedir. Bunun kopyalamakla da bağlantısı kurulabilir mi?

Üstad

-Hayır!.. Âyette anlatılan, ölümötesi yaşamla alâkalı... Kopyalama sadece şekildir.. Âyet ise bedenin benzeri olan ruhsal bedene işaret etmektedir.

Soru

-Üstadım!.. Yâsin /12.âyette; " ...... İmamı Mübin’de İHSÂ ettik" deniyor , İhsâ `nın İnzal ile olan farkı nedir?

Üstad

-Bilmek ile uygulamak arasındaki fark gibi... Bilmek şuurdadır... Uygulamak Ef`âl Âlemi’ndedir.. İhsa, ilimledir... İnzâl, zuhurdur..

Soru

-Âdem’den önceki nesillerde İnsan-ı Kâmil veya İnsan-ı Kâmil mertebesinde olan birimler mevcut muydu?

-İnsan-ı Kâmil`ler kaç mertebe üzerinedir?.. Aralarında nasıl ve ne kadarlık mertebe farkı vardır?..

Bu tefriki İbni Arabi’nin kitabında görmüştüm ....

Üstad

-Evet..?

Soru

-Sorum : İnsan-ı Kâmil var mı idi?

Üstad

-Benim kendi yaşadığım devirden haberim yok; sen bana Âdem öncesi nesillerden soruyorsun!!!...

Soru

-Ramazan ayı ve Kadir gecelerindeki Rahmet`in doğum anındaki etkileri bildiğimiz astrolojik etkileri değiştirir mi?

Üstad

-Değiştirmez, bildiğim kadarıyla..

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:08:17sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

10 OCAK 1998

 

Soru

-Tekvir Sûresi 7. Âyetinde "Ruhlar çiftleştiği zaman..." ne demektir?

Üstad

-Ruh yaşamı kıyâmete kadar kabir âleminde devam edecektir... Kıyâmet ertesinde Ruh bedenler yeniden o boyut şartlarına göre oluşan bir bedene bürünerek dünyadaki yaşamda olduğu üzere mahşer ortamında yer alacak ve bu bedenler Cehennem ortamında da devam edecektir.

Soru

-"Allah Âdem’i kendi sûreti üzerine yarattı"daki "sûret"ten ne anlamalıyız?

Üstad

-"İsimlerinin işaret ettiği mânâlarla"... diye anlıyorum ben...

Soru

-"Cennet ehli 120 saftır. Sekseni bu ümmetten, kırkı ise diğer ümmetlerdendir." (Hadis)

Dün akşam bahsedilen Vâkıa Sûresindeki `Bir çoğu önceki ümmetlerden, bir çoğu sonraki” âyetini (ÖNCEKİ NESİLLER) demiştiniz. Peki , bu Hadisi nasıl anlayacağız?..

Üstad

-Kemiyet ve keyfiyet meselesi...! “Cennet ehlinin çoğunluğunu AHMAK lar teşkil eder” uyarısını niye dikkate almıyorsunuz?.

AHMAK sözü ile ne anlatılmak isteniyor?... “Ahmak”; anlamadığını anlamayandır!...

Cennet ehli esas itibariyle iki tabakadır;

İrfan sahipleri... ve ahmaklar!... Yani, irfânı olmayanlar... Yani İman ehlinden olup da Allah’a iman etmemiş olanlar.

Soru

-Hepinizi OKUYORUM ama YAZAMIYORUM , bunu biraz açar mısınız ?

Üstad

-Programımda Türkçe karakterler çalışmıyordu bundan önce... Windows 98`i yükledikten sonra, Türkçe karakterlerle yazmaya başladım... Herhalde rahat okuyorsunuz artık beni?...

Soru

-“Beynine hükmedemeyen kaderine razı olur.” Buradaki beyne hükmetmekten ne anlamalıyız?

Üstad

-Düşüncelerini kontrol edemeyen... diye anlayabiliriz.

ALLAH” kitabının 13. baskısının 66-69 arasını okumanızı tavsiye ederim!..

İnsanların kafalarındaki tanrı kavramından arınmaları fevkalâde zor!...

"Allah" kelimesinin, yalnızca bir isim olduğu ise hiç farkedilmiyor!.. İsmin işaret ettiği ise, insanların kavrama kapasitesinin çok ötesinde!

"ALLAH" kitabının 13. baskısının 66-69 arasını çok çok dikkatli olarak herkesin bir kere daha okumasını tavsiye ederim...

İnsanlar detaylarla uğraşmaktan derinliğe dalamıyorlar!... Bütün kitapların son baskılarında bazı eklemeler vardır sanıyorum...

Soru

-Üstadım hurmadaki sır nedir?..

Üstad

-Hurma, beyin hücrelerinin tek girdisi olan glikozu ihtiva eden Arabistan’daki yegâne bitkidir. Orucu hurmayla açmanın sebebi de âcilen beyne glikoz göndererek onu beslemektir!

Soru

-Kur`ân ’da "Yakılacak şeyleri insanlar ve taşlar olan" ateşten bahsediyor. Buradaki ” taştan..” kasıt nedir?

Üstad

-Dünya!... Cehennem’de yanmanın iki boyutuna işaret ediliyor bu âyette...

Birinci boyut; şuursal yanma... Buna “İNSAN” kelimesiyle işaret olunuyor..

.İkinci boyut; maddesel yanma.. buna da “TAŞLAR” kelimesiyle işaret olunuyor; anladığım kadarıyla!.

Musa Aleyhisselâm’daki kudret sıfatının işareti veriliyor!.. Musa A.s, Nübüvet göreviyle zâhir ilmi üzereyken ona bâtınındaki sırların fark edilmesi amacıyla Hızır A.s. görevlendiriliyor... Hızır Aleyhisselâm’da kudret sıfatı zâhir olmaktadır...

Kişinin bâtın sırları ile tahakkuku ancak kudret sıfatının kendisinde açığa çıkmasıyla mümkündür. Musa A.S da kudret sıfatının kendisinde izhârıyla pişmiş balığı canlandırıyor... Bilmem anlatabildim mi?

Soru

-Üstadım ,Kur’ân `da Hızır A.S. için Kudret sıfatının kendisinden izhârından ziyade, "ledünnümüzden ilim verdik" diye bahsolunuyor... Deminki açıklamalarınızla bağlantısı...?

Üstad

-Ledün ilminin verilmesi ile Kudret izhârı oluşur! Kudret sıfatının zuhûru ledün ilmine bağlıdır genelde... "Ledün" kelimesinin anlamını öz’ünden gelen bir şekilde anlamak gerekir... İçten dışa bakarak...

Soru

-Cennet ehline oradaki meyvelerden ikram edildiğinde "Bu, evvelce yediğimiz şeydir". derler diye yazıyor Bakara Sûresi. Bununla ilgili açıklama yapar mısınız Üstadım.

Üstad

-"SANKİ" eki de var o Âyette...

Soru

-“Biz, emaneti yere ,göklere ve dağlara arz ettik, kabullenmediler.... İnsan kabul etti. Çünkü O, zâlim ve câhildi..." ifâdesindeki, İnsanın zâlim ve câhil olduğunu bildiren "BİZ" hangi boyuttan işarettir.?

Üstad

-Melekût boyutuna...

Dün akşam Star’da bir konuşma yapılmış... seyrettiniz mi?

Soru

-Evet arkadaşlar izlemişler..

Üstad

-Namaz Fâtiha’sız olurmuş!.. Namazda Türkçe Kur`ân okunmalıymış!

Soru

-Evet Üstadım, izledim.

Üstad

-Kadınlar aybaşı haliyle namaz kılıp oruç oruç tutarmış!

Soru

-Evet bu varmış..

Soru

-Kadınlarda cenaze namazı kılabilir, diyor..

Soru

-Ve.. ölülerimizin arkasında Kur’ân okunmazmış!..?

Üstad

-Peki bunlara cevap verebilecek kimse çıkmıyor mu?

Soru

-İzmir `de kadınlar ilk kez cenaze namazı kıldı...

Üstad

-Harika!... Türkiye’de devrimler başladı demek!!!???...

Soru

Üstad

-Evet, demek artık namazda Kur’ân ‘ın Türkçesini okuyabileceğiz?

Soru

-Öyleymiş.

Üstad

-Fâtiha’sız da olabiliyormuş namaz...!?

Evet....Sorusu olan var mı?

Namazın Kur’ân da târifi yoktur!.

Namaz Hadislere dayalı bir şekilde edâ edilir...

“Fâtiha’sız namaz olmaz” sözü de Allah Rasûlü’ne aittir!..

Soru

-Üstadım, ben dinledim. Eğer hiçbir şekilde Fâtiha’yı Arapça okuyamıyor ve bilmiyorsa, namaz kılmak istiyorsa Fâtiha`nın Türkçe mânâsını söyleyerek kılabilir . Onu da yapamıyorsa... Herhangi bir sûreyi okuyarak namaz kılabilir.. dedi.

Üstad

-Teşekkür ederim ...!

Soru

-Rüya nedir?..

Üstad

-Bu konuyla ilgili olarak “Hz.Muhammed Neyi Okudu” kitabının yeni baskılarındaki ek bölümü okudun mu? Orada geniş bir açıklama var, rüyalarla ilgili olarak!..

Soru

-Tövbe sûresi 20. ayette “iman edip hicret edenlere” kurtuluş vaad ediliyor... buradakı “Hicret”in mânâsı nedir?

Üstad

-Kişinin iki dünyası vardır!... Birinci dünyası, madde dünya; ikinci dünyası da bâtın yani iç dünyası...

Bu Âyet kişinin zâhir ve bâtın dünyasında hâkim olan tek kudretin Allah olduğuna işaret ediyor... İmanın neye olduğunu “Akıl ve İman” kitabında açıklamıştım...

"Ey İMAN EDENLER, <ALLAH>A iman edin"

deniyor; biliyorsunuz!...

Yani, iman edenlerin hayal edip varsaydıkları tanrı kavramından arınıp, "ALLAH İsminin İşaret Ettiği”ne iman etmeleri isteniyor...

Bundan sonra da onlardan talep edilen şey; varlıklarını oluşturan “ALLAH İsminin İşaret Ettiği Varlığa” hicret ederek onun gereğini yaşamaları!...

Bir kişiyi sevip onsuz yaşayamayacağını söyleyen kişi imanı reddetmektedir!. İnsanlar iman edip "Allah"a hicret etmek mecburiyetindedir; eğer iman ediyorlar ise gerçekten "ALLAH" ismiyle işaret edilene!.

Soru

-İnsan-ı Kâmil isimli eserde; “Hak denilen yüce Zât, "Allah" ismini, insana ayna yapmıştır”.. diye yazılı... Bunu açıklar mısınız?

Üstad

-İnsan, aynası olmadan kendini görebilir mi? Aynaya bakarak insan, kendini tanır!.

İnsan, Allah`ın yeryüzündeki halifesi ise; kendindeki halife olma özelliğini de bir aynada seyrederek tanımak zorundadır!..

Kişide kudret sıfatının açığa çıkması ayrı şeydir... İlim sıfatının açığa çıkması çok çok ayrı şeydir!..

Kendini tanımak, hakikatını bilmek ancak ilim sıfatının açığa çıkmasıyla mümkündür... İlim sıfatının açığa çıkması da topluma dönük olarak; Muhammed Aleyhisselâm ile gerçekleşmiştir...

Kudret sıfatı da en geniş şekliyle Deccal`da açığa çıkacaktır...!

İlim sıfatı, ancak Zâtına seçtiklerinde açığa çıkar... Kudret sıfatından daha faziletlidir!...

İlim sıfatı ise o devirde Mehdi`de de açığa çıkmaktadır!.. Bu yüzden de Mehdi, Deccal’den değerli olmuştur!...

Daha önceki kavimlerde de kudret sıfatının açığa çıkmasıyla büyük gelişmeler yaşanmıştır o toplumlarda... Medeniyet ve teknoloji olarak bizden çok daha ileri toplumlar da olmuştur geçmişte... Ama ne var ki o toplumların hiç biri Muhammed Ümmetindeki İlim zuhuruna ulaşmamıştır!

Bunun sonucunda da kudret zuhûru onların zehiri olmuş ve helâk olmuşlardır!... Bu yüzdendir ki, ilimsiz kerâmet açığa çıkarmak bütün evliyaullah nazarında aybaşı gören kadının kanı; olarak nitelendirilmiştir!.. Anlatabildim mi?

Soru

-Üstadım, geçmiş derken... Âdem Aleyhisselâm`dan önce mi?

Üstad

-Evet!

Soru

-Üstadım, Fil Sûresi’ndeki Ebâbil kuşlarını ve attıkları siccinleri açıklarmısınız?

Üstad

-Ebâbil kuşları yaşanmış bir olay olarak tarihte geçiyor... Yorumu yoktur..

Soru

-Üstadım, Rasûl, Nebî ve Peygamber kelimelerini biraz açabilir misiniz.

Üstad

-Rasûl=Elçi anlamındadır... Nebi=Görevli olarak insanları Allah Dinine davet edendir... “Peygamber”, Farsça’da “Nebi” anlamındadır ve kesinlikle kullanılmaması gereken yanlış bir kelimedir. Bu kelimeyi silin hafızanızdan!..

Soru

-Üstadım, bu gece Ilâhiyat Prof.larından birisi ilk defa elest bezmin’deki “elestü birabbikum” hitâbının ana rahminde gerçekleştiğinden bahsetti HBB de.

Üstad

-Eeee?. Ana rahminde kim kime böyle hitap edip soruyormuş? Ana rahmindeki ceninde bu soruyu cevaplayacak bilinç var mıymış?

Soru

-Üstadim, Prof. öyle söyledi...

Üstad

-Prof söyledi; dinleyenler de Prof .öyle söyledi diye kabullendi!!!...

Soru

-Dedi ki: Âdemoğullarının sulbünden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutmuştur; bu yüzden de; ruhlar evvelce yaratılmış değildir!.

Üstad

-“Ruhlar evvelce yaratılmış değildir!..” ifadesi biraz yapıştırma gibi geldi bana!..

Soru

-Nasıl yâni?

Üstad

-Söylüyor doğruyu ama, nasılını bilmeden anlamında!.

Soru

-Üstadım, Talâk sûresi 12.âyetini açıklar mısınız? “Allah yedi kat gök ve yeri yarattı... Emirleri bunların arasından geliyor..” Üstad

Bunun cevabını anlamak için, önce kafamızdaki tanrı kavramından kurtulmak gerekir...

Soru

-Dedikodu şirk midir?..

Üstad

Kimin hakkında dedikodu veya gıybet yaptığını bilmeyen, farketmeyen ise zaten “MÜŞRİK”tir!...

Karşındakinin hakikatını göremediğin sürece et kemik görüp secde etmeyen şeytan gibi olursun...

Doğru mu acaba ? Günlük yaşantı içinde nasıl farkedeceğiz karşımızdakini...? Üstelik onunla diyalog halinde iken!

Soru

-Üstadım şu anda Star TV`de "Diyanet İşleri Başkanı, kadınları Bayram Namazını birlikte kılmaya davet ediyor.." diye altyazı geçiyor.

Üstad

-Namaz kılmayı önce öğrenseler de... “Namaz” nedir onu öğretseler de...

Soru

-Üstadım, Nostradamus gelecekten nasıl haber veriyor? Dini kitap satan birçok yerde kitaplarını görüyoruz.. İlhamı cinni midir?

Üstad

-Mesajlarından ve o günkü çalışma tarzından bize intikal eden bilgilere göre cinlerle ilişkili olduğunu düşünüyorum!..

Soru

-2000 yılının cinlerle bir ilgisi var mıdır?

Üstad

-Sorunun mâhiyetini anlayamadım?..

Soru

-Cinlerin insanları kandırmak için 2000 yılına kadar süreleri olduğuna dair haberler duymustuk.

Üstad

-Benim o konuda bir bilgim yok !..

Soru

-Talâk suresi 12.Âyeti olan ; "Allah yedi kat göğü ve bir o kadar da yeri yarattı.emirleri bunların arasından geliyor" açıklar mısınız?

Üstad

-O Âyetin mânâsını Allah Rasûlü’nün sahabesi içindeki Rasûlullah’ın "âlim" diye nitelendirdiği zât olan Abbas bile "insanlar benim boğazımı keser" diyerek açıklamamışken; ben nasıl açıklarım...!!!...

İlimde o olgunluğa gelirseniz, ne anlam taşıdığını bu cümlelerin, kendiniz görürsünüz...

Soru

-Üstadım, mahşer günü ile ilgili kaynaklarda Mîzan olayından bahsediliyor...

Yani kişinin günahları ve sevaplarının tartılacağı; günahları ağırsa Cehennem’e, sevapları ağırsa Cennet’e gideceği belirtiliyor. Diğer taraftan başka kaynaklarda da kişinin günahları kadar Cehennem’de kalacağı daha sonra Cennet’e gideceği belirtiliyor. Bu ikisi aynı şey midir?.. Yoksa nasıl birleştirebiliriz..?

Üstad

-Bu olay sembolik bir anlatımdır... Kişinin yaptıklarının hesabı zaten "Allah seri-ül hisaptır" hükmünce anında değerlendirilmektedir...

Cennet’e girecek olan herkes Cehennem ortamından geçmek mecburiyetindedir... Sevapları yani onu Cehennem’in azâbından koruyacak enerjisi daha fazla ise, yanması az olur...

Cehennem’in maddi azâbından hadsiz hesapsız güçlü olanı mânevi yani düşünsel azâbıdır!. Kişi kendisine azap veren yanlışlarından arınmadıkça Cehennem’den çıkmaz!...

Meğer ki o arada kendisine ŞEFÂAT ulaşsın! Bu ulaşacak olan şefâat nedir?...

Burada farketmemiz gereken çok önemli bir husus var...!

Cehennem ortamıyla ilgili ŞEFÂAT Hadislerini hatırlayın...

“Nebî ve Rasûl ve Evliyaullah mertebelerine göre, Allah`ın izniyle Cehennem’e girer ve tanıdıklarına şefâat ederek Cehennem’den çıkarırlar..”

anlamında açıklamaları var Rasûlullah’ın.. Nedir bu olay?...

Önce Dünya yaşamından bir örnek verelim... Gerçek itibariyle Dünya Cehennem ortamı içindedir!... Ayrıca bu Cehennem ortamında herkesin yanışı da kendisine yerleşmiş olan şartlanmalar, değer yargıları ve bedene bağımlılık (tabiat) oranındadır!..

Bu gerekçeler dolayısıyla Dünya yaşamında çeşitli olaylarla birlikte yanmaya başlarsın!.. Bu, uykularında da devam eder!... Dolayısıyla ölüm ötesine de sıçrar!... Yanmana sebep olan şartlanma veya değer yargısından arınabilirsen, o takdirde yanman biter!.. Bu da ancak sendeki değer yargısının yanlış veya yersiz olduğunu bildirecek yani sana ŞEFÂAT edecek bir zâtın varlığı ve aracılığıyla olur!..

ŞEFÂAT, seni yanlış bilgiden arındırarak gerçeği idrak ettirme olayıdır!...

İnsan Cehennem’den, imanlı ise ancak şefaâtle kurtulur!.. Bunun sonucunda da Cennet yaşamına ve daha doğrusu boyutuna adapte olur... Anlatabildim mi dostlar..?

Başka sorusu olan?..

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:11:42sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

15 OCAK 1998

 

Soru

-Terâkkinin ilâ nihâye devam etmesini Teklik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?..

Soru

-Dünya’da öz benliğini bulmuş kişilerin, öldükten sonra, kendi "özüne" doğru yolculuğunun devam edeceğini ve nihâyet, tümel akıldan çıkıp, O`nda kendini, bulmuş olursun, Çıkış noktana dönmüş olursun... cümlesini biraz açar mısınız ?

Üstad

-Kendi hakikatını bilmiş kişiye düşen iş artık kendi hakikatini detayları ile tanımak ve kendisindeki özellikleri ortaya koyabilmektir... Bu da sadece dünya hayatında bitirilebilecek bir iş olmayıp, ölümötesi sonsuz yaşamı kapsayan bir konudur!..

Soru

-Efendim, âciz görüşüm şudur ki, günümüzde Allah`ın gazâbı, rahmetini geçmiştir... Olabilir mi ki... bunun sebebi düşünce kirliliği olsun!. Arafat olayından hareketle düşünürsek, beyin dalgalarımız hava atmosferi gibi dünya çevresinde bir düşünce atmosferi oluşturuyor. İnsanların genel yayınları bu atmosferin renk ve karakterini belirliyor. Düşünce kirliliği ile gazap birbirlerini karşılıklı güçlendirerek büyüyorlar. Bunun sonucunda da insanlar düşünce şekillerini değiştirerek, kanserli hücreleri yiyen yamyam hücreler gibi beşere göre güzel diyebileceğimiz bir hal oluşturabilecekler. Bu düşüncemi yerinde buluyor musunuz?

Üstad

-Genel olarak sistemin işleyişi itibariyle doğru... Ancak...Allah`ın rahmetinin gazâbını geçmesi şeklinde ifade edilen hususu bununla birleştirmemek gerekir kanaatindeyim...

Evren içre sayısız evrenlerin sözkonusu olmasının yanısıra, sayısız evrenlerin indinde varolduğu Allah ismiyle işaret edilen birinin ana hükmünü galakside toplu iğne sivrisi kadar yer tutmayan Dünya yaşamıyla bağdaştırmak, olayı koza değerleriyle değerlendirmek gibi olur diye düşünüyorum...

Soru

-Üstadım, gafletin doğal sonucunun Celâl olmasını açabilir misiniz?

Üstad

-“Gaflet”, koza içinde kalmış olmanın getirdiği; gerçeklere göre geleceğe hazırlanamama hâlidir...

Kendimizi yüzyüze gelmeye hazırlayamadığımız her gerçek, karşılaşıldığında bizim tarafımızdan “Celâl tecellisi” olarak algılanır!..

Soru

-Üstadım, Gülşen-i Râz`da sorduğunuz ve cevabını göremediğimiz hususlar var. Cabelka âlemi, cabelsa şehri, Kaf dağı, simurk nedir?

Üstad

-Benim Gülşeni Râz diye bir kitabım yok...

Soru

-Şebüsteri’nin kitabının açıklaması demek istemistim.. Özür dilerim

Üstad

-Yazar kendi düşüncesindeki bazı kavramları sembolik bazı isimlerle anmıştır... Neyi kastettiğini kesin olarak kendisi bilir...

Soru

-"Allah`a güzel bir borç verecek yok mu?" (Bakara 245)

"Eğer Allah`a ödünç verirseniz onu kat kat artırır."

Üstadım, Allah`a borç vermek nedir?..

Üstad

-Yapılan iyilik veya hizmet, sûreten falanca kişiye; fakat hakikati itibariyle onun öz boyutundaki TEK`edir... Dolayısıyla kim kime iyilik yaparsa, veya kim kime kötülük yapar yüz çevirirse, hep TEK`e yapmış olur bu davranışını!.. kanaatindeyim...

Soru

-Terkibiyet ne zaman kalkar?

stad

-Terkibiyetin sonsuza dek kalkmayacağını söyledik...

Terkibiyet ile kişinin varlığı oluşmuştur. Bu varlık kendi özünde eğer hakikatine doğru bir yolculuğa çıkarsa... Kendini Ef’âl boyutunda, Esmâ boyutunda, Sıfat boyutunda ve Zât boyutunda tanıyabilir!...

Esmâ boyutunda tanıdığı zaman şuurunda çokluk kavramı değerini yitirir...

Eğer Esmâ boyutundan Sıfat boyutuna geçerse, ilminde terkibiyet hükmü kalkar...

Zât boyutu itibariyle ise yaşayan bilir...

Esmâ boyutundaki, şuurda çokluk kavramının kalkması, kısmen terkibiyetin kalkması diye ifade edilir...

Sıfat boyutunda olanda ise terkibiyet hükmü kalmamıştır... İlminde!...

Ancak hiç bir şekilde, kesret boyutundaki yani Ef’âl boyutundaki birimsellik ortadan kalkmaz!... Yani terkibiyet hiç bir şekilde ortadan kalkmaz... Anlaşıldı mı?

Soru

-Efendimiz bir Hadisinde “Arzda Kâbe’nin 14 tane daha benzerinin olduğunu söylemektedir... “Benzer..” kelimesi ile ne kastedilmiştir?... Arz dan kastı 7 kat semâ‘mıdır?

Üstad

-Nerede bu Hadis?

Arz’dan murad Dünya’dır..

Eğer Hazreti Rasûlullah, Dünya üzerinde Kâbe’nin 14 benzerinin olduğunu söylemiş ise, biz de dünya üzerinde bu merkeze benzer 14 merkez daha olduğunu kabul ederiz... Muhakkak ki o doğruyu söylemiştir..

Bana hadisin kaynağını söyleyin... Nerede okudunuz?

Soru

-Avamın nasıl fitre vereceğini biliyoruz. Havasın fitresi nasıl olacak Üstadım..?

Üstad

-Fitre, zekâtın herkes tarafından verilmesi gereken zorunlu miktarıdır...

Soru

-Üstadım, Yokluk âlemini, bu âlemin çok geniş ve ferah olmasını, burada yaşayan halkları biraz açarmısınız?

Soru

-Fukaranın kökü olan fakr kelimesinin anlamını Hadislerden ve açıklamalarınızdan anlamaya çalışıyoruz. Ancak gurabanın kökü olduğunu düşündüğüm "garîb" kelimesiyle ilgili elimizde pek veri yok. Bu konuda burada sizden birşeyler okuyabilir miyiz?

Üstad

-“Yokluk âlemi” kavramı mekânsal bir olayı değil, boyutsal bir yaşamı anlatır...

Yokluk kelimesi, Rasûlullah hazretlerinin kullandığı "FAKR" kelimesinden kaynaklanır...

Kişi "fakr=yokluk" boyutunda kendini bulduğu takdirde onu sıkacak hiç bir olay olmaz ve hiç bir şeyden de sıkılmaz... Bu boyutta yaşayanlara tasavvufta "fukara" veya bunların daha da üstündekilere "guraba" denilir... Olay tamamıyla boyutsal=içsel yaşantıyla ilgilidir... Sembolik bir anlatımdır sizin işaret ettiğiniz..

Yaşamakta olduğu boyut itibariyle, kimseyle halleşemeyen; insanlar içinde yalnız (boyutsal olarak) kalmış; yaşadıklarını dile getirmesi mümkün olmayan Vahdet ehline verilen addır "Garîb”!.

"Fakr" Esmâ boyutuna işaret eder;

"Garib" ise Sıfat boyutunda yaşayanın adıdır...

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:14:44sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

16 OCAK 1998

 

Soru

-Rasûlullah A.S`ın “size iki emânet bırakıyorum.. Kur’ân , ehlibeyt...” demiştir buradaki "ehlibeyt"ten ne anlamalıyız?

Üstad

-"Ehlibeyt"; Hazreti Rasûlullah’ın zâhirde sulbünden gelenlerdir... Bâtın mânâsı itibariyle ise, Verâseti Muhammediyi devam ettiren ehlullahtır..

Onlar bâtıni mânâdaki hâne halkıdır!... Ehlullah, diyorum, dikkat edin “Ehlir Rab” değil!..

Soru

-Bu ehlullah aynı zamanda zâhirde Rasûlullah`ın sülbünden gelenler midir?

Üstad

-Zâhiren çoğunluğu öyledir; ama istisnalar da vardır...

Esasen ancak o genetik taban o kemâlâtı getiriyor...

Genetik veri tabanı, velayette yüksek kemâlâtlar için çok önemli...

Soru

-Namazda tahiyyattan sonra okuduğumuz Salli ve Barik’te İbrahim A.S zikrediliyor.. Hikmeti nedir?

-Üstadımın cevabı şuydu: İbrahim A.S; insanları tanrı kavramından kurtarmak için gerekli açıklamaları yapan ilk Nebidir... Tevhidin de babası..

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:16:23sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

17 OCAK 1998

Üstad

-Gelen astrolojik etkiler, aklın yönlendirmesiyle mi beyne ulaşır?... Onların değerlendirmesini şuur mu yapar?... yoksa... onlar beyin üzerinde ilgili alanlara ulaşıp, kişinin veri tabanına göre tesirlerini mi açığa çıkartırlar?... Müzikte de olaya bu yönden bakmakta yarar olduğu kanısındayım!..

Soru

-"Üç kez Cuma Namazına bilerek, kasten gitmeyenin Cenâze Namazı kılınmaz" şeklindeki Hadisini hanımlar için nasıl yorumlayabiliriz?..

Üstad

-Toplumu takmayanın toplumdan beklentisi olmaz; demektir bu...Önce Cuma Namazı nedir onu anlamak gerekir...

Yöneticinin toplumsal tebliğ toplantısıdır, Cuma Namazı!... Cuma namazı toplu olarak kılınan bir toplumsal tebliğ namazıdır.. Normal 4 rekat olan öğle namazının iki rekatı kaldırılmış ve o iki rekât yerine insanlara dini (sisteme dair) veya sosyal uyarılar yapmak üzere hutbe eklenmiştir.. Haftada bir kere bütün o yöre halkının toplanması amacıdır olay... Böyle olunca, Cuma namazına gitmeyen kişi, o toplumu ve yöneticisini yani yönetici imamını hiçe saymış olur.

Toplumu ve yöneticiyi hiçe sayanın Cenâze Namazına o toplumun da katılmasına elbette ki gerek yoktur!..

Konuları ve Hadisleri ele alırken daima o işin gayesini ve orijinal devrindeki uygulamayı esas almak gerekir... Cuma Namazına kadınlar da gider isterlerse... Yani Cuma Namazı topluluk olayıdır; ferdi olarak uygulanacak olan bir şey değil!...

Soru

-Üstadım Âyette sekiz çift olarak bahsediliyor “çift”ten murad nedir?..

Üstad

-Zâhir ve Bâtın yan.

Soru

-“Musa âsâsını taşa vurdu taştan 12 pınar aktı” Âyeti ile kastedilen zâhir ve bâtın isimler ise örnekleme yapar mısınız...

Üstad

-Zâhirde o taşın altından 12 yöne akan su fışkırmıştır... Tasavvuf ehline göre de bu Musa Aleyhisselâm’ın kendi ümmetine açtığı oniki yoldur... Yahudilerin inancı da şu anda oniki ayrı daldadır... Tıpkı müslümanların 73 fırkaya ayrılması gibi...

Soru

-Üstadım, namazdan çıkarken verilen selâm`ı biraz açabilir misiniz?

Üstad

-Namaz; kişinin beşeriyet dünyasından arınıp; Allah hakikatına yönelmesidir!... “Namazdan çıkmak” demek; tekrar insanların arasına dönmek, aralarına girmek demektir... İnsanların arasına girerken de elbette selâm verilir...

Soru

-Rasûlullah Efendimiz Mekke’de doğduğunda geçerli olan son din Hırıstiyanlıktı.. Hz. İsa, içinde geldiği dindendi, YAHUDİ idi...

Efendimizin, kendisine Risâlet görevi gelmeden Hz İsa`ya tâbi olması gerekirken pas geçtiğini görüyoruz bunun sebebi nedir?..

Üstad

-İSLÂM`dı!!!... Bir kere hıristiyanlık diye bir din yoktur ki o dine girsin... Musa`dan sonra Hz. İsa yeni bir din getirmemiş; mevcut anlayışı revize etmişti... Musevîlerin yanlışlarını düzeltmişti...

Hıristiyanlar, Hz. İsa öğretisinden tamamıyla sapmışlar ve Göktanrı ile oğlu İsa diye bir din anlayışı getirmişlerdi ki buna “Hıristiyanlık” deniyordu... Bu inancı da, HANİF idrâkında olan bir zâtın kabullenmesi elbette ki imkansızdır...

Buna karşın, kendisi İbrahim, Musa ve İsa`nın Nebî olduğunu biliyor ve onları tasdik ediyordu... Bugün de biz, Hazreti Muhammed’i, getirdiklerini tasdik ve kabul ediyor, ama müslümanlığı kabul etmiyoruz!..

Şimdi bizim, saptırılmış bir inanç olan müslümanlığı kabul etmeyişimiz, mümin olmadığımızı ve Hz. Muhammed’i kabul etmediğimizi mi gösterir?..

Üstad

-Şimdi ben size bir soru sorayım... Hepinize...

Namazda Fâtiha’yı Türkçe olarak okumak namazın ikâmesi için yeterli olur mu?..

Cevaplar

-Hayır

-Olmaz

-Hayır

-Hayır

-Evet, olur

-Hayır, olmaz.

-Hayır yeterli olmaz...

-İkâme için, okumak yeterli midir?..

-Namazdaki Âyetlerin sadece Arapça’sını okumak mânâ yönüyle değil, enerji cihetiyledir!. Bunun teyidini "Maûn Sûresi" veriyor. Mânâsını bilerek, hangi lisanda olursa olsun, yaşantıya, dolayısıyla ikâme edilmesine kapı açacaktır Üstadım..

-Üstadım, bence namazın ikâmesi beyinde yaşanılan boyutsal bir olaydır... ayrıca Fâtiha da aynı şekilde!. .. Bu yüzden kullanılan dilin önemi yoktur.

-Namazını ikame eden için böyle bir kayıtlılık yoktur.

-Bismillah ın B’ si olmadan Fâtiha olmaz..

Üstad

-Fâtiha Sûresi’nin mânâsını anlamamış olan biri, o anlamı düşünerek namazı ikâme edebilir mi?

Cevaplar

-Arapça’da cem olan mânâların bizdeki açılımı neticesinde idrâkımız da o nispette olacağından zikir hâdisesinde olduğu gibi yansıyacaktır diye anladım..

-İkâme için yalnızca Türkçe’sini veya Arapça’sını okumak yeterli olmaz. “Maliki yevmiddiyn, iyyake na’budü ve iyyake nestaıyn” âyetlerinin hem mânâ yönüyle hem de beyinde bu mânâya ilişkin kapasitenin (frekansın) açılması ve yaşanması gerekir.

-Herkes kendi açılımına göre ikâme edecektir yani her birim anlayabildiği mânâ kadarıyla ikâme edebilecektir.

Üstad

- EDÂ etmekle İKÂME etmek arasındaki fark nedir?... Bunu herkes düşünsün!..??

-Önce B.....’tan, sonra diğerlerinden cevap bekliyorum?

Cevaplar

-Üstadım, yani sistemi tamamen anlayamamış birisi edâ eder ve daha sonra o birimde hakikat kendisinden ortaya çıkınca mı ikâme etmiş olur?.

-Burada önemli olan; öz boyuttaki frekans ve titreşimin getirisi ile elde edilen açılım neticesi ile ikâme oluşmaya başlamaz mı , diye düşünüyorum ..

-Namazı edâ etmek bilfiil kılmaktır... İkâme etme ise yaşamaktır..

-İkâme eden, yalnız namazda değil, her an Fâtiha Sûre’sinin anlamını yaşıyor ve okuyordur!...

-Anlamak ve yaşamak (ikâme etmek) için en iyi hâkim olduğum dili tercih ederim.

Üstad

-Hepiniz sırayla şu soruma cevap verin, teker teker... Namazda FÂTİHA OKUMAK ne demektir?

Evet, cevapları bekliyorum...

Cevaplar

-Fâtiha okunmadan namaz edâ edilmez, namaz edâ edilmeden ikâme olmaz. Kısaca Fâtiha’nın anlamını bilmeyen namazı ikâme edemez..

-Fâtiha’nın okunma şekline göre namazı ya kılar, ya ikâme eder ya da dâimi namazda olursunuz!.

-Fâtiha, fetih kelimesinden geliyor. Hakikatin fethi!. Bu fetih ise bir anahtarla olur!. Anahtar ise, Fâtiha Sûresi’nin anlamının idrâk edilip; sonucunun şuur boyutunda yaşanması ile başlar.

-Besmele, bâtındır.. Sessiz söylenir veya yaşanır.. Fâtiha şeriâttır. Kâinatı okumak demektir. Kul, vekâleten başlar asâleten bitirir. Amin.

-Fâtiha, açan mânâsına gelir, yani açan- idrâk eden kimse fâtih olmuştur; fâtih olan da şehittir; yani Fâtiha’nın Besmelede saklı olduğunun; Besmele’ninde B harfinin altındaki nokta olduğu idrak eden birim her an namazdadır!.. Bunu da Fâtiha’daki "iyyake nabüdü ve iyyake nestâiyn"deki şifreyi çözerek elde etmiştir... yani her an o olduğu için, her birim kulluk halindedir diye düşündüm...

Üstad

-Evet diğer cevapları bekliyorum..?

Cevaplar

-Fâtiha Sûresi’nin anlamını, mânâsını bilen Maûn Sûresinin ilk iki Âyetiyle bağlantı kurmalıdır..

-Allah`a en yakın olunan hal namazdaki secde halidir... "Bismillahir rahmanirrahiym"le başlayıp; "O" dilimizde okuyorsa!... Fâtiha`sız namaz olamaz!.

-Fâtiha`nın anlamının idrak edilmesi, okunması demektir.Bu hâl Mî’râc ‘ın oluşmasını sağlar. (Her an Allah`ın varlıkta ki tasarrufunu seyir halinde olduğunun idrâkı).

-Namazda Fâtiha’nın idrak edilerek okunması, Namazın ikâme edilmesine işarettir... amaç bu olmalıdır..

-Fâtiha’yı okumak iki namaz arasındakı günahları affettirmektır..

Üstad

-S.....n cevabını hatırlıyor musunuz?

Namazın ne olduğunu ve Namazda, FÂTİHA OKUMANIN ne olduğunu iyi anlamak gerekir...

Arapça Fâtiha Sûresi’ni bilmezsen, o kelimelerin işaret ettiği mânâları bilmezsen, Fâtiha’nın mânâsını nasıl tercüme edeceksin ki, Fâtiha okumuş olasın?

Bugün Fâtiha’yı ezberleyip mânâsını düşünemeyecek kadar AHMAK bir insan varsa, ona da Fâtiha okumak zaten gerekli değildir!...

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:19:04sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

18 OCAK 1998

 

Üstad

-Hepinize Aleykum selâm...

Kimsenin bir şey soracağı yok mâdem öyle, ben soruyorum hepinize!..

Cenâze Namazını kadınlar da kılabilir mi?

Cevaplar

-Evet, kılabilir.

-Evet kılabilir ..Rasûlullah A.S zamanında olduğu gibi..

-Evet çünkü cenâze namazı bir duadır, duayı herkes yapabilir.

-Namazın ne olduğunu bilmeyen, cenâze namazını taklidi yapsa ne olur yapmasa ne olur?...

-Kurallara uymak şartıyla evet...

-Vakit namazı şartlarını yerine getirerek kılabilir.

Üstad

-Peki şimdi herkese tekrar soruyorum... Cenâze namazı nedir, niyedir, cenâze namazı kılmakla ne olur?...

Sakın ola ki DUADIR diye cevap vermeyin...

 Cevaplar

-Ölüye rahmettir..

-Cenâze namazı mevtânın son müşahedesine yardımcı olmak için kılınır. 

-Ölümü tatmış kişiye, yakınları ve dostları tarafından, imam önderliğinde son kez enerji takviyesi yapılması, kabir yaşamına geçişte mevtâya kolaylık sağlamasıdır.

 -Ölen kışı için Allah`tan af dilemektır..

 Üstad

-Evet cevapları bekliyorum... Ölülerle sohbet etmiyorum... Dirilerden cevap bekliyorum.!

Ben bu kanalı vaaz vermek için açmadım!.. Ne soru soruyorsunuz; ne cevap veriyorsunuz!..

Böyle giderse, sadece istediğim kişilerle özel ikili görüşme yaparım...

Size aktif kanal açtım, değerlendirmiyorsunuz...

Bilmemek ayıp değil..

Cevaplar

-Mürşitler ölmeden evvel ölüme hazırlarlar kişiyi, cenaze imamını da burada bir mürşit olarak düşünürsek... müridlerinin ölmeden ölümü tatmasını kolaylaştırır , anlamında algılıyoruz.

-Nasıl mezarlığa gidince ölümü hatırlıyor isek... cenâze namazını kılan da, kendi cenâze namazını kılmış olabilir...

-Son bir pozitif enerji akımı gercekleşir.

-Ölü için mağfiret talep etmektir...

-Bir yönüyle de kul hakkının kaldırılması...

 -Son defa pozitif enerji yüklemek amacıyla olabilir...

Üstad

-Cenâze namazında amaç nedir?.. Neden kılınır?...

Peki ben anladığım kadarıyla anlatayım dinleyenlere...

Mevtâ (yani ölümü takmış kişi) o anda şuurlu ve dışarıdakileri görür vaziyettedir... bunu biliyorsunuz...

Allah Rasûlü bunun böyle olduğunu söylüyor... O anda orada toplanan kişiler onun arkasından değil, gözünün önünde ona temennîde bulunuyorlar yeni ortamında zorluklarla karşılaşmaması amacıyla...

Ve hepsi de ona beyin dalgalarını yollayarak o ortamda güçlü olması için destek veriyorlar... Kişi o anda kendisine bu desteği verenleri görüyor ve seyrediyor...

Gene Allah Rasûlü’nün bir açıklaması var;

Kırk sâlih kişi, bir kişinin cenâze namazını kılarsa o kişinin günahları bağışlanır...”

Bu arada başka bir ifade daha var...

Ölen sâlih kişi ise, cenâze namazındakilere şefâat eder...”

diye... Yani buradan da anlaşılıyor ki, olayda karşılıklı bir alış-veriş söz konusudur!..Soru

-Peki sâlih kişi ile ifade edilen nedir, Üstadım?.

Üstad

-Beşerî kavramlardan arınıp bilinç boyutunda kendini bulmuş ve bilincini istediği gibi kullanarak ruhunu yönlendirebilen kişi anlamında... Tanrı kavramından kurtulup kendi hakikatını tanıyarak gereğini yaşayan... da diyebiliriz...

 Soru

-Üstadım, bu insanlara veli diyebilir miyiz?..

 Üstad

-"Veli" ismi, asker kelimesi gibi genel bir anlam taşır... Sâlih ise, asker içindeki general sınıfına örneklenebilir...

Soru

-Yâni en az mülhime nefs’te kendini bulmuş diyebilir miyiz?..

 Üstad

-Mardiye bilincini yaşayanlardır Sâlih’ler.. Yani; yedinci sınıftan, beşinci ve yukarısı..

Mülhime’de olanlar, hâlâ tanrı kavramından kurtulamamışlardır...

İnsanın hele bugünkülerin, “Allah” adıyla etiketledikleri tanrılarından arınabilmeleri fevkalâde güçtür!..

Sen, kendin veya karşındakinin ötesinde yönelecek bir varlık düşündüğün anda, tanrıya tapanlardansın demektir!.. Bunun anlamı da dinde KÂFİR dir... Yani Allah gerçeğini örten!...

Ancak, gördüğünle de asla kayıt altına alıp, O’nu sınırlama!..

Karşındakini kendinden ayrı gördüğün ve bedenine veya ruhuna bir ayrıcalık verdiğin sürece de ŞİRK içindesin; demektir...

Küfür ve Şirkten arınmamış olanın ise tanrı kavramından arınmış olması mümkün değildir... Çünkü henüz tevhid ehli olmamıştır... Hep tanrısını Allah etiketiyle bezemiş olarak kozasındaki yaşamına devam ediyor ve kendini avutuyor demektir!...

Soru

-Peki Üstadım zaten Râdiye’nin üst sınıfından Bir kişi bile o ölenin günahlarını bağışlayamaz mı? Niçin kırk kişi?..

 Üstad

-Kırk mümin diyor, kırk sâlih kişi değil!... Mümin de, sınıf sınıftır... Mümin vardır, ama hâlâ gizli şirk içindedir!... Vahdeti anlamamıştır; tanrı kavramından kurtulamamıştır...

Bizim "AKIL ve İMAN" kitabımızı yazmamıza sebep olan Âyeti bir hatırlayın bakalım... Bir kitabı, yalnızca bir Âyeti açıklamak için yazmıştık...

Neydi o Âyet:

"EY İMAN EDENLER... ALLAH`a “B” sırrıyla İMAN EDİN !.."

Soru

-Üstadım, benim anladığım kadarıyla bayanlar da cenâze kılabiliyor...

-Ben kıldım

Soru

-Üstadım... Hz.Ebû Bekr`in döneminde, zekât vermeyen kişiyi katlettirdiği olayını "Dinde zorlama yoktur" Âyeti ile nasıl bağdaştıracağız?...

 Üstad

-Zekât, kişinin içinde yaşadığı topluma karşı, kişinin toplumsal borcudur!...

Vergi vermeyeni hapse atınca, bu zorbalıktır, zorlamadır diyor musun ki?..

Devlet yapınca iyi de, Din insanlara o toplumdan kazandığının kırkta birini o toplumdaki fâkirlerle paylaş deyince mi zorbalık?!..

 Soru

-O zaman din birey için gelmemiştir Üstadım bu doğru mu?

Üstad

-Yavrum, Din; Allah Adıyla İşaret Edilen”in yaratmış olduğu sistemdir..

Sistem insan için kurulmamıştır; insan sistem içinde varolmuştur!...

Sistemdeki bir ana yasa da şudur: İnsan, başkalarını kendine tercih etmedikçe; kendisini başkalarından üstün ve ayrı gördükçe, "İnsan" olamaz ve hakikatını idrak edemez!... Bu sebepledir ki paylaşmak, en büyük insânî değerdir... Bencillik de tam anlamıyla hayvanî bir sıfattır!..

Soru

-“Ruh üretimi yoktur!” demekle ne kast ediliyor biraz açar mısınız?

 Üstad

-Âdem’in Âdem olması ve Allah`ın yeryüzündeki halife olma özelliğini kazanması ancak beynin aldığı melekî etkilerle mutasyon geçirmesi ve ondan sonra da bu mutasyonun genetik olarak nesline geçmesi dolayısıyladır... Bu konuyu TEK’İN SEYRİ kitabında yazmıştım sanırım...

 Soru

-Cennet’te herkes 33 yaşında olacak, deniyor... Bazı birimler yontulmadan şekillenmeden ancak ruhlarını üretmiş olarak hayata veda ediyorlar.. Onlar Cennet’e nasıl 33 yaş ile anlatılan kemâle erecekler..

 Üstad

-33 yaş, fiziksel olgunluk olarak anlatılmıştır... Aksine bunu şuur düzeyi olarak anlarsak, o takdirde Cennet’e giden herkesin aynı idrâk ve mertebede olması gibi bir sonuç çıkar ki, bu ne Dünya’da mevcuttur, ne de Cennet’te!..

Soru

-Üstadım, son günlerde devamlı bahsi geçen kloyn`lama (canlı kopyalama) tekniği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Üstad

-Kloynlama konusunda Londra`dayken, Londra Türk Radyosunda bir panele katılmış ve görüşlerimi orada açıklamıştım... Bunun yazılı metni İstanbul’da H..... de var... Onu ara sana bu konuda yardımcı olsun..

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:20:21sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

19 OCAK 1998

 

Üstad

-Aleykum selâm hepinize dostlar...

Dostlar Ramazanda iftar sohbetleri bir başka oluyor iftar yemeklerinden sonra herhalde?...

Şimdi Teravih Namazı, sekiz rekât mı yirmi rekât mı bir karar verildi mi acaba?..

Cevaplar

-Türkiye de bütün câmilerde yirmi rekat kılınıyor Üstadım..

Üstad

-Buna televizyonlar karar vermiyor mu?... Yoksa hâlâ Diyaneti mi dinliyorlar!?..

Soru

-Üstadım bu sene Kadir gecesi hangi güne geliyor?

Üstad

-Ramazan’ın son on gecesinde arayın buyurmuş Rasûlullah... Bu geceleri değerlendirmenizi önermek durumundayım!..

Soru

-Rasûlullah S.A.V diyor ki:

" En çok korktuğum Deccal`den başkalarıdır sizin için; Deccal`den daha çok, başka şerlilerden korkarım."

Başka şerlilerle kastedilen nedir, Üstadım?

Üstad

-Deccal açık açık tanrı olduğunu ilân ederek geleceği için, onu tanımak ilim sahipleri için hiç zor olmaz... Bu sebepten de onun fazla bir korkulacak yanı yoktur....

Kur’ân da anlatılan "ALLAH" gerçeğini idrâk edenlerin, Deccal’a inanması mümkün değildir...

Ama ondan evvel otuza yakın sahte Deccal’in; yani insanlara yanlışı doğru imiş gibi gösterenlerin geleceğinden söz ediyor ki, Allah Rasûlu, işte bu esas tehlikeli olandır, demek istiyor anladığım kadarıyla... Çünkü onlar sûreti Hak’tan görünerek insanları yanlışa sürükleyecektir.

Soru

-Bebeğin cinsiyeti döllenme anında babanın kromozomuna bağlı olarak belli olduğuna göre 120. gündeki oluşumun katkısı nedir?

Üstad

-İnsanın bütün özellikleri genetik yapıda BİLKUVVE gizlidir... Bu bilkuvve (potansiyel olarak) mevcûdiyetin açığa çıkması ise dışsal tesirlerle, yani onun dışındaki tesirlerle mümkündür... Ki buna genel anlamı ile “melekî tesirler” denilmiştir...

Bizim doğa şartları dediğimizden tutun, astronomik bütün etmenlere kadar, beynin bir organ üzerindeki tasarrufuna kadar her olay, gerçekte din ıstılâhında “melekî tesir” diye anlatılır...

Soru

-Vitir (teklemek) namazında, Türkçe dua yapılır mı ve Vitir namazı niçindir?...

Üstad

-Vitir namazının dua bölümünde içinizden geldiği gibi dua edebilirsiniz...Yatmadan önce “Tekliği” hatırlamak için

Soru

-“Mir’âc odur ki, Ölümü tadan kişi intizar vaktinde gözlerini ona diker", ne demektir?

Üstad

-Mi’râc ‘ın mekânsal değil boyutsal bir olay olduğunu “KENDİNİ TANI”kitabımızda geniş bir şekilde anlatmıştık...

Ölümü tatmakta olan kişi de boyut değiştirme durumuna girer ve tüm dikkati, dış yani bizim boyutumuzdan ayrılarak ruh boyutuna yönelir... Bu bakışın ve o boyuta yönelişinin ifadesi olabilir!..

Soru

-Ömür ve rızkın melekî tesirle oluşuma geçmesini anlıyorum; ama melekî tesirlerden önce döllenme anındaki etkiyi yerine oturtamıyorum...

Üstad

-İnsan organlarının tümünün çalışması dahi dinsel tabirle melekî tesirledir... Meselâ, “düşünme melekesi” der eskiler... Düşünme dahi melekî boyuta dair bir olaydır... Eğer bir kitabımda "MELEK"ler ile ilgili olarak yazdığım bölümü okursanız, Melek kelimesinin kapsamına giren, atomüstü boyutun tüm birimlerinin gerçekte “melek” diye anlatılmak istenen “boyut varlıkları” olduğunu farkedeceksiniz...

Dolayısıyla genetik yapının dahi bir melekî kökenli yapı olduğunu değerlendireceksiniz...

Burada bütün mesele, melek kavramını en kapsamlı biçimiyle algılamaktır sanırım...

Soru

-Üstadım, vefat olayı ile ilgili Kuranda fâile nispetle 4 tâbir var: Allah vefat ettirir, Melekülmevt vefat ettirir, Melâike vefat ettirir, Rasüllerimiz vefat ettirir, diye, fark ne?.

Üstad

-Meleki boyut, Teklik boyutu ile ef`âl âlemi arasındaki elçilik boyutudur!...

Birincide ana yapının ismi veriliyor, diğerlerinde aracı yapının ismi veriliyor, sonuncuda ise o yapının vasfından sözediliyor... Yani olay dört başı mâmur anlatılmış oluyor...Ayrıca “Rasûl” kavramını ileride daha geniş anlatacağız.

”Rasûl”lük “Tanrının elçiliği” değildir!..

Soru

-Düşünme meselesinin melekî olması bizim ruhumuzdan mı kaynaklanır yoksa onun da temelde melekî olmasından mı?

Üstad

-İnsanın veya daha geniş kapsamlı anlatımıyla varlıkta var olan herşeyin kökeni Dinde Melekî yapı olarak isimlendirilmiştir... Dolayısıyla insanın varlığı gerçekte bir melekî yapı ve özellikler toplamıdır... İnsan kendi hakikatını anladığı anda melekî boyutta kendini tanımaya başlar... Tasavvuftan amaç da insanın kendi orijinini tanıması çalışmalarıdır... Kişi kendi özüne doğru olan bu yolculuğu yapmazsa, Cennet ortamının melekî varlığı olmak yerine ruh boyutunda hakikatten perdeli olarak yaşamak zorunda kalır...

Soru

-Rasûlullah S.A.V diyor ki; "Her kim Deccal`e yetişirse ona karşı KEHF sûresinin evvelinden ve âhirinden on âyet okusun... Bu âyetler sizi onun tasallutundan korur..."

KEHF sûresinin özelliği nedir? Ve özellikle bu âyetlerin belirtilmesinin sebebi nedir?..

Üstad

-Bu Âyetler dikkat ederseniz insanın varlığa ve yaşama Kur’ân ‘ın bakış açısıyla bakmayı, Ef’âl âleminin sonsuzluğunu ve bu sonsuzluğu yaratanın ona göre ne olabileceğini anlatıyor... Deccal ise, sonlu sınırlı bir tanrı...

Bu Âyetleri okumak ,bildiğiniz gibi kelimeleri tekrar etmek demek değil!.. Anlamını idrak etmek!...

Böyle olunca, insan ister istemez Deccal’in şerrinden kendisini korumuş olur... Ayrıca... Biiznillah, ben hayatta olursam, onun Deccal olduğunu size farkettirir ve dinlerseniz beni, şerrinden sizi koruyabilirim. Çünkü benim görevim, tanrı kavramının yanlışlığını ve geçersizliğini açıklamaktır...

Soru

-Bugün için "Hamidiyet" mertebesinin; kıyâmet ve sonrası için de "Mahmûdiyet" mertebesinin mazharı olan Hz. Muhammed, cümlesinden ne anlamalıyız? Hamidiyet ve Mahmûdiyet`in farkı nedir , kıyametle ilişkisi nedir?

Üstad

-Hamid ve Mahmud kelimelerinin anlamlarını Elmalılı Hamdi Yazır ‘ın tefsirinde okursanız ilgili bölümde, bu sorunun cevabını orada bulursunuz... Burada ona giremem..

Soru

-Bir Hadis’te: “Deccal en büyük yalancıdır..”diyor... Niçin?.

Üstad

-Bir mahlûkun, bütün yaratılmışları var eden bir TANRI olduğunu iddia etmesinden daha büyük yalan olabilir mi?...

Soru

-İstanbul’dan soruldu; Allah soyut mu somut mu?

Üstad

-Algılayana GÖRE, soyut ve somutluktan sözedilir!... ALLAH İSMİ İLE İŞARET EDİLEN için soyut veya somut gibi kavramlarla söz etmek mümkün değildir!..

ALLAH ; “TEK”tir...”AHAD”dır..

Soru

-Diğer bir Hadis’te: “Deccal şehrime giremez.” diyor.. Bu, Medine şehri için: İbrahim Mekke’yi haram kıldığı gibi ben de Medine’yi haram kıldım... İbrahim’in Mekke’ye yaptığını ben Medine’ye yaptım” buyuruluyor... Ne demek?...

Üstad

-Burada çok büyük bir UYARI var gibime geliyor... Bence üzerinde durulması gereken taraf, Mekke veya Medine olayı değil; İbrahim’in ve Rasûlullah Muhammed Mustafa’nın YAPTIĞI olmalıdır!... gibime geliyor...

Soru

-Deccal`in oluşmasında etken olacak kozmik etkileri dikkate alarak ne zaman ve nerede geleceğini hesaplamak mümkün mü?..

Üstad

-Ben astrolojiden fazla anlamam... Ama Neptün’ün kova burcunda olduğu bir süreç içinde olabilir diye kulağıma ilişmişti... Neden böyle olabilir, bunu astrolojiyi iyi bilenlere sormak gerek sanırım...

Soru

-N.....hanıma mı?

Üstad

-Belki bu konuda bir fikri olabilir!?

Soru

-Kur’ân ‘da bir çok Âyette sabrı tavsiye var... Ancak Efendimiz, sabır isteyen birine... “Allah’tan belâ istedin..” demiştir... Hem tavsiye var, hem de tavsiyeye uyana uyarı var... Biraz açar mısınız?..

Üstad

-Sabredilecek şey, BELÂDIR..

Belâ olmadığı zaman zaten sabredilecek bir şey yok demektir... Eğer sen talep etmeden belâ gelmişse başına SABIRLI olmayı tavsiye ediyor; çünkü bir süre sonra devran dönecek ve sana olarak gelen o olay kendiliğinden geçip gidecektir!... Ama başında bir belâ yoksa, sakın sabır isteme çünkü sabrın sende açığa çıkması için önce belâya ihtiyaç vardır ki, bu yüzden de sen sabır istersen, belâyı davet etmiş olursun; demek istiyor...

Soru

-Bakara Sûresi’nde sözedilen,”siz sizin için neyin hayır, neyin şer olduğunu bilemezsiniz..” yolundaki ifadeyle bunu nasıl bağdaştırmalıyım?

Üstad

-Esasen, Sabır, Gâfilin kendini koruma mekanizmasıdır!...

Biz genelde, nefsimize hoş gelmeyen şeyleri ŞER olarak görürüz.. Halbuki nefsimize hoş gelmeyen şeye sabredersek, o şer gördüğümüz şey bizim şuur boyutunda kendimizi daha iyi tanımamıza yol açmak için, âmiyâne tabirle yontulmamız için başımıza gelmiş bir BELÂ dır!.. Biz o andaki şartlarımıza GÖRE o olayı şer olarak, belâ olarak nitelendirirsek de daha sonraki bir aşamada onun nimet olduğunu farkedebiliriz..

Soru

-Peki bu durumda başımıza gelen her belâyı, hatta daha genel olarak her imtihanı nimet olarak değerlendirmemiz doğru mudur?

Üstad

-Gerçekte başa gelen her BELÂ bir nimettir!.. Çünkü bir arınma vesilesidir...

Onun için İ. H. ERZURUMİ;

"Deme niçin bu böyle bak sonuna; sabreyle"!... demiştir..

Soru

-Efendimiz bir Hâdisinde “Şaban ayının ortasında oruca başlamayın...” demektedir. Açıklar mısınız...?..

Üstad

-Bu, Ramazanı onbeş gün öncesinden başlatanlara söylenmiş bir sözdür... Ramazan tam bir aydır, bu sürenin bu âdetle uzama tehlikesine binâen o gün için yapılan bir uyarıdır...

Soru

-Üstadım; Fâsık ve Fâcir kişilerin gıybetini yapmak mübahtır.. diye bir kitapta okumuştum. Bu doğru olabilir mi?

Üstad

-Tamamıyla gaflet eseri olan bir ifadedir bana göre...! Fâili hakikiyi gör ve “O”nu gıybetten uzak dur!..

Evet başka soru yoksa sizi daha fazla buraya bağlamak istemiyorum...

Katıldığınız için hepinize teşekkür ederim... Kısmetse, Ramazan boyunca her akşam sizlerle olacağız... Sonrasını sonra kararlaştırırız!

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

xxxGOKERxxx

xxxGOKERxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  11.Oca.2010 Pzt 20:22:26sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

20 OCAK 1998

 

Soru

-Kur`ân ‘da bahsi geçen Tarık yıldızı.. a) Yeryüzü Semâsı’nın dışında bir yıldız mıdır?... b) " O delen bir yıldızdır " Âyeti ile anlatılmak istenen nedir?..

Üstad

-Tarık, Cediy yıldızıdır!.. Yeryüzü semâsının dışında bir yıldızdır... Gün doğarken görünür, karanlığın ilk anında görülmesi sebebiyle karanlığı delip geçmesi sembolize edilmiştir...

Semâ insanın şuur boyutuna işaret ettiği gibi; semâdaki yani şuur boyutundaki bazı gerçekler, insandaki bilgisizlik karanlığını delip geçer anlamındadır.. Bu konuda Elmalı Tefsirinin 8. cildinde adı geçen Sûrede bilgi bulabilirsin...

Soru

-Namazda Fâtiha okumak ile namazın iki rekât oluşu arasında bir bağlantı var mıdır? İlk rekâttaki Fâtiha, fenâfillâh’a işaret edebilir mi? İlk rekâttaki secdede "YOK"luğunu yaşayan birimin, fenâ buluşuna ikinci rekâtın başındaki Fâtiha mı işaret eder?...

Üstad

-Namazda Fâtiha’yı OKUMAMIŞ olan zaten SECDE de yapmamıştır... Secde, ancak Fâtiha`nın "oku"nmasıyla mümkündür!...

Soru

-Güneş’in radyasyon büyüklüğü, görülen radyasyon kütlesinden fazla olduğu dikkate alınırsa;

Dünyayı içine almış mıdır?

Şayet kapsıyor ise .... Güneş`ten alınan can, yani enerji, madde plânımızın altında bir boyut olmuyor mu?..

Üstad

-Dünya şu an Güneş`in radyasyon alanı içindedir!... Bu yüzden de bir mânâda, biz şu anda Cehennem’de yaşıyor sayabiliriz kendimizi!...

Soru:

-Güneş`ten alınan can yani enerji, madde plânımızın altında bir boyut olmuyor mu?..

Üstad

-Oluyor!.

Soru

-Üstadım, bir Hadis’te "Soru ilmin yarısıdır." ,diğer bir Hadis’te ise "Allah sizde görülen üç şeyden nefret eder: dedikodu, malı ziyan etmek, çok sual sormak"

Yine Maide Sûresi 101. Âyet-i Kerime’de "Ey müminler!, size açıklanması hâlinde fenanıza gidecek şeylerden Rasûl`e sormayın..." denilmektedir. Bunların ışığında soru sorma âdâbı ve hassasiyeti nasıl olmalıdır?

Üstad

-İki türlü soru sormak vardır;

Birincisi, ilim öğrenmek için olan...

İkincisi, başkalarının açıklanmamış hâllerini öğrenmek amacıyla olan. buna TECESSÜS de denir... Kur’ân, “TECESSÜS ETMEYİN” diyerek; başkalarının açıklamadığı hâllerini sormanın yanlış olduğunu bildirmiş ve bunu yasaklamıştır...

Soru ilim öğrenmek içinse, insanı zirveye doğru yükseltir; tecessüs içinse batakta eritir!...

Soru

-“Cehennem’de insan kaç yaşında ölürse, o sûretle var olacaktır” görüşünün esprisi neye dayanmaktadır?

Üstad

-Ruhun ölümötesi yaşamdaki sûreti, bedenle ilişkisinin bittiği son andaki görüntüdür... Bu mahşerde de aynen devam eder!...

Soru

-Efendimiz’in ümmî oluşunun bâtınını açar mısınız?..

Üstad

-Herhangi bir varlığa tapınmayan; bununla beraber Allah sistemini de henüz okuyamamış olan anlamına olarak, “Ümmî” tâbiri kullanılmıştır.

Soru

-Işık hızını aşmak Fetih özelliğine sahip olmak anlamına gelir mi?..

Üstad

-Evet!.

Soru

-“Allah ilminde, şefâat bakımından en faziletlisi Kur`ân ‘dır.. Ne Nebi , ne Melek , ne de başkası..” Hadisini açar mısınız.?

Üstad

-İlmin en geniş kapsamlısı Kur’ân ‘dır da onun için... ŞEFÂAT konusun önceki günlerde işlemiş ve ŞEFÂAT kelimesinin anlamını açıklamıştım.... ŞEFÂATİN anlamını oturumları takip eden bir arkadaştan alırsanız olayı daha iyi anlarsınız...

Soru

-Efendimiz (A.s) Cennet’te yenen ilk yemeğin balık ciğeri olduğunu söylüyor, kastettiği acaba nedir?..

Üstad

-Onu Cennet’e gidersem anlayacağım!...

Soru

-Sûretten kasıt bildiğimiz yüz şekli midir..?

Üstad

-Hayır, mânâ sûretidir!.

Soru

-Vahdeti Şuhûd ile Şuhûdu Zât arasında ne fark vardır?..

Üstad

-Vahdeti şuhûd ile Şuhûd-u Zât arasındaki farkı anlatabilecek bir mertebede olmam için benim Şuhûd-u Zât mertebesinde, yani Zamanın İnsan-ı Kâmilî olmam gerekir... Oysa ben bir garîbim!...Ne anlarım o mertebelerden!..

Soru

-Âdem A.S’a âsi olan İblis, kıyamete kadar yaşayacak olan mı...?

Üstad

-Hayır... İblis neslidir...

Soru

-Enbiyâ Sûresinin 7. Âyeti’nde "...Bilmiyorsanız, kitap ehline sorunuz." kitap ehlinden ne anlamalıyız? Sadece Musevi ve Hırıstiyanlar mıdır?

Üstad

-Özel anlamıyla onlar olmasına karşın, genel anlamıyla bana göre “Kitap Ehli”nin anlamı; "OKU"MAYI başarmış olanlardır... Ancak onlar, sorulara, KİTABI "OKU"yarak cevap verebilirler...

Arkadaşlar tekrar ediyorum... oturum şimdilik saat 20-21 arasındadır...Daha sonra mesaj yollayarak soru sormayın, cevap verme olanağım yok... Sorularınızı oturuma saklayın... Ramazan’dan sonra oturum herhalde haftada üç kere olacak... ve saatlerini yeniden düzenleyeceğim...

Soru

-Birim ölümü tattıktan sonra nasıl oluyor da kabre konana kadar artık ait olmadığı bir boyutu görüp, duyup, algılıyor; sorgu meleklerinin gelmesinden sonra neden algı kesiliyor?..

Soru

-Kişinin başına umulmadık şekilde belâ geldi.... Veriler ışığında sabrı nasıl yaşamalı..?

Üstad

-Elinden geliyorsa o belâdan kurtulmanın yollarına başvurursun...

Elinden gelmiyorsa oturup sabreder ve bu arada da o belânın gerçekte sende hangi konuda bir arınmaya yol açacağını araştırırsın...

Soru

-Kâbe’nin kapısı... Neden hep O temsil ediliyor? Bir dostum Umre’den Kâbe’nin kapısını getirdi... Ben hediye olarak memnun oldum fakat ne mânâya geldiğini çıkartamadım?

Üstad

-Kapı bir giriş sembolüdür... Sana da o kapıdan girip içindekiyle tanışasın temennisi anlamında olsa gerek...

Soru

-Beni İsrail Nebîleri Hz. İsmail’in mi, yoksa Hz. İshak `ın soyundan mı geliyor?...

Üstad

-İncelemediğim bir konu... Beni fazla ilgilendirmediği için... Bilmiyorum...

CC sohbet icin buraya
 <<1 234>>
Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir