ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
30 Nisan 2024, Salı 05:11   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Geyik Muhabbet > Öylesine muhabbet
forum sohbet oyun basliklari
   ßu soruya tam cevap verebilecek biri var mı ??
 <<1 23>>
Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

SettembrE

SettembrE resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 00:17:54      ßu soruya tam cevap verebilecek biri var mı ??sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Namus Nedir???

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

OManolyam

OManolyam resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 00:32:43sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Berivan

"Zina suç sayılmalı" görüşündeymiş, Kadından Sorumlu yeni Devlet Bakanı...
Göreve başlarken, onu Berivan karşıladı.
Henüz 14`ündeydi Berivan...
6 aylık hamileydi.
Karnındaki çocuğun babası, kocası değildi. Onu belki sevmiş, belki bedenini gönülsüzce vermişti. Ama işte orada, derisinin altında, canının içindeydi bebek...
3 ay sonra kucağında olacaktı.
Lakin töreyi biliyordu.
Kulağı kirişte bekliyordu.
* * *
Hasan uykusuzdu kaç gecedir...
Ezberindeydi töre...
Görev, ona düşerdi.
Lakin Berivan kızıydı, canıydı. Hele şimdi iki canlıydı.
Nasıl kıyardı?
Kıvranıp duruyordu; bir yanda törenin kanlı çağrısı, diğer yanda kızının yürek ağrısı...
Ne kızına kıyabilir ne ilçenin yüzüne bakabilirdi.
Bir sabah vakti sessizce evi terk etti.
* * *
Oğluyla konuştu Berivan`ın anası Tayibet...
Oğlan iki yaş küçüktü Berivan`dan...
Abla-kardeş, Cudi`nin gölgesinde, aynı dam altında, aynı yer yatağında büyümüşlerdi.
Anadan aynı yoksulluğu emmiş, aynı cehaleti üleşmişlerdi.
Babası çekip gitmiş, anası gözünü ona dikmişti.
"Kutsal görev" onundu şimdi...
Töre, öyle emrederdi.
* * *
Cumartesi akşamı ablasıyla baş başa kaldı oğlan...
Birlikte büyüdükleri tek göz damın altında, yıllarca üstünde tepindikleri yatağın başucunda...
Akıllarından neler geçti, konuştular mı, yoksa dilleri tevekkülle zamklı mıydı, kim bilir...
Biri 14, diğeri 16 yaşındaki iki çocuğun arasında şimdi adına "Töre" denilen bin yaşında bir kin tohumu vardı;
...bir de soğuk silah...
Oğlan iki kurşun sıktı ablasına...
Biri şakağına, diğeri karnına...
Şakağına sıktığı, genç kızın beynine saplandı;
karnına sıktığı, doğmamış bebeciğin yüreğine...
* * *
Oğlan, ablasının cesedinin başından polisi arayıp "Cinayet işledim, gelin beni teslim alın" dedi.
Onu karakola götürdüler;
...ablasını otopsiye...
...anneyi, azmettirmekten adliyeye...
Ve baba Hasan, dönmedi bir daha köye...
İpi kopmuş bir tespihin taneleri gibi dağıldı ailenin fertleri...
"Namus belası" Silopi`nin alıştığı hikâyeydi.
Basın, "Bir töre cinayeti daha" dedi; arkası gelmedi.
* * *
2005 baharının son cumartesi gecesiydi.
Türkiye "Sonbaharda medeni dünyayla bütünleşebilecek miyiz"i tartışıyordu.
Yeni ceza yasası, organize suç sayılan "töre cinayeti"nin cezasını ağırlaştırıyor, "Namus cinayeti"ne ilişmiyordu.
Yeni bakan "Aile kurumunu zedeleyen zina suç sayılsın" diyordu.
Berivan, bu tartışmaları izleyemedi.
Rayları altında kalmıştı, medeniyete kalkan trenin...
Onu, yüreğinden vurulmuş bebeğiyle birlikte toprağa verdiler.
Peşinden de bizim yarın düşlerimizi gömdüler.
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *Can Dündar *
------------------------------------------------------------------------------

Türk Dil Kurumu’na göre namusun sözlük anlamı, toplum içindeki ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık, dürüstlük ve doğruluktur.Türk halkına göre, namus kavramı sadece kadınlar için geçerli...Namus kavramı kadın, kadın bedeni, kadın cinselliği ve bunun kontrol edilmesi olarak algılanmakta-
dır. Namusu öyle bir yere yerleştiriyor ki, değişmez kurban her seferinde önce kadın oluyor. Kadınların iki bacağı arasındaki bu namus, bir kere gitmeye görsün, kadının ölmesi zorunlu oluyor.Genellikle namus denince, sadece kadın akla geliyor. Erkek namusunu kadınına göre değerlendiriyor. Oysa namus dürüstlüktür, güvenilir bir dostluk ve ahlaktır.Neden sadece kadın ve kadın cinselliği üzerine bir namus kavramı oturtulmuş beynimize bence bunu tartışalım..Dünyanın hiç bir yerinde namus bizim tanımladığımız gibi tanımlanmıyor.Müslüman ülkeler hariç..Evet sizce namus nedir?....

                          alıntı

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

TuzRuhuESK

TuzRuhuESK resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 00:33:48sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Varlığın oluşumu ile doğup zamanla ve kültür farklılıkları ile değişiklikler gösteren bir DEĞER... (?) zor soru

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

SettembrE

SettembrE resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 00:58:16sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Türk Dil Kurumu’na göre namusun sözlük anlamı, toplum içindeki ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık, dürüstlük ve doğruluktur.Türk halkına göre, namus kavramı sadece kadınlar için geçerli...Namus kavramı kadın, kadın bedeni, kadın cinselliği ve bunun kontrol edilmesi olarak algılanmakta-
dır. Namusu öyle bir yere yerleştiriyor ki, değişmez kurban her seferinde önce kadın oluyor. Kadınların iki bacağı arasındaki bu namus, bir kere gitmeye görsün, kadının ölmesi zorunlu oluyor.Genellikle namus denince, sadece kadın akla geliyor. Erkek namusunu kadınına göre değerlendiriyor. Oysa namus dürüstlüktür, güvenilir bir dostluk ve ahlaktır.Neden sadece kadın ve kadın cinselliği üzerine bir namus kavramı oturtulmuş beynimize bence bunu tartışalım..Dünyanın hiç bir yerinde namus bizim tanımladığımız gibi tanımlanmıyor.Müslüman ülkeler hariç..Evet sizce namus nedir?....

 

 Güzel yazı Manolya ilk defa Hemfikirim seninle

Varlığın oluşumu ile doğup zamanla ve kültür farklılıkları ile değişiklikler gösteren bir DEĞER... (?) zor soru

Öncelikle sana sunları sorayım o zaman;

  Varlık nedir?

olusumu nezamandır?

ilk insanların zamanından bahsediyorsan eger o zamanlar namus kavramı var mıydı?

 

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

OManolyam

OManolyam resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 03:00:28sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

VARLIK ve ZAMAN

Doç.Dr. Haluk BERKMEN

  Varlık hakkında eskiden beri birçok düşünce üretilmiştir. Felsefenin temel konularından biri olan varlık konusu hakkında konuşmak demek varlık bilimi yapmak demektir ki bu bilime Ontoloji denir. Ontoloji bilimi bizim düşünsel üretimimiz olmayan alanla ilgilenir. Bizim düşünsel üretimimizle ilgilenen bilime ise Epistemoloji denir. Yani ontoloji "varlık bilimi" ise epistemoloji "bilgi bilimi"dir. Ancak, hemen belirteyim ki ontoloji ve epistemoloji birbirlerinden bağımsız değildirler. Birbirlerini etkilerler ve dönüştürürler. Yani, insan kendi dışında olanı sadece algılamakla kalmaz, aynı zamanda yorumlar.

  Töz Nedir?
  Duyularla algılanan ontolojiye ait olsa da bu algılanan, her ne ise, daima bir yorumu da beraberinde getirdiğinden epistemolojiye ait olur. Örneğin, bilim adamları gözlemlerinde uzayda yeni bir tür yıldız ortaya çıkarsalar derhal o yıldızın oluşumu veya nitelikleri ile ilgili yeni modeller üretmeye başlarlar. Gözlenen yıldız ontolojiye ait olsa da onun hakkında üretilen modeller veya yorumlar epistemolojiye aittir. Bu açıdan baktığımızda "varlık" tek tek nesneler olarak algımızın konusu olması bakımından ontolojiye, onun mahiyeti ve özellikleri hakkında yapılan yorumlar içerdiğinde epistemolojiye aittir. Nesnelerin kaynağı olan varlık alanına “
Töz” diyoruz. Töz kavramı insanın düşünce ürünü olduğundan epistemolojik bir kavramdır. Yani, biz tözü bizatihi, nesneleri algıladığımız gibi algılayamıyoruz. Tözün varlığını varsayıyoruz. Olması "gerektiği" sonucuna varıyoruz. Yani TÖZ zorunlu olarak vardır.

  Nesneler için asıl kaynak, cevher veya töz ise insanlar için asıl kaynak, Ruh`tur. Fakat ruhsal alan ile töz alanı farklı iki alan değildir. Bize, insan olarak ruh kavramı töz kavramından daha yakın geliyor. Şu halde töz ile ruh eşdeğer (birbirleri yerine kullanılabilen) kavramlardır.

  Ontolojide kalırsak şu soruya ontolojik olarak yanıt verebilir miyiz? Tözün dışında, yani varlık alanı dışında, töz olmayan farklı bir alan olabilir mi? Vereceğimiz her yanıt varlık alanına ait olacaktır. Çünkü “evet vardır” desek töz dışı bir alanının varlığından söz etmiş oluruz ki o da varlık alanına ait olur. “Hayır, tözün dışında başka alan yoktur” desek, varlık alanını onaylamış oluruz.

  Şu halde varlık alanının dışında farklı bir alan yoktur ve varlığın karşıtı da yoktur. Fakat mantıken her kavram, karşıtı ile birlikte bir çift halinde oluşur. Şu halde varlığın karşıtı olması gerekmez mi? Varlığın karşıtından söz etmek demek, onu zorunlu varlık olmaktan çıkarıp, keyfi hale getirmektir. Çünkü tek zorunlu iken iki bir seçim getirir. Bu da o ikili şeyin zorunlu olmasını ortadan kaldırır.

  İyi ve Kötü Hem Vardır-Hem Yoktur
  Biraz da epistemolojinin araştırma konularına bakalım. Epistemolojinin 3 tane araştırma konusu vardır. 1. Etik (ahlâk) konusu 2. Estetik konusu ve 3. Mantık konusu. Her üç konuya ortak bir isim vermek gerekirse “Değerler alanı” diyebiliriz.
  Etiğin yani ahlâkın temel yargısı iyi-kötü ayırımıdır. Ahlâklı kişiler aynı zamanda iyidir. Ahlâksız kişiler ise kötüdür. Estetik konusunun temel yargısı güzel-çirkin ayırımıdır. Mantık konusunun temel yargısı ise doğru-yanlış ayırımıdır. Her üç yargı ikili mantığa dayanıyor. İyinin karşıtı kötü, güzelin karşıtı çirkin ve doğrunun karşıtı yanlış. Bu karşıtlar ontolojik olarak varlıkları var mıdır? Hayır yoktur. Çünkü doğada iyi ve kötü nesneler yoktur. Bizim onlara verdiğimiz değer sonucu iyi veya kötü olurlar. Keza, doğada güzel-çirkin ayırımı da yoktur. Biz kendi kültürümüz ve şahsi bakış açımızın etkisiyle güzel çirkin ayırımı yaparız. Peki ya doğru-yanlış? Doğada ne doğru vardır ne de yanlış. Doğa vardır ve ne doğrudur ne de yanlış. Doğru-yanlış bizim aklımızın ürünü bir yargı çifti olup, yani epistemolojinin temel aletidir, aletidir diyorum, çünkü ayırımcı rasyonel aklın çalışması için mantığa ihtiyacı vardır ve yorum yapabilmek için, kısaca düşünmek için mantık kullanmak şarttır.

  Her ne kadar düşüncede ayrılan karşıt kavramlar değer içerseler de, yaşantımızı "pozitif değerler" üzerine kurmamızda fayda vardır. Yani bir seçim söz konusu olduğunda iyiyi, güzeli ve doğruyu seçmek gerekir. Böylece hem kendimize hem de çevremize yararlı ve hayırlı davranışlar içine girmiş oluruz.

  Aristo Mantığı
 
Karşıt kavramları içeren ikili mantığa Aristo mantığı denir. Bir bütünü iki ayrı parçaya ayırmaya kadim Yunan felsefesinde “dikotomi” adı verilmiştir. Bu ayırımda bir parçaya ait olan diğer parçaya ait olamaz. Kavram çiftleri için de durum budur. Bu tür bir ayırım ya karşıt veya tamamlayıcı olabilir ama üst üste, girişim halinde olamaz. Aristo mantığının en temel ilkesi özdeşlik ilkesidir. Bu ilkeye göre bir şey yalnızca kendi olabilir. Yani, A ancak A olabilir ve A’dan başka herhangi bir şey olamaz. Böylece bir bütün parçalara ayrıldığında her parça yalıtık ve bağımsız bir birim olur.

 

  Bütünsel Alan
  Varlık bütünsel bir alandır ve bu alanın karşıtı yoktur. Yani, parçalanamaz. Parçalara bölünse de bu bölümler yalıtık ve bağımsız birimler olamaz. Çünkü parçalara yalıtık ve bağımsız birimler olarak bakmak demek, parçalar arası ortak noktaların bulunmadığını ve girişim olmadığını iddia etmek demektir. Oysaki her parça diğer parçalara muhtaçtır ve var olması diğer parçalar sayesinde olur. Diğer parçalar olmasa kendisi de var olamaz.


  Hayvanlar birbirleri ve bitkilerle beslenir. Bitkiler havadaki gazla, ışıkla ve yerdeki minarelerle ve suyla beslenir. İnsanlar hepsiyle beslenir. Demek ki fiziksel olarak doğa içi içe ve girişim halindedir. Evren de öyledir. Dünyamız güneşin etrafında döner, güneş Samanyolu gök adasının içindedir. Bu gök adası da daha büyük bir sisteme bağlı olarak varlığını sürdürmektedir. Mikro dünya da aynı durumda sürekli girişim halindedir. Kuantum kuramı göstermiştir ki mikro âlemde madde denilen nesneler hem dalgadırlar hem parçacık. Yani iki zıt özellik aynı nesnede bulabilmektedir. Bu durum Aristo mantığına ters düşmektedir.

  Şu halde ileri sürülen kavram ile onun karşıt kavramının aynı anda doğru olmalarına izin vermek gerekir.Yani bir kavram hem kendi hem karşıtı olabilmelidir. Çünkü doğada, yani ontolojik alanda girişim vardır ve kesin ayırımlar söz konusu değildir. Fakat Aristo mantığında bir kavram hem kendi hem de karşıtı olamaz. Örneğin bir insan hem kısa boylu hem uzun boylu olamaz. Ancak bir diğer insana göre (göreli olarak) kısa veya uzun boylu olabilir. Aristo mantığında görelilik yerine mutlaklık geçerlidir. Oysa ki doğaya yönelik olan her kavram görelidir. Benzer şekilde, bir önerme hem doğru hem yanlış olamaz. Çünkü bu kabul özdeşlik ilkesine aykırıdır. Demek ki Aristo mantığı doğaya uygun değildir ve ontolojik alan için farklı bir mantığa gerek vardır.

  Klasik Yunan düşünürleri doğada gözlem ve deney yapmakla pek ilgilenmezlerdi. Onlar düşüncede ideal bir dünya ve ideal kavramlarla ilgilenirlerdi. Göreli olanla değil, mutlak olanla ilgileniyorlardı. Zaten, mutlaklık içeren "
ideal" sözü “idea” dan türer ki düşünce demektir. Demek ki kadim yunan felsefi doğadan kopuk idealar üzerine kurulu bir felsefe ve mantıktır. 16’cı yüzyıldan itibaren gelişen felsefe ise doğada yapılan deney ve gözlemlerden büyük çapta yararlanmıştır. Aristonun dikotomi mantığı doğanın mantığı ile uyuşmamaktadır. Doğada ayırım değil, birliktelik ve bütünlük vardır. Doğaya uygun yeni bir mantık gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.

  Hem-Hem Mantığı
  Bu mantığa “Hem-hem mantığı” diyelim. Modern fizik bilimlerine ve özellikle Kuantum kuramında Hem-hem mantığına uygun düşen önermeler bulunmaktadır. Örneğin belirsizlik ve olasılık ilkeleri hem-hem mantığına uygun ilkelerdir.


  Kuantum kuramının belirsizlik ilkesine göre bir elektronun (atom altı parçacığın) uzaydaki yerini kesin olarak bilmek istersek onun momentumu (hızı) hakkında kesin bilgiye ulaşamayız. Yani, atom altı parçacıkların yerini kesinlikle saptamak istersek belli bir anda onun fotoğrafını çekmek zorundayız. Bunun anlamı belli bir anda zamanı durdurmuş olmamızdır. Çekilen fotoğraf hep aynı anı bize gösterdiğinden fotoğraf çekmekle zaman durmuş olur. Nesneleri maddeleştirmek zamanı durdurmak yani varlığı dondurmak ve hareketi yok etmek demektir.

  Hareketi yok etmek istemiyorsak nesneleri madde olarak değil dalga olarak tanımlamamız gerekir. Çünkü dalga bir noktada yoğunlaşmış bir nesne olmayıp yaygın bir yapıya sahiptir. Her var olan nesne hareket edebiliyorsa onun dalgasal özelliğinden dolayıdır. Demek ki nesneler hem maddedir hem de dalga. Bu iki kavram ne karşıttır ne de bitişik, fakat birbirlerini tamamlayıcıdırlar. Yani nesnelerde bu iki özellik yan yana değil, üst üstedir. Biri üste çıktığında diğeri altta kalıyor ve kayboluyor. Nesneleri ya dalga veya parçacık olarak algılayabiliyoruz ama her iki özellik aynı deneyde ortaya çıkmıyor.

  An Kavramı
  Kuantum kuramına göre zaman sürekli ve ölçülebilen bir değişken değildir. Sadece süreksiz ve noktasal ‘an’ kavramı mevcuttur. İki an arasındaki süreyi doldurmak ve zamanın akış yönünü saptamak bize düşmektedir. Zaman yönü bize bırakılmış ise zamanın akış yönü geçmişten geleceğe doğru olabileceği gibi, tam aksi yönde gelecekten geçmişe doğru da olabilir. Geçmişten geleceğe doğru tek yönlü akan zaman kavramı yerine, her iki yönde akabilen tersinir zaman anlayışına varmak “Hem-hem mantığını” kabullenmemizi gerektirmektedir.

  Ontolojik olan an kavramıdır. Zaman kavramı ise epistemolojiktir. Yani, zaman kavramı bizim beynimizin ve düşüncemizin ürünüdür. Evrende ontolojik zaman peşpeşe dizilen süreksiz anlardan oluşur ama her an bir önceki ve bir sonraki ana dalgasal olarak bağlıdır. Yani zaman hem süreklidir hem süreksiz. Bu durum ancak hem-hem mantığı ile anlaşılabilir.

  Zamanın tersinmez olarak geçmişten geleceğe doğru akmasını nasıl açıklayabiliriz? Bir an önce geçmiş gitmiştir. Zaman kavramı ontolojik değil epistemolojik bir kavramdır. Geçmiş yaşamıyoruz, sadece hatırlıyoruz. Yani, belleğimizden bir imgeyi sanki varmış gibi kabul ediyoruz. Şu andaki durumla biraz önceki durumu yan yana getirdiğimizde zamanın geçmişten geleceğe doğru aktığı sonucuna varıyoruz. Yan yana getirmek dikotomi yapmaktır. Yani, Aristo mantığı ile düşünmektir. Oysaki hem-hem mantığına göre yan yana getirmek yerine üst üste getirmemiz gerekir. Hem-hem mantığı geçmişi ret etmez. Hem geçmişin hem de şu andaki durumun eşit derecede önemli olduğunu kabul eder. Şu an varsa şu anın gereği yapılırken geçmişle bağların koparılmaması gerekir. İşte, kültür ancak bu şekilde gelişir. Geçmişle bağlar koparıldığında kültür zayıflar ve çöker.

  Şu an hem geçmişten hem de gelecekten etkilenir. Her ikisinden etkilenir çünkü zaman dalgasının bir ucu geçmişe diğer ucu geleceğe bağlıdır. Şu an ise dalgayı oluşturan birçok parçacıktan bir tanesidir. Bu durumu göz önüne getirmek için bir tren katarını düşünün. Katar peşpeşe bağlı vagonlardan oluşmuştur. Fakat her vagon kendi başına bir bütündür. Katar dalgayı, vagon ise parçacığı simgeler. Biz birey olarak bir vagonda bulunuruz. Ancak vagonun içini ve dışını görürüz. Katarın kendisini göremeyiz ama onun varlığını kabul ederiz. Vagonun içinde kaldığımız sürece vagon ontolojik, katar epistemolojik birer kavram durumundadırlar.

 

  Tek’lik-Bir’lik-Vahdet
  Şu "varlık" konusuna geri dönecek olursak, varlık ontolojik, yokluk epistemolojik olmaktadır. Çünkü yokluk gözlenemez, ancak düşünülebilir. Hem-hem mantığına göre varlık hem vardır hem yoktur. Benzer şekilde Allah kavramı da hem ontolojik hem epistemolojiktir. Allah kavramına önce tenzih ile yaklaşılır. Yani, Allah ona, şuna, buna benzemez. Önce ret edilerek yokluğa ulaşılır. Bu adım epistemolojiktir. Çünkü tenzih etmek ancak akıl yoluyla olur. Gözlem yoluyla olmaz. Gözlem yoluyla ulaşılan sonuçlar ontolojiktir. Allah önce tenzihle sonra da teşbihle tanımlanır.
  Önce hiçbir var olana benzemediği söylenir, sonra da onun 99 isminden (Ema-ül Hüsnalardan) söz edilir. Demek ki, önce epistemolojik yaklaşım, sonra da ontolojik yaklaşım gereklidir. Çünkü ontoloji sayesinde Allah’ın varlığı onaylanmış olur. Allah bir töz olarak asıl cevherdir ve bölünemez. nasıl ki Töz veya Ruh zorunlu varlık ise Allah da zorunlu varlıktır. Keyfi olarak "ben inanmıyorum" demek bir bakıma kendini de keyfi varlık olarak görmek demektir. Oysa ki biz ruh-beden bütünlüğü olarak bu maddi dünyada zorunlu olarak varız. "Ben bugün yok olacağım yarın beliririm" diyemeyiz. Varlık alanı içinde yer değiştirebiliriz ama yok olamayız.


  Bu görüş bizi Muhiddin İbnül Arabi’nin Vahdet-i Vücud felsefesine götürür. Vahdet-i Vücûd felsefesi varlığın tekliği demek olup, farklı yaklaşımların yapay ayırımlar oluşturduklarını ve hakikatin teklikte aranması gerektiğini savunur. İç ile dış arasındaki birliği ve bütünlüğü vurgularken tümellerden söz eder. Tümeller, yani idealar dışta var olmayan ama insanın zihninde gerçeklikleri bulunan epistemolojik şeylerdir. Tümellerin bu iki özelliğini Vahdet-i Vücûd felsefesinde adı çok geçen Ayan-i Sabite kavramında bulmaktayız. Ayan-ı sabiteler, belirgin sabit sıfatlar veya ilahi isimler ikili doğaya sahiptirler. Hem Tanrı’nın güzel isimleri (Esma-ül Hüsna) hem de var olanların hakikatleridir.

  Demek ki, kaynak olan Töz veya Ruh veya Allah kavramı dışında her var olan ikilemle tanımlanabilir. Sadece Töz/Ruh/Allah teklikle tanımlanır. Bu tekliğe "ehadiyet" denir. Ehad, bölünemez tek olandır. Vahit ise ayırımlı tekliktir. Yani, nesneler bu dünyada tek olarak bulunabilirler. Her insan tektir ve kendinin bire-bir kopyası yoktur. Bu bakımdan her insan vahittir ama ehad değildir. Ayan-ı Sabiteler de vahittirler. Her biri kendi başına bir tümeldir ama birden fazla olduklarından ehad olamazlar.

  Ancak, onların ikili yapısı da vardır. Bu yapı üst üste binmiş bir yapıdır. Çünkü bir yüzleri Allah`a diğer yüzleri insan dönüktür. Bir yüzleri belirgin olduğunda diğer yüzleri görünmez olur. İnsanlara dönük yüzleri birtakım tümelleri belirlediğinde Allah`a ait tümeller yok olur. Peki nedir bu tümeller? Bu tümellere "kategorya" denir. Yani her nesnenin olmazsa olmaz özellikleri durumundadırlar. Töz ise bir kategorya değildir çünkü iki yöne dönük yüzü yoktur.

  Dokuz Kategori
  Dokuz adet tümelden (kategoriden) söz edilir. Bunlar: 1. Nicelik, 2. Nitelik, 3. İlişki, 4. Mekân, 5. Zaman, 6. Durum, 7. Sahiplik, 8. Hareket ve 9. İstek

  Kadim düşünürler ilk kategori olarak "Töz" kavramını ileri sürmüş olsalar da, tözün gözlenmesi mümkün olmadığından bir kategori olarak tanımlanamayacağı görüşündeyim.
  Yukarıdaki kategoriler üzerine düşünürsek aslında sayının dokuzdan daha az olduğu sonucuna varabiliriz. Öncelikle nicelik gerekli midir? Her var olan vahit olduğundan "nicelik" insan ürünüdür. Bir fabrikada aynı nesneden binlerce aynı nesne üretebiliriz. Ama, doğa böyle davranmıyor. Her var olan biraz farklı var oluyor. Aynı ağaçtan toplanan elmalar birbirlerinin tıpatıp eşiti değildir. Sadece birbirlerine benzerler. Şu halde "nicelik" bir tümel değildir. Ama pratik olarak bizim düşüncemizle üretilebilir. Matematik sayılar da insan üretimidirler. Onlar da epistemolojik kavramlardır.

  Bir de hareket ve zaman kavramlarına bakalım. Zaman ve hareket birbirlerinden bağımsız tümeller değildir. Biri olmadan diğeri var olamaz. Klasik fizikte onlar ayrı kabul edilseler de Kuantum fiziğinde ayrı değildirler. Çünkü Kuantum kuramına göre zaman sadece statik anlardan ibarettir. Şu halde ya hareket veya zaman kategorisini kabullenmek yeterlidir.

  İstek de bir tümel olup olmadığı tartışılır. Çünkü istek insan ürünüdür. Ontolojik değildir. Doğa istemez, nasılsa öyledir. Ama, doğa var olmayı ister. Bu bakımdan varlık varsa istek de olmalıdır. Varlık ise bir kategori değildir. Çünkü bir idea değildir. Varlık ontolojiktir. Eğer varlık zorunlu olarak varsa diğer kategoriler (tümeller) keyfi veya "olası" duruma dönüşürler. Olasılık bir çeşit kategorilerin zorunlu yönüdür. Yani "olasılık" hem ontolojiktir, hem epistemolojik. Ontolojiktir, çünkü gözlenir. Epistemolojiktir çünkü hesaplanır.

  Demek ki olasılık var olanların zorunlu bir özelliğidir. Var olanlar zorunlu olarak var değildirler sadece varlık zorunludur. Var olanlar valığın titreşimlerinden veya yerel yoğunluklarından ibarettirler. Yoğunluk farkları farklı nesnelerin oluşumuna olanak sağlarlar. Ama bu olanak zorunlu olduğundan, farklı nesnelerin ortaya çıkması da zorunludur. Şimdi neden doğada birbirine tıpatıp aynı iki nesnenin oluşmadığını anlamış ve açıklamış oluyoruz.

  Görelilik Zorunludur
  Farklı nesnelerin ortaya çıkması sonucu görelilik de zorunlu olur. Çünkü iki nesne aynı ise tepkileri de aynı olur. Yani doğa makina gibi tek tür üretim yapmaya başlar. İki farklı nesne tıpatıp aynı olmadıklarından birinin algısı diğerinden farklı olmak zorundadır. Böylece görelilik ortaya çıkar. Görelilik kuramında zaman ve mekân nesnenin hızına göre değişir. Bu da gösteriyor ki hız kavramı (kategorisi) esas alınırsa ne zaman ne de mekân kategorisine gerek vardır. Fakat hız görelidir. Neye göre veya kime göre hızlı veya yavaş?

  Görelilik en ez iki adet nesne veya gözlemci gerektirir. Tek bir gözlemci kendinden başka bir şey gözleyemeyeceğinden onun tek bir varlığı olabilir. Fakat var olmak için istek de gerekli olduğundan varlık varlığını sürdürmek için zorunlu olarak çokluğu oluşturmuştur. Bu bakımdan Kuran`da "Küntü kenzen" ayeti vardır ve Allah`ın kendi varlığını sürdürmesi için bilinmek istediği yazılıdır. Burada, dikkat edin, "istek" vardır. Sonsuz ve bütünsel varlık, varlığını sürdürmek için kendine ait fakat birey olan ve bir miktar kendi isteği bulunan çokluğu yaratmak zorunda kalmıştır.

  Cüzi ve Külli İrade
  Her var olan nesne bir miktar "istek" sahibidir. Bu duruma "cüzi irade" denir. Yani, parçanın isteği veya iradesi olmalıdır. Ehadiyetin iradesi ise kendi varlığını sürdürmekten ibaret olup bu isteğe "külli irade" denir. Demek ki, var olanların var oluş nedeni bütünsel varlığın varlığını sürdürmektir. Onun için her var olan varlık alanında bir süre vardır ve bir süre sonra ehadiyet alanına geri döner. Ama tümüyle yok oluş yoktur. Sadece enerji yoğunluğunda değişiklik ve dönüşüm vardır. Madde olarak yoğun enerji şeklinden daha ince ruhsal enerjiye dönüşür. Ama o ruhsal enerji varlığını sürdürmek için yeniden yerel yoğunluklar oluşturarak madde denen yapıların oluşumunu sağlar. Bu döngü sürekli ve aynı zamanda kesiklidir. Yani bitmez ama her var olan bir diğer var olandan farklıdır. Bu bakımdan varlık hem süreklidir hem süreksiz. Çelişkiye düşmeden anlayabilmek için Hem-hem mantığını kullanmak gerekir.

  İkili Mantık Çelişki Yaratır
  İkili mantık içinde kalanlar bu konularda çelişkiye düşerler. İkili düşündüklerinden varlık varsa yokluk da olmalıdır sonucuna ulaşırlar. İyilik varsa kötülük de olmalıdır derler. Hem-hem mantığına göre her davranış hem iyidir hem kötü. Birine göre iyi olan bir diğerine göre kötü olabilir. Örneğin bankaların kişilere borç vermesi hem iyidir hem kötü. İyidir çünkü bu sayede insanlar eksiklerini tamamlarlar. Kötüdür çünkü insanları daha çok harcamaya ve daha çok istek içinde bulunmaya iterler. Eğer istekler külli iradenin (varlığın) var olması yönünde ise mesele yok. Ama kişilerin bencil isteklerini tatmin yönünde ise varlığın varlığını sürdürmesine hizmet etmeyeceğinden sorun oluşturur. Fakat, Hem-hem mantığı içinde isek kişiler de bütünsel varlığın parçası olduklarından, kendilerine dönük kişisel istekler de bir bakıma bütüne yarar.

  Tümel Olanın Birimleri
  Yerel olarak bakarsak ayırımlı değerler oluşur. Tümel olarak bakarsak bu değerler yok olur. Ne demek yok olur? Tümellerin insani yüzleri kayb olur, yerine Tanrısal yüzleri belirir, demek. Yani kategoryalar kaybolur, Esma-i Hüsnalar belirir. Bunlar da Tanrı`nın güzel isimleri olduğundan her olayda Tanrı isteği olduğu anlaşılır. İşte, bu yüzdendir ki "
Allah`ın isteği olur" denmektedir. Bu istek de insan isteği gibi olsa da tüm insanları kapsar. Çünkü her bir insan o tümel enerjiden oluşmuş küçük bir parçadır. Tümel enerji bu parçalar arasında ayırım yapmaz. Çünkü hepsi kendine ait, eşit derecede önemlidir.
  Varlığın tek isteği ayırımsız olarak varlığını sürdürmektir. Bunun için farklılık gibi görünen ayırımlara yerel olarak izin verir. Temelde herhangi bir ayırım söz konusu değildir.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

SettembrE

SettembrE resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 04:27:21sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

 

 

Manolya Manolyaaaa kendi yorumlarını yapsaydın da bende ardına Yorumlarımı ekleyebilseydim keşke bu coppy past yapılmıs yazıları zaten istedigimizde Google amcadan okuyabiliyoruz Önemli olan yorum deilmi

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

TuzRuhuESK

TuzRuhuESK resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 07:03:52sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
·SettembrE· :

Türk Dil Kurumu’na göre namusun sözlük anlamı, toplum içindeki ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık, dürüstlük ve doğruluktur.Türk halkına göre, namus kavramı sadece kadınlar için geçerli...Namus kavramı kadın, kadın bedeni, kadın cinselliği ve bunun kontrol edilmesi olarak algılanmakta-
dır. Namusu öyle bir yere yerleştiriyor ki, değişmez kurban her seferinde önce kadın oluyor. Kadınların iki bacağı arasındaki bu namus, bir kere gitmeye görsün, kadının ölmesi zorunlu oluyor.Genellikle namus denince, sadece kadın akla geliyor. Erkek namusunu kadınına göre değerlendiriyor. Oysa namus dürüstlüktür, güvenilir bir dostluk ve ahlaktır.Neden sadece kadın ve kadın cinselliği üzerine bir namus kavramı oturtulmuş beynimize bence bunu tartışalım..Dünyanın hiç bir yerinde namus bizim tanımladığımız gibi tanımlanmıyor.Müslüman ülkeler hariç..Evet sizce namus nedir?....

 

 Güzel yazı Manolya ilk defa Hemfikirim seninle

Varlığın oluşumu ile doğup zamanla ve kültür farklılıkları ile değişiklikler gösteren bir DEĞER... (?) zor soru

Öncelikle sana sunları sorayım o zaman;

  Varlık nedir?

olusumu nezamandır?

ilk insanların zamanından bahsediyorsan eger o zamanlar namus kavramı var mıydı?

 

Varlık : Allah ın yaratışı desem daha açık olur herhalde. Hz. Adem ve ve Hz. Havva` nın yaratılışına dayanır herhalde oluşumu. Evet, ilk insanların zamanından bahsediyorum. Bunu nereden çıkardığıma gelirsek; kelime anlamını araştırırken öğrendim ki bu NAMUS dediğimiz kavram Tevrat` ta da geçiyor, İncil` de de geçiyor Kuran-ı Kerim` de de geçiyor. Tekrar belirtiyim, öğrendiğim kadarıyla. Eee düşününce demek ki bu insanların düşünüpde " hadi bunun adı da namus olsun " diyerek buldukları bir şey değil. Hz. Adem ve Hz. Havva zamanında dahi belirli bölgeleri örtünme söz konusu ise, evet o zamanlarda vardı.

Namus örtünmek mi dersen tabi ki hayır. ( Örtünmekten kastım zamanında ki belirli noktalar ) Namus; özel olanı saklamak, kollamak, korumak, özel olarak özel olanla yaşamak derim. Benim aklımdaki namus kavramı bu.

O kadar yazıyoruz, sen de kendi düşüncelerini paylaş bari = )

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

prangaxxx

prangaxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey
ozel karakter ile sohbete katil
sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 19:34:37sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

 

Zekice acilmis bir baslik ve soruya TAM cevap istenmis :)

Oysa ki; Soruyu soran kisinin BEKLEDIGI cevaptir TAM cevap. Ve ben, o beklenen TAM cevabi verecek kisi degilim cunku o cevap sizde saklidir. Bu bilincle sadece kendi fikrimi aciklamak icin bir yorumum olacak.
 
Bu baslik acilirken basliga yazilacak yorumlar bile az cok tahmin edilmistir bence.
Ama konu cok guzel.
 
Baslik icerigindeki roportajlara iyice dikkat edilmesi gerektigini ve ona gore yorumlarda bulunulmasi gerektigini dusunuyorum.
 
Aslinda oradaki ortalama 20 kisiye yoneltilen bu soru halkin buyuk kesimine yoneltilmis bence. Ve halkimizin cogunlugunu olusturan aile yapisinda "NAMUS" kelimesi KADINA mal edilmis.
 
Orada bir roportajda bir adam soyle bir yorumda bulunmus;
 
NAMUS kaybedilirse geri alinmaz...
(para kaybederseniz tekrar kazanabilir , bunu geri alabilirsiniz diye de eklemis)
 
NE DOGRU BIR CUMLE...
 
Buradan yola cikalim ve NAMUS kavraminin KADIN ve ERKEK uzerindeki duruslarina goz atalim.
 
Bir adam dusunun ticaret yapan ve ticaret yaparken her turlu ahlaksizligi normal goren, diger insanlarin maddi manevi hicbir degerine saygi duymayi bilmemis ve ogrenmeyecek bir insan... Soylediklerine kendisi bile artik inanmayan... Cikarlari ugruna herseyi, herkesi gozunu bile kirpmadan harcayabilecek bir insan...
En yakin cevresindeki insanlarin dahi onu gordugunde zarar gormemek icin her turlu tedbiri aldigi bir insan.
Iste bu insan dogarken ona verilen NAMUS kavramini, buyurken kaybetmistir... Cunku ona dogarken verilen insan olma erdemidir NAMUS.
 
Bu tur bir insanin yuzune baktiginizda bile raharsiz olursunuz, uzak durmaniz gerektigine karar verirsiniz. Hani denilir ya " birseyler beni rahatsiz etti" diye... Rahatsiz eden o kiside olmayan NAMUS kavramidir aslinda.
NAMUS kavrami ise aslinda insanla beraber var olmustur yani ya insanca dusunursunuz ya insan disi NAMUSSUZ bir varlik olunur ki, bu hayvanlardan cok asagilik bir durumdur...
 
Bu kisi NAMUS kavramini kaybetmistir ve bir daha geri alamaz bu kavrami...
 
Bir erkek daha dusunelim;
calismiyor ama kadini ust duzey yoneticilik yapiyor veya temizlige giderek para kazanip ona ihtiyaclarini aliyor. Ve adam bos zamaninin coklugundan olacak ki baska bir kadinla ask yasiyor.
Alin size bir NAMUSSUZ daha...
 
Bu defa bir kadin dusunelim;
Esi agir veya hafif bir iste calisiyor, kadin evinde oturuyor. Ve cocuklari olsun 1 tane (senaryo gibi gorunsede bunlar hergun yasaniyor ve cok defa cinayetle bitiyor)
Kadin zaman icinde bir sevgili buluyor kendisine. Ya alisveris yaptigi bir yerdeki gorevli olur bu ya bir cafe`nin garsonu olur veya bu yuzyilin en buyuk, en yaygin bulusu olan internetten olsun bu sevgili... Ve adamin is saatlerinde sevgilisini eve atiyor, veya adamin evine gidiyor diyelim...
 
Simdi birisi bana NAMUStan bahsedebilir mi??? Veya insandan???
 
Peki ya bu NAMUS geri alinabilir mi? HAYIR...
Fis takilmis dugmeye basilmis o ampul yanmaya baslamistir... Artik o yanmis bir ampuldur... Ve bu insanin hayati bu yaniklar ustune yeni yaniklar eklemekle gececektir... Ve sonuclarina katlanma asamasinda da en kolay yolu sececek;
Insana, topluma,kadere ve nihayet Allah`a kufredip duracaktir...
 
Tum orneklerim icin ;
 
Sorumlu kim?
 
Yaradan mi?
 
Elbette hayir... Sorumlu boyun egemedigi arzulari... YANI KENDISI...
 
VE CEZASINI YINE KENDISI CEKECEKTIR
(yuzune bariz bir sekilde yerlesen "namussuz" cizgileriyle yeni karsilastigi her insana bu mesaji istesede istemesede verecektir)
Orneklerim coktur ama yazmaya ne yer ne zaman yeter...
 
Sadece son olarak sunu soyleyebilirim;
 
Namus kavrami cinsiyetsizdir ama ERKEK ve KADIN baska canli turleridir benim dusuncemde her ikisindede hem mantik hem duygular cok baskadir...
Bir erkek bir kadini bir kadin da bir erkegi asla anlayamaz... ANLAYAMAYACAK.
Cunku hicbirisi bir digerinin yerinde OLAMAYACAK.
 
Dolayisiyla toplumsal dusuncede bir erkegin "NAMUS" u kadina yuklemesi Bir kadininda "SEREF" i erkege yuklemesi kacinilmazdir
.
Oysa benim dusuncemde hepsinin toplami INSAN OLMA gereklerini yerine getirmek veya bundan cesitli bahanelerle kacinmaktan baska birsey degildir.
 
(hicbir sekilde alinti degildir)
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

SettembrE

SettembrE resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 20:37:15sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Namus örtünmek mi dersen tabi ki hayır. ( Örtünmekten kastım zamanında ki belirli noktalar ) Namus; özel olanı saklamak, kollamak, korumak, özel olarak özel olanla yaşamak derim. Benim aklımdaki namus kavramı bu.

Herkezin aklında ki namus kavramı tabiki ayrı ayrı olucak ancak namus diye hitap edilen kelimenin sadece bu olgugunu düşünmüyorum ben. namus diyince neden akla sadece cinsellik & kadın gelir bunu algılıyamıyorum bir Türlü ....

pranqaxxx güzel Örnekler vermişsin eline saglık en azından Namus kavramının Erkekler için de olabilecegini ve sadece cinsellik olmadıgını vurgulamıssın. ama basta söledigin gbi tam cevaptan kastım aslında bnm cevabımı vermeniz için deildi sadece (videoya göre konusuyorum suanda ama genelde de öle) namus kelimesinin anlamını bilmeden insanlara namussuz gibi haksız atıflarda bulunulabiliyor. namus kelimesini Çok kullanıyoruz tüm ülkelerden çok hemde ama soru sormaya gelince apışıp kalıoruz oratada olmayan bi kavram üstüne neden bu kadar haksız atıf oluyor anlam veremiyorum. Tam cevap derken deki kasıtım buydu aslında ..

yorumlarında begenmedigim bir nokta oldu ve bunu sölemeden gecemicem..

NAMUS kaybedilirse geri alinmaz...

(para kaybederseniz tekrar kazanabilir , bunu geri alabilirsiniz diye de eklemis)
 
NE DOGRU BIR CUMLE...
 
Bir kavramı nasıl kaybeder? nasıl kazanırız? kime göre kaybederiz? kime göre kazanırız?
Çogu insana göre sadece cinsellik olan bi kavramsa bu Özellikle ...
 
 
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

prangaxxx

prangaxxx resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey
ozel karakter ile sohbete katil
sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  31.Mar.2010 Çar 20:51:43sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

 

o cumle senin verdigin linkte vardi ve saniyorum orta yasli veya yasli bir adam soylemisti.

Dogruluguna katilmam elbette sadece cinsellik paralelinde degil. Verdigim orneklerde ve sonuc cumlemde yer aldigi gibi kadin erkegi, erkek kadini suclar

Birisi seref faktorunu ortaya atarken digeri namus faktorunu ortaya atar.

senin sordugun soruyu ve varmak istedigin noktayi su an daha iyi anliyorum. Peki bu toplumun cocuklarini gozunun onune getirir misin?

Erkek cocuklar donsuz dolasabilirken kiz cocuklar asla dolasamazlar cunku ailesi bile kiz cocuga cok fazla yuk yukler namus konusunda. Ve ayni sekilde cok fedakarlik beklerler. bu yapidaki toplumlarda zaten kiz cocuk 10-0 yenik baslar musabakaya.

ZOR istir kadin olmak kisaca :)

konu uzar gider ve guzel bir konu...

 

CC sohbet icin buraya
 <<1 23>>
Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir