|
R--O-M-E-O
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Kas.2010 Çar 23:31:37 Mutluluğun Sırrı |
|
Dünyadaki insanların hepsi için hayatın daha yaşanılır hale gelmesi için mutluluğa sahip olması gerekiyor, ve bütün dünya mutluğun sırrını arıyor. Bende insan olduğum için bende araştırdım mutluluğun sırrı nedir? Aklımıza bir çok neden gelebiliyor.. Parayla hiç bir alakası yok. Araştırmalara göre fazla paraya sahip insanlar mutlu insanlar değil de daha çok mutlu gözüken mutsuz insanlarmış ki bende böyle düşünüyorum. Peki zeka mutluluk getirir mi? Hiç alakası yok.. Ya gençlik.. " Ah bi genç olsaydım başka bir şey istemezdim" cümlesini çok duymuştursunuz.. O cümlenin söylendiği an ki ruh hali önemlidir. Çünkü yaşlıların gençlere göre depresyona daha az meyilli oldukları kanıtlanmış bir gerçektir. Hava durumunun mutluluğu etkilediğine hepimiz inanırız sanırım ama sürekli yağmur yağan bir sehrin insanlarının sürekli güneşli havaya sahip şehrin insanlarından mutsuz olmadığı da kanıtlanmış bir gerçektir.
Ülkemiz için bence en önemli sorunlardan biri mutsuzluk.. 16-24 yaş arası gençlerin büyük bir kısmı depresyon geçiriyor. Melankolik gençlerden oluşan bir ülkenin geleceğinin parlak olmadığı konusunda hemfikirizdir heralde. Mutsuz insan yaptığı işte başarılı olamaz çünkü.
Peki bizi üzen nedir? Sıkılmak mı.. Yalnızlık mı.. Aşk mı.. Millet olarak genelleme yaparsak duygusal bir milletiz ve aşk bizim için önemli.. Ve doğan her canlının ölmesi kadar gerçek olan şey ise ayrılıktır. Bizi üzecek sebepler saymakla bitmez ve kişiye göre bu sebepler değişir. Üzülmek çok basittir çünkü. Araştırmalara göre mutlu olmak veya üzülmek genetik olduğu düşünülüyor. En önemli kayıplardan sonra bile mutluluğa genetik olarak meyilli bir insan kısa bir süre sonra eski mutluluğunu kazanmasa da ona yakın hale gelebiliyor.
Benim şahsı görüşüm. İnsanin mutlu olmasının yollarının üzülmekten çok daha basit ve kolay. Kendime ait bir cümlem var ne kadar doğru sizin için bilemem ama ben buna inanıyorum.. "Hepimiz aslında birer psikologuz.. Ve kendimizin hastalarıyız" Mutluluğun anahtarı benlikte gizlidir. Beş maddeye sıgdırılmaz ama ben yinede fikrimi belirtmek istiyorum. İlk olarak mutlu olmak için insan kendini sevmeli, çünkü kendini sevmeyen bir insan başkalarını da sevemez. Başkalarını da sevmek ikinci maddemiz, yani kendimizi sevmeden olmuyor. Ayrıca şuna da inanıyorum. Kendini sevmeyen hiç bir insan yok, tabiki hepimizin kendini sevmediği anlar olur ama kalıcı olarak kendini sevmeyen hiç bir insan olduğuna inanmıyorum. Bunu da Allah`ın bize hediyesi olarak düşünüyorum, herkesin içine kendini sevme duygusunu sonsuz derece de aşılamış, güzellik veya çirkinlik konusu önemli değildir. Aynaya baktığında her insan kendini seviyor. İkinci madde ise "sevmek". Sevmek dünyadaki en güzel duygu değil mi. Sevmek nedir aslında.. Bu başlı başına bir konu.. Bence insanlar sevmek zorunda. Bu cümleye "hayır ben sevmiyorum ama mutluyum" diyenler olabilir.. Sevmekten kastım karşı cinsi sevmek değil ki.. Anne sevgisi baba sevgisi hatta kardeş sevgisi.. Deneyin işe yaradığını göreceksiniz.. Aynı evde yaşadıgınız kardeşiniz veya anneniz babanız.. Onlara sevginizi gösterin. Yan odada ki kardeşinize atacağınız "seni seviyorum" yazan mesaj buna bir örnek olabilir. Sevmek nedir? Sevmenin en iyi tanımı bence şu "Sevmek Sevdiğini belli etmektir" Sevginizi belli edin.. Üçünçü madde ise "umut" Çağımızda en çok sevilen ve okunan filozoflardan olan Friedrich Nietzsche "Umut en büyük kötülüktür , Çünkü işkenceyi uzatır" diyor ve ben buna da katılmıyorum. Nietzsche`nin mutsuz olmasının en büyük sebebi umutsuz olmasıydı bunu bütün dünya biliyor zaten ama kimse ona bunu anlatamamış ne yazıkki.. Dr Breuer`de dahil. Bende diyorum ki "Umut insani hayata bağlayan en sağlam iptir" Başka bir cümlemle pekiştiriyim " Bir insanın yakalanacağı en ağır hastalık umut kanseridir. Diğer maddemiz ise "hayal kurmak".. Hepimizin bildiği bir söz vardır ve hepimiz buna katılırız. "Hayal kurmak başarmanın yarısıdır" Bize mutluluk getirecek en büyük faktörlerden biri başarıdır. Ve geriye sadece "sevilmek" kalıyor.. Umudumuz ve hayallerimizle doğru insani sevdiğimiz sürece her zaman sevileceğimizi düşünüyorum..
Kısaca özetlersek mutluluğun formülü bize anaokulunda öğretilmiş bu bahsettiklerimiz anaokulunda anlatılan şeyler. Ayrıca bütün kutsal kitapların dediği gibi mutlu olmak için çalış, iyilik yap ve şükret...
UFUKYAZICI |
|
autumn1
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Kas.2010 Per 03:07:02 |
|
Ufukcum yazın çok güzel önce onu belirteyim.. Bence yazının aslında en can alıcı noktası son kelime yani ŞÜKÜR.. Eskiden o kadar çok az şey vardıki istediğimiz birşey kurduğumuz bir hayali gerçekleştirince mutlu olurduk ki çoğu şeyi bulmak zordu çünkü azdı.. Ama şimdi teknoloji gelişiyor, dünya gelişiyor ne ararsan fazlasıyla var istediğimizi elde etmek eskine göre çok daha kolay yani.. Peki ne değişti?.. Kısacası şu Tatminsiz, yetinmeyi bilmeyen ŞÜKÜR etmesini bilmeyen insanlar olduk, istediklerimizi elde ettikçe yetinmedik daha fazlasını istedik.. Bunun farkına varamadığımız sürecede mutlu olamayacağız sanırım.. |
|
Hsavun
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Kas.2010 Per 06:55:39 |
|
Ufuk` cum sana katılıyorum. İşin hayırlısı, en başında şükretmek gerekir. Bazı şeylerde de hayırı şeri yoktur. İnsanlar istedikten sonra herşeyi yapar.
Benim de başıma gelen birşeyim olmuştu. En sinirli, en mutsuzluk yaşadığım dönemlerimde, iş yerine yaşlı bir amca gelmişti. Sanki sadece benim için gelmiş birisi idi ve bundan da kendime pay çıkarmıştım. Zaten kaldı ki bazen adamla göz göze gelirdim.. Selam bile vermedi. Sonra kayboldu gitti. :)
Kendisinin problemini araştırırken; askerlik durumlarını hallettin mi? Evli misin ? diye sordu. Bekarım ama olsa da hani iyi olmazdı, dedim. O zaman dur!! Sana başıma gelen bir hikayemi anlatayım, dedi. Bırak kalsın iş !!
30 yıldır hastayım, karıyla hergün kavga ederiz ve birgün adamın birisiyle sohbet etmiştim. Ben zamnında çok zengindim. Girdiğim mekanlarda, gezdiğim sokaklar da insanlar ayağa kalkıp selamlarlardı. Birgün herşeyimi kaybettim. Dostlarım ve arkadaşlarım yüzüme bakmaz oldu. Fakat, eve gidecek olduğum saatlerde eşim kapıda karşılardı. Hoşgeldin, hangi yemeği yemek istersin ? diye sorardı. Yap işte birşeyler . Halbu ki evde yemeğin olmadığını o bilmiyor mu? yine de sorardı. :)))
Sonra halıcı arkadaşımın yanına gittim. Bana 30 halı ver ama senet yap, borcum borcumdur... Söz. Ödeyeceğim. Halıcı hayır bunu not alacağım. Önceki senedin duruyor. Bunu ister öde... ister ödeme, helali hoş olsun. 30 halıyı alır, 30 mağzaya dağıtır. Görenlerde beğenir alırdı.
Yani kimse seni istemesin, sevmesin. Ailenin huzuru olsun ki mutluluğun olsun. Asla unutmamak gerekir ki yere düştüğünde arkadaşın, yataklara düştüğünde ise kendi kanın ilk gelenin olur. (Huzur çok önemli. Ne derler; ailenin huzuru varsa işin rast gider, evin de bereketi artarmış.) |
|
ezelll
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Kas.2010 Per 12:13:43 |
|
Ailesi ve kendisini seven hiç kimsesi olmayan bir yetim kızla ilgili çok güzel bir masal vardır. Kendini çok ama çok üzgün ve yalnız hissettiği bir gün, çayırda yürürken, bir çalıya küçük bir kelebeğin takıldığını görür. Kendini kurtarmak için çabaladıkça, dikenler onun narin bedenini daha çok hırpalar. Küçük yetim kız dikkatle kelebeği kurtarır. Uçup gitmek yerine, kelebek güzel bir periye dönüşür. Kız gözlerine inanamaz. Peri, kıza, "Senin eşsiz iyi kalpli davranışın için, sana bir dilek dileme hakkı veriyorum."der. Kız bir an düşünür, sonra "Mutlu olmak istiyorum." der. Peri "Peki" der, ona doğru eğilir ve kulağına fısıldar. Sonra da ortadan kaybolur. Kız büyüdüğü sürece, ondan daha mutlu kimse yoktur. Herkes ona mutluluğunun sırrını sorar. O ise gülümser ve "Sırrım, küçük bir kızken iyi kalpli bir periyi dinlemiş olmamdır."der. Yaşlanıp, ölüm döşeğine düştüğünde, komşuları etrafına toplanırlar. Sırrının da onunla birlikte yitip gitmesinden korkmaktadırlar. "Lütfen bize söyle" diye yalvarırlar. "İyi peri sana ne dedi?" Sevimli yaşlı kadın gülümser ve "Bana şöyle söyledi" der:"ne kadar güvende, ne kadar yaşlı ya da genç, zengin ya da fakir olursa olsun herkesin sana ihtiyacı var"
ALINTIDIR...
Mutluluk biraz da ayrıntılarda gizlidir diye düşünüyorum.Tedirgin olmadan sevmektedir belkide mutluluğun sırrı,40 yılın hatrı olan bir fincan kahvededir ya da..Kana kana içilen bir bardak su`dadır;Kim bilir belki de ``O benim Can`ım`` ın ne demek olduğunu anlamaktadır..Yarınlara ümitle ve şükrederek bakmaktadır...Yanında olduğunu bilmekte ve bunu hiç unutmamaktadır...
Yine her zamanki gibi harika bir başlık,okunmaya değer bir yazı.Ellerine ve yüreğine sağlık Ufuk`cum.Devamını sabırsızlıkla bekliyorum yazılarının...
|
|
PascaI
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Kas.2010 Çar 16:07:34 |
|
Okumaya insanlar her nekadar erinse de yazabildiğim kadar yazacağım. Sizede çok teşekkürler |
|
PascaI
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.Kas.2010 Çar 16:14:24 |
|
PascaI :
Okumaya insanlar her nekadar erinse de yazabildiğim kadar yazacağım. Sizede çok teşekkürler
|
|
|
yanlış nickle yazmışım :) |
|
CRIXUS
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.Kas.2010 Cmt 11:29:50 |
|
R--O-M-E-O :
Bir insanın yakalanacağı en ağır hastalık umut kanseridir.
|
|
|
Yine çok güzel bir yazı. Söylenecek tek kelime ``bravo``. |
|
CaNiMSiNbenim
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 28.Kas.2010 Pzr 17:14:20 |
|
isteklerimizin sonu yok..
Mutluluğu hep aramışız yada ertelemişiz..Ya geçmişte yaşıyoruz ya da gelecekte!! Mutluluk geçmişte mi gelecekte mi??
İnsan oğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş, hep şikayetçi hep bıkkınmış... ßirgün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler. (saklayalim zor bulsunlar)...Zor bulduklari için belki kıymetini bilirler diye başlamışlar tartılmaya. Sorun büyükmüş, çünki mutluluğu saklamak öyle kolay değilmiş..
``Everest`in tepesine saklayalim`` demiş birisi.
``Atlas Okyanus`unun`` dibine demiş.
``Taç Mahal`in kubbesi, gökyüzü, lale bahcesi...``
Pek çok yer düşünmüşler, ama hiçbiri yeterince zor gelmemiş
Derken meleklerden biri;
``İÇLERİNE SAKLAYALIM`` demiş. ``Kimsenin aklına gelmez içine bakmak.``
Mutluluk ne dündedir ne de yarinda. Onu aramakla vakit kaybederiz çoğunlukla. Mutluluk yaşadığımız andadır. Yani senin kafanda mutlu olmak sana bağlı. ßir fakiri zengin, mutsuzu mutlu, hastayi sağlıklı yapan düşünce gücüdür. Mutluluk ne zaman gercekten istersen o zaman gelir. Sağlıklı düşünce ve duygular bedene sağlıklı olarak yansır, insanlar mutlu olur...Her gününüzü hayatinizin son günüymüş gibi yaşayarak, her anınızı en güzel sekilde değerlendirebilirsiniz... ßöyle davranarak işlerinizi yarına ertelememek, zamanınızı israf etmemek ve geçmişte yaşamamak anlamına gelir. Dünün güneşiyle bugünün çamaşırlarını kurutmayın, yarına güvenipte çamasırlarınızı ıslak bırakmayın.
Mutlulukta mutsuzlukta tamamen bizim secimimizdir..Çünki neye inanirsak onu yaşarız.
Değerlerin pozitif olsun.. çünki değerlerin KADERİN olur....
TEŞEKKÜRLER...
|
|
portofinox
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2010 Pzt 18:21:11 |
|
Selam Ufukçum, yazın son derecede çözülememiş evrensel bir anlam içeriyor. Fakat sen çok güzel dile getirmişsin bu konuyu. İnsanlar düşünmeye başlar yorulur bırakır düşünmeyi sen bu konuyu bütünüyle ele almışsın ve bu cesaret gerektiren bir şeydir kutlarım :)
insanlar senin bu yazını okurken tekrar tekrar düşünecektir neyin neden nasıl olduğunu, tıpkı benim gibi. Eğer bir gün tam bir yargıya varabilirsem bunu belirteceğim ve emin ol seninde haberin olacaktır :) |
|
bigesultan
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Kas.2010 Pzt 21:39:09 |
|
bence mutluluk insanın tamamen hayata bakış açısıyla ilgilidir.nasıl bakarsan öyle görürsün,
eğer mutsuz olmak için fırsatlar arıyosan zaten başından kaybetmışsin demektir bence insanlar başlarına gelen olaylara dövünmek yerıne dersler çıkarmayı bilirlerse onlar için her şey daha da kolaylaşır diye düşünüyorum, bu yaşam bizim onu en iyi şekilde değerlendırmekte bizim elimizde.,. Bi gün yürüyüşe çıkmıştım yaşlı bi teyze yanıma yaklaştı ve büyük bi hayranlıkla bana bakarak.senın yaşında olmak ne kadar isterdim kızım dedi yaşının kıymetini bil dedi. bunu neden söyledi?
çünkü çok yavaş ilerliyordu ayakları zor tutuyordu bense hızlı bi tempoda yürüyordum
bunu düşününce ona hak verdim geçmişe özlem duyuyordu
haklı olarak mutluluğun değeri yitirilince anlaşılıyor ne yazıkki
bi atasözü var
ayakkabım olmadığına üzülürken yolda ayaksız birine rastladım
diye sanırım başımıza gelen her olumsuz olayda çevreyı değilde kendimizi suçlarsak
yani hatayı kendimizde ararsak öz eleştiri yapabilirsek başımıza gelen her olumsuzlukta yenılgiye uğramazsak
bundada vardır bi hayır dersek şükretmeyi dilimizin döndüğünce sürekli tekrarlarsak
kazananın biz olacağımıza eminim
çünkü hayat çok kısa bu güzelliklerin bilincıne varacak kadar.
Bize biçilen kadere isyan etmek yerine önümüze bakıp hedefe odaklanmalıyız şunun suçu bunun yüzünden diye suçlu aramak yerine ben nerde yanlış yaptım diyebilmeliyiz çok sevdiğim bi söz var Arif özünü yoklar, cahil çevresini suçlar.
çevramizdeki güzelliklerin farkına varabilmemiz dileğiyle. |
|