"Ne yaparsam sadece kamera karşısında yapıyorum. Gerçek hayatta hiçbir şey yapamıyorum" demişti hayatının son dönemlerinde.
Bundan sonra da kendini, sakinleştiriciler, uyku ilaçları ve alkole teslim etti. 29 Mayıs 1982`de Paris`teki evinde ölü bulundu. Oysa sadece 43 yaşındaydı. Her ne kadar doktor raporları `kalp krizi` sonucunda doğal ölüm` dese de annesi bir çok hayranının aklından geçenleri şu cümlelerle dile getirdi: "43 yaşında, çok güzel bir kadının bu şekilde ölümü nasıl doğal olabilir". Yaşamı boyunca örneğine ancak film senaryolarnında rastlanabilecek trajediler sığdıran Romy Schneider eğer yaşasaydı bu 23 Eylül`de 70 yaşına girecekti. İşte; porselen bebek güzelliğiyle belli bir kuşağın hafızasına yerleşen "sinemanın en talihsiz güzelinin" yaşam öyküsünden çarpıcı noktalar.
Henüz 14 yaşında bir çocukken günlüğüne "Eğer bana kalsaydı, hemen her şeyimi bırakır, oyuncu olurdum" diye yazan Schneider`ın annesi Magda da babası da oyuncuydu. Gerçek adıyla Rosamarie Magdalena Albach, günlüğüne bu satırları yazdıktan bir yıl sonra beklediği fırsatı elde etti. Wenn der weiße Flieder wieder blüht adlı filmde, annesi Magda Schneider ile birlikte rol aldı. Bu ilk kamera deneyiminin ardından da okulu bıraktı. Ama asıl şöhreti 1954-1957 arasında çekilen Sissy adlı seriyle kazandı. Sonradan "yulaf unu gibi üzerime yapıştı" diye nitelendireceği bu seride Avusturya İmparatoriçesi Elisabeth`i canlandırdı Schneider. Ama bu rol gerçekten de üzerine yapıştı. Çok uzun bir süre Sissy olarak anılmamak için direndi: `Sissi değilim... On yaşımdayken bile değildim. Hiçbir zaman olmadım` diyordu Schneider. Serinin üçüncü filmi bittikten sonra kariyerini daha karmaşık rollerle sürdürmeye karar verdi güzel yıldız.
1958`de çevirdiği Christine, Romy Schneider`in yaşamında bir dönüm noktası oldu. Bu filmde tanıştığı Fransız aktör Alain Delon`a aşık oldu. Bir yıl sonra nişanlanan çift, Paris`te yaşamaya başladı. Schneider, o sırada hayatının en büyük kalp kırıklığını yaşayacağından habersizdi. "Tamamen Fransız olmak istiyorum" diyordu o dönemde. "Fransızlar gibi yaşamak, aşık olmak, ve giyinmek istiyorum"..
Ama bir süre sonra anavatanı Avusturya`da olduğu gibi; aşkı uğruna ülkesini, ailesini ve arkadaşlarını terk ettiği Fransa`da bir oyuncu olarak ciddiye alınmamaktan dert yanacaktı. "Herkesin gözünde Alain Delon`un sevgilisinden başka bir şey değildim. Ne zaman Visconti ile ya da Rene Clement ile çalışacaktım?" Pek çok kişiye göre de o dönemde Fransız sinemasının parlak yıldızı olan ve şımarık çocuk Alain Delon`dan çok daha iyi bir oyuncuydu Romy Schneider. Ama hak ettiği değeri bir türlü bulamıyordu.
Romy Schneider, sonunda hayallerini süsleyen yönetmen Luchino Visconti ile çalışma fırsatını buldu. 1961 yılında ünlü yönetmenle tanışan Schneider; aynı yıl ünlü yönetmenin iki filminde rol aldı. "Visconti" Avrupa`nın en parlak kadın oyuncularından biri" olarak tanımlıyordu onu. Ondan etkilenenlerden biri de Orson Welles`ti. Franz Kafka`nın Dava adlı romanından yaptığı uyarlamada Schneider`e rol verdi. Bu rol Schneider`e uluslararası anlamda başarı kazandırdı. Artık Hollywood da Romy`yi bekliyordu. O dönemde Paris Match dergisi, Romy Schneider`i "Greta Garbo ve Marlene Dietrich`ten sonra gelen gerçek büyük yıldız" olarak lanse etmişti. Oysa sadece naif güzelliğiyle değil oyunculuk yeteneğiyle de usta yönetmenleri kendine hayran bırakan Schneider hiç oyunculuk eğitimi almamıştı. Kamera önünde çok başarılı olan Romy Schneider`ın özel yaşamı ise kelimenin tam anlamıyla sayısız trajedilerle dolu. Daha küçük bir çocukken anne ve babası ayrılan Schneider; annesi Magdalena`nın yanında kaldı. oyunculuk kariyerini annesiyle birlikte üvey babası Hans Herbert Blatzheim yönlendiriyordu . Schneider başlangıçta dışarıdan mükemmel gibi görünen bu hayatın karanlık yüzünü 40 yaşına geldiğinde şöyle anlatacaktı: "Üvey babam beni taciz ediyordu. Açık ve net olarak benimle birlikte olmak istediğini söylemişti." Schneider`ın yaşamındaki tek trajedi bu değildi elbette. Uğruna ailesini, ülkesini ve arkadaşlarını bile görmezden geldiği, deli gibi aşık olduğu Alain Delon onu başka bir kadın için terk etti. İki kez evlense de Delon`un açtığı bu kalp yarasını bir türlü onaramadı.
Schneider`ın yaşamındaki tek trajedi bu değildi elbette. Uğruna ailesini, ülkesini ve arkadaşlarını bile görmezden geldiği, deli gibi aşık olduğu Alain Delon onu başka bir kadın için terk etti. İki kez evlense de Delon`un açtığı bu kalp yarasını bir türlü onaramadı. Belki de bugün artık 70`li yaşlarına gelen Alain Delon da geriye dönüp baktığında bu güzel kadının kalbini nasıl kırdığını daha iyi anlıyor. Belki de bu yüzden geçen yıl CanneS Film Festivali`nin kapanış töreninde ödül sunmak için sahneye çıktığında "o harika kadın için alkış" istedi.
Bu aşkın sonlanmasının ardından Berlinli tiyatro yönetmeni Harry Meyen ile evlendi Schneider. Bu evlilikten David Christopher adlı bir erkek çocuğu dünyaya geldi. Bu küçük çocuk Schneider için kelimenin tam anlamıyla "hayatın ta kendisiydi". Minik oğlunu kucağına aldıktan kısa bir süre sonra onun dünyaya gelmesinin kendisi için ne anlama geldiğini şöyle anlatacaktı Schneider:" Eğer bana bebeğimin doğumundan sonra hayatımın nasıl değiştiğini soruyorsanız şöyle bir açıklamada bulunayım: "Nihayet benim de bir hayatım oldu." Ama ne yazık ki Romy "bu hayatı da " kaybedecekti. Üstelik sadece 14 yıl gibi kısacık bir sürede.
Romy Schneider 1977 yılında özel sekreteri Daniel Biasini ile evlendi Bu evlilikten Sarah Magdalena adını verdiği bir kız çocuğu dünyaya geldi. Schneider hayatının ilk on dört yılını yatılı okullarda, anneanne evlerinde geçirmişti. Şimdi kendi oğlu David de benzer şeyleri yaşıyordu.
Romy Schneider hayatını toparlamaya çalışırkern korkunç bir yıkım yaşadı. Bu kez 14 yaşındaki oğlu David "ellerinin arasından kayıp gitti. " Küçük David 5 Temmuz 1981 günü üvey babasının ailesinin evinde oynarken demir parmaklıklara tırmanmak istedi. Ama korkunç bir kaza geçirdi ve demir parmaklıkların atardamarına saplanması sonucu yaşamını yitirdi.
David`in ölümü bir anlamda Romy Schneider için de hayatının sonu oldu. Bundan sonra zaten hayatının büyük bölümünde yakasını bırakmayan depresyondan hiç kurtulamadı. Alkol, uyku ilaçları ve uyuşturucular arasında kendini kaybetti. Küçük kızı bile onu hayata bağlamaya yetmiyordu.
Oğlunun ölümünden 1 yıl sonra 28 Mayıs 1982`de Paris`teki evinde yaşama veda etti. Doktor raporuna göre sebep kalp kriziydi. Bazılarına göre içki ile birlikte uyku ilacı almış ve hayatına bilerek son vermişti. Belki de onu bu hayattan alıp götüren bir kalp krizi değil yaşadığı kalp kırıklıklarıydı... Schneider hem anavatanı Avusturya`da hem de dünyanın pek çok yerinde 70`nci doğum yıldönümü olan 29 Eylül`te çeşitli etkinliklerle anılacak.
Schneider`ın bir köydeki mezar taşında gerçek adı olan Rosemarie Magdelena Albach-Retty yazıyor. Pek çok meslektaşının aksine trajedileri kamera karşısında değil gerçek hayatında yaşayan kamera önünde de bambaşka karakterler çizen oyuncunun mezarı hiçbir zaman çiçeksiz kalmıyor.
