Çok yorgunum be gönül.
Çok kırgın belki de çok bıkkın.
Hep koştum peşinden her gittiğin yere sürüklendim ardından.
Ama bak artık adım atacak takatim kalmadı.
Ne elim kalemime gider ne cemalim aynalara güler oldu sayende.
Bu güne kadar ben dinledim hep seni bugün dinleme sırası sende.
Kaç kere hırpalandığını ben bile sayamadım.
Bıkmadın hayaller kurmaktan be gönül.
Hep en derinlerinde yeşerttin umut fidanlarını.
Oysa her seferinde uğruna umut ektiklerin kopartıp attı dallarını.
Kendin gibi sandın herkesi.
Her gülen yüze dost dedin çekinmeden.
Her ağlayan göze acıdın benim gözümde ki yaşları silmeden.
Acıdıkların acımasızca ağlattı beni,
dost dediklerin en derin biçimde kanattı seni.
Hep sustun be gönül hiç sesini çıkartmadın.
En çaresiz anlarında bile sessiz çığlıklar attın.
En derin yaralarının kanlarını hep kendi içine akıttın.
Ondan belki de kimse duymadı haykırışlarını,
kimse fark etmedi sende ki yaraları.
Sadece gözlerim gün geçtikçe biraz daha donuklaştı.
Ama onlara da bakan olmadığından kimse hiçbir şey anlamadı.
Kırılmaktan param parça oldun be gönül.
Gayrı sarılacak yerin kalmadı.
Ne merhemler dindirdi derinlerde ki yaralarının acısını
ne ilaçlar kesti o yaraların sancısını.
Hep örttük üstünü bir şekilde hep kandırdık kendimizi unuttuk dedikte.
Oysa bak sen unutmamışsın hiçbirini.
Açılan hiçbir yara kapanmamış meğerse sende.
Hepsi için için kanamışta bunu ben bile anlayamamışım,
anlamak istememişim belki de.
Çok yorgunum be gönül.
Çok kırgın belki de çok bıkkın.
Ne seni teselli edecek söz kaldı kalemimde
ne yangınını söndürecek yaş kaldı gözümde.
Çok yorgunum be gönül çok yorgun…
"Bugün her günden daha yorgunum gönlüm,
yağmurlara saklanmak istiyorum, yağmur damlalarıyla birlikte toprağa düşüp kaybolmak ,kim bilir belki de yeniden doğmak..."
|