Yârim haziran!
Kim bilir kaç baharı birlikte uğurladık seninle…kim bilir kaç yazı karşıladık kan ter içinde… ilhamısın ergenlik şiirlerimin, o ilk haziran’dan beri… yaş günlerimin fener alayı, ilk-yaz günahlarımın tanığısın… tanığısın yüzüme düşen gözlerin, tenime değen ellerin… senle başlayıp, sende bitirdim bunca yılı… sendin hareketli yıl sonu muhasebelerimin değişmez takvim yaprağı… tutkunum sana…sadık, itaatkar ve hayran… …yârim haziran!.. *** hasretle bekleyip, iple çektim gelişlerini çoğu zaman… sen hep iki bahar arasında, hazlar zamanı çıkageldin; eteklerinde ilkyaz coşkuları ve isyanlarla… haziranlarda aşık, haziranlarda pişman, haziranlarda ergen oldum. işte burada yıllar yılı getirip, iadesiz taahhütsüz önüme atıverdiğin eski yaşlar…kimi hakkınca yaşanmış, kimi belki hiç yaşanmamış…kimi çocuk, kimi genç, kimi olgun… her serin baharın ardından yaz kokulu, yıldızlı müjdeler taşıdın bana…hararetli ve çıplak temmuz akşamları vaat ettin…peşi sıra hazan geldiğini hissettirmeksizin bir süre… gün oldu tomurcuk olup çiçek çiçek boy verdin; gün oldu şiddet yüklü bir öfke bulutuna tutunup seller yağdırdın gecikmiş bahar dallarının üzerine…hazırlıksız…insafsız… öncesiz ve sonrasız aşklarda oyaladın beni… …kimi gerçek, çoğu yalan… zamanla ibadet eder gibi sevmeyi öğrettin; üzerine kırağı düşmüş beyaz bir gül kadar taze…bir o kadar kusursuz… anladım ki, haziran’da sevmek yaman… yârim haziran!... *** ocaklar kurdum sıcacık…aşım, eşim, işim oldu katısız, riyâsız…oğullar ve gecikmiş heyecanlar verdin bana… gidemediğimiz uzak denizleri çocuklarımıza isim yaptık…onlar yüzsün diye yüzemediklerimizi… geride kırık dökük onlarca haziran bırakarak karşıladık yarınları…ve sen bağışladın hatalarımı yıl sonu bilançolarında…sorguda ele vermedin beni…tanıyamadılar kimlik tespitinde bedenimi, kalbimi… kim bilir kaç sırrı sakladın…kaçını ele verdin o gecikmiş hesaplaşmalarda… sen ilkyazdan alıp güze açarken kapılarını…ben yazın sarhoşluğundan sonbahar serinliğine aydım. seni beklerken kendime vardım. yadsıyamam: sevildim ve sevdim çoğu zaman… müsebbibi sensin…yârim haziran!.. *** yaşım büyüse de büyümedi içimdeki çocuk… …ama zamanla olgunlaştı haziranlarım… yeni gelenler sonbahara daha yakın şimdi… eski mektuplar ve sepya renkli fotoğraflarla dolu bir albümde hayatım…haziran doğumlu… kulağımda bir şiir hasan hüseyin’den artakalan: ‘‘sokaktayım/ gece leylak ve tomurcuk kokuyor/ yaralı bir şahin olmuş yüreğim/ uy anam anam …/haziran’da ölmek zor’’… lakin doğmak da zor haziran’da… yaz kapıyı çalsa da; …biliyoruz sonu hazan… yine de seviyorum seni… yârim haziran!..
Can Dündar
|