ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
26 Nisan 2024, Cuma 08:09   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Politika, Tarih
forum sohbet oyun basliklari
   Eski dönemlerde Türklerde ve diğer toplumlarda kadına bakış
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

ForumCC

ForumCC resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  24.Nis.2014 Per 11:48:20      Eski dönemlerde Türklerde ve diğer toplumlarda kadına bakışsohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle


Eski Türk toplumlannda aile en önemli sosyal birlik olduğundan ailenin temelini teşkil eden kadın Türk destanlannda Türk efsanelerinde öyle yüce bir mertebeye konulmuştur ki kadını böylesine yüce bir varlık haline getiren töreye kültüre hayran olmamanın imkanı yoktur. Kadın erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklannın anası olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi Türk ırkının tek bereket kaynağıdır Kendisine verilen bir takırn haklardan dolayı hanların hakanların cengaverlerin önünde saygı ile eğildikleri bir şeref abidesidir.

Türk destanlannda kadın ilahî bir varlık konumuna gelmiştir. Öyle ki erişilip dokunulması koklanması kısaca beş duyu ile algılanmasının imkanı yoktur. Yaratılış Destanında Tanrı’ya insanları ve dünyayı yaratması için Fıkir ve ilham veren “Ak Ana” adında bir kadındır. Oğuz Kağan’ın ilk karısı karanlığı yararak gökten inen mavi bir ışıktan ikinci karısı ise kutsal bir ağaçtan doğmuş insan üstü varlıklardır. Yakutlarda “Ak Oğlan” ağacın içinden çıkan nurlu bir kadın tarafından emzirilmiştir. İlk Türk yazıtlarından olan Bilge Kağan Kitabesi’nde Kağan: “Sizler anam hatun. büyük annelerim ablalarım hala ve teyzelerim prenseslerim…” hitabıyla söze başlar.

En eski Türk inancına göre “han ile hatun” gök ile yerin evlatlarıdır. Kadın burada yedinci kat göktedir. Kadına böylesine bir kutsallık veren törede kadının dövülmesinin hor-anmasının itilip kakılmasının imkanı yoktur. Zaten Türk kültüründe ve deslanlannda böyle bir durum göze çarpmamaktadır. Türk destanlannda kadın erkeğin daima yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır.

Dede Korkut Hikayelerinden olan “Deli Dumrul”da Dumrul canının yerine can bulma çabasına girince bunu kadınından bulmuş kadını ona hiç çekinmeden “canını vereceğini” söylemişlir.

Yine Türk kültüründe destan kahramanlan iyi ata binen iyi kılıç kullanan iyi savaşan kadınlarla evlenmek istemektedir. Nitekim yine Dede Korkut’taki Bamsı Beyrek Hikayesinde yer alan “Banu Çiçek” bunun en güzel ömeğidir.

Kırgızlann Manas Destanında kadın evin namusunun koruyucusudur. Kahramanlar ahlak dışı bir iş yapacakları zaman kadın onlara mani olmaktadır. Kazaklarda kadına verilen değer şu atasözüyle ne güzel anlatılmıştır. “Birinci zenginlik sağlık ikinci zenginlik kadındır.”

Tüm Türk destanlannda sarsılmaz bir saygı sevgi ve sadakat vardır. Gerdeğe girdiği gün murad alıp vermeden yalnız kalan kadın (gelin) kocası dönünceye kadar onu bekleyeceğine ve üzerine bir erkek sinek bile kondurmayacağına and içerdi.

Kadınların savaşta düşmanın eline geçmesi büyük bir zillet sayılırdı. Destanların hiçbirinde şehveti andıran çirkin olayların olmayışı üzerinde durulması gereken önem-i bir konudur. Oğuz Kağan Destanında ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği ifade edilirken; İran’ın ünlü destanı “Şehname”de bu tür ahlaksızlıkların hikaye edildiği ortadadır. Ömeğin Şehname’nin kadın kahramanlarından olan “Südübe” Siyavuş’a aşıktır ve ona çirkin tekliflerde bulunur: “Hadigel kimsenin haberi olmadan beni bir kere sevindirde gençligimin günlerini tazelendirip onlan bana yeniden bagışlayıver.” Banu Çiçek ile buradaki kadın tipini karşılaştırmaya gerek bile yoktur.

İranlı bir tarihçi olan Gerdîzî de; “Malümdur ki Türk kadınları çok if fetlidirler.” derken Türk kadının ahlakî temizliğini övmektedir. Bu övgü boşuna değildir. Nitekim kadın adları arasında temiz faziletli manasına gelen; “Hun Sa-bir Arig Ank Uygur Silig Kazan Silu” gibi adların bulunması sebepsiz değildir. Aynı şekilde İbn Batu-ta Seyahatnamesi’nde Kırım’daki hatıralannı anlatırken şöyle demek-tedir. “Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türklerin kadınlara gösterdigi hürmetti. Burada kadınlann kıymet ve derecesi erkeklerinkinden çok üstündür.”

İslamiyet öncesi Türk toplumunda kadınsız bir iş görülmezdi. Daha önce belirttiğimiz gibi kadın erkeğinin tamamlayıcısıdır. O sürekli erkeğinin yanındadır. Hanların buyrukları yalnız “Hakan buyuruyor ki ifadesiyle başlamamışsa geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devlet elçilerinin kabülünde hatun da hakanla beraber olurdu. Törenlerde şölenlerde kadın hakanın soluna oturur siyasî ve idarî konulardaki görüşlerini beyan ederdi. Kadınların savaş meclislerine katıldığı dahi olurdu. Örneğin; Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han’ın hatunu imzalamıştır.(2)

Ebul Gazi Bahadır Han. Şecere-i Terakime’de. Oğuz ilinde yedi kızın uzun yıllar beylik yaptıklannı anlatmakta ve bu kızların isimlerini şöyle sıralamaktadır “Boyu Uzun Burla Barçın Salur Şabatı Hatun Künin Körkli Kerçe Buladı Kuğatlı Hanım “(3)

Türk kadını diğer toplumlarda olduğu gibi baskı altında tutulmuyor aşağılanmıyordu. Kadının yüceliği Altay dağlarının en yüksek tepesine “Kadınbaşı” ismi verilerek sanki çağlar sonrasına bir mesaj gibidir.

İslam öncesi Türk topluluklarında kadına böyle bir bakış açısı var iken Türk toplumu dışında kalan milletlerde kadının durumu acınacak bir haldedir.

Cahiliye devri Araplarda kadının kocası yanındaki değeri alınıp satılan bir maldan farksızdır. Arap erkeği adet zamanında kadınla bir arada oturmaz onunla yiyip içmezdi. Aynı dönemde yine burada kadının miras hakkı yoktur. Oysa Türk kadını miras hakkına sahiptir. Mesela Yakutlarda kadının kendine ait mülkü mevcuttur. Buna “and ” veya “semse” adı verilir. Kadının bunu istediği gibi kullanmak hakkı vardır. Ölen bir kocanın karısı var ise bunun mirastan iki hali olur

1. Kocanın oğlu veya kızı oğlunun. oğlıınun oğlu veya bir kızı ile beraber bulunuyorsa sekizde bir.
2. Bunlardan hiçbiri kadının yanında değilse dörtte biri miras alınırdı.

Anı dönemlerde kadınların diğer toplumlardaki durumunu incelemeye devam edelim. İngiltere de XI. asra kadar kocalar karılarını satabilirdi. Hristiyanlar ise kadına şeytan gözüyle bakmışlardır. Yine İngiltere’de kadın “murdar” bir varlık sayıldığı için İncil’e el süremiyordu. Kadınlar İncil’i okuma hakkına Henry devrinde (1509-1547) sahip olmuşlardır. İngiliz Piskoposu Dour’un 1888 yılında Westminster Kilisesinde vaaz verirken söyledikleri tüyler ürperticidir.

“Bundan yüz sene öncesine kadar kadın erkegin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması caiz değildi. Kocası başınm ucuna kocaman bir sopa asardı ki karısı ne zaman bir emrini tutmazsa onu kullanırdı. Kadının sözü kızlarına geçmezdi. Erkek çocuklar ise analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.”

Çin ‘de ise boşanma hakkı sadece erkeğe mahsustu. Kadının böyle bir hakkı yoktu. Oysa Türk kadını tüm bu haklara sahipti. “Koca karısını, kadın kocasını boşayabilirdi.” Koca karısının getirdigi çeyizin bedelini verirken kadın da para vermek veya mihrinden vazgeçmek suretiyle kocasından boşanabilirdi.”

Budizm’in kurucusu Buda ise ilk başlarda kadınları dinine kabul etmemiştir. Eski Türk kadını Roma kadınından da daha fazla haklara sahipti. Roma hukukunda kadın kendi malına hükmedemezdi. Vasiyet yapamazdı Roma hukuku kadını ergin kabul etmiyordu. Onu noksan akıllı sayıyordu. Romalı kadın Jüstinyen devrine kadar tam bir esir hayatı yaşamıştır. Roma’da dul kadının evlenmesi suç sayılıyordu. Yine Çin’de yeni doğan çocuk erkekse pahalı kumaşlara kız ise bez parçalanna sarılırdı. İran’da kendilerine eş bulan kızlar günahkar sayılmıştır. İran’da kanları bozmamak için yakın akrabalarla evlilik uygun görülmüştür. Bu sebepten anaları ile kız kardeşleri ile evlenenler ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde cahiliye Araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri acı gerçeklerdir. Kız çocuğa sahip olmak şerefsizlik sayılmıştır.

İşte bu dönemlerde Türk kızları ve kadınları toplumun şerefli birer ferdidir. Türk milleti hariç kadınları aşağılamayan hor görmeyen bir millet yoktur. Türk kadınının böyle ihtişam içinde ve saygı görerek yaşaması Türk karakter ve kültürünün yüksek değerini ifade eder.

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir