Ah Soma!
Yaktın yüreğimi.
Bilmem, bilemem.
Gözyaşlarımız yeter mi vicdanlarımızı temizlemeye?
Hangi söz teselli eder, yanmış yüreklerimizi…
Ya da teselliye layık mı bu yürekler?
Yanalım toprağın bağrındakiler gibi.
Bir acı ki ateş gibi.
Yansam, yok olsam.
Yansam da utanmasam.
Soma gibi içten içe son bir defa yansak ta, bir daha böyle utanmak zorunda kalmasak…
Kömür kiri çizmelerinizle çiğneyin, bu vicdanlarımızı.
Belki yumuşarız, insafa geliriz.
Yerin yedi kat dibine girsek ve çıkmasak bir daha insan yüzüne.
Sizlerin o mübarek naaşlarınız, yerin yedi kat dibinden çıkacak muhakkak.
Peki ya bizim insanlığımız!
Bir pişmanlık ki zehirli bir yılan gibi...
Ah! Yapmadıklarımız, yapamadıklarımız.
Bilmem, ne işe yarar gözyaşlarımız.
Yok kimseye söyleyecek hiçbir sözüm.
Herkesin saçı önüne dökülürmüş.
Sedye kirlenmesin diyen masum!
Ya da "Beni boş verin! Mahmut`u kurtarın. Onun eşi hamile,
Ben bekarım! "diyen yiğit!
Ey ömrünün son demlerinde "Oğlum hakkını helal et." diye not yazan baba!
Bize dedelerimizin bahsettiği mübarekler.
Biz sizleri, menkıbelerde kaldı biliyorduk.
Ne kadar da asaletli, hakikatli ve vefalı imişsiniz.
Sizleri ışıksız bıraktık.
Nefessiz bıraktık.
Ey en masum taraflarımız.
Gömdük sizinle beraber insanlığımızı.
Bizleri affedin…
Soğuk yataklarına, artık sizsiz girecek eşleriniz,
Babasızlık baharsızlıktır cihanda.
Baharları çalınan çocuklarınız,
Ve acıların en büyüğü imiş evlat acısı.
Bu acıyla iki büklüm olan anne...babalarınız,
Ve geride bıraktıklarınız, vedalaşamadıklarınız için,
Bu hodgamlığımızla bir şeyler yapsak,
Lütfedip kabul eder misiniz?
Ey toprağın bağrında uykuya dalanlar!
Biz sizleri seviyormuşuz.
Bu işe yaramaz pişmanlığımızdan,
Bu geç kalmış gözyaşlarımızdan anladık.
Ne kadar da acıymış.
İnsanın sevgisini, sevdiklerini kaybettikten sonra fark etmesi.
Ey kaderlerimizi ellerinde tutan Rabb` im!
Onlar bizlerin en masum ve makbullerimiz imiş.
Biz geç te olsa anladık ve fark ettik.
Onlara lütfunla, kereminle, merhametinle muamele et.
Ve bizleri de affet Allah`ım…
…AFFET… |