Osmanlı nın son demleri ve boğaz türkü renklerdeki bayraklarla süslenmiş. İstanbuldaki bir kaç soyu bozuk alkışlıyor ingilterenin desteklediği yunan askerlerinin bir taburunu...
Ülke aşama aşama kapılarını tüm kaynak kullanımı ve sömürgecilik üstüne kurulu ülkelere açarken babıalide ufak bir matbaada ülke için neler yapılabilir tartışılıyor. Ülkenin yaşanmış tüm olaylardan sonra yeniden birlik olması ve beraberlik simgesi olan Türklüğün korunması adına dört bir yana haber nasıl salınabilir o düşünülüyor. Yokluk var. Gizli gizli milli mücadele adına çalışanlar adına bağışlar toplanıyor. Kadın bedenini satmak istiyor vatanına para toplamak için. Erkek gece gündüz çalışıyor, pisliklerini temizliyor ingilizlerin ve sistemindeki hainlerin!..
Gizli gizli istihbaat çalışması yapıyor Teşkilat ı mahsusa çalışanları ve azda olsa edindikleri bilgiyi yurdun dört bir yanına yayıyorlar. Asker aç... Asker dedimse dedemin büyük kardeşi de gitmiş 15 yaşında. Asker dediğim 15 yaşında çocuk!.. İnternet görmemiş, evinden çıkıp fırına ekmek almak için gitmemiş, babasından harçlık alıp gezmeye gitmemiş. Elleri çiftçilikle parçalanmış. Saçları kara, gözleri kara. Düşünmeksizin atılmış vatanın bir kaç soysuz elindeki idaresine isyana. İstanbul çalkalanmış. Ard arda alının zafer haberlerinden sonra halk yürümüş tek bir yürek olmuş. Bu yürüyüşki Yunan hükümdarlarını sarsmış, görevlerinden aldırtmış... Çanakkalede şehid olan büyük amcam ve onun gibi nice 13 14 15 yaşlarında top ile futbol oynayamamış çocuklar kafalarına gelen top gülleleri ile ölmüş... Akan kanlar kuyulara dolmuş. sinekler uçuşuyor. Yine de yılmıyor kimse. Azimle devam ediyorlar çarpışmaya, ölmeye ve öldürmeye.. Zafer haberi Ankaraya ulaştığında herkes seviniyor. Birbirlerine sarılıp ağlıyor. İstanbula ise vatanı vatan olmaktan çıkarmış ve sömürü yapma planları yapan soysuz ve Vatansızların ümitleri kırılmıştı.
Bu vatan nice 23 Nisan gördü. Nice vatan satan gördü!.. Yıkılmadı. Kimsenin de yıkmaya gücü yetmez. Şu günlerde doğuda çok büyük bir operasyon başlatıldı. Kalbim, ruhum ve tüm dualarım şu 23 nisan günü, vatanın bölünmez bütünlüğünü ilke edinmiş tüm Silahlı Kuvvetler, Gazi Mustafa Kemal ve tüm ruhu ile vatanın bütünlüğü için çalışmış şehitlerimizle...
Kutlu olsun hepimize. Adı çocuk bayramı olsa da...
|
Bir Sitede Buldugum Ve Gözlerim Dolarak Okudugum Aşağıda ki Yazıyı Sizlerle Paylaşmak İstedim..
İstanbul Hükümetinin Harbiye Nazırı Ziya Paşa her zamanki yumuşaklığı ile, "Beyler.." dedi, ".. İngilizlere kafa tutamayız. Adamların hiç şakası yok. Daha geçen gün, bir bahane icat ederek İzmit i tekrar işgal ediverdiler."
Sarı Atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu. Hürriyet ve İtilaf Partisi yanlısı olan birkaç gerici subay dışında hepsi, Anadolu ya geçmeye çoktan hazır, Ankara nın İstanbul da kalmalarını gerekli gördüğü namuslu askerlerdi. Kapı açıldı, kapının boşluğu içinde yaver göründü:
- "Emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim." - "İçeri al." Nazır subaylara bilgi verdi: - "Az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili." Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasında hızla ilerleyerek nazırın masası önünde durdu, selam verdi:
- "Yüzbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz." Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki yazıya bakarak yumuşak sesle, "Oğlum.." dedi, ".. dün akşam Beyoğlu nda, İngiliz İnzibat Subayı Teğmen Miller i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?"
- "Evet efendim, doğru." Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi: - "Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?" - "Hayır efendim, gördüm." Nazırın canı sıkıldı: - "Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti." - "Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım Paşam. Askerlik töresince, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?"
Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı: - "Askerlik töresi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti. Mesele çıkarılacak zaman değil. Hemen şu müzevir teğmeni bul da özür dile. Olayı kapatalım."
Başıyla çıkması için izin verdi. Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı:
- "Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum." Nazır bıkkınlıkla, "söyle bakalım" dedi. "Balkan savaşında teğmendim. Çanakkale de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum. Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım. Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur. Beni affedin, özür dileyemem."
Harbiye Nazırı bozuldu: - "Anlamadın galiba. Harbiye Nazırı olarak emrediyorum." Yüzbaşı sükûnetle, "Anladım efendim" dedi, apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı:
- "Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!" Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü. Oturan subayların, İstanbul u tutan birkaçı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı. Hepsinin rütbesi yüzbaşıdan daha büyüktü.
Gözleri dolarak, yüzbaşıya selam durdular...
Bu Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hiç unutmayalım...
Vatan Sizlere Minnetar.Mekanınız Cennet Olsun..
Ne Olursa Olsun TÜRKİYE CUMHURİYET i İlelebet Payidar Kalacaktır.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK |