ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
17 Mayıs 2024, Cuma 09:18   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler > Aşk ve Sevgi üstüne
forum sohbet oyun basliklari
   AŞK ÜSTÜNE
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

bellerophontess

bellerophontess resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  17.Haz.2006 Cmt 17:29:01      AŞK ÜSTÜNEsohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

TADIMLIK (Yazar:Eric Blondel)

Giriş

“In questo mondo, il quodro non è tondo...”
Don Giovanni


“Bir hayal gibiydi” (Flaubert, [Gönül Eğitimi]). Aşk: İlk başta bir parıltı, göz kamaştıran bir ışıltı. Mucize, göklerin bir bağışı, büyülenme, gösterişli bir armağan, hayranlığa varan bir şaşkınlık. Yalnızca sanatçılar ve belki de âşıklar kayda değer bir şey söyleyebilir bu konuda. Çünkü umulmadık bir karşılaşma, beklenmedik bir rastlantı, yitirilen bir şeye, gümüş bir paraya, bir oğula (Luka’ya göre İncil, 15: 3-32), sağlığa kavuşmanın sonsuz mutluluğu kadar coşku verici bir neşedir aşk, “yakalanan zaman”dır (Proust), kimi zaman da saçma sapan bir olay: “Aşkın verebileceği en büyük mutluluk, sevilen kadının elini ilk kez tuttuğunuz o andır...” (Stendhal, Aşk Üstüne). Öylesine ani bir neşe ve aydınlanmadır ki soluğu kesilir insanın, şaşkınlıktan donakalır, neşe saçar etrafına. “Ve her sabah ışıl ışıl, bulutsuz bir gün yükseliyordu onlar için” (Racine, Phèdre).
Genelde “yıldırım aşkı”ndan söz edilir (mucizelere hakkını vermeyen şu beylik lakırdı). “Bir anda” demeye gelir bu. Aslında aşk çoğu kez hazırlıksız yakalar, içten içe bekleniyor olsa da olmadık anda köşeye kıstırır insanı. Paha biçilmez bir şey için geliştirilen dil de inceliklidir: Molière dalgasını geçer ama başlangıçta usul usul, “sinsice” yaklaşır aşk – ses etmez ve sonra, bir anda, yıldırım oracıkta çarpıverir. O şiddetli sarsıntının cereyanına kapılır insan, şaşkına döner ve henüz kendine gelememişken bir şimşek çakıverir, göz alır ve kısa ya da uzun bir süreliğine kör eder onu. Baskın, kargaşa: Yitip gitmiş (çılgına dönmüştür), hiçbir şeyin farkında değildir, ama sonunda süklüm püklüm, bir darbe aldığını fark eder. İş işten geçmiştir: Bu his (bir yaranın verdiği acı ya da ani bir esrimenin sonsuz mutluluğu) ilk anda hissedilmeyen, neden sonra fark edilen ve daha sonra acıtan, alevlenen, azan ve kimi zaman “asla kapanmayan”, (Wagner, Parsifal) şu ince uzun bıçak yaralarını andırır.
Darbe, yara, afallama, aydınlanma, ateş: O çok eski ama “sürekli yenilenen”, deniz gibi hep yeni kalan imgeler. Sarsıntı zincirleme tepkiler uyandırır, duygu denir bunlara, arzu, tutku denir; gözlerin, kalbin, kulağın, bütün bedenin sabırsızlığında bile hemen fark edilen şu çaba (conatus), uzamın ve zamanın ötesine şu geçiş (sevgilinin kendini gösterdiği vakitleri, mektupları, telefon zilini kollayarak), tek bir nesneye yoğunlaşma, aniden ve (nihayet) keşfedilen bir İthaka’ya* duyulan şu özlem, aşkın ve arzunun coşkusu ve gerginliğidir.
Beklenmedik bir sarsıntı sonucunda bir İyilik olarak, bir vatan ve dünyanın merkezi olarak keşfedilen bu varlığın çekiciliğinin kaynağında ne vardır peki? Lucretius, ironik ve gösterişli bir kuşkuyla şu çelişkili olguya dikkat çekmiştir: Yaralılar her zaman “darbeyi” (ictus) indirenin ve “yara”nın (vulnus) bulunduğu yana “düşerler” (cadunt) (De Rarum Natura [Doğa Üstüne], IV, 1049-1057). “Yara”, “ateş” ya da “alev”, miyadını doldurmuş bu eğretilemelere gülüp geçmeyelim. Bugün hâlâ aşka “düşüyoruz”, “abayı yakıyoruz”, “tutulmuş” oluyoruz, “tutkunum”, “vurgunum” –yani “vuruldum”– diyoruz.
“Vuruldum”: “Aklımı yitirdim” demenin güncel karşılığı. Aşk sarsıntısıyla birine “deli divane” olunur. Âşık, tıpkı bir deli gibi kendinde değildir, açıklanmaz, akla sığmaz ya da bilinçsiz hisler içindedir, aldığı darbelerden acı çekiyormuşçasına yaşar heyecanlarını, kimi zaman (çoğunlukla yok yere) binlerce işkence çeker, nereden ve nasıl geldiği belirsiz, doğru ya da yanlış yere bu işe neden olduğu varsayılan birine ya da bir şeye mal edilmiş bir sarsıntının, bir yaranın kurbanı olduğunu anlar. “Ne bileyim ben” diyerek alay eder Corneille’i anıştıran Pascal. Bugünse “çılgın bir âşığın” karşısında şöyle deriz: “Neyse ne, olan olmuş!”

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir