TEDİRGİNLİK
Benim bildiğim, düzenli ülkelerde insanlar kendi yaşamları ve aileleri ile uğraşır. Genç bir adamın amacı, iyi kazanmak, ailesini iyi geçindirmek ve çocuklarını rahatça büyütmektir. Rüyalarını, banka borcuyla satın alacağı bahçeli villa ve hayalindeki otomobile kavuşmak gibi amaçlar süsler. Çocuklarını iyi bir okula gönderebilmeli, onlara iyi bir gelecek hazırlayabilmelidir. Bu istekleri yerine gelince mutlu olur. Eşi dostuyla, hafta sonu partileriyle, yılda bir kez çıktığı tatille yaşamından hoşnut bir adamdır artık. Çünkü ülke zaten düzenlidir. Ne trafikte sorun vardır, ne ülke yönetiminde, ne gündelik yaşamda. Mesele, kendisini kurtarmak ve o düzenin saygın bir bireyi olarak yaşayabilmektir. Türkiye de de genç insanların amaçları üç aşağı beş yukarı aynı. İş, gelir, ev, otomobil vs. Ama gözlüyorum da, bunlar yerine geldiği zaman bile mutlu olmuyor insanlarımız. Trafikteki inanılmaz saldırganlıkları sürüp gidiyor. Lokantada, sokakta kavgaların önü alınamıyor. Basında herkes birbirinin kanına ekmek doğramak istiyor. Bir öfke, bir öfke... Sormayın gitsin. Oysa medya, ticaret, siyaset ortamlarında bu kavgaları yürütenler, gelir düzeyi yerinde, iyi evlerde oturan, sık sık tatil yapabilen, pahalı otomobillere binen kişiler. Pek çoğunun çocuğu yurt dışında oturuyor. Demek ki öfkeleri, kinleri parasızlıktan, yoksulluktan değil. Hatta daha ileri giderek söyleyebilirim ki bu ülkenin yoksul insanları daha mazlum, daha kanaatkâr, daha hoşgörülü. Kimse yaşamından memnun değil. Çünkü kişisel sorunlarını çözümlese ve ailesine iyi bir yaşam sağlasa bile, içinde bulunduğu gemi yalpalıyor. Fırtınaya tutulmuş bir gemide bulunup da, midenizin bulanmamasına imkân yok. Siz de sallanan düzenin bir parçasısınız. Siz de fırtınanın gemiyi kayalara savuracağından korkuyorsunuz. İşte bu yüzden herkes tedirgin...
Zülfü LİVANELİ....Vatan Gazetesi |