ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Derslerinde Evrim Teorisi´ni anlatan öğretmenleri, öğrencilerin dini duygularına zarar verebilecek yönde telkinde bulundukları gerekçesiyle sürgüne yollayan,  Avrupa Konseyi ülkelerinin bilimsel disipline uygun olmadığı için okullarda okutulmaması yönünde karar aldıkları Yaratılış Teorisi´ni ders kitaplarına Evrim Teorisi yerine koyan, kitaplarına resmini koyduğu bildiğin olta iğnesi ile yemi böcek fosili diye yutturmaya çalışan Harun Yahya´ya bilim adamı muamelesi gösteren, dünyaca ünlü evrimci profesör Richard Dawkins´in sitesine erişimi bile engelleyen bir ülkeyiz biz.

Bize yakışan oturup sindire sindire aylık "ilim-kültür" dergisi Sızıntı okumak, güne patatesli yumurta, iki bardak çay ve Zaman Gazetesi ile başlamak, başlığı dışında evrim kelimesi bile geçmeyen bir yazı yazan, ama ne hikmetse (Allah´ın hikmetidir belki) Evrim Teorisi´ni çürüttüğünü zanneden büyük düşünür, zamanın efendisi Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretlerinin yazılarından feyz almaktır. Harun Yahya´nın pırıltılı kitapları arasında kaybolup "evrim teorisinin çöktüğüne, ateistlerin büyük panikte olduğuna" şahit olmaktır. Bizim ufkumuzu açacak kaynaklar bunlardır.

May the force be with you.*

*: Star Wars şövalyeleri (jedi) nin hayır duası

TÜBİTAK utancı

İnsanların ülkeleriyle övündükleri zamanlar da oluyor, utançtan yerin
dibine geçtikleri zamanlar da. Örneğin, geçen yıl bu günlerde, barış mesajı vermek için çıktığı yolculuk sırasında Gebze dolaylarında tecavüze uğrayıp öldürülen
İtalyan ‘gelin’ Pippa Bacca’nın başına gelenlerden duyduğum utancı dile getiren bir yazı yazmıştım.
Ne yazık ki, şimdi de TÜBİTAK’ın bir yayınında Darwin’i hoyratça sansürlemesinin utancıyla yüzümün yandığını hissediyorum.
Bu gibi durumlarda içimden gelen ses “İnşallah yabancılar bana bu konuda bir soru sormazlar da açıklamaya çalışmak zorunda kalmam” diye mırıldanır.
Ama soracaklardır. Bu olay Türkiye’nin hangi noktada bulunduğunu göstermek için her yerde yüzümüze çarpılacaktır.
Ve aradan yıllar geçtikten sonra “Bakın o dönemde Türkiye’de bilim hangi ellerdeymiş” diye ibretlik bir kanıt olarak anımsanacaktır.
Biliyorsunuz, bu yıl evrim kuramının kurucusu Charles Darwin’in 200., en önemli eseri ‘Türlerin Kökeni’nin yayımlanışının ise 150. yıldönümü.
Bu önemli yıldönümleri nedeniyle 2009 UNESCO tarafından Darwin yılı ilan edildi. Dünyanın pek çok ülkesinde toplantılar, seminerler yapılıyor, dünyanın en önemli gizlerinden bazılarını açıklamış olan büyük bilim adamı saygı ile anılıyor.
Bu bağlamda, TÜBİTAK gibi ‘bilimsel’ (tırnak içine alıyorum, çünkü artık emin değilim) bir kuruluşun yayın organında Darwin’i kapak yapması son derece normal hatta kaçınılmaz bir şey. Günümüzde, aşırı bağnaz bir kaç grubu saymasanız, herkes Darwin’i çağımız biliminin ve özellikle büyük sıçramalar yapmakta olan biyolojinin babalarından biri sayıyor.
Evrim ‘kuramı’ diyoruz ama, o ‘kuram’ artık bilimsel bir olgu olarak kabul ediliyor. Tıpkı yerçekimi gibi -ki onun da zamanında meleklerin kanat çırpışlarıyla açıklamaya çalışanlar olmuştu!
Durum böyleyken, üstelik kendisine bilimsel unvanlar verilmiş insanlardan oluşmuş bir kurulun böyle bir sansür uygulaması nasıl açıklanabilir?
Darwin’in sansürü, cehaletin bilimi ezme girişimidir. Türkiye’yi komik duruma düşürmekten başka işe yaramaz.
Ola ki bunu yapanlar evrim kuramının kendilerine öğretilen dinsel yaratılış öyküsüne uymadığı için, inançları gereği yapmışlardır. Öyleyse de, ne kadar hazin!
Darwin’in kendisi Tanrı inancı ile (teizm) evrim arasında bir çelişki görmediğini kaç kez yazmıştı. Çağımızın en önem dinsel düşünürlerden birçoğu evrimin dinsel inanca pekâlâ uyabileceğini savundular.
Darwin’e başlangıçta şiddetle karşı çıkan İngiliz Kilisesi geçen yıl eylül ayında özür diledi ve şöyle dedi:
“Seni yanlış anladığımız, sana karşı gösterdiğimiz ilk tepkilerde hatalı olduğumuz ve bu nedenle başkalarının seni yanlış anlamasına sebep olduğumuz için özür dileriz.”
Vatikan bile geçen hafta bu konuda bir konferans düzenledi. Papa 2. Paul yıllar önce “Evrim bir hipotezden çok daha fazlasıdır.” (Yani, doğrudur) demişti zaten.
Ve bizim ‘bilim’ insanlarımızın yaptığına bakın!
Kimse bana Türkiye ileri gidiyor mavalı okumasın. En önemli bilim kurulu Vatikan’ın gerisine düşmüş bir ülkenin gittiği yön bellidir: Geriye!

Haluk Şahin, 11.03.2009

TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknik Dergisi’nin Evrim Teorisi’nin sahibi Charles Darwin’in 200’üncü doğum yıldönümü ve 2009 yılı UNESCO tarafından tüm dünyada Darwin yılı ilan edilişi nedeniyle hazırladığı Mart sayısına sansür uyguladığı ortaya çıktı.

Kanal D Ana Haber Bülteni’nde yer alan habere göre 42 yıldır okuyucuyla buluşan Bilim ve Teknik Dergisi’nin Mart sayısı kapağı ve içeriği basım aşamasında değiştirildi. Bir haftalık gecikmeyle yayımlanan derginin Evrim Teorisi’nin babası Darwin için özel olarak hazırlanan sayısı TÜBİTAK üst yönetimi tarafından veto edildi. Derginin yayın kurulu

Yapılan ilk kapak	Değişen kapak

Hürriyet, 10.03.2009

Bilime bile sansür koyan, sonra da "muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak"tan bahseden bir zihniyet var karşımızda. Onlar adına ben utanıyorum.

Çok rica ediyorum söylediklerimden farklı anlamlar çıkarmayın. Metni tekrar kopyalayıp düzgün anlaşılması için başındaki üç anahtar sözcüğün altını çizeceğim.

"Eşitlik-özgürlük kavramlarını barındırmayan bir sol, sol değildir. Sol her şeyden önce hümanisttir ve insanın özgürlüğü için çaba verir. Dolayısıyla sol din karşıtlığından ziyade dinlere özgürlüktür. Sol türban karşıtı değil türban dahil her türlü elbiseye özgürlüktür. Sol herkesin eğitim hakkı olduğuna inanır ve bunun için mücadele verir. Bütün dinlere, dillere, kültürlere özgürlük tanır. “Şimdiden özgürlük tanırsam gelecekte bizi ezerler” anlayışı mazur görülemez ve “gelecekte şöyle olacak” diye şimdiden insanların özgürlüklerini engellemek, bastırmaya çalışmak sol değil, olsa olsa sol faşizmdir." Mesut Onatlı

"Solun dünya üzerinde tek bir tanımı var." gibi bir cümle benden çıkmadı. Ben demişim ki "...Başkasının sol tanımlaması dediğin, tüm dünyada kabul görmüş evrensel sol değerleri içeriyor." Nedir bunlar? Eşitlik, özgürlük, hümanizm...(Sosyal adalet, çoğulculuk v.s diye arttırılabilir) Metin bunları içeriyor mu? İçeriyor.
"Tüm dünyada üzerinde uzlaşılmış bir sol tanımı var, onu da Mesut Onatlı yazmış. Helal abime" demiş miyim? Hayır.

Tamam solculuğu boşverelim şimdi de anlaşamadığımız noktalar var. Bak ne güzel demişsin işte "sol  düşüncede devlet her vatandaşına eşit mesafededir ve her vatandaşına eşit şartları sunmakla mükelleftir" diye. Ben eğitimin bir devlet hizmeti olduğunu, hizmet alan tüm vatandaşların bundan eşit bir şekilde faydalanabilmesi gerektiğini burada defalarca yazdım (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi´nin ilgili kısımlarını alıntı olarak göstermek de dahil) Başörtülü birinin hastaneye girmesi ile okula girmesi arasında bir fark olmamalı. Biri sağlık hizmetinden yararlanıyor, öteki eğitim hizmetinden. Ben demiyorum ki devlet dairelerinde türbanlılar da çalışsın, devlet adına hizmet veren kişi türbanlı olabilsin diye. Çünkü dediğin gibi sol düşüncede (laiklikte de) dini sembollere yer yok. Savunduğum sadece birer vatandaş olan başörtülülerin eğitim hakkı. Sen devlet olarak başı açığı okula alır, başı kapalıyı almazsan bu ayrımcılık değil de nedir? Bir de yukarıdaki isimleri sen direkt kapitalist, para babası diye, birisi solcuları din düşmanı diye, başkası Kürtlerin tümünü vatan haini diye yaftalayınca fikir konuşmak imkansız hale geliyor.

Atatürk´ün eleştirilebilmesi konusunda Ekin yazdıklarında haklıdır, ona katılıyorum. Şunu ekleyeceğim bir tek: Demişsin ya "eleştirenler nüfus cüzdanlarına bakıp isimlerinin hans olmadıgına yada cüzdanın pembe olmadıgına şükür etsinler..." diye, bence bu bakış açısı eleştirinin bir çeşit saygısızlık, haddini bilmezlik, hatta vefasızlık olarak kolektif bilinçaltımızda (bkz: Carl Gustav Jung) yer etmesinden kaynaklanıyor. Yani, senden "büyük"ler eleştirilemez! Hocasının elini, şeyhinin eteğini öpmek neden Batı´da değil de bizde görülüyor acaba? Atatürk´ü eleştirmek deyince benim aklıma şunlar geliyor: Kutsallığın bozulması, kusursuzluk yanılgısına uzanan el... Tanıdık geldi mi? Evet, tıpkı din gibi. Bu yüzden Atatürk tanrılaştırılıyor diyorum. Ama bunları söylüyorum diye gelip de beni cehaletinden kıvranan, üç kuruşluk safsatalarıyla veya rakısı yüzünden Atatürk düşmanlığı yapmaya çalışanlarla aynı kefeye koymayın, bozuşuruz.  O kadar dert rakısına laf edenlerde olsaydı ayık gezmezlerdi.

Gelişmiş dediğimiz, gelişmiş olduğu da inkar edilemeyecek olan Batı bu meseleleri yüzyıllar önce çözmüş. Voltaire, Kant gibi adamlar eleştirel aklı her şeyin üstünde tutmasalardı bugün dünya çok farklı bir yer olurdu. Bilim adamları kendilerinden önce yaşamış "büyük"lerinin söylediklerine şüphe ile yaklaşmasalardı bilim ilerleyemez, yerinde sayardı. Hatta gençliğinde pozitivist olabilecek kadar bilim ve felsefeyle haşır neşir olup aklı önder edinmiş Mustafa Kemal Atatürk de belki Cumhuriyet kurmamış, saltanat devam etmiş olurdu.

Fazla uzatmadan kaçayım. Buralara çok takılınca okulu asıyorum.
Saygılarımla...

Solcu olduğunu iddia edip de ayrımcılığı teşvik edenlerin ülkesinde pek şaşırılacak bir şey değil bu, ne yalan söyleyeyim.
Murat Belge, Oral Çalışlar, Baskın Oran, Yıldırım Türker v.d. yazarlardan haberdar olmamanda globalleşmenin bir suçu yok bence.

Bu arada Ekin yazdıklarının % 99.9´u mantıklı ablam (Oran abartı olabilir, istatistiksel değildir).

Çok yaygın yapılan bir yanlış var.
Hani cc´de bol olan erkek çeşidi var ya, onun asıl ismi abazandır aslında; abaza değil.

Lanetli bir arkadaş listem var. Listemdeki ajanların rozetleri birer birer gidiyor.
Jisell, zuzu, Özko... Rozetini seven beni silsin. 

jennif : Resimler yazmışsın ama ben 1 tane gördum arkadaşım neden çoğul eki kullanıyorsun :P

 Senin birkaç resim ekleyeceğini öngörüsüyle sezmiş olmalı.

Bu arada ·Cosmix· in filmi arada kaynamış. Click olacak o film de.
Lotus ortalarda görünmüyor madem, ben ekleyeyim bir tane.  Eskidir ama oldukça meşhurdur.