ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
16benan> Forum Mesajları | | 16benan'e ait Toplam 955 Forum Mesajı var
|
|
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Platonik Aşk,Mantık Evliliği,Aşk Şekilli Anlatım :))> 3.Ağu.2006 Per 13:43:31 | | fiogf49gjkf0d Teşhis: Standart evlilik
Tanım : Erkek, seçilmis, kadın "görülmüş"tür. Erkek iş yerinde, kadın komşu günlerinde filan oyalanır. Akşam, televole seyredip, Sibel Can ın aşk hayatına üzülürler. Evlilik hayatı, çocuk yapılana kadar tereddütlerle geçer. Çocuktan sonra "arada çocuk olmasa" tiribi hakimdir. Kadın çalışmadığı, erkek de evinde kadın olduğu için köledir. Bizatihi kurum efendi olduğu için Camus nün "efendisiz kölelik teoremi" asla geçerli değildir. Konu komşu, hısım akraba, erkeğin ailesi herşeyin önündedir. Gelip çocuğa ismini bile onlar koyarlar.
Tedavi: Erken boşanma.
Teşhis: Entel evliliği
Tanım : Erkek bir reklam ajansinda art direktör, kadın da benzer bir ajansta müşteri temsilcisidir. Komşularını tanımaz, Yüzüklerin Efendisi okurlar. Çocuk yapmaya korkar, birbirlerine arada sırada çiçek filan alırlar. Arada bir girdikleri ilişkilere "kaçamak" deyip birbirlerine anlatmazlar. İlk "kaçamak"larında biraz bunalsalar da çabucak alışırlar. Sık kavga eder, kavgalarında Kate Millet tan, Lynne Segal den filan alıntılar yaparlar. "Evlilik kurumunun önemli olmadığını, aslolanın aşk olduğunu" söylerler. Bu felsefelerinin günlük hayatlarındaki tek karşılığı yüzük takmamalarıdır.Genellikle kedi ya da köpek edinerek zavallı hayvanın da hayatını kaydırırlar. Nihai olarak zaten boşanırlar.
Tedavi: Erken boşanma.
Teşhis: Marjinal evlilik
Tanım: Laf olsun diye evlenilmiştir. Taraflar bunalım ve arızalıdır. Erkek ve kadının başka sevgilileri, bu sevgililerinin arasında da çapraz iliskileri vardır. Arkadaş çevresi bir masanın etrafina toplandığında, kimin kiminle ne yaptığını çıkarmak, detaylı log analizleriyle bile pek anlaşılamaz. İlk birkaç ay sonrasında iktisadi, sosyal, psikolojik semptomlar azar. Kendilerini bir, hayatı sıfır zannederek başladıkları ilişki, atlıkarınca gibi dönmeye başlayınca bayar.
Tedavi: Erken boşanma.
Teşhis: Mantık evliliği
Tanım: Taraflar, birbirlerine "aşkla" değil, birtakım tablolarla bağlıdır. Matematik olarak birbirlerine uyduğunu düşünen çiftler, çevrelerindeki evliliklerden feci dersler çıkardıklarını düşünürler. Ders çıkarmaktan bir hal olan bu çiftler, kendi sıkıcı hayatlarını didaktik üsluplarıyla arkadaşlarına da aynen taşırlar. Üstelik, yıllarca direnebilirler. Ama biyoloji, matematik dinlemez. Olay, erkeğin penisinin başka bir kadın için hareketlenmeye başlamasıyla sarsılmaya kadının da aynı olaya iştirakiyle yıkılmaya başlar.
Tedavi: Erken boşanma.
Teşhis: Kıyak evlilik
Tanım: Bilinen tek makul evlilik yöntemidir. Şöyle sebeplerle olabilir: Amerikan pasaportu almak, askerdeki tarafın çarşamba aksamları da çıkmasını sağlamak, çesitli eş yardımlarından faydalanmak, memurlar için eş durumundan "kolay tayin" sağlamak, doğan bir çocuğa nüfus cüzdanı edinmek, ev kiralamak...
Tedavi: Gereksizdir.
Teşhis: Geleneksel evlilik
Tanım: Kadının mazlum olduğu tek evlilik durumudur. Kadın, babadan kocaya teslim edilmiş, feministlere malzeme çıkarılmıştır. Kadın, hemen hemen yaşamaz. Erkek, eve ekmek ve tuz getirerek kendini iyi ve yeterli hisseder
Tedavi: Derhal boşanma.
| |
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >sizce aşk nedir? nasıldır? yada nasıl yaşanmalıdır?> 3.Ağu.2006 Per 13:14:49 | | AŞK YAŞAMAKDIR VE SONUN DA KAYBETMEKDİR.....
Nereye gitsem yanımda götürüyorum sevgimi ve nefretimi...
Her sabah yeniden sayıyorum kaç gündür görüşmediğimizi. Rüyalarımda görüyorum karşılaştığımız anı, başımı çeviriyorum, bulamıyorum söyleyeceğim kelimeyi...
Nefretimle uykuya dalıp ve sevgimle kalkıyorum. Her sabah yeni bir güne başlasam da, sensiz yeni bir hayata başlayamıyorum...
Sabahları cebime koyup "iyi ki"lerimi, "keşke"lerimi, pişmanlıklarımı, çıkıyorum yola, günün bir saatinde "keşke"lerimi alıyorum, başka bir saatinde "iyi ki"lerimi yanıma...
Bir cebimde ise hasretin hala duruyor, yapacak hiçbir şey bulamayınca kalbim bu yorgun kelimelerden medet umuyor...
Senden gittiğimde sadece yaralandım sandım, aslında ruhum bedenimden ayrılmış, geriye kalan bir et parçasıymış anladım...
Artık kiminle konuşsam ruhum sendeki gibi havalanmıyor, bugün kiminle tanışsam kalbim sendeki gibi atmıyor...
Yanımdan geçen herkese sen misin diye bakıyorum, seni gördüğüm anda başımı çevirip kaçıyorum. Senden uzaklaşmak için sana doğru koşuyorum...
Bir gün ararsan, açmayacağım diye kendime sözler veriyorum, her telefon çaldığında sen misin diye heyecanlanıyorum. Seni aramamayı cesaret sanıyorum, aramak mı zor aramamak mı bilmiyorum...
Hiçbir gelen senin yerini doldurmuyormuş, hiçbir giden senin kadar acıtmıyormuş...
Sensiz bir hayatta da mutluluk yokmuş aslında, yokluğunun acısı sevgimden büyükmüş aslında....
| |
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >sizce aşk nedir? nasıldır? yada nasıl yaşanmalıdır?> 3.Ağu.2006 Per 13:11:15 | | ÖZLÜYORUM SENİ
Özlüyorum seni. Gücüm yetmiyor unutmaya Özlüyorum elini tutmayı sesini duymayı Boynuna sarılıp omuzun da ağlamayı Nedensiz sevinçleri Hasret dolu sevgi dolu sımsıcak düşlerimi Özlüyorum Gücüm yetmiyor unutmaya Seni aramazsam unuturum sanmıştım Girmez sanmıştım hayalin beynime Geceleri düşlerimde Gündüz baktığım her yerde seni Özlüyorum..
| |
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >ATATÜRK TEN SON MEKTUP> 2.Ağu.2006 Çar 23:56:28 | | ATATÜRK İLKELERİ
Atatürk ilkeleri, altı ana başlık altında toplanabilir
Cumhuriyetçilik:
Atatürk devrimleri siyasi nitelik taşır. Çok uluslu bir İmparatorluktan ulus devlete geçiş gerçekleştirilmiş ve böylece modern Türkiye nin ulusal kimliği oluşturulmuştur. Bu kimliğin oluşmasında, kul nitelikli insanların yurttaş-birey niteliği kazanması önemli bir noktadır. Atatürk bunun yolunu, kısaca halkın kendi kendisini idaresi, yani demokrasi demek olan Cumhuriyet’te görmüştür. Halkçılık:
Gerek içeriği gerekse hedefleri açısından bakıldığında, Cumhuriyet Devrimi ayrıca bir sosyal devrim niteliği de taşır. Başta İsviçre Medeni Kanunu olmak üzere, Batı kanunlarının Türkiye de uygulamaya konulmasıyla birlikte kadınların statüsünde köklü değişiklikler olmuş, 1934 yılında kabul edilen bir kanun ile kadınlar seçme ve seçilme hakkını almışlardır. Atatürk çeşitli ortamlarda, Türkiye nin gerçek yöneticilerinin köylüler olduğunu söylemiştir. Aslında bu durum Türkiye için bir gerçek olmaktan çok bir hedef niteliğindedir. Halkçılık ilkesi sınıf ayrıcalıklarına ve sınıf farklılıklarına karşı olmak ve hiçbir bireyin, ailenin, sınıfın veya organizasyonun diğerlerinin daha üzerinde olmasını kabul etmemek demektir. Halkçılık, Türk vatandaşlığı olarak ifade edilen bir fikre dayanır. Gurur ile birleşen vatandaşlık fikri, halkın daha fazla çalışması için gerekli psikolojik teşviki sağlar, birlik fikrinin ve ulusal bir kimliğin kazanılmasına yardımcı olur
Laiklik:
Laiklik yalnızca devlet ve dinin birbirinden ayrılması anlamına gelmez ayrıca eğitim, kültür ve yasama alanlarının da dinden bağımsız olması anlamını taşır. Laiklik, devletin dini düşünce ve dini kuruluşların etkisinden bağımsız olması, ve genel olarak düşünce özgürlüğü anlamına gelmektedir.
Devrimlerin birçoğu laikliği gerçekleştirmek amacıyla yapılmış ve diğerleri ise laikliğe ulaşılmış olması sayesinde gerçekleştirilebilmiştir. Laiklik ilkesi akılcı ve dini siyasetin dışında tutan bir ilkedir.
Osmanlı döneminde matbaanın geciktirilmesinde olduğu gibi dinin yenilikler karşısında nasıl tutucu bir silah haline geldiğini yaşamış olan Türkiye Cumhuriyeti kurucuları açısından dinin din dışı sivil yapı üzerinde yaratabileceği baskıları önlemenin bir aracıdır.
Devrimcilik:
Atatürk ün ortaya koyduğu en önemli ilkelerden birisi de devrimciliktir. Bu ilkenin anlamı Türkiye nin devrimler yaparak geleneksel kuruluşlarını modern kuruluşlarla değiştirmiş olmasıdır. Geleneksel kavramların bir kenara itilip modern kavramların benimsenmesi demektir. Devrimcilik ilkesi, yapılmış olan devrimlerin tanınıp kabul edilmelerinin çok ötesine geçmiştir. Milliyetçilik:
Cumhuriyet devrimi ayrıca milliyetçi bir devrimdir. Bu milliyetçilik ırkçı bir yapıda değildir; yurtseverlikle sınırlıdır. Bu devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının korunması ve ayrıca Cumhuriyetin siyasal yönden gelişmesidir.
Bu milliyetçilik, tüm diğer ulusların bağımsızlık haklarına saygılıdır; sosyal içeriklidir; yalnızca anti - emperyalist olmayıp, aynı zamanda gerek hanedan yönetimine, gerekse herhangi bir sınıfın Türk toplumunu yönetmesine de karşıdır ve nihayet bu milliyetçilik Türk devletinin vatanı ve halkı ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesine inanmaktadır. Devletçilik:
Mustafa Kemal Atatürk yapmış olduğu açıklamalarda ve politikalarında Türkiye nin bir bütün olarak modernizasyonunun ekonomik ve teknolojik gelişmeye önemli ölçüde bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda, devletçilik ilkesini de devletin, ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesi anlamında yorumlamaktadır. Ancak, devletçilik ilkesinin uygulanmasında, devlet yalnızca ekonomik faaliyetlerin temel kaynağını teşkil etmemiş, aynı zamanda ülkenin büyük sanayi kuruluşlarının da sahibi olmuştur.
| |
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >*Bir kaç Bilgi*> 2.Ağu.2006 Çar 23:19:35 | | Yıldızı parlayacak 20 meslek
Bilgisayar bilimleri mühendisliği
Genetik bilimleri mühendisliği
Elektronik ve haberleşme mühendisliği
Çevre siyaset bilimleri ve mühendislik
Uluslararası hukuk,
Evrensel siyaset, uluslararası ilişkiler
Sağlık hizmetleri tedariki, koruyucu hekimlik, sağlık yönetimi, estetik cerrahi
Danışmanlık, insan geliştirme ve psikoloji
Biyoteknoloji
Perakende sektöründe yöneticilik
Gıda ve beslenme mühendisliği, diyetisyenlik
Bilgi yönetimi yöneticiliği
Finans (bireysel)/bankacılık ve sigortacılık
Endüstri mühendisliği, işletme vergi mühendisliği
Gayrimenkul hizmetleri ve yönetimi
Güvenlik hizmetleri (bilgi güvenliği dahil güvenliğin her dalı)
Müşteri hizmetleri (call center, crm vs.)
Hava taşımacılığı
Lojistik
Çeviri bilimi __._,_.___
| |
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Filistin Zülmüne Biri Dur Desin! (Lütfen Bak )> 2.Ağu.2006 Çar 22:59:15 | | Onların hepsi çocuk.
Vurulup yıkıldıklarında, sönmekte olan gözleriyle son kez hayata bakıp başları toprağa düştüğünde, onlar sadece ölü çocuk oluyorlar.
Hep merak ederim, eğer "savaş ilan edenlerin ve savaş kışkırtıcılığı yapanların çocukları cephenin en ön mevzilerindeki ilk birlikte yer alacaklar" diyen bir kural olsaydı, tarih bu kadar çok savaşa şahit olur muydu? Onların hepsi çocuk.
Vurulup yıkıldıklarında, sönmekte olan gözleriyle son kez hayata bakıp başları toprağa düştüğünde, onlar sadece ölü çocuk oluyorlar.
Kainatın ıssız bir köşesindeki küçük bir gezegende birbirimizi öldürüyoruz.
Daha da öldüreceğiz.
Her ölümle birileri daha zengin, daha şöhretli, daha kahraman, daha güçlü olacak.
Birileri de onları alkışlayacak.
Bugün, şu anda canlı olan, sevdiklerini düşünen, korkan, hayal kuran, anılarını yeniden hatırlayan, ölme ihtimalini düşünen, umutlar besleyen birçok insan yarın sabah bir füzeyle, bir mayınla, bir bombayla, bir mermiyle ölecek.
Onlardan biri sizin çocuğunuz olsaydı, onu kurtarmak için nelerden vazgeçerdiniz?
Bir gün, kendi çocuğunuzu kurtarmak için vazgeçmeye razı olacağınız her şeyden başkalarının çocuklarını kurtarmak için de vazgeçeceksiniz.
O zaman kimse ölmeyecek.
| |
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >HAYAT> 1.Ağu.2006 Sal 12:43:19 | | HAYAT ;
Bir yaşam öyküsüne katlanılamayacak kadar uzun!
Bir gülümseyişe,bir kıpırdanışa,bir dokunuşa
Vakit ayıramayacak kadar kısa!
HAYAT ;
Her anını sonuna kadar yaşamaya çalışmak için,
Nefes nefese koşturmayı göze alacak kadar dolu,
Bütün yaşadıklarının sadece bir hayal olduklarını
Hissettirecek kadar boş!
HAYAT ;
Gerçekleri sırtlayıp taşıyamayacak kadar ağır.
Bir kuşun kanadına konupta ona biile hissettirmeden
Uçabilecek kadar hafif !
HAYAT ;
Gerçek yaşam öykülerine katlanmaya değecek kadar
"Yaşanmaya değer "
HAYAT;
Onu kısıtlamanın haksızlık olduğunu anlatacak kadar
Öğretici,
Bir daha bulunmayacak,yaşanmayacak kadar "tek "...
HAYAT ;
Kendini oluşturan her büyüyü,
Her cazibeyi,her rengi,
Yürekleri hoplatacak,
Kanlarımızı kaynatacak kadar
Parlak ve güzel !
Gözlerimizi acılarla,hüzünlerle,
Ayrılıklarla,ölümlerle buluşturduğumuzda,
Sadece iki renk !
Gri ve siyah !
HAYAT ;
Gerçek yaşam öykülerine katlanabilecek gücü bulup,
Bulaştırıp, daha da büyüğünü oluşturabilecek kadar
Heybetli ve zor,
Hr şeyden vazgeçip
"yaşamaya veda etmeyi isteyecek "
kadar da güçsüz ve zayıf !
HAYAT ;
Sevmeyi bilecek,bilmiyorsa öğrenecek tadacak,
Sunacak,paylaşacak....ve böyle sevgileri
Çoğaltabilecek kadar anlam lı...
Nefreti seçip,sıçratmak,sıçrattıkça da o pisliğe bulaşacak
| |
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Hayata Dair..> 1.Ağu.2006 Sal 12:30:07 | | Mumkun oldugunca kimsenin senin adina karar vermesine izin verme
ama baskalarinin hakli olabilecegini de unutma. Bu hayat senin ve istedigin
gibi yasamaya hakkin var, fakat baskalarini dinle ve onlarin bakis acisini
anlamaya calis.
Her zaman ama her zaman, mutlaka kalbini dinle. Hayatta senin icin
neyin dogru oldugunu bir tek icindeki ses soyleyebilir. Dolayisiyla
icindeki sesle konusmayi ogren. Her gun kendinle kalmak icin zaman ayir ve kalbini
dinle. Baska sekilde hissetmek icin ikna etmeye degil, gercekten ne
hissettigini bulabilmek icin dinlemeye calis. Bazen icindeki ses sana cok
zor geleni yapmani soyleyebilir yada duymak istemediklerini
soyleyebilir.Korkma... ve icindeki sesi dinlemeye devam et...
Gecmiste yaptiklarin icin pismanlik duyma ve ozur dileme....
Yasadiklarinin senin icin onemli bir ders oldugunu kendine hatirlat. Bu
tecrube ile aldigin bilgiyi ozenle incele, olayda yaptigin hatalari ve
yeniden ayni durumda olsan nasil davranacagini iyice dusun ve gelecek
olaylar icin kendini hazirla. Kirilan vazo tamir edilemez ama gelecekte
baska vazolarin kirilmasi onlenebilir
Asla tecrube kazanmaktan kacma. Ne kadar zor olursa olsun,
Yeniden ayaga kalk ve yola devam et. Hayati ogrenmek icin o tecrubelere ihtiyacin
var. Kalbin ask acisi ile yaralanmis ise, sonsuza kadar kendini aska
kapatma. Ruhun insanlarin acimasizligi ile incinmis ise, hayata kusup
kendini karanlik bir dunyada yasamaya zorlama. Bedenin cok buyuk acilar
cekmisse, kendini uyusturup birakma.
Unutma:
Bilge insan hayati yasayandir.
Cesur insan korkusuzca devam edebilendir.
Kahraman insan tum acilarina ragmen yenilmeyendir
| |
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >SEWGİ> 1.Ağu.2006 Sal 12:12:12 | | Asla kaybetmekten korkarak, sirf inanmak istedigin icin karsindaki
insanin sevgi sozcuklerine inanma. Sevgi insanin kalbindedir,
gozlerindedir,davranislarindadir, ses tonundadir, sana verdigi onemde ve degerdedir,
senin icin yaptigi fedakarliklardadir. Insanlar cok kisa zamanda sevgi
sozcuklerini umarsizca dagitmaya baslarlar. Bunlari dinle ama gercek
sevgiyi karsindakinin davranislarina bakarak bul. Inanmak istedigin icin degil
gercek oldugu icin karsindaki insanin sozlerine inan...
| |
16benan
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Kurbağa Misali Bir Hayat Dersi :)> 1.Ağu.2006 Sal 11:58:56 | | Kendimi ne zaman işe yaramaz ve aciz hissetsem, aynı hisleri hissettiğim bir anda, eski bir dostun uzun zaman önce söyledikleri gelir aklıma... Yüzümü kocaman bir gülümseme sarar.. Bana: kendini her aciz ve işe yaramaz hissetiğinde parmağının ucuna bak... Demişti... O sıra o kadar üzgün ve duygularımın içinde o denli kaybolmuştum ki, kendi sesimi bile tanıyamaz bir halde, çok kısık bir ses tonu ile. neden?? Demiştim... çünkü o parmak izlerinden bu yeryüzünde başka hiç kimse de yok... Demiş ve eklemişti. sen özelsin!!! İNANMAZSAN PARMAKLARININ UCUNA BAK!!! Birden sanki dirilmiştim... evet ben ÖZELDİM... HERKES ASLINDA ÖZELDİR. AMA BENİ O GÜNDEN SONRA DİĞERLERİNDEN AYIRAN TEK AYIRT EDİCİ ÖZELLİĞİM -KENDİMİN ÖZEL OLDUĞUNUN FARKINDA OLMAMDI... Hala karamsarlğa düştüğümde, bazen umutsuzluklarla boğuştuğumda o dostumu hatırlar ve parmağımın ucuna, yüzümde büyük bir gülümseme ile bakar ve kendi kendime: SEN ÖZELSİN! BUNLARIN HEPSİNİ ATLATIRSIN!!! derim... Yine aynı dostum bir karar aşamasında olduğum bir gün bana şöyle demişti.. -Önce ne istediğini iyi belirle... Ve eklemişti.. -Sonra O istediğine ulaşmak için ne gerekiyorsa yap!!! Sonrada elini tam üç kez gözlerimin önünde çırpmış ve bana. -ne oldu şimdi? diye sormuştu... bende anlamsız bakışlar ile cevap vermiştim. -ne oldu??? -Üç saniye hayatından uçtu gitti ve hiç birşey o üç saniyeyi geri getiremez... demişti... Ve eklemişti -Hayatı istediklerine ulaşmak için harca,bir gün arkana dönüp baktığında uçup giden o saniyelerin bomboş bir ömür haline geldiğini görmek istemiyorsan tabii!!! Farkındasınız değil mi? Hayatlarımız saniye, dakika, saat dilimlerine bölünmüş, akıp gidiyor. Ve biz akan bir saniyeyi bile geri dönüp tekrar yaşayamıyoruz... Onları geri getiremiyoruz. Aynaya baktığımız da hergün yeni bir beyaz saç telini ve yüzümüzde acımasızca akıp giden dakikaların izini, birer kırışıklık olarak aynada seyrediyoruz. Peki biz hayattan ne bekliyoruz? beklentilerimiz için varımız yoğumuz ile savaşıyor muyuz, zaman denen acımasız düşmanla? Oysa parmaklarınızın ucuna bakın bir kez... Sonrada parmaklarınızı üç kez şıklatın.. Orada gördüğünüz parmak izleri sizden başka kimsede yok... ve parmaklarınızın ucundan çıkan o ses hayatınızın bomboş geçmis üç saniyesi oldu, geçti gitti işte... Siz özelsiniz, siz yeryüzünde teksiniz... O zaman hayattan beklediklerimizde bize layik olmalı,özel olmalı, ulaşılması için savaşa değer olmalı... Zaman denen canavar galip gelmeden,biz hayattan beklentilerimize ulaşmalıyız ki,Geçip giden zamana rağmen,geriye dönüp baktığımız da kucak dolusu mutluluk ve beklentilere ulaşmanın hazzı ile zaman zaman yüzümüzde kocaman bir gülümse ile nanik yapabilelim... Ellerinizi üç kez çırpın, hayattan üç saniyeniz silinip gitti işte... Bugün özel bir insan olan kendiniz için ne yaptınız? Beklentileriz için bir uğraş, savaş verdiniz mi? Yoksa zamanın sizi yenmesine seyirci mi kaldınız? Mesela özel eski bir dostu aradınız mı bugün? Tüm bu kısa ama çok anlamlı hayat derslerini veren dostumu kaç zamandir aramadığımı düşündüm tüm bunları yazarken... Yerimden kalktım, internetten çıktım ve telefon ile o dostumu aradım Çok mutlu oldu... ne zamandir sesini duymamıştım hangi dağda kurt öldu? Dedi.. Ben de Özel birini aramak istedim aklıma sen geldin dedim ve sonra ekledim: Ve ellerimi üç kez çırptım geçen zamanı geri getiremediğimi görünce belki de seni arayacak başka bir üç saniyem olmayacak şu anda aramazsam diyip yazdığım yazıyı yarıda bırakıp seni aradım dedim... Çok mutlu oldu... Bir dostun mutluluğu ile bende mutlu oldum... Dostumla telefon konuşmamı bitirip klavyenin önüne oturduğumda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Özel birini arayıp,dakikaları geri getiremeyeceğim bir hayat içinde istediğim bir şeyi yapmanın huzuru ile yani mutlu bir yürekle tekrar yazmaya başladım... Ve zaman denen sinsi düşman a bir nanik yaptım.acımasızca akıp gidiyorsun,ama ben seni hissediyorum ve istediğim hiç birşeyi ertelemiyorum ve istediklerimi elde etmek için hayatla savaşıyorum der gibi mutlu idim... Siz hala ne duruyorsunuz? Koşun telefona, bir dostu arayın. Birine e-mail atın... Onu sevdiğinizi hissettirin.. Onun mutluluğu ile mutlu olun... Ellerinizi üç kez çırpın ve düşünün hayatınızdan üç saniye boş bir sayfa girdi koptu gitti işte. Oysa siz özelsiniz ve size layık bir hayatı hak ediyorsunuz... Size layık mutlulukları hak ettiğiniz gibi... Bana inanmazsanız!!!! parmaklarınızın ucuna bakın. | |
| |