ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
17 Mayıs 2024, Cuma 04:02   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  B0dyguard> Forum Mesajları
    B0dyguard'e ait Toplam 67 Forum Mesajı var
<<12 34567>>


B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >çocugun kalbi>
  8.Oca.2010 Cum 22:40:01
Küçük çocuk, deniz kenarında gördüğü yassı bir taşın güzelliğine hayran olmuştu. Mutlaka bir mücevherdi bulduğu. Şekli de bir insan kalbi gibiydi. Üstelik parıl parıl parlamaktaydı. Çocuk taşı avuçlayıp eve koştu. Ve onu büyük bir heyecanla babasına uzattı.
Adam, yavrusunun soğuktan morarmış avucundaki taşın, birbirine sürtüldüğünde kıvılcım çıkaran bir çakmak taşı olduğunu hemen anladı. Fakat bunu ona söylemedi. Küçük çocuk, rüyalarını süsleyen bisiklete kavuşmak için elindeki taşı satmak istiyor ve o paranın bir bölümüyle bir de top alacağına inanıyordu. Fakat babası buna yanaşmıyordu. Çocuk, işin kendisine düştüğünü anladığında, tatilde simit sattığı çarşıya gitti.
Kuyumcu vitrinleri, göz kamaştıran ışıkların aydınlattığı altın kolyelerle doluydu. Bir de, elindeki taşın çok daha küçük olanlarıyla süslenen pahalı yüzüklerle. Çocuk en gösterişli mağazayı gözüne kestirdikten sonra, bir süre vitrin önünde bekledi. İçeride, dükkan sahibi olduğu anlaşılan bir adam vardı. Müşteri olarak da kürk mantolu bir hanım. Küçük çocuk biraz sonra içeri girdi. Ve cebinden çıkardığı taşı dükkan sahibine uzatarak:
"Bu pırlantayı deniz kenarında buldum efendim. Eğer isterseniz size satarım." Dedi. Adam taşa uzaktan bir göz atıp:
"O sadece basit bir çakmak taşı. Bütün sahil o taşlarla doludur." Dedi. "Hayır!" diye atıldı küçük çocuk.
"İsterseniz ıslatın, ne kadar parladığını göreceksiniz." Dükkan sahibi, zengin müşterisini kaçırmaktan korkuyor ve çocuğu kolundan tutup atmayı planlıyordu. Kadın onun niyetini sezmişti. Çocuğun taşına yakından bakıp:
"Tam istediğim şey!" Diye gülümsedi.
"Onu bana satar mısın?" Küçük çocuk, taşının gerçek değerini anlayan biriyle karşılaşmış olmaktan son derece mutluydu. Kadının cebine doldurduğu paralar ise, aklını başından almıştı.
Defalarca teşekkür ettikten sonra, koşarak uzaklaştı. Kadın, elindeki taşı kuyumcuya vererek ona bir zincir takmasını istedi. Belli ki mücevher gibi taşıyacaktı. Dükkan sahibi, yapmış olduğu ikazı anlamadığı için, kadının aldandığını düşünüyordu. Bu yüzden:
"Söylemiştim, ama tekrar edeyim! Satın aldığınız şey basit bir taştır." Kadın, önce pırlanta kolyesine, daha sonra da yüzüğüne bakarak: "Zannetmiyorum!... O taş bence bunlardan daha değerli, çünkü küçük bir çocuğun ümidini taşıyor..." dedi...


B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İŞTE TÜRK ASKERİ BUDUR...>
  8.Oca.2010 Cum 22:28:50
Bir gün, Atatürk`ten Türk askeri hakkında ne düşün düğünü sormuşlar:

- Durun size bir hikaye anlatayım, dedi. Orduları kumandanı idim. Liman van Sanders Paşa da o sırada kıtalarımızı teftişe gelmişti. Hastaneden yeni çıkmış bazı askeri de her nasılsa bölüklerin arasına karıştırmışlar van Sanders:

- Canım böyle adamları ne diye buraya gönderiyorlar? diye söylenerek hasta ve cılız neferi göğsünden itti. Mehmetçik derhal yere yuvarlandı.

Alman generali davasını ispat etmiş olmanın gururu içinde:

- İşte gördünüz ya, dedi düşmek için bahane arıyormuş! Oracıkta van Sanders`e bir azizlik yapmak aklıma geldi neferin yanına sokularak;

- Ne kof şeymişsin sen... Dedim. Dikkat etsene seni yere yuvarlayan adam bizden değildi. Ne diye karşı durmadın? Şimdi tekrar yanına gelirse, sıkı dur. Gücün yetiyorsa bir kakma da sen ona vur.

Sonra van Sanders`e dönerek:

- Sizin takatsiz sandığınız nefer boş bulunduğu için yere yıkılmış. Türk askeri amir karşısında, dünyanın en uysal insanı olur. Kendisine söyleyin:"hele gelsin bak bir daha beni yere yıkabilir mi?" diyor.

Van Sanders askerlerle şakalaşmasını severdi. Gülerek aynı askerin yanına geldi. Fakat eliyle dokunur dokunmaz o mecalsiz Mehmet’ten öyle bir kakma yedi ki, derhal sırt üstü yuvarlandı. Van Sanders, Mehmetçik`in bu mukabelerine hiddet etmemiş bilakis Türk neferine karşı olan hayranlığı artmıştı. O kadar ki yerden kalkınca ilk işi gidip hasta Türk neferinin elini sıkmak oldu.

Atatürk:

- İşte Türk askeri budur!diyerek sözlerini bitirmişti.


B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Atatürk` den Tokat Gibi Cevaplar !!!!>
  8.Oca.2010 Cum 22:26:00
İngiliz lordu Atatürk`ün daveti üzerine istanbul`a gelir.ingiliz lordu şerefine verilen yemekte servis yapan türk elindeki tepsiyi devirir.herkes büyük bi şaşkınlık içinde kalmıştır ve atatürk`ün ne tepki vereceği beklenirken, atatürk ingiliz lorduna dönerek:
"HALKIM HERŞEYİ BECERİYOR DA Bİ TEK UŞAKLIĞI BECEREMİYOR".
---------------------------------------------------------------------------------------
Günlerden birgün İtalyan büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve huzura davet edilir. O günün muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra büyükelçi: `` Ekselans dün Roma ile yaptığım bir görüşmede hükümetimizin Hatay`ı almak istediği kararını size iletmem söylendi.`` der. Odada bir an sessizlik olur. Ata büyükelçiye birşeyler daha ikram eder ve iki dakika odadakiler ile başbaşa bırakır. Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması ve belinde tabancası vardır. Doğru masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak`ın bağlanmasını ister ve Çakmak`a:`` Paşa İtalyan dostlarımız Hatay`a gelmek istiyorlar hazır mıyız?`` der. Fevzi Çakmak durumu anlar ve `` Biz hazırız Paşam. `` diye yanıtlar. Ata büyükelçiye döner ve: `` Biz hazırmışız, hükümetinize söyleyin isterlerse Hatay`ı gelibilirler.``

---------------------------------------------------------------------------------------

MUSTAFA KEMAL`CE BİR YANIT


İstanbul`un işgal günleri; başta General Harrington olmak üzere bir kısım işgal kumandanları Pera Palas Salonu’nun bir köşesinde otururlar. Mustafa Kemal nedense dikkatlerini çeker. Kim olduğunu soruşturdular. Mustafa Kemal denir. Onlar için Mustafa Kemal Birinci Dünya Savaşı’nın en ünlü şahsiyetlerinden biridir. Yabancı dillerde Çanakkale Harpleri’nden bahseden ve daima Mustafa Kemal`in isminde düğümlenen kitaplar, yazılar, o zaman bile bir kitaplığı doldururdu.

Kendisine haber göndererek masalarına davet ederler. Ama Mustafa Kemal`in cevabı hem nazik, hem kesindir:

- Burada ev sahibi olan biziz. Kendileri misafirdirler. Onların bu masaya gelmeleri gerekir.

(Olaylar Ve Atatürk, Ankara, T. S. K. Mehmetçik Vakfı Yayını, Gn. Kur. Basımevi, 1984, Sh. 68-69)

---------------------------------------------------------------------------------------

SEN KİMSİN ?


Dumlupınar savaşı kazanılmıştır. Düşman askerleri geri çekilmektedir. Afyonkarahisar hatları çözülünce birkaç yunan esiri geceleyin Mustafa Kemal’in çadırına getirilmişti. Bunlardan biri zafer kazanmış kumandanın doğup büyümüş olduğu Selanik’ten gelmişti. Yüzü kendisine yabancı gelmemişti. Üniformasında hiç bir işaret yoktu. Mustafa Kemal’e sordu:

- Binbaşı mısınız?

- Hayır.

- Kaymakam mı?

- Hayır.

- Miralay mı?

- Hayır.

- Ferik mi?

- Hayır.

- Peki nesiniz o halde?

- Ben mareşal ve Türk Orduları Başkumandanı`yım. Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunan, kekeler:

- Ben başkumandanın savaş hattına bu kadar yakın bir yerde dolaşmasını işitmiş değilim de...

(Olaylar Ve Atatürk, Sh. 67-68)


---------------------------------------------------------------------------------------

DOĞRUNUN AŞIĞIYDI



Dil kurultayı toplanmak üzereydi. Kurultayı hazırlayanların ricası üzerine, Hüseyin Cahit de dil davasına dair fikirlerini, mütalaalarını yazmış göndermişti. Fakat bu fikirler aşırı kurultaycıların düşüncelerine uymuyordu. Hüseyin Cahit, öteden beri olduğu gibi Türkçe’yi sadeleştirmek ve konuşma diline yaklaştırmak gibi, özelleştirme zorlamalarına, hele konuşma dili kelimelerine dokunulmasına taraftar değildi.

Hüseyin Cahit`in bu yazısını Atatürk`e de okuyan kurultaycılar zaten bir takım siyasi sebeplerle aralarının açık olduğunu fırsat bilerek.

- “İşte dil davasını baltalıyor. Dil meselesine askerlerin karışmaya hakkı yoktur!..." diyor, şeklinde kışkırtıcı telkinlerde bulunmuşlardı.

Bunun üzerine Atatürk, kurultaycılarla, Hüseyin Cahit`in karşılaştırılmalarını ve büyük toplantıda, iki tarafında, davalarını savunmalarını istemişti.

Ve o gün, kurultaycıların, Hüseyin Cahit karşısında bocaladıklarını gören Atatürk, bizzat kendisinin de benimsediği davanın sarsılır gibi olduğunu görünce, Dolmabahçe sarayının bir odasında hasta yatmakta olan en kuvvetli taraftarlarından, meşhur dilci Samih Rıfat`ı çağırtarak: "bütün kuvvetini toplayıp, cevap vermesini" rica etmiştir.

Samih Rıfat da, kendine has kuvvetli belagatı ve olanca kuvvetiyle davayı müdafaa etmiş, kurultaycılarda, mütemadiyen alkışlayarak, işin sonunu getirdiklerini kanaat ederek toplantı sonunda da Atatürk`e:

- “Paşam, Hüseyin Cahit işte bu gün bitti. Artık öldü. Davayı kaybetti!... " diye sevinçlerini izhar etmişlerse de, Atatürk`ün hiç bir sesi çıkmamıştı.

Ancak, biraz sonra, kendi aralarında toplandıkları zaman, Atatürk, duvardaki karatahtayı göstererek kurultaycılara hitapla şöyle demişti:

- Hüseyin Cahit Bey ne yaptı, biliyor musunuz? Nasıl sınıfta hoca karatahta üzerine bir şeyler yazar, sonra onları silgiyle siler... İşte, hepimizi böyle silgiden geçirdi!...

Atatürk yenilmeyi hiç sevmeyen bir insandı. Fakat, doğru karşısında, eğrinin yenilmeye mahkum olduğunu kabul ederdi. Hatta yenen hasmı olsa bile...

(Nükte Ve Fıkralarla Atatürk, Sh. 75-76

---------------------------------------------------------------------------------------
NAZIR BİRAZ BEKLESİN


Atatürk Anafartalar ve Arıburnu zaferlerinden sonra İstanbul`a gelmişti. Ata, Hariciye Nazırını (Dışişleri Bakanı) ziyaret ederek son durum hakkında konuşmak, mütelalarını bildirmek istiyordu. Nezaret binasına gelerek nazır beye haber gönderdi.

- Beklesinler... Buyrulmuş

Atatürk bir hayli beklemiş. Bir aralık kendisinden sonra gelenlerin de kabul edildiklerini farkedince müsteşar muavinine:

- Beyefendi hazretleri galiba beni unuttular, demiş. Müsteşar muavini tekrar içeri girerek Mustafa Kemal`i hatırlatmış ve yine:

- Beklesinler, cevabını almış.

Atatürk ikinci "beklesinler" üzerine dayanamamış ve muavine:

- Sizin nazırınız bütün zamanlarını hep böyle manasız ziyaretler kabul ederek mi geçirir?

Muavin tabii buna bir cevap verememiş, biraz sonra başka bir mevzu açılmış ve konuşmaya başlamışlar. Mevzunun en hareketli anında salon kapısı açılarak bir hademe:

- Mustafa Kemal Bey buyursunlar deyince, Atatürk:

Nedir o? diye sormuş. Nazır beyefendinin kabul edeceğini söylemiş. Mustafa Kemal hademeye:

- Beklesinler... Diyerek dönmüş. Muavin ile olan muhaveresine devam etmiş.


B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >ATATÜRK`ÜN FOTOĞRAFLARI.>
  8.Oca.2010 Cum 22:23:46

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Mutlu Bir Dalgınlık... Atadan...>
  8.Oca.2010 Cum 22:19:03
Mutlu Bir Dalgınlık...

Savaşın sıkışık zamanlarında orduda bozgun yaratabilecek davranışları komutanların hemen o anda kendİ elleriyle ölümle cezalandırmaları bir görenektir. Birinci Cihan Savaşında gerekli gereksiz bu yola sapan bir komutan dile düşmüştü.

Bir gün Atatürk`ün sofrasında bu konu ele alınmış tartışılıyordu. Kendisi bu çareye hiç bir zaman baş vurmadığını, bu yola sapanların çoğunlukla beceriksiz duygusuz kişiler olduğunu söyleyerek:

- Bir kez, az kalsın birini öldürüyordum, fakat umulmadık bir unutkanlık beni bu kara lekeden kurtarmış oldu diyerek olayı anlattı:

Kurtuluş savaşının başında, herkesin kendini sonsuz birer baş saydığı o günlerde bir tanıdığının, hiç bir hoşgörürlükle bağışlanamayacak ağır, çok ağır bir suç işlediğini haber almış. O denli üzülmüş ve öfkelenmiş ki ne olursa olsun, o herifin cezasını kendi eliyle vermek için önüne geçilmez bir hırsa kapılmış. Hemen arabasına binerek suçlunun kırdaki evine koşmuş. Yolda giderken de, pantolunun arka cebinde duran tabancasını, kolay olsun diye paltosunun cebine aktarmış.

Arabayı uzaktan görüp tanıyan adam konuğu buyur etmek üzere evin kapısını açarken Ata da bahçe kapısından içeri giriyormuş. Hemen o anda tabancasını çekmek için elini arka cebine atmış, cebi boş!

Tabancanın yerini değiştirmiş bulunduğunu hatırlayıncaya dek adam işi anlamış, hemen geri dönerek arka pencereden atlamış ve o semtin bağları içinde görünmez olmuş.

Ata onu adaletle karşı karşıya bırakmaktan başka bir şey yapamadığını anlattıktan sonra sözününü şöyle bitirmişti:

-İşte elimi kana bulamak gibi bir kara lekeden beni bu mutlu dalgınlık kurtarmıştı.


B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Babalık Duygusu... Atadan...>
  8.Oca.2010 Cum 22:17:18
Babalık Duygusu...

Düğün, O`nun varlığı ile son sınırına ulaşan bir neşe içinde geçmişti. Ata, ayrılmak üzere ayağa kalkınca kendisini uğurlamak için halk iki sıra diziliverdi. Sevecen bakışlarını sağa sola yönelterek yavaş yavaş ilerlerken bir yerde durakladı, sonra durdu, elini yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğunun başına uzattı.
çocuğun arkasında yer alan ve anası ile babası olduğu belli olan çifte yavaşça seslendi: "Öpeyim mi?"

Herkesi derinden duygulandıran bu isteği ana babanın nasıl yerinde bir minnetle karşıladıkları kestirilebilir.

Atatürk, çocuğu iki eliyle kaldırdı, öptü ve bıraktı. Fakat sahne bununla kapanmış olmadı.

Uyanık ve duygulu çocuk: "Ben de öpeyim, ne olursunuz Atatürk, ben de sizi öpeyim." diye direndi.

Ata, belki de hiç ummadığı halde kendisine babalık mutluluğu tattıran bu içten davranışı, çocuğu bir daha yerden alarak yüzüne yaklaştırmakla karşıladı.

Bilmiyorum, halk bu dokunaklı sahneyi, gözleri yaşlı alkışlayarak kutlu kılarken, o çelik iradeli insanın da iki damla gözyaşını tutamadığını görebilmiş mi idi?


B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Resimlerin Romanı: Düş çizgileri>
  8.Oca.2010 Cum 21:50:23
Bir solukta okuduğumuz çizgi romanlar uzun ve zahmetli çalışmaların ürünü. Mobidik, Türkiye`nin başarılı çizgi romancılarından bu sanatın inceliklerini öğrendi.


Yazı: M. Türker Erşen

Fotoğraf: Tijen Burultay

Göster
Kasvetli. Mobidik`in çizgi roman eki Duvarın Ötesi`nin yaratıcısı Doğan Ür, eseri için böyle diyor. Bu çizgi romanı hem yazıp hem çizen Ür`ün ilham kaynaklardan biri Bruegel`in "Veba" isimli tablosu olmuş. "Ve Duvarın Ötesi"nin okuyucuya vermesini istediğim his, biraz da kasvetti" diyor başarılı çizgi romancı. Hepimiz biliyoruz ki Duvarın Ötesi gerçekten de loş, esrarengiz, şaşırtıcı ve merak duygusunu devamlı diri tutan bir çalışma.

İsmail Gülgeç İnce Memed`de yer alan çakırdikenini aslına uygun çizebilmek içinse Adana`ya kadar gitti. Göster
Çizgi roman böyledir. Yazarın/çizerin kişisel birikimi ve yetenekleri günlük hayattaki bir ayrıntıda, bir kırıntıda, bir kıvılcımda ifadesini bulur. Çizgi roman bir fikirdir, dünyayı algılama şeklidir. Biz onu basılmış halde elimize alıp okuyana dek de uzun ve zahmetli yollardan geçer. Peki nedir bu yollar? Mobidik üşenmedi, Türkiye`nin başarılı çizgi romancılarından bazılarına gitti ve çizimlerine bakıp konuşmalarını dinledi.

Çizgiden Şaşma

Çizgi romanlar günümüzde önemli bir grafik sanat dalı. Onu etkili ve cazip bir öykü anlatma biçimi yapan şey, yazıyı ve resmi birlikte kullanması kuşkusuz. Çizgi roman her ikisinin de olanaklarından yararlanıyor. Birinin zayıf yönünü diğerinin güçlü yönüyle kapatıyor. Gazetelerdeki küçük köşelerden kalın albümlere dek çizgi romanlar günlük hayatımızın bir parçası artık. Hatta bundan da fazlası, zengin bir ilgi alanı ve koca bir endüstri.

Göster
İsmail Gülgeç / Ayasofya
İsmail Gülgeç "çizgi roman için yoğunlaşma ve bütünleşme gerek" diyor. "O hayal gücünü yansıtmanın bir yolu, söyleyecek bir sözünüz varsa, onu söylemenin bir şekli." Gülgeç`i gazete, dergi ve kitaplarda çıkan çalışmalarından yıllardır tanıyoruz. Bir de Mobidik&#8217;in ikinci sayıda okuyucularına hediye ettiği CD`de yer alan Sultana adlı çizgi romandan. Gülgeç`e göre çizgi roman hem çocuklara, hem yetişkinlere ama en çok genç kuşağa hitap eden bir tür. Bu yüzden de hiç bitmeyecek. Biçimi değişecek, muhtemelen bilgisayarla bütünleşecek ama hep var olacak.

Göster
İsmail Gülgeç, İstanbul`un eski dönemlerinde geçen Sultana için yoğun kaynak taraması yapmış. Ayrıca Ayasofya`ya gidip mekanları incelemiş, fotoğraflar çekmiş. Hatta Yaşar Kemal`in romanından uyarladığı İnce Memed çizgi romanı için Adana`ya kadar uzanmış. Daha gerçekçi çizebilmek için arazide çakırdikeni bitkisini gözlemlemiş ve fotoğraflamış. Sonuç çok başarılı: İnce Memed yurtdışına çıkmış, yabancı dillerde de yayınlanmış. Bu arada meraklısına not: Sultana, görünümünü İsmail Gülgeç`in eşi Ayça`dan alıyor. Ayça Gülgeç, Sultana`nın sayfalarında kendini eski İstanbul`da maceradan maceraya atılırken görünce çok heyecanlanmıştır mutlaka. Buna benzer şekilde çizgi romanlarda karakterler için modeller kullanıldığı sıkça oluyor. Yine doğa görüntüleri, hayvanlar, özel mekanlar, aletler, makineler için araştırma ve dökümana ihtiyaç var. Çünkü konu ne kadar fantastik olursa olsun kaynak, gerçek hayattaki görüntüler. Çizgi roman yapmak zor bir iş, tamam. Ama "her çocuğun doğal bir resim eğitimi vardır" diyor İsmail Gülgeç. "Ve bunun en iyi örneği benim." Gerçekten de hiç resim eğitimi almayan Gülgeç, Türkiye`nin en sevilen çizerlerinden biri şu anda. Burada sihirli kelime "emek". Eğer çalışır ve yaptığınız işin hakkını verirseniz başarıyı er geç yakalıyorsunuz.

Hayal kazanı

Bir çizgi roman hazırlamak için önce bir tema, düşünce ve öykü gerek. Ergün Gündüz`e "Bir çizgi romancı kelimelerle mi düşünür, resimlerle mi?" diye soruyoruz. "Ben resimlerle düşünürüm" diye yanıtlıyor deneyimli çizer. Ergün Gündüz akademik resim eğitimi almış, Türkiye`de çizgi romana en çok kafa yormuş isimlerden biri. Karikatür, çizgi roman, animasyon ve daha birçok çalışmada imzası bulunuyor. Bazen bir sanatçı çizgi romanı hem yazıp hem çiziyor, bazen de bu işleri ayrı kişiler yapıyor. Bu işbölümü özellikle yurtdışında daha da yaygın. Ergün Gündüz her iki biçimde de çalışıyor. Çizgi romana hazırlanırken fotoğraflar çekiyor, çizimlerine kaynaklık edebilecek görüntüler arıyor. Böyle bir hazırlık ve iyi bir arşiv, çizim yapmak için gerekli.

Göster
Çizgi romanın öyküsü yazıldıktan, çizer gereken araştırmaları yaptıktan sonra sıra geliyor resimlemeye. Bunun için de önce eskizler hazırlanıyor, çizgi romanın sayfa sayfa planı çıkarılıyor. Ardından da sıra son hamleye, "roman"ın "çizgi"lenmesine geliyor. Bir dakikada okuyuverdiğimiz bir sayfa ne kadar zamanda çizilir? Ortalama iki, hatta üç günde. Ama acele gerektiren durumlarda daha hızlı çizmek de gerekebiliyor. Bütün bu aşamalar çizgi romancıya göre değişebilir tabii. Hangi boyuttaki kağıtlara ve hangi malzemeyle çalışılacağı da çizerin kendisine kalmış. Ergün Gündüz önce kurşunkalemle çizdiğini, sonra bunları renklendirdiğini, en son da "çiniyi attığını" söylüyor. Çini mürekkebi, çizgi romancının en önemli malzemesi. Gündüz için renk kullanımı da çok önemli. Kendisi aynı zamanda bir ressam ne de olsa.

Superman ve biz

Ergün Gündüz, çizgi roman çalışmalarından birinde Noel Baba`yı konu edindi. Göster
Çizgi roman yeni bir iletişim biçimi olarak 19. yüzyılda doğdu ve hızla tüm dünyaya yayıldı. Günümüzde iki ana çizgi roman üslubundan bahsedebiliriz: Amerikan ve Avrupa çizgi romanları. Amerikalılar süper kahramanları tercih ediyor. Örümcek Adam, Superman, X-Men okyanusun diğer tarafında doğmuş karakterler örneğin. Orada çizgi roman işi daha çok aylık dergilere dayalı bir endüstri niteliğinde. Avrupalılar ise genellikle daha ağır, daha gerçekçi konulara eğiliyor. Ayrıca yaşlı kıtada dergiler kadar albümler de yaygın.

Göster
Son yıllarda kitapçılarda Türkçe çevirileri de boy gösteren Tenten, Red Kit albümleri gibi. Bizim çizgi romanlarımıza gelince... Türkiye, kendine özgü bir çizgi roman anlayışına sahip olmakla birlikte, daha çok Avrupa ekolüne yakın duruyor. Son yıllarda ülkemizde çizgi roman piyasası adeta patladı. Yeni dergiler çıktı, Zagor, Mister No gibi eski kahramanlar daha kaliteli basımlarla tekrar hayatımıza girdi. Ama Ergün Gündüz`e göre bu gerçek anlamda bir patlama değil. Çünkü bunlar ithal çizgi romanlar. Bir ülkede çizgi romanın gerçek bir sıçrama yapması, yerli çizerlerin yaygınlaşmasıyla mümkün. Bunun için de yayıncıların ve okurların kendi ülkelerinden öykülere biraz daha fazla yönelmesi gerekiyor.
Türkiye`nin genç çizerlerinden Emre Erdur, "çizgi roman hayatta mükemmel bir imkan" diyor. "İstediğim şeyi çizebilir, istediğim maceraya atılabilirim." Erdur, Mobidik`e etkileyici çizimleriyle renk katıyor. Çizgi roman konusunda ise epey sabırlı. Çizgi romanlarını iyice hazır olduğuna inandığında gün ışığına çıkarmayı planlıyor. (Aslında çizdiklerine bakınca tevazu gösterdiğini anlıyorsunuz.) Erdur`a göre "sabırlı ve kendine hakim olmak" çizgi romancılar için çok önemli. Kapkalın eskiz defterlerine bakıyoruz. Sabır konusunda ona hak vermemek elde değil.
Onun da odası diğer çizgi romancılarınki gibi: Üzeri kağıtlar, kalemler, mürekkep ve boya kavanozlarıyla dolu geniş bir masa. Duvarlarda çizimler, resimler, fotoğraflar. Rafları kitap ve dergilerle yüklü bir kütüphane. Çizgi romancı, masasında bir evren kurguluyor. İnsanlara öyküler anlatıyor, farklı bir dünyadan kareler gösteriyor. Türkiye`de de bu işe gönül verenler gün geçtikçe artacak. Gereken tek şey aslında kağıt ve kalem. Bir de hayal gücü ve cesaret.

Emre Erdur da önce sayfaların eksizini hazırlıyor. Göster
Sonra asıl çizimleri yapılıyor.
Renklendirme ise genellikle işin son aşaması.
Altıncı parmak

"Eskiden beri Teksasçı" olan Duvarın Ötesi`nin yaratıcısı Doğan Ür`ün tek hüneri çizerlik değil. Ür gitar ve bateri çalıyor, bir grupta şarkı söylüyor (hatta sahneye çıkıyor, kısa öyküler yazıyor, guguklu saat tamir ediyor, devekuşu yumurtaları boyuyor, bisiklet kullanmayı seviyor. Çizgi romana diğer sanatçılar gibi o da küçük yaşlarda başlamış. Doğan Ür "üniversitede grafik eğitimi aldım, bitirme ödevi olarak da çizgi roman hazırlayan tek öğrenci bendim" diyor. Hatta bu çalışması Almanya`da Schwer Metall dergisinde yayınlanmış. "Bu benim altıncı parmağım" diyor Doğan Ür "havalı" kalemini göstererek. Bu kalem içine konan boyayı, bağlı olduğu bir kompresörden aldığı havayla püskürtüyor. Pistole kalem denen bu "parmak"la farklı yumuşaklık ve tonlarda çizim ve boyama yapmak mümkün. Artık teknikler çok değişik. Aslında konular da değişik. Günümüzde çizgi romanlar çizim ve konu anlayışı bakımından çok geniş bir yelpazeye yayılıyor. Pek çok insan yıllarca çizgi romanın çocuklara göre olduğunu düşündü. Ama şimdi sadece büyüklere yönelik hazırlanan çizgi romanlar var. Çizgi roman artık boş zamanlarda okunan bir eğlencelik değil, özel olarak zaman ayrılan bir hobi. Eskiden ders kitapları arasında okunan bu dostlar, artık üst raflara terfi etti. Doğan Ür şimdi yeni bir serüven peşinde. Bu kez yine "kasvetli" bir öykü mü anlatacak bize? Kafasında ne tür kıvılcımlar çakıyor? Okuyunca göreceğiz. Evet, çizgi roman böyledir. Bir fikir, bir serüven imkanıdır, biz onu elimize alana dek de uzun yollardan geçer. Okumak da bir serüven değil midir aslında? Öyleyse hepimize iyi okumalar…

İsmail Gülgeç

Göster
Türkiye`nin dahi çizerlerinden biri. Hiç resim eğitimi almadığı halde yeteneği ve çalışkanlığı sayesinde ülkenin en iyi çizerleri arasına girdi. İlk olarak İzmir`de Yeni Asır gazetesine çizdi. Yaşar Kemal`in İnce Memed romanını çizgi romanlaştırdı ve bu eseri Fransa, Danimarka gibi ülkelerde de yayınlandı. Şu günlerde yeni bir çizgi roman hazırlamak için Gelibolu`da bulunuyor.

Doğan Ür

Göster
Mimar Sinan Üniversitesi Grafik Bölümü`nü bitirdi. Gençlik ve çizgi roman dergilerinde çok sayıda çizimi yayınlandı. Ortaokul yıllarından beri çiziyor. Henüz 17 yaşındayken bilimkurgu temalı bir çizgi roman hazırladı, sonrasında da çizgi romandan hiç kopmadı. Ayrıca bir müzik grubunda gitar çalıp şarkı söylüyor. Mobidik`in çizgi roman eki Duvarın Ötesi`ni hazırlayan Doğan Ür, karakterlerden birine arkadaşı Altan`ın görünümünü vermiş. Pistole kalemle çizim yapan Ür, bununla suluboya tadında resimler çıkarabiliyor.

Emre Erdur

Göster
1975 doğumlu çizer Mimar Sinan Üniversitesi`nde iç mimarlık okudu. Ama kendini çizim yapmaya adamış durumda. Hatta "doğumundan beri" çizim yaptığını söylüyor. Elinde kendisinin hatırlamadığı yaşlarda yapıp,ailesinin sakladığı çizimler bile var. Türkiye`de çizgi roman eğitimi veren bir okulun olmamasını eksiklik olarak görüyor.

Ergün Gündüz

Göster
Gündüz 16 yaşındayken mizah dergisi Gırgır`da ilk karikatürü yayınlandı. Henüz o yaşta profesyonel olan çizer, daha çok mizah dergilerindeki karikatürleriyle tanındı. Ama o kendisini en başından beri bir çizgi romancı olarak görüyor. Ergün Gündüz yurtdışında birçok çizgi roman etkinliğine de katıldı. Çizerliği yanı sıra çok sayıda çizgi roman dergisinin yayıncılığını yaptı ve türün Türkiye`de yaygınlaşmasına katkı sağladı. Gündüz, fotoğrafta çalışmalarına devam ettiği "Yeni Osmanlılar" çizgi romanından iki karakterle bir dinlenme anında.

İlk yumurcaklar

Göster
Çizgi romanların doğduğu yer gazete sayfaları. Fotoğrafçılığın ve teknik olanakların şimdiki kadar gelişmiş olmadığı dönemlerde çizimler gazetelerde önemli yere sahipti. Çoğu araştırmacıya göre de bu çizimlerin öykü anlatma aracı olarak kullanılmaya başlanması Yellow Kid`le (Sarı Yumurcak) oldu. Richard Outcault adlı çizerin 1895`te, New York`ta yayınlanan World gazetesinde çizmeye başladığı Yellow Kid, çizgi roman sanatına son şeklini vermişti: Sürekliliği olan bir karakter, çizimlerin kareler halinde birbirini takip etmesi, öykü ve diyaloglar. Göçmen mahallesinde yaşayan yoksul ve haşarı bir çocuktu Yellow Kid. Çizer Outcault, öykülerinin ilhamını çağdaş kent gerçekliğinden alıyordu. Çizgi romanların yeni bir anlatım tekniği olarak sivrilmesini sağlayan da işte bu gerçeklikti: Yeni kent yaşamı ve kent kültürü. Çok geçmeden diğer örnekler de Yellow Kid`i takip etti. Wilhelm Busch, resimleri öykü anlatmada etkin olarak kullanan bir diğer sanatçıydı. 1832 ve 1908 yılları arasında yaşayan bu Alman ressam, Max ve Moritz adlı iki çocuğun yaramazlıklarını resim ve yazı birlikteliği kullanarak anlattı. Etrafa devamlı zarar veren bu kafadarlar ileride Amerikan çizerlerine de ilham verdi.



B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >(GÖZ YANILGILARI) ilginç !i!İ>
  8.Oca.2010 Cum 21:27:26

Göz YanıLgıLarı  aslında hiç kımıldama yok :)
Göz YanıLgıLarı

Göz YanıLgıLarı

Göz YanıLgıLarı

Kimi zaman fotoğraf makinenizi akıllıca kullanıp benzer sonuçlara ulaşabilirsiniz.

Göz YanıLgıLarı

 

Göz YanıLgıLarı

Göz YanıLgıLarı

Göz YanıLgıLarı

Sizce bu sokağa çekilen kırmızı çizgilerde Photoshop parmağı olabilir mi?
Göz YanıLgıLarı

Cevap: Hayır. Zira bu çizgiler Felice Varini`nin yıllardır üzerinde çalıştığı bir göz yanılgısı

Göz YanıLgıLarı

Bu çizimler sadece belirli bir açıdan bakıldığında görülebiliyor.
Göz YanıLgıLarı

Evinizde böyle bir desen ister misiniz?
Göz YanıLgıLarı

Ancak yanlış açıdan bakınca canınız sıkılabilir
Göz YanıLgıLarı

Peki ya ofisinizde?
Göz YanıLgıLarı

Bu çizgilerin birer "daire"ye dönüştüğüne inanmak güç
Göz YanıLgıLarı

Bu resmin üzerine konulan "ayna" sayesinde resimde gizlenmiş insan yüzünü görebiliyoruz.
Göz YanıLgıLarı

Resimdeki şekil bir yunus mu? Gözünüzü resimden ayırmadan monitörünüzden yavaş yavaş uzaklaşın..
Göz YanıLgıLarı

Göz YanıLgıLarı

Göz YanıLgıLarı

Gözlerinizi resmin ortasındaki parlak noktaya sabitleyin. Daha sonra monitörünüze doğru yaklaşın. Dalgalanmayı görebildiniz mi?


Dalgalanma efekti için başka bir örnek.
Göz YanıLgıLarı

Göz YanıLgıLarı

Göz YanıLgıLarı



B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Gamsemmm (haybik) iyi ki doğdun.>
  6.Oca.2010 Çar 02:51:07

Nice Yıllara Gamzecim Dilerim En Mutlu Gününde Ailenle İyi Bir Gün Geçirirsin Herşey GönlünCe olsun.          ARDA..

                       



B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >(3D) 3 Boyutlu DÖVMELER>
  6.Oca.2010 Çar 01:17:35
Mükemmel bir emek var bu dövme sanatında 
<<12 34567>>