ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
BohemianRhapsody> Forum Mesajları | | BohemianRhapsody'e ait Toplam 1505 Forum Mesajı var
|
|
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Spor >Fenerbahçe >-_Hade FB liler_-> 18.Nis.2007 Çar 23:46:58 | | fiogf49gjkf0d 1 4 6 5 | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >DENİZ FENERİ....Namın Yürüsün!!> 18.Nis.2007 Çar 22:26:26 | | fiogf49gjkf0d Deniz Feneri
Sen Deniz Feneri Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun Çocukluğun yıkık kentlerde Ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti. Okuma yazmayı öğrendiğin Gazetelerdeki terör sayfaları Ve Haliç tersanelerinde korsanlar Evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar...
Her sokağın başında anaların isyanı dururdu Ve günler kısa ama geceler uzun olurdu. Bir kurşun bir liraya Ve bir hayat bir kurşuna mal olur, Senin doğduğun yerlerde İnsanlar can evinden vurulurdu.
Sen Deniz Feneri Sarayburnu nun dimdik delikanlısı Yavuz zırhlısında deniz piyade eri Yetmişikiye dört çakı gibi asker Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan Ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan...
Yıkar mı bizi bu sevda! Bir aşk delikanlıyı bozar mı be adam?
Hadi kalk! Eski günlerde olduğu gibi Karanlığa yine ışık yak!
Arka bahçedeki mahalle kavgalarında Kaşına sapan taşı geldiği günden beri Hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri Can dostum ve kan dostum İster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına İster Allah ın aşkına
Kalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize Savaşmak ne güzel bir şey uğruna Ve yeniden âşık olmak...
Ve Sen Deniz Feneri Sarayburnu nun dürüst delikanlısı Kalbine gömdüğün aşkın Gönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle Senin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı Ve sana en yakışmayan şey ağlamaktı.
Deniz Feneri Unutmadık o günleri Sevdamız yüreğimizde gizli kalır Ve mahallenin kızına âşık olmak Ayıp sayılırdı Bir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı Ve dünya dedikleri şey yalandı...
Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz Silah çekmek ve tesbih sallamak değildi delikanlılık
Tesbihi çekmek, silahı saklamaktı Yazık... Gün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi Sonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar Artık senin işin değildi...
Sen Deniz Feneri Sarayburnu nun dik ve yitik delikanlısı Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni Ne de geleceğe satılan aşklar
Sen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla Gökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri Suçüstü yakalanırken en güzel umutların Gözlerini bir ihanet anında açmışlığın Ve yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını
Hey Deniz Feneri! Parayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı Çektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde Sarayburnu nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı...
Gidiyorsun belki Deniz Feneri Sana "kal" diyemem giderken Sevmek kadar ölmek de kader Ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün Ve sen ölsen bile bir gün Nâmın yürüsün Ve sen ölsen bile bir gün Nâmın yürüsün...
UĞUR ARSLAN | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Şiir-Ahmet Telli den Seçmeler> 18.Nis.2007 Çar 22:17:16 | | fiogf49gjkf0d Halâ Koynumda Resmin
Sımsıcak konuşurdun konuşunca ırmak gibi, rüzgâr gibi konuşurdun yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki çiğdemler güller mor menevşeler açardı Sımsıcak konuşurdun konuşunca Halâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu bir ceylan gibi sekerdi kelimeler Sesini duymasam çölleşirdi dünya dağlar yarılır ırmaklar kururdu bulutlar çökerdi yüreğime Halâ koynumda resmin
Gün akşam olur elinde kitaplar ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin bir kez bile unutmadın merhaba demeyi ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin bir dostun vurulduğu gün Halâ koynumda resmin
Kaç mevsim kırlara çıkıp çiçekler topladık mezarlar için Belki ürküttük tarla kuşlarını belki kurdu kuşu ürküttük ama aşkı ürkütmedik hiç Halâ koynumda resmin
Ve halâ sımsıcak durur anılar sımsıcak ve biraz boynu bükük Ne varsa yaşanmış ve paylaşılmış yasak bir kitap gibi durmaktadır ve firari bir sevda gibi Şimdi duvarlarda resmin.
Gidersen Yıkılır Bu Kent
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar Biz mi yanlızdık, durmadan yağmur yağardı Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken
Gidersen kim sular fesleğenleri Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor Bir de seni ekliyorum susuşlarıma
Selamsız saygısız yürüyelim sokakları Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar Adını bilmediğimiz doslar kalır yalnız Yüreğimize alırız onları, ısıtırız Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam
Gidersen kar yağar avuçlarıma Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar
Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık
Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine
Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür Bir tufan olurum sustuğun her yerde
A s m i n
Kimdi cesaretimi kıran, üstelik Yeni serüvenlere hazırlarken kendimi Sesimi cılız, rüzgarımı yelkensiz Bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman Kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma
Ama kimdi adını bir kadına ödünç verip Doruklara çekilen, büyülü doruklara Biz Asmin dedik ona, sevgilim, kadınım, Anamdı belki, ama o çoktandır Üç bin metrenin altına inmiyor artık
İçimde bir fil sezgisi, kopup gitmeliyim Dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları Asminli düşler kurmalıyım ya da birisi Karşılık bulmalı canımı yakan sorulara Kim demiyorum, kim olursa olsun
Boynu kırılan bir oyuncaksam, hırçın Bir çocuğun elinde, ki celladım Gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken Yine de özlüyorum onu, niyetçi Tavşanlara dönerken beklediklerim
Aynı soruyu sormaktan, minör Ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan İçimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık Yoruldum, yoruldum, yoruldum Gereklilik kipinde yaşamaktan.
| |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >..::Üsttekinin Nickine Soyadı Tak::..> 18.Nis.2007 Çar 21:53:00 | | fiogf49gjkf0d Beyonce TavladaSonAndaÇiftAtarakMarstanKurtulanOğlu | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >Hey Alttaki Kişi ORDA SAAT Kaç ? :)> 18.Nis.2007 Çar 00:47:57 | | fiogf49gjkf0d ßenim saatim sizden daha doğru! Durmuş ama yine de günde iki kez doğruyu gösteriyor...Saat 00:61 | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >..::Üsttekinin Nickine Soyadı Tak::..> 18.Nis.2007 Çar 00:28:59 | | fiogf49gjkf0d Şafak BaşlığıEsiraldınyahu!! | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Senin Gemin.....Cezmi Ersöz> 18.Nis.2007 Çar 00:20:16 | | fiogf49gjkf0d
C E Z M İ E R S ÖZ DEN.... |
Engellenmiş Kaçak |
Kırıldığın zaman, çitin ötesindeki insanları düşün, acıları içini ısıtsın, doğrulansın yüzün, gözlerine çekimser bir mevsim süsü ver korkma, kimsenin gözükmez içi...
Hem bak nasıl da harcanıyor dünya aileler...sevgililer...bütün ülke. Üstelik kadının yüzü paramparça kadın kalpten ölecek, o kadına sakın nüfuz etme...
Boğ odana deniz menevişleri getiren kızı vehimlerinden yaptığın sevginle, ufacık sahnelerde büyük öfkeler tasarla, antika bir çerçeve uydur büyük insanlık derdine... Nasılsa çitin ötesi insan dolu, sen gövdeni düşün yalnızca göğsünün en ince yerinde...
Hem bak nasıl da harcanıyor dünya aileler...sevgililer...bütün ülke üstelik kadının yüzü paramparça, kadın kalpten ölecek, o kadına nüfuz etme...
Kış basladı...başlayacak, artık hesaplar açık veriyor, bir isim bulmalısın kendine engellenmiş kaçak... engellenmiş kaçak... |
|
|
|
Hadi Bulun En Zayıf Yerimi |
İnsan kendisini merak etmeli; hem de ölümüne merak etmeli. Gün bitti işte... Kim farkında bunun senden başka... Herkes bu yenilgiyi nasıl da rahat kabulleniyor...
Vaatlerini tutmadı gün. Kimse kendisini merak etmedi. Sabırsızlığın bundan; bundan çocuksu hasretin... Kabullenince herkes yaşamını sen ortaya kendini koydun... ve bütün suçlarını üzerine aldın sonra
Bundan işte bu çocuksu hasretin Ve ölümcül bir rulet oynadın insanlarla hadi dedin, hadi bulun en zayıf yerimi...
Ve diktin gözlerini gözlerine kastın bedenini yükselttin omuzlarını Öylece kaldın... Baktılar sana... Baktılar... Ama yüreğini bir türlü göremediler. |
|
|
|
Kimsem Kalmamıştı Artık Uzağımda |
Hava güneşliydi,ama ılık bir kan gibi yağıyordu yağmur yine de... İki büklüm olmuştuk,başımızın üzerinde incecik, bembeyaz ve yorgun bir tülbent vardı... Kimdin sen,annem miydin,sevgilim mi, o an tanıştığım birimiydin, yoksa hepsi birden mi,bilmiyordum. Bildiğim,hava güneşliydi,iki büklüm olmuştuk, başımızın üzerinde bembeyaz,sevinçli bir tülbent vardı ve bize amansızca vuruyorlardı. Yüzünde anlamlı bir korku ve çok sevdiğim bir koku vardı...Çünkü bize vurdukça onlar,gerçek kokumuz çıkıyordu ortaya ve bu koku bizi birbirimize daha çok bağlıyordu... Hava güneşliydi,ılık bir kan gibi yağıyordu yağmur ve amansızca vuruyorlardı bize. Bense bu anı çok uzun yıllar öncesinden hatırlar gibiydim. Zaten ben bu ülkede ne yaşadıysam onu uzun yıllar öncesinden hissetmiş gibi yaşardım. Ne yaşadıysam çok uzak yerlerden görür gibi yaşardım. Bana benzemeyenlere yakında buralardan gideceğimi kanıtlamakla geçmişti ömrüm... Hava güneşliydi,ama ılık bir kan gibi yağıyordu yağmur yine de... Ve onlar vurdukça bize alışkanlıklarımız çözülüyordu böylelikle. Küçümsediğimiz yollar açılıyordu önümüzde. Çiçeklerin dudaklarındaki sıcak rüya korkularımızı dolduruyordu... Çünkü saf hiçbir şey yoktu bu dünyada. Kötülükler bile terkederken bir kalbi geride buruk bir üşüme bırakıyordu. Zulüm bile saf değildi,bize vuranlar yitirdikleri masala vuruyorlardı aslında...Hiç bilmedikleri sırlara,hissetmekten korktukları sevgilerine... İnsan ancak kendi cesedine bu kadar acımasız olurdu, ve biz onların hiç yaşamadıkları masallarda,hiç bilmedikleri sırlarıyla ve hissetmekten korktukları sevgileriyle birlikte ölmüş cesetleriydik aslında... Çünkü saf hiçbir şey yoktu bu dünyada... Bir ara yüzüne baktım,acıya dayanamayacak gibiydin, aşk gibiydin,saf bir güzellik gibiydin,olmayacak birşeydin. Sonra geçti,gülmeye başladın,bana mutluluklar, sonsuz mutluluklar diledin,sonra gözlerimden öptün,şükür dedin,şükür bu hayat bizim değil, bizim değil bu dünya...Bizim değil bu sınırları kayıp cesetlerle dolu ülke... Bize vuranlara hiçbir borcumuz yoktu artık, çünkü ancak zulüm altındakiler barışabilirdi cesetleriyle. Kimdin sen,annem mi,sevgilim mi,o an tanıştığım biri mi,yoksa hepsi birden mi,bilmiyordum... Önce kendimle kucaklaştım,sonra senle,çünkü kendini hiç bulamayan,kayıp insanların eseriydi bu ülke,bu dünya,bu sınırları kayıp cesetlerle dolu hayat... Dışındaydık artık cam fanusun ve başındaydık henüz fanusun içindeyken küçümsediğimiz yolların... Kimsem kalmamıştı artık uzağımda. Kimsem kalmamıştı artık kendisine benzemeyenlere birgün mutlaka buralardan çıkıp gideceğini kanıtlamaya çalışan... Senden başka kimsem kalmamıştı... Çünkü zulme borçluyduk bizi birbirimize bağlayan gerçek kokumuzu... |
|
|
|
Yok Karşılığı Yüzünün |
Senin sana rağmen bir yüzün var Herkesin ilk aşkına benzeyen Beklemek kadar acı , anlamak kadar zor Nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi Yok karşılığı yüzünün
Senin sana rağmen bir yüzün var Herkesin ilk aşkına benzeyen Yaklaştıkça imkansız uçurumlar Nedensiz hayatların o büyük acısı gibi Yok karşılığı yüzünün |
|
|
|
Zehirli Çiçek |
Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman yüreğimdeki zehirli çiçeği usulca bıraktım dünyanın dışına...
Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman son kez ayaklanır düşevlerimde bastırılmış yangınlarım mahcup ve sinsi bir konuk gibi yaşlandığım düşevlerim...
Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman cesedim sahile vurur insanların kıskanarak topladığı cesedim...
Aşk, ölümün dudaklarından öptüğü zaman kelimelerin hatırasını sokaklara fırlatırım... | | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >İki Arkadaş .)> 17.Nis.2007 Sal 23:32:55 | | fiogf49gjkf0d Tüm arkadaşlara.....
A R K A D A Ş
Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş Dolduramaz boşluğunu ne ana ne gardaş Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş
Ortak olmak her sevince, her derde, kedere Ve yürümek ömür boyu, beraberce, el ele Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş Bir gün gelip, ayrılsak bile seninle arkadaş (Yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş)
Evet arkadaş;kim olduğumu, ne olduğumu Nerden gelip, nereye gittiğimi sen öğrettin bana Elimden tutup, karanlıktan aydınlığa sen çıkardın Bana yürümeyi öğrettin yeniden El ele ve daima ileriye Bir gün. Bir gün birbirimizden ayrı düşsek bile Biliyorum, hiçbir zaman ayrı değil yollarımız Ve aynı yolda yürüdükçe Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir Ayrılsak bile kopamayız
MELİKE DEMİRAĞ
| |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Senin Gemin.....Cezmi Ersöz> 17.Nis.2007 Sal 22:05:08 | | fiogf49gjkf0d HAZAN BAHÇELERİ
Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden . Yahya Kemal Beyatlı Özleyen Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde, Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde! Dağlar ağarırken konuşmuştuk tepelerde, Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde! Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi, Hülya gibi yalnız gezinenler köye indi Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi, Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde. Yahya Kemal Beyatlı Bir Bahar Akşamı Bir bahar akşamı rastladım size Sevinçli bir telaş içindeydiniz Derinden bakınca gözlerinize Neden Başınızı öne eğdiniz? İçimden uyanan eski bir arzu Dedi ki yıllardır aradığın işte bu Şimdi soruyorum büküp boynumu Daha önceleri neredeydiniz? Fuat Edip Baksı TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Nazım Hikmet -------------------------------------------------------------------------------- EĞER O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde onca ayrılığın birinci dereceden failidir denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! CAN YÜCEL Aşkta Yarın Yoktur Sevgili Aşk Bu Dünyanın Ölçüleriyle Açıklanamaz Sevgili O İlkel Bir Acıdır, Yaban Bir Ağrıdır. Gelir ve İçimizdeki O Çok Eski Bir Şeye Dokunur. Sonra Bir Perde Açılır ve Yolculuk Başlar Bu Yolculukta Artık Para, Tarifeler Beklentiler, Randevular, Taksitler, İş, Anneler ve Korkular Yoktur Aşkın Kendi Gerçekliği Vardır Sevgili. İnsan Başka Bir Işığa Teslim Olur, Daha Derinden Anlamaya Başlar, Bilgeleşir Hiç Bilmediği Sezgileriyle Buluşur Yükü Çok Ağırdır, Kendiyle Buluşmuştur Hem Dışındadır Dünyanın, Hem de Tam Ortasında. Hindistan da Ganj Nehri nin Yakılan Yoksun Adamın Hissettikleri de Onunladır, Yitirdikleri de... New York ta, Bir Sokakta, Kartondan Kulübesinde Yaşayan Kadının Çıplak Yalnızlığı da Her Şey Onunladır, Ona Emanettir Sanki, Ama O, Çıldırtıcı Bir Yalnızlık İçindedir Yine de... Aşkın Kültürlü Olmakla, Bilgili Olmakla da İlgisi Yoktur Sevgili, Kanımıza Karışan İlkel Acı, O Yaban Ağrıyla Hiçbir Kitabın Yazamadığı Hakikatlere Daha Yakınızdır, İnan... Kim Demiştir Hatırlamıyorum, Aşk Varlığın Değil, Yokluğun Acısıdır Diye. Belki de Bu Yüzden İlk Gençliğimde, O Yoğun Aşık Olduğum Yıllarda, Gözüme Uyku Girmez, Dudağımda Bir Islıkla Bütün Gece Şehri, O Karanlık, O Hüzünlü Sokakları Dolaşır, İnsanları Uykularından Uyandırmak İsterdim. Uyanıp, İçimde Derin Bir Sızıyla Uyanan O Derin Sancının Acısına Ortak Olsunlar Diye... Aşk Çok Eski Bir Şeydir Sevgili Onun İçinden O Çileli Çocukluğumuz Geçer Sevdiğimiz İnsanların Çocuklukları da... Oradan Üvey Anneler, Eksik Babalar, Parasız Yatılılar Geçer Ve Sonra Aşk Bütün Bunları Alır, Daha da Eskilere Gider, Hep O İlkel Acıya, O Yaban Ağrıya... İnsan Bazen Nedensiz Yere Umutsuzluğa Kapılır Kimselere Veremez Sevgisini, Kimselere Derdini Anlatamaz, Evlere Kapanır... Bazen Denizler Kıyılar Çeker İnsanı. İnsan Bu Kapılmayı Anlayamaz, Oysa Çok Eski Bir Yerde Yaşanmasından Korkulup Vazgeçilmez Aşkların Sızısıdır Bu. Bu Sızı, Bu Yenilgi Mevsimlerle Yıllarla Devrilir Başka İnsanlara... Bir İnsanın Yaptığı Bir Hatanın Tüm İnsanlara Yayılması Gibi... İşte Şimdi Biz de Sevgili, Ya Olmadık Zamanlarda Umutsuzluğa Kapılıp, Soluğu Evlerde Alacağız, Ya da Denizler, Kıyılar Çekecek Bizi. Nasıl Biz Başkalarının Korkularını Taşıyorsak, Başkaları da Bizim Korkularımızı Taşıyacak, Yenilgimizi, Umutsuzluğumuzu... Birazdan Sabah Olacak... Para, Tarifeler, Beklentiler, Randevular, Taksitler, İş, Anneler ve Korkular Başlayacak... Bunlar Varsa Bizim İçin Geçerliyse Aşk Yoktur ve Hiç Olmamıştır Sevgili. Birbirimizi Kandırmayalım... Hadi Güne Hazırlan, Yaşadıklarımızı Unutmaya Çalış Aşk Bize Güvenip Verdiği Büyüsünü, Sırlarını, Cesaretini, Bilgeliğini ve O İlkel, O Yaban Ağrısını Geri Alacak Bunlar Olurken İçimiz Bir an Üşüyecek, Sonra Geçecek... Hadi, Oyalanma Birazdan Yarın Olacak... AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ Cezmi Ersöz | |
BohemianRhapsody
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Senin Gemin.....Cezmi Ersöz> 17.Nis.2007 Sal 22:01:47 | | fiogf49gjkf0d Sen unutmuştun beni Bende seni unutabilir miyim diye Dün sabah mezarlar kazdım sevdama Nehirler aradım sensiz akan onca gözyaşıma Mezarlar kazdıkça sevdama Nehirlere aradıkça gözyaşıma Daha çok sevdim seni Ve anladım ki ; aşkıma mezar kazılsa da Sen benim unutamadığımsın.. Sen unutmuştun beni Bende seni unutabilir miyim diye Dün gece ayrılığının zehirini içirdim dudaklarıma Karanlığın yağlı ipini geçirdim boynuma İçtikçe ayrılığının zehirini Hissettikçe ölümün ipini Daha çok sevdim seni Ve anladım ki ; ölümler sunulsa da Sen benim unutamadığımsın.. Sen unutmuştun beni Bende seni unutabilir miyim diye Acımasızca hançerleri sapladım yüreğime Pusular kurup aç kurtları saldım gözlerime Hançerleri sapladıkça Kurtlara yem oldukça Daha çok sevdim seni Ve anladım ki ; pusular kurulsa da Sen benim unutamadığımsın.. Hiçgörmedin senin için akan gözyaşlarımı hiç bilmedin seni düşünürken nasıl dalıp gittiğimi hiçhisetmedim çöl ortasında vadiyi özler gibi seni özlediğimi unutmaya çalıştıkça seni unutamadım SEN UNUTAMADIĞIMSIN Sen Benim Unutamadığımsın.. sen benim unutamadığımsın, her ne kadar unut desen de. hüsranı yaşar ömrüm senin olmadığın yerde. sen gittiğin de, ben ağlamam nietzsche ağlar yerime. nedenini bana sorma anlatırsam anlamı kalmaz ayıp olur emek harcanıp yazılan esere. sen benim unutamadığımsın, unut desen bile yokluğunda kalemimi kırar hayata küserim sandım. lakin öyle yazmaya başladı ki kalem, mecnun baka kaldı, leyla kıskandı. sen benim unutamadığımsın unut desen bile. yokluğunda; düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. dalıyorum ve yine yeniden derinlere dalıyorum, derinlere dalmaktan suskun kalmaktan kendimi bir türlü alıkoyamıyorum. ve bir türlü haykıramıyorum! sen benim unutamadığımsın her ne kadar unut desen bile. şunu bilmeni ister yüreğim değişen ben değil sadece zaman hayatın içinde sen benim unutamadığımısın sen ne dersen de...... Güneyce Yakılanlar Senin Gemin Camdan Sevgili Duydum ki yine umudunu kesmişsin insanlardan, dostluklardan... Duydum ki yine acımaya başlamışsın kendine... Yolunu kimselerin bilmediği, bilmek de istemediği sevginin o hayal ülkesinde birilerini beklerken çok üşümüşsün... İnsan ancak kendisine sevgili olabilir, diyormuşsun. Şimdi artık yollarda ve binbir hayalin peşinde sürüklediğin ve yıprattığın sevgine minnet borcunu ödeyecekmişsin... Acıyan sevgini şımartacak, onu örtülere saracakmışsın. Onu kendini güçlü ve korunaklı olduğunu hissetmediğin hiçbir yerde ortaya çıkarmayacakmışsın... Sevgini yırtıcı bir kuş gibi yetiştiriyormuşsun. En iyi savunmanın saldırı olduğunu ve yokolmamak için yoketmek gerektiğini öğretiyormuşsun ona... Ona onu, sabırlar, merhametler ve inceliklerle değil, hazlar, hayranlıklar ve kıskanç ilgilerle besleneceğini vadediyormuşsun. Her gece uyumadan önce arkasında Che Guevera’nın resmi olan aynanla konuşuyormuşsun: Bir sen varsın önemli olan, bir sen varsın gerçek olan... Hem onca acıya rağmen hala güzelim... Ve artık kendime yasaklıyorum başkalarına acımayı ve hayatın acısını... Aynadaki nefesinin buğusunu görüyorum buradan. Gözlerinle gözgöze gelemediğim için tutup aynadaki buğuyu öpüyorsun. Yaralı kendini öpüyorsun... Çekmeceden cüzdanının çıkarıp içindeki kredi kartlarını seyrediyorsun zoraki bir hayranlıkla. İçinde sevgini sakladığın kaleyi daha da güçlendirmeyi geçiriyorsun aklından. Kredi kartlarını yalıyorsun dilinle ve onların zehirli tadını içine akıtıyorsun. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen ölüm çığlıklarına alıştırmak istiyorsun kendini böylece. Hem senden güçsüzlerin ölümü, hem bu ölümleri gizleyen ve bütün katliamları anında temize çeken teknolojinin zehirli tadı sarıyor şimdi sevginin yaralarını. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen çocukların ve kimsesizlerin ölüm çığlıklarına dayanamadığını hissettiğin anlar, senin için hayatta sadece annenin babanın ve kardeşlerinin önemli olduğunu söylüyorsun kendine ve akşam iş dönüşü onlara hediyeler alarak evine dönüyorsun... Ve eskiden, sevgini bir kalenin ardına saklamadan önce sadece kendi çocuklarını sevenleri kınadığını unutmak içinse bu defa başkaları değil kendin kanatıyorsun sevgini. Sonra küçük, tüylü bir köpek almak istiyorsun kendine. Köpegi severken, kucaklarken sana acımasızlık eden dostlarının, seni sevginin o hayal ülkesinde yıllarca bekletip düşlerini ve ömrünü çalan sevgililerin yüzleri geçsin istiyorsun karşından. Onların yüzleri geçtikçe sahibin olduğun için senden başka kimseyi sevmeyecek ve bağlanmayacak olan köpeğine daha da sıkıca sarılmak istiyorsun, öpüp koklamak. Kendini öper gibi, yaralı ve belki de artık hiç iyileşmeyecek olan kendini. Hiç iyileşmeyeceğini artık kendinden bile saklayamadığın böyle anlarda para kazanmak istiyorsun, iş kurup daha çok para kazanmak. Böyle anlarda bir kalenin ardında gizlediğin herşeye yanlışlarla dolu olsa da senden izler taşıyan tarihine bile düşman oluyorsun. Seni bu hale getirenlerle bir olup bu belki de artık hiç iyileşmeyecek yaralı kendini yoketmek istiyorsun... Sonra yorgun düşüyorsun... Artık dinlenmek istiyorsun. Yarına daha dinlenmiş ve korkularından kurtulmuş olarak uyanmak istiyorsun... Ve uykuya dalmadan önce vitrinlere bıraktığın dalğınlığın geliyor aklına... Kendine bir kez daha acıyorsun ve bu yüzden pahalı bulup da almadığın giysileri almaya karar veriyorsun. Bu pahalı giysiler sayesinde ilgilerin kölesi değil, ilgilerin merkezi olmayı istiyorsun. Bu giysiler sayesinde sızlayan sevgilerini örtmek, örtmek, örtmek istiyorsun. Görünmez olmak istiyorsun. Oysa senin gemin camdan sevgili... İşte güçlü balığın güçsüz balığı yokettiği kanlı denizin her tarafından seni görebiliyorum... Sadece ben değil dost düşman herkes uykuya daldığını görebiliyoruz buradan. Çünkü senin gemin camdan sevgili. Sıkıntından yediğin tırnaklarının kenarlarını... Korkulu bir rüya gördüğünde birden silkinişini... Yaralı sevgini korumak için aldığın onca kötücül karara rağmen nasılsa hep masum kalan sayıklamalarını görüp duyuyorum buradan... Kaleni ve kalenin ardında sakladığın yaralı sevgini. Boşuna saklama sevgini. Senin gibiler hiç örtünemez sevgili... Seni bu kanlı deniz ve düşmanların da dostların da hemen tanır. Ya benzerini bulup gidersin buralardan. Ya da seni yokederler sevgili... Herkes gibi ve herşeyi bilerek yaşamaszın sen Senin gibiler örtünemez... Bu kanlı denizde senin gemin camdan sevgili. Cezmi Ersöz | |
| |