ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
8 Mayıs 2024, Çarşamba 15:21   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  Ferigimm> Forum Mesajları
    Ferigimm'e ait Toplam 57 Forum Mesajı var
<<123 456>>


Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >İçinden Deniz Geçen Cümleler>
  13.Eki.2008 Pzt 15:57:06
fiogf49gjkf0d

Denize bakmayı bilmeyenler bir gün mutlaka boğulur...

 işte bundandır gözlerinden kaçışlarım...



Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Söz Geçiremiyorum ki O Küçük Kırmızıya>
  7.Eki.2008 Sal 11:04:53
fiogf49gjkf0d
Tenini " Terinden " Kıskandım

" Kulağımda, hüzne akan şarkı gülpembe,
Parmaklarımda sana yazılan her sözcük,
Gül kokulu yüreğine gebe..."


Gidiyorum, ılık nefesini yüreğime kuşanıp kırık hayallerin son kentine gidiyorum. Gidiyorum, karakışları mevsimlerden eleyip dudaklarına baharlarını doldurmak için el çekiyorum divanlardan. Yetim düşlerimi buruşturup eteklerimi çekiyorum yetim kıyılardan... Gidiyordum, bir gün sana " sen " diye gelmek için gidiyorum. Artık saçlarına aydınlığı giydirdiğim yıldızları toplamadım bu gece gökyüzünden Ve bu sabah, bir yudum terin toprağa düşmesin diye avuçlarını açıp sana el pençe divan duran sevda bulutlarını artık kaldırmadım tatlı düşlerinden...Çünkü, yüreğimi " yüreğine " emanet etmiştim.

Gidiyorum, bir gün yüreğine " nefes " diye dönmek üzere gidiyorum. Gitmeden son kez dokunuyorum gözlerinin duruluğuna. Son kez yüreğimle baharların ıslak öpücüklerini konduruyorum yüreğinin kuru dudaklarına. Oysa ben kendimi pusulasız yollara vurduğumda sen uyuyordun. Kirpiklerinde dinleniyordu hırçın dalgalar. Avuç içlerinde sığınmış rüzgarlar, mayasız ateşleri içiyordu yanardağın küçük kurnalarından. Ben sana bakarken zaman durmuştu sanki. Bakakalmıştım sana. Yüreğinin nabzını hissedebiliyordum yüreğimde. Her nefes alışında saçlarına doğru eğilip kulağına usulca " seni seviyorum " diye fısıldamak isterdim. Off dokunmaktan öte, gözlerin duruluğunda baharları soludum sadece..Dilimde lal olan kelimeler içten icten sana yanıyordu. Sana bakarken sular durmuş, hayırsız fırtınalar sevdamıza susmuştu. Çünkü ben seni izliyordum.Nefes alışını, yeni bebegin ellerini oynatmasi gibi parmak uçlarını oynatmanı izliyordum uzaklardan.. İşte o an herşeyi unutup ; tenini " terinden" , gözlerini " kirpiklerinden " kıskandım. Çünkü, gül yüreğini sadece ben öpmeliydim ve gözlerinde sadece ben görmeliydim Cennetin gül desenli kelebeklerini. Ben, seni " senden " kıskandım gülüm...

Sıcak yüreğimi, soğuk ellerine bırakıyorum olur da bensiz satırlarda üşümeyesin diye.. Gayri sen varken alnımın yazgısında, gözlerini giyiniyorum üzerime. Kırlangıcların dualarını alıp avuçlarına umuda kanatlasam , orda sen olmalıydın. Aldığım nefeste, sen yaşamalıydın. Gözlerimi, gözlerine yumup esen yele veriyorum sensizliği. Gidiyorum, yüreğimi yüreğine emanet edip gidiyorum. Artık yalnızlıgın gölgelerinde yudum yudum özlemleri yakıp bir umut ateşinde ısınacaksın.

Biliyorum, gidince en çok seni " sana " anlattığım senli satırlarımı özleyeceksin. Bir anahtar deliğinin ardına gizlenmiş Cenneti, gözlerinin ovalarına seren kelimelerimi arayacaksın yorgun kağıtların suskun nefeslerinde. Bulutsuz düşlerin , yıldızsız gecelerin ardında takılıp rüzgarları avuçlarında çıplak denizleri senin gözlerin için yaktığım satırlarımı özleyeceksin. En çok yüreğine dokunduğum " yüreğimi " özleyeceksin.Yüreğini yıldızlara yaslayıp özlemi demleyeceksin gecenin karanlık çaydanlıklarında..Hasretim büyüyecek damarlarında, duvarlar dilini yutmuşcasına suskunluğun maskesini giyinecek. Beni arayacaksın bensiz cümlelerin sen kokan satırlarında. Bir sigara daha yakacaksın dumanını dağların yüksek yamaçlarına yolladığın. Kesmeyecek bir daha. Küllüklerde öldürdügün sigara izmaritlerinle sönmeyecek hasretim..Seni şimdiden özlediğim gibi sende " beni " özleyeceksin..Her dokunuşumda saçlarına gelincikleri seren ellerimin kücüklügünü arayacaksın avuç içlerinde. Temmuz gecesi sebebsizce üştüğünde titreyen tenine gözlerimi sermemi dileyeceksin. Hasreti kanatıp özleyeceksin..Belki de en çok parmak uçlarının üşümüşlüğüne gözyaşlarımı ateşlere rehin verdiğim gözbebeklerimi özleyeceksin. Merak etme, ne zaman yüreğin üşürse yanardağları giyinip sana geleceğim. Kan ter içinde kalsam da üşümüş yüreğine sıcak iklimlerin ılık meltemlerini giydireceğim. Ve bir damla hüznünde" ölümün üşüdüğü " yüreğine sürgünler revâ görülürse, canımı kaybetme pahasına sürgün mahkemelerini ateşe vereceğim.

Şimdi gidiyorum,
Yokluğumda gülümse ne olur. Her gülüşünde yıldızları sereceğim karanlıklarına. Yalnızlığın kör duvarlarında yaslayıp beni düşün hayallerin ötesinde. Her hayalinde ben avuç avuç güneşi ekeceğim ıslak yağmurlarına...Ve bensizlikte sana yazdıklarımı okuyup dualarında an ismimi. Andıkça ismini, yüreğimle düşeceğim yüreğinin düş fakir ovalarına..

Gidiyorum, biliyorum. Bulutlar bir başka serilecek yağmurlara. Yağmurlar hep bensizliğin cığlıklarını taşıyan kulaklarına. Ve gece katransı olup karanlıkları bırakacak duvarlarına. Ben, senin yüreğinden öteye hiç gitmediğimi düşün..

--- Yazımı bitirmiştim ancak yağmurun ıslak taneleri bulunduğum internet cafenin soğuk camlarında can çekişiyordu sanki.. Yağmur sağnağı altında klavyeye parmaklarımı bırakıp yüreğimi yazdım satırlara..

" Güneşle başladığım satırlara, yağmurun ıslak taneleri tanıklık etti..Sanki, beni uğurluyorlardı.. Belki de her yağmur tanesinde senin ellerin vardı..Kim bilir...

Seni düşündüm, satırlarımı bırakıp.
Gözlerinin, sesinin özleminde dışarıya çıktım.
Yağmurun her cama vuruşunu, senin yüreğin bilip
İplik iplik yağmura aldımadan delicesine ıslandım..
Gökten süzülen damlaları sen bilip
Seninle dans eder gibi yağmurlarla dans ettim....

Birazdan gökkuşakları açacak burada ..
Bilmiyorum sen ne yapıyorsun uzaklarda ?
Ben, gökkuşığının boynuna sarılıp
Seni yüreğinden öper gibi usulca gökkuşağını gözlerinden öpeceğim....."


Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ey Deniz>
  6.Eki.2008 Pzt 21:43:01
fiogf49gjkf0d

DenizDENİZ

deniz uzundur
deniz sisli
deniz buğulu ama bir o kadar kederli
deniz birazda ıslaktır..
deniz neden tuzludur diye sormuştun ya bana
şimdi vereyim cevabını
sen benden her gittiğinde o kara bulutlu gecelerde sahilden sana ağlardım yanaklarımdan kayan yaşlar denize karışırdı
deniz sen değilmiydin kuduran ne oldu sustun durdun durgunlaştın
yoksa sana da mı ağır geldi göz yaşlarım
seni seviyorum dedim beni anlamadın
duygularımla bir çocuk gibi oynadın
beni tekne gibi bir sağa bir sola salladın
sen adına şiirler yazılan aşıklara imrenirdin ah derdin
bak sana da şiir yazılıyor satırların önemi var mı
ne yazıyorsa yazsın sen gerçeklere bak
deniz tuzsuzlaştı artık durgunda değil
bazen seni ilk gördüğüm gün geliyor aklıma
karlar altında akan su gibiydin
hemen üzerinde karlara inat açan birde kardelen vardı
saçların siyah gözlerin duman
bak yine kıskandım seni
tenine dokunan rüzgardan
saçlarına yağan yağmurdan
bedenini ısıtan güneşten
yine kıskandım seni ben..



Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ey Deniz>
  6.Eki.2008 Pzt 21:11:02
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

 

DENİZLE RANDEVU

Denizin benim için manası bambaşka. Bu duygunun ne olduğunu bilmiyorum , adını koyamıyorum. Sevgilim mi acaba deniz benim? Dert ortağım mı , sırdaşım mı ?Kaderdaşım mı ? Yoksa bana yardım etmek isteyen dilsiz bir dost mu ? Bendeki adını koyamadım ama onu çok özlediğime göre deniz çok şey benim için.

Belki de gönlüme çok benzediği için seviyorum denizi. Kimi zaman durgun , sessiz, kendi halinde. Kimi zaman da dalga dalga coşan , kabaran ürkütücü. Kimi zaman bütün sevgilere açık vefalı bir dost; kimi zamanda yanına dahi yaklaşmaya korktuğumuz bir canavar. İşte böyle kabardığım , dolup dolup taşmak istediğim zamanlar denize koşarım.

Kendimle olmak denizle dertleşmek istediğim bir günün akşamında kendimi büyükçekmece sahilinde buldum. Uzun süre yürüdüm . Denize baktım baktım . Sanki bana , Yine mi geldin ? Şimdi ne istiyorsun ? diyordu. Önce sitemli ve isteksizce baktı bana. Sonra beni dinlemeye başladı. Beynimdeki herşeyi bir film şeridi gibi aktardım ona ağzımı bile açmadan. Beni bunaltan şeyleri al uzaklara götür dedim. Beni hafiflet, bana ümit ver neşe ver. Yoksa yeni bir güne başlayacak gücüm kalmayacak.

Mavi sular beni dinledi mi bilmiyorum, anlattıklarım bitince çay içmek için oturdum. Çevremdeki insanlara baktım. Acaba hep böyle gülüyorlar mıydı?Acaba mutlu muydular ? Gülmek mutluluk muydu ? Ben neden gülemiyordum , neden ağlamak istiyordum ? Neden ağlamak istiyordum hala, deniz beni dinlememiş miydi ?

Bu düşüncelerimden bir çocuğun sesiyle sıyrıldım. Ayakkabılarını boyayayım mı abi diyordu. Ne kadar çok ihtiyacı vardır kimbilir diye düşündüm. Ona ayakkabılarımı boyama ama gel sana bir dondurma ısmarlayayım dedim .Önce şaşırdı. Sonra olmaz abi dedi. İkna edip masaya otutturdum ve konuşmaya başladık. Ortabirinci sınıfa geçmişti. Doktor olmak istediğini söylüyordu. İnsan yeter ki istesin abi diyordu, Sakıp Sabancı bile limon satarak bugünlere gelmiş diyordu. O kadar güzel , o kadar zekice bakışları vardı ki... O akşam aradığım mutluluğu o gözlerde buldum.

Hafta sonları ve yaz tatillerinde babasına destek olmak için boyacılık yapıyormuş. Küçücük bedenine nispeten ne büyük yürekti , ne güzel gönüldü. Onu çok sevdim.

Doğudan birkaç yıl evvel gelmişler. Çok kalabalık bir ailesi varmış. Babası pazarcılık yapıyormuş. Ablasından bahsetti sonra. Eşini teroristler şehit etmiş. Eşinin ailesi iki çocuğunu almış elinden. O da babasının evine dönmüş. Yıllardır hasret kalmış yavrularına. Küçük boyacı bunları anlatırken gözleri doldu. Benim gözyaşlarımsa içime aktı ve adeta boğdu beni. Dua ettim ablası ve evladından ayrılmak zorunda kalmış tüm analar için.

Yanımızdan geçen insanlara kaydı gözlerim bir ara. Bir boya sandığına bir küçük boyacıya bir de bana bakıyorlardı. Onlara haykırmak istedim bu çocuk çoğu insandan daha şerefli, daha insan diye. Ama sustum. Uzaktan iki arkadaşı geçiyordu boyacının. Gülerek el salladılar arkadaşlarına. Onlarda pek şahit olmadıkları bir olayla karşı karşıya idiler ki ;şaşkın şaşkın baktılar bize.

Hava kararınca ben kalktım. İstemeyerek de olsa küçük boyacıyla vedalaştık. Belki yine görüşürüz dedim. İnşallah abi dedi. Sonra teşekkür etti hem diliyle hem de o kara gözleriyle.

Durağa doğru yürürken, yolda, evde hep onu düşündüm. Saklamaya çalıştığı boyalı ellerini, eski elbiselerini ama buna rağmen pırıl pırıl hayat dolu gözlerini. Evet o gözleri, doktor olacağım abla diyen o gözleri hiç ama hiç unutmayacağım.

Deniz o gün bana mutluluğu aramaya gerek olmadığını öğretti. Küçük bir çocuğun ışıl ışıl gözlerine bakmanın dahi mutlu olmak için yeterli olabileceğini öğretti.

Bir sonraki denizle randevumda neler yaşarım bilemiyorum. Belki bu seferde bir dedeyle tanıştırır deniz beni. Belki bir kuşla yada sahilde oturmuş hayallere dalmış benim gibi bir yalnızla karşılaştırır bana başka hayat dersleri vermek için.

Sağol can dostum, mavi denizim. Beni anladığın için...



Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ey Deniz>
  6.Eki.2008 Pzt 21:04:30
fiogf49gjkf0d
DENİZİ ÖZLEYENLER İÇİN

Gemiler geçer rüyalarımda
Allı pullu gemiler..
Damların üzerinden, ben, zavallı,
Ben, yıllardır denize hasret,
Bakar, bakar ağlarım.

Hatırlarım ilk görüşümü dünyayı,
Bir midye kabuğunun aralığından;
Suların yeşili, göklerin mavisi,
Lapinaların en harelisi...
Halâ tuzlu akar kanım
İstridyenin kestiği yerden.

Neydi o deli gibi gidişimiz,
Bembeyaz köpüklerle, açıklara!
Köpükler ki, fena kalpli değil,
Köpükler ki, duduklara benzer,
Köpükler ki,
İnsanlarla zinaları ayıp değil.

Gemiler geçer rüyalarımda,
Allı pullu gemiler..
Damların üzerinden, ben, zavallı

Ben, yıllardır denize hasret.


Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ey Deniz>
  6.Eki.2008 Pzt 21:00:55
fiogf49gjkf0d
DENİZ ŞİİRİ


Bu sonsuz denizde dalga olarak çarptığım her kumsaldan
Bir kum tanesi olarak geri dönmek istedim hep
İstedim ki ben de bir dalgacık oluşturayım
Kuytu bir taş gibi kendi yalınlığında rahat ve huzurlu
Zaman zaman kendi asiliğinde yalnız herkes için olmaktan
Kendini olduğu gibi ortaya koymaktan gururlu
Önünde durduğum sinema dolup boşalırken
Sokaktan geçenler bir gölge aradığında sürekli ve kesintisiz orda

Bu sonsuz mavi denizde topal bir mavna gibi yürürken sekiyor zaman.
Sağır duvar kör göz lambanın fitili gibi titriyor yüreğimiz
Beton yağmurun tazeliğine kent suya özlemini gideriyor
Su çağlamıyor fışkırmıyor çiseliyor
Bu sonsuz denizde sabahtan oturuyorum danteline anıların
Aşk yitip gidiyor her çiçek kendi rengiyle yitip gidiyor
Bir kaya gibi çöküyorum derinlerine devrildiğim bu çocuğun.adığında sürekli ve kesintisiz orda

Bu sonsuz mavi denizde topal bir mavna gibi yürürken sekiyor zaman.
Sağır duvar kör göz lambanın fitili gibi titriyor yüreğimiz
Beton yağmurun tazeliğine kent suya özlemini gideriyor
Su çağlamıyor fışkırmıyor çiseliyor
Bu sonsuz denizde sabahtan oturuyorum danteline anıların
Aşk yitip gidiyor her çiçek kendi rengiyle yitip gidiyor
Bir kaya gibi çöküyorum derinlerine devrildiğim bu çocuğun.


Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ey Deniz>
  6.Eki.2008 Pzt 00:40:52
fiogf49gjkf0d
deniz akmaz ki...


Akışına bırakmak… “Biraz da akışına bırak her şeyi” diyebilmek.
Akışına bırakabilirsin bir suyu, bir dereyi ya da bir yağmuru. Akışına git diyebilirsin. Akışına gider zaten bir su, bir dere ya da bir yaz yağmuru. Çünkü onlar zaten sen istesen de istemesen de akar gider. Çünkü hepsinin gidecek bir yeri vardır. Sonunda her damla kavuşur zaten bir denize. Peki denizi bırakabilir misin sen akışına? Denizin gidecek başka bir yeri var mıdır? Deniz bir dere ya da su gibi akabilir mi?

Denizi akışına bırakamazsın sen. Deniz akmaz ki; çünkü deniz akamaz… Deniz durağandır. Deniz gidemez ki; çünkü gidecek yeri yoktur. Aaa evet doğru söylüyorsun. Deniz başka denizlere hatta okyanuslara bağlanır ama bir deniz okyanusa doğru akıp gitmez ki çünkü deniz akamaz. Sadece kollarıyla bağlanır başka denizlere ve okyanuslara. Tıpkı bir anneye, bir babaya bağlanır gibi bağlanır bir deniz büyük bir okyanusa. Zaten o deniz o büyük okyanusların bir parçası değil midir? Tıpkı bir kardeşe, ablaya bağlanır gibi bağlanır bir deniz başka denizlere. Zaten denizler birbirinin kardeşi değil midir?

Dinle şimdi… Görebildiğin en mavi deniz senin HAYATIN. Bağlı olduğu büyük okyanuslar ANNEN ve BABAN. Diğer mavi denizler senin ARKADAŞLARIN ve KARDEŞLERİN…

Bir su damlası değil senin hayatın(denizin). Kocaman bir deniz… nasıl olur da akışına bırakabilirsin bir denizi. Bırakamazsın ki çünkü akamaz bir deniz. Bağlanır ancak kollarıyla okyanuslara ve denizlere. Can bulur onlardan.

Kocaman bir deniz senin hayatın... Senin denizin… senin hayatın… Birçok sahile kıyısı olan bir deniz... İçinde nice mutluluklar barındıran bir deniz. Masmavi bir deniz. Senin gördüğün ilk fırtınada akışına bırakmak istediğin bir deniz… Ama bir denizi akışına bırakamazsın ki…

Her şeyi ile seni mutlu eden denizini(hayatını; unutma o deniz senin hayatın) bir gün hafif bir meltem sarar. Seni daha da mutlu eden bir meltem. Hayatını okşayan bir meltem… O kadar zararsız görünür ki kapılırsın onun verdiği huzura ki huzur da verir sana. Sonsuza kadar huzur verebilir sana. Ya da sonsuza kadar huzur verebilirdi isteseydi eğer. Kim bilir belki de gerçekten istemiştir. Öyle ya o da masum bir meltemdir zaten. Ama başka yönlerden gelen rüzgarlarla masumiyetini kaybedebilir. İstemese de o masum meltem büyük bir fırtınaya dönüşebilir.
Ve bir gün o masum meltem büyük fırtınalar koparır denizinde. Büyük bir fırtınaya dönüşür. Bir zamanlar denizini okşayan meltem şimdi bir fırtınadır. Birden hiç sebepsiz çığlıklar atmaya başlayan bir fırtına… Dalgalandırmaya, karartmaya başlar denizini(hayatını). Artık denizini okşayan meltem yoktur ortada. Bilirsin bir daha o meltemin senin denizini okşayamayacağını. Hem kendi hem de senin dinginliğini bozmuştur çünkü o artık bir fırtınadır. Karşı koymaya çalışırsın, denizini korumaya çalışırsın ama o daha da çok inatlaşır. Ve… denizinin tam orta yerinde büyük bir boran koparıverir. Büyük bir boran… denizin(hayatın) dalgalanmıştır artık. Dalgaların etrafını saran sahilleri de vurmaya başlar. Sanki fırtınanın hırçınlığından intikam alır gibi kırbaçlarsın, denizini(hayatını) saran sahilleri.

Sonra çekilir gider o büyük fırtına denizinin üstünden. Gidecek başka yolları vardır. Ve çeker gider denizinden, bir zamanlar seni okşayan masum meltemin sebep olduğu fırtına. Geriye denizine ait kırbaçlanmış sahiller ve bulanık bir deniz bırakarak( unutma o deniz senin hayatın). Ve sen o denizini akışına bırakmak istersin. Ama deniz akmaz ki… O durağandır. Bağlanır okyanuslara ve başka denizlere…

Korkma giden fırtınanın ardından mutlaka bir güneş doğar. Ondan alacağın güçle denizini ve denizine ait sahilleri toparlayabileceğin bir güneş… Bir güneş hiçbir şey beklemez üzerine doğduğu denizden. Ve hiç bir denizin gücü bir güneşin ışığını söndürmeye yetmez. Ama bir güneş üzerine doğduğu denizin ulaşabildiği her damlasını ısıtabilir.(unutma o deniz senin hayatındı.) Ki güneş zaten bir tanedir her gün doğan…


Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ey Deniz>
  6.Eki.2008 Pzt 00:35:05
fiogf49gjkf0d

DENİZLE RANDEVU

Bir gün.İstanbulun sıcak ve nemle boğuştuğu bir gün.Kulaklarımda derinlerden gelen bir uğultu hissediyorum.Denizin dalga sesleri olmalı.Gel,diyor gel! Gel de bir sohbet edelim,ne zamandır yoksun ortalarda.Yüreğimin elinden tutup yola düşüyorum.
Denizle konuşmak dertleşmek hep iyi gelmiştir bana.Şu dünyanın yükünü taşımaktan yorulduğum zamanlar, bir garip hale bürünürüm.Ne gezmek,ne dost sohbetleri,ne okumak hiç bir şey kar etmez ruhumu dinlendirmeye.Giderim denizi seyrederim saatlerce.İçimdeki sebepsiz yangını anlatırım,ağzımı hiç açmadan.O da beni dinler sessizce.Arasıra dalgalarını sertleştirir"ileri gittin yeter artık!" dercesine.Vurur yüreğimin bamteline.Zamanı meçhul bir randevu verir ve ayrılırım huzurundan.

Kimi,nereye,neden götürdüğünü bilmeden ilerleyen otobüsün camından hızla kayan insan siluetlerini izliyorum.Köprünün altından geçen onlarca araba.Nedir bu koşuşturma?Bu gelmeler gitmeler.İnsanoğlunun bu gidişatı nereye? Ah be İstanbul yazık sana!Nasıl taşıyorsun bunca yükü,yorulmaz mısın sen hiç,bıkmaz mısın?Sende yaşayan o kadar insanın ,canlının,cansızın gamı,kederi,özlemi,mutluluğu,ağlaması,eğlenmesi hepsi omuzlarında.Kiminin duasındasın,kiminin bedduasında.Yazık sana gönlümün şehri,yazık sana!...
Bu düşünceler içindeyken birde baktım Kartaldayım.Otobüsten inip ağır adımlarla sahile doğru yürüdüm.Bir hayli kalabalıktı sokaklar.Parkta oynayan çocukların,dondurmacıların,ağaç altlarında serinlemeye çalışan insanların arasından geçtim.Bir çay bahçesinde oturdum.Çay söyledim,ince belli bardakta. İki üç bardak içip,kıyıdaki kayalıklara oturacak,başbaşa kalacaktım dostumla.Hani tiyatroda oyun başlamadan önce,dekoru izler ve incelersiniz de,oyun başlayınca sadece oyuna odaklanırsınız ya;işte öyle,birazdan şu izlediğim herşey,aklımdan geçen her fikir silinecek ve biz denizle bütünleşeceğiz.

İkinci çayımı yudumlarken boyacı bir çocuk yanıma yaklaştı.
-Boyayayım mı abla?dedi.
Ayakkabılarıma baktım,yazlık ipli ayakkabıydı,boyanacak yeri yoktu.Çocuğa baktım gülümsüyordu.Gözleri yüzüğümün taşı kadar parlak ve yeşildi.Elleri ise simsiyahtı tıpkı saçları gibi.Ne kadar güzel ve zekice bakıyordu.
-Ayakkabı boyamayı boşver,gel sana bir dondurma ısmarlayayım,dedim.Şaşkınlık bürüdü yüzünü.
-Abla!...dedi.
-Bak,dedim.Ne güzel abla diyorsun bana.Abla sözü dinle,hadi otur.
Tereddüt içinde sandığını yere bıraktı,sandalyenin kıyısına ilşti.
-Adın ne?diye sordum.
-Ümit abla, dedi.
Nerelisin, burda mı oturuyorsun?
-Bingöllüyüm,Samandırada oturuyorum.
-Okula gidiyor musun?
-Altıncı sınıftayım.
-Ne kadar güzel.Hem okuyorsun,hem çalışıyorsun.
-Evet abla,dedi.Biz kalabalık bir aileyiz.Babam pazarcı.Büyük abim askerde.Benden küçük dört tane kardeşim var.Okuyabilmem için,babama yardım etmem lazım.
-Yaşın küçük ama yüreğin ve aklın olgunlaşmış Ümit.Ne olmak istiyorsun?
-Bilgisayar mühendisi olmak istiyorum.Ayakkabı boyayan bu eller,klavyeye dokunsun istiyorum.Sakıp Sabancı limon satarak başlamış işe.Ben de birgün onun gibi olacağım,herkes beni tanıyacak.Bilgisayar üretip,onun hayaliyle yaşayan çocuklara dağıtacağım.
Dondurması gelmişti,yemeye başladı.Bense hayretten ağzım açık onu dinliyordum.Kelimeler ağzında dans ediyor gibiydi.Elleri, kolları, heryeri konuşuyordu sanki.Bir ara TRTde pazar konserini yöneten adını hatırlayamadığım yakın tarihte rahmetli olan orkestra şefini hatırlattı bana.O derece kendinden emin ve kendine hakim.
Eliyle birkaç boyacı çocuğa işaret yaptığını farkettim.
-Arkadaşlarım beni çağırıyorlar abla,dedi.Ben kalkayım.Dondurma için teşekkürler.Bir daha karşılaşırsak o zaman ben ısmarlarım haberin olsun.
-Tamam,dedim.Umarım birgün hayallerini gerçekleştirirsin.İnancını ve gayretini yitirme,ismiyle müsemma Ümit.
Uzun bir süre ardından baktım.Uzaklaşan Ümitle kaybettiğim ümitlerimi düşündüm.Ümitsizliğime yandım.Deniz demek bunun için çağırmıştı beni,hayatım boyunca unutamayacağım bir ümit dersi vermek için...

Masadan kalktım.Uzaktan denize bir selam çaktım."Bugün senden alacağımı aldım"dedim hadi hoşçakal.
Bir sonraki randevu ne zaman olur,neler yaşarım bilemiyorum.Belki bu defa yaşlı bir amcayla tanıştırır deniz beni,yada bir kediyle.Bana daha başka hayat dersleri vermek için.

Sağol can dostum, mavili yeşilim,denizim...



Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ey Deniz>
  6.Eki.2008 Pzt 00:32:19
fiogf49gjkf0d

deniz..

Şimdi bi denizin içindeyim
Durgun her şey
Uykuda herkes
Bi an durup baktığımda ne der diye düşündüğüm olmuyor değil…
Bedenim suyla ahenk içinde…
Suyun içindeyim
Kendimle değilim ama yalnızım
Uykuda her şey
Gün ışığı suyla oynaşırken yavaşça uyandığımı hissettim
Biraz uykulu gözlerimle başımı kaldırıp baktım
Ne olduğunu bilmediğim her şeye!
Suyla havanın birleştiği o yerde yaşamayı arzuladım..
Sonra hayaller kurmaya başladım
Dokunduğumu yaşadığımı hissettiğimi fark ettim..
Arayıp bulamadığım çok şey vardı
İsteyip elde ettiğimde…
Yorgunum bazen
Bi müzikte kafamı dinlerken buldum kendimi
Çekip aldım aniden
Sersemledim
Deliye döndüm
Ağladım
Sustum
Yaşadım her şeye rağmen!!!!
Bunlar aklımdan geçerken not aldım kıyılara köşelere
Dibe vurmaktı istediğim,
Hızla nasıl hareket ettiğimi bilmeden derinlere doğru yol almaya başladım
Gittim gittim…
Hala neden ulaşamadığım aklımda ve bi an önce ulaşmak için daha hızlı hareket etmeyi emrediyorum beynime
Beni dinleyip dinlemediğini bilmiyorum…
Hala yol almaktayım…
Canım yanıyor sanırım
Hissettiğim şeyler çok gidici
Tıpkı benim gibi akıcı hızla ulaşmakta menziline!
Kafamın içinde bi müzik var
Sözleri duyuyorum ama tekrarlayamıyorum
Gerçek olan her şey gibi buda farklı hissetmeme neden oluyor
Boğuluyorum nefessiz kalıyorum
Bunu uzun zamandır yaşadığımı bi zaman sonra hissediyorum
Sonunu görür gibiyim
Yaklaşıyorum şimdi
Saatte 1000 km yapar gibi hızla yaklaşıyorum
Aklımda suyla havanın birleştiği o ince çizgiye ulaşmak içinde bu kadar uzun ve yorucu anları yaşayıp yaşamayacağımı tartıyorum
Soluk alıp veriyorum
Tekrar alıp veriyorum ve bi daha
O kadar yakınım ki…
Aldığım soluğu verirsem toprağa çarpıp bana geri dönecek!
Bi daha ki nefes alışıma kadar olan zaman aralığını hiç anımsayamıyorum
Şimdi daha az yoruluyorum
Aslında yer çekimine karşı gelmek daha hafifleticiymiş kendine karşı gelmekten
Yukarıya doğru hareket ediyorum
Derin bi nefes alıp daha da yükseliyorum
Şimdi daha yavaş ama daha sakin hareket ediyorum
Düzenli nefes alıp veriyorum
Daha tanıdık hissettiklerim
Ruhum suskun hala
Sessizlikle dans ediyor
Ayağına bastığı anlarda bi çığlık
Sadece o kadar
Az kaldı
Uçan kuşların kanat çırpışlarını duyuyorum
Yaşamak ne denli anlamsız diye düşünüyorum bi an
Ama geçiyor sonra daha başka hissediyorum
Bi ismi yok ama farklı anlamsızlıktan
Ruhum öksürmeye başlıyor
Ardından bi hapşırık
Sessiz ama!
Kızıyorum sessiz hapşırdığı için
Beyin damarların tıkanır ölürsün diyorum
Benim beynim yok diyor
Tuhaf oluyorum
Sonra onu konuşturduğumu söylüyorum gülümsüyor sadece ve yine suskunluğu dansa kaldırıyor…
Bu sefer çok hızlı dans ediyorlar bir an önce bitirmek istermişçesine
Pişman olmuşçasına…
Müzik susuyor selamlıyorlar birbirlerini ve yalnızlık uzak diyarların bekleyenlerine gidiyor
Ruhumla beni baş başa bırakıyor!
Nefes almayı özlediğimi hissediyorum
Aslında nefes alabilmeden de yaşanır kılan şeyin ne olduğunu düşünüyorum
Yada bana nefes veren şeyin ne olduğunu …
Elimi uzatıyorum benden önce yada sonra yaşamamalı o anı elinden tutuyorum
Çok yakındayız
Yavaşlıyorum ve gözlerine bakıyorum
Şimdi diyorum
O an suyla havanın birleştiği çizgide hissediyorum kendimi
Çabuk geçiyor
Ama bi daha suyun altına girip havayla birleştiği yerden geçmek anlamsız geliyor
Ruhum gülümsememi istiyor bende boyun eğiyorum
Şimdi hava ciğerlerimi yakıyor
Ama yinede soluk alıyorum
Arkama bakıyorum terk etmediğimi hissetmek istiyorum
Güneşle oynaşan sudan çıkıyorum!!
Gözlerimden sicim gibi yaşlar akıyor
Suratım yeni uyanmış gibi anlamsız!!
Ruhum tepkisiz yanımda sürükleniyor benimle
Kısa zamanda olsa ihtiyacım vardı buna
Şimdi daha iyiyim


                                                                                                                                  fatoş



Ferigimm

Ferigimm resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Takvimlerden Bir Gün Daha Düştü,,,>
  6.Eki.2008 Pzt 00:19:11
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Ucundan Tutarak...

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin O nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.

Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.

"O benim..." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.

İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak

<<123 456>>