ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
1 Haziran 2024, Cumartesi 09:08   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  HurremSuItaan> Forum Mesajları
    HurremSuItaan'e ait Toplam 4129 Forum Mesajı var
<<1...6869707172737475767778 79808182838485868788...100...200...300...400...413>>


HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Stresli Misiniz? Öğrenin...>
  27.Mar.2008 Per 20:01:38
fiogf49gjkf0d

Resime genel olarak bakıldığında hareketli gibi... Ancak tek noktaya odaklanarak baktığınızda hareket olmuyor, deneyin...



HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Saksıları Çalıştırma Zamanı Biraz da..>
  26.Mar.2008 Çar 17:01:39
fiogf49gjkf0d
Tebrikler xneSrenx...


HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Saksıları Çalıştırma Zamanı Biraz da..>
  26.Mar.2008 Çar 16:35:30
fiogf49gjkf0d
1
11
21
1211
3112
132112
311322
................. Noktalı alana hangi rakamlar serisi gelecektir? Mantık sorusudur...


HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Sturm45 (vedat dobrovski) Nice senelere hayatım :)>
  25.Mar.2008 Sal 13:51:07
fiogf49gjkf0d
Sevdiklerinle nice mulu yıllara Vedoş cuğum... Doğum günün kutlu olsun.


HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Editörümüz Hokkabaz ın Doğum Günü>
  25.Mar.2008 Sal 13:50:01
fiogf49gjkf0d
Bayılıyorum şu genç çıtırların yaş günlerine... Her seferinde bana biraz daha yaklaşıyorlar... İyi ki doğdun Okkabıs... Mutlu yıllar sana.


HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Gezi ve Tatil>
  25.Mar.2008 Sal 12:47:50
fiogf49gjkf0d

ÇAKRAK YAYLASI

Giresun’a yaklaşık 80 km. uzaklıktaki Çakrak yaylasına Yağlıdere ve Kümbet yaylası üzerinden ulaşmak mümkündür. Çakrak merkezinde 3 kemer köprü, iki tarihi kilise kalıntısı, Çakrak yakınlarındaki Kırkharman Obasında sağlam bir kilise ile beş değirmen kalıntısı bulunmaktadır. Ayrıca Çıkrıkkapı Obası’nda 7 km uzunluğundaki “Hacı Abdullah Duvarı” görülmeye değerdir.

PAŞAKONAĞI YAYLASI

Denizden 1450 m. Yüksekliktedir. Yaylaya Bulancak İlçesi Kovanlık beldesinden ulaşılmaktadır. Paşakonağı yaylası sarı, mor ve beyaz açelyaları (orman gülleri) derin vadileri ve bu vadilerdeki şelaleleri ile ünlüdür. Yaylada konaklamak için buraya 5 km. uzaklıktaki Sarıalan Orman Tesislerinden yararlanılabilir. Tesisin bulunduğu geniş çayırda çadır kurmakta mümkündür. Yaylada gezilip görülebilecek doğal güzellikler Karasay Şelalesi, Geçilmez Vadisi, Çiğseli Gölü ve Kızılot Çayırıdır.

 

MELİKLİ OBASI YAYLASI

Kulakkaya’nın hemen yakınındaki Melikli Obası Yaylası, çevresi ladin ormanları ile çevrili, orman gülleri ve yabani açelyalarla bezenmiş çim sahaları ile güzel bir peyzaja sahiptir. Düşük vasıflı toprak yolu dağlardan küçük şelaleler yaparak inen derelerle kesilir.

Yaylada günübirlik piknik için gerekli yiyecekler temin edilebileceği gibi, 2 km mesafedeki Yavuzkemal yerleşmesinde sağlık ve PTT hizmetleri de bulunmaktadır. Organize tesis bulunmayan yayladan günübirlik piknik amacıyla yararlanılmaktadır.

ANASTOS YAYLASI

Alucra İlçesinin güneydoğusunda yaklaşık 10 km. uzaklıkta bulunan yaylaya Kamışlı köyü üzerinden ulaşılmaktadır. Elektrik su ve telefona sahip yaylada yapraklı ve iğneli ağaçlardan oluşan kırma bitki örtüsü ilginç bir peyzaj sergiler. Yayla yolunun iyileştirilmesi ve düzenli piknik alanı tesisi ile yaylanın Alucra’ya daha iyi bir hizmet vermesi sağlanır.

TAMDERE YAYLASI

Kümbet ve Bektaş yaylalar grubu gibi, Tamdere yaylası da Dereli İlçesi sınırları içinde ve Giresun-Şebinkarahisar yolu üzerindedir. Asfalt devlet yolu ile ulaşılan Tamdere, Giresun’a yaklaşık 70 km. Şebinkarahisar’a ise 27 km. uzaklıktadır. Karayolu kenarında kalan muhafazalı bir vadi içerisinde bulunan yayla yerleşmesi, çiçeklerle bezeli çayırlarla kaplı tepelerle çevrilmiştir.


KÜMBET YAYLASI- Giresun


Kümbet Yaylası konaklama evleri...


Yayla içinde yapılmış dağ evi temasındaki otel ve pansiyonlar... Kümbet Yaylası...

Ayrıca tüm yaylalarda otel, pansiyon şeklinde konaklama yerleri mevcuttur...



HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Gezi ve Tatil>
  25.Mar.2008 Sal 12:08:03
fiogf49gjkf0d
Ben Karadeniz liyim... Size bilinenlerden çok bilinmeyen güzellikleri göstermek isterim... Tabi ne kadar fırsatınız olur, ne zaman gidersiniz bilemem... Hiç görmediğiniz bu yerleri, size forumda gezmeniz için küçük bir başlangıç yapmak istedim... Buyurun, iyi seyirler...

Türkülere konu olan, Kazım Koyuncu nun "Gelivera Deresi" isimli türküsüne adını veren Gelivera Deresesi... Gümüşhane den doğup, Giresun da denizle kucaklaşıyor... Gümüşhane nin ilçerinden Kürtün e bağlı bir yayla köyüne adını veriyor Gelivera Deresi... Çam ormanlarının arasından nazlı süzülüşü, soğuk akan suyu ve alabalıkları ile büyülü bir ortamın huzurunu yaşatıyor...



Gelivera Yaylası... Giresun şehir merkezine 4 saat uzaklıkta... Baharın gelmesiyle yayla göçlerinin başlaması, yayla şenlikleri turizmini de başlatıyor...





HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >SARAYIN GİZLİ SANATKARLARI... Hokkabazlar...>
  25.Mar.2008 Sal 05:31:57
fiogf49gjkf0d


MISIRLI SENİYE   
( köçek )

Aslen kahireli olan seniye, mısırın en iyi zennesi olduğunu her mecliste sakınmadan söyleyen pervasız ve fettan biri olarak bilinir. Ama dansını gören her kim ise hayran olup onu haklı bulmuştur. Ünü saraya kadar yayılan seniyenin, kimi geceler huzura çağırıldığı rivayet olunmakla beraber bu konuda kendi ağzından tek bir laf dahi işitilmemiştir. Çevresini kuşatan ve hemen hemen tümü adam olan hayranları onun ayrılmaz bir parçası gibi olmuşlardır. İkamet ettiği şeyh ebü l-vefa mahallesinin bu garip kişisi, pazvantlar tarafından da muhitte gözetilir ve yeri ayrı tutulurdu. Yaşlı arap cariyesi onun yemek ve ev ihtiyaçlarının tedarikini yapan bir canyoldaşı olarak hep yanında kaldı.



HALEPLİ TAHİR
( curcunabaz )

Onun için her söylenen birbirinden bambaşkadır, sanılır ki cümlesi uydurmadır. Kimine göre meşrebi pek yumuşaktır, kimine göre bileği bükülmez bir tulumbacıdır, kimine göre 26 yaşındadır, kimine göre 41, kimine göre hiç evlenmemiş garip bir adamdır, kimine göre 4 çocuğu vardır, kimine göre patlıcan musakkaya bayılır, kimine göre de karnıyarık için cana kıyar. biz bunların onun hiç konuşmaz, ketum bir adam olmasından çıktığını anladık. Yağmurlu bir sonbahar ikindisi esnaf kahvesinde ona rastladık ve fırsat bildik, kendimizi belli etmeden sohbet açtık . Antakyada balıkçılık yaptığını, ama aslen halepli olduğunu, ve deniz üzerinde geçen hayatın, birbirine benzer günlerinden bir gün, şimdiye kadar görmediği renkli süslü bir balık tuttuğunu ama tam sandala çekerken onun ağdan kayıp denize gittiğini ve artık hep o balığın hayaliyle denize açıldığını ama birdaha hiç öylesine rastlamadığını, bezgin, yüzü gülmez bir adam olduğunu ve birdaha da balıkçılık yapamadığını anlattı.



CİN AHMET
( curcunabaz )

Bir zamanların gözü kara bir sipahi askeri olan bu kişi, aynı zamanda kantara gelmez tabiatı ile de tanınırdı. Tuna yakınlarında Salankamende egri kalesi kuşatmasında kullanılan gözetleme kulesinin yapımı, onu herkesin namını bildiği bir nefer kılmıştır. Ve bu cevval, kıvrak adam, üstün hizmetlerinin karşılığında bir kese yeni akçe ile ödüllendirildiği ve dahi İstanbula döndükten sonra akçeların kalp olduğunun anlaşılması ile nice zaman kendine gelemediği söylenir. Askerlikten soğumuş, istanbuldaki salgın hastalıklar, yangın ve ekonomik sıkıntılar onun düzenli bir yaşam umudunu hepten yoketmiştir.



DELİ SEYYİD
( akrobat )

Bu işe otuzlu yaşlarda girdiğini bilenler söyledi. Konuşkan değildi, içe kapanık bir adam olup yay gibi bir vücuda sahipti. Bir akşam arkadaş zoruyla oturtulduğu bir çilingir sofrasında çekilen şarabın tesiri ile ettiği bazı laflar, cümlesini hayretlere düşürmüştür. Hangi hançerle nasıl daha sessiz adam deşilir, gırtlak keserken nelere dikkat edilmesi lüzum eder gibi lafları, sofra ahbaplarını pek tedirgin etmiştir. Tadını kaçırmama gayretiyle kalkılan bu muhabbet alemi ardından hiçbir zaman bu konunun açılmadığı rivayet edilir ki, biz de onun hakkında daha fazla birşey öğrenme cesaretini kendimizde bulamadık. Yine sessiz ve ketum bir insan olarak altı yıl daha çalıştı ve sonra bir daha onu gören olmadı.



VEHBİ   
(  akrobat  )

Bir yaz akşamı gökyüzüne yükselen ateşten fıskiyeler ışıklı şekiller gördü ve bakakaldı. İstanbulun dar sokaklarında onları kaybetmemeye çalışarak kah koşarak kah yürüyerek gece boyunca hiç arkasına bakmadan onlara doğru gitti ve sonunda aynalıkavağa geldi. Hayatının şimdiye kadar boşa geçtiğini anladı ve havayi fişekçilere katıldı. Ne iş gerekse yaptı, fişek sardı, güherçile eledi, barut doldurdu, yemek yaptı, bulaşık yıkadı. Arkadaşlarını eğlendirdi, herkesin sevdiği, güldüğü bir adam oldu. Çevik bedeni akrobat başının da dikkatini çekti, kimi zaman akrobatlarla gösterilere çıktı, komik meşrebi ile bu kolun her zaman aranan bir neferi oldu.



BAĞDATLI RAŞİT   
( köçek )

Çevresinde saygıyla anılan bu kibar ve duygulu adam, bir dönem yaşadığı gaflet ve feleğin gözlerini perdelemesiyle bir lokma ekmeğe muhtaç duruma düşerek iyi gün dostlarının kapılarına umutla gidip yeisle döner olmuştur.

ikbal zamanında insan
meyveli ağaca benzer
koparıp yiyecek buldukça
herkes etrafında gezer

Tüm umutlarının söndüğü günlerden bir gün, istanbul a hareket eden bir kervan, onun için bambaşka bir alemin kapısı olur ve ne talihtir ki geldiği gün eyüplü zeyid le tanışır ve hayatı değişir. Bildiği her şeyin bambaşka bir dünyanın tezahürü olduğunu keşfeder.



MACUNCU MİRZA
( mumcu )

Nice yıl langadaki bostanda çapa sallayıp ot ayıklayan bu adam, etliye sütlüye karışmaz kendi halinde bir kişi idi. Her meslek erbabında görülür bir hal olabildiği gibi meşrebinde bir takım değişiklikler olmaya başlamış ve salatalıklarla, marullarla, patlıcanlarla konuşur, onlara dert anlatır ve dahi onlarla dostluk eder olur. Ama, zerzevatın kimi adamdan daha makbul olduğu gibi laflar etmeye başlaması, onu tekinsiz, tuhaf ve komik bir kişi olarak muhit adamından ayırır olmuştur. Yer sormak için kahveye giren değişik elbiseli bir adama tarifi daha iyi ifade için konuşa konuşa dışarı çıkmış ve bir daha ramazan bayramı sonrasına kadar onu gören olmamıştır. Bunu diyen kahveci haydar, onun 2 akçe borcunu ödediğini ve sonra da helalleştiğini anlattı.



HİBETULLAH ÇELEBİ
( tulumcu )

Kamerin sır olup da semayı aydınlatmadığı bir gece yarısında, gördüğü rüya hayatını altüst etmiştir. Hülyalar aleminde bir çehrenin cazibesiyle herşeyden kopmuş ve onu, bu güzel yüzün hayalinden başka hiçbir şey avutamaz olmuştur. Artık uyku nedir unutan bu talihsiz adam, Bağdat ın yıldızlı berrak gecelerinde bu rüyası ile buluşacağı umuduyla Basra dan Bağdat a gelir ki ne çare. Geçen zamanlar onu tüketir. Ve daha sonra, İstanbul a giden bir tacirin peşinde buraya geldiğini anlattı. İşte biz onunla eminönü sırık hamallarının devam ettiği bir kahvede karşılaştık. Sandalyesinin yanında, içinde renkli pullu temaşa elbiselerinin olduğu zembilini gördük. Kahveciden, kolbaşının haber yolladığını, ikinci cumada toplanılacağını biz de duyduk ki o, bu habere pek fazlasıyla sevindi. Artık rüyasını dahi sormadık, çayımızı içtik sadece.



HÜSEYİN RAGIP
( şakşakçı )

Kendini bilmez, şaşkın ve her dala bülbül olmaya teşne bir huyu olduğunu bunca yaşına rağmen anlayamayan ve bunalan Hüseyin Ragıp, birgün hissettiği dayanılmaz bir huzur duygusunun peşine düşer ve her şeyin bir oyun olduğu bu alemle tanışır. Yıllardır eksikliğini hissettiği ama adını koyamadığı şeyler burada pek fazlası ile mevcuttur. Her an değişik kimliklere bürünebilen, her an bambaşka bir yüzle karşısına çıkan arkadaşları vardır artık. Biz onunla pekçok defa karşılaştık, her seferinde bir başka suretle. Günün birinde hepsi birbirine karıştı ve onu kaybettik ama, bir zil şıngırtısı duyduğumuzda aklımıza hep o gelir.



MECİD

( güreşçi )

Yıllarca, sübyan iken girdiği ağacamii hamamı külhanında, ocağa odun yetiştirmektan, kütük taşımaktan başka birşey bilmeden yaşayan Mecid efendi, birgün gençliğim yandı diye nağralar atarak Beyoğlunun toprak yollarına fırlar ve bir daha da dönmez. Bunu bize kendisi anlatmadı ama duyduk diyenlerden. Onunla Sütlücede mezbaha işçilerinin devam ettiği kahvehanede karşılaştık. Önünde yarısı içilmiş çay bardağı, gözleri bilmediğimiz boşluklara bakan bu iriyarı adam dikkatimizi çekmişti ve bize ateşi, alevlerin şekillerini, oynaşlarını, kimsenin göremediği renklerini, huylarını anlattı. Akşam giderken kahveci, nice zamandır kimseyle konuşmazdı, ama sizle hiç susmadı dedi. Mecid efendinin dediklerinden sonra bu dünyada birşeyler daha öğrendik dedik sevindik. Biliyorduk ki o da bu alemin adamıdır.



TAVŞAN OSMAN
( köçek )

Ufak cüssesine rağmen pehlivan şuca tekkesinde ( unkapanı yolu üzerinde selvi fırını karşısında ) uzun yıllar güreş tutmuş olan bu yiğit adam, sonraları ruhundaki inceliğin galebe çalması ile dansa merak sarmış ve yakınlarının müstehzi bakışlarına daha fazla katlanamayarak muhitini değiştirmiş ve köçek kahvehanelerini mekan bilir olmuştur. Tavşan lakabını kimin koyduğu bilinmez ama nice zamandır tavşan osman diye anılır olup, sesinin güzelliği ile de bilinir. Karısının nedensiz ani ölümüyle bir süre bu alemden elini eteğini çeken osman efendi birkaç ramazan sonra iki genç cariye almış ve beş çocuğu olmuştur.



EYÜPLÜ ZEYİT   
( hacivat )

Mahallesinde bebelikden itibaren huyu güzel, temiz meşrepli ama herşeye musallat olan, sakar, saf bir çocuk olarak bilinirdi ki yıllar geçti, büyüdü herif yaşlarına geldi ama huyu aynısı ile aynı huy kaldı. Bu hali ile insanların canını sıkan ama bir o kadar da kızmaya kıyılmayan bir garip cins adam oldu. Bir aralar yaşı yaşına başı başına uymayan bir adamla görülmeye başladı. Sonra öğrenildi ki bu reşit adında biridir ve bağdattan gelmiştir. Bunlar kahvelerde elalemi eğlendiren, sünnet düğünlerine tanıdık tanımadık çağrılan, en abus adamı bile neşelendiren birileri olurlar. Namları eyüp dışına yayıldığında kendi cinsleri bir sürü adamın daha olduğunu farkederler ve bu muhabbet onlar için yepyeni bir alemin kapılarını açar.



ÜSKÜDARLI DİLAVER   
( soytarı )

Dededen hokkabaz olan dilaver, bu işe babasının zembilini taşıya taşıya girdi. Ama gözbağcılık sanatını bir türlü ruhuna nakşedemedi. Yapmaya çalıştığı bütün numaralar hilafsız en akılsız insan tarafından dahi anlaşılır ve gülüşmelere neden olur idi. Geçen yıllarla beraber, yaşı artık ustalık yaşlarına geldiğinde de durum değişmedi ve en büyük derdi babasının icazet verip vermeyeceği oldu. Diğer hokkabazanın gözünde hep ustanın oğlu olarak kaldı. Ve sonunda yardımcı soytarılığı kabullenerek hem efradı ve hem de kendi huzura kavuştu. Ve ki, bu işte herkesin beğendiği bir ustalığa sahip olduğu anlaşıldı. Evli ve dört çoçuğu olup düzgün bir h!yat sürmüştür.



MANSUR GEYLANİ   
( köçek )

Nice yıl karadenizde balıkçı olduğunu ağ serptiğini ağ topladığını, ağ serptiğini ağ topladığını, bunu bin kere, belki de çok daha fazla yaptığını kendi demiştir. Bir süre sonra ağ serper gibi kol açıp, omuz titrettiğini onu yolda görenler söyler. Giderek bunu akşamları kahvehanelerde de yapar olur, çevresindekileri gülmekten kırıp geçirir. İşte mansur efendinin köçeklik hikayesi böyle başladı diye rivayet olunur. Bir karısı, dört kızı, bir oğlu vardır.



TEBLİ YAKUB   
( akrobat )

İstanbulun yabancısı olduğu her halinden belli olan, anlamadığımız lisanlarda rüyalar gören bu adamın garip hikayesi duyan her kim ise üzmüştür. Bebeklikten birlikte büyüdükleri amcasının kızına aşık olan yakup, onun öz kardeşi olduğunu öğrendiğinde dünyası kararır, yaşadıkları günah günlerinin yakıcı ateşiyle kavrulur, biçare kalır ve bu duruma daha fazla dayanamayacağını anlar ve uzak diyarların yolu görünür. Memleket memleket gezer, ne iş olsa yapar, marifetleri ve bilgisiyle her yerde karnını doyurur ama fazla kalmaz. Sık sık yer değiştirir. Ve bir gün bursada bir şenlik kolu ile karşılaşır.



CÜCE ABDİ EFENDİ   
( curcunabaz )

Galatadaki ceneviz konağının mutfağına zerzevat taşırken orada ahbap olduğu ingiliz uşak fox ile kurduğu dostluk yaşamındaki önemli değişikliklerin nedeni olmuştur. Onunla galata şaraphanelerine gidip gelmeye başlamış, ve dinlediği hiç bilmediği diyarlara ait hikayeler, belki de zaten mizana gelmez olan huyunu hepten bozmuştur. Fox un da istanbuldan ayrılmasıyla, sırtında küfe mutfağa pırasa taşırken hayalinde adını bilmediği sebzeler sıkıntı dolu monoton günler birbirini kovalamaya başlamıştır onun için. Evine, ailesine karşı ilgisi azalır ve istanbulun, köpek ulumaları duyulan ıslak ve çamurlu arnavut kaldırımlarında gece yürümeleri konu komşunun diline düşer. Ve bir günlerden bir gün, bir şenlik alayı görür ve takılır…



ALEM AŞUR   
( curcunabaz )

Langanın namlı tulumbacı taifesinden olan alem aşur; doğruluğu ile bilinir bir adamdı. Hiç bir yangın yerinde talana fırsat vermez, yeltenenleri de o meşhur osmanlı tokadı ile oracıkta yere yıkıverirdi. Bu huyu ile çevresinde sayılırdı ama sevilmezdi. Seksene yakın evin kül olduğu cibali yangınında talancılara karşı kahramanca döğüşmüş, ortada ne tulumba ne kova kalmış, yangın yeri cenk meydanına dönmüş, yangın büyüdükçe büyümüş ve bu işin vebali onun üstüne kalmıştır. Kendisi öyle anlattı. Ama langada kahvede konuştuğumuz arkadaşları, o gece delirmeseydi yangını o kadar sirayet etmeden söndürülürdü diye konuştular. Kendisi, o sabaha doğru sırtında alevlerin sıcaklığı oradan uzaklaştığını, saatlerce yürüdüğünü ve sonunda bir yerde yığılıp kaldığını, nice zaman sonra kendine geldiğinde çevresinde renkli güzel elbiseli tuhaf insanlar gördüğünü ve onlara katıldığını anlattı.




HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Aç Kapıyı Bezirgan Başı..>
  24.Mar.2008 Pzt 04:20:06
fiogf49gjkf0d
Şimdiki çocuklar Hugo oynuyor, Süper Mario oynuyor... Tıpkı her alanda geleneklerimizin kaybolduğu gibi, oyun geleneğimiz de kaybolmuş durumda... Üzücü!


HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Biraz Dil Bilgisi: Türkçedeki Bazı Kelime ve Eklerin Yazılışı>
  24.Mar.2008 Pzt 00:43:45
fiogf49gjkf0d
Başka alınan olmayınca Onur um ben üstleniyorum... Çünkü burada bu tip konular pek umursanmıyor... Nerede dedikodu, nerede aşk-meşk, nerede boş tartışma bizim ahalimiz orada...  
<<1...6869707172737475767778 79808182838485868788...100...200...300...400...413>>