ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
9 Mayıs 2024, Perşembe 13:15   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  IDIO> Forum Mesajları
    IDIO'e ait Toplam 547 Forum Mesajı var
<<1234567891011 12131415161718192021...55>>


IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Oha Artık Cimriliğin Bu Kadarı>
  29.Oca.2010 Cum 05:25:46

Kayserilinin biri babasından para ister:

 ‘’Baba 500 bin lira verir misin?’’

 Babası:

 ‘’400 bin mi? Ne yapacaksın 300 bini 200 bin neyine yetmiyor Al sana

 100 bin yeter’’ der ve çıkarıp 50 bin lira verir. Oğlu pişkin pişkin güler:

 ‘’Bana zaten 50 bin lira lazımdı’’der. Baba yanıt verir:

 ‘’Bak kerataya SAHTE para vermesem kazıklayacaktı beni…’’



IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >Duyda İnanma :)>
  29.Oca.2010 Cum 05:15:03

Dört kişilik bir eğitim uçağı Karadeniz bölgesinde bir makberin (mezarlık) tam ortasına düşmüş yerel televizyonda haber şöyle yayınlanmış

 

     ‘’İlginç bir olay yaşandı dün düşen dört kişilik eğitim uçağının enkazından (yıkıntı) 80 ceset çıkarıldı. Ölü sayısının artmasından korkuluyor’’

 

                                                                        Karadeniz postası



IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Evrenin Haritası>
  29.Oca.2010 Cum 04:22:15
Bu görünen çok çok büyük evren Rabbimizin büyüklüğüne göre bir toz bir zerre bile değildir....


IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >GÜLÜMSETEN KARİKATÜRLER :))>
  29.Oca.2010 Cum 03:22:01
·MaTiLdAs81· :

 

alıntıdır..

 

Hepside süper hakkaten süper ben doğduğumdan bu zamana kadar bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum



IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Telefonunuza Yağ Basacağız (Okumadan Geçme) :D>
  27.Oca.2010 Çar 13:36:46


IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Sayın Bakan Kuşunuzu Tutunuz!>
  27.Oca.2010 Çar 13:30:19

Sayın Bakan Kuşunuzu Tutunuz!

 

Dışişleri bakanı Feridun cemal erkin’in İran gezisi sırasında özel kalem müdürü erdem Erner resmi görüşmelere katılmak üzere bakan’ı almaya gider tam o sırada bakan’ın odasındaki telefon çalar Erner ‘’Sizi İranlı bakan arıyormuş’’ deyip telefonu bakana verir. Erkin ahizeyi alıp ‘’Alo’’ der. Birden kaşları çatılır ve refleksle önüne bakar. Santral memuru için ‘’Terbiyesiz herif bana kuşunuzu tutunuz dedi’’ diye söylenir. Meğer Azeri Türkçesinde ‘kuşunuzu tutunuz’ demek ‘Telefondan ayrılmayınız’ anlamına ‘Ahizeyi bırakmayınız’ demekmiş. Tıpkı İngilizce ‘’Hold the link’’ yani ‘hattan ayrılmayınız’ denildiği gibi.

 

                                 (Bilal Şimşir’in ‘’Bizim Diplomatlar’’ adlı kitabından hürriyet 12.03.2001)



IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Böyledir ALLAHIN Cömertliği>
  27.Oca.2010 Çar 11:57:34
Evet biz de inanıyoruz bütün peygamberlere doğru dedin hak din de islam o zaman sorun yok ALLAHA EMANET


IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Her Ümmete Böyle Peygamber Gelmez....>
  27.Oca.2010 Çar 11:49:03

Peygamberimiz’e tam şefaat yetkisinin verilmesi

 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki; " Şaban’ın 13. gecesi Cebrail (a.s.) bana geldi ve " Ya Muhammed! (s.a.v) Kalk ümmetin için isteyeceğini iste." dedi Peygamberimiz (s.a.v) de ümmeti için ilticada bulundu Sabaha yakın Cebrail (a.s.) tekrar gelerek "Ya Muhammed (s.a.v) Cenab-ı Hakk ümmetinin üçte birini sana bağışladı" buyurdu Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Ya Cebrail geriye kalan üçte ikisinin hali ne olacak?"buyurarak ağladı

 

14. gece Cibril (a.s.) tekrar gelerek evvelki gece gibi Peygamberimiz’i kaldırdı Peygamberimiz (s.a.v) sabaha kadar ümmeti için ilticada (sığınma) bulundu Sabaha doğru Cebrail (a.s.) yine gelerek "Müjde ya Muhammed! (s.a.v.) Cenab-ı Hakk ümmetinin üçte ikisini bağışladı" buyurdu.

 

Peygamberimiz "Ya Cebrail kalan üçte birinin hali ne olacak?" buyurarak gözyaşı döktüler Beraet Gecesi’inde de Resülullah Efendimiz (s.a.v.) ümmeti için sabaha kadar gözyaşları ile dua ve iltica ettiler.

 

Cebrail. (a.s.) " Müjde ya Muhammed! (s.a.v.) Muhakkak Hz. Allah ümmetinden Allah’a şirk koşanlar hariç hepsini sana bağışladı. Ya Muhammed! Başını semaya kaldır bak ne görüyorsun?" buyurdu. Yerden arşa kadar bütün melekler secdeye kapanıp ümmet-i Muhammed için istiğfar (bağışlanma) ediyorlardı. 

 

Bu şefaat müslümanlar ümmeti muhammed olanlar için geçerlidir.....



IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >1 Yaşındaki Kızla Da Evlenilir!>
  26.Oca.2010 Sal 05:23:25

manolya41 :
Suudi evlilik yöneticisinin verdiği fetva insanın kanını donduracak cinsten

Suudi evlilik uzmanı Dr. Ahmad Al-Mub i kendi görüşlerine referans olarak da Hz. Muhammed in hayatını örnek gösterdi. Vahhabi imam, Hz. Muhammed in Hz. Ayşe ile 6 yaşında evlendiğini, 9 yaşında cinsel ilişkiye girdiğini savundu. İmamın bu sözleri karşısında programı sunan sunucu bile şaşkınlığını saklayamadı.

1 YAŞINDAKİ KIZLA DA EVLİLİK YAPILABİLİR

Suudi evlilik yöneticisi Dr. Ahmad Al-Mub i nin insanın kanını donduran fetvaları şöyle:

"Evlilik iki şeyden ibarettir: İlki aralarında kontrat olması. Bu evliliğin ilk şartıdır. İkincisi ise karınızla seks yapmanızdır. Evliliğe girmek için minimum bir yaş yoktur. Bir yaşındaki bir kızla bile evliliğe girebilirsin. 7-8-9 yaşındaki kızlardan bahsemetmeye bile gerek yok. Bu bir rıza anlaşmasıdır. Veli genelde baba olmalıdır. Çünkü baba kararı zorunludur. Böylelikle kız, kadın olmuş olur.



Ama kız seks için hazır mıdır, ilk seferinde ilişkiye girmenin doğru yaşı nedir?
Bu çevre ve geleneklere bağlı olmak üzere değişir.

Yemen deki kızlar 9-10-11 yada 13 yaşında evlenirken diğer ülkelerde 16 olabilmektedir. Bazı ülkerde kızların 18 yaşına gelmeden ilişkiye girmeleri kanunla yasaklanmıştır."

"HZ. MUHAMMED BİZİM MODELİMİZ"

Suudi yetkili insan aklının kabul etmesi mümkün olmayan bu tezlerini sıralarken, bir de çekinmeden Hz. Muhammed i referans gösteriyor.

"Hz. Muhammed izlediğimiz bir modeldir. Hz. Ayşe yi 6 yaşında kadını olarak aldı. Fakat 9 yaşında iken onunla ilişkiye girdi. Hz. Muhammed i modelimiz olarak görüyoruz."

İLGİNÇ GEREKÇE

Suudi imam Dr. Ahmad Al-Mub i, bu görüşlerini ise ilginç bir gerekçe ile açıklıyor. Al Mub i "Eğer veli baba ise ve uygun bir ortamda evlenilmişse bu evlilik geçerlidir. İnsanlar kendilerini çeşitli koşullar altında bulabilmektedir. Örnek olarak; 2-3 hatta 4 kızı olan-ki hiç karısı olmasın- ve bir yolculuğa çıkmak zorunda kalsın. Kızını böyle bir durumda evlendirse iyi değil mi? Onu koruyacak ve destekleyecek ve uygun bir yaşa geldiğinde onunla ilişkiye girecek. Bütün erkeklerin azılı kurtlar olduğunu kim söylüyor?" diyerek, sözlerine kendince mantıklı bir açıklama da getiriyor.

VAHHABİLİK NEDİR?

Vahhabilik ismi Suudi Arabistanın Necd bölgesinde doğmuş olan Muhammed Bin Abdilvahhap tan gelmektedir. Kendisi döneminde birçok insanın sufilikten dönmesine ve ilk müslüman nesli olan sahabe ve ilk imamların akidesine girmesine sebep olmuştur. Kendi döneminde birçok insanın hayatında değişiklikler yapmış olan bu alim Suudi Arabistanın kurulmasında da önemli rol oynamıştır. Bugün ehli sunnet çizgisinde gidenler Muhammed bin Abdilvahhabın "kavaidul erbaa", "el-usulussalase" gibi birçok eserini ve tarihteki ünlü selefi alimi İbn Teymiyye yi okurlar. Vahhabilik özellikle Suudi Arabistan da yaygındır. Vahhabilik, ölülerini mezara defnetmemeleri ve kutsal mekanları yıkmaları gibi konular nedeniyle İslam dünyası içinde sürekli tartışılan bir konudur. (ENSONHABER)

Hz Ayşe (ra) validemiz, Peygamberimiz (asv) ile evlendiğinde kaç yaşındaydı?

 

Peygamberliğin gelişinden on yıl sonra, elli yaşındayken eşi Hz. Hatice’yi kaybeden Peygamberimiz (asm.) kendisine hem ev işleri ve çocuklarının bakımında yardımcı olacak, hem de İslâm’a davet faaliyetlerinde destek olacak eşlere ihtiyacı vardı. Bunun için bir yandan yaşlı ve dul bir kadın olan Sevde’yi, öte yandan da en yakın arkadaşı olan Hz. Ebubekir’ in kızı Hz.Ayşe’yi istetti.

 

Hz. Peygamberin bu isteği, vahyin başlangıcından on yıl sonradır. Hz. Ayşe vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuştur. Dolayısıyla Hz. Ayşe’nin Peygamberimizle evlendiği yaşın on yedi-on sekiz olduğu ortaya çıkar.

 

Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli’ nin “Asr-ı Saadet” kitabında geçer. (İst. 1928. 2/ 997)

 

Hz. Ayşe’nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma’nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz. Eski biyografi kitapları Esma’dan bahsederken diyorlar ki: “Esma yüz yaşındayken, Hicretin 73. Yılında vefat etmiştir. Hicret vaktinde yirmi yedi yaşındaydı. Hz. Ayşe ablasından on yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam on yedi yaşında olması icap eder. Ayrıca Hz. Ayşe, Hz. Peygamber’den önce Cübeyr’le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.” (Hatemü’l Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, s. 210)

 

Not: Konuyla ilgili Dr. Reşit Haylamaz`ın "Âişe Vâlidemiz’in Evlilik Yaşı" başlıklı şu makalesini de okumanızı tavsiye ederiz:

 

Âişe Vâlidemiz’in, altı veya yedi yaşındayken nişanlandığı, on yaşındayken de evlendiği yönündeki rivayetler,1 onun evlilik yaşıyla ilgili kanaatin oluşmasında bugüne kadar en önemli âmiller olagelmiştir. Bu kanaatin yerleşmesinde, erken yaşlarda evlenmenin o gün oldukça yaygın oluşu ve coğrafi yapının etkisiyle çocuklardaki fizikî gelişmenin daha erken yaşlarda tamamlanması gibi sebeplerin de belirleyici olduğunu unutmamak gerekir. Onun içindir ki konu, dün denilebilecek bir zamana kadar hiç gündeme gelmemiş ve tartışma konusu olmamıştır.

 

Söz konusu hususu bugün, o günkü şartları nazara almayan ve İslâm’ı da ‘dışarı’dan inceleme konusu yapanlar gündeme getirmekte ve meseleyi kendi zaviyelerinden değerlendirip tenkit etmektedir. Bu farklı duruşa İslâm Dünyası’nın tepkisi de aynı değildir; bir kısmı, meseleyi olduğu gibi kabul

etmenin gerekliliği hususunda ısrar ederken2 az da olsa diğer bir kısmı, evlendiği dönemde Âişe Vâlidemiz’in, daha olgun bir yaşta olduğunu3 ifade etmektedir. Karşılıklı tepkilerin ağırlığını hissettirdiği bu tartışmalar esnasında, her zaman dengenin korunamadığı; tepkilere cevap teşkil etsin denilirken söz konusu rivayetlerin yok sayıldığı veya bu tavra tepki olarak diğer alternatifleri görmezden gelme yanlışlığına düşüldüğü de bir gerçek.

 

Bilindiği üzere herkes, kendi yaşadığı devrin çocuğudur ve arkadan gelen nesiller tarafından da, o devrin kültürü esas alınarak değerlendirmeye tâbi tutulmalıdır.

 

Toplumlar, ortak birikimin neticesinde hâsıl olan ‘örf’lere göre yön bulurlar ve bunların hesaba katılmadığı yerde, o toplum hakkında karar verme konumunda olanların isabetinden söz etmek oldukça zor, hatta imkânsızdır.

 

Meseleye bu zaviyeden bakıldığında, Allah Resûlü’ nün neş’et ettiği dönem itibariyle kız çocuklarının erken evlendirildiği4 ve bu türlü evliliklerde yaş farkının pek önemsenmediği5 bilinen bir vak’adır. Kız çocukları hakkında o günkü toplumun benimsediği olumsuz tavrın ve bu tavrın aileler üzerinde oluşturduğu baskının, bu anlayışı tetiklediği de söylenebilir. Burada, iklim ve coğrafî şartların müsait olması yönüyle çocukların, fizikî gelişimlerini daha erken tamamladığı ve kız çocuklara, kocasının evinde büyümesi gereken birer varlık olarak bakıldığı gerçeğini de unutmamak gerekir. Kaldı ki bu, sadece kız çocuklarıyla ilgili bir mesele değildir; o günkü uygulamalara bakıldığında erkek çocukların da erken yaşlarda evlendirildiği anlaşılmaktadır. Mesela Amr ibn Âs ile oğlu Hz. Abdullah’ın arasındaki yaş farkı, sadece on ikidir ki bu durumda Hz. Amr, dokuz veya on yaşındayken evlenmiş olmalıdır.

 

Bu bilgilerden hareketle diyebiliriz ki Âişe Vâlidemiz, dokuz yaşındayken evlenmiş olsa bile ortada garipsenecek bir durum yoktur. Şayet böyle bir husus söz konusu olmuş olsaydı, Zeyneb Vâlidemiz’le izdivacında fırtına koparmak isteyenlerle, Benî Mustalık Gazvesi dönüşünde ve hiç olmadık yerde Âişe Vâlidemiz’e iftira atanların, onlar açısından önem arz eden böyle bir meseleyi dillerine dolamamaları düşünülemezdi. Sonuç nasıl olursa olsun sadece başlı başına bu bilgi bile, Âişe Vâlidemiz’in evliliği konusunda olumsuz herhangi bir durumun olmadığını ispat için yeterli bir güce sahiptir.

 

Peki, gerçekte durum nedir? Yaş tespiti konusunda yukarıdaki bilgiler tek alternatif midir?

Bu soruların cevabını alabilmek için elbette o günlerin kapısını aralamak ve aralanan bu kapılardan girerek meseleyi, deliller üzerinden tetkik etmek gerekmektedir. Dilerseniz, ulaşılan delillerin bize ne ifade ettiğine birlikte bakalım:

 

1. Risâletin ilk günlerinde Müslüman olanların isimleri sıralanırken, ablası Esmâ Vâlidemiz’le birlikte Âişe Vâlidemiz’in adı da zikredilmektedir. Dikkat çekici olan bu zikrin, Hz. Osmân, Zübeyr ibn Avvâm, Abdurrahmân ibn Avf, Sa’d ibn Ebî Vakkâs, Talha ibn Ubeydullah, Ebû Ubeyde ibn Cerrâh ve Erkam ibn Ebi’l-Erkam gibi ‘Sâbikûn-u Evvelûn’ tabir edilen en öndekilerin hemen arkasından; Abdullah ibn Mes’ûd, Ca’fer ibn Ebî Tâlib, Abdullah ibn Cahş, Ebû Huzeyfe, Suhayb ibn Sinân, Ammâr ibn Yâsir ve Habbâb ibn Erett gibi isimlerden de önce gerçekleşiyor olmasıdır.7 Demek ki Âişe Vâlidemiz, o gün küçük de olsa ‘irade’ beyanında bulunabilecek bir çağda ve ilk Müslümanlar arasında yer alabilecek bir durumdadır. Söz konusu bilgilerde ondan bahsedilirken, ‘O gün o küçüktü.’ şeklinde bir kaydın konulmuş olması, bu manayı ayrıca teyit etmektedir.8

 

2. Ablası Esmâ Vâlidemiz’in konumu da bu kanaati güçlendirmektedir; zira onun, on beş yaşında iken Müslüman olduğu bilinmektedir.9 Bilinen bir gerçek de onun, 595 yılında dünyaya gelmiş olduğudur.10 Bütün bunlar, risâletin ilk yılı olan 610 tarihini göstermektedir. Demek ki Âişe Vâlidemiz, yaşı küçük olmasına rağmen 610 yılında Müslüman olmuştur. Bunun için o gün onun, en azından beş, altı veya yedi yaşlarında olması gerekir ki, on üç yıllık Mekke hayatıyla en az yedi aylık11 Medine günleri de bu tarihe ilave edildiğinde onun, Allah Resûlü ile evlendiği gün –risâletten beş yıl önce dünyaya gelmiş olma ihtimalini esas alacak olursak- en azından on sekiz yaşında olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.

 

3. Mekke günleriyle ilgili olarak Âişe Vâlidemiz, "Ben Mekke’de oyun oynayan bir kız iken Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, ‘Doğrusu, onların asıl buluşma zamanları, kıyamet saatidir; Kıyamet saatinin dehşeti ise, tarif edilemeyecek kadar müthiş ve ne acıdır!’ (Kamer Sûresi, 54/46) ayeti nâzil oldu."12 bilgisini vermektedir ki bu bilgi, onun yaşıyla ilgili olarak bize farklı kapılar aralamaktadır. Şöyle ki:

 

4. Söz konusu ayet, Kamer sûresinin 46. ayetidir ve bütün halinde nâzil olan bu sûrenin, İbn Erkam’ın evinde iken ve bi’setin dördüncü (614),13 sekizinci (618) veya dokuzuncu (619)14 yılında indiğine dair farklı rivayetler vardır. Özellikle ayın ikiye yarılma hadisesini ve o gün buna olan ihtiyacı nazara alan

bazı âlimler, söz konusu tarihin 614 olması gerektiği üzerinde durmuşlardır ki bu tarih esas alındığında Hz. Âişe Vâlidemiz, ya henüz dünyaya gelmemiş veya yeni doğmuş demektir. 618 veya 619 tarihi esas alındığında da durum pek değişmemektedir. Zira bu durumda o, henüz dört veya beş yaşında demektir ki her iki yaş da, söz konusu hadiseyi kavrayıp yıllar sonra da aktarabilecek bir olgunluğu ifade etmemektedir. Bu durumda ise o, en yakın ihtimalle risâletin başladığı günlerde dünyaya gelmiş olmalıdır.

 

Burada dikkat çeken başka bir husus da, o günü anlatırken bizzat Âişe Vâlidemiz’in, "Oyun oynayan bir kız çocuğu idim." şeklindeki beyanıdır. Kendisini ifade ederken kullandığı ‘kız çocuğu’ kelimesinin karşılığı olan ‘câriye’ lafzı, ergenlik çağına geçişi ifade etmekte ve o dönemler için kullanılmaktadır. Arap şairlerinden İbn Yerâ, bu yaşlardaki birisini kastederek maksadını şu şekilde ifade etmektedir: "Sekiz yaşına geldiğinde artık o, benim için bir câriye değil; Utbe veya Muâviye’ye nikahlayabileceğim gelin adayımdır." Bazı bilginler bu kelimenin, on bir yaşın üzerindeki kız çocukları için kullanıldığını ifade etmektedir.

 

Kamer sûresinin indiği tarih olarak 614 yılını esas alacak olursak, Âişe Vâlidemiz’in risâletten en az sekiz yıl önce doğmuş olduğu ortaya çıkar ki bu tarih 606 yılına tekabül etmektedir. Bu ise, evlendiği gün onun on yedi yaşında olduğunu ifade eder. Sûrenin indiği tarih olarak 618 yılını kabul ettiğimizde ise onun, 610 yılında dünyaya gelmiş olma ihtimalini ortaya koyar ki bir yönüyle bu, evlendiği gün Âişe Vâlidemiz’in on dört yaşında olduğu sonucunu doğururken diğer taraftan onun, risâletten dört yıl sonra dünyaya gelmiş olamayacağını ispat eder.

 

Bu bilgilerle birinci maddede ifade edilenleri yan yana getirdiğimizde, Âişe Vâlidemiz’in 606 yılında dünyaya geldiği ve on yedi veya on yedi buçuk yaşında iken de evlendiği sonucuna ulaşmamız mümkün olmaktadır.

 

5. Âişe Vâlidemiz’in Mekke yıllarıyla ilgili olarak anlattığı bazı hatıralar da bunu destekler mahiyettedir. Mesela:

 

a) Risâletten kırk yıl önce gerçekleşen ve tarih belirlemede bir kıstas olarak kabul gören Fil hadisesinden geriye kalan iki kişiyi Mekke’de dilenirken gördüğünü söylemesi;

b) Mekke’nin en sıkıntılı günlerinde Allah Resûlü’nün sabah-akşam kendi evlerine geldiğini ve bu sıkıntılara dayanamayan babası Hz. Ebû Bekir’in de Habeşistan’a hicret teşebbüsünde bulunduğunu detaylarıyla birlikte anlatması;

 

c) İlk defa namazın ikişer rekat farz kılındığını, mukim olanlar için daha sonraları onun dört rekata çıkarıldığını, ancak sefer durumlarında yine iki rekat olarak bırakıldığını ifade etmesi;

 

d) "Biz İsâf ve Nâile’yi, Kâbe’de cürüm işlemiş ve bu sebeple Allah’ın kendilerini taş haline getirdiği Cürhümlü bir adamla kadın olarak duyup dururduk."20 gibi ifadelerle ilk günlerle ilgili nakillerde bulunması gibi daha pek çok hâtırat, daha ilk günlerden itibaren onun, gelişmeleri takip edebilecek bir çağda olduğunu ifade etmektedir.

 

6. Efendimiz’le izdivacı söz konusu olduğu günlerde Âişe Vâlidemiz’in, Mut’im ibn Adiyy’in oğlu Cübeyr ile sözlü oluşu da bu kanaati güçlendirmektedir. Burada ayrıca dikkat çeken husus, söz konusu teklifin, Havle binti Hakîm gibi aile dışından birisi tarafından gündeme getirilmiş olmasıdır. Açıkça bu onun, o gün evlilik çağına gelmiş ve evlendirilebilecek genç bir kız olduğunu ifade etmektedir.

 

Söz konusu ‘sözlülük hali’nin, İbn Adiyy ailesi tarafından ve oğullarının anlayışı değişir gerekçesiyle feshedildiği de bilinen bir gerçektir.21 Burada akla, İbn Adiyy ailesinin, oğullarının anlayışını değiştireceklerinden endişe ettikleri Ebû Bekir ailesiyle böyle bir akdi niye ve ne zaman yaptıkları sorusu gelmektedir. Bunun en makul cevabı söz konusu akdin, ya risâletten önce veya İslâm’ın açıktan tebliğinin başlamadığı dönemde gerçekleşmiş olduğu şeklindedir ki her iki durumda da onun, bi’setin dördüncü yılında dünyaya gelmiş olma ihtimali söz konusu olamaz; hatta bu, sanıldığından da erken yıllarda dünyaya gelmiş olabileceğini düşündürmektedir.

 

Bu kararın, açıktan tebliğin başlandığı dönemde alınmış olma ihtimali nazara alınacak olursa bu tarihin, İbn Erkam’ın evinden çıkış günleri olan 613-614 yıllarını ifade ettiği görülecektir ki bu, sözlendiği dönem itibariyle onun henüz dünyaya gelmediğini kabullenmek demektir. Bu durumda, söz konusu akitten bahsetmenin de imkânı yoktur. Öyleyse bu sözün bozulduğu tarihlerde onun, en azından yedi veya sekiz yaşında olduğunu kabullenmemiz gerekir ki bu da onun, takriben 605 tarihinde dünyaya gelmiş olduğunu göstermektedir.23

 

7. Mevzuya ışık tutması bakımından Âişe Vâlidemiz’le diğer kardeşlerinin arasındaki yaş farkı da dikkat çekicidir. Bilindiği gibi Hz. Ebû Bekir (radıyallahü anh)’ın altı çocuğu vardır; bunlardan Hz. Esmâ ve Hz. Abdullah, Kuteyle binti Ümeys’ten; Hz. Âişe Vâlidemiz’le Hz. Abdurrahman, Ümmü Rûmân (r.anha)’dan; Muhammed, Esmâ binti Ümeys’ten ve Ümmü Gülsüm de Habîbe binti Hârice’den dünyaya gelmiştir. Bu durumda Esmâ Vâlidemiz’le Hz. Abdullah; Abdurrahmân ile de Âişe Vâlidemiz anabir kardeşlerdir ve bu her iki anabir kardeşlerin arasındaki yaş farkları konumuza ışık tutacak mahiyettedir; şöyle ki:

 

a) Hz. Ebû Bekir’in ilk kızı olan Esmâ Vâlidemiz, hicretten yirmi yedi yıl önce 595 tarihinde dünyaya gelmiştir.24 Allah Resûlü’nün hicreti esnasında Zübeyr ibn Avvâm ile evli ve o gün altı aylık hamiledir. Bir diğer ifadeyle o gün yirmi yedi yaşındadır.25 Üç ay sonra Medine’ye hicret ederken Kuba’da oğlu Abdullah’ı dünyaya getirecektir. Yetmiş üç yılında ve yüz yaşındayken, hatta dişleri bile dökülmemiş halde vefat etmiştir.

 

Âişe Annemiz ile ablası Esmâ Vâlidemiz’in arasındaki yaş farkı ondur.26 Buna göre (595+10=605) Âişe Vâlidemiz’in doğumunun 605; hicretteki yaşının da (27-10=17) olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Evlilik hicretten yedi ay sonra27 gerçekleştiğine göre demek ki, bu sıralarda Âişe Vâlidemiz’in yaşı, on yedi`yi aşmış, on sekiz yaşına yaklaşmış demektir. Bedir’in hemen akabindeki Şevvâl ayında evlendiği bilgisini esas aldığımızda ise onun, evlendiği gün on sekiz yaşını aşıp on dokuza adım attığını kabullenmemiz gerekmektedir.

 

b) Burada dikkat çeken bir diğer husus da, Âişe Vâlidemiz’in anabir kardeşi olan Hz. Abdurrahman ile arasındaki yaş farkıdır. Bilindiği gibi Hz. Abdurrahman, Hz. Ebû Bekir’in büyük oğludur ve ancak Hudeybiye’den sonra Müslüman olacaktır. Bedir’de, babasıyla karşılaşmamaya özen gösteren de odur ve o gün Abdurrahman, yirmi yaşındadır.28 Buna göre o, 604 yılında doğmuş olmalıdır. Kardeşler arası yaş farkının genelde bir veya iki olduğu bir toplumda, ağabeyi 604 yılında dünyaya gelen bir kardeşin 614 yılında doğması ve tabii olarak iki kardeşin arasında on yaş gibi bir farkın meydana gelmiş olma ihtimali çok zayıftır ve bunu destekleyen herhangi bir delil de bulunmamaktadır.

 

8. Âişe Vâlidemiz’in vefat tarihi konusunda gelen rivayetler de bu kanaati güçlendirmektedir. Zira onun vefat ettiği yıl ve o günkü yaşıyla ilgili olarak

hicrî 55, 56, 57, 58 veya 59;29 yaşıyla alakalı olarak da altmış beş, altmış altı, altmış yedi veya yetmiş dört30 gibi farklı tarih ve rakamdan bahsedilmektedir. Bu ise, doğum tarihinde olduğu gibi onun vefat tarihiyle ilgili de kesin bir kabulün olmadığını göstermektedir.

 

Özellikle 58. yılında ve 74 yaşında iken vefat ettiğini ifade eden rivayette, onun vefat ettiği günün çarşamba olduğu, vefat tarihinin, Ramazan ayının on yedinci gecesine denk geldiği, vasiyeti üzerine Vitir namazından sonra Cennetü’l-Bakî’ye geceleyin defnedildiği, yine vasiyeti gereği namazını, Hz. Ebû Hüreyre’nin kıldırdığı, mezarına da, ablası Hz. Esmâ’nın iki oğlu Abdullah ile Urve, kardeşi Muhammed’in iki oğlu Kâsım ve Abdullah ile diğer kardeşi Abdurrahman’ın oğlu Abdullah gibi isimlerin indirdiği gibi detayların bulunması,31 diğerlerine nispetle bu bilginin daha güçlü olduğu izlenimi vermektedir. Öyleyse bu tarihi esas alarak bir hesaplama yapacak olursak onun, Efendimiz’in irtihalinden sonra kırk sekiz yıl daha yaşadığını (48+10=58+13=71+3=74) görmekteyiz ki bu hesaba göre o, risâletten üç yıl önce dünyaya gelmiş demektir.

 

Bu durumda evlendiği gün onun, (74–48=26–9=17+7 ay) on yedi yılını yedi ay geçtiği anlaşılmaktadır.

 

Yukarıdaki bilgilere ilave olarak, erkek çocukların bile yoldan geri çevrildiği Uhud günü onun da cephede oluşu,32 ilmî meselelerdeki derinliği, İfk Hadisesi karşısında ortaya koymuş olduğu olgun tavır ve beyanları, Fâtıma Vâlidemiz’le arasındaki yaş farkı, hicret ve sonrasında yaşanan gelişmelere detaylarıyla birlikte vukûfiyeti, Medine’ye intikal ettikten sonra evlilik işinin, bizzat babası Hz. Ebû Bekir’in gündeme getirmesiyle ve mehir takdirinden sonra gerçekleşmiş olması,33 model bir şahsiyet olarak Efendimiz’in toplum önündeki rehberlik konumu, peygamberlik hassasiyeti ve baba şefkati, gelen ayetlerde evlilik yaşıyla ilgili olarak rüşd şartının getirilmiş olması,34 onun yaşı ve evliliğiyle ilgili rivayetlerin farklılık arz etmesi yönüyle kesinlik ifade etmiyor oluşu,35 o günkü yaşını ifade ederken bizzat Âişe Vâlidemiz’in, şüphe ifade eden "altı veya yedi" tabirini kullanması, o günün toplumlarında doğum ve ölüm tarihlerinin bugünkü kadar net tespit edilmiyor oluşu gibi bilgiler üzerinde de durulabilir.

 

Ancak netice değişmemekte ve bunların hepsi, onun risâletten önce dünyaya geldiği, on dört veya on beş yaşlarındayken nişanlandığı ve on yedi veya on

sekiz yaşlarındayken de Allah Resûlü (s.a.s.) ile evlendiği şeklindeki kanaati kuvvetlendirmektedir.

 

Bu durumda bize, nişanlandığında 6 veya 7, evlendiğinde ise 9 yaşlarında olduğu şeklindeki rivayetleri, ‘O görünümde birisi idim.’ manasına hamledip te’lif etmek düşecektir.36 Hz. Âişe Annemiz’in, fizikî durumu itibariyle zayıf bir bünyeye sahip olduğu bilgisi de bu yorumu güçlendirmektedir. Zira o, fizikî şartlardan çabuk etkilenen ve yaşıtlarına göre kendini daha küçük gösteren bir beden taşıyordu; Medine’ye hicret sırasında hastalanması,37 annesi tarafından özel ilgi gösterilerek iyileştirilmeye çalışılması,38 Benî Mustalık Gazvesi dönüşünde, içinde sanılarak hevdecinin deve üzerine yerleştirilmesi ve bu sırada onun hevdeç içinde olup olmadığının bile anlaşılamamış olması39 gibi hadiseler de bu durumu desteklemektedir.

 

Özetle Âişe Vâlidemiz, dokuz yaşında iken evlenmiş olsa bile o günkü toplum telakkilerine göre bu çok tabii ve doğal olmakla birlikte hadiseye daha genel bakıldığında onun, on yedi veya on sekiz yaşlarında iken ‘Mü’minlerin Annesi’ hüviyetini kazandığı anlaşılmaktadır.

 

Burada akla, "Madem öyle; bugüne kadar bu mesele niye bu şekilde gündeme gelmedi?" şeklinde bir soru gelmektedir. Başta da ifade edildiği gibi yakın zamana kadar bu hususta olumsuz hiçbir beyan serdedilmemiş; ne Ebû Cehil gibi her fırsatı aleyhte değerlendiren muannit bir firavundan ne de Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl gibi olmadık yerden fitne ve iftira üreten nifakın adresi olmuş birisinden bu evliliğe herhangi bir itiraz söz konusu olmamış, olamamıştır. Çünkü ortada itiraz edilecek herhangi bir durum yoktur. O günkü telakkilere göre her iki durum için de tabii bir kabullenme söz konusudur ve muhtemelen bu durum, konuya farklı yaklaşıp yeni bir bakış açısı getirme ihtiyacını da netice vermemiş, dolayısıyla söz konusu haberlerin doğruluğu veya alternatif bilgilerin varlığı hususunda İslâm âlimlerinin farklı bir mütalaada bulunmaları da mümkün olmamıştır.

 

Dipnotlar

1.Bkz.: Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr 20, 44; Müslim, Nikâh 71; Fedâilü’s-Sahâbe 74; Ebû Dâvûd, Edeb 55; İbn Mâce, Nikâh 13; Nesâî, Nikâh 78; Dârimî, Nikâh 56.

2.Bkz.: Azimli, Mehmet, Hz. Âişe’nin Evlilik Yaşı Tartışmalarında Savunmacı Tarihçiliğin Çıkmazı, İslâmî Araştırmalar, Cilt 16, Sayı 1, 2003, s. 28 vd.

3.Bkz.: Doğrul, Ömer Rıza, Asr-ı Saâdet, Eskişehir Kütüphanesi (Eser Kitabevi), İstanbul, 1974, 2/141 vd; Nedvî, Seyyid Süleyman, Hazreti Âişe, Mütercim Ahmet Karataş, Timaş Yayınları, İstanbul, 2004, s. 21 vd. Savaş, Rıza, Hz. Âişe’nin Evlenme Yaşı İle İlgili Farklı Bir Yaklaşım, D. E. Ü. İlâhiyât Fak. Dergisi. 4, İzmir, 1995, s. 139-144; Yüce, Abdülhakim, Efendimiz’in Bir Günü, Işık Yayınları, İstanbul, 2007, s. 82, 83.

4.Efendimiz’in dedesi Abdulmuttalib’in çok erken yaşlarda Hâle binti Üheyb ile evlendiği, Efendimiz’in annesi Âmine ile babası Abdullah’ı da bu yaşlardayken evlendirdiği, hatta her iki evliliğin aynı mecliste gerçekleştiği, bu sebeple Efendimiz ile amcası Hz. Hamza arasında yaş farkının neredeyse aynı olduğu bilinmektedir.

5.Efendimiz’e bir de sıhriyet yönüyle yakın olabilme düşüncesiyle Hz. Ömer, aradaki yaş farkına rağmen Hz. Ali’nin kızı Ümmü Gülsüm’le evlenmiş ve o günkü toplum tarafından bu evlilik asla yadırganmamıştır.

6.Bkz.: İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 3/240.

7.Bkz.: İbn Hişâm, Sîre, 1/271; İbn İshâk, Sîre, Konya, 1981, 124.

8.Bkz.: İbn Hişâm, Sîre, 1/271; İbn İshâk, Sîre, 124.

9.Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597; Hakim, Müstedrek 3/635.

10.Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597; Hakim, Müstedrek 3/635.

11.Âişe Vâlidemiz’in, hicretten yedi ay sonraki Şevvâl değil de Bedir sonrasına denk gelen ikinci yılın Şevvâl ayında evlendiği de ifade edilmektedir. Bu durumda onun evlilik yaşı, bir yıl daha gecikmiş demektir. Bkz.: Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/616.

12.Bkz.: Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 6, Tefsîru Sûre, (54) 6; Aynî, Bedruddîn Ebû Muhammed Mahmûd ibn Ahmed, Umdetü’l-Kârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, 20/21; Askalânî, Fethu’l-Bârî, 11/291.

13.Suyûtî, İtkân, Beyrut, 1987, 1/29, 50; Doğrul, Asr-ı Saadet, 2/148.

14.Sekizinci veya dokuzuncu yıl ihtilafı, ay farkından kaynaklanmaktadır. Zira konunun anlatıldığı bazı rivayetlerde sekizinci yılın sekizinci ayı gibi bir ayrıntı dikkat çekmektedir.

15.Günümüzde bu bilgileri değerlendirip ihtimal hesabı yapan bazı insanlar, Hz. Âişe Vâlidemiz’in evlendiği günkü yaşının en az on dört olduğu, bunun yirmi iki, yirmi üç, yirmi dört veya yirmi sekiz olma ihtimalinin de bulunduğu sonucuna gitmektedirler ki, herhangi bir mesnede dayanmadığı için biz bu türlü yorumlara iltifat etmedik.

16.İbn Manzur, Lisanü’l-Arab 13/138.

17 Bu bilgiyi onun dışında sadece ablası Esmâ Vâlidemiz intikal ettirmektedir. Bkz.: İbn Hişâm, Sîre, 1/176; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, 3/285; İbn Kesîr, Tefsîr, 4/553; Bidâye, 2/214; Kurtubî, Tefsîr, 20/195.

18.Bkz.: Buhârî, Salât 70, Kefâle 5, Menâkıbü’l-ensar 45, Edeb 64; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 6/198. Bu durumda, Âişe Vâlidemiz’in söz konusu hadiseyi ifade ederken, "Kendimi bildim bileli ben, ebeveynimi hep dindar olarak gördüm." mealindeki sözü, "Doğduğum zaman bu evde İslâm vardı." manasından daha ziyade "Etrafımı tanımaya başladığımda hep İslâm’la muhatap oldum." manasına hamledilmelidir.

19.Bkz.: Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr, 2/285, 286; Mu’cemü’l-Evsât, 12/145; İbn Hişâm, Sîre, 1/243. Bu bilgiyi ondan başka bize, sadece İbn Abbâs, Selmân-ı Fârisî ve Sâib ibn Yezîd intikal ettirmektedir. Selmân-ı Fârisî Efendimiz’le Medine’de buluşmuş, Sâib ibn Yezîd de hicretten üç yıl sonra Medine’de dünyaya gelmiştir. İbn Abbâs ise, bi’setin onuncu yılında, hicretten üç yıl önce ve Şi’b-i Ebî Tâlib sürgününde dünyaya gelmiştir. Demek ki her üç sahabenin de ne Mekke’nin ilk yıllarında kılınan ikişer rekat namaza şahit olmalarına ne de miraç gecesiyle gelen beş vakit namaz emrini görüp intikal ettirmelerine imkan yoktur. Öyleyse bu husus, bizzat Efendimiz’den duyarak bize anlattığı bir mesele değilse Hz. Âişe Vâlidemiz’in müşahede ederek yaşadığı bir gerçektir. Bu ise onun, daha ilk günlere muttali olduğunu ve yaşının da o gün bütün bunları kavrayacak noktada bulunduğunu ifade etmektedir.

20.İbn Hişâm, Sîre, 1/83.

21.Buhârî, Nikâh 11; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 6/210; Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, 9/225; Beyhakî, Sünen, 7/129; Taberî, Târih, 3/161-163.

22.Onun için bazıları bu tarihte onun, on üç veya on dört yaşlarında bir genç kız olduğunu söylemektedir. Bkz.: Savaş, Rıza, D. E. Ü. İlahiyat Fak. Dergisi. 4, İzmir, 1995, s. 139-144.

23.Bkz.: Berki, Ali Hikmet, Osman Eskioğlu, Hatemü’l-Enbiya Hz. Muhammed ve Hayatı, 210. Burada zayıf da olsa başka bir ihtimalden söz edilebilir; o da onun, doğumunu takip eden yıllarda, ‘beşik kertmesi’ benzeri ve ebeveynler arası bir sözleşme ile karşı karşıya olma durumudur. Ancak ilgili metinlerin hiçbirinde bunu teyit eden herhangi bir ayrıntı yoktur.

24.Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597.

25.Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597.

26.Beyhakî, Sünen, 6/204; İbn Mende, Ma’rifetü’s-Sahâbe, Köprülü Kütüphanesi, No: 242, Varak: 195 b; İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk

, Terâcimü’n-Nisâ, Dımeşk, 1982, s. 9, 10, 28; Mes’ûdî, Mürûcu’z-Zeheb, 2, 39; İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrût, 1968, 8/58.

27.Bu evliliğin, hicretten altı ay veya sekiz ay sonra yahut yaklaşık bir buçuk yıl sonra ve Bedir’in akabinde gerçekleştiğini ifade eden rivayetler de vardır. Bkz.: İbn Sa’d, Tabakât, 8/58; İbn Abdilberr, İstîâb, 4/1881; Nedvî, Sîretü’s-Seyyideti Âişe Ümmi’l-Mü’minîn, Tahkîk: Muhammed Rahmetullah Hâfız en-Nedvî, Dâru’l-Kalem, Dımeşk, 2003, 40, 49.

28.İbn Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 3/467.

29.İbn Abdilberr, İstîâb, 2/108; Tehzîbü’l-Kemâl, 16/560.

30.Bkz.: İbn Sa’d, Tabakât, 8/75; Nedvî, Sîretü’s-Seyyideti Âişe, 202.

31.İbn Abdilberr, İstîâb, 2/108; Doğrul, Asr-ı Saadet, 2/142

32.Bkz.: Buhârî, Cihâd, 65.

33.Bkz.: Taberânî, Kebîr, 23/25; İbn Abdilberr, İstîâb, 4/1937; İbn Sa’d, Tabakât, 8/63.

34.Bkz.: Nisâ sûresi, 6.

35."Hicretten bir buçuk, iki veya üç yıl önce", "altı veya yedi yaşındayken", "Hz. Hatîce’nin vefat ettiği yıl veya vefatından üç yıl sonra", "hicretten yedi, sekiz ay sonra, hicretin ilk senesi" veya "Bedir’in akabinde" gibi farklı rivayetler için Bkz.: Buhârî, Menâkıbü’l-ensar 20, 44; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe 74; Aynî, Umde, 1/45; İbn Abdilberr, İstîâb, 4/1881; Nedvî, Sîretü’s-Seyyideti Âişe, 40, 49.

36.Hatta konuyla ilgili değerlendirmelere tepkiyle yaklaşan bazıları, "altı veya yedi yaşlarında idim" ifadesini ravinin bir hatası olarak görüp bu cümlenin, "risâlet geldiğinde altı veya yedi yaşlarında idim" şeklinde olması gerektiğini söylemektedirler.

37.Bkz.: Buhârî, Menâkıbü’l-ensar 43, 44; Müslim, Nikâh 69; İbn Mâce, Nikâh 13.

38.Buhârî, Menâkıbü’l-ensar 44; Müslim, Nikâh 69; Ebû Dâvûd, Edeb 55; İbn Mâce, Nikâh 13; Dârimî, Nikâh 56; Taberânî, Kebîr, 23/25; İbn Abdilberr, İstîâb, 4/1938; İbn Sa’d, Tabakât, 8/63; İbn İshâk, Sîre, Konya, 1981, 239

39.Bkz.: Buhârî, Şehâdât 15; Megâzî, 34; Tefsîr, (24) 6; Müslim, Tevbe 56; Tirmizî, Tefsîr, (63) 4; İbn Sa’d, Tabakât, 2/65; İbn Hişâm, Sîre, 3/310.

sorularlaislamiyet sitemizden alınmıştır

OKUYUP TA TATMİN OLMAYANIN VAY HALİNE OKUYUP DA ANLAMIYANIN VAY HALİNE OKUYUP DA DÜŞÜNMEYENİN VAY DİMAĞINA....



IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >1 Yaşındaki Kızla Da Evlenilir!>
  26.Oca.2010 Sal 05:07:37
·YuzSekiz· :


"Hz. Muhammed izlediğimiz bir modeldir. Hz. Ayşe yi 6 yaşında kadını olarak aldı. Fakat 9 yaşında iken onunla ilişkiye girdi. Hz. Muhammed i modelimiz olarak görüyoruz."

Geçen gün de Avusturya veya Avustralya dan bir din adamı, karınız eğer cinsel ilişki istemiyorsa ona tecavüz edebilirsiniz, diyordu. Böyle bir dine nasıl inanıyorsunuz hayret ediyorum. Birazcık şüphe edip araştırmaya ve düşünmeye başlasanız gerçekleri göreceksiniz ama ben de çok fazla şey istediğimin farkındayım.

Mü’minlerin annesi Aişe r.a. validemiz Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe r.a. ile Kinane kabilesinden Ümmü Rüman binti Amir b. Uveymirin kızıdır.

Bu ahlak abidesi alim fakih faziletli annemiz Hz. Aişe r.a. Peygamberimiz Efendimiz Muhammed Mustafa s.a.v ile evlenmiş Resulü Ekremin zevce-i tahireleri olmuştur Güzel Faziletli sıddîk adına layık bir zatın kızı iken bütün insanlığın Peygamberi bütün Peygamberleri tasdik eden son ve kıyamete kadar dünya düzenini kurmaya dünyayı imara tek yetkili Peygamber Muhammed Mustafa s.a.v’ın eşi olmakla ayrı güzel bir mevki kazanmıştır Hz. Peygamber s.a.v’in kız olarak evlendiği tek eşidir Rasulullahın alem-i bekaya irtihalinden sonra İslam esaslarının öğretilmesi konusunda çok ciddi hizmeterde bulunmuş bir hanımefendidir.

Ancak Rasulullah s.a.v ile evliliği konusunda kendisinden rivayet edilen bir hadiste (Buhari Nikah 38 Tirmizi Nikah 10 İbn Mace Nikah 53 Müsned-i Ahmed 6/42,54,118, 200 Darimi Nikah 28) Rasulullah ile 6 yaşında nişanlandığı 9 yaşında evlendiği 9 yıl evli kaldığı ifade ediliyor Bu sebeple de samimi Müslümanlar acaba bu kadar küçük yaşta mı evlendi sualini kendi kendilerine soruyorlar Birazcık lafını sözünü esirgemeyenler veya İslam düşmanları da bu yaşta bir evliliği tenkid konusu yapıyorlar Kendisinden yapılan bu rivayetin yanında yine kendisinin rivayet ettiği başka hadisler de var.

Buharinin Kefalet 4 Menakıbü’l-Ensar 45 Edeb 64 Salat 86’da Müsned-i Ahmed 6/198 de zikrettiği rivayette Hz. Aişe r.a.: “Anam-babamın İslama girdikleri sırada benim kesinlikle onların davranışlarına aklım eriyordu.” diyor Bu hadis başka kaynaklarda “Ben bildim bileli anam – babam Müslümandı.” Şeklinde yanlış anlaşılıp tercüme edildiği için Hz. Aişe’nin doğum tarihi ve yaşı konusunda bi’setten sonra doğduğu konusunda delil kabul edilmiştir. Halbuki doğru olan tercümesinde olduğu gibi anlaşıldığı takdirde Hz. Aişenin bisetten en az 5-6 yıl önce doğduğuna delil olur bu hadis-i şerif Çünkü Ancak 5-6 yaşındaki bir çocuk biraz da kabiliyetli ise o yaşlarda ana-babasının davranışlarına aklı erer Bu hadisten anlaşıldığına göre Hz. Aişe 604-605 yılları arasında doğmuş olması gerekir

Hz. Aişe Mekkede Peygamberliğin 4. yılında nazil olan Kamer suresinin “Asıl kıyamet onların tehdit edildiği cezalandırma anıdır O vakit daha feci ve daha acıdır.” (46) ayetiyle ilgili bir rivayette bulunurken “Bu ayet Mekkede Muhammed s.a.v e indirildi.Ben o zaman genç kızlık çağına girmek üzere olan bir çocuktum Oyun çağındaydım.” (Buhari Fedailülkur’an 6, Fethülbari 11/291,Ayni 20/21) diyor. Bu hadisten anlaşıldığına göre en az 10-11 yaşlarında olması gerekir.

Hz. Aişe’nin ablası Esmadan 10 yaş küçük olduğu kesin Hicret sırasında Abdullah b. Zübeyre hamile olduğuna ve 27 yaşında olduğunu belirttiğine göre

Esma r.a. 595 yılında doğduğu kesinlik kazanıyor(Nevevi Tehzib’ül-Esma 2/597 Hakim Müstedrek 3/635)

İbn İshak Hz. Ebu Bekir’in müslüman olduğu sırada Esma r.a.’ın 15 yaşına girdiğini ve 18. Müslüman olduğunu belirtirken Hz. Aişenin de Ebu Bekr tarafından İslama davet edilmiş çocuk yaşında Müslüman olduğunu söylüyor Hz. Aişenin adını Habeşistana hicretten önce Müslüman olanların arasında sayıyor(İbn İshak Sire 124 İbn Hişam Sire 1/83 271)

Kardeşi Abdurrahman Hz. Aişeden bir yıl önce doğmuştur Bedir Savaşına iştirak ettiği sırada 20 yaşındadır Hudeybiyeden sonra 27 yaşında İslama girdiğine göre 604 yılında doğmuş olması gerekir (ibn’ül Esir Üsüd’ül Gabe 3/467)

Hz. Aişe r.a.Bedir savaşından sonraki Şevval ayında Rasulullah ile evlenmiştir Rasulullah s.a.v’in alem-i Bekaya irtihali sırasında 27 yaşında olduğunu Mişkatin müellifi kitabında belirtiyor. Hz. Aişenin kendi ağzından da Rasulullah ile 9 yıl evli kaldıklarını öğreniyoruz Bu rivayetler de Hz. Aişenin doğduğu tarihle ilgili bize ortalama bir yıl vermektedir ki bu 604-605 yılları arasıdır

Asr-ı saadet 2/1010 da Hz. Aişenin hicret sırasında 17 yaşında olduğu zikredilmektedir

Hz. Aişe Peygamberimizle nişanlanmadan önce Mutim b. Adinin oğlu Cübeyr b. Mutim(yaşı 19)le nişanlanmıştır. Peygamberimiz ikinci defa nişanlandığı ve evlendiği nişanlısıdır Demek ki Hz. Aişe içinde yaşadığı toplumun geleneklerine göre nişan takılacak çağa gelmiş bir genç kızdır İlk nişanı nişanlısının babası Mutim tarafından bozulduğu için Rasulullah ile nişanlanmıştır.

Hz. Aişenin Rasulullah ile nişanı uzun sürmüştür O kadar ki Hz. Ebu Bekir Rasulullah’a niçin evlenmediği konusunu sormak mecburiyetinde kalmıştır Maddi imkan eksikliğini duyunca da Rasulullah’a borç para vererek düğünün daha da geciktirilmemesini sağlamıştır

Rasulullah s.a.v döneminin medyası o günün hiciv şairleridir. Rasulullah s.a.v de dost-düşman herkesin gözünün üzerinde olduğu meydanda bir insandır. Eğer bu konuda örfe uygun olmayan bir şey söz konusu olsaydı kesinlikle hicv ederlerdi. Bu konuda en ufak bir ima bile söz konusu olmamıştır.

Söz örften gelenekten açılmışken bu konuda şunları da belirtmemiz gerekir. Hz. Aişenin emsali olan kızların erkeklerin evlendikleri yaşın  tesbitinde de fayda var Ablası Esma 18 yaşında evlenmiştir Fatıma anamız 17 yaşında evlenmiştir. Hz. Ali 22 yaşında evlenmiştir. Cübeyr b. Mutim 19 yaşında nişanlanmıştır.Bunlar bu konuda zikrettiğimiz delilleri teyit etmektedir.

Bir de meseleye Kur’an-ı Kerim nokta-i nazarından bakmak faydalı olacaktır

Kur’an-ı Kerimde hukuki ehliyet yaşının “eşüd yaşı – 18 yaş” olduğu açıkca zikredilmektedir Rasulullah s.a.v bunu bile bile Hz. Aişe r.a. ile 9 yaşında evlenmesi mümkün müdür? Ondan Kur’ana aykırı bir davranış sadır olabilir mi?

Peki Hz. Aişeden rivayet edilen 6 yaşında nişanlanma 9 yaşında evlenme meselesini mezkur karşı delillerle nasıl te’lif edeceğiz Lisan`ül-Araba bakıldığı takdirde arapçada 11 den 19 kadar olan sayılar kullanılırken birler hanesi zikredilerek  onlar hanesi de kastedilmektedir. Bir bedevi "vahhid-birle bir yap" dediği zaman "cebimde 10 dirhem var 1 de sen ver de cebimdeki parayı 11 yap."  demek istemektedir Hz. Arapçayı en edebi konuşan hanımlardan biridir Arapçadaki bu özelliği kullanarak 6 ve 9 yaşla 16 ve 19 yaşı kasdettiği anlaşılmalıdır Burada bir şeyi daha zikredelim Hz. Aişe " Çocuklarınıza şiir öğreterek dillerini tadlandırın."buyurmaktadır.

Allah’a emanet olun.

                                        

                                                                                                   Ahmet TEKİN

Şaşırmayalım arkadaşlar kimleri itham ettiğimizi kimleri isnat ettiğimizi kimleri mücrim ilan ettiğimizi unutmayalım inananların inanlarını kafalarını karıştırmayınız zaten cemiyet imanını pamuk ipliğinde tutuyor 

İNANMAYAN BİRİ İSENİZ EDEBİNİZLE TAKILINIZ....!!!!!

<<1234567891011 12131415161718192021...55>>