ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
9 Mayıs 2024, Perşembe 13:02   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  IDIO> Forum Mesajları
    IDIO'e ait Toplam 547 Forum Mesajı var
<<123456789 10111213141516171819...55>>


IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Allah Baba Denilir mi?>
  5.Şub.2010 Cum 19:44:44
·HoKKaBaZ· :

"Allah Baba" tabirini çocuklar kullanıyor ülkemizde. Yetişkin  insalarda ben bu tabiri kullanana rastlamadım. Rastlayan varsa gerçekten merak ediyorum bunu doğrusu. Çocuklara dini sevimli göstermek için kullanılıyor bu ülkemizde. Çocuklara islam dinini katı kurallarla anlatırsanız onları soğutursunuz, korkutursunuz çünkü. O küçük meleklere dini en güzel şekilde sevdirmek önemlidir. O yüzden küçük çocukların bu tabiri kullanmasında art niyet aramak sakıncalı olduğu kadar tehlikelidir. Daha ufacık bir çocuğa şirk koşuyorsun dersen, o bunun ne olduğunu bile bilmeyecektir zaten. Dolayısıyla o ufaklığın günaha girmesini beklemek saçmalıktan başka bir şey değildir.

Ülkemizdeki yetişkinler zaten bu tabiri kullanmadığından böyle bir tartışmayı onlar açısından yorumlama gereği duymuyorum.

Hristiyanların inancına gelince; bizim dinimiz son hak din olduğundan en geçerli olandır. Ve onlarda böyle bir tabir var. Bu son derece yanlış, mantığa aykırı zaten. Baba-oğul ilişkisini biyolojik olarak düşünmek bile o kadar saçma ki.

Son bir bilgi daha eklemek istiyorum. Evren üzerine gönderilmiş bütün dinlerin tek bir adı vardır, o da islam`dır. Fakat bunlar zamanla değiştiğinden sadece en son hak dinin adı islam olarak kalmıştır. İslam; barış, mutluluk, saadet, huzur dahil olmak üzere bütün güzellikleri kapsayan geniş anlamlı bir kelimedir.

Her kelimesini onaylıyorum



IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Öneriler >Yeni Filtre sistemi için öneri.>
  5.Şub.2010 Cum 19:42:56
·NothingEIseMatters· :

Arkadaşlar hepimiz biliyoruz ki küfür etmenin tek bir amacı var o da karşındaki insanı engellemek ve sözde büyüklüğünü ispatlamak :) Aslın da mantık çok basit kim engellenirse konu bitiyo ve uzatılmıyo.Yıllardan beri aynı düzen aynı mantık peki bunun için birşey yapıldımı ? tabikide hayır ! En fazla sistem de yeni küfürler engellendi ve bunun sonucun da cc de adam gibi konuşamaz olduk.En basit cümlelerimiz de bile ceza alır duruma geldik.

Sizlere çok garip gelicek ama artık engellenme kalkmalı diye düşünüyorum :)) Dediğim gibi küfür etmenin amacı bellidir karşında ki insana ceza verebilmek bunun başka bi amacı yoktur ve bunun için de süper bi fikrim var :) Geçenlerde bi sitede film izlemek istedim, full film izleme başlığı altın da eklenen filmler sadece fragmandan başka birşey değil di.Altındaki yorumlara baktğım da övgü dolu mesajlar vardı :D şaşırdım.Bende dayanamayıp küfür ettim :$ :). Ama filmin altına baktığım da yorumum şöyle oldu ``Gerçekden süper bi paylaşım emeğinize sağlık`` İşte bu esnada aklıma direk chatcity geldi :).Şimdi bu engellenme sistemini kaldırırsak küfür etmenin de küfürbazlar için bi anlamı olmucak çünkü amaçlarını kaybedicekler.Yine küfür edilmesi takdir de bu sistem kullanılırsa hem küfürler görülmücek hemde saçma sapan filtre sistemi yüzünden insanlar boş yere ceza almamış olucak :).

Sistemi anlamayanlar olursa diye bi örnek le göstermek istiyorum

-xxxxkişi- : Dostum senin .....               ( sistem çevirisi: Hadi şarkı söyliyelim :) )

-xxxxkişi- : Senin ......                          ( sistem çevirisi: Bugün hava çok güzel :) )

Önerim güzel diye düşünüyorum.Ceza sistemi için de ajanlarımıza güveniyorum, aslın da chatcity nüfusu için ajanlarımız da yetersiz ama :D deneyimli olmaları bu açığı kapatıyo.Görüşlerinizi ve önerilerini bekliyorum arkadaşlar.

Güzel ali aynen katılıyorum sana



IDIO

IDIO resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Allah Baba Denilir mi?>
  4.Şub.2010 Per 03:29:05
IdAdAsKiZiI :
"Allah Baba" Denilir mi?
SAKIN ALLAH A BABA DEMEYİN

İslam dininde en büyük günah Allah a baba demektir. Baba deyince birde ananın olması gerekir. Baba, karısı olup çocuğu doğurtan kimseye ve hayvana denir. Bu anlamda Allah a baba demek en büyük günah ve küfürdür. Ülkemizde insanın babası olmayanlara da baba demesi alışkanlığı bulunmaktadır. Onlarda babadır, ama başkalarının babasıdır. Onların da karıları ve çocukları vardır. İnsanlar bir saygı ifadesi olarak onlara mecazi anlamda baba demektedir.

Hristiyanlar, Hz.İsa ya Allah ın oğlu der. Hz.İsa oğul olunca, Allah a da baba demeye başladılar. Oğul, bulununca bir baba ve baba olunca bir oğul olması birbirini gerektirir. Meryem e İsa nın anası derler. Öyleyse İsa nın anası Allah ın karısı mıdır? Buna cevap vermeleri gerekir?

Bizim basın ve yayın organlarında, bazı insanların zaman zaman kullandığı "Allah baba" ifadesi tamamen Hristiyan kültüründen geçmedir.

Kur an-ı Kerim, allah a baba demenin ne kadar büyük bir günah olduğunu anlatır.

  • "Pek merhametli olan Alalh ın oğlu olduğu kötü sözü söylemelerinden dolayı az kaldı gökler paramparça olacak, yeryüzü yarılacak ve dağlar çökecekti. Oysa Allah ın oğlu olmaz, göklerde ve yer yüzünde her şey onun mülkü ve herkes Onun kuludur."(Meryem Suresi 88 - 93)
  • "Allah, çocuk edinmemiş ve hükümranlığında ortağı yoktur." (İsra Suresi :77)
  • "Şüphesiz Allah tektir çocuğu olmaktan münezzeh ve yücedir" (Nisa Suresi : 171)
  • "Gökleri ve yeri yaratan Allah tır. Karısı olmadığı halde çocuğu nasıl olabilir? Her şeyi O yaratmıştır"(Enam Suresi :101)
  • "Rabbimizin yüceliği her yücelikten üstündür. O, karı da, çocuk da edinmemiştir." (Cin Suresi . 3) 
  • "Allah bir tektir, doğurmadı ve doğmadı. Hiç bir şey O na denk değildir." (İhlas Suresi: 1-4)
  • Gel bunu bir de Nasranilere hristiyanlara sor



    IDIO

    IDIO resimleri


    Mesaj Gönder
    Forum Başlıkları

     
      CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Kavimlerin Helakı (mükemmel Animasyon)>
      4.Şub.2010 Per 03:13:44
    CoReeL :

    Kavimlerin helak oluşunu izleyin.Gerçekten çok iyi yapmışlar..

    <<TıkLa>>

     

    ALLAH razı olsun



    IDIO

    IDIO resimleri


    Mesaj Gönder
    Forum Başlıkları

     
      CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >İbretlik Hikaye (Resulullah Çanakkale de)>
      4.Şub.2010 Per 02:58:49
    Peeg :

    Resûlullah Çanakkale deki asker evlâtlarının yardımına gitmişti

    Tarihler 1928 yılını göstermektedir. Osmanlının son devir âlimlerinden, ilmi ile amil Alasonyalı Cemal Öğüt Hocaefendi hacca gider. Cumhuriyet yeni kurulmuş, hızlı bir değişim yaşanıyor, Çanakkale savaşının üzerinden de on yılı aşkın bir zaman geçmiştir.

    Cemal Öğüt Hocaefendi Mekke deki vazifesinin tamamladıktan sonra Medine ye gider. Medine de her zamankinden fazla kalır. Bu esnada Osmanlı coğrafyasının değişik bölgelerinden gelen hacılarla istişarelerde bulunur. Osmanlı devleti yıkılmıştır, Osmanlı dan geri kalan toprakların büyük çoğunluğu ya işgal altındadır ya da sömürge durumuna düşmüştür.

    Cemal Öğüt Hocaefendi vaktinin çoğunluğunu Mescid–i Nebevî de geçirir. Bu arada Efendimizin türbesindeki görevlilerle yakınlık hâsıl olur. Hiçbir dünyalık beklemeden, sadece Resûlullah a sevgi ve muhabbetinden dolayı türbeye hizmet eden bu güzel insan da Cemal Öğüt Hocaefendiye yakınlıkduyar ve güzel bir dostluk kurulmuş olur.

    Cemal Öğüt Hocaefendi türbedarla yaptığı sohbetlerde bir şey dikkatini çeker. Türbedar Osmanlı devletine son derece bağlıdır, hatta o kadar ki Osmanlı adı geçtiği yerde muhakkak bir hürmet ifadesi belirtisi gösteriyordu. Bu nuranî ihtiyarın Osmanlı ya bu derece bağlı ve hürmetli olması Cemal Öğüt Hocaefendinin merakımı celbeder, bir gün sorar:

    "Sizde Osmanlı ya karşı derin bir sevgi ve muhabbet görüyorum, bunun özel bir sebebi var mı?" Nurani ihtiyar derin bir düşünceye daldı, kısa süre sonra başını kaldırdı ve şöyle dedi:

    "Allah ve Resûl ünün muhabbeti, Osmanlı yı sevmemi gerektirir." Cemal Öğüt Hocaefendi bu açıklamadan pek bir şey anlamaz. Anlamadığı da zaten yüz hatlarından anlaşılmıştır. Türbedar pek fazla bilgi vermek niyetinde değildir, ancak Cemal Öğüt Hocaefendi bir şeylerin olduğunu anlar ve ısrar eder. Nur yüzlü ihtiyar anlatmaya devam eder:

    "Osmanlı yı sevmem için şu anlatacağım hâdise yeter de artar bile."

    1915 senesinde Medine de başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatır.

    1915 yılının hac mevsimi idi. Her hac mevsiminde olduğu gibi, dört bir yandan mü minler geliyordu, bu gelenlerin içinde Hindistan ulemâsından, âlim, zahit, keşfi açık gerçek bir Allah dostu da bulunuyordu. Bu Allah dostu ile sizinle olduğu gibi yakınlık oluştu, sohbetine katıldık. O kadar güzel sohbetleri oluyordu ki, kendi ağlıyordu, dinleyenleri de ağlatıyordu. O zamanlar Osmanlı nın çok sıkıntıda olduğu zamanlardı, ehl–i küffar, İslâm a karşı saldırıya geçmiş, Payitahtta Çanakkale Boğazı nda büyük savaş oluyordu.

    Hindistanlı âlimde bir şey dikkatimi çekmişti, sohbetlerinde ağlıyor, namazlarında ağlıyor, yolda yürürken bile gözünden yaş eksik olmuyordu. Ağlamadığı zamanlar bile devamlı hüzünlü idi. Merakım artıkça artı ve bir gün kendisine bunun sebebini sordum:

    "Efendi! Bu mübarek yerdesin, gözün gönlün açılacağı yerde devamlı ağlıyorsun, ağlamadığın zamanlarda yüzünde hüzün var, bunun sebebi, hikmeti nedir?" Beni yayına oturttu, gözlerindeki yaş damlaları daha da hızlanarak akmaya başladı. Sonra yaşlarını sildikten sonra bana dedi ki:

    "Ben uzun yılların hasreti ile çok uzaklardan buralara geldim. Ben Kâinatın Efendisi nin kokusunu, ruhaniyetini Hindistan dan alırdım. Şimdi buralara geldim, Efendimin kabr–i şerifi başındayım, ama Hindistan da aldığım feyiz ve nuranîliği burada bulamadım. Bu ne hâldir diye düşünüyorum, acaba bir günah mı işledim, bir suçum mu var? Efendim benim üzerimden himmetini çekti mi? Ya da Efendim, burada değil, burada olsa onu hisseder, onun ruhaniyetinden bereketlenirdim. Bu hâl beni perişan etti… Ağlamamın sebebi budur."

    Türbedar bu Allah dostunu dikkatle dinledi, ancak o da bu işe ne bir yorum getirebildi, ne de bir şey diyebildi. Ancak nur yüzlü türbedarın da kafası karışmıştı. Bu Hindistanlı âlimin, yalan söyleme, abartı yapma gibi bir durumu söz konusunu değildi. Son derece samimî bir hâl içindedir. Hindistanlı âlimin söylediklerine yabancı değildi. Her hac mevsiminde değişik bölgelerden gelen Allah dostları ile karşılaşır, onları Allah Resûlü nün ruhaniyeti ile nasıl bağlantılar kurduklarını bilirdi. Bu Hindli âlim de onlardan biri idi, türbedarın bunda zerre şüphesi yoktu. Peki, bu âlimin söyledikleri nasıl açıklanacaktı?

    Yaşlı türbedar gündüz dinlediklerinin etkisinde kalmıştı, gece yatağına yattığında da kafasındaki soru işaretleri gitmemişti.

    Sabah namazına kalkmadan önce türbedar bir rüya görür. Rüyasında Kâinatın Efendisini görür. Nur yüzlü türbedar, edebinden Efendimize bir şey soramaz. Dün yaşananlar aklına gelir, bir şey diyemez. Türbedarın düşüncelerine Kâinatın Efendisi cevap verir:

    "O kardeşimin hissettiği doğrudur. Ben her zamanki makamımda değilim, birkaç zamandır Çanakkale deyim… Çok zor durumda bulunan kardeşlerimi yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Onlara yardım ediyorum…"

    Hindistanlı âlim, Allah dostunun vaziyeti anlaşılmıştı. Burada akla şöyle bir soru gelebilir: Efendimiz bulunduğu makam itibariyle, bir anda birden çok yerde bulunamaz mı? Elbette bulunur, başta Hızır Aleyhisselâm ın ve Allah ın veli kullarının bulunduğu gibi. Buradaki, hâdise birine gösterirler, ondan da herkese duyururlar mahiyetindedir.


    Yetiş ya Muhammed Kur-an’ın elden gidiyor!

    Çanakkale en zorlu günlerinden birini geçiriyor. Küffar ordusunun askerleri ilk defa karaya ayak basmıştır, ellerindeki üstün silah ve teçhizatla saldırıya geçerler. O zamanlar Osmanlı nın müttefiki olan Almanya ordusuna mensup bazı subaylar da cephede bulunmaktadır. Şimdi bu subaylardan birine kulak verelim.

    Alman Subay Sanders anlatıyor:

    Çok dehşetli bir saldırı karşısında kalmıştık. Karaya çıkan İngiliz askerlerini gemiden top atışları ve makineli tüfekler destekliyordu. Bulunduğumuz siperlerden değil hareket etmek, en küçük bir hareket belirtisi bile onlarca mermiyi hemen o hareket noktasına çekiyordu.
    Mevzilerden elini kaldıranın eli, miğferini kaldıranın miğferi parçalanıyordu. Böyle bir sağanak altında çaresizlik içinde beklemekten başka bir şey yapamıyorduk.

    Bu şekilde ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Birden bulunduğum yerden yaklaşık on beş metre uzağımızdan korkunç bir ses geldi. Sesle birlikte bir Türk askeri siperden kalktı, düşmana doğru koşmaya başladı. Hem koşuyor hem kollarını sağa sola sallıyor, hem de sesi çıktığı kadar bağırıyordu. Yanımda bulunan tercümanıma dedim ki:

    –Şu koşan asker ne diyor?

    –Komutanım! "Yetiş ya Muhammed Kitabın elden gidiyor!" diye bağırıyor.

    Böyle bir manzarayı tarih görmemiştir. Asker sanki üzüm toplar gibi düşman mermilerini elleriyle topluyordu. Onu gören diğer askerler de siperlerinden hareketlendi ve o anda çok çetin bir savaş başladı. Kısa zaman sonra karaya çıkan İngiliz birliğinden geriye yerde yatan asker cesetlerinden başka bir şey görünmüyordu.

    ALINTIDIR

    Peeg

    Emeğe sağlık hakkaten güzeldi tarihimiz okumakla bitmez hak razı gele...



    IDIO

    IDIO resimleri


    Mesaj Gönder
    Forum Başlıkları

     
      CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >Kurbağa balığa tecavüz edip öldürdü :D:D:D>
      4.Şub.2010 Per 02:20:27

    Vay hayvan Vay



    IDIO

    IDIO resimleri


    Mesaj Gönder
    Forum Başlıkları

     
      CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Ey Allah`ın Elçisi Ben Öldüm>
      2.Şub.2010 Sal 14:42:26

    Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: Biz bir defa Peygamberimizin yanında otururken birisi geldi ve:(3)

     

    - Ey Allah`ın elçisi ben öldüm dedi. Peygamberimiz:

     

    - Sana ne oldu ki? diye sordu. Adam:

     

    - Ey Allah`ın elçisi oruçlu iken eşime yaklaştım dedi. Peygamberimiz:

     

    - Hürriyetine kavuşturacak bir köle bulabilir misin ? diye sordu. Adam:

     

    - Bulamam dedi. Peygamberimiz:

     

    - Öyle ise iki ay peş peşe oruç tutmaya gücün yeter mi ? buyurdu. Adam:

     

    - Hayır gücüm yetmez hem ben bu felakete oruç yüzünden uğramadım mı? dedi. Peygamberimiz:

     

    - 60 yoksulu da doyuramaz mısın? diye sordu. Adam:

     

    - Hayır doyuramam dedi ve Peygamberimizin yanında durdu. Biz de ne olacağını beklerken Peygamberimize içi hurma dolu bir zenbil getirildi. Peygamberimiz:

     

    - Hani adam nerededir ? buyurdu. Adam:

     

    - Buradayım diye ayağa kalktı. Peygamberimiz;

     

    - Bu hurmayı al yoksullara sadaka olarak dağıt buyurdu.

     

    -Benden fakir bir yoksula mı vereceğim ey Allah`ın elçisi. Allah’a yemin ederim ki Medine`nin kara taşlı iki tarafında benim ailemden daha fakir bir aile yoktur dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz mübarek dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra da adama:

     

     - Haydi bu hurmayı al ailene yedir  buyurdu.(4)



    IDIO

    IDIO resimleri


    Mesaj Gönder
    Forum Başlıkları

     
      CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Vay Sağır Vay>
      2.Şub.2010 Sal 14:30:57

    Bir gün anlayışlı yol, yordam, hal hatır bilen bir zat bir sağıra:

    "Komşun hasta" diye haber verdi.

    Bunun üzerine sağır düşündü ve kendi kendine:

    "Bu sağır kulaklarla komşumun sözünü anlamam mümkün değil fakat yine de gitmek lazım gitmezsem olmaz." diye düşündü. Sonra kendi kendine şöyle dedi:

    "Hastayı ziyarete giderim ona:

    "Ey benim sevgili dostum nasılsın?" derim o zaman elbetteki

    "İyiyim yahut da hoşum şükürler olsun." diye cevap verecek.Ondan sonra:

    "Ne çorbası yedin?" diye sorarım. O da:

    "Mercimek çorbası." diye cevap verecek o zaman ben de:

    "Afiyet olsun dedikten sonra hekimlerden kim geliyor seni kim tedavi ediyor?" diye sorarım. O:

    "Filan hekim." deyince:

    "O hekimin ayağı çok uğurludur o çok usta bir tabiptir o geldi mi işin yolunda demektir. Biz de onu denedik neye elini sürerse kimi tedavi ederse onun işi tamam demektir." derim

    Sağır kafasında soruları ve cevapları kurarak komşusunu ziyarete gitti; selam verdi:

    "Nasılsın komşun?" diye sordu.

    Komşusu inleyerek:

    "Ölüyorum." dedi.

    Sağır daha önce düşündüğü ve tasarladığı gibi:

    "Çok şükür." deyince buna hastanın canı çok sıkıldı.

    "Bu ne biçim komşu galiba benim kötülüğümü düşünüyor." diye düşündü. Tam bu sırada:

    Sağır devam etti:

    "Ne yedin?" diye sordu.

    Hasta kızgınlıkla:

    "Zehir!" dedi.

    Sağır sükunetle:

    "Afiyet olsun." dedi. Bunun üzerine hasta iyice sinirlendi fakat sesini çıkarmadı sağır devam etti.

    "Tedavi için hekimlerden kim geliyor?" dedi.

    Artık dayanamayan hasta:

    "Başımdan defolup git be adam kim gelecek Azrail geliyor!" diye bağırdı.

    Bunun üzerine sağır:

    "Ha o mu onun ayağı çok uğurludur artık üzüntüyü bırak sevin neşelen." dedi.

    Artık hastanın üzüntüsünün sınırı yoktu adeta kahrolmuştu.

    Sağır komşuluk hakkını ödedim hasta komşumun halini hatırını sordum diye sevinerek dışarı çıktı.



    IDIO

    IDIO resimleri


    Mesaj Gönder
    Forum Başlıkları

     
      CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Beş adım ileri beş adım geri.....>
      2.Şub.2010 Sal 13:52:00

    Özel yetiştirilen beyaz bir deney faresini büyükçe kafesin içine koymuşlar. Önce serbestçe dolaşmış kafes içinde. Sonra kafesin yarıdan ötesine geçmemesini tembihlemişler. Fare bu, laftan anlar mı? Anlamamış Deneyi yapanlar da kafesin yarısına elektrik bağlamışlar.

    Elektrik dediysem düşük dozlu; öldürecek cinsten değil. Fare kafesin yarıdan ötesine geçmeye çalıştığında elektriğe kapılmış ve hemen vaz geçmiş. Az sonra tekrar denemiş. Adım attığında tekrar sarsıntı. Mecburen adımlarını elektriğin olduğu sınıra göre ayarlamış. Beş adım ileri beş adım geri... Elektrikli tarafa peynir koymuşlar yine aynı. Daha sonra fareyi daha büyük ve elektrik bulunmayan bir kafese taşımışlar. Zavallı fare, orada da bütün adımlarını elektrik varmışçasına atmaktaymış. Ne bir eksik ne bir fazla; daima beş adım öteye beş adım beriye.

     

    Benzer bir deneyi maymunlarla yapmışlar. İçinde birkaç maymun bulunan kafesin tepesinden aşağı muz sarkıtmışlar. Maymunlar ne zaman muza ulaşmak için zıplamaya çalışsa, kafesin her tarafına elektrik vermişler. Çaresiz hepsi yorgun düşüp muzlara uzaktan uzağa bakar hale gelmiş. Kafesin içine sonradan elektrik cezasından haberi olmayan başka bir maymun bırakmış deneyi yapanlar. Yeni gelen maymun muzları yakalamak için harekete geçtiğinde öteki maymunlardan dayak yemiş



    IDIO

    IDIO resimleri


    Mesaj Gönder
    Forum Başlıkları

     
      CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Vukufsuzluğun Ümmiliğin Bu Kadarı>
      2.Şub.2010 Sal 13:40:44

    Yahey

    <<123456789 10111213141516171819...55>>