ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
16 Mayıs 2024, Perşembe 04:26   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  JollyJumper> Forum Mesajları
    JollyJumper'e ait Toplam 109 Forum Mesajı var
<<12345 67891011>>


JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Bir Anne`nin evlat sevgisi...>
  14.Ara.2009 Pzt 20:30:45

Amerika`da Sacramento`da yaşayan Cyndie Madsen`in 10 yaşındaki oğlu Derek Madsen`e ilik kanseri teşhisi konuldu.

 

Küçük yaşta ilik kanserine yakalanan Derek`in durumu diğerlerinden biraz farklıydı.

Küçük Darek bu türün en ölümcül ve en nadir görünen kanser türüne yakalandı.

Oğlunu kurtarabilmek için insanüstü bir çaba sarfeden annesi, yapılacak bütün tedavileri yaptırdı.

En sevdiği varlığın böyle bir ölümcül hastalığın pençesine düşmesi annesi Cyndie`nin hayatını kararttı.

Gününün 24 saatini oğluna ayırdı.

Doktorların ve kendisinin bütün çabalarına rağmen küçük Derek günden güne eridi.

Yapılan tedavi ve verilen mücadele bir işe yaramadı.

Küçük Derek teşhisten 1 yıl içerisinde yaşamını yitirdi

İşte bu süre içerisinde ailenin bir ferdi gibi evin içerisinde bulunan ve yaşananları kare kare görüntüleyen gazeteci Rene C. Byer, çektiği fotoğraf serisiyle Pulitzer ödülü kazandı.



JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski ChatCity den Eski Duyurular >Nick Çalma ve ChatCity nin güvenliği hakkında ÖNEMLİ>
  14.Ara.2009 Pzt 18:58:05

Çeviri:Arkadaşlar bence güvendiğiniz yada güvenmediğiniz kişiye(eğer akrabaysa şifre istemişse hadi neyse), CC`de tanımadığınız(yada reelde görmediğiniz),güvenmediğiniz bir kişiye sakın şifrenizi vermeyiniz! Şifreniz çalınabilir ve değiştirilebilir, bu uyarıyı kimler demedi ki hala devam ediyorsunuz, Şefimiz CC03`ün kurallarına uyun, çalmayın şifreleri, etmeyin elemeyin:) milletin şifrelerini neden çalıyorsunuz, O nick`in şifresini açan(Çalan) biri sizinkini çalsa hoşunuza gider mi? Lütfen çalmayın, onlar(?) size güvenip şifrelerini veriyor; Siz ise gitmişsiniz onların şifrelerini çalıyorsunuz..Ayıp, şefimiz CC03`ü dinleyin! ve kurallarına uyun, bu yazdığım yazıyıda okuyun tamam mı? Ok..:)))



JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> İlanlar Duyurular >Satıyorum >Momentus S208B-02AB>
  14.Ara.2009 Pzt 17:49:12

Yeni bir saat hediye geldiğinde dolayı; eski saatimi satıyorum, Piyasa değeri 265-280.Tl arası değişmektedir.zamanında 350 TL ye almıştım.. 2.el olduğundan 100 Tl ye satıyorum.. Saat için detaylı bilgi...



JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Dünyanın en popüler 5 komplo teorisi..>
  14.Ara.2009 Pzt 17:10:10

1) 11 EYLÜL SALDIRISI: 11 Eylül 2001 tarihinde Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıya ilişkin en yaygın inanış aslında El Kaide’nin bu saldırılardan sorumlu olmadığı veya tek başına sorumlu olmadığı yönünde. Saldırının hemen ardından, bir Arap haber istasyonu, saldırının gerçekleştiği gün 4 bin Yahudi çalışanın ikiz kulelerdeki işyerlerine gitmediğini, birçok kitap ise saldırının ABD’nin Irak savaşına bahane yaratmak için hükümette bulunan muhafazakârlar tarafından düzenlendiğini öne sürdü. 17 ülkede yapılan anketlerde elde edilen sonuç ise şaşırtıcı: Halkın büyük çoğunluğu bu teorilere inanıyor.

2) YAHUDİ BANKERLER: Yahudilerin dünya finans sistemini kontrol ettiği ve kasıtlı olarak ekonomik krizlere sebebiyet verdikleri teorisi etrafında birçok taraftar topluyor. Bu teorinin son versiyonu da Çin’de 2007’de bir tarihçi tarafından yayımlanan ve kısa sürede bestseller olan bir kitapta kendisine yer buldu. Teoriye karşı çıkanlar ise ekonomik krizlerin birçok nedeni olabileceğini ve Yahudilerin de bu krizlerde para kaybettiklerini ifade ediyor.

3) GİZLİ ÖRGÜTLER: Hür masonlar ve Illumunati gibi gizli toplulukların ulusal hükümetleri perde arkasından yönettiği iddiaları bilindikti ama küreselleşmenin etkisiyle bu teori genişleyerek “küçük bir grup milletler üstü elitin gizlice dünya hükümeti kurmayı hedeflediği” boyutuna ulaştı. Milletler üstü organizasyonlarda söz sahibi elitlerin zirvelerde bir araya gelerek dünyadaki birçok olaya yön verdiği iddia edilirken, bu teoriye karşı çıkanlar ise elitlerin zannedildiği gibi güçlü olmadığını söylüyor.

4) BARACK OBAMA: Özellikle ABD’de son zamanlarda yaygın olan bir inanış ise Obama’nın ABD sınırları içinde doğmadığı, dolayısıyla başkanlık yapamayacağı yönünde. Obama 3 kıtaya yayılmış soy ağacı ile komplo teorisyenleri için cazip bir hedef konumunda.

Gerçek kimliğini ABD halkından sakladığı ve aslında Müslüman olduğu iddia edilen Obama’ya, anket sonuçlarına göre ABD halkının yüzde 23’ü ve Cumhuriyetçilerin yüzde 58’i inanmıyor. Resmi belgeler ise Obama’nın 1961’de Hawaii’de doğduğunu ve Hristiyan olduğunu söylüyor.

5) AIDS: HI virüsünün ABD tarafından üretildiği ve nasıl yayılıyor olduğunun gizlendiği teorisi özellikle Afrika kökenli ABD’liler arasında yaygın bir inanış.



JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Tanık Teyze..>
  14.Ara.2009 Pzt 16:59:10

Güzelmiş:) Emeğine Sağlık Elif..



JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Cesaretin Bittiği Yerde Esaret Başlar..>
  14.Ara.2009 Pzt 16:53:16

Bir Hint masalına göre, kedi korkusundan devamlı endişe içinde yaşayan bir fare vardır. Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de köpekten korkmaya başlar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür.

Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya başlar. Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline döndürür.
Ve der ki "Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var. O yüzden ben sana yardım edemem."



JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >`PÜF NOKTASI ` Deyiminin Hikayesi>
  14.Ara.2009 Pzt 10:32:43

Vaktiyle testi ve çanak çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan çırak, kalfa olup artık kendine bir dükkan açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona:

- Sen, demiş, daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor.

Ustanın bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamaz ve gidip bir dükkan açar. Açar açmasına da yeni dükkanında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet ustasına gider ve durumu anlatır. Usta,

-Sana demedim mi evladım; sen bu işin püf noktasını öğrenmedin. Bu sanatın bir püf noktası vardır.

Usta bunun üzerine tezgaha bir miktar çamur koyar ve,

-Haydi,der, geç bakalım tezgahın başına da bir testi çıkar. Bende sana püf noktasını göstereyim.

Eski çırak ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta önünde dönen çanağa arada sırada “püf!” üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırakta bu sanatın püf denilen noktasını öğrenmiş olur.

Her sanatın inceliklerine gereken nazik kısmına da o günden sonra püf noktası denilmeye başlanır.



JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Şöhretli katiller şimdi ne hissediyor?>
  14.Ara.2009 Pzt 09:50:46

TOPLUMU SARSAN CİNAYETLERİN FAİLLERİ CEZAEVİNDE KONUŞTU

Ogün Samast, Başak Aydıntuğ, Şemdin Sakık, Şıh Mehmet... Herbiri son dönemde yaşanan şiddet olaylarında öne çıkan isimler. Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği Başkanı Adem Solak başta bu isimler olmak üzere cezaevindeki 6 bin gençle görüştü ve önemli ayrıntıları Şiddeti Anlamak adlı kitabında topladı. İsimleri farklı olsa da hepsinin ortak noktası çocukluklarında aile içi şiddet görmeleri, şiddetle iç içe büyümeleri...

Türkiye’de sevgilisinin boğazını keserek öldüren gençlerden, ailesini, akrabalarını katledenlere hemen her gün şiddetin farklı bir boyutuyla karşılaşıyoruz. Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast, annesi Prof. Dr. Olcay Tiryaki’nin boğazını keserek öldüren Başak Aydıntuğ, Trabzon’da Rahip Santoro’yu katleden O.A., PKK’nın eski liderlerinden Şemdin Sakık ve en son Bilge Köyü Katliamı’nın en önemli sanığı Şıh Mehmet... Bu saydıklarımız şiddet olaylarında Türkiye’nin son birkaç yılına damgasını vuranlar... Bu isimler başta olmak üzere 25 yıl boyunca cezaevindeki 6 bin sanıkla görüşen Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği (HEGEM) Başkanı Adem Solak tüm izlenimlerini Şiddeti Anlamak adlı kitapta topladı. Solak, toplumda sıkça tartışılan bu cinayetlerin zanlıları ve faillerinin psikolojilerini anlattı...

Hep önemli bir bilim adamı olmak istedim’

Rahip Santoro cinayetini işleyen O.A. ile çalışmamız sekiz ay sürdü. Her seansta en az bir, bir buçuk saat görüşme yaptık. O.A. ile ilk görüşmeye gittiğimde karşımda zayıf görünümlü bir genç vardı. Bahsedilen olayın faili bu küçücük, sakin tavırlı, çelimsiz çocuk olamazdı. O.A. sorgulayan bir tutum içindeydi. Okumayı, eğitim görmeyi bilim adamı olmak için sevdiğini belirtti. Konu kitap okumaya gelince Bilim Teknik dergisini sürekli okuduğunu, evrim teorisiyle ilgili kitapları, Hitlerin hayatını, Karl Marx’ın kitaplarını okuduğunu ifade etti. Cezaevindeyken ise Hitler’in Siyasi Vasiyetim adlı kitabını özellikle okumak istemişti. Bir görüşme sırasında O.A. şunları anlattı: “Lider olma, güçlü ve öncü olma, kendimi fark ettirme duygum her zaman oldu. Kitaplarda, filmlerde bu çeşit insanlara her zaman hayranlık duymuşumdur. Örneğin en çok istediğim şey önemli bir bilim adamı olmaktı. Bazı buluşlar yapabileceğimi hep hayal etmişimdir.”

‘Dağa neden çıktım bilmiyorum’

Şemdin Sakık kendini, dünyada 18 sene dağda kalıp devletiyle mücadele edip ölmeyen tek terörist olarak tanımlıyor. Dolayısıyla şiddeti bu kadar yaşamış bir insanın düşünceleri, duyguları önemliydi. Sakık ile 3-4 kez görüştüm. Anlattıklarında dikkatimi çeken en önemli şey ‘Dağa gelip örgüte katılan herkesin özgeçmişini incelediğimde zengin ve mutlu bir  aileden gelen tek bir insana rastlamadım. Hepsi benim gibi aile sorunları olan insanlardı’ demesiydi. Şiddet şiddeti doğuruyor dolayısıyla. Bir başka önemli ayrıntı ise Sakık’ın hala niye dağda olduğunu bilmemesiydi. 18 sene dağda kalmış birisinin ‘Hala neden dağlara çıktığımı ben de tam olarak anlamış değilim’ demesi gerçekten bana enteresan geldi.

Elim bir kere o tetiğe gitti’

Bilge Köyü katliamı şiddet şiddeti doğurur ilkesiyle çok örtüşüyor. Herkes yüzde yüz şiddetle büyümüş. Aynı aile olmaları nedeniyle çok daha fazla sorun yumağına dönüşmüşler. Kendi aralarında kız alıp verdiklerinden, ortak iş yaptıklarından dolayı çok fazla ihtilaf da yaşamışlar. Devlete inanç da az. Dolayısıyla kendi adaletlerini sağlamaya çalışmışlar. Sanıkların büyük çoğunluğu ‘O kadar büyük öfke olduğunda insanın gözü hiçbir şeyi görmez’ diyor. Ama yine de 44 kişiyi öldüren ve bunların lideriyim diyen Şıh Mehmet’in bile cezaevinde karşımda üç saatte üç kez gözlerinden sel gibi yaşlar boşaldı. Ağlamak, üzüntü ve pişmanlığın sonucudur. Ama bir yandan da ‘Eliniz bir kere tetiğe gittiğinde onu artık durduramazsınız’ diyor.

Cem Garipoğlu ile Başak Aydıntuğ birbirine benziyor

Şiddet sadece fiziksel değil, sözlü şiddet de gençler üzerinde etkili. Mesela Başak Aydıntuğ bunun en açık örneği. Anne ve babası onun yanında sürekli kavga etmiş ve ihtiyacı olan sevgiyi vermemiş. Bu durum onun duygu dünyasını paramparça etmiş. Başak makyajı, giyimiyle çok eleştirildi bir dönem. Ama annelerini öldüren bütün kızlarda bir rahatlama olur. Mesela Konya’da annesini öldüren genç kız evde parti vermiş, ‘Üzerimden ağır bir yükün kalktığını, kendim olduğumu hissettim’ demiş. Başak bana ‘Babaannemle dedemin yanında büyüdüm. Dolayısıyla annemi anne, babamı baba olarak bilemedim. Bu dava sürecinde babamla yakınlığım arttı ve son zamanlarda beni sevdiğini düşünüyorum. Ne tuhaftır ki ilk günler cezaevi bana cennet gibi geldi. Kendimi hiç olmadığım kadar özgür hissettim. Rahatladığım, zincirlerimden kurtulduğum duygusunu yaşadım’ dedi. Mesela Cem Garipoğlu ile Başak’ın benzer yönleri var. Her ikisinde de para ve eğitim sorunu yok. Peki ne oluyor da bu çocuklar şiddete yöneliyor? Bunu Başak’a sorduğumda şöyle yanıt verdi: ‘Şiddet sadece parayla, eğitimle ilgili değil, insanın nasıl yetiştiğiyle ilgili.’

‘Takımdan atılmasaydım cezaevinde olmazdım’

Hrant Dink cinayeti zanlısı Ogün Samast ile cezaevinde yaklaşık iki buçuk saat süren bir görüşmemiz oldu. En çarpıcı anı ‘Gençlerin cezaevinde olmaması için ne yapılması lazım?’ diye sorduğum andı. Yumruğunu masaya vurdu ve ayağa kalktı. ‘Bu soruya cevap vermek istemiyorum. Bu soru bana, buraya düşmeden önce sorulmalıydı. Şimdi ne anlamı olur ki!’ diye tepki gösterdi. ‘Bu da güzel bir cevap’ deyip sakinleştirmeye çalıştım. Ama gördüğüm kadarıyla cezaevinde olmayı hazmedemiyordu. Beni şaşrıtan başka bir şey ise ‘Şiddet uyguladıktan sonra hangi duyguları yaşarsın?’ diye sorduğumda ‘Üzülürüm, ağlarım’ diye cevap vermesiydi. Sohbet sırasında ‘Okuyor olsaydın burada olmazdın’ dediğimde ise ‘Olmazdım, hatta top oynadığım takımdan atılmamış olsaydım belki de yine burada olmazdım’ diye yanıt verdi.

Ortak özellikleri şiddet görmeleri

Görüştüğüm tüm mahkumların ortak yanı rencide edilmiş adalet duyguları. Özellikle çekirdek aileye geçtikten ve okuldaki öğrenci sayısı arttıktan sonra çocuklar kendilerini daha yalnız, daha terkedilmiş ve çaresiz hissetmeye başladılar. Ogün Samast, Başak Aydıntuğ, O.A. gibi suç işlemiş kişilerin cezaevindeki diğer çocuklardan farkı yok. Ortak özellikleri şiddet görmüş ve aile ortamlarında sorun yaşanmış olması. Aynı şekilde onların bu sıkıntılı durumlarını okullarının anlamaması ve çevrenin o düzeni sağlayacak kadar iyi olmaması da bir etken.

Çocuğundan korkanlar kapısını kilitliyor

Çeşitli okullarda felsefe grubu öğretmenliği yapan, üniversitelerde çalışan ve 2003’ten beri Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği (HEGEM) Genel Başkanı olan Adem Solak, 25 yıl boyunca cezaevlerinde terapist olarak görev yaptı. TBMM Şiddet Araştırma Komisyonu adına cezaevinde araştırmalar da yaptı. Özellikle son yıllarda sıradışı öldürme olaylarının arttığını anlatan Solak, çözüm için şu öneride bulunuyor: “Suça karışanlar normal insanlar. Sorun bizim bunu görmek istememizde. Anne babalar arasında çocuklarından korktukları için odalarının kapısını kilitleyip yatanlar var. Oysa bu çocuklar ailede şiddet gördükleri için şiddet uyguluyor.Yaptığımız araştırmalara göre okuldaki gençlerin yüzde 10’u ‘Kendime zarar verdim’, yüzde 27’si ise ‘Zarar vermeyi düşündüm’ diyor. Peki kendini kesen biri bir başkasına acır mı? Tabii ki acımaz. Dört komşu ülkenin nüfusu kadar çocuğumuz var. Acilen Çocuk Bakanlığı kurulmalı, aileyi güçlendirecek sosyal politikalara ihtiyaç var. Bunun için de aile-okul yakınlaşması gerekir. Öğrenci sayısının 250-300’ü geçen okullarda aile bilgilendirme ve eğitim merkezleri kurulması lazım. Ailenin gücünün bilinmesi lazım.”



JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Berlusconi`ye yumruklu saldırı...>
  14.Ara.2009 Pzt 08:54:48

İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Milano`da yumruklu saldırıya uğradı.

Berlusconi saldırıdan sonra hastaneye kaldırılırken, erkek saldırgan, polis tarafından yakalanarak, gözaltına alındı.

Silvio Berlusconi, lideri olduğu Özgürlükçü Halk Partisi`nin (ÖHP) Milano`nun Duomo meydanında düzenlediği miting sırasında saldırıya maruz kaldı.

Berlusconi`nin konuşmasını tamamlamasının ardından, dinleyiciler arasında bulunan bir kişinin saldırısına uğradığı bildirildi. Erkek olduğu belirtilen saldırganın Berlusconi`nin yüzüne kuvvetli bir yumruk attığı kaydedildi.

Saldırıya uğrayan İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi`ye 20 gün istirahat verildi.

Başbakanın özel hekimi Alberto Zangrillo, Milano`da Berlusconi`nin gözlem altında tutulduğu San Raffaele Hastanesi`nde yaptığı açıklamada, Berlusconi`nin burnunda kırık olduğunu ve alt dudağına da dikiş atıldığını belirtti.

Zangrillo, Başbakanın olaydan sonra ne kadar dinlenmesi gerekeceğine ilişkin soruyu ise "20 gün istirahat" diye yanıtladı.

Doktor, Berlusconi`nin olay nedeniyle "çok sarsılmış, şaşkın ve üzgün" olduğunu da kaydetti.

Saldırı sırasında Berlusconi`ye bir metre mesafede bulunan Savunma Bakanı Ignazio La Russa, tanık olduğu hadiseyi şöyle anlattı:

"Başbakan, saldırganın yumruğuna maruz kaldı. Saldırganın elinde de bir şey var gibiydi. Başbakanın ağzı ve burnu kanıyordu. Saldırgan hemen yakalanarak, gözaltına alındı. Olay, Başbakanın kürsüden indiği sırada meydana geldi. Polisler saldırganı gözaltına alarak linç edilmekten de kurtarmış oldular. Polis müdahale etmesiydi, oradaki insanlar saldırganı paramparça edebilirdi."

Saldırganı yakalayan güvenlik birimlerinin Başbakan Berlusconi`yi de araçla hemen miting alanından uzaklaştırarak, tedavi için Milano`daki San Raffaele hastanesine götürdükleri öğrenildi.

Saldırganın sabıkası bulunmayan 1967 doğumlu bir İtalyan vatandaşı olduğu da kaydedildi.

Miting alanında yer alan siyasi yetkililerden ve hükümetin koalisyon ortaklarından biri olan Kuzey Birliği Partisi (KBP) Genel Başkanı Umberto Bossi, "Bu, bir terör saldırısıdır. Ortalıkta bu türden canilikler yapabilecek bir sürü insan var. KBP olarak terör riskiyle mücadeleye hazırız" diye konuştu.

-SALDIRGANIN PSİKOLOJİK SORUNLAR NEDENİYLE 10 YIL TEDAVİ GÖRDÜĞÜ ORTAYA ÇIKTI

İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi`ye yumruk atan 42 yaşındaki Massimo Tartaglia`nın daha önce 10 yıl psikolojik tedavi gördüğü ortaya çıktı.

Tartaglia`nın tedavisiyle ilgilenen psikoloğun, saldırganın gözaltında tutulduğu Milano Emniyet Müdürlüğüne çağrıldığı öğrenildi.

Güvenlik birimlerinin, Tartaglia`nın, Milano`ya bağlı Cesano Boscone beldesindeki evine baskın düzenleyip arama yaptıkları bilgisi de edinildi.

Berlusconi`ye yumruklu saldırının ardında örgütsel bir bağ olup olmadığı da araştırılıyor. Ancak güvenlik birimlerinin elindeki mevcut verilere göre, olay örgütlü bir eylem değil, akli dengesi yerinde olmayan bir şahsın eylemi gibi görünüyor.




JollyJumper

JollyJumper resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Sancaktepe`de 2 İeet Otobüsü Taş Yağmuruna Tutuldu!>
  14.Ara.2009 Pzt 08:43:55

Sancaktepe`de, Yolcuları Bırakıp Garaja Gitmek İçin Yola Çıkan 2 İett Otobüsü, Bir Grup PKK Sempatizanı Tarafından Durduralarak Taş Yağmuruna Tutuldu. Her İki Otobüsün de Büyük Hasar Gördüğü Olayda Şoförlerden Biri Yaralandı. 

Sancaktepe`de, yolcuları bırakıp garaja gitmek için yola çıkan 2 İETTotobüsü, bir grup PKK sempatizanı tarafından durduralarak taş yağmuruna tutuldu. Her iki otobüsün de büyük hasar gördüğü olayda şoförlerden biri yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, saat 22:00 sıralarında Sarıgazi Yenidoğan Yolu üzerinde toplanan bir grup, o sırada yoldan geçmekte olan 2 İETT otobüsünü durdurdu. Otobüs şoförlerinden biri grubun arasında kaçmaya çalışınca, grup otobüsü taş yağmuruna tuttu. Grubun arasında kalan otobüsün bütün camları kırılırken, şoför de atılan taşlarla yaralandı. Grup bu olaydan sonra ara sokaklara dağılarak gözden kayboldu. İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri yaralı şoföre ilk müdahaleyi yaptıktan sonra hastaneye kaldırdı. Büyük hasar gören otobüsler de incelenmek üzere güvenli bir yere çekildi. Polis çevrede araştırma yaparak failleri yakalamaya çalıştı ancak şahıslar bulunamadı.

Grubun arasından kaçan otobüsün şoförü olayı şöyle anlattı: "Yolcuları bıraktıktan sonra garaja gitmek için yola çıktık. Bir anda yaşları 15-16 olan 30 kişilik bir grup önümüzü kesti. Ben grubun arasından kaçmaya çalıştım. Arkamdan molotof kokteyli attılar ancak isabet ettiremediler. Diğer otobüs ise grubun arasında kaldı."

<<12345 67891011>>