ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
8 Mayıs 2024, Çarşamba 15:14   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  Nefertiti585> Forum Mesajları
    Nefertiti585'e ait Toplam 5266 Forum Mesajı var
<<1...100...200...290291292293294295296297298299300 301302303304305306307308309310...400...500...527>>


Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Galatasaray >UNUTULMAYANLAR>
  24.Oca.2007 Çar 17:34:34
fiogf49gjkf0d
Galatasaray Spor Kulübü, Türk Spor Tarihi ndeki öncü olma özelliğini hiç kuşkusuz içinden doğduğu ve gene öncü bir kurum olan Galatasaray Lisesi nden (Mektebi Sultani) almıştır. Okul ile kulüp arasındaki koparılmaz bağ, yadsınamayacak bir gerçeklik ve övünç kaynağıdır.

Devlet adamı yetiştirmek amacıyla II. Beyazıt tarafından 1482 de kurulan mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar. Okul modern konumuna 1 Eylül 1868 de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur. Okul un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye de de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi jimnastikçi Monsieur Curel tarafından eğitim programına konur. Bu atılımlar gerçekten bir devrim niteliği taşımaktadırlar. Curel, modern aletler eşliğinde çalıştırdığı öğrencileri sportif açıdan geliştirirken, onlar için Kağıthane de bir idman Bayramı düzenler. Yıl 1870 tir. Bu etkinlikte başarı gösteren sporcular değişik ödül ve madalyalar kazanır ve yarışmaların sonunda öğrencilere "kuzulu pilav" verilir. Bu da, sonraki yıllarda bir başka geleneğin başlangıcını oluşturur.

Curel den sonra görevi devralan yabancı spor hocaları (M. Moiroux, Signor Martinetti, Stangali gibi), jimnastik ve atletizmin yanı sıra, değişik branşlara da eğilerek (yüzme, kürek, aletli jimnastik), bir ilki daha başlatmış olurlar. Bu çalışmaların ürünü çok geçmeden alınmaya başlanır ve adı Türk Spor Tarihi ne altın harflerle yazılan Faik Üstünidman ın yanı sıra, Binbaşı Mazhar Kazancı, Abdurrahman ve Ahmet Robenson kardeşler GSL nde görev alıp, izcilik, tenis, hokey gibi spor dallarının öğrenciler arasında yaygınlaşmasını sağlarlar. Özellikle Üstünidman ın ön ayak olmasıyla, öğrenciler futbolla tanışırlar. Ama oynanan futbol, bir kör dövüşünden farklı olmayan ve kural tanımayan bir koşuşturmayı andırmaktadır. Ama futbol GSL nin Tören Kapısı ndan adımını atmış ve tam bir salgına dönüşmüştür.

1901 yılında İstanbul da yaşayan iki İngiliz, James Lafontaine ve Horace Armitage, Rum ve İngiliz oyunculardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü nü kurmuşlar ama 1903 te takımdaki İngilizler bir anlaşmazlık sonucu ayrılarak Moda Kulübü nü oluşturmuşlardır. 1904 yılında ise bu kulüpler, Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol Birliği ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor" sahasında düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır. Görüldüğü gibi bu takımlar yabancı ya da azınlık takımlarıdır. Türk olmayan ekiplerin gerçekleştirdikleri bu ilk futbol karşılaşmaları, GSL öğrencilerini hem ilgilendirir hem de çok üzer. Artık onların amacı, kendi futbol kulüplerini kurmak, ölesiye sevdikleri bu oyunun kurallarını "hatmetmek" ve yabancılarla boy ölçüşmektir.

Türk olmayan takımları yenmek

Galatasaray Spor Kulübü nün kurucusu Ali Sami Yen, "Ellinci Yıl" kitabında kuruluş öyküsünü şöyle anlatır:
"1 Teşrin 1905 te mektebin beşinci sınıfında edebiyat muallimimiz merhum Mehmet Ata beyin dersi esnasında birkaç arkadaş baş başa vererek Galatasaray da bir futbol kulübü kurmaya karar verdik. İlk müteşebbisler oyuna ve mücadeleye meyyal arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamil...gibi gençlerdi. Mektepde tahsilde bulunan Bulgar ve Sırp talebesinden çevik ve kuvvetli olanlar da bize iltihak etmişlerdi. Asım ı muhasebeciliğe, Cevdet i ikinci reisliğe seçmiş, kendim de Reis olmuştum. Asım her hafta arkadaşlardan birer kuruş toplamakda mahir olduğu için kendisini muhasebeci yapmıştık. Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım. Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı.

"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."

Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) konulması yolunda görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında anlaşmaya varılmıştır. Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan "Galata Sarayı efendileri"diye söz etmelerinden doğduğunu yazar. Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve "Adımız Galata Sarayı olsun" derler.

Kurucu Listeler

1905 ten 1919 a kadar Galatasaray Spor Kulübü ne Başkanlık yapan, mektebin 889 numaralı öğrencisi Ali Sami Yen, inci gibi elyazısıyla tuttuğu Galatasaray Terbiye-i Bedeniye Kulübü ıhsaiyet Defteri nin (Sayım-İstatistik Defteri) 181 ve 182. sayfalarında kurucu 13 üyeyi şöyle sıralar: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin Bülend Serdaroğlu; 4-Celal İbrahim; 5-B. Nikolof; 6-Milo Bakiş; 7-Pol Bakiş; 8-Bekir Sıtkı Bircan; 9-Tahsin Nahit; 10-Reşat Şirvanizade; 11-Hüseyin Hüsnü; 12-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 13-Abidin Daver.

1905 te Osmanlı İmparatorluğu nda bir dernekler yasası bulunmadığından, Galatasaray Spor Kulübü yasal olarak tescil edilme olanağını bulamamıştır. 1912 yılında Cemiyetler Kanunu çıkarıldıktan sonra, kulüp yasal bir kimlik kazandı. Yetkili makamlara kulüplerin tüzükleriyle birlikte, kurucu üyelerin ad ve adreslerinin de bildirilmesi zorunlu tutulduğundan, istifa eden ya da eğitimlerini tamamlayarak ülkelerine dönen üyeler ilk listeden çıkarılmış ve 1 Eylül 1913 te kurucu liste yeniden düzenlenmiştir. Kurucu üyelerin yeni sıralaması şöyle gerçekleşmiştir: 1-Ali Sami Yen; 2-Asım Sonumut; 3-Emin Bülend Serdaroğlu; 4-Celal İbrahim; 5-Bekir Sıtkı Bircan; 6-Reşat Şirvanizade; 7-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu; 8-Abidin Daver.

Renklerin öyküsü

Galatasaray Spor Kulübü nün ilk renkleri kırmızı-beyaz dır. Bayrağımızın renklerinden esinlenerek seçilen bu renkler, dönemin baskıcı ve paranoyak yönetimi tarafından kuşkuyla karşılanmış ve futbolcular sıkı bir takibe alınmışlardır. Bu nedenle, sarı-siyah renkler gündeme gelmiş ama bunlar da kalıcı olmamış ve Galatasaray bugünkü renklerine kavuşmuştur. Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen den dinleyelim:
"Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı daki Şişman Yanko nun dükkanına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik. Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Tezgahtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu. Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-Kırmızı alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle oldu." Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül Baba nın II.Beyazıt a verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlendiğini ileri sürer.



Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Galatasaray >UNUTULMAYANLAR>
  24.Oca.2007 Çar 17:32:39

ALİ SAMİ YEN (1886-1951)NİHAT BEKDİK (1902-1972)ULVİ ZİYA YENAL (1908-1993)MEHMET LEBLEBİ (1908-1972) BODURİ(1921-1942)NACİ ÖZKAYA (1922-)
EŞFAK AYKAÇ (1918-2004)GÜNDÜZ KILIÇ (1919-1980)BÜLENT EKEN1923- )
REHA EKEN(1925- )İSFENDİYAR AÇIKSÖZ(1929-2006)SUAT MAMAT (1930- )
COŞKUN ÖZARI (1931- )TURGAY ŞEREN (1932- )METİN OKTAY (1936-1991)
FATİH TERİM (1953- )ZORAN SİMOVİÇ (1954- )CÜNEYT TANMAN (1956- )
CEVAD PREKAZİ (1957- )TANJU ÇOLAK (1963- )ANDRE CLAUDİO TAFFAREL(1966- )
GHEORGHE HAGİ (1965- )GHEORGHE POPESCU (1967- )BülENT KORKMAZ (1968



Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Kitapkurtları >Necip Fazıl ın Yasaklı Vahdettin kitabı basılacak>
  24.Oca.2007 Çar 17:15:49




Bu kitap nedeniyle Kısakürek, 1983 yılında hapse girecekken 79 yaşında vefat etmişti. Vahdettin’i savunduğu için mahkûm olarak ölen Kısakürek’in söz konusu kitabı, hâlâ yasaklılar listesinde. Kısakürek’in oğlu ve Büyük Doğu Yayınları’nın sahibi Mehmet Kısakürek, kitabı bedeli ne olursa olsun basacağını söylüyor.

“Vatan Haini Değil-Büyük Vatan Dostu Vahidüddin” isimli kitabı Kısakürek, 1968 yılında yayınlamıştı. Kitap daha önce araştırma dizisi olarak Bugün gazetesinde yayınlandı. Birinci baskısı tükenmek üzereyken toplatıldı ve hakkında takibat başlatıldı. Kitabı incelemek üzere bir bilirkişi oluşturuldu. Bilirkişi, ‘Kitapta söylenenler hayal ürünüdür, ama herhangi bir suç unsuru yoktur.’ diye rapor verdi. Ankara, ikinci bir bilirkişi heyeti tayin etti. Bu heyetten de benzer bir rapor çıkınca, Kısakürek 1971’de beraat etti. 1972 yılında beraat kararı Yargıtay tarafından temyiz edildi. 1973’te mahkumiyet kararı çıktı. 1974’te Af Kanunu, olayı askıya aldı. 1975 yılında kitap yeniden basıldı. Yine takibat başlatıldı. 1976’da, üçüncü baskı yapıldı. 1977’de yeniden toplatma kararı alındı ve takibata geçildi. 1979’da üçüncü kez bir bilirkişi heyeti oluşturuldu. 1980 yılında dördüncü bir bilirkişi teşkil edildi. Heyetler, kitapta suç unsuru bulunmadığı yönünde rapor verdi.

12 Eylül darbesinden sonra Necip Fazıl ile ilgili mahkumiyet kararı 1982 yılında Yargıtay tarafından onandı. Fakat, kararın infazı 4 ay tehir edildi. Aynı yıl içerisinde Adli Tıp Kurumu, Necip Fazıl’ın Anayasa’da öngörülen cezanın affı şartlarını haiz olduğu yönünde dönemin Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren’e bir rapor verdi. Ancak Evren, Necip Fazıl’ı affetmedi; Atatürk’ün hatırasına neşren hakaret edildiği gerekçesi ile verilen cezasın infazı yönünde talimat verdi.

Necip Fazıl, 1983 yılında hapse girmesine az bir zaman kala vefat etti. Deyim yerinde ise son padişah Vahdettin’i savunduğu için mahkûm olarak öldü. Kısakürek’in kitabı, hâlâ yasaklılar listesinde bulunuyor.

Necip Fazıl’ın oğlu Mehmet Kısakürek, babasının tartışmalı kitabını yeniden basmaya hazırlanıyor. “Bedeli her ne olursa olsun, kitabı yayınlayacağım.” diyen Kısakürek, Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde hâlâ kitap yasaklamalarından söz edilmesinin hata olduğunu söylüyor.

Kurtuluş Savaşı’nı Vahdettin’in başlattığını anlatıyor

Necip Fazıl, Vatan Haini Değil-Vatan Dostu Vahidüddin adlı kitabında, resmi tarih tezinin aksine Kurtuluş Savaşı nı, Sultan Vahdettin in başlattığını yazıyor. Yaklaşık 300 sayfa olan eserde, Sultan Vahdettin in, Mustafa Kemal Atatürk e yüklü miktarda para yardımı yaparak Anadolu ya gönderdiği anlatılıyor. Vahdettin in, Anadolu da başlayan kurtuluş hareketinin başarıya ulaşması için İstanbul da ulemayı toplayarak nasıl dua ettirdiği de kitapta ayrıntılarıyla yer alıyor.



Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Kitapkurtları >Görmedim Duymadım Bilmiyorum-Robert Baer>
  24.Oca.2007 Çar 17:12:17
fiogf49gjkf0d

GÖRMEDİM DUYMADIM BİLMİYORUM
BİR CIA AJANININ ANILARI

Yazarı:
Robert Baer
Yayınevi: Doğan Kitapçılık
Fiyatı: 14,00 YTL

Arka kapak:
Robert Baer, bir ajan olarak yetişme serüvenini ve Ortadoğu daki operasyonlarda yaşadıklarını etkileyici ve sade bir üslupla anlatıyor. 11 Eylül sonrası değişen dünya düzeninde Amerika nın sınır ötesi gizli operasyonlarının rolünü, kurmaya çalışırken yıktığı barış ortamını ve karanlık ilişkilerle lekelenen Ortadoğu coğrafyasındaki belirleyici olayları temel alıyor.
Bu kitapta, Bakü-Ceyhan boru hattı görüşmeleri sürerken yaşananları, Azerbaycan darbesinin ardındaki gerçekleri, Tükmenistan petrollerinin taksimini, Türkiye nin ileri gelenlerini de içine alan pazarlıkları, isimlerin şaibeli ortaklıklarını; bildiğimiz konularda bilmediğimiz gerçekleri öğreneceksiniz.



Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Kitapkurtları >Stephen King..>
  24.Oca.2007 Çar 17:10:31
fiogf49gjkf0d
Gerilim üstadı yazar Stephen King, ‘Kara Kule’ serisini ‘Kule’ adını verdiği yedinci kitapla tamamladı. Roman, ülkemizde Altın Kitaplar tarafından yayımlandı.

İSTANBUL - Romanlarının büyük bir bölümü Türkçe’ye çevrilen ve Kara Kule Serisi’nin tamamı Altın Kitaplar tarafından yayımlanan yazar Stephen King, bu kez, ‘KULE - Kara Kule 7’ ile okurla buluştu.


Stephen King, Kara Kule’nin açılış cümlesini 1970 yılında yazmıştı.

İlk romanı ‘Göz’den sonra King tüm dünyada en çok satan kitaplar listesine giren 40 roman daha yayımladı.

‘KARA KULE’ YOLCULUĞU
Tüm güzel şeylerin bir sonu vardır. Ne devamlı okuyucular, ne de Stephen King bir öyküyü ebediyen devam ettiremez.

Romanın kahramanlarından Roland Deschain’in durup dinlenmeden Kara Kule’yi araması, öykünün başından beri onu izleyen okuyucuların sabrını taşırdığını düşünüyor yazar ve serinin son kitabında -biraz da okuru düşünerek- Roland’ın ve arkadaşlarının macerasına devam ediyor; herkes bir yana dağıldığı halde Roland’ın ka-tet’i henüz bir bütün halindedir.

Susannah-Mia (1999 yazında) Dixie Pig’den Llunderclap’ın Fedic doğum odasına -aslında burası bir dehşetler odasıdır- taşınır; Jake ve Peder Callahan yanlarında Oy ile birlikte ellerinde silahlarla Lerington Caddesi ile Altmış Üçüncü Sokak’ın köşedeki restoranına dalarlar.

Düşmanlarının sayısını ve ne denli tehlikeli olduklarını bilmemektedirler. Roland ve Eddie 1977’de Maine’de John Cullum ile gaipten gelenlerin mıntıkası olan Lutleback Yolu aramaktadırlar.

Ümitsizce diğerlerinin yanına özellikle Susannah’ın yanına ulaşmak istemektedirler. Ama sonunda yalnızca geçiş yapmak istedikleri dünyanın önemli olduğunu fark ederler.

Stephen KING - Biyografi
Stephen King 1947 yılında Portland’da doğdu. Annesi ve babası ayrıldıktan sonra, ağabeyi David ile annesinin yanında büyüdü.


King’in çocukluğu babasının yaşadığı yer olan Indiana Fort Wayne ile annesinin yaşadığı Portland Maine arasında gidip gelmekle geçmiştir. Bir süre sonra annesi ve ağabeysi ile birlikte Durham’a taşınan King, burada okula başladı.

1966 yılında kolejden mezun oldu ve Orono Maine Üniversitesi’nde Bilim dalında öğrenim gördü. Üniversite kütüphanesinde çalıştığı sıralarda, yine burada çalışan karısı Tabitha Spruce ile tanıştı.

1970 yılında üniversiteyi bitiren King, bir yıl sonra Tabitha ile evlendi. Ancak öğretmen olarak iş bulamadığı için bir laboratuarda çalışıyordu. Tam bu sıralarda bazı erkek dergilerinde yayınlanan bir hikâyesi büyük patlama yaptı. Bu hikayeleri daha sonra ‘Hayatı Emen Karanlık’ adlı kitabında toplandı.



1971 sonbaharında Stephen, Main’deki Hamden Koleji’nde öğretmenliğe başladı. Hafta sonları ve geceleri, kısa hikayeler ve roman yazmakla uğraşıyordu.

1973 yılı baharında ‘Göz’ (Carrie) adlı romanı yayınlandı. Zamanla kısa hikâyelerden romana hatta senaryo yazmaya atıldı. Senaryosunu yazdığı filmlerde hem oynuyor, hem yönetiyordu.

1974’te Colorado’ya taşınan King burada ‘Medyum’ (Shining) kitabını yazdı ve 1975 yazında yeniden Maine’e döndü. Burada göl kenarında bir ev alan King aynı yıl içinde ‘Mahşer’ (The Stand) adlı yapıtını yazdı.

1977 yılında yine aynı şehirde başka bir eve taşındılar. 1980 yazında ikinci bir ev alan King karısı ve üç çocuğuyla beraber burada yaşamını sürdürdü.



Yazarlığı süresince, birçok ödül de kazanan Stephen King korku-gerilim dalında bir klasik oldu. Ülkemizde de büyük bir hayran kitlesine sahip olan King, ‘Kujo’, ‘Hayvan Mezarlığı’, ‘Christine’, ‘Tepki’ ve ‘Sadist’ gibi bir çok unutulmaz yapıta imzasını atmıştır. ‘Kemik Torbası’ adlı yapıtı 1999 yılında Bram Stoker Ödülü’nü kazanmıştır.

2000 yılında vizyona giren ve Tom Hanks’in de başrollerinde oynadığı ‘Yeşil Yol’ adlı kitabından aynı adla uyarlanan filmi 4 dalda Oscar’a aday gösterildi.

Kara Kule Serisi
Silahşor - Kara Kule 1
Üçün Çekilişi - Kara Kule 2
Çorak Topraklar - Kara Kule 3
Büyücü ve Cam Küre - Kara Kule 4
Calla’nın Kurtları - Kara Kule 5
Susannah’ın Şarkısı - Kara Kule 6
Kule - Kara Kule 7


Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Kitapkurtları >Bir İmparatorun Portresi-Alpay Kabacalı>
  24.Oca.2007 Çar 17:08:33
Alpay Kabacalı’nın hazırladığı “Osmanlı Devleti’ni Avrasya İmparatorluğu’na Dönüştüren Hükümdar / Fatih Sultan Mehmet” isimli kitap çıktı.

Daha önce DenizBank bünyesindeki DenizKültür Yayınları tarafından yayımlanan "Abdülhamid"e imza atan Alpay Kabacalı, tarih tutkunlarına hitap eden yeni bir eser hazırladı. Kabacalı, gene DenizKültür ün yayımladığı, büyük boy kuşe kâğıdına basılı "Osmanlı Devleti ni Avrasya İmparatorluğu na Dönüştüren Hükümdar - Fatih Sultan Mehmet" adlı kitabında Osmanlı padişahı II. Mehmet in çağını ve hükümdarlığını ele alıyor.


Kabacalı, tarih sahasında konuyla ilgili kaynak sıkıntısına işaret ediyor. "Batı kaynaklarıyla Osmanlı kaynakları arasında birbiriyle çelişik değerlendirme ve bilgilere rastlanmaktadır. Üstelik her ikisi de yetersizdir" diyen Kabacalı, Osmanlı kaynaklarının daha çok Osmanlı yı, eylemlerini ve padişahlarını yüceltmeyi tercih ettiğini, Hıristiyan kaynakların ise tarihe bir "Haçlı ruhu" ile yaklaştığını belirtiyor.

Çalışmasını Osmanlı Devleti nin kuruluşuyla başlatan Kabacalı, Fatih dönemini kapsamlı şekilde inceliyor.

18 Şubat 1451 de tahta çıkan Fatih, ilk iş olarak ileride taht üzerinde hak iddia edebileceğini düşündüğü kardeşi Ahmet i boğdurtuyor. Kabacalı, kimi Batılı yazarlara göre Fatih in bir cariyeden doğmuş olmasına karşılık, Ahmed in annesinin Candaroğulları ndan İsfendiyar Bey in kızı, yani meşru bir eş olması nedeniyle, genç padişahın ileride sorun çıkabileceği vehmine kapıldığını belirtiyor. Yazar, giriş yazısında Fatih in annesinin gayrimüslim ve köle oluşunun hakaret gibi kabul edilip kınanmasının da çağdışı bir duyarlık olduğunu kaydediyor.

Tophane den Kasımpaşa ya

6 Nisan 1453 te başlayan ve 29 Mayıs 1453 te sona eren İstanbul un fethini gün gün anlatan kitap, konuyla ilgi olarak yabancı kaynaklarda ifade bulan gözlem ve değerlendirmelere de yer veriyor.
Fetih öncesinde büyük nüfuz ve otorite sahibi vezir-i azam Çandarlı Halil Paşa nın fetih fikrine sıcak bakmaması, Fatih i öfkelendiyor. Kabacalı, pek çok farklı kaynakta Halil Paşa hakkında barışseverliğinden, Rumlardan rüşvet alan bir gâvur ortağı olmasına kadar farklı görüşler bulunduğunu ifade ediyor.
Otoritesini sağlamlaştırmak isteyen Fatih, çevresindekileri İstanbul u fethetmeye ikna ediyor ve Halil Paşa nın görevine şehir alındıktan sonra son veriyor. Bugüne kadar tartışılagelen, fetih sırasında donanmanın karadan yürütülmesi konusunda farklı görüşler bulunduğunu da belirten Kabacalı, bu konuda ise şu yorumu yapıyor:

"Fetihte gemilerin Tophane de bugünkü Kılıç Ali Paşa Camii nin bulunduğu yerden karaya çekilerek Kumbaracı Yokuşu ndan şekerci Lebon un bulunduğu dört yol ağzına ve buradan Asmalı Mescit sokağı güzergâhıyla Pera Palas ın yanındaki yokuştan Kasımpaşa ya geçirilmiş olduğuna şüphe yoktur."

Fatih Sultan Mehmet nasıl öldü?

Venediklilerin, 1456 - 1479 yılları arasında en az 14 kez Fatih i zehirleyerek öldürme girişiminde bulunduğu biliniyor. Kabacalı, bu konuda ünlü tarihçi Babinger in kaynak göstermeden anlattıklarına da değiniyor.
Babinger, bir görüşe göre Fatih in doktorluğunu yapan Laristanlı Acem hekim Hamideddin el - Lari, diğer bir görüşe göre de oğlu Bayezid tarafından zehirlendiğini kaydediyor. Reşat Ekrem Koçu nun "Fatih Sultan Mehmed" adlı kitabında yazdığı, Fatih in II. Abdülhamid devrinde bulunan mumyasının padişahın cenaze töreninde taşındığı rivayet olunan balmumu heykel olabileceğini söyleyen Kabacalı, gerek mumyanın gerekse heykelin varlığının belgelerle kanıtlanamadığını belirtiyor.


Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Pablo Neruda..>
  24.Oca.2007 Çar 17:06:35
fiogf49gjkf0d

Ailelerdeki Melankoli


İçindeki bir kulak ve bir resimle
saklıyorum mavi bir şişeyi:
gece mecbur ettiğinde baykuşun tüyünü,
kısık sesli kiraz ağacı yolduğunda kendi dudaklarını
ve deniz esintisi çoklukla
delik deşik ettiği kabuklarla tehdit ettiğinde,
bilirim bulunur batmış büyük yayılmalar,
külçelerce kuvars,
balçık,
mavi sular bir vuruşa,
onca sessizlikten, yenilgiden ve kâfur ağacından,
kaybolmuş eşyalardan, madalyalardan,
okşayışlardan, paraşütlerden, öpüşlerden
çok sayıda damarlar.

Tek bir günün adımları var yalnızca öbürüne doğru,
yalnız bir şişe denizlerde yolcu,
ve güllerin vardığı bir yemek odası,
bir yemek odası, terk edilmiş
bir diken gibi: konuşuyorum
ezilmiş bir kadeh hakkında, bir perde hakkında,
taşları sökerek akan bir ırmağın çağladığı
ıssız bir odada bulunan derinlik hakkında, bu bir evdir
yağmurun temelleri üzerinde duran,
olmazsa olmaz pencereleriyle ve kayıtsız şartsız sadık
yaban şarabıyla iki katlı bir ev.

Gidiyorum akşamlar boyunca, ve dönüyorum eve
kirle ve ölümle dopdolu,
getirerek beraberimde toprağı ve köklerini
ve cesedin buğdayla, metallerle, devrilmiş fillerle
birlikte uyuduğu toprağın sınırsız karnını.

Fakat her şeyden önce korku dolu,
korku dolu ve ıssız bir yemek odası var
kırılmış yağdanlıklarıyla
ve akıyor sirke masaların altından,
ve durdurulmuş bir ay ışığı,
karanlık bir şey, ve arıyorum
bir karşılaştırmayı kendimde:
belki denizle çevrilmiş bir dükkândır bu
ve hırpanî paçavralar damlıyor tuzlu sudan.
Yalnızca ıssız bir yemek odası var
ve etrafında sonsuz genişlikler,
suyun altına konulan fabrikalar,
sadece benim bildiğim enlemler,
çünkü hüzünlüyüm ben ve yolculuktayım
ve tanıyorum toprağı ve hüzünlüyüm.


Pablo Neruda
Çeviren: İsmail Aksoy
“Yeryüzünde İkinci Konaklama”dan



Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Gün Eksilmesin Penceremden>
  24.Oca.2007 Çar 17:04:07

 

Başkalaşan Aşk

Adını anmak güzeldi,
dost ağızlarda sana dair cümlelerin
ıslatılması...
Adını anmak...
Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel
avuntularına sırt çevirip senden söz açmak...
Biraz gülünç, biraz sitemkar...
güzeldi...
Adının Türkçedeki yankısı özeldi...

Seninle yoğurt yemek, kendi Kanlıcanlı,
Sülalesi Kandilli yogurtçunun mekanında...
Denize amors durup, yüzüne
cepheden bakmak güneşli bir mavilikte....
güzeldi..

İpe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak,
yüzünde
Yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi...

Güzeldi li geçmis zamanları düsünüyorum
simdi...
Cümlelerimiz öznesiz...Umursayan yok,
Kanlıca daki yogurdu...

ve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir
aşkın mührüdür artık...
 


Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Gün Eksilmesin Penceremden>
  24.Oca.2007 Çar 17:01:26

 

Gün Eksilmesin Penceremden

Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!

Cahit Sıtkı Tarancı



Nefertiti585

Nefertiti585 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Bırakın bebekler kendileri yesin>
  24.Oca.2007 Çar 15:55:21
fiogf49gjkf0d
Susun bebekler uyuyor


























<<1...100...200...290291292293294295296297298299300 301302303304305306307308309310...400...500...527>>