Sanatçılar, duyarlı ve hassas inasanlardır.. Ancak trajediden mana bulup, onu sanata yansıtmak yine sanatçının elindedir. Sonuçta sanatçı, kendinde var olan trajediyi kendisi bulur ve onu sanatına yansıtır... Sanat eseri, varlık katmanları olan bir olgudur. Sanatçı kendindeki tragedyayı bulup, eserin hayat bulmasını sağlar.
Yaşanan trajedinin farkındalığı için mutlaka sanatçı duyarlılığı gerekir. Sonuç olarak; Sanatçının görevi içindeki var olan trajediyi bulup, yeni bir varlık yaratmaktır... |
fiogf49gjkf0d
Sanatçının içinde kendisinden daha üstün olan, kendisini sürükleyen, kendi aracılığı ile “sonsuz” u yaratan bir kuvvet yaşar. Sanatçı kendi içindeki bu “kuvvet” de bütün yaratmalarının kaynağını bulur ve “karmaşık ruh hallerini tümüyle ifade etmek için” yapıtını bu kaynaktan toplar.
Sanat ise; insan ruhunu, tam ve somut olarak gerçeğe dönüştüren özgürleşmedir. Ruh somutluğa kavuşurken, yarattığı tekil ama nesnel dünyayı da yaşamın içine yerleştirir. Bu, yapısını değiştirmeden yaşamını sürdürmeyi, onu yenileyip güçlendirmeyi amaçlar.
Sanat, bizim yarattığımız, dolayısıyla bizim kavrayışımıza geçişli olan bir şeydir. Ama sanat uğraşı, aynı zamanda, bizi doğanın derinliğine; bir kavrayışına doğru sürükleyen uyarıcıdır. Sanatçının kendisi bir doğadır ve o kendisini çevreleyen evren ile bağlantı içinde yaratır. Buradan yola çıktığımızda, Greklerinki gibi bir tek olgun sanat değil, tersine kendi tarzı içinde pek çok olgun sanat (örneğin, Mısır, Çin, Bizans sanatı ve modern sanat); güzel diye tek bir estetik değer değil, tersine kendi tarzı içinde birçok değer; olduğunu saptayabiliriz.
En çok sorulan sorulardan biri ise ‘sanat olayı’nın nasıl meydana geldiğidir. Bu soruya değişik cevaplar verilebilir;
1- Taklit Olarak Sanat: Sanatçının doğada gördüğü varlıkları taklit etmesi sonucu ortaya çıkar. Bu yaklaşımın temsilcileri Platon ve Aristo’dur.
2- Oyun Olarak Sanat: Bu yaklaşıma göre oyun ile sanat arasında bir takım benzerlikler vardır. Bunlar:
· Her ikisi de insanı gündelik yaşam ve onun bağımlılıklarından, sıkıntılarından, kaygılarından uzaklaştırır.
· Her etkinlikte pratik olarak hiçbir fayda beklenmeden yapılır. Yani sanat, sanat olsun diye oyunda oyun olsun diye yapılır.
Her ikisi de insanı özgür bir dünyaya götürür.
3- Yaratma Olarak Sanat: Bu yaklaşıma göre sanat mükemmel olanı arama etkinliğidir. Sanatçı bu etkinliğinde doğadan taklit yoluyla yararlanamaz. Çünkü doğa mükemmellikten yoksundur. Öyle ise sanatçı hayal gücünü ve yeteneklerini kullanarak sanat eserini ortaya çıkarmalıdır.
Bu yaklaşımın temsilcisi Croce’ye göre sanat insan etkinliklerinin en özgür olanıdır. “Sanatçının hammadde olarak almış olduğu izlenimleri birleştirerek, ayıklayarak bir senteze ulaştırması sanattır. Sanatçı, bu sentezi ruhunda oluşan estetik sezgiyle ifade eder. Bu ifade ediş tekil olarak ve bir kerecik sezgisel olarak gerçekleşir. “
İlginç olarak görünen şey ise, yaratmanın her zaman olmayacağı, estetik fenomenin bazen ifadeye dönüşebileceğidir. “Yeni bir heykel elde etmek için, bu değerli heykeller, tıpkı biçim almamış bronz parçaları gibi erimelidir. Eski ifadeler, diğer ifadelerle yeni, birlikli bir ifade halinde sentetik olarak birleşmek için tekrar izlenim olmak gereğindedirler.” Bu bakımdan bir şiir, bir resim, bir müzik parçası ancak sanatçının zihninde ya da ruhsal dünyasında bir defa oluşmakta, sanatçı istese de aynı yaratıyı bir daha yapamamaktadır. Sanattaki tek’lik ve özgünlük olayını yaratanda budur. Leonardo da Vinci Mona Lisa’yı, Vincent van Gogh Ağlayan Adam’ı hasır sandalyesinde gözlerini yumruklarıyla kapayarak hıçkıran yoksul bir adamı yansıtan izlenimi ya da Eski Papuçlar’ı ve bunları ayağında taşıyan, kaldırım taşlarında sürükleyen tükenmiş bir insanın acılarını yansıtan izlenimi bir kez yansıtabilir. Orhan Veli İstanbul’u Dinliyorum şiirini bir kez yazabilir. Beethoven Ay Işığı Sonatı’nı, Mozart Küçük Bir Gece Müziği’ni, Albinoni Adagio’yu bir kez besteleyebilir. “Sanatta yeniden üretim bu açıdan mümkün olmamaktadır. Ancak başka bir mekan ve zaman dilimi içinde yapabilir. Ama bu yeniden yapılan, artık o eski eser değildir.”
Sanatın gerçekleşmesi ne şekilde olursa olsun; ister taklit olarak, ister oyun olarak ister sezgisel olarak; sanat, insan ruhunu, tam ve somut olarak gerçeğe dönüştüren özgürleşmedir. Sanatçı, ancak sanatını kullanarak kendi bedenine hapsettiği ruhunu özgür bırakarak kendini gerçekleştirir. Ruh somutluğa kavuşurken, yarattığı tekil ama nesnel dünyayı da yaşamın içine yerleştirir.
“İnsan izlenimlerini işlemekle, izlenimlerinden kendisini kurtarır.” İzlenimlerin işlenmesi de ancak ifadeyle mümkün olur. “Onları objektivleştirmekle, onlardan kurtulur ve onların efendisi olur.”
|