ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
keremcem46> Forum Mesajları | | keremcem46'e ait Toplam 14529 Forum Mesajı var
|
|
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ben Sende Tutuklu Kaldim (·WeSta·senın için)> 14.Ağu.2007 Sal 08:58:56 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
BARIŞ NEDİR ?
Çocuğun gördüğü düştür barış. Ananın gördüğü düştür barış. Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış. Akşam alacasında, gözlerinde ferahlı bir gülümseyişle döner ya baba, elinde yemiş dolu bir sepet ve serinlesin diye şu pencere önüne konmuş testi gibi ter damlalarıyla alnında; barış, budur işte...
Barış, sıcak yemeklerden tüten kokudur. Akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokakta ani fren sesi ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece, barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun gökyüzünün, renklerinden uzaklaşmış canlarıyla dolmasıdır içeriye. Bayram günleri çalan gözlerimizde. Barış budur işte.
Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Bacaklar uzanıp, ışık ışık diye fısıldarlarken birbirlerine Işık taşarken ufkun yalağından, Barış budur işte.
Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından Cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi gibi; Barış budur işte... | |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ben Sende Tutuklu Kaldim (·WeSta·senın için)> 14.Ağu.2007 Sal 08:58:10 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d SEVMEK
Kişi sevdiğiyle olmak ister!. Sevdiğinin hâliyle hâllenir… Sevgisi kadarıyla, onunla yaşar!.
Sevginin ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz için, çoğunlukla, “beğeni” ile “sevgi”yi birbirine karıştırırız..
“Beğeni” yanında “sahip olma” arzusuyla açığa çıkar!.
Bir nesneden hoşlandığında, beğendiğin şeye sahip olmak ve üzerinde tasarruf edebilmek arzusuyla yaşarsın…
Bu tüm mahlukatta çok yaygın bir duygudur!.
Kimi, beğendiğini cebine sokar; kimi beğendiğine tasma takıp yanında taşıyarak onunla hava atmak ister; kimi yakalayıp inine sürükler… Her mahlûk yaradılış fıtratına göre, beğendiği üzerinde tasarruf etmek ister.
“Sevmek” ise bundan çok farklıdır…
Sevince, yanlızca sevdiğin için yaşamak istersin!. Yalnızca yanında olmak, yalnızca onun olmak, yalnızca onun zevk aldığıyla zevk alıp, sevmediğinden kaçmak istersin! Sevdiğin öylesine sarmıştır aklını, fikrini, ruhunu ki, her şey sana, onu hatırlatır; yanında iken bile onun içinde olmak istersin!… Yakınlık bile uzak gelir sana!… Sen kaybolursun, sende; sevdiğin kalır yalnızca, beyninde!.. Onun bakışıyla bakar, onun değerlendirmesiyle değerlendirir, onun diliyle konuşmaya başlarsın!. Gözün ondan başkasını görmez, kulağın ondan başkasını duymaz, elin ondan başkasına uzanmaz olur!. Her an sana sahip olmasını; varlığının, tasarrufunun her an üzerinde olmasını, her an seni kucaklamasını istersin!… Bedensel yakınlık bile, korkunç uzaklık gibi gelir sana; ve onunla tek bir beden, tek bir ruh, tek bir şuur olmayı dilersin!. Sevgi, fıtratın müsait ise, sevdiğinde yok edesiye yakar seni; ve gün gelir kaşında-gözünde, yüzünde-dilinde sevdiğini görürler de, “sen o olmuşun” derler! Beğenen sahip olmak ister… Seven ise sevdiğinde yok olur; feda eder her şeyi sevdiği uğruna!. Bazılarının da sevgi kokusu sürülür üstüne; “aşığım” sanır!. Ama sevdiği uğruna, fedakarlık etmeye gelince sıra, o koku siliniverir üzerinden “kopamama” sabunuyla!. Parasından kopamaz… Mevkiinden kopamaz… Yakınlarından kopamaz… İçinde yaşadığı ortamın güzelliklerinden kopamaz… “Etraf”tan kopamaz!. Derken kusurlar belirmeye başlar sevdiğini sandığının üzerinde… Eksiklikler görmeye başlar başlar, yetersizlikler görmeye başlar… Bunlar önce acıma duygusuna dönüştürür sevgisini; uzaktan acıyarak seyretmeye başlar… Sonra tatlı bir anıya dönüşür, sevgi sandığı duyguları!. Bu tecrübe gösterir ki, onun fıtratında sevgi programı yoktur!.. Beğeniyi, sevgi sanmıştır!.. Uzaklaşma ondan gelmemiş de, karşısındakinden gelmişse, bu defa “nefret”e döner “beğeni”; ondan intikam alma duygusu gelişir içinde; ve vicdanla intikam dalgaları arasında bir o yana bir bu yana sürüklenir durur; terkedilmişliğin, uzaklaşmanın, layık olmadığını yaşamanın sanısı içinde!..
Oysa yanlızca, fıtratında olmayan gerçek sevginin sonuçlarını yaşamaktadır!. Cüzdanı için, güzelliği-yakışıklılığı için, kendisine hoş gelen huyları için, mevkii-koltuğu için, ilmi için beğenmiştir; sevdiğini sanmış; sahip olamayınca da arzusuna erişememenin düş kırıklığı içinde kopmuş; yalnızca çıkarları doğrultusunda yaşamayı tercih etmiştir… Seven ise göze almıştır kopmayı… Dışlanmayı… Paradan-puldan, namdan nişandan, dosttan akrabadan uzak kalmayı… Fıtratından gelir sevgi!. Kulluğu sevmek üzeredir!. Onunla, sevmeyi yaşamak istediği için yaratmıştır onu Yaratan… O yüzden kopar anadan-babadan; dünyadan paradan! Seven, karşılıksız sever!… Beğenen karşılığını ister!. Benim istediğim gibi yaşarsan seni boğarım sahip olduklarıma, der beğenen!.. Onun zaten fıtratında yoktur sevgi, bilmez aşkın ne olduğunu!.. Ne üzere yaratılmışsa, odur tüm meşgalesi… Karınca gibi çalışır; maymun gibi çiftleşir; aslan gibi yavrularına sahip çıkar… Ama pervane gibi sevemez!. Atamaz kendini ateşe!. Sevgi sonunda yanmayı getirir!.. Beğeni ise sonunda kaçmayı!. Beğenen mahlûkat çoğunluğuna göre, “sevgi” delilikten bir türdür!.. Anlamazlar onlar, sevdiği uğruna, etraf ne derse desin deyip,her şarta katlanmayı! Ve “delillik bu” derler… Beğenme bir tür “hobi”dir!… Bazen ömür boyu sürer, bazen bir kaçyıl, bazen bir kaç ay!.. Sevgi bir ömür boyudur!… Bitmez, tükenmez, bazen durulur, bazen coşar ama hiç gerilemez!.
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ben Sende Tutuklu Kaldim (·WeSta·senın için)> 14.Ağu.2007 Sal 08:57:06 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d NİLÜFERLER ... ....bostan dolabının yanındaki, suları bana kahverengi gözüken, o küçük ve eskimiş havuzdaki solgun ve kederli nilüferlere gidip bakardım çocukken, babam, onların kökleri olmadığını anlatmıştı bana.
Neden bu çiçekleri hep birşeylere benzetmek için kullandıklarını ancak büyüyünce anladım. Yalnızca bu çiçekler, hep bir yerlere gidecekmiş gibi azade ve özgür oluyorlar ama küçük bir havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı. Hayat da böyle birşeydi benim için ; hep biryerlere gidecek gibi duran, yalnız ve bir yere gitmeyen bir çiçek. Bütün bir hayatın özeti buydu.
Bende bir yere bağlanmadım ve bir yere gitmedim, öyle solgun nilüfer gibi bir havuzun içinde yalnız başına durdum, köklerimi salamadım, ne, olduğum yere sağlamca yerleştim, ne, başka diyarlara kaçabildim,
Bana bakanlar, beni seyredenler, beni sevenler oldu ama kimse yakasına takmadı beni, kimse odasına koymadı, kimse beni sulayıp büyütmek için uğraşmadı.
Onlara ihtiyacım olmadığını, havuzumda tek başıma yüzebileceğimi düşündüler. Ben de bu yüzden; kederi, yalnızlığı, kirlenmeyi öğrendim ve hayata benzedim.
Ne garip başka bir şeyde olmak istemedim, beni beğenmeleri yetti bana... Köksüz bir hayat, çaresiz yalnızlık, tuhaf keder.
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Tek Seni Sevdimm...> 14.Ağu.2007 Sal 08:55:39 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
BİTİŞİN ÇIĞLIĞI
Kararınız ne olursa olsun acı çekeceğinizi bildiğiniz durumlarda, bir karara varmak çok güçtür. Özellikle sevgi ilişkilerini bitirirken, ayrılıkların da başlangıcında. Bir şey olur, bir şey yaşanır ya da olması gereken gerçekleşmez. İşte o zaman içinden bir parça kopar insanın. "Bu bana göre değil, hak etmiyorum ben bunları" diye düşünür. Aşk varsa, sevgi oluşmaya başlamışsa, başını hızla bir yere vurduğunda hissettiği acıdan daha keskin bir acı kaplar ruhunu. İsyan etmek, bağırmak, çağırmak, "kendine gel, yaptığını fark et" demek ister. İlk sarsıntı bazen bir kucaklaşmayla, bazen bir özür ya da özrü sembolize eden bir davranışla, daha kötüsü bazen hiç konuşulmadan geçer gider. Ama ardı arkası kesilmiyorsa incinmelerin ya da farklılıklardaki yansımaların, yürekteki acı büyür iyice. Ve başlar çatışma. Yürek, ilkel toplumlardaki tamtamların çığlığıyla sarsılırken, akıl yüreği sakinleştirmeye, çözüm üretmeye çabalar. Paramparça hisseder kendini insan. Benliğe, doğrulara, sağlıklı birlikteliğe duyulan özlemle, sevgiliye duyulan özlem arasında takılı kalır. İlkel çalgıların ve çığlığın ritmi artarsa eğer, yani var olanlara yenileri eklenirse, akıl daha çok frene basar. Bu kez "kendine gel !" denen, kendisidir. Çünkü aynada görülen, göz kapakları düşmüş, dudakları sarkmış yüz, artık mutlu degildir. Yapılacak tek bir şey vardır. "Ya olduğu gibi kabul et ve acı çekme ya da çık git." Bilir bilmesine bunu yürek de, gitmeyi istemez. Bedenini uzaklaştırmayı değil, onu göğsüne sokmayı ister. Sarılmak, daha çok bir olmak. Hele bir de paylaşılan zaman ve yaşam parçaları çoksa, umutlar ve hedefler beraber konduysa, emek harcandıysa var olmak için, daha da güçleşir gitmek. Tüm bunlar yaşanırken benlikte ve ruhta, artık bir arada oluşun da tadı kalmaz. Çünkü, ne, bir olunabilir bu sorularla, ne de gidilebilir bu özlemle. Tamtamın sopası, her soluğa denk düşer böylesi zamanlarda. "Seni Seviyorum" o ilkel sestir aslında. Sevgi yener mi aklı? Bazen. Ama hep o incinmeye, yeniden hayal kırıklığına uğramaya hazır oluş halde sürer ilişki. Kişi, bilir bir gün bağların kopacağını. Sadece süreyi uzatmaya, kopuşu geciktirmeye yarıyordur davranışları. Bazen de akıl galip çıkar, yüreği de yanına çekerek. "Tamam" diye düşünür insan. "Onu çok seviyorum. Bedeninin sıcaklığını, sarılmasını özlüyorum. Ama kumaşın dokuması farkli işte. Tutmuyor birbirini. Farklılıklar, olanlar ya da olmayanlar bu kadar sarsıyorsa beni; kendimi, ben ime olan saygımı korumak için bitirmeliyim ilişkimizi." Ve geriye dönüp yaşananlara bakar. "Denemediğim yol kalmış mı? Yeterince süre vermiş miyim sorunların çözümü için? Çaba göstermiş miyim gerçekten?" diye sorar. Her şey denenmişse bile, son bir sanş vermeden ilişkiye, çıkıp gidemez. "Şu olaya, bu zamana kadar yaşarım, yaşatmaya çalışırım sevgimi. Tekrar oturur konuşur, anlatmaya, anlamaya çabalar,olamazlığına emin olmadan koparmam içimdeki duyguyu"diye düşünür. Ve yaşar. Eğer sevgi gerçekse, kişilikler sağlıklıysa, farklılıklar aşılamaz boyutta değilse, çözülür sorunlar. Ama aksi durumda, tek yol kalır hayatta. Gidiş. Hem de gelişi olmayan bir gidiş. Denenmiş elbisenin provasının olmayacağını bilerek, geride hiçbir şüphe, akılda hiçbir keşke, yürekte hiçbir ümit bırakmadan, çıkıp gidilir. Acı çekilmez mi? Hem de nasıl çekilir. Yine de bilir ki insan, beraber olduğu sürece hep acı çekecek., acı çekme ihtimaline karşı hep tetikte duracak, mutluluk,huzur üretemeyecek. Bu yüzden haykırır yüreğinin olanca gücüyle: "Hadi şimdi vurun bakalım tamtamlar. Şimdi daha hızlı, daha güçlü çığlıklar atın. Başka ses duyamaz hale getirin beni. Ama ben gidiyorum. Çünkü bir süre sonra susacağınızı biliyorum. Alın bir vuruş da benden. Biten ilişkiye, gönderilen sevgiliye, içimdeki acıya! Yine de gidiyorum." | |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >alesta83 ün Sayfası...> 14.Ağu.2007 Sal 08:53:48 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
DOST BİRİKTİRMEK !
Dostluk nedir? Herhalde bir gösteriş, birine, aynı cinse, kadınsan erkeğe, erkeksen kadına karşı kendini beğendirme çabası, bir moda, bir gelgeç ruh hali değil... Sempati.. İlgi.. Bağlılık.. Yüceltme.. Taçlandırma... Sorumluluk duyma.. Yürekten algılama. Bakışlarla anlaşma. Ses tonuyla destek verme. Kesintisiz ilişki.. Kayıp olmaz, yitmez. Yoktan var olmaz bir duygu. Bunların hepsi biraraya gelip, zaman içinde gıdım gıdım birikerek dostluğun çimentosunu oluşturuyor. Gazetelerde okuyoruz. TV lerde seyrediyoruz. Sağda, solda konuşmalarda adı geçiyor: Güzel yemek yeme dostu.. Edebiyat dostu. Türk Sanat Müziği dostu. Çocukların dostu.. Halkın dostu.. Dostluklar nasıl oluşuyor? Unuttuk.. Bu hızlı kent hayatı, dostluk duygusunu, aklımızdan aldı.. Yüreğimizden çaldı. Nasrettin Hoca bir Cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş. Bir adam gelmiş. "Hocam" demiş! "Eşeğimi yitirdim..." Hoca da adama; "Şu namazı kıldıralım, senin eşeğin çaresine bakarız" demiş. Hoca namazı kıldırmış, vaazını vermiş ve cemaate dönmüş: "İçinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla sekiz saatlik yürüyüşe çıkıp hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamamış ve komşunun kızına kem gözle baktı diye dost bildiği arkadaşını arkadaşlıktan silmiş biri var mı?" diye sormus. Arka sıralarda saf tutmus, sümsük tipli biri parmağını kaldırıp,"Ben varım Hocam." demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş, "Al bu adamı git, bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın" demiş. Dostun yoksa... Eşekten farkın ne? Olumsuz düşünür Sokrates e öğrencileri sormuş: Dostluk nedir? Sokrates de onlara şu yanıtı vermiş; "Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister... Kimi insan köpekleri. Kimisi altını, kimisi de şanı, şerefi; bense bir dostum olsun isterim..." İnsan biriktiren yaratık... Şan, söhret biriktiriyor... Süper zenginse boğazda villa biriktiriyor. Tablo biriktiriyor. Repoda para kasalarda naftalin kokulu döviz, antika biriktiriyor. Gençse plak, kaset, cd biriktiriyor. Yorgun bir ihtiyarsa namaz niyaz biriktiriyor. Bazıları da Kuledibi nde Çukurcuma ya, Üsküdar da Eskiciler Çarşısı na, Unkapanı nda Horhor a gidip; antika lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tesbihler, tombaklar biriktiriyor. Alimse kitap biriktiriyor. Cahilse kin biriktiriyor. Dost biriktirmeyi içimizde kaç kişi deniyor? Evet, kabul ediyorum , insan birçok kişiyle beraber mükemmel dost olamaz, tıpkı aynı zamanda birçok kişiye aşık olamayacağı gibi... Fakat cinnete düştük. Dost biriktirmeyi unuttuk. İyi halt ettik.
SEVGİLİ DOSTLARIM: NAZİK OLMAK İÇİN, BİR GÜLÜMSEME BEKLEMEYİN.
SEVMEK İÇİN SEVİLMEYİ BEKLEMEYİN. BİR ARKADAŞIN DEĞERİNİ ANLAMAK İÇİN, YALNIZ KALMAYI BEKLEMEYİN. ÇALIŞMAYA BAŞLAMAK İÇİN, EN İYİ İŞİ BEKLEMEYİN. ÖĞÜTLERİ HATIRLAMAK İÇİN, DÜŞMEYİ BEKLEMEYİN.
DUA YA İNANMAK İÇİN, ACILARI BEKLEMEYİN YARDIM EDEBİLMEK İÇİN, ZAMANINIZ OLMASINI BEKLEMEYİN ÖZÜR DİLEMEK İÇİN, DİĞERİNİN ACI ÇEKMESİNİ BEKLEMEYİN. NE DE BARIŞMAK İÇİN, AYRILIĞI BEKLEMEYİN, ÇÜNKÜ NE KADAR ZAMANINIZ VAR BİLMİYORSUNUZ.....
SEVEN KADERSİZSE TANRI NE YAPSIN...? | |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >GuZ GuLLeRi> 14.Ağu.2007 Sal 08:51:47 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 14.Ağu.2007 Sal 08:50:06 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Şair:Rıfat Ilgaz
Şair:Kahraman Tazeoğlu
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 14.Ağu.2007 Sal 08:49:18 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Şair:Fatih Aydos
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 14.Ağu.2007 Sal 08:48:33 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
| |
keremcem46
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk> 14.Ağu.2007 Sal 08:46:46 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Bir Umudum Kalsın
Acılarımın içindeki balsın Ruhumdaki tutunacak dalsın Bildiğim en güzel masalsın Bir gülümse acılarım azalsın
Seviyorum demedin Bari "Sevmiyorum" da deme Yaşamak için bir nedenim Beklemek için bir umudum kalsın
© Göksel KURUM
| |
| |