ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
20 Mayıs 2024, Pazartesi 17:26   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  lCIAl> Forum Mesajları
    lCIAl'e ait Toplam 2318 Forum Mesajı var
<<1...678910111213141516 17181920212223242526...100...200...232>>


lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >ARİF BEY (Hacı) (1831-1885)>
  30.Eyl.2007 Pzr 19:37:44
fiogf49gjkf0d
  • Türk besteci. Şarkı bestecisi olarak Türk musikisinde yeni bir çığır açmıştır.
    İstanbul da Eyüp semtinde doğdu. Eyüp Şeri ye Mahkemesi Başkâtibi Bekir Efendi nin oğludur. Daha ilköğrenimi sırasında güzel sesiyle dikkati çekti. Kendisiyle önce Zekâi Efendi (Dede) ilgilendi ve onu besteci Eyyubî Mehmed Bey e götürdü. Arif Bey ilk musiki zevkini, bilgisini Mehmed Bey den aldı. Altı yaş büyüğü olan, geleceğin değerli bestecisi Zekâî Efendi, onu hocası Dede Efendi yle tanıştırdı; musikiye karşı büyük yeteneği olduğunu Dede Efendi de görmüştü. Arif Bey 1844 te Mehmed Bey in yardımıyla Bab-ı Seraskeri ye memur olarak girdi. Bir yandan çalışıyor, bir yandan da musikiye vakit ayırıyordu. Bir süre Mehmed Bey in Muzika-yı Hümayun daki derslerine dışardan devam etti. Çok geçmeden sesinin güzelliğini haber alan Sultan Abdülmecid onu Muzika-yı Hümayun a aldırdı. Saray daki musiki hocası besteci Haşim Bey dir. Haşim Bey den çok yararlandı, ondan yüzlerce eser öğrendi. Okuyuş üslubunu da ondan aldığı söylenir.
    Abdülmecid, Arif Bey e Saray da büyük yakınlık gösterdi; onu "kurena"lık (mabeynci) rütbesine kadar yükseltti, dördüncü Mecidî nişanıyla ödüllendirdi. Arif Bey haremdeki cariyelerin musiki hocalığı görevini de yürütüyordu. Bu dersler sırasında Çeşm-i Dilber adlı bir cariyeye âşık oldu. Padişahın izniyle Çeşm-i Dilber le evlenerek Saray dan ayrıldı. İki çocukları oldu. Ama bu evlilik yürümedi. Çeşm-i Dilber, çocuklarını Arif Bey e bırakarak bir tüccarla evlendi. Arif Bey, "Niçin terk eyleyip gittin a zalim", "Düşer mi şanına ey şeh-i hûban" dizeleriyle başlayan kürdilihicazkâr şarkılarını terkedilmenin acısı içinde besteledi.
    Bir süre sonra Abdülmecid tarafından "serhanende" olarak yeniden Saray a alındı, gene haremdeki musiki dersleri hocalığıyla görevlendirildi. Besteci bu kez gene bir cariyeye, Zülf-i Nigâr Hanım a âşık oldu. Bu olay Saray da duyulur duyulmaz, Abdülmecid onları evlendirdi. Zülf-i Nigâr ın kısa bir süre sonra veremden ölmesi, besteciye yeni bir acı kaynağı oldu. "Olmaz ilaç sine-i sadpareme" ve "Kemer çehre peri rû tende cânımsın-Nigârım dilberim ruh-i revanım" şarkıları bu acının ürünleridir.
    İkinci kez evlenirken de Saray dan ayrılan besteci, yeniden Saray a dönmek istiyordu. 1861 de Abdülmecid ölmüş, kardeşi Abdülaziz tahta çıkmıştı. Arif Bey, besteci Rıfat Bey in yönetimindeki Saray Fasıl Topluluğu na "serhanende" olarak alındı; ayrıca gene cariyelerin musiki hocalığıyla görevlendirmişti. Onu iki kez evliliğe götüren bu görev, üçüncü kez de aynı sonucu verdi. Arif Bey bu kez Pertevniyal Valide Sultan ın nedimelerinden Nigârnik Hanım a âşık oldu. Musiki dersleri sırasında doğan bu ilişki de, padişah ile valide sultanın uygun görmesiyle, evlilikle sonuçlandırıldı.
    Ömrünün sonuna kadar Nigârnik Hanım la evli kalan Arif Bey in Saray daki bu üçüncü görevi on yıl sürdü. Ününün artık doruğundaydı. İstanbul un musiki çevrelerinde, konaklarda, özel meşkhanelerde yapılan musiki toplantılarında en çok aranan sanatçıydı. 1871 de tekrar Saray dan ayrıldı. Şura-yı Devlet te, Beykoz Aşar müdürlüğünde beş yıl memur olarak çalıştı. Sultan Abdülaziz in ölümünden sonra Muzika-yı Hümayun da girişilen tasfiye sonucu Arif Bey de açığa alındı. V. Murad ın üç aylık padişahlığından sonra II. Abdülhamid tahta çıktı. Besteci uzun bir süre işsiz kaldı, geçim derdine düştü. Zincirlikuyu da bir çiftlik evine çekilip çevreden koptu. Bu sırada 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı (93 Harbi) patlak verdi. Arif Bey savaş yıllarını çiftlikte geçim sıkıntısı içinde geçirdi.
    Savaş bittikten sonra Osmanlı Sarayı bestecinin yokluğunu yeniden hissetmeye başladı. Arif Bey in içinde bulunduğu durum Abdülhümid e iletildi. Bunun üzerine besteci yeniden Saray da görevlendirildi. Hacı Arif Bey in öğrencilerinden besteci Levon Hancıyan ın anlattığına göre, Saray a alınışı şöyle olmuştu: İran şahı Nasıreddin, eserlerini çok beğendiği Arif Bey i İran Sarayı na davet eder, padişahtan da besteciye izin verilmesini rica eder. Türk musikisinden öteki padişahlar kadar zevk duymamakla birlikte, Arif Bey in şarkılarını seven Abdülhamid, şaha bestecinin Saray dan ayrıldığından haberi olmadığını söyler ve onu yeniden Saray a aldırır. Arif Bey bu arada Şirazlı Hafız ın bir gazelini besteleyerek, İstanbul a gelen şaha sunar. Eseri çok beğenen şah, besteciyi bir nişanla ödüllendirir.
    Muzika-yı Hümayun da dördüncü kez görevlendirilen Arif Bey e kolağası rütbesi verildi, ama bu ona göre küçük bir rütbeydi. Arif Bey önceki padişahlardan gördüğü ilgiyi II. Abdülhamid den görememenin huzursuzluğunu duymaya başladı. Sarayın eski canlı havası da kaybolmuştu; siyasi durum gittikçe gerginleşmekteydi. Abdülhamid den umduğu yakınlığı görmeyen besteci, kimi zaman Zincirlikuyu daki eve çekilerek sade bir yaşayışın verebileceği mutluluğu aradı, kimi zaman da padişahla çatışmayı göze alan davranışlarda bulundu. Abdülhamid in "Şu şarkıyı oku", diye verdiği bir emre karşı, mabeynciye, "ben onun babasından çok saygı gördüm." Bana, "Şu şarkıyı oku" diye emir veremez. Sanatta padişah iradesi geçerli değildir. Cevabını vermesi üzerine, Saray da hapsedildi. Elli gün sonra, nihavent makamındaki "Ahteri düşkün garibim, âşık-ı avareyim" şarkısını besteledi. İlk dizedeki "yıldız" anlamına gelen Farsça "ahter" kelimesi "talii düşkün" biçimine dönüştürülerek şarkı Abdülhümid in huzurunda okundu. Eseri çok beğenen padişah, besteciyi bağışladı.
    Arif Bey ölünceye değin Muzika-yı Hümayun daki derslerine devam etti. İstanbul da öldü. Yahya Efendi Dergâhı mezarlığına gömüldü.
    Hacı Arif Bey Türk musikisinin en büyük bestecilerinden biridir. Klasik dönem bestecilerinin pek kullanmadıkları şarkı formuna yepyeni bir kimlik kazandırmış, bir şarkı bestecisi olarak yeni bir çığır açmıştır. Arif Bey den sonra "şarkı", bestecilerin en çok işledikleri form olmuştur.
    Arif Bey klasik formlarda birkaç eser besteledikten sonra başarılı olamadığını görerek doğrudan doğruya şarkı besteciliğine yöneldi. Eski musikinin ağır, mistik anlatımından, beste, semai formlarına özgü usullerden, terennüm zorunluluğundan kurtularak, daha sade, daha içten, halkın daha kolay zevkine varabileceği eserler bestelemek istiyordu. Bu anlayışla bestelediği şarkıları biçim ve üslup açısından önem taşır. Biçimsel açıdan bakıldığında, sanatçının şarkıyı belli kuralları olması gereken bir form anlayışı içinde ele aldığı görülür. Klasik dönemde şarkının biçimi, kuralları yeterince belirgin değildi; şarkı ancak üslubuyla öteki formlardan ayırt edilebilen, genellikle serbest bir formdu. Eski şarkılar arasında, şarkı formuna ya da formun farklı türlerine örnek gösterilebilecek kuruluşta eserlerin sayısı az değildi, ama şarkı formlarının kesin kurallara bağlanması ilk kez Arif Bey in eserleriyle gerçekleşebilmiştir. Arif Bey kendisinden sonraki şarkı bestecilerini bu yolda etkilemiş, böylece şarkı kesin biçimini almıştır.
    Arif Bey, üslup bakımından da kendisinden önceki şarkı bestecilerinden ayrılır. Eserleri günümüzde "klasik koro" programlarında okunmakla birlikte, klasik üslupta değildir. Form konusundaki kuralcılığına karşılık, anlatımında klasik dönemin sıkı kurallarına uymayan serbest bir lirizm görülür. Kendisinden önceki geleneğe bağlı bestecilerden farklı olarak, genellikle kişisel konuları işler, bazı şarkılarının konusu doğrudan doğruya kendi yaşantılarından kaynaklanır. En belirgin özelliği, musikinin inceliklerinden özveride bulunmadan toplumun geniş bir kesiminin zevkine seslenebilmesindedir. Yaşadığı dönem, halk zevkinin saray zevkini etkilemeye başladığı bir dönemdir. Musiki artık yalnız saraylarda, tekkelerde değil, bu çevrelerin dışında, özellikle konaklarda, yalılarda da icra edilmekte ve dinlenmektedir. Arif Bey in bir zevk değişikliğini yansıtan şarkılarındaki üslup kendisinden sonraki hemen bütün şarkı bestecilerini etkilemiştir, öyle ki, klasik formlarda verilen eserlerde bile onun etkisi görülür.
    Şarkıları teknik bakımdan kusursuzdur, makam ve geçki zenginliği, ritm çeşitliliği gösterir. Özellikle "nevzemin" adını verdiği, altı ya da sekiz mısralı değişmeli (usul değişikliği yaptığı) şarkıları bu zenginliğin ve çeşitliliğin en belirgin örnekleridir. Aynı makamı, aynı usulü kullandığı halde, çok değişik duygular uyandıran şarkıları vardır. Birbirine benzeyen şarkıları çok azdır. Hiçbir zaman tekdüzeliğe düşmez; hemen her şarkısına yeni bir renk, nüans katmasını bilir, kullandığı makamın o zaman kadar işlenmemiş bir yönünü yakalar. Sekiz zamanlı üç vuruşlu "müsemmen" usulü onun buluşudur. Türk aksağını çok başarılı bir biçimde kullanır. Şarkılarında beste ile güfte tam bir bütünlük içindedir. Kürdilihicazkâr makamını da Arif Bey oluşturmuştur. Anlatım olanakları çok geniş olan kürdilihicazkâr, Türk musikisinde en çok kullanılan makamlardan biri haline gelmiştir. Arif Bey in bu makamdan bestelediği şarkılar, onun kişisel üslubunu yansıtan, özgün bir güzelik taşır.
    Çok üretken bir sanatçı olan Arif Bey in günde yedi, sekiz şarkı bestelediği olmuştur. Bir keresinde Sultan Aziz in verdiği bir güfteyi yedi ayrı makamda bestelemişti. Bu esin bolluğu içinde sanatçı eline geçen şiirleri anlamına, değerine bakmadan bestelemek zorunda kalmıştı. Bu yüzden kimi şarkılarının güftesi çok zayıftır.
    Hacı Arif Bey bütünüyle Türk musikisinin sözlü öğrenim geleneği içinde yetişmiş bir besteciydi. Nota bilmiyordu, herhangi bir saz da çalmazdı. Ama çok güçlü bir belleği vardı, bini aşkın eser ezberindeydi. Çok iyi bir okuyucuydu. Şevki Bey, Levon Hancıyan, Zati Arca gibi öğrenciler yetiştirdi. Arif Bey Mecmua-i Arifi adlı bir de güfte derlemesi yayımladı; bu derlemede sanatçının kendi şarkıları da vardır. Bine yakın eser bestelediği söylenir, ancak 337 parçası notalarıyla günümüze kalmıştır. Bunun 327 si şarkı, 10 u öteki formlardaki eserlerdir. Bu 10 eserin de altısı ilahi, biri tevşih, biri durak, biri beste, biri de yürük semaidir. YAPITLAR (başlıca): Meyhanemi bu, bezm-i tarahhane-i cem mi; Çekme elem-i derdini bu dehr-i fenanın; Deva yokmuş neden bimarı aşka; Geçti zahm-i tîri hicrin ta dil-i naşadıma; Kanlar döküyor derdin ile dide-i giryan; Gurub etti güneş dünya karardı; Çözülme zülfüme ey dil rüba, dil bağlayanlardan; ben buy-i vefa bekler iken sûy-i çemende; Humarı yok bozulmaz meclis-i meyhane-i aşkın; Tasdî edeyim yari biraz da sühanimle; Bir halet ile süzdü yine çeşmini dildar; Esti nesîm-i nevbahar açıldı güller suhh dem; Mükedder derd-i pey-der peyle şimdi; Kurdu meclis, âşıkan meyhanede; Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figanın; Nigâh-ı mestine canlar dayanmaz; Zahir-i hale bakıp etme dahil bir ferdi; Bahar oldu beyim evde durulmaz.


lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >AZMAN DEDE..>
  30.Eyl.2007 Pzr 19:35:05
fiogf49gjkf0d
Azman Dede Balıkesir`de son gömdüğümüz Çanakkale gazisi İvrindi nin
>Mallıca
> > köyünden 104 yaşında Azman Dede idi. Gençliğinde iki metreyi aşkın boyu,
> > dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye başlamış,
> > soyadı kanunu çıkınaca da Azman soyadını almıştı. Esas ismi adeta
> > unutulmuştu. Yıllar önce bir yerel ara ştı rma sıras ında Mallıca köyü
> > kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları a ğır işitiyordu. Köylülerden
> > biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımı kulağına ba ğıra bağı ra söyledi.
> > Onun sesine alışkın olduğundan anladı. Sordukları mı cevapladı. Söz
> > Çanakkale`ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde
> > ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle
>bize
> > de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı : -"Bir hücum sırasında
> > bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri
> > takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik
> > insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki
> > hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum. Yüzbaşı gelenlerle tek tek
> > ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor,
>sabah
> > yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyorduSıra o çocuklara geldiğinde, o
> > cıvıl cıvıl şarkı söylerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular.
>Yüzbaşı
> > sordu; "Yavrum siz kimsiniz?",içlerinden biri; "Galatasaray Mektebi
> > Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!" diye cevap verdi.
>Gönlüm
> > akıverdi o çocuklara. Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını
> > bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim. "Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle
> > tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!" diye. Onları
> > karşıma alıp bir bir gösterdim. Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha
> > kadar talim yaptık. Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik.
> > Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri
> > gelip siperlerimizi bombalamaya başladı lar. Yer gök top sesleriyle
> > inliyordu. Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor birgün önce
> > ölenlerinkol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla
> > siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu.
>Siperler
> > toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı "Azman yandık!.." diye siperin
> > köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarm
> > ış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi
> > birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği ile ilk
> > defa karşılaşıyorlardı. Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı.
> > Muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru
> > yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı! Annem
> > beni yeti ştirdi bu yerlere yolladıAl sancağı teslim etti Allah a
> > ısmarladıBoş oturma çalış dedi hizmet eyle vatanaSütüm sana helal olmaz
> > saldırmazsan düşmanaBaktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha
>katıldı.
> > Biraz sonra biri daha... Marş bitiyor yeniden başlıyorlar. Bitiyor bir
>daha
> > söylüyorlar.Avaz avaz!.. Gözleri çakmak çakmak... Hücum anı geldiğinde
> > hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından
> > fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı. O an geldi. Birden yüzbaşı
> > "Hücum!.."diye bağırdı. Bütün bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her
> > yerinden fırladık. İşte tam o anda, tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi
> > siperlerden fırlayıverdiler. İşte o an. Tam o an bir makinalı yavruları
> > biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler. Onların o
> > gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor. Hiç gitmiyor! İşte ben ona
> > ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!"Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum.
> > Kahvede kim varsa ağlıyordu. Kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi.
> > Eğildi;"Azman dede hep ağlar. Niye ağladığını bugün ilk defa anlattı ."
> > Dedi. C. Bayar Üniversitesi Öğrenci Konseyi nin hazırladığı Çanakkale adlı
> > kitapçıktan.

 

 

Hayırlı Forumlar..

CİA



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >...:::Soruya Soru İle Cevap Verme Oyunu:::...>
  30.Eyl.2007 Pzr 19:13:17
fiogf49gjkf0d
Neden bilmiyorsun


lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >...:::Soruya Soru İle Cevap Verme Oyunu:::...>
  30.Eyl.2007 Pzr 13:07:30
fiogf49gjkf0d
Neden soruyorsun bana


lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Yüksek Sesle Okuyun !>
  30.Eyl.2007 Pzr 12:38:32
fiogf49gjkf0d

Turkhis Version

-Ayran içtin mi ?

-Evet içtim

-Ayran içmek istiyorsan iç.

-Hayır demin içtim.

-Kaç bardak içtin ?

-10 bardak içtim.

-Vayy hayvan vay

NOT : Nehir nasıl ingilizceyide çözmüşmüyüm



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >ERKEKLER DAHA MI AKILLI ?>
  30.Eyl.2007 Pzr 12:35:09
fiogf49gjkf0d
Tamam kavga çıkmasın. "Bayanlar Baş Taçıdır"


lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >10 ŞEY İÇİN DAİMA ZAMAN AYIRIN!..>
  30.Eyl.2007 Pzr 12:32:10
fiogf49gjkf0d

1- Çalışmak için zaman ayır. Bu başarının bedelidir.

2- Düşünmek için zaman ayır. Bu kudret ve kuvvetin kaynağıdır.

3- Eğlenmek için zaman ayır. Bu genç kalmanın sırrıdır.

4- Okumak için zaman ayır. Bu bilginin temelidir.

5- ibadet için zaman ayır. Bu yücelmenin yolu, gözler den ve ruhtan dünyevî kirlerin ve tozların yıkanmasıdır.

6- Başkalarına yardım ve arkadaşlarınla sohbet için zaman ayır. Bu saadetin kaynağıdır.

7- Sevmek için zaman ayır. Bu hayatın kudsiyetierinden biridir.

8- Hayal için zaman ayır. Bu ruhu yıldızlara eriştirir.

9- Gülmek için zaman ayır. Bu hayatın yükünü hafifleten bir bo-şalıştır.

10- Plân için zaman ayır. Bu ilk dokuz şeyi yapabilmek için lüzumlu zamana sahip olmanın sırrıdır.

 

Hayırlı Forumlar..

CİA



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >STRETCHING YAPARAK VÜCUDUNUZU TOPARLAYIN METOBOLİZMANIZI HIZLANDIRIN..>
  30.Eyl.2007 Pzr 12:27:38
fiogf49gjkf0d

Eğer jimnastik salonuna gitme imkanınız yoksa size haftada iki kez Streching yapmayı öneriyoruz.
Jimnastik programı esneme hareketi olan stretching ile başlar. Bu sayede hem kaslar esneklik, hem de kol ve bacaklar hareketlilik kazanır.
Her harekete 5 saniyede ulaşmanız ve verilen saniye süresi kadar muhafaza etmeniz gerekiyor. Egzersiz esnasında acı duyarsanız hareketi kesin; acı duyuyorsanız hareketi doğru uygulamadınız demektir
.



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >VAYYY UYANIK VAYYYYY>
  30.Eyl.2007 Pzr 12:17:03
fiogf49gjkf0d

Marlboro firması ilk kurulduğunda işleri çok kötüye gidiyormuş. Şirket iflâsın eşiğindeyken bir adam gelmiş, "Satışları bir ayda 3 katına çıkarırım ama bunun karşılığında da şirketin yarısına ortak olurum. Yok, çıkaramazsam ömrümün sonuna kadar fabrikada bedava tütün sararım!" demiş.
Malboro nun sahipleri zaten çıkmaz sokaktaymış, "Bir haftaya kalmaz batacağız, kaybedecek neyimiz var ki?" diyerek kabul etmişler teklifi. Adamın tek isteği binlerce boş Malboro kutusuymuş. Zaten depoda milyonlarcası varmış, talebini karşılamışlar hemen. Sonra bizimki bütün, paketleri tek tek ezmiş ayağıyla, gece 12 den sonra da hepsini uçaktan bütün Amerika nın üstüne atmış. Sabah millet uyanınca bir bakmış ki, her tarafta boş Marlboro kutuları... "Yahu, bu sigara bu kadar çok içildiğine göre vardır bir hikmeti!" diyerek sigara bayilerine akın etmişler. Şirket bir ayda 3 değil, 5 katı satış yapmış. Tabiî bizim adam da şirketin yansına ortak olmuş. O Philip Morris in kendisiymiş. 

 

 

HAYIRLI FORUMLAR

CİA



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >...:::Soruya Soru İle Cevap Verme Oyunu:::...>
  30.Eyl.2007 Pzr 02:39:50
fiogf49gjkf0d
Neden hatırlatmak
<<1...678910111213141516 17181920212223242526...100...200...232>>