fiogf49gjkf0d
Bir çok süslü cümle yazmışsın ama hala KURANIN VE İSLAMIN BİLİMİ EMRETTİĞİ GERÇEĞİNİ YAHUTTA AKIL VE MANTIK DİNİ İLE BERABER TASSAVUF KAYITSIZ ŞARTSIZ TESLİMEYET OLDUĞUNU KABUL EDEMEMİŞSİN ÇOK EŞİT MESAFEDEYİM İZLENİMİ VERMEYE ÇALIŞIRKEN NEDENSE HEP ANTİİNANÇ MANTIĞI İLE YAZDIĞIN YAZIDA KURANI KERİM VE AKTARDIĞI BİLGİLERİ Hrisiyanlıkla eş tutmuşsun değilmidirki bilime mantığa gözleri kapalı olan HRİSTİYANLIKTIR.
İNANÇSIZ ATEİSLERDE HERŞEYİN KENDİNDEN OLDĞUNU SAVUNUR HERŞEYİ AKILLA MANTIKLA ÇÖZECEĞİNİ SANIR MADEM ÖYLE KISA BİR BİLGİ GEÇELİM.
Ve Evren i (Göğü) kuvvetimizle kurduk, muhakkak ki onu genişletmekteyiz. 51 Zariyat Suresi 47
Bir tarafta ne felsefe, ne fizikle uğraşmış çöldeki Muhammed. Diğer tarafta felsefenin, fiziğin ünlü düşünürlerinin iddiaları. İşte Aristo, işte Ptolemy, işte Giordano Bruno, işte Telesio Patrizzi, işte Galieo Galilei, işte Isaac Newton... Dünya tarihinin bu en büyük dehaları gözlemleriyle, formülsel uğraşlarıyla Evren in sınırlı, sonlu veya sonsuz olduğunu iddia etmişler, fakat hiçbiri genişleyen dinamik Evren modelini çizememişlerdir. Ancak 20. yüzyılda Edwin Hubble ın gelişmiş teleskobuyla gözlemleri, tüm yıldız kümelerinin hızla birbirlerinden uzaklaştığını tespit etmiş, böylece genişleyen dinamik Evren modeli doğrulanmıştır. Evren in genişlediği ilk kez 1900 lü yıllarda ortaya atılmıştır. 1900 lü yıllardan önce Kuran dışında bu iddiayı ortaya koyan tek bir kaynak bile yoktur. Tek bir kaynak bile!..
MUCIZE-1><*****>{Gokleri gordugunuz gibi direksiz yukselten,sonra arsa hukmeden herbiri belli bir sureye kadar haraket edecek olan gunes ve ay´i buyrugu altina alan,isleri yuruten,ayetleri uzun uzun aciklayan ALLAH´tir;ola ki Rabbinize kavusacaginiza kesin olarak inanirsiniz}[RA´D suresi 2.ayet]..Onceleri araplar Yer´in duz oldugunu ve her iki ucunda buyuk daglarin oldugunu dusunuyorlardi.Onlar gok yuzunun o daglarin sirtinda durduguna inaniyorlardi.Kuran iste o zamanlar gonderilmistir.Ama goruldugu gibi,o zamanki araplarin dusuncelerinden tamamen farkli ve dogru gorusu savunuyor.Bu Kuranin insanlar ve ya o devrde yasamis Efendimiz (sav)tarafindan degil bizzat HER SEYI BILEN tarafindan gonderildigini apacik ispat ediyor. MUCIZE-2<*****>{O,gokleri ve yeri yoktan var edendir}[ENAM suresi 101.Ayet]...Kuranin verdigi bu bilgi modern buluslarla tamamen ust uste dusuyor.Astrofiziyin geldigi kanaata gore kainat bir sifir noktasindan patlamayla (BIG-BANG)var olmustur.Bu teori tum kainatin yaklasik 15 milyar yil once tek bir noktanin patlamasiyla yoktan var oldugunu ispat etmistir.Bu mukemmel ayet apacik sekilde bu teorinin dedigini 1400 yil once soylemistir.
Şimdi yine fen adamlarına dönelim: Biyologlar: (Bugün hayatın nasıl meydana geldiğini şöyle açıklıyoruz: Dünyanın ilk havasında amonyak, oksijen ve karbonik asit vardı. Yıldırımların tesirleri ile bunlardan amino-asitler meydana geldi. Milyarlarca sene evvel, ilk defa su içinde protoplazma husule geldi. Bunlardan ilk amibler meydana çıktı. Hayat suda başladı. Sudan karaya çıkan canlılar, havadan amino-asitleri alarak proteinli bünyeler meydana getirdiler. Görüldüğü gibi, bütün canlılar sudan gelmektedir ve ilk canlılar suda teşekkül etmiştir) diyorlar.
Şimdi, âyet-i kerimelerde ne buyurulduğuna bakalım:
İnkâr edenler, bütün canlıları sudan yarattığımızı bilmezler mi?) [Enbiya 30]
(İnsanı sudan [meniden] yaratarak erkek ve kadın akrabalar yapan Allah’tır.) [Furkan 54]
(Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler” buyurulmaktadır.
Üç bin seneden fazla bir zaman önce ölen bu Firavunun cesedi, mumyalanmış olarak değil, ibret-i âlem için mumyasız olarak korunmuştur, tam bir ibret vesikası olarak vücudu hiç bozulmamış, etleri çürümemiş ve tüyleri dahi dökülmemiş şekilde ve secde eder vaziyette bulunmuştur. Firavunun bozulmamış bu cesedi şimdi Londra’daki British Museum’da teşhir edilmektedir.
(Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerinin ki tuzlu ve acı iki denizin arasına bir engel, aşılamaz bir serhat koyan Odur.) [Furkan 53]
(İki deniz, birbirine bitişik iken, [Rabbinizin koyduğu engel ile] birbirine karışmaz.) [Rahman 19, 20]
(....iki deniz arasına perde koyan...) [Neml 61]
(İki denizden biri tatlıdır, harareti keser, içimi kolaydır. Diğeri de tuzludur, boğazı yakar.) [Fatır 12]
Aden körfezi ile Kızıldeniz’in birleştiği Mendeb boğazında, Kızıldeniz’in suyu ile Hind Okyanusunun suyunun birbirine karışmadığını bildirmişlerdi. Biz de, Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in sularının birbirine karışıp, karışmadığını tetkik etmeye başladık. Evvela, Akdeniz’in kendine has sıcaklığı, tuzluluğu ve kesâfeti ile ihtiva ettiği canlıları tespit ettik. Aynı tetkikatı Atlas Okyanusunda tekrarladık. İki su kütlesi binlerce seneden beri Cebelitarık boğazında birleşiyordu. Bu vaziyette, iki su kütlesinin karışması ile tuzluluk, kesâfet gibi unsurların birbirlerine müsavi, hiç olmazsa yakın olması icap ediyordu. Halbuki, her iki denizin en yakın kısımlarında bile deniz suyu kendi hassasını koruyordu. Yani, iki denizin birleşme noktasında bir su perdesi iki deniz suyunun birbirine karışmasına mani oluyordu. Bu hâli anlattığım [İslamiyet i seçerek Müslüman olan] Profesör Maurice Bucaille, bunda şaşılacak bir şey olmadığını, İslam’ın kudsi kitabı Kur’an-ı kerimin bunu açık bir şekilde yazdığını söyledi. Hakikaten bu hâl Kur’an-ı kerimde açıklanıyordu.
Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), (Vakıa Suresi, 28)
Kiraz, vücudu zehirli maddelerden temizleyen bir meyvedir. Böbrekleri etkili bir biçimde çalıştırır, dolayısıyla vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarının dışarı atılmasını sağlar. Bu sayede romatizma, kireçlenme ve damar sertliği gibi hastalıklar da önlenmiş olur. Ayrıca kirazda bulunan kinik asit, böbreklerin kum ve taş yapmasını önler, eğer böyle bir şey varsa da zamanla dökülmesini sağlar. Kirazın böbrek taşının yanında, safra taşını da düşürücü etkisi vardır. Bundan başka kandaki zararlı maddeleri dışarı atarak kanı temizler. Dolayısıyla kan kirlenmesi sonucu meydana gelen sivilce benzeri cilt bozukluklarını gidermiş olur. (1)
Böbrek, safra kesesi, cilt ve kana sağladığı faydaların yanında kiraz aynı zamanda karaciğer için de faydalıdır. Çeşitli hastalıklar sebebiyle ya da fazla ilaç alınmasından kaynaklanan zehirlenme sonucu şişen karaciğerin yükünü hafifletir ve iyileşmesine yardımcı olur. (2)
Kirazda bulunan şeker kana çok çabuk karışır. Bu da vücuda bol miktarda madensel tuzlar ve vitamin vererek, vücudun hastalıklara karşı dayanıklılığının artmasını sağlar. Ayrıca kirazın içinde bol miktarda fosfor bulunması da, sinirleri kuvvetlendirir. (3)
"Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları). Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları. Yayılıp-uzanmış gölgeler. Durmaksızın akan su(lar). Ve (daha) birçok meyveler arasında. Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler)..." (Vakıa Suresi, 28-33)
Elbette cennetteki muz da diğer tüm nimetler gibi, dünyadakinden çok daha kusursuz, asla bozulmayan, çok daha lezzetli ve güzel kokulu ve hatta belki bizim hayal edemeyeceğimiz kadar mükemmel bir meyvedir. Ancak Allah dünyada da bu cennet nimetinin bir benzerini yaratmış ve müminleri bu meyveden faydalandırmıştır.
Son derece besleyici bir meyve olan muzun içerisinde % 75 oranında su, % 1,3 oranında protein ve % 0,6 oranında da yağ bulunmaktadır. Geri kalanı ise çeşitli karbonhidratlardan ve önemli ölçüde potasyumdan oluşmaktadır. Birçok hastalığın tedavisinde faydalı olduğu gibi özellikle de, ateş, sindirim bozuklukları, kas krampları ve kas gevşekliği gibi durumlarda tavsiye edilir. İçerdiği yüksek orandaki potasyum sayesinde, atıkların vücuttan dışarı atılması işlemini kolaylaştırır. (4)
Kan basıncının düşürülmesini sağlar. Bunun yanında muz, alerji tedavisinde de kullanılır. İçindeki potasyum, sodyum ile birlikte çalışarak hücre ve kas gelişimini sağlar, vücudun su dengesini ayarlar ve kalp atışlarının normale dönmesini sağlar. Eğer vücuttaki sodyum-potasyum dengesinde bozulma olacak olursa, sinir sistemi ve kasların faaliyetlerinde düzensizlik meydana gelir. Bu sebeple potasyum dengesinin korunması vücut için son derece önemli bir konudur. Ayrıca potasyum eksikliği, vücutta ödem oluşmasına ve kan şekerinin düşmesine yol açacağı için, söz konusu dengenin korunması oldukça mühimdir. (5)
İncire ve zeytine andolsun, (Tin Suresi, 1)
Kuran da Allah ın üzerine and içtiği şeylerden biri de, incirdir. Allah ın bu meyve üzerine yemin ederek dikkat çekmesi, incirin önemli bir besin kaynağı olduğuna işaret eder.
İncirin içerisinde zengin bir lif kombinasyonu, fosfor, kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum gibi mineraller ve A, B1, B2, B3, B6 ve C vitaminleri bulunmaktadır. İçerdiği bu mineraller, vitaminler ve içindeki %60 oranında kana çabuk karışan şeker sayesinde bedenen ve zihnen enerji sarfeden insanlara güç kazandırır. Bunun yanında kasların, sinir sisteminin gelişmesini ve onarılmasını sağlar. Ayrıca içerisinde bulunan mum, zamk, yağ gibi maddeler, birtakım enzimler ve çekirdekleri sayesinde mide ve bağırsakların düzenli bir şekilde çalışmasını sağlar. Bronşit, öksürük ve boğaz ağrısı gibi rahatsızlıkların iyileşmesine yardımcı olur. (11)
Hurma da, Allah ın Kuran da dikkat çektiği bir meyvedir. Sıcak iklimlerde kuru toprakta yetişen bu meyvenin faydalarına, Kuran ın Meryem Suresi nde de dikkat çekilmiştir. Allah doğum sancısı çekmekte olan Hz. Meryem e hurma yemesini vahyederek, bu bitkide gizlenen sağlık verici özelliğe yönelik bir işaret göstermiştir:
Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin. Artık, ye, iç, gözün aydın olsun…" (Meryem Suresi,
Hz. Meryem le ilgili ayetin işaret ettiği yönde hurma, hamileler ve emzikli kadınlar için de çok faydalıdır. Çocuğun anne karnında iyi gelişmesini sağlar ve annenin zayıf düşmesini önler. Annenin sütü bol ve besleyici olur. (21)
Aynı zamanda beyin için de son derece faydalıdır. % 2.2 oranında protein, A vitamini, B1 ve B2 vitaminleri içermektedir. İçerdiği protein sayesinde vücudun hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlar, hücreleri yeniler ve vücut sıvısını dengeler. İçindeki A vitamini sayesinde, görme gücü ile vücut direncini artırır, kemik ve dişlerin güçlenmesini sağlar. B1 vitamini ile sinir sisteminin sağlıklı olmasını kolaylaştırır. Vücudun karbonhidratları enerjiye çevirmesine yardımcı olur. İştah ve sindirimi düzenler. Vücudun protein ve yağı metabolize etmesini sağlar. B2 vitaminiyle de, vücudun enerji sağlaması ve hücrelerin yenilenmesi için protein, karbonhidrat ve yağların yakılmasına yardımcı olur.
Anne Sütünün Faydalarına Yönelik İşaretler
"Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. Hem bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Bana dır. (Lokman Suresi, 14)
Ayette dikkat çekilen noktalardan biri bebeğin iki yıl boyunca anne sütüyle beslenmesine ilişkindir. Bilindiği gibi anne sütü bebeğin tüm ihtiyacını karşılayacak özellikte bir besindir. Allah, insanı daha doğar doğmaz, koruma altına almış ve ona dünya üzerinde başka hiçbir besinden elde edemeyeceği kadar faydalı bir içecek sunmuştur.
Bu, bebek için son derece hayati bir önem taşımaktadır çünkü dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren, vücudu artık hayata uyum sağlamak zorundadır. Ve bu uyum için de ilk şart bedeninin kusursuz bir şekilde beslenerek güçlenmesi ve gelişmesidir.
Bunlar buraya aktardığım bir kaç örnek
BÖYLESİNE haytın her alanına hitap eden akıl mantık ve bilimi simgeleyen bir YARATANIN GÜCÜNÜ SEN YADA SENİN GİBİLER HANGİ AKLA HİZMET BİZE AKIL MANTIK VE İSLAM DİNİNDEKİ SONSUZ İTAAT VE KABUL EDİŞİ O YARADANIN GÜCÜNÜ VE MUCİZELERİNİ tanımaz ise en büyük hezeyanlardasın derim .ALLAHA KİTABINA VE ONUN RESULÜNE BİAT .
BU KİTAP KURANI KERİM sümme haşa x bir edebiyatçı bilimci yada benzeri birinin yazdığı bir roman değil
ALLAHIN HİKMETİ GÜCÜ KUDRETİ İLMİ SEVGİSİ GAZABI ANLATIR
KURAN I KERİM.
HADDİNİ BİL kedi yada senle aynı düşüncede olanlar ORDA darwincilik oynamayın sizin oynayacağınız bahçeler MÜSLÜMANLARIN BAHÇESİ DEĞİL
1400 KÜSÜR SENE ÖNCE BUNU BİLEN
RABBİ
ey inanmayanlar mantıkçı akılcı kuramcı felsefeciler neyle itham edeceksiniz bu bilgileri TESADÜF diyecek kadar kendinize küfürmü edeceksiniz. |