ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
22 Mayıs 2024, Çarşamba 01:44   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  mitincanda> Forum Mesajları
    mitincanda'e ait Toplam 59 Forum Mesajı var
<<12 3456>>


mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Müzik, Vido Klip, Playlist, Konser >Emre Aydin Mtv>
  27.Eyl.2011 Sal 19:56:45

Emre AYDIN; 
 

emre aydın


Sevgi yarışında zirveye çıkmanın hazzı bir başka olsa gerek.
Hele ki o zirve koca bir kıtanın üzerinde yükseliyorsa.

Yalnızlığın pek bir afilisini bizlere anlatan Emre Aydın` ın adı yazıyor şimdilerde o zirvede.

Çünkü o, geçtiğimiz hafta İngiltere` nin Liverpool şehrinde düzenlenen

2008 MTV Avrupa Müzik Ödülleri (EMA) töreninde ` Avrupa`nın en iyi sanatçısı ` ödülünü havaya kaldırdı.


Genç sanatçıyı bu büyük ödüle ulaştıran süreç bir sevgi yarışıydı aslında.
Sevenleri öyle bir organize oldu, öyle bir çalıştı ki onu Avrupa`nın zirvesine taşıdı.

Önce Hayko Cepkin, Sagopa Kajmer, Hande Yener ve Hadise`yi geride bırakarak MTV Türkiye birincisi oldu.
Ardından 21 ülkenin birincisiyle ` Avrupa`nın en sevilen sanatçısı ` olabilmek için yarıştı.

Kimler yoktu ki rakipler arasında.
İngiltere`den Leona Lewis`in adını yazsak yeter herhalde. İnternet üzerinden yapılan oylamada sadece Türkiye`den alınan ` tık ` ların önemi yoktu.

Diğer ülkelerden alınacak oylardan gelen puanlar taşıyacaktı zirveye genç sanatçıyı.

İşte bu noktada Emre Aydın`ın fan kulübü tam anlamıyla devreye girdi.
Yurtdışında yaşayan Türkleri harekete geçirdiler, yabancı radyolara ulaştılar, uluslararası forumlarda tanıtım yaptılar.
Hatta Macar dinleyicileri afişler astılar ülkelerinde duvarlara.

Ödül töreninde sahneye çıkan ünlü İtalyan sanatçı Tiziano Ferro, Avrupa`nın en sevilen sanatçısını açıklarken ağzından ` Emre Aydın, Türkiye ` sözleri dökülüverdi.

İşte o an sadece Emre Aydın için değil onu ` pek bir afili sevgiyle ` destekleyenler açısından mutluluğun doruk noktasıydı.

Neden olmasın ki?

İsrail`den Shiri Maimon, İtalya`dan Finley, Rusya`dan Dima Bilan ve İngiltere`den Leona Lewis`i geçerek
Türkiye`nin adını MTV`ler aracılığıyla dünyanın dört bir yanına duyurdu. Emre Aydın.

Başarı büyük.

Ama o, mütevazı duruşundan yine taviz vermiyor. " Bu yarışı benim sevenlerim kazandı. " diyor. emre aydın



mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Aşkin türleri>
  27.Eyl.2011 Sal 19:51:42

Aşkın Türleri

 

İlk Aşk

Ne yaparsaniz yapin, ilk askinizi unutmaniz mümkün degildir. Yillar sonra dönüp, "ben ona nasil asik olmustum acaba" diye pismanlikla karisik garip bir duygu da yasayabilirsiniz, olsun. O, size ilk aski tattirmis, en önemli yasam tecrübelerinizden birini yasatmistir. Aranizda geçenler aci bile olsa, dönüp minnetle anacaginiz biri hep var olacak. Daha ne olsun?

Yildirim Aşkı

Var mi yok mu tartismasinin içinde degiliz. Diyelim ki var. Demek ki bazilarinin duygulari yagmur olup yagabiliyormus. Yildirim askla baslayip yillar süren beraberlikler de var üstelik. Barda oturan kadini/erkegi görüp "bu aksam nasil yataga atarim?" diye düsünenlerden bahsetmiyoruz elbette. Sözünü ettigimiz gerçek yildirim ask. Tek dikkat edilmesi gereken, sürekli yildirim aska tutulanlarin genellikle kendi yarattiklari illüzyonun pesinden kosmalari, gerçekle karsilastiklarinda da yeni bir illüzyon yaratmalaridir.

Olanaksiz Aşk

Bazen yolda yürürken rastlariz, bazen en yakinimizda bulunabilirler. "Bu ikisi bir araya nasil gelmis?" diye düsünürüz. Kendi basimiza geldigi de olmustur, pedini saga sola birakan bir kadin ya da televizyondaki futbol maçini seyrederken daha önce hiç duymadiginiz küfürler eden bir adam. Aman Allahim?" dersiniz. Ama olmustur bir kere. Her askin olanaksiz bir tarafi vardir gerçi, çogunlukla bunlari görmemeyi yegleriz. Ama bu olanaksiz taraflar bazen o kadar agir basar ki, askin hem kaynagi, hem iddiasi, hem motorize gücü, hem de terminatörü olurlar.

Yasak Aşk

Men edilmis, engellenmis ve çogu zaman da yasadisidir. Ama asigin gözü görmez ki... Belki de aski ask yapan bu "illegal" tarafidir. Kimbilir?

Platonik Aşk

Onu görmek bile sizi heyecanlandirirken, o sizin yaninizdan, geçip gider. Siz heyecandan sapir sapir titrerken, o isiyle mesgul olur. O sizin için hayatinizdaki en önemli kisiyken, siz onun için siradan birisinizdir. Hem asik hem de salak hissedersiniz kendinizi... Davranislarindan, konusmalarindan isaretler alip, umutlanir, bozulur, küsersiniz. Insanin bir kereligine bu duruma düsmesi, tecrübesizlikle yorumlanip, bagislanabilir. Ancak, bir kereden fazla basiniza geldiyse, oturup kendi hakkinizda düsünmenizde yarar var..



mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >sevgi nedir ?>
  27.Eyl.2011 Sal 19:50:05

Sevgi Nedir?

Kişi sevdiğiyle olmak ister!. Sevdiğinin hâliyle hâllenir… Sevgisi kadar, onunla yaşar!. Sevginin ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz için, çoğunlukla, “beğeni” ile “sevgi”yi birbirine karıştırırız.

“Beğeni” yanında “sahip olma” arzusuyla açığa çıkar!.Bir nesneden hoşlandığında, beğendiğin şeye sahip olmak ve üzerinde tasarruf edebilmek arzusuyla yaşarsın… Bu tüm mahlukatta çok yaygın bir duygudur!. Kimi, beğendiğini cebine sokar; kimi beğendiğine tasma takıp yanında taşıyarak onunla hava atmak ister; kimi yakalayıp inine sürükler… Her mahlûk yaradılış fıtratına göre, beğendiği üzerinde tasarruf etmek ister.

“Sevmek” ise bundan çok farklıdır…

Sevince, yalnızca sevdiğin için yaşamak istersin!. Yalnızca yanında olmak, yalnızca onun olmak, yalnızca onun zevk aldığıyla zevk alıp, sevmediğinden kaçmak istersin! Sevdiğin öylesine sarmıştır aklını, fikrini, ruhunu ki, her şey sana, onu hatırlatır; yanında iken bile onun içinde olmak istersin!… Yakınlık bile uzak gelir sana!… Sen kaybolursun, sende; sevdiğin kalır yalnızca, beyninde!.. Onun bakışıyla bakar, onun değerlendirmesiyle değerlendirir, onun diliyle konuşmaya başlarsın!. Gözün ondan başkasını görmez, kulağın ondan başkasını duymaz, elin ondan başkasına uzanmaz olur!.

Her an sana sahip olmasını; varlığının, tasarrufunun her an üzerinde olmasını, her an seni kucaklamasını istersin!… Bedensel yakınlık bile, korkunç uzaklık gibi gelir sana; ve onunla tek bir beden, tek bir ruh, tek bir şuur olmayı dilersin!.

Sevgi, fıtratın müsait ise, sevdiğinde yok edesiye yakar seni; ve gün gelir kaşında-gözünde, yüzünde-dilinde sevdiğini görürler de, “sen o olmuşun” derler!

Beğenen sahip olmak ister…

Seven ise sevdiğinde yok olur; feda eder her şeyi sevdiği uğruna!.

Bazılarının da sevgi kokusu sürülür üstüne; “aşığım” sanır!. Ama sevdiği uğruna, fedakarlık etmeye gelince sıra, o koku siliniverir üzerinden “kopamama” sabunuyla!. Parasından kopamaz… Mevkiinden kopamaz… Yakınlarından kopamaz… İçinde yaşadığı ortamın güzelliklerinden kopamaz… “Etraf”tan kopamaz!. Derken kusurlar belirmeye başlar sevdiğini sandığının üzerinde… Eksiklikler görmeye başlar, yetersizlikler görmeye başlar… Bunlar önce acıma duygusuna dönüştürür sevgisini; uzaktan acıyarak seyretmeye başlar… Sonra tatlı bir anıya dönüşür, sevgi sandığı duyguları!. Bu tecrübe gösterir ki, onun fıtratında sevgi programı yoktur!.. Beğeniyi, sevgi sanmıştır!..

Uzaklaşma ondan gelmemiş de, karşısındakinden gelmişse, bu defa “nefret”e döner “beğeni”; ondan intikam alma duygusu gelişir içinde; ve vicdanla intikam dalgaları arasında bir o yana bir bu yana sürüklenir durur; terkedilmişliğin, uzaklaşmanın, layık olmadığını yaşamanın sanısı içinde!..

Oysa yalnızca, fıtratında olmayan gerçek sevginin sonuçlarını yaşamaktadır!. Cüzdanı için, güzelliği-yakışıklılığı için, kendisine hoş gelen huyları için, mevkii-koltuğu için, ilmi için beğenmiştir; sevdiğini sanmış; sahip olamayınca da arzusuna erişememenin düş kırıklığı içinde kopmuş; yalnızca çıkarları doğrultusunda yaşamayı tercih etmiştir…

Seven ise göze almıştır kopmayı… Dışlanmayı… Paradan-puldan, namdan nişandan, dosttan akrabadan uzak kalmayı…

Fıtratından gelir sevgi!. Kulluğu sevmek üzeredir!. Onunla, sevmeyi yaşamak istediği için yaratmıştır onu Yaratan… O yüzden kopar anadan-babadan; dünyadan paradan!

Seven, karşılıksız sever!…

Beğenen karşılığını ister!.

Benim istediğim gibi yaşarsan seni boğarım sahip olduklarıma, der beğenen!.. Onun zaten fıtratında yoktur sevgi, bilmez aşkın ne olduğunu!.. Ne üzere yaratılmışsa, odur tüm meşgalesi… Karınca gibi çalışır; maymun gibi çiftleşir; aslan gibi yavrularına sahip çıkar… Ama pervane gibi sevemez!. atamaz kendini ateşe!.

Sevgi sonunda yanmayı getirir!.. Beğeni ise sonunda kaçmayı!.

Beğenen mahlûkat çoğunluğuna göre, “sevgi” delilikten bir türdür!.. Anlamazlar onlar, sevdiği uğruna, etraf ne derse desin deyip, her şarta katlanmayı! Ve “delillik bu” derler…

Beğenme bir tür “hobi”dir!… Bazen ömür boyu sürer, bazen birkaç yıl, bazen bir kaç ay!..

Sevgi bir ömür boyudur!… Bitmez, tükenmez, bazen durulur, bazen coşar ama hiç gerilemez!. Çoğunlukla karşısındakinden yüzünü göstermesinden gelir sevgi insana!.. Bazen de özünden gösterir yüzünü O!… O zaman onlar için derler ki, “Allah”a aşık oldu!..

“Kendine seçtikleri”dir sevenleri bir çehreden!… Özünden sevgiyi yaşayanlardır, “mukarreb”leri!…

Hünerlerini sergilemek için yaratmıştır herşeyi…

Sevmek için yaratmıştır sevilenleri!.

Gözlerinde seyretmek için gözleri olarak yaratmıştır “aşk”ı yaşattıklarını!..

Avam anlamaz ve bilmez bu aşkı!. Bunun aşk olduğunu!..

Oysa gerçek “aşk” O’nun ateşine pervane gibi atılıp; varlığını O’nda yitirip; O’nun “Baki”liğini yaşattıklarıdır gerçek “aşık”lar!..

Özel bir fıtratla gelmişlerdir onlar, “aşık” olmak için!.. Yaşamları boyunca bir değer taşımamıştır dünya ve içindekiler!..



mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski Chatcity Editörleri >Editör nedir ?>
  27.Eyl.2011 Sal 19:38:02
Editör : Fransızca éditeur. “bir kitabı basım evine gidecek bir biçimde hazırlayan kimse, yayıma hazırlayan” anlamında dilimize geçen bu kelime için kurulumuz, yayımlayan ve yayımcı kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir.

Örnek: bir derginin maksada uygun bir biçimde çıkarılmasında yayımcının (yayımlayanın) rolü büyüktür.

Ayrıca;
Kelime anlamı olarak yayıncı ve düzenleyici olarak kullanılır. İngilizce edit>düzenleme kökündne türer. Mesela text editor terimi metin düzenleyici olarak adlandırılır. Özellikler web sayfalarında siteye yazı eklemek için bu editorler kullanılır.



mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Dijital Yaşam >Bilgisayar Donanım - Yazılım >bilgisayar için programlar 2011-2012>
  27.Eyl.2011 Sal 19:34:10

Evet polatim öyle elimden geliği kadari ile paylaşimlar sunuyorum teşekkür ederim .bütün programlar bilgisayar için detayi. için mitincanda@msn.com  e mail atmanız yeterli...



mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Merak Edilenler >Chatcity.cc gazetesi çok yakinda paylaşima sunucaktir. .)>
  27.Eyl.2011 Sal 18:04:14

merhaba arkadaslar yakinda tasarladiğim chatcity.cc gazete paylaşima sunucağim umarin sizlerde beğenirseniz beğenerek okursunuz  tek sorunumuz şimdilik 2 3 yer boş kalmaz bakalim sansi kim diye bakiyoruz kimler çıkıcak kimler ne  düşünüyor merak edilen chatcity.cc gazetesinde hepsi sunum. yapilacaktir geçmişler gelmişler tüm hepsini bir köşe panosu gibi etiketlenecektir. tabi. çok özel durumlar yazilmadi merak etmeyin  :) sadece görüşünüş hakkında ne diyorlar acaba neler istiyorlar hepsi içinde dahil .. şimdilik hoşcakalin arkadaslar herhan çıkabilir chatcity.cc gazetesi

 Çalışmalari gerçekleştiren Nickler : Mitincanda IICihatII FeatJuniR IIFundaII

 

saygilarlarimizla : CC

 



mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Dijital Yaşam >Bilgisayar Donanım - Yazılım >bilgisayar için programlar 2011-2012>
  27.Eyl.2011 Sal 17:51:51


mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >HZ. MUHAMMED (S.A.S.)`İN HAYATI (571-632)>
  27.Eyl.2011 Sal 17:46:01

 

 

Hz. Muhammed (s.a.s.) Mekke`de doğdu. 40 yaşında Peygamber oldu. 23 yıllık Peygamberlik hayâtının 13 yılı Mekke`de, 10 yılı da Medine`de geçti. Medine`de 63 yaşında vefât etti. Bu sebeple:
Hz. Muhammed (s.a.s.) `in hayâtı (571-632):
a) Peygamberliğinden Önceki Hayâtı (571-610),
b) Peygamberlik Devri (610-6
32) olmak üzere iki kısma ayrılır.
Peygamberlik devri de:
a) Mekke devri (510-622)
b) Medine devri (622-632)
olarak iki döneme ayrılır.
Bu sebeple Siyer ve İslâm Târihi ile ilgili kitaplarda, Rasûlullah (s.a.s.)`in hayâtı, "Peygamberlikten (Bi`setten) öncesi" ve "Peygamberlik devri" diye iki devreye ayrılarak incelenmiştir. Peygamberlikten önceki hayatını da:
1- Çocukluk devresi (8 yaşına kadar olan süre),
2- Gençlik çağı (8-25 yaşına kadar olan devre),
3- Evlilik dönemi (25-40 yaşı arasındaki devre) olmak üzere genellikle üç bölüme ayırmışlardır.
Peygamber olduktan sonra, "Mekke Devri"nde geçen olayları incelerken, târihbaşı olarak, Peygamberliğin (Nübüvvetin) l. 2. veya 5 inci yılı gibi, Nübüvvetin başlangıcını; "Medine devri" olaylarında ise,-Hicretin, 1., 2. veya 3 üncü yılı şeklinde Rasûl–i Ekrem (s.a.s.)`in Hicret olayını esâs almışlardır.
Bu kitapta da aynı usûle uyulacaktır.

İSLÂMİYETTEN ÖNCE ARABİSTAN

1— ARABLARIN DURUMU


Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Arap yarımadasının Hicaz bölgesinde, Mekke şehrinde doğdu. O`nun hayâtını ve insanlık târihinde yaptığı büyük inkılâbı kavrayabilmek için, yaşadığı asırda Arabistan`ın genel durumunun ve Arapların yaşayışlarının, ana hatları ile de olsa, bilinmesinde fayda vardır.
İslâmiyet`ten önce Araplar, henüz millet hâline gelemedikleri için; kabîleler hâlinde yaşıyorlardı. Her kabîle, diğerlerinden ayrı bir devlet gibiydi. Kabîle başkanına "Şeyh" deniyordu. Hicaz ve Yemen bölgelerinde bazı şehirler kurulmuşsa da, genellikle çöllerde çadır ve göçebe hayâtı geçiriyorlardı. Hicaz bölgesinde üç önemli şehir, Mekke, Yesrib (Medine) ve Tâif`ti. Mekke`de Kureyş Kabîlesi, Tâifte Sakîf Kabîlesi, Yesrib (Medine) de Evs ve Hazreç adlı Arap kabîleleri ile Kaynukaoğulları, Nadîroğulları ve Kurayzaoğulları olmak üzere üç yahûdi kabîlesi bulunuyordu. Diğer kabîleler genellikle göçebe idiler.
Kabîleler arasında kan davası ve sınır anlaşmazlıkları gibi sebepler yüzünden savaş eksik olmazdı. Yalnızca yılın dört ayında (Muharrem, Recep, Zilka`de ve Zilhicce aylarında) harbetmezlerdi. Bu aylara "eşhür-i hurum"(1) (savaşılması, kan dökülmesi haram olan hürmetli aylar) denir. Bu esnâda, bütün kabîleler güvenlik içinde seyâhat edebildikleri için, genellikle büyük panayırlar bu aylarda kurulurdu. Mekke`nin hâkimi, Kâbe ve civârındaki putların koruyucusu oldukları için Kureyş kabîlesi, diğer bütün kabîlelerden saygı görürdü. Bu sebeple Kureyşliler, senenin her mevsiminde diledikleri yere seyâhat edebiliyorlardı.(2)
Hicaz bölgesindeki panayırların en önemlileri, Mekke civârında kurulmakta olan Ukaz, Mecenne ve Zülmecaz panayırlarıydı. Bu panayırlara ülkenin dört bir yanından akın akın gelenler arasında satıcılar, iffetsiz kadınlar, şâirler, hatipler, kâhinler ve çeşitli dinlere mensup kimseler de bulunuyordu. Tâif`le Nahle arasında kurulmakta olan Ukaz panayırında, şiir yarışmaları yapılır; beğenilip derece alan şiirler, Kâbe`nin duvarlarına asılırdı. Bu şekilde Kâbe duvarında asılmış olan yedi ünlü kasideye "el-Muallekatü`s-seb`a" (Yedi Askı) denilmiştir.
Müslümanlıktan önce, Arapların çoğunluğu putperestti. Yapmış oldukları bir takım heykellere ilâh diye tapıyorlardı. En önemli putlar, Hubel, Lât, Menât, Uzzâ, Vedd, Suva`, Yeğûs, Yeûk ve Nesr adlarını taşıyanlardı. Mekke`de Kâbe ve civârına 360 kadar put yerleştirilmişti. Her kâbîlenin ayrı bir putu, her putun özel bir ziyâret günü vardı. Böylece yılın her gününde putlarını ziyârete gelenlerle dolup taşan Mekke, bir ticâret merkezi olduğu kadar, putperestliğin de merkezi hâline gelmiş bulunuyordu.
Arabistan`da putperestlerden başka, Mûsevî, Hıristiyan, Mecusî (ateşe tapan) ve Sâbiî dinlerine mensup kimseler de vardı. Bunlardan başka, çok az sayıda, Hz. İbrahim`in tebliğinden o devre ulaşan dinî esasları benimsemiş tek Tanrı inancında olan "Hanîf"ler vardı. Nevfel oğlu Varaka, Cahş oğlu Abdullah, Huveyris oğlu Osman ve Sâide oğlu Kuss bunlardandı.
İslâmiyetten önce Arap Yarımadasının kuzeyinde (Sûriye`de) "Nebtî", güneyinde (Yemen`de) "Himyerî", Irak`ta ise "Süryânî" yazıları kullanılıyordu. Hicaz Arapları Sûriye ve Irak`a ticâret için yaptıkları seyâhatlarda Arapça`yı Nebtî ve Süryânî yazıları ile yazmayı öğrendiler. Daha sonraki asırlarda, Nebtî yazısından "Nesih"; Süryânî yazısından da "Kûfî" denilen yazı sitilleri doğmuştur. Ancak, Araplar arasında okuyup yazma bilenlerin sayısı son derece azdı. Cömertlik, konukseverlik, sözde durma, düşmanları bile olsa kendilerine sığınanları himâye, cesâret.. gibi bazı iyi hasletleri yanında, soygunculuk, faizcilik, zenginleri üstün, fakirleri hor görme, içki ve kumar düşkünlüğü, kabilecilik gayreti ile kan dökme gibi son derece çirkin âdetleri de vardı. Hele köle ve kadınlara insan değeri vermezlerdi. Kadınlar, ölen kocasından, babasından ve diğer yakınlarından mirâs alamadıkları gibi, kendileri mirâs malları arasında, mirâscılara kalırdı. Erkekler istedikleri kadar kadınla evlenebilirlerdi. Fuhuş âdeta meslek hâline gelmişti. Bu yüzden bazı kimseler kız çocuklarını diri diri kumlara gömecek derecede vahşet göstermişlerdi.(3)
İslâmiyetin doğuşu sırasında yalnız Araplar ve Arabistan değil, bütün dünya, zulüm, sefâhet ve cehâletin karanlığı içindeydi. Maddî ve rûhî sıkıntılar içinde bunalmış olan insanlık, bir mürşit, bir kurtarıcı beklemekteydi.
Kur`ân-ı Kerîm "Câhiliyet Devri" denilen bu karanlık dönemi, "İnsanların kendi elleriyle işledikleri kötülükler yüzünden, fesat (her tarafı kapladı) karada ve denizde yayıldı."(4) ifâdesiyle en vecîz bir şekilde anlatmaktadır.



mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Grafik çizimler..>
  27.Eyl.2011 Sal 17:42:42

 

 

 

 

 

 



mitincanda

mitincanda resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Uzun ama ilgisini çeken biri mutlaka oku>
  27.Eyl.2011 Sal 17:39:49
...
``Dünyaya bugüne kadar üç ayrı dünyadışı canlı türü geldi``
Burada bilgileri veren kaynaklara göre, tüm anlatılanlar ABD Hükümeti
tarafından "Çok Gizli" olarak tanımlanıyor. Ve yine aynı kaynaklara
göre,
ABD`de geçeni olan "Bilgi Özgürlüğü Kanununun" kapsamına alınmadığı
gibi,
ABD Hükümeti aşağıda anlatılan olayların hiçbirisinin doğruluğunu kabul
etmemekte. Fakat, anlatılanların tümünün gerçek olduğu iddia edilirken,
sadece ABD`nin değil daha birçok hükümetin benzeri gerçekleri
sakladıklarını
ve daha da ötede bu konularda konuşanların susturuldukları da
belirtiliyor.
ABD Hükümeti ile dünyadışı canlılar arasında imzalanan anlaşmaya göre:
....



Anlatılanlar ve kimliği saklanan tanıklarla yapılan görüşmeler büyük
bir gizlilik içinde gerçekleştirilmiş, ses ve video bantlarından
isimler
özellikle silinirken, konuşanların kimlikleri titizlikle saklanmış.
Öyleyse,
bu durumda anlatılanların doğruluğundan nasıl emin olunabilir? Buna
verilen
cevap ise şöyle; "Bu tanıklar, Amerikan Hükümeti`nin `Çok Gizli` düzeyi
ile
olan ilişkileri, verdikleri isimler ve kaynaklar bakımından inanılır ve
güvenilirdir. Tanıklar, görev yaptıkları dönemin istihbarat işlerindeki
personelin adlarını ve rütbelerini doğru olarak biliyor ve
anlatıyorlardı ve
bunlar en ciddi düzeyde araştırılarak doğrulandı."

Gizemli bir grup

UFO Araştırmacısı William Moore "Dünyadışı Canlıların Biyolojik
Varlıkları" adlı bir radyo programı yapıyordu, ikinci programın
sonrasında,
bir telefon aldı. Arayan eski bir istihbarat görevlisiydi, 9 arkadaşı
adına
konuşurken, "Dünya-daki Yabancı Varlıklarla ilgili dokümanları Moore`a
verebileceğini söylüyordu. Moore, ikna olarak konuşmayı kabul etti ve
konuşmalara ve konuşmacılara "Faicon" kod adı verildi. Bu arada Moore,
Jamie
Sanders adlı bir TV yapımcısı ve yönetmeninden yardım isteyerek,
görüşmelerin videoya kaydedilmesini planladı. Bu aşamanın ardından,
Faicon
kod adlı ama gerçek adı "MJ 12" olan grupla çalışmalara geçildi. Peki,
"MJ
12" neydi? Bu özel grup, ABD içindeki UFO faaliyetlerini araştırırken,
"Dünyadaki Yabancı Varlıklar"la da ilişkileri yönlendirmekle
görevliydi.

Yani resmen, insanlık ile "Dünyadaki Yabancı Varlıklar` arasındaki
politikayı belirliyorlardı. Çalışmalar sürdürülüyor, kararlar
veriliyor,
Başkan`ın onayına sunuluyor ve politika uygulanıyordu. Yani ABD
Başkanı`nın
"Dünyadaki Yabancı Varlıklardan haberi vardı. Faicon`a göre, "MJ 12"
1950`lerde bizzat Başkan Truman`un emriyle kurulmuştu ve bu emrin
belgesi de
vardı. Faicon bu belgeyi gösteriyordu. Ek o" larak da, 1947`de, New
Mexico
Ros-vvell`e düşen UFO`nun ve içindeki dünyadışı canlıların cesetleri
hakkından bilgi veren "MJ 12" dokümanları bulunuyordu. Bu dokümanlarda
dönemin Başkan`ı Eisenhovver`in imzası bulunuyordu. Aşağıdaki satırlar
teyp
kasetinden aynen alınan bir bölümdür.

Bu incil baska bir incil

Faicon`un sesi: "MJ 12, 1950`lerde, hükümetin içinden seçilen bir grup
insanla oluşturuldu. Görevleri, UFO`larla ilgili araştırmalar yaparak,
elde
edilen bilgileri derlemekti. En önemli amaçları, UFO`larla ilgili
bilgileri,
bilimsel olarak geliştirmek ve teknolojimize yardım sağlayacak şekilde
analiz etmekti. "MJ 12 `nin üyeleri arasında, ABD Başkanı, Başkan
Yardımcısı, Merkezi istihbarat Örgütü "CIA" Baskanı ve Ulusal Güvenlik
Danışmanı da dahildiler. "MJ 12"nin yönetim merkezi ise. Washington
DC`deki
Deniz Kuvvetleri Gözlemevi`ydi ve ABD Deniz Kuvvetleri "MJ 12"
politikalariyla ilgili faaliyetlerin tümünde öncelikli sorumluluğa
sahipti.
Deniz Kuvvetleri personeli tarafından derlenen tüm bilgiler, analiz
edilmek
üzere "Aquarius" kod adıyla komutanlık merkezine aktarılıyordu."

Falcon devam ediyor; "MJ 12`nin kendi arasında `incil` adıyla tanınan
bir kitap veya basılı bir dosya vardı. Bu kitapta, Truman döneminde,
ABD`nin
misafiri olan üç dünyadışı yabancı anlatılıyor ve tüm ayrıntılar
veriliyordu. Ayrıca kitapta, dünyadışı canlılardan alınan teknolojik ve
tibbi bilgiler, onların kendi gezegenlerindeki sosyal yaşamları,
Roswell`de
bulunan cesetlere yapılan otopsilerin sonuçları ve evren ile ilgili
bilgiler
de yer alıyordu. Ama bu kadar değildi, devamı da vardı, 1988 yılında
gelen
ve yine ABD`nin konuğu olan ve dev bir gizlilik perdesi altında
saklanan
ikinci bir dünyadışı canlı grup daha anlatılıyor."


``Dünyaya bugüne kadar üç ayrı dünyadışı canlı türü geldi.."

Faicon sürdürüyor; " Bir diğer kitap daha var, adı "Yellow Book". Bu
ise son olarak gelen iki dünyadışı canlı tarafından yazılmış. Kitapta,
geldikleri gezegeni, Güneş Sistemi`ni, diğer güneşleri, kültürlerini,
kendi
toplumlarını ve dünyada nasıl yaşamlarını sürdürdüklerini
anlatıyorlar." Bu
noktada Falcon`a önemli bir soru soruluyor, dünyadışı canlıların
kökenlerinin neresi olduğu soruluyor:

Faicon açıklıyor; " Zeta Reticuli takımyıldızından geliyorlar. Bu
takımyıldız onların ilk evi değil." Bu noktada hemen akla gelen biri
var,
bir dönem hükümet adına çalışan hipnoz uzmanı ve fizikçi Bob Lazar
dünyadışı
canlılar tarafından kaçırıldığını iddia eden ünlü Betty Hill`i hipnoz
etmişti ve Hili 1961 yılında yapılan bir seansta hipnoz altındayken
Zeta
Reticuli yıldız sistemini tıpatıp tarif etmişti. Ama dünyalı
astronomlar bu
takımyıldızı ancak 1969 yılında ilk kez gözlemleyebildiler ve buldular.
Öyleyse, arada kesin ama garip ilişkiler vardı ama bu ilişkilerin
arasındaki
bağ açıkça görülemiyordu.

Şimdi Faicon grubundan bir başka kişiye geçelim, onun kod adı
"Condor". Condor, ABD Hükümeti ile dünyadışı canlılar arasında yapılan
anlaşmalardan söz ediyor; "ABD Hükümeti ile dünyadışı canlılar arasında
imzalanan anlaşmaya göre, ABD Hükümeti dünyadışı canlıların varlığını
açıklamamayı kabul ederken, onlar da insan toplumuna yani dünyaya
karışmamaya söz veriyorlar. Ayrıca ABD, dünyadışı canlılara özel bir
bölgede, çok gizli tutulmak kaydıyla bir üs de veriyor. Söz konusu yer
Nevada`daki 51.Bölge ya da öteki adiyla "Dreamland / Rüya Ülkesi"
olabilir."

Şimdi söz yine Fal-con`da; "Dünyadışı canlılar bu bölgede üslendiler
yani Nevada`da. Benim bildiğime göre 1948 veya 1949`dan gü-nümüze kadar
üç
ayrı dünyadışı canlı türü dünyamızı ziyaret etti veya konakladı,
dünyada ilk
dünyadışı bir canlı New Mexico Çölü`ndeki kazadan sonra ele geçirildi.
Dünyadısı canlının adı EBE`idi. Hükümet tarafından üç yıl konuk edildi
ve
bakıldı. Ondan kültürleri, ırkı ve araçları hakkında çok şey öğrenildi.
Diğer bir dünyadışı canlı ise, bir değişim programının parçası olarak,
ABD
Hükümeti`nin 1982 yılından bu yana konuğu oldu."

"400 yıl yaşıyorlar ve çok zekiler..."

Birçok görgü tanığının çizdikleri resimlerin yanı sıra, Falcon
dünyadışı canlıları şöyle tanımlıyor; "Boyları yaklaşık bir metre ile
bir
metre on santim arasında değişiyor. Böcek gözüne benzer çok büyük
gözleri
var ayrıca birer iç gözkapakları bulunuyor. Yaşadıkları gezegende,
gündüzleri güneş ışığı bizimkinden iki veya üç kez daha fazla. Onlar da
dişi
ve erkek olarak iki cinsiyetteler. Bizim burnumuzun olduğu yerde iki
küçük
delik var ve küçük bir ağiza sahipler. Bildiğimiz türde dişten yok,
dişlerin
yerinde çok sert kauçuk benzen bir alan bulunuyor, iç organlari çok
basit,
kalbin ve ciğerlerin görevini tek bir organ yapıyor. Yine çok basit bir
sindirim sistemleri ve büyük olasılıkla gezegenlerindeki çok güçlü
güneş
ısısı nedeniyle sertleşmiş ama son derece elastiki bir deriye sahipler.
Beyinleri ise, bizimkinden çok daha karmaşık ve çok daha fazla kıvrım
görülüyor.

Bizim görme sistemimiz beynimizin arka tarafından yönetilirken,
onlarınki beyinlerinin önündeki bir merkezden yönleniyor. Duyma
yetileri
bizlerden hatta köpeklerden bile çok ötede. Böbrek ve mesane sistemi de
tek
bir organ halinde, onlar da atıkları vücutlarından atıyorlar ama katı
atıkları sıvıya dönüştüren ve bilimcilerimizin bir türlü tam olarak
çözümleyemedikleri ekstra bir organları daha var.

Ellerinde baş parmak yok, dört parmakları bulunuyor, ayakları küçük ve
parmak araları perdeli. Yaşamlari ortalama olarak bizim zaman ölçümüze
göre
350-400 yıl arasında. Aslında genel olarak sürüngenlere benziyorlar.
Bilindiği gibi dünyada bazı sürüngen türleri 500 yıl yaşayabiliyorlar.
Bir
timsahın 850 yaşında olduğu resmen açıklanmıştı. Ve tabii çok zekiler,
eger
IQ ölçüsünü alacak olursak, IQ dereceleri 200`ün üzerinde." Falcon
dünyadışı
canlıların sosyal yaşamları hakkında da bilgi vererek konuşmasına devam
ediyor;

Onların da bir dini var, evrensel bir dine sahipler. Evreni Tanrı
olarak kabul ediyorlar. Sevdikleri müzik türü eski Tibet müziğine çok
benziyor. Genelde sebzeleri severek yiyorlar, dünyada en çok dondurmayı
sevmişler, en çok da çilekli dondurmayı..." Şimdi Faicon`u bırakıp,
adını
saklamayan birine geçiyoruz;

Çok gizli bir üs!

Robert veya Bob Lazar yukarıda adı geçen Nevada`daki ünlü 51.Bölge`de
bulunmuştu. Aslında bir fizik uzmanı olan Lazar, ABD Hükümeti
tarafından
resmen görevlendirilmişti. Lazar, hiç çekinmeden birkaç ayrı UFO tipini
tarif etti. Lazar, ayrıca Las Vegas`ın 15 mil kuzeyindeki Pagose Gölü
yakınında gizli bir araştırma merkezi bulunuyordu. Burada U2, SR71,
F-117A
ve SR75 gibi çesitli uçaklar geliştirildi. Üste çok ciddi ve inanilmaz
derecede bir gizlilik uygulanıyordu. Ölüm cezası bile vardı.

Pagose Dağı`nın içine 9 hangar inşa edilmişti. Hangar kapıları
öylesine doğaya uydurulmuştu ki, birkaç yüz metre yakından bile fark
edilemiyordu. Lazar`a göre, bu hangarlarin içinde UFO benzeri uçan
disklerin
deneyleri yapılıyor ve uçuş prensipleri deneniyordu. Lazar, disklerin
uçabilmesi için adına "Yerçekimi Amplifikatörü" denen bir aygıt
geliştirilmişti. Aygıtın planları dünyadışı canlılar tarafından
hazırlanmıştı. İki tür UFO vardı, birisi "Omicron" adı verilen bir
gezegenKaynakwh webhatti.com: Uzun ama ilgisini çeken biri mutlaka okur...
veya bir yıldız çevresinde kısa yolculuklar yapabilen diskti. "Delta"
adlı
diğer tip ise, uzay zaman alanı içinde hareket edebilen, ve bu şekilde
yıldızlar ve galaksiler arası yolculuk yapabilen olağanüstü bir araçtı.

Araçların üçüncü ve bir başka tipi ise, hem Omicron, hem de Delta
konumuna geçebilen bir modeldi. Bu diskler veya araçlarla ilgili tüm
bilgi
vardı ve uygulanıyordu.

UFO`lar nasıl çalışıyor?

Sonuç olarak gerek Faicon`un gerekse de Lazar`ın anlattıkları
gerçekten ilginç; Örneğin Lazar, disklerin reaktörlerinin benzinle
çalıştıklarını söylerken önce şaşırtıyor ama sonra bu benzinin
bizimkinden
çok farklı olduğunu anlıyorsunuz. Çok yüksek oktanlı ve petrolden
değil,
atom sayısı 115 olan bir elementten üretiliyor. Bu element ise bizim
elementler için kullandığımız periyodik kartımızda bulunmuyor. Lazar
Element
115`in dünyadaki elementler gibi tek yönlü değil, iki ayrı amaçla
kullanılabilen bir element olduğunu belirtiyor ve açıklıyor;

"Dünya biliminin henüz bilmediği ve özelliğini tanımlayamadığı
Yerçekimi Enerjisi`ni Element 115 sağlıyor ki bunun adı A E-nerjisi, bu
enerji Element 115`in çekirdeğinden kaynaklanıyor ve yayılıyor, ikinci
olarak da, Element 115 antimadde radyonunun kaynağı, bu da gereken
hareket
gücünü oluşturuyor." Lazar`ın bu sözcüklerinden şu anlam çıkıyor; Her
disk,
kendi içinde birer minik gezegen olarak kabul edilebilirler.

Lazar`ın anlatımına göre, yukarıda adı geçen Çekim veya Uçus
Amplifikatörü`nün sistemi A enerjisini bir yere odakla****** uzay
zamanın
bükülmesini sağlıyor, uzay zaman bükülümü ise, bir astrofizik deyimi,
basit
bir anlatımla ışık hızından çok daha fazla bir süratle zamanın ve üç
boyutlu
uzayın dışında mekan değişimi olarak düşünülebilir. Uzay zaman
bükülmesi
yine bir astrofizik tanımıyla bir Kara Delik`in çekim alanı kadar bir
güç
alanını oluşturuyor. Böylece elde edilen dev enerji, ışık yılı gibi çok
büyük uzaklıkların aşılmaşıın sağlıyor. Lazar ekliyor;

"Bir uzay zaman bükülümü içinde yolculuk yapıp ilerken, Element 115,
Element 116 denen bir başka elemente dönüşerek bir antimadde alanını da
yaratıyor. Antimadde alanında oluşan zıt alan ise, Elenet 116`nin
sayesinde
% 100 enerjiye dönüşebiliyor. Reaksiyonun ISISI sonucunda, ortaya
çıkan elektriksel enerji yeterli olduğu gibi, bir tür termo elektrik
jeneratörü oluşturuyor. Sözünü ettiğim A Enerjisi, böyle sağlanırken,
Delta
durumuna geçildiğinde A Enerjisi, uzay-zaman bükülümünü sağlayınca bir
tür
Kara Delik ortaya çıkınca, ışıkyılları aşılabiliyor..."


Sorular ve kuskular sonsuz, tüm bu bilimsel ama amatörce gözüken
iddiaların resmen kanıtlanması gerek ama öte yandan da Robert Lazar`ın
da
bir fizikçi olduğu biliniyor. Bilimsel çevreler ilginçtir, susuyorlar
hatta
Lazar`ı yalanlayan veya karşı çıkan kimseye de rastlanmıyor, iki şey
olabilir Ya Lazar veya Faicon öylesine saçmalıyorlar ki, yetkililerin
hiçbirisi onlara cevap vermeye tenezzül dahi etmiyor, kısacası
ilgilenmiyorlar ya da Lazar veya Faicon doğru söylüyorlar ve konunun
daha
fazla karıştırılmaması için yetkililer seslerini çıkartmayı, yorumsuz
kalmayı tercih ediyorlar.

En iyi çözüm, dünyadışı canlıların ortaya çıkması, o zaman tartışacak
bir şey kalmayacak. Ama onlar da resmen ortada yoklar. Bu arada akla
yukarda geçen bir söz de ister istemez geliyor; dünyadışı canlıların IQ
dereceleri gerçekten 200`ün üzerindeyse, o zaman onları anlamamız hiç
de
kolay değil, hatta imkansız gibi.


Her şeyi bir yana bırakıp, bir an düşünelim. Eğer Falcon ve Lazar
doğru söylüyorlarsa ve ABD ile dünyadışı canlılar arasında böylesine
gizli
tutulan bir ilişki varsa, hatta ABD dünyadışı bir zekanın
temsilcileriyle
özel bir anlaşma imzaladıysa ve bunu dünya insanlarından saklıyorlarsa
çok
iyi düşünmemiz gerekiyor. Böyle bir olasılık, tüm siyasi, etnik, dinsel
ve
hatta ekonomik sorunlardan daha önemlidir çünkü göründüğü kadarıyla çok
uzakta değil, kısa bir dönem içinde dünyada ciddi bir degişimin, belki
bir
bölünmenin ama en önemlisi insanlığın bir bölümü için bir tehdidin
ortaya
çıkması olasıdır. Neden mi?

Eğer anlatılanlar gerçekse, ABD neyin karşılığında dünyadışı canlıları
saklamak ve hatta korumak için milyarlar harcıyor? Bunun bedeli nedir?Kaynakwh webhatti.com: Uzun ama ilgisini çeken biri mutlaka okur...
Fakat
önemli bir soru daha var, dünyadışı canlılar bu işbirliğinden ne elde
ediyorlar ve neden saklanmak istiyorlar? İhtiyatli olmak isteyen
çevrelere
göre, eğer bizlerden çok ötede bir zekaya sahipseler. Korkmamız gerekir
çünkü onların gerçek amacını anlamamız asla mümkün olamayacaktır..
<<12 3456>>