ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
murist> Forum Mesajları | | murist'e ait Toplam 808 Forum Mesajı var
|
|
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Din ve insan> 14.Şub.2008 Per 10:42:25 | | fiogf49gjkf0d EN BÜYÜK SEVGİLİYE..
Gül Sultanım
Gül kokusunu sizden mi almış bilmem Bir ateş attınız içime sönmez yanar her dem Bükülür boynum, bir gariplik çöker Doyulmaz güzelliğinize hasret kaldı bu gözler! Efendim benim güzel efendim Sultanım benim gül sultanım Dilenciyim, kapınıza geldim dayandım İşte bu zalim nefsim işte bunlar günahlarım Size uzattım ellerimi şahidim olun Biz gözyaşı dökemedik, tövbemiz için siz dökün; Efendim benim güzel efendim Sultanım benim gül sultanım Altın bir nesilden geldiniz Hoş geldiniz sefa geldiniz bizlere şeref verdiniz Rabbimizin şahidi, peygamberimizin varisi Gönüllerimizin şifası, aşka susamışların deryası Efendim benim güzel efendim Sultanım benim gül sultanım Dünya’dan eser bulunmaz kalbinizde Misk kokuları eksik olmaz elbisenizde Güzellik sizinle güzelliğini bulur Yürüyünce toprak sizi kıskanır olur Efendim benim güzel efendim Sultanım benim gül sultanım Gelenler kozaydı, kelebek oldu, sonsuza uçtu Bu garip hasretinizle yandı kül oldu Bu tendeki can, can evinden çıkıp size gelmek ister Son nefesinde sizden himmetinizi bekler Efendim benim güzel efendim Sultanım benim gül sultanım | |
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Din ve insan> 14.Şub.2008 Per 10:41:02 | | fiogf49gjkf0d EN BÜYÜK SEVGİLİYE.. 40 yaşındasın
Rahmetini umarak Günahkar bir dille; Allah Azze ve Celle
Ya Rasulallah, Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden, Kalbimizden seyrediyoruz seni.
İşte Bir yaşındasın, Beni Sa d yurdundasın Sana süt anne olmadı kadınlar Bu yüzden dargın bulutlar Bir damla yağmur indirmiyor Kıtlık hüküm sürüyor Beni Sa d yurdunda Minicik bir bulut var gökyüzünde Sana aşık... Ayrılmıyor başucundan Ve insanlar yağmur duasında... Hz.Halime kucağına alıyor seni Yeryüzünde bir gölgelik...Seni güneşten korumak için Oysa minicik bulut gökyüzünde Sana meftun, sana kilitli... Ve dua eden rahibin kucağındasın Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip Kıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı da Ama sen unutmuyorsun Uğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun O minicik bulut ilişiyor bakışlarına Büyüyor, büyüyor... Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttan Fakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebini Çoğusu bilmiyor seni...
Altı yaşındasın Medine-i Münevvere yolundasın Yanında aziz annen ve Ümmü Eymen Yetimliğini hissediyorsun baba kabristanında Sonra yolda, Ebva da öksüzlük karşılıyor seni Mekke ye annesiz giriyorsun Abdulmuttalip bir başka seviyor seni Ebu Talip bir başka seviyor
Ya Rasulallah Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında Onlar anne deyince sen yere mi bakardın Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva ya Kaç gece anne diye hıçkırdın Efendim! Senin yerine de anne dedik annemize Senin yerine de baba dedik
Yirmi beş yaşındasın Ve bambaşkasın Kimse sana denk değil Şefkat yayıyor kokun Güven veriyor sesin Sen Muhammed-ül Emin sin
Otuz üç yaşındasın Dalga dalga rahmet var
Otuz beş yaşındasın Hadi gel bekletme yar İniltiler çalıyor kapısını göklerin Hadi gel bekletme yar Sinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin... Hadi gel ey Yâr! Nurdağına davet var
İşte Kırk yaşındasın Hira Nur dağındasın Cibril iniyor göklerden Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor Sen kâinatın yüreğinden hasretle kopan " Ah! " sın Karanlık gecelerimize sabahsın Sen Nebiyullahsın Sen Habibullahsın Sen Rasulullahsın
Niye incittilerki seni sultanım Niye işkence yaptılarki sana Ebu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar Himayesiz kaldın diye mi Kabe deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne " Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin " diyişin Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza Başına pislikler saçılıyor Başlar feda o mübarek başına Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar Biri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğru Biri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla " Bu koşan kimdir " diye bir soru dolaşıyor boşlukta Bu koşan kim? Ve cevap veriyor biri: Muhammed in kızı Fatımatüz-Zehra Velilerin anası... Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın Sana yeryüzünde en çok benzeyen Gülmesi sen, ağlaması sen " Ağlama kızım " diyişin geliyor aklımıza Niye çıkardılar ki yurdundan seni Himayesiz kaldın diye mi Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni Seni yetim bulup barındıranı Seni alemlere rahmet kılanı Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun "Seni bizim elimizden kim kurtaracak" diyorlardı Sen, Sen " Allah! " diyordun Allah Azze ve Celle Semayı haşyet kaplıyordu Sen " Allah! " diyordun Arş-ı Âla titriyordu Bedir de " Allah! " diyordun Üç bin melek iniyordu alaca atlarda Yüz yirmi beş bin sahabi : " Anam babam sana feda olsun " diyordu
Ya Rasulallah Medine-i Münevvere sokaklarında yürüyordun Neccar Oğulları nın küçük kızları seni görünce Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi " Beni seviyor musunuz " diye sormuştun onlara " Seni çok seviyoruz Ya Habiballah " demişlerdi Sen de: " Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum" demiştin Bu gün yaşayan gençler var Neccar Oğulları nın kızları diğil belki Ama seni onlar da çok seviyor Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar Senden başka kimseleri yok Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun
Altmış üç yaşındasın Refik-i Âla duasındasın Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu Kenarları beyazdı Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın Ve mübarek ellerini dizine vurarak : " Görüyor musunuz ne kadar güzel " demiştin Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti : " Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah, onu bana ver " Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bile İstendiğinde katiyyen " hayır " demediğini bile bile " Peki " dedin o zata Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı Aynı cübbeden yine yine diktiler Ama giyinmek nasip olmadı Haberler uçurmuştun Ebu Hureyre nin diliyle : " Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler " Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini " Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim"
Sultanım! Ey Medine minberinde " ümmeti, ümmeti " diye hüznü giyen sevgili Ey Mekke mihrabında alemler hesabına " Allah! " diyen sevgili Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey at ettik Rabbinden bize ne getirdi isen amenna Duyduk, itaat ettik
Ya Rasulallah Sen hâlâ kırk yaşındasın Ve hâlâ ümmetinin başındasın...
| |
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >HAKİKAT NEREDE? (Mustafa Kemal ATATÜRK)> 13.Şub.2008 Çar 23:45:26 | | fiogf49gjkf0d Bence Manolya41 i asın.İnsan değilmiyiz hatasız mı olacağız!!!El insaf. | |
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Din ve insan> 12.Şub.2008 Sal 13:33:27 | | fiogf49gjkf0d Şeytanın yaygarası.. Öyle anlar olur ki, insanın içinden, imanı sarsmaya, kutsal değerleri gözden düşürmeye çalışan rahatsız edici düşünceler geçer. Bazen de yapılan bir ibadetin, hayırlı bir işin gereğince yapılmadığına, kabul görmeyeceğine dair kuruntular oluşur. Şeytan tarafından kalbe atılan bütün bu şüphe ve kuruntulara vesvese denir. Hiçbir değeri olmayan, üzerinde durulması gereksiz, boş ve geçici düşüncelerdir bunlar.
Vesvese vermekten başka bir gücü olmayan şeytan, daima müminlerle uğraşır. Eğer inanmayanlar ve münafıklar, "bizde vesvese yoktur" diyorlarsa, bu doğru. Çünkü onlarda ahiret, tevbe, zikir, salih amel endişesi yok ki, şeytan onları kendi tarafına çekmek için bir çaba harcasın.
Şeytanın her türlü düşmanlığına rağmen, mümin, kalbine gelen vesveseden korkmaz, önemsemez ve Allah a yönelip sığınırsa, vesvesenin ona hiçbir zararı olmaz. Hatta vesveseye uymadığı, Allah a yöneldiği için sevap bile kazanır.
Rasulullah (A.S.) Efendimiz, nefis ve şeytandan kaynaklanan kötü düşüncelerin, konuşulmadığı ve onlarla amel edilmediği müddetçe insana bir zarar vermediğini ve affedildiğini müjdeliyor. (Buharî, Müslim)
Ashaptan bazıları Allah Rasulüne (A.S.) gelerek:
"Yâ Rasulallah! (Allah, ahiret, iman ve İslâm a dair) kalbimize öyle düşünceler geliyor ki, gökten düşüp parçalanmak onları söylemekten daha iyidir. Bunun sebebi nedir?"diye sordular. Efendimiz (A.S.):
"Bu sırf imandır; sizde bulunan imanın alâmetidir." buyurdu. (Müslim, Nesai, ) Yani, "siz Allah a ve ahirete yöneldiğiniz için, şeytan vesvese ile kalbinizi karıştırmaya, içindeki iman cevherini çalmaya çalışıyor. Endişe etmeyin, bu sizin mümin olduğunuzun alametidir." buyurdular.
Vesvese bazen ölüm ve ahiret halleri hakkında gelir. Bazen peygamberler, bazen melekler, bazen de manevi haller hakkında gelir. Bazen geçim ve rızık konusunda kalbe türlü korku ve endişeler atılır. Şeytan, bununla müminlerin Allahu Teala ya itimadını sarsmak ister. Bazen şeytan günahları güzel gösterir, ibadetleri ihmal ettirir, Allah ın rahmetine güvendirir, tevbeyi geciktirir. Bütün bunlar birer vesvesedir ve hiç birisine kıymet vermemelidir.
Vesveseden Nasıl Korunmalıyız?
Mümin her duyduğuna inanmaz; her sese yönelmez. Hele duyduklarını değerlendirmeden katiyyen harekete geçmez. Kalbe gelen düşünceler de dinin helâl ve haramını bildiren hükümlerle ölçülür; onlar helâl ve hayır ise alınır, haram ve kötü ise bırakılır.
Şeytanın vesvese vermek için birçok yolu ve şekli var. Kendisi müminin kalbini çelemezse, insanların içinden seçtiği yardımcıları ile bunu başarmak ister. O, bunun için yemin etmiştir. İnsan ve cin şeytanlarından gelen bütün fısıltı, fikir ve davetleri tanımak için her mü minin dinin esaslarını bilmesi gerekir. Cahil insan şeytanın maskarası olur, helâli haramı birbirine karıştırır; hurafeye din diye sarılır. Şeytan da onu istediği gibi kullanır.
Vesvese anında Allahu Teala yı zikretmek, şeytana karşı en büyük siperdir. Çünkü Allahu Tealâ: "Şüphesiz, muttaki olanlara şeytandan bir vesvese geldiğinde, (Allah ı hatırlayıp, geleni) iyice düşünürler ve onun (rahmanî mi, şeytanî mi olduğunu) hemen anlayıverirler." (Araf/201) buyuruyor.
Rasulullah (A.S.) Efendimiz:
"Şeytan sizden birisine gelir ve: "Yeri kim yarattı, göğü kim yarattı, şunu kim yarattı, bunu kim yarattı?" diye sorar. Kul da hepsine: "Allah yarattı" diye cevap verir. Sonunda: "Peki, Allah ı kim yarattı?" diye kalbe bir soru atar. İçinde böyle bir soru bulan kimse, onun şeytandan olduğunu bilsin, hemen soruya son versin, Euzu besmele çekip Allah a sığınsın ve: "Ben Allah a ve O nun peygamberlerine iman ettim" desin." buyuruyor (Buhari, Müslim)
Eğer benzeri soruları insanlar sorarsa yine aynı şekilde davranmalı ve onlara karşı: "Allah birdir. O hiç kimseye muhtaç değildir. Doğurmamış, doğurulmamıştır. Hiçbir şey Ona denk değildir." manasındaki İhlas Suresi ni okumalıdır.
Şeytan bütün yardımcılarıyla birlikte bize saldırdıkça, biz de Yüce Rabbimiz e kaçmalı, zikredip O na yalvarmalıyız. Felâk ve Nas Sureleri bize bunu öğretiyor. Allahu Tealâ, Nâs Suresi nde şeytanı "hannas" olarak tanıtıyor. Hannas, kalbi boş bulunca ona saldıran, kalb zikre geçince de hemen sinip kaçan demektir.
Rasulullah (A.S.) Efendimiz: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır." diye buyurunca Ashab-ı Kiram soruyor: "Sizin de şeytanınız var mı ya Rasulallah?" Allah Rasulü (A.S.): "Evet, benim de şeytanım var. Ancak, Allah ona karşı bana yardım etti ve teslim olup emrime girdi." karşılığını veriyor. (Ahmed b. Hanbel)
Demek ki şeytan tek başımıza yenebileceğimiz bir düşman değil. Ölene kadar yakamızı bırakmayacak bu sinsi düşmanı aklımızla değil, ancak İlahî destek, aşk ve zikirle defedebiliriz.
Şeytanın Yaklaşamadıkları
Şeytan, ancak Allah dostlarına yanaşamaz, onların ilahi aşk ve zikir ile dolu kalblerine bir yol bulamaz. Şeytanın, Allah dostları karşısındaki bu acziyetini Yüce Rabbimiz şöyle haber veriyor: "Hiç şüphesiz iman edip sadece Rablerine güvenen tevekkül sahiplerine şeytanın bir hakimiyeti yoktur. Onun etkisi, ancak kendisini dost edinen ve Allah a ortak koşan kimseleredir." (Nahl/99-100)
"Şeytan dedi ki: Yemin ederim ki eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında Adem in çocuklarını kandırıp kendime bağlayacağım. Allah buyurdu: Git, onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt. Süvari ve yaya askerlerinle onlara bol bol yaygara (ve vesvese) ver. Mallarına, evlatlarına ortak ol, kendilerine boş vaadlerde bulun. Aslında şeytan insanlara, aldatmaktan başka bir şey vaadetmez. Ey İblis! Bana teslim olmuş ihlaslı kullarım üzerinde senin hiçbir etkin ve ağırlığın olmayacaktır. Onlara, koruyucu olarak Rabbin yeter." (İsra/62-65)
Dünya işlerinde bile güçlü insanların yanında yeralıp, tehlikelerden korunmaya çalışırken, şeytanın yaklaşmaktan bile korktuğu, zarar vermekten aciz olduğu, Allah ın ihlaslı kullarının yanında yer almak iyi bir korunma yöntemi değil mi?
Şu halde, şeytandan emniyette olmak için Allah a sığınmalı, O nun sadık kullarıyla birlikte olmalı, ilim, zikir ve duayı kendimize kalkan yapmalıyız
| |
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Din ve insan> 12.Şub.2008 Sal 13:30:20 | | fiogf49gjkf0d ALLAH(c.c) ı Hatirlatan Müslüman Olmak
Büyük-kucuk, kadin-erkek, genc-ihtiyar herkese tavsiye olunacak şey şudur: Baktiginiz zaman size Allah i hatirlatanlara arkadas olun; onlarla dostluk kurun... Birgun Peygamber Efendimiz e sordular. Dediler ki: -Ya Rasûlallah kiminle oturalim? Buyurdu: -Gorusulmesi size Allah i hatirlatan, konusmasi amelinizi artiran ve ilim size ahiret istiyaki kimselerle oturun... Bunun asla ihmal etmeyin...Birakiniz ihmal savsaklamaniz(hafife almaniz) bile size helâke goturur. Hayirli bir es, hayirli evlâtlar, hayirli komsular istersiniz degilmi? Nasil olacak bu?
Sen hayirli olursan hayirli olursan hayirlisini bulursun...Peygamberimiz Efendimiz bu noktayi da hedef gosteriyor. Buyuruyor ki: "- Szin en hayirliniz, gordukleri zaman aziz ve celil olan Allah in hatirlandigi kimselerdir..."
Peki, siz Allah i hatirlatan Muslumanmisiniz? Goruldugunde Allah in hatirlandigi insan olmak.... Yuzune bakdiginda ic huzuru duyulan insan olmak... Oturusumuzla-kalkimisla, yememizle-icmemizle, giyinip kusanmamizla, konusmamizla, huyumuzla, ortaya koydugumuzla, ticaretimizle, siyasetimizle Allah i hatirlatan Muslumana yakisir tavirla temsil edelim. Bizi goren Allah i hatirlasin. Hedefimiz, Islam i en guzel sekilde temsil etmek olsun...O nu hal dilimizle anlatacak kivama eriselim. Bize bakanlar Islami gorsunler. Kaliteli Musluman olalim. Cevremizde emniyet ve guven telkin edelim. Allah i cok anarsak, takva ehli olabilirsek bize bakanlarin Allah i hatirlamalarina vesile oluruz.
Su mealdeki ayeti hic unutmayalim: "Allah a cagiran, iyi isler isliyen ve ben Muslumanim diyenden daha guzel sozlu kim olur?" Bulundugumuz her mekända inancimizi temsil ettigimizin farkinda olalim. Herkese Allah a giden yolu gosterelim. Bos seylerle oyalanmiyalim. Dunya ve ahiret adina hayirli tesebbuslerde bulunup bu dogrultuda neticeye ulasalim. Unutmayalim ki, bu hâl uzere olanlardir Allah in hatirlanmasina vesile olanlar. Sorumu tekrar ediyorum: - SIZ Allahi hatirlatan Muslumanmisiniz? Öyle miniz? Goruldugunde Allah in hatirlandigi insan...Bu ozellik ve guzellikte olan insanlara insanlik olarak o kadar ihtiyacimiz var ki....Boyle mu minlere her devirde ihdiyac duyulmusdur. Sahabe i kiram, birgun Peygamberimize sormus: -Ya Resûlallah, biz Sizin yaninizda iken, bambaska kisi oluyoruz. Icimizi bir muhabbet dolduruyor. Efendimiz buyurdu ki: "Eger sizler her zaman benim yanimda oldugunuz gibi bulunabilseydiniz, yatarken, gezerken melekler gelip sizinle musafaha ederlerdi." Demek oluyorki, birlikte bir feyz alis-veris oluyordu. Salih kisilerle birlikteliklerden iyi hâl sahibi olunur.
Allah i hatirlatan Muslumanlarla olmak ve de Allah i hatirlatan Musluman olmak, butun mesele bu.... | |
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Din ve insan> 12.Şub.2008 Sal 13:27:45 | | fiogf49gjkf0d şeytanin kalbimize girme yollari nelerdir ?
Şeytanın kalbe giriş yollarından birisi de kıskançlık ve hırstır:
Kıskançlık ve hırs, insanı mahveder. Bunlar da şeytan için büyük bir fırsattır. Bu konuda Evliyalardan bir zat şöyle anlatmıştır: "Kıskançlıktan sakınınız. Çünkü kıskançlık, gerek göklerde ve gerekse yeryüzünde Allah a karşı gelmeye ilk yol açan günahtır".
Bilindiği gibi şeytan, Adem aleyhisselam ı kıskandığı için: "Beni ateşten, onu ise topraktan yarattın!" diyerek ona secde etmek istememiş ve kıskançlığı yüzünden Allah ın lanetine uğramıştır. Hırsın ilk örneği de Adem aleyhisselam da görülmüştür. Bilindiği gibi Adem aleyhisselam a: "Şu ağaç dışında her şey sana mübahtır." dendiği halde, hırsı kendisini o yasak ağacın meyvesinden yemeye sürüklediği için cennetten çıkarılmıştır.
İnsanın dağlar kadar ameli de olsa, kıskançlık bütün bu amellerin sevabını yok eder. Halbuki insan binbir zahmetle, nefsini zorlayıp amel yaparak sevap kazanıyor, bu sevaplarını da kıskançlık yaparak boşu boşuna mahvetmesi çok yazıktır. Hased eden kimse Allahu Zülcelal in ni metlerinin düşmanıdır. O nun takdirine kızgındır. O nun kulları arasındaki yaptığı taksime razı değil demektir.
Hırs da; dünya malının üstüne haris, yani arzu sahibi olmaktır. Mesela, kadının altına ve güzel elbiselere meraklı olması, erkeğin de ticarette çok mal biriktirme sevdasına tutulmasıdır. Bazı insanlar çok mal biriktirmeye çalışıyor ve bu nedenle namazdan, ibadet ve zikir-den maalesef geri kalıyor. Fakat insan hırsla değil, ancak kanaatle zengin olur. Onun için denilmiştir ki: "Kanaattan daha üstün bir zenginlik, haris (hırslı) olmaktan da daha şiddetli bir fakirlik yoktur. Çünkü insanın rızkı, henüz annesinin karnında yüzyirmi günlük iken yazılmaktadır."
İnsanın az bir şeyi olsa da kanaat etse, yine zengin olur. Fakat insan ihtiras sahibi olursa, bütün dünya da kendisinin olsa, bu dünya ile yetinmeyip ikinci bir dünya isteyecek olursa, içinde daima huzursuzluk meydana çıkacaktır.
Şeytanın diğer giriş kapıları ucub, kibir ve cimriliktir. Bütün manevi hastalıkların kapısı da bunlardır. İnsan bu manevi hastalıklardan kolay kolay kurtulamaz. Ancak bu hastalıklardan, bir Evliyanın elinde tevbe etmekle kurtulunur. Daha sonra zikir ve hizmet yapmakla, insandan bu manevi hastalıklar izale olur. Allah-u Zülcelal herşeyi kural ve kaideye bağlamıştır.
İnsan, kural ve kaidelere, Allah-u Zülcelal in zikrine, ibadetine devam ede ede ve tevbe etmek suretiyle zamanla bu manevi hastalıklardan kurtulur. İnsandan bu manevi hastalıklar zail olduktan sonra, kolaylıkla Allah-u Zülcelal in ibadetini yapabilecek duruma gelir. Şunu iyi bilmeliyiz ki; Allah-u Zülcelal in ibadetinde devamlı olursak, o zaman dünya bizim için hayırlıdır. Aksine dünyaya müptela olursak, dünya bizim için hayırlı değil demektir.
Ebu Hureyre ( R.A) dan rivayetle Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Size hayırlınızın kim olduğunu söyleyeyim mi? Hayırlınız, ömrü uzun, amelleri güzel olanınızdır." (Ahmed bin Hanbel, İbn Hıbban, Beyhaki, Hakim)
İşte bunu böyle bilmeliyiz. Eğer biz ömrümüzü salih amel işle-yerek geçiriyorsak, o zaman dünyada kalmak bizim için hayırlıdır. Bu durumda Allah katında zengin oluyoruz demektir. O da yaptığımız amele göre bize mükafaat verecektir. Yok eğer -Neuzübillah- günahlara müptela isek, o zaman dünyada kalmak bizim için hayırlı değil, şerlidir demektir.
Ahmed bin Sehl şöyle anlatmıştır: "Bir gece rüyamda Yahya bin Eksem i görerek: "Ey Yahya, Rabbin sana ne şekilde muamele etti?" diye sordum. Bana şöyle dedi; "Allah, "Ey kötü ihtiyar, yaptın yapacağını!" deyince, buna karşılık ben de O na: "Dünyada bana merhamet yapacağına umutluydum. Ya Rabbi! Ben sadece sana dayanan bir sözü naklettim." dedim. Allah-u Zülcelal bana: "Nasıl naklettin?" diye sorunca, şu cevabı verdim: "Ben Abdurrezzak dan, Abdurrezzak Muammer den, Muammer Zühri den, Zühri Urve den, Urve Hz. Aişe den, Hz. Aişe Peygamberimizden, Peygamberimiz (S.A.V) Cebrail den, Cebrail de Sen den duyduğuna göre, Sen şöyle buyurdun: "Ben, İslam da ağaran saç ve sakala azap etmekten haya ederim."
Allah-u Zülcelal bu sözlerime şöyle cevap verdi: "Bu söylediklerinin hepsi doğru söylediler, ben de doğru söyle-dim. Ey Yahya! Ben gerçekten müslüman olarak ihtiyarlayanları azaba çarptırmam." Sonra Allah-u Zülcelal amel defteri sağdan verilenlerle birlikte, benim de cennete sevkedilmemi emretti."
İşte biz de Allah-u Zülcelal den ümitli olalım. Hem dünyada ve hem de ahirette O ndan hayır isteyelim. O nun affını isteyip, daima O na yalvaralım.
Anlatıldığına göre, İmam-ı Maturidi nin hocası, seksen yaşına vardıktan sonra talebesine: "Git bana seksen yaşında bir köle getir. Ben seksen yaşında bir köle azad edeyim ki, Allah-u Zülcelal de kıyamet günü beni cehennem ateşinden azad etsin." dedi ve talebesi olan İmam-ı Maturidi yi çarşıya gönderdi.
İmam-ı Maturidi çarşı pazarı aradı, fakat seksen yaşında hiç köle göremedi. Çünkü köleler seksen yaşına varmadan önce ihtiyarladıkları için azad oluyorlardı. İmam-ı Maturidi bu şekilde çarşı pazarı dolaştıktan sonra tekrar hocasının yanına geldi ve: "Hocam bulamadım. Herkes diyor ki; seksen yaşında köle olmaz. O yaşa gelmeden önce onlara merhamet ederek azad ederler. Onun için seksen yaşında köle bulamadım." dedi. Bunun üzerine hocası şöyle dedi: "Ya Rabbi! İnsanlar kul olduğu halde kölelerine merhamet edip azad ediyorlar. Oysa ben Senin kulun ve kölenim. Seksen yaşına geldim ve zayıfladım. Bana merhamet ederek kendi ateşinden azad et."
İşte biz de daima bu şekilde Allah-u Zülcelal e yalvaralım. Bu şekilde Allah-u Zülcelal e yalvardığımız zaman, O bize merhamet edecektir. Fakat hiçbir şey yapmamışız gibi, şimdi işimiz yerinde diye emin olursak, kıyamet gününde çok perişan oluruz.
Bazı insanlar: "Ben hasta oldum, virdimi çekemiyorum, namazım biraz ağır geliyor, teheccüde kalkamıyorum." diyorlar. Fakat: "Ben hasta oldum, şeytan benim kalbimi istila etmiştir, o şeytanı kovmak için hemen çaba sarfetmem lazımdır." demiyorlar. İşte böyle, sanki hiç bir şey olmamış gibi davranamayız. Mesela kolu kırılan bir insan hemen doktora gidiyor. Çünkü gidip tedavi olmazsa ya kolu kesilir veyahut da ölür.
Manevi yönden hasta olan insan da aynen böyledir. Eğer bu insan -Neuzübillah- tedavi olmazsa, sonu cehennem ateşi olabilir. Onun için hemen tedavi olmamız gerekir. Ahiret bakımından hasta olmak, ebedü l-ebed olan hayatı tehlikeye atmak demektir. Tedavi olmayıp bu şekilde kalmak doğru değildir. Onun için her gün kendi nefsimizle hesap görelim. Nefsimize: "Ey nefsim! İşte durum böyledir. Senin Rabbin, senin Peygamberin sana bu şekilde nasihatta bulunuyor. Sen de kendini ona göre ayarla!" deyip devamlı olarak hesap görmemiz lazımdır.
Şunu iyi bilmeliyiz ki, hakikatler Allah-u Zülcelal in yanındadır. Hakikat ne ise, mutlaka kıyamet günü açığa çıkacaktır. Haklı isek ne âlâ, eğer -Neuzübillah- haksız isek sonumuz felakettir. Onun için daha fırsat elimizde iken kendimizi düzeltmemiz gerekir.
Eğer tek başımıza yapamıyorsak, gelin elele vererek, cemaat şeklinde Allah-u Zülcelal e ibadet yapalım ve O nun rızasına beraber gidelim. Bunun için Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Kim İslam cemaatinden bir karış ayrılırsa, İslam halkasını boynundan çıkarmış olur." (Ebu Davud, Tirmizi)
Bunun için hep birlikte el ele verelim ve Allah-u Zülcelal e yönelelim.
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...
| |
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Din ve insan> 12.Şub.2008 Sal 13:24:20 | | fiogf49gjkf0d [QUOTE=wiyerriy]
Murizm böyle güzel Bir Konu ve Paylaşımlar İçin Çok Saol. Wiyerriy ben de sana teşekkür ederim ve paylaşımların içinde Allah razı olsun kardeşim.
| |
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Din ve insan> 12.Şub.2008 Sal 13:18:01 | | fiogf49gjkf0d
KiziLGozLuMeLeK :
Murat, gerçekten çok güzel bir konuya değinmişsin..Bu siteye üyeliğimden bu yana forumu ilgi ve alakamdan mahrum etmemin başlıca sebebi açılan başlıkların düşüncelerime hitap etmemesiydi.. Ama görüyorum ki gerek Ülkemiz gerekse Dinimiz açısından kişiler e verilen mesajlarda çoğu arkadaşım ile hemfikirdeyim.Açtığın başlığa karşı teşekkürümü bir borç biliyorum sana.Eline sağlık..
|
|
|
Melek,insanlar arasında ki en güzel iletişim dindir yani Müslümanlıktır.Konu bu olunca da inançlı inançsız herkes gereken saygıyı göstermekte kusur etmez, bazan kendilerinden ödünlerde verirler diye düşünüyorum.Bu başlığı açma gereği hissettim;çünkü alışılmışın dışında ve çok gerekli bilgileri bilmek,görmek ve var olan gerçekleri görmezden gelen beynimizin,gözlerimiz aracılığı ile aklımıza hitab ederek belki bir şekilde uyarıcı aracı olacagını düşünüp yazdım...Ben sana ve bu başlık altındaki bilgileri okuyup gözden geçiren ve gerekli bilgileri bizlerle paylaşan herkese teşekkür ederim. | |
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Din ve insan> 12.Şub.2008 Sal 10:01:42 | | fiogf49gjkf0d
| |
murist
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Din ve insan> 12.Şub.2008 Sal 09:59:20 | | fiogf49gjkf0d
| |
| |