Nil Karaibrahimgil`in şarkılarını pek bilmem, kendisini sadece Özgür Kız reklamlarından tanırım denebilir. Ama bir bütünün içinden kıymık alınıp saldırılmasına da karşıyımdır her zaman. Kimsenin küstahlığına bizler karar veremeyiz, vermemeliyiz! Yakışmaz bize...
Neşet Ertaş sayemde tanındı :
Popçu Nil Karaibrahimgil pot rekoru kırma yolunda ilerliyor.
Nil Karaibrahimgil, "Neşet Ertaş ı tanımıyorum" sözleriyle ilgili ikinci açılımını da katıldığı bir televizyon programında "Ne var bunda, Neşet Ertaş beni tanıyor mu acaba? Ki kimse kimseyi tanımak zorunda değil! Ama olay nedeniyle sayemde Neşet Ertaş tanındı. Genç nesilden onu tanımayanlar vardı..."Nil Karaibrahimgil, olayı medyanın büyüttüğünü söyleyerek, "Kendisine beni sormuşlar, Tanımak zorunda değil, gözlerinden öperim" demiş. Ne güzel söylemiş, çok tatlı bir adam" dedi. Karaibrahimgil, ünlü ozanla görüşmek istediğini de sözlerine ekledi: "Ona telefonla ulaşmak istiyorum, henüz yapamadım ama bunu gerçekleştireceğim."(Hürriyet)
|
|
|
Koyu renkli kısmı sadece bir cümle uzattığımızda aslında kötü bir niyeti olmadığı o kadar açık ki Nil`in... Genç nesil ne kadar tanıyor Neşet Ertaş`ı? Tamam, ben tanıyorum/buradaki bazı kişiler tanıyor... Peki ya gençler? Şarkılarını türkülerini dillerinde bazen dolandırsalar da genç nesil tanıyor mu? Tanıyor derseniz bu konuda samimi olduğunuzu düşünmem. Nil Karaibrahimgil vurgusunu gençlere yapmasına rağmen bir gazetecinin kurbanı olmuş. Ne yani asalım mı şimdi garip soyadlı şarkıcımızı?
Bu olay üzerine mektup yazmış Nil Karaibrahimgil, bir de ona bakalım:
`Çok Saygıdeğer Neşet Ertaş, Bugün, yüzümü solgun gören babam sordu: “Neyin var kızım...” “Sorma baba” dedim, “Neşet Ertaş’ı üzmüş olabilirim. Sözlerim yanlış anlaşıldı, o gerçek sanabilir. Kelimeleri sevmiyorum, çok kayganlar...” Babam, “Neşet Ertaş’ı babaannen çok dinlerdi. Çok severdi. Evde bir dolu plakları vardı” dedi.
Son zamanlarda, kendi kendime söylediğim şeyleri herkese aktaramaz oldum. Bu halime şaşırıyorum. Çünkü demek istediğini söyleyebilen biri sanırdım kendimi. En iyisi yazmak yine dedim.
Size sesleniyorum: Her şeyden önce şunu bilmenizi isterim ki, ben, Nil Karaibrahimgil, sizin binlerce gönülle, kuşaklar boyu kurmuş olduğunuz o dostluk bağını, kendi adına kurmaya çalışan bir besteciden fazlası değilim. Hayat yolunda, bir nevi yan yana yürüyen bu iki insanı karşı karşıya getirmeyi üç beş başlık beceremez. Ben, sizin gibi büyük bir âşığın türküleriyle henüz tanışmamış olsam da, o mirasın bir küçük taşıyıcısıyım. Size saygıda kusur etmem söz konusu olamaz. Sizinle ilk karşılaşmam, bir radyo programında oldu. O programın kaydını bugün dinleme fırsatım oldu. Ününüzü tabii ki duyduğumu, fakat türkülerinizi henüz dinleme fırsatım olmadığını söylemişim. Bunun üzerine, “Dinleyelim mi o halde tanışmış olursun” denilince, “Evet çok isterim dinlemeyi” demişim. Kucak açmaktan başka, öğrenmeyi istemekten başka bir şey yapmamışım. Sonra her şey nasıl bu hale geldi bilmiyorum.
İnsan bazen, kelimlere basıp yuvarlanabilir. O “sayemde” kelimesini de, “Vesile olabildiysem ne mutlu”yla değiştirmek isterim.Babaannem Saliha Anıl’ı, ne yazık ki, hiç tanımadım. Şairdi. Şimdi bütün bu olayları, onun bana bir selamı olarak görüyorum. Belki de babaannem, Neşet Ertaş türküleriyle gönlüne girip bakmamı istedi çok uzaklardan. Ne güzel köprüler bunlar, gözleri dolduran. Eminim siz bunlardan pek çoğunu inşa ettiniz. Darısı başıma. Bir kusurum olduysa affola.
Nil´
Medya istediğini istediği gibi yorumlar. Burada bize düşen görev sakin davranmak olmalı. Umarım Neşet Ertaş`ın değerini genç arkadaşlarımız da anlar. `Sayemde´ yerine`vesile oldum´ dese sorun olmayacakmış, anlatım bozukluğu yapmış zaten. Buradan bile anlaşılıyor niyeti... Neyse, konuyu dallandırıp budaklandırmanın bir anlamı yok.
Kolay gelsin.
|