KONUYLA İLGİLİ İKİ YORUM
.................................................................................................................................................................................
Türkiye son günlerde İsrail’le yeni bir krizi tartışıyor. Kurtlar Vadisi dizisine İsrail’in tepki göstermesinin ardından İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Ayalon’un Tel Aviv Büyükelçimiz Oğuz Çelikkol’u 25 santim alçak koltuğa oturtmasıyla kriz büyüdü. AKP iktidarı bu “nezaketsizliğe” büyük tepki gösterdi. Sonunda İsrail Türkiye’den resmen özür diledi. Peki, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en işbirlikçi, en Amerikancı iktidarı AKP’ nin İsrail’e niye bu kadar kafa tutuyor? Malum, İsrail Ortadoğu’da ABD’nin bir numaralı müttefiği. Hatta şubesi. Öyleyse, ABD’nin her dediğini kuzu kuzu yerine getiren AKP, ne oluyor da konu İsrail olunca aslan kesiliyor?
Sorunun yanıtı çok açık: İşbirlikçiliğinden! Evet, yanlış okumadınız...AKP’nin İsrail’e kafa tutmasının özünde yine işbirlikçiliği yatıyor. Bu başta bir çelişki gibi gelebilir. İsrail’e karşı çıkmak nasıl da işbirlikçilik oluyor diyebilirsiniz.
Öyleyse biraz açmamız gerekiyor.
Öncelikle AKP’nin İsrail karşıtlığının siyasi ve ideolojik nedenlerden kaynaklanmadığını ortaya koyalım. Çünkü AKP gerçekten de İsrail karşıtı bir parti olsa, 8 yıllık iktidarı boyunca İsrail’le ona göre ilişki kurardı. Daha doğrusu ilişki kurmazdı.
Hatırlayalım, İsrail’in Gazze’ye düzenlediği ve bütün dünyanın büyük tepki gösterdiği saldırıların ardından Chavez ne yapmıştı? İsrail Büyükelçisini çağırıp ülkeden kovmuştu. İsrail’e tepki böyle gösterilir işte. Peki o dönem AKP ne yapmıştı? Birkaç beylik laf dışında resmi hiçbir tepki göstermemişti. Tayyip, Davos’ta “one minute” demişti, ama İsrail mallarına karşı boykot uygulanmalı diye açıklama yapan Ticaret Bakanı bile hemen susturulmuş, tepkiler resmileşmemişti.
İşte bu yüzden Tayyip’in İsrail karşıtlığını samimi bulmuyoruz. Tayyip gerçekten İsrail Siyonizmine karşı olsa, iktidara geldiği ilk günden itibaren buna göre davranırdı. Halbuki, AKP iktidarı Türkiye-İsrail ilişkilerinin en çok arttığı, karşılıklı ticaretin 10 katına çıktığı, İsrail’le ortak askeri tatbikatların yapıldığı ve yıllardır gerçekleştirilemeyen Türkiye-İsrail strateji işbirliği anlaşmalarının imzalandığı bir dönem oldu. Tayyip de Gül de İsrail’e defalarca gittiler, Tayyip’in Davos’ta tepki gösterdiği Şaron TBMM’de konuşma bile yaptı. Yani Tayyip iktidarının ilk 5 yılı aslında Türkiye tarihinin en “İsrail dostu” dönemidir. Bu yüzden de Tayyip 4 yıl önce, ABD Yahudilerinin verdiği “Cesaret Ödülü”nü kazanan ilk ve tek Müslüman lider oldu.
Öyleyse son dönem Tayyip’in ortaya koyduğu bu İsrail karşıtı söylemin kökeninde ne var? Kürt Açılımı ve Ermeni Açılımı nedeniyle iç politikada sıkışan ve tabanının tepkisini çeken Tayyip göz boyamaya mı çalışıyor. Hayır! Neden bu kadar basit değil. Sıradan bir “gündem değiştirme” operasyonuyla değil “derin” bir “işbirlikçi strateji” örneğiyle karşı karşıyayız.
Tayyip’in İsrail karşıtlığı Amerikancılığından. Dikkat edilirse, Tayyip, son seçimlerden beri İsrail’le ilişkileri gerginleştiriyor. Bunun ne anlama geldiğini görmek için “yandaş medya”da yapılan yorumlara bakmak yeterli.
Gerçekten de Tayyip, özellikle Ahmet Davutoğlu’nun bakanlığıyla birlikte, yeni bir dış politika anlayışı geliştirdi. Yiğit Bulut’un yazısında da açıkça görüldüğü gibi, Türkiye, Ortadoğu’da İsrail’e alternatif bir “Amerikancı ülke” olmaya çalışıyor. Son dönemde Arap ülkeleriyle yapılan görüşmeler, açılan sınırlar, karşılıklı kaldırılan vizeler hep bu çabanın ürünü.
Türkiye’nin Arap dünyasıyla işbirliğini artırması olumlu gibi görülebilir. Ancak burada kritik bir soru var: Hangi Arap’la? Tayyip tam dengi liderlerle bu işe soyunuyor. Kendisi gibi işbirlikçi olanlarıyla Amerikancı bir cephe kurmaya yöneliyor.
Örneğin, Irak’la ilişki iki şekilde kurulabilir. Ya baştaki Amerikan işgali yanlılarıyla ya da işgale direnenlerle. İlki, Amerikancı bir cephe olur. İkincisi ise Amerikan karşıtı anti-emperyalist bir cephe. Tayyip’in amacının kesinlikle bir direniş olmadığı buradan belli.
İran’la görüşülüyor, ancak İran’ın nükleer programından vazgeçmesi öğütleniyor. Suriye’yle görüşülüyor, ancak onlara da ABD ve AB ile daha iyi ilişki kurmaları öğütleniyor. Mısır, Lübnan, Ürdün gibi hali hazırda işbirlikçi olan ülkelerle zaten bir sorun yok.
Kısacası Tayyip’in Ortadoğu’da kurmak istediği yeni bir Amerikancı Kuşak. Tabii, Tayyip bu cepheyi kurarken, ABD’nin bölgedeki bir numaralı sözcülüğüne soyunuyor. Ve bu yolda İsrail’i devreden çıkarmaya kalkışıyor. Böylece hem ABD’nin has adamlığına soyunuyor hem de İsrail’e tavır alarak Arap dünyasının liderliğine soyunuyor. Bunda başarılı olur mu bilinmez. ABD’nin İsrail yerine Türkiye’yi tercih edip etmeyeceğini tabii ki bilemeyiz. Ama Tayyip’in son dönemdeki İsrail karşıtlığının özünde Amerikancı bir atak olduğunun görülmesi gerekiyor.
Anlayacağınız İsrail’e karşı çıkmıyor, yeni bir İsrail olmaya çalışıyor ÖZGÜR ERDEM
.................................................................................................................................................................................
Yeni dünya düzeninde bu bölgede bir ‘dev’ kalacak ve muhtemelen bu Türkiye olacak! (...) İsrail ile Türkiye arasında “ne olduğu’ sorgulanıyor.
Bence ‘olan ve olacak” çok açık. Yaşananlar ‘doğal seçilim sürecinin’ bir parçası ve bu sürecin doğası gereği, ‘ikisinden biri diğerinin altında kalacak’ taraflar çarpışıyor! (...) Amerika, Irak savaşını kaybetti ve 1997 yılında açıkladığı ‘strateji’ çöktü. Türkiye öne çıktı ve ‘Yeni Dünya Düzeni’ Türkiye ‘merkezli’ bir odak üstüne oturdu. Sonuç: İsrail için ‘yol bitti’.
Yeni Dünya Düzeni’nin ‘yeni efendisi’ Türkiye. Bu gerçeği dikkate alınca yaşananlar doğal ve daha yolun çok başındayız........................................YİĞİT BULUT
|