ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
27 Nisan 2024, Cumartesi 21:44   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  Bybrut> Forum Başlıkları
    Bybruttarafından açılmış Toplam 36 Forum Başlığı var
<<1234 >>


Bybrut

Bybrut resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >kötü yola düşmüş kız resimleri 18;)
  12.Eki.2006 Per 16:45:20
fiogf49gjkf0d

 

 



Bybrut

Bybrut resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >komik resimler:P
  12.Eki.2006 Per 16:41:13
fiogf49gjkf0d

 

 

 

Thefulish..



Bybrut

Bybrut resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >ctrl A yapın şaşırın
  12.Eki.2006 Per 16:36:49
fiogf49gjkf0d

Thefulish..



Bybrut

Bybrut resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Bu Okul Başka Okul :))
  11.Eki.2006 Çar 02:47:34
fiogf49gjkf0d










Bybrut

Bybrut resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Kirli Araba Camında Sanat
  11.Eki.2006 Çar 02:40:37
fiogf49gjkf0d


 



Bybrut

Bybrut resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Kürt Sorunu
  18.Haz.2006 Pzr 01:22:35
fiogf49gjkf0d
Türkiye, bölgesinde güvensiz, kendi içinde kavgalı, ekonomisi zayıflamış ve başını kaldırıp çevresine bakamayacak kadar bataklığa gömülmüş bir ülke haline gelecek. Tanımlayamadığımız sorunun önümüze koyduğu tehdit bu. Bu tablo, Allah’ın bize çizdiği kader değil; bizim bugün verdiğimiz kararların, aldığımız tedbirlerin ve yapıp-ettiklerimizin sonucu olarak değişebilecek bir heyuladan ibaret...

Rivayet muhtelif, ancak hakikat tek. Adına ne dersek diyelim, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek esaslı bir sorunu var. Uzun yıllar bu soruna “Güneydoğu Sorunu” diyerek, bir bölge ile sınırladık. 1984’ten 1999’a kadar, 30 bin cana mal olmasıyla, ismini “Terör Sorunu” olarak değiştirdik. Başbakan’ımızın, geçtiğimiz ayın başında, aydınlarla görüşmesinde “Kürt Sorunu” tabirini kullanması ile sorun, Özal ile başlayan ve Demirel’in “Kürt realitesi” tanımıyla devam eden çizginin yeni bir safhası olarak koskoca bir “Etnik Sorun”a dönüştü.


Her ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de farklı etnik gruplar bulunuyor. Bunların içinde farklı bir dil konuşan, sayıca da oldukça fazla bulunan bir etnik grup olan Kürtler, içinde bulundukları şartlardan, çoğunluk ve devlet karşısındaki durumlarından şikayetçi olduklarını söylüyorlar. Sadece söylemekle kalmıyorlar, örgütleniyorlar, siyasi parti kuruyorlar, bazen mevcut yasaların sınırlarını da zorlayarak, “hak” talep ediyorlar. Yine bu etnik grubun içinde bulunduğu şartları bahane eden, özgürlük, özerklik, federasyon, hatta bağımsız devlet kurmayı bir hak olarak gören birileri ayaklanıyor ve terör eylemlerine girişiyor. Şayet sorunu karşımıza çıkan “terör” ile sınırlayıp, onunla mücadele etmekle yetiniyorsak, terörün yeşerdiği bataklığa ulaşma fırsatımız hiç yok demektir. Tanımlamak için sormamız gereken soru şudur: “Etnik bir sorun olmasaydı, terör var olabilir miydi?” Bu soruya demagoji yapmadan cevap veriyorsak, çıkartabileceğimiz tek sonuç var: Türkiye’deki sorunun adı “Kürt Sorunu”dur.


Kürt Sorunu” tanımından kaçanların, bu kapıdan girildiği zaman karşılaştıkları manzaradan korktuklarını biliyorum. Bu kapıdan, başta dil olmak üzere “kültürel haklar” dünyasına giriliyor. Ancak bu korkunun hiçbir şeye faydası yok. Zira, Türkiye aslında bu kapıyı açtı ve evinin içini de bu istikamette epeyce düzene soktu. 1999’dan itibaren AB’nin önümüze koyduğu ve bizim de hızla geçirdiğimiz reform paketlerinin ağırlıklı konusu, bu sorunları çözmekti. Ekim ayı başında yeniden gözden geçirilecek Katılım Ortaklığı Belgesi’nde, Kürtlere azınlık statüsü verilmesi ihtimalinden bahsediliyor. Bütün dünyayla birlikte, Türkiye’yi de içine alıp sürükleyen gelişmelere 1923’te Lozan’da edinilen mevzide direnemezsiniz. İsteseniz de, ısrarlı ve kararlı olsanız da direnemezsiniz. Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve özellikle AB sürecinde üstlendiği değişiklikler, Lozan’ın azınlıklarla ilgili hükümlerini devlet düzenimiz için uzak bir nostalji haline getirdi. Lozan’da sadece gayrimüslimlerle sınırladığımız azınlık tanımımızla yer alabileceğimiz bir dünya artık yok. En son bizim de tarihsel olarak model aldığımız Fransa’nın, ülkesinde azınlıklar olduğunu reddetmekten vazgeçmesi ile ortaya çıkan durumu anlamamız gerekiyor. Azınlık haklarını tanımak için azınlıklarınızı tek tek tanımanız gerekmiyor. Azınlık hakları, dünyanın çözdüğü biçimde, azınlık mensubu bireylerin bireysel hakları olarak düzenleniyor ve insan hakları içinde baş köşeyi işgal ediyor.

“Kürt Sorunu”nu tanımak demek, azınlık mensubu bireylere bütün dünyada tanınan hakların Kürtlere de tanınması anlamına geliyor. Bu haklar da, kendi kimliğini ifade edebilmek, dilini serbestçe konuşmak, kendi dilini öğrenme ve öğretme hakkı ile medya araçlarını kullanmak gibi kültürel hakları ve ifade ve örgütlenme özgürlüğü gibi siyasal hakları içine alıyor. Bunların çoğu “dil azınlığı”na tanınan hakları ihtiva ediyor. Türkiye’nin onayını bekleyen Avrupa Konseyi’nin “Avrupa Bölgesel veya Azınlık Dilleri Şartı” ile “Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesi” bu hakları detaylı olarak düzenliyor. Bu haklar, ayrıntılar dışında AB reformları ile zaten tanınmış bulunuyor. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun açılması ile, yargı sistemimizin bu haklara dolaylı olarak uyma süreci kendiliğinden işliyor. Öyleyse sorun ne? “Kürtlere bu hakları verirsek arkasından bağımsızlık isterler.” korkusunun ve buna dayalı savunmanın maddi bir temeli kalmadığına, yani bu hakların önü açıldığına göre, neden sadece “terör sorunu” demekte ısrar ediliyor? Neden hiç olmazsa “terör sorunu” yanında bir de “Kürt sorunu”nun varlığı kabul edilmiyor.

İki sebep akla geliyor: İlki, öfke ve nefret ile gölgelenmiş cehalet ve akılsızlık. Efsanelerle yürüyen alışkanlıklardan kurtulmayı akıl edemeyenler arkaik bir mevzide direniyor. Birileri de alışkanlıkların yarattığı cehenneme odun taşıyarak göz doldurmaya çalışıyor. İkincisi ise “terör”den beslenenlerin hesabı olmalı. Sadece silahların konuştuğu yerde elbette elinde silah olanlar dışında herkes susacaktır. Anayasamızın “Türkiye Devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür” hükmüne, hangi tanım hizmet edecektir? “Milli birlik ve bütünlük” düsturunun alışkanlıklar ve efsaneler dışında çağa uygun yeni bir yorumunu yaparak bu sorunun cevabını verelim.
<<1234 >>