ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
29 Nisan 2024, Pazartesi 20:05   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  Jisell> Forum Başlıkları
    Jiselltarafından açılmış Toplam 67 Forum Başlığı var
<<1234 567>>


Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Para Sadace İnsanı Değiştirmiyormuş:)
  26.Haz.2006 Pzt 03:49:34
fiogf49gjkf0d

Maymunlar ve Para



Keith Chen, Yale Üniversitesinde ekonomi bölümünde görev yapan bir profesör. Keith Chen in araştırması, maymunlara, para kullanmayı öğretmek ve bunun sayesinde topladığı bilgileri, bizlerin yani insanların, para ile olan ilişkisini karsılaştırıp, çeşitli sonuçlar çıkarmak. Araştırma, Yale Üniversitesinin maymun laboratuarında başlıyor. Bu laboratuarda 7 adet capuchin maymunları, bir ana ve birçok küçük deney kafeslerinde, para kullanmayı öğreniyorlar. Para olarak, gümüş renkli, somun kullanılıyor. Süreç gayet basit. Ana kafesten bir maymun alınıp, deney kafesine koyuluyor. Bu maymuna para adını verdikleri somun veriliyor. Maymun öncellikle bu somunu kokluyor, ağzına götürüyor. Bu aşamada bir tepsi içinde çeşitli yiyecekler getiriliyor: elma, üzüm ve jell-o. Amaç, bu 7 maymunun her birinin sevdiği yiyecek türünü bulmak ve bu yiyeceği elde etmek için parayı kullanmalarını sağlamak. Deney kafesindeki maymun elmayı seçiyor. Araştırmacılar, maymuna elmayı vermeden önce, elinden parayı alıp, maymuna yiyeceği veriyorlar. Bu süreç haftalarca sürüyor ve maymunlar birkaç hafta sonra, ellerindeki somunun yani paranın gücünü anlamaya başlıyorlar. Maymunlar paranın kullanımını; araştırmacılar, en çok tercih edilen yiyeceği öğrendikten sonra, yeni bir süreç başlıyor: fiyatlandırma. Bu yeni süreçteki amaç, maymunların, biz insanlar gibi rasyonel kararlar verip vermediğini bulabilmek. Böylece araştırmacılar, birçok maymunun tercihi olan jell-o nun fiyatını iki somun, elmanın fiyatını yarım somun ve üzümün fiyatını ise bir somun yapıyorlar. Buldukları sonuç ise gerçekten ilginç. Maymunlar, deney sırasında, biz insanlar gibi para harcama konusunda çoğu zaman rasyonel davranıyorlar. Parasını, en çok yiyecek alabileceği şekilde harcamaya başlıyorlar. Maymunlar, 1 somun verip, 2 dilim elma almayı, fiyatı 2 somun olan bir adet jell-o ya tercih etmeye başlıyor.

Buraya kadar her şey güzel! Günlerden bir gün, yine ana kafesten, deney kafesine alınan maymun, deney kafesindeki bir tepsi içinde bulunan 12 somunu görüp, aniden çılgına dönüyor. Paraların bulunduğu tepsiyi kapıp, ana kafese fırlatıyor ve kendisini de ana kafese atıyor. Ana kafesteki bütün maymunlar bir anda gökten para yağdığını görüp, yere düşen paraları kapışmaya başlıyorlar. Levitt, bunu yazısında maymun tarihinde gerçeklesen ilk "banka soygunu"(maymunun tepsiyi çalması) ve "hapishane kaçışı" (maymunun deney kafesinden, ana kafese kaçışı) olarak tanımlıyor.

Bütün bu kaos içinde araştırmacılar, ana kafesteki maymunlardan parayı geri almaya çalışıyor. Olay biraz yatıştığı bir anda Keith Chen, hiç görmemeyi tercih ettiğini söylediği bir olaya şahit oluyor: Erkek maymunlardan biri, dişi maymunlardan birine yaklaşıp, ona elinde bulunan somunlardan birini veriyor ve bunun karşılığında dişi maymun, erkek maymunun birlikte olma teklifini kabul ediyor! Işin ilginç yanı bu iki maymunun "işi" bittikten sonra, dişi maymun "kazandığı" parayı araştırmacıya getirip, bununla üzüm almaya çalışıyor. Chen, bu olayı maymun tarihindeki ilk " fuhuş" olarak tanımlıyor.

Üniversitenin araştırma etik bölümü, maymunlar üzerinde yapılan para araştırmasının, maymunların yaşam koşulunu, değerlerini ve gündelik yaşamlarını tamamen değiştirdiği ve zedelediği gerekçesiyle, araştırmayı iptal edip, maymunlara para verilmesini yasaklıyor.

Detaylari merak edenler icin: (ingilizce)

 https://www.som.yale.edu/faculty/keith.chen/articles/NYT%206_5_05pdf



Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Can Dündar - Aşka ve Terke Dair
  27.Haz.2006 Sal 01:15:11

Aşka ve terke dair..

Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz.

Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında...

En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.

Gözyaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca öptüğünüz bir bayrak...

Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve nihayetsiz;

"Ölmek var, dönmek yok"tur.

 

* * *

 

Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını...

Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya... Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz:

"Şöyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa..."

Başkalarını örnek göstermeye, "Bak onlar nasıl yaşıyor" demeye başlarsınız.

Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz. "Eskiden böyle miydi ya.." diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...

Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz.

O, sevgisizliğinize yorar bunu... İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.

"Ya sev böyle ya da terket" diye gürler...

 

* * *

 

Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kabusa dönüşür birden... Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size... Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...

Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder.

Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden...

"İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için..." dersiniz, dinletemezsiniz. Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.

İhanetten kırılmşıtır kaleminiz; severek, terk edersiniz...

 

* * *

 

"Madem öyle..."nin çağı başlar ondan sonra...

Madem ki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını seçmiştir, madem ki kıymetinizi bilmemiştir, o halde "günah sizden gitmiştir".

Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz.

Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...

Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre... Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni... Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini...

Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...

Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...

"Bana ne... kendi seçimi" diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...

Ama sonra... ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...

Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi, şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi...

Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye...

Dönüp "Seni hala seviyorum" diye bağırmak geçer içinizden...

Dönemezsiniz.

Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız.

 

* * *

 

Anlarsınız ki bir çaresiz aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz...

Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek arzusu, hem "Ne olacak sonunda" kuşkusu...

Böyle sevemezsiniz, terk de edemezsiniz.

Sürünür gidersiniz



Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Düğün Davetiyesinde Son Nokta :))
  27.Haz.2006 Sal 14:26:31
fiogf49gjkf0d

Düğün davetiyesinde son nokta gercekten hoş :))



Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Özleme dair - Can Dündar
  28.Haz.2006 Çar 23:33:01


Yüreğimi sıkıştıran bu kesif hüzün, belki de terketmişlere özgü gizli bir terkedilme duygusudur.

 

Özledim seni...

Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...

Beynimi uyuşturu­yor özlemin...

Çok sık birlikte olamasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlı­yorum.

Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime sapla­nan bir sızı olmaktan çıkıp mütemadi bir boşluğa dönüşüyor.

Sabahlara seni ok­şayarak başlamaları akşamları, her işi bir kenara koyup seninle başbaşa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, hırlaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, se­vimli ha­şarılığını, çocuksu küskünlüğünü...

Nasıl da serttin başkalarına karşı be­ni savunurken; ve ne yumuşak, bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken... ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken...

Hasta olduğunda, o korkunç kriz ge­celerinde günler, geceler boyu nöbet tuttuk başında... o şen kahkahalarına yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek...

"Atlattı" müjdesini kutlarken yor­gun bedenindeki yaraları okşayarak, doktorun böldü sevincimizi:

"Yaşayamaz artık bu evde... yüksek binalar ve be­ton duvarların gri kentinde" dedi, "O gitmeli... ve kendine yeni bir hayat çizmeli..."

Bilsen, ne zor gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana...

Ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unut­mandan geçtiğini bilmek...

Gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" de­mek...

"Beni ne kadar ça­buk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa" demek sa­na ne zor...

Sesimi, kokumu çe­kip alıvermek beynin­den, sesin, kokun hâlâ beynimdeyken...

... seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakma­nı istemek senden...

... yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...

... ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın arka koltuğuna, birlik­te güneşlendiğimiz on­ca yazı, yanyana titreş­tiğimiz onca kışı, pay­laştığımız bunca acıyı, onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına, ar­kandan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor...

... ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek...

... yokluğunu beklemek, ne zor...

 

* * *

 Bunları düşündükçe, şu anda uzakta bir yerlerde üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engel­leri aşıp terkedilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları. yalnız bulvarları arşınlayarak sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak ve yavaşça üzerini örtmek geçiyor içimden...

Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum.

Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde, terketmişlere özgü bir terkedilme korkusunu da yüre­ğimin derinlerinde duyarak sana koşmak, yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek ve

"Geri dön bebeğim" demek istiyorum:

"Geri dön... kulüben seni bekliyor..."     

     Can Dündar
 



Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Gelin Küçük Bir Test Yapalım..
  29.Haz.2006 Per 00:06:10

Sewgiliniz çok hasta... Acilen ilaç lazım. Çabuk olmazsanız onu kaybedebilirsiniz. Evden fırlayıp bir eczaneye dalıyorsunuz. İlaç eczacının elindeyken fark ediyorsunuz ki, cebinizde 5 kuruş yok. Ne yaparsınız?"



Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Beyin Testi..
  1.Tem.2006 Cmt 14:30:48

Mutlaka Okuyun ve testi uygulayın!

https://www.benimsayfam.com/teknoloji/beyin_testi.htm



Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Senle Sohbet..
  19.Ağu.2006 Cmt 05:28:03
fiogf49gjkf0d


 
"sevmek" dedim.
"yoluna ölmek" dedi.
"yol" dedim. 
"alıp başını gitmek dedi.
"gitmek" dedim.
Bir "ahh" çekip "dostlardan ayrılmak" dedi.
"dost" dedim.
Durdu. Bana baktı. "dost" diye mırıldandı.
"yüregime nasıl koysam bilemedigim"dedi.
"yürek" dedim.
dünyaları içine sıgdıramadıgım" dedi.
"dünya" dedim.
"hayatın bir yüzü" dedi.
"yüz" dedim.
"ardında ne gizli bilemedigim" dedi.
"giz" dedim.
"hep çözmeye çalıştıgım" dedi.
çalışmak" dedim.
"bitmeyecek öykü" dedi.
"öykü" dedim.
"binlercesini içimde gizliyorum" dedi.
"gizlemek" dedim.
"işte her şeyin bitimi" dedi.
"şey"
dedim.
"sevda" dedi.
"sevda" dedim.
"peşinden koştugum" dedi.
"koşmak" dedim.
"hayat bir maraton" dedi.
"hayat" dedim.
"öyle kısa ki!." dedi.
"niçin kısa?" diye sordum.
"yaşanacak çok şey var, zaman yok" dedi.
"yaşanması gereken ne var?" diye sordum.
"aşk" dedi.
"kaç kere?" diye sordum.
"bin kere" dedi, "milyon kere"
"neden bir kere degil?" diye sordum
"önce ona varsan olmaz mı?" diye sordum.
"keşke olsa" dedi, "ama önce yogrulmak gerek"
"acı çekmek mi?" diye sordum.
"evet, aşk acısında yok olmak" dedi.
"yok olunca!." dedim.
"işte gerçek aşkta o zaman yaşamaya başlarsın" dedi.
"gerçek aşk!." dedim.
"büyük o!" dedi.
Durdum.
Durdum.
Ve sustum!
"neden sustun?" diye sordu.
"yüreğim titredi sanki"
dedim.
"neden?" diye sordu.
"bilmiyorum" dedim. "büyük o!"
"evet." dedi, "büyük o!"
"nerede?" diye sordum.
"her yerde" dedi.
"nasıl?" diye sordum.
"yüregini aç" dedi.
"yüregimi açmak!." dedim.
"bir tebessümle bak her şeye" dedi.
"tebessüm" dedim.
"her kapının anahtarı" dedi.
"kapı" dedim.
"girmeden bilemezsin" dedi.
"ya korku!" dedim.
"bilinmeyenden korkar insan" dedi.
"ben bilmiyorum" dedim.
"neyi?" diye sordu.
"ben’i" dedim.
"sen kimsin?" diye sordu.
"ben kimim?" diye sordum.
"sevgiyle beslenensin" dedi.
"kimin sevgisiyle?" diye sordum.
"büyük O’nun." dedi.
Durdum.
Durdum.
Yine sustum.
"Kimsin?" diye sordum.
"Sen’im"
dedi.


Yusuf Dereci



Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >HANIMA NASIL DAVRANMALI?
  25.Ağu.2006 Cum 21:35:03
fiogf49gjkf0d

 

İslâm âlimlerinden, " Hasen Fehmî Efendi",
Âile seâdeti bâbında şöyle derdi:
"Güzel huylu " olmalı bir erkek hanımına.
Şefkat ve muhabbetle davranmalı hep ona.
Ev içinde, dâimâ " Güler yüzlü" olmalı.
Ona karşı yumuşak ve nâzik davranmalı.
Önce selâm vermeli, girince eve erkek.
Hatırını sormalı, hem ( Nasılsın?) diyerek.
Neş esiz, üzüntülü görürse onu eğer,
Tesellî eylemeli söyleyip güzel şeyler.
Onu "Çok sevdiğini " bildirmeli kendine.
İştirak etmelidir sevincine, derdine.
Ağır ve zor işleri, meselâ çarşı pazar,
İşlerini, hanıma yaptırmamalı zinhâr.
Kolaylık göstermeli ona ev işlerinde.
Ve yardım etmelidir, çocuk terbiyesinde.
Yemede, giyinmede, imkânı varsa şâyet,
İyisini almaya etmeli sa y-ü gayret.
Onu, hiç bir sûrette aslâ dövmemelidir.
Dövmek değil, "Sert " bile, hiç söylememelidir.
Resûlullah buyurdu: ( Eşini dövse bir zât,
Bilsin ki, dâvâcısı mahşerde benim bizzât.)
Onun huysuzluğuna sabırlı olmalıdır.
Bir günden daha fazla dargın durmamalıdır.
Ahlâkında, huyunda değişiklik görünce,
Kabâhati, kendinde aramalı ilk önce.
Görmezlikten gelmeli, bâzı kusûrlarını.
Gizlemeli herkesten, ayıp ve sırlarını.
Ona, yanında iken ve yanında olmadan,
"Hayır duâ " etmeli, kaçmalı "Bedduâ"dan.
Çünkü o, gece gündüz beyi için çalışır.
Ve onun en vefâlı " Hayat arkadaşı"dır.
Onun, kat î sûrette kırmamalı kalbini.
Zîrâ o, beyi için adamıştır kendini.
Bâzı erkek vardır ki, nâziktir ona buna.
Lâkin "Arslan " kesilir evinde hanımına.
Önemsiz bir şeyleri bahâne eyliyerek,
İncitir hanımını, hakâretler ederek.
Şunu bilmelidir ki, " Kalp kırma"nın günâhı,
Sanki yıkmak gibidir, kazmayla Beytullah ı.
Hattâ en büyük günah, " Küfür"den sonra gelen,
Mü mini incitmektir, şu veyâ bu sebepten.
"Îmân "dan sonra ise, en kıymetli ibâdet,
Bir mü minin kalbini sevindirmektir elbet.
Yine bilmelidir ki, hanım "Esir" değildir.
Rabbin bir emâneti, bir " Cennet nîmeti"dir.
Bu yüzden, hanımını üzmemeli bir erkek.
Ve ona güvenmeli, çok muhabbet ederek.
Öyle olmalıdır ki hanımıyla gerçekten,
Bilsin ki: "Beyim beni, çok seviyor herkesten".



Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Doğan Cüceloğlu
  7.Eyl.2006 Per 19:29:06
fiogf49gjkf0d

Doğan Cüceloğlu ile eğitimdeki katılımcılar arasındaki konuşma

 

Ben: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?
Katılımcılardan Biri: Allah a şükür, hocam, bildiğimiz kadarı ile yok.

B: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar
insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?

Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar:
K: Ölüm.

B: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek
şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir, ama bundan
sonra gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Diğer hiç biri insanların tümünün
başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir
hastalığım olduğunu göstermez mi?

Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar.

Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır.

 

Şu şekilde devam ederim:

Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
K:Hayır

B:Şu saniye içinde olma olasılığı var mı?
K:Var.

B:Yarın?
K:Evet.

B: 30 yıl sonra?
K: Olabilir.

B: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini bili yor musunuz?
Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?

Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle hiç
bakmamışlardır.

 

Sözümü sürdürürüm:

B: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden
çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır
böyle bir garanti?
K: Yoktur hocam.

B: Peki nereden biliyoruz, az sonra telefonumuzun çalmayacağını ve
evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini? Katılımcılar
burada rahatsız olmaya başlarlar.
K: Hocam konuyu değiştirsek?

B: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim
bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte
olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı
aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi
yapardınız?
K: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.

B: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi
kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin
gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı
iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular,
tartışma ya da gerginlik konusu yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi
gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun
boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı
vakit ayırırdınız? Ona "yüreğinizin taa derininden gelen bir "seni
gerçekten çok seviyorum" demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun
ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı? Burada
bazı katılımcıların ağladığı olur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir
kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir.

B: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar
gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin
varlığından daha önemli, hangilerinde "şimdi kalbini kırdım, ama zaman
içinde ben ondan özür dilemesini bilirim?" diye kendi kabuğumuza çekilip
tartışmaları donduruyoruz.

 

Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?


 



Jisell

Jisell resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >2007 Chatcity Kreasyonu:)
  10.Eyl.2006 Pzr 03:16:00
fiogf49gjkf0d
 

<<1234 567>>