ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
9 Mayıs 2024, Perşembe 14:24   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  cEmiRc> Forum Başlıkları
    cEmiRctarafından açılmış Toplam 262 Forum Başlığı var
<<1234 567891011121314...27>>


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >IBADET NEDIR?
  8.Eyl.2006 Cum 11:59:38

Ibadet yüce Allah a karşı gösterilecek saygı, tazim ve hürmet demektir. Buna kısaca kulluk da diyebiliriz. Insan sadece Allah ın kulu oldugunu idrak eder, yalnız ona ibadet eder ve yalnız ondan yardım isterse dünya ve ahiret saadetine kavuşur. Ibadet, Allah ın emirlerini yerine getirmek, yasakladığı bütün haramlardan uzaklaşmak manasındadır. Bu, Allah için cihad etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, yahut kafirlere benzememek, içkiden, kumardan ve diğer kötülüklerden uzaklaşmak gibi neticeler doğurur.

Insanlar Allah a kulluk görevlerini yerine getirmek ve O nun yüceliğine sarılmakla huzur bulurlar. Çekilen bela, sıkıntı ve müsibetler ibadet sayesinde hafifler. Zaten mümin her türlü iyiliğin ve her türlü kötülüğün Allah ın yaratmasıyla doğduğunu, yine her türlü nimetin insana Allah tarafından ihsan edildiğini bilerek ve Allah a, onun gösterdigi şekilde ibadet edecektir. Bu ibadet Allah a şükranın ve verdigi nimetlere hamd etmenin tezahürüdür.

Allah a kulluk, yaratılışın en büyük gayesidir. Zira yüce Allah cinleri ve insanları ancak kendisine kulluk etsinler diye yarattığını bildirmiştir. Ayrıca içinde yaşadığımız dünya, ölüm ve hayat yine insanların bu kulluk görevlerini nasıl yapacakları belli olsun diye var edilmiştir.

Ibadet yüce Allah ın emri olduğu için onlardan vazgeçmek veya onları yerine getirmemek günahtır. Mükellef olan herkes sınırları Islamda belirtilmiş çeşitli ibadetlerle yükümlüdür.

 

lBADET ÇEŞİTLERİ

Yapılış itibariyle ibadetler üç çeşittir. Bunlar sırasıyla bedeni, mali, hem bedeni hem mali, ibadetlerdir.

Bedeni ibadet, sadece vucüt hareketleriyle yapılan ibadetlerdir. Nitekim namaz kılmak, oruç tutmak söylenir.

Mali ibadet, mal ile yapılan ibadettir. Zekat vermek, sadaka vermek gibi.

Hem mali hem bedeni ibadet; vücut hareketleri ve mal ile yapılan ibadetlerdir. Buna en güzel cihadı örnek gösterebiliriz. Zira cihad, yeryüzünde Allah ın hakimiyetini tesis için mallarımız ve canlarımızla savaşmak, çalışıp çabalamak demektir. Hacc da hem mali hem bedeni ibadetler arasındadır.

 



cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >CİN VARMIDIR ???
  11.Eyl.2006 Pzt 10:23:11

Karabasan, peri, ruh, hortlaktan... uzaylılar, reenkarnasyona uzanan, farkında olmasak ta, var olan ve bizlerle, gerek iyilik ve daha çokta ( kafir cinlerce) gerek kötülük yapmak amacıyla hayatımıza giren cinler, Allah’ın Kur’an-da bizlere bildirdiğine göre dumansız alevden ( akıllı - enerji alanı, ışınlardan yaratılmış (55-15), maddenin içine nüfuz edebilme, içine girebilme özelliğine sahip (15-27) insanlar yaratılmadan önce uzayda var olan ve yaşayan, tıpkı insanlar gibi Allah’a ibadetle emrolunmuş (51-56) akıllı, iradeli, kadın, erkek, çocukları olan, belli bir ömürleri, olan en büyük eğlenceleri, insanların zayıf noktalarından istifade edip, onları kendilerine tabii kılabilmek olan, eskiden koyun, keçi, kedi... şeklinde insanlara görünürken, bilimin kutsal bir tanrı kabul edildiği günümüzde, uzaylı, uçan daire... şekillerinde insanlarla irtibata giren, reenkarnasyon- tenasuh- ruh göçü gibi sahte dirilme oyunları ile insanları kandıran, büyülerde kullanılan... yaratıklar olan cinler, insanların zıttı olma ( hayvanın zıttı bitki, insanın zıttı cindir.) özelliğine sahip mahluklardır.

CİNLERİN VARLIĞININ İSPATI

    Enerji aslında bir maddedir, madde de enerji. Aralarındaki fark gelip geçicidir. Çeşitli şartlarda madde enerjiye, enerjide maddeye dönüşebilir. Eğer madde, ışık hızıyla seyretmeye başlarsa, o madde ışına, enerjiye dönüşür. Tersi, eğer enerji yoğunlaşır, katılaşırsa ona “madde” deriz. Mesela bir taşkömürünü yakarsak, o değişime uğrar ve ortaya ısı, ışık (enerji) ve küller çıkar. Yani madde enerjiye dönüşebilir... Bilim adamları şu an enerjiyi yoğunlaştırıp, onu madde haline getirmeye çalışmaktadırlar.

    İşte cinler belli dualarla, bu işleri yapabilmektedirler. Yani akıllı ışınlardan oluşan yapılarını Allah’ın izniyle, belli dualarla yoğunlaştırıp görünür hale gelebilmek-tedirler.

   Kuantum (Quantum) fizik teorisine göre cisimler etrafa enerji yayarlar. Fakat yayılan bu enerji akarsu gibi devamlı değil, kesik kesik dalgalar halindedir. Bu dalgalar halinde yayılan enerji parçalarına kuantum denir.

   Özetle madde aslında enerjinin yoğunlaşmış ( enerjide maddenin yayılmış ) halidir. Maddeyi meydana getiren bu enerjide dalgalar halinde bulunduğuna göre dalgaların meydana getirdiği bir alemde (ses, ışın, ... dalgaları) yaşıyoruz demekten başka çare kalmaz.

    Her madde dalgalar halinde yayılan enerjinin yoğunlaşmış halidir, diye özetlenebilecek bu teorileri temel aldığımızda, vücudundan geçen röntgen ışınların-dan habersiz olan insanın, yapısı bu dalgalardan meydana geldiği açıklanan yaratılmışları ( cinleri ) nasıl inkar edemayaceği ortaya çıkar,

    Cinler vardır. Peki (aynı dinden olduğumuz Müslüman cinleri bir kenara bırakacak olursak ) Hıristiyan - ateist ... cinlerden nasıl korunabiliriz ?

   Görülmeyen ışınlardan oluşan, maddeye nüfuz edebilen bu kafir cinlerden yine görülmeyen ama etkili bir kalkan oluşturan belli dualarla ( onları okurken oluşan ses-zihin dalgalarının oluşturacağı kalkanla) korunabiliriz. Bu dualar :

Euzü besmele ile ,

1- Muminun 97-98 : Rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatini ve euzü bike en yahdurun.

2- Nas - Felak sureleri

3- Ayet’el - Kursi suresi

4- Abdestli dolaşmak

Her hastalığın ilacı ayrı ayrıdır... Kafir cin musallatına karşıda ilaç yukarıdaki dualardır. Özellikle uykuda (karabasan), ruh çağırma, tenasüh (!) olaylarında ...

CİNLERİN YAŞLARI

   Hız arttıkça zaman yavaşlar... hız belirli bir noktaya ulaştığı zaman ise zaman durur. Bir örnek verelim :

Bir taşıt uzaya yolculuk yapmaktadır. Hızını, ışık hızının 20 000’de biri kadar kabul edelim. Bu taşıt içindeki insan bir yıl süreyle dünyadan uzaklaşıyor. Bir sene sonra bu araç geriye dönüp dünyaya yöneliyor. Dünyaya döndüğünde kendisi için gidiş bir dönüş bir toplum iki sene geçer. Fakat dünyadaki insanlar için tam iki asır geçmiş dünya üzerinde üç nesil değişmiştir.

  İşte bunun gibi yapıları gereği madde ile kayıtlı olmadıkları için daima yüksek hız içinde yaşayabilen cinler, normalde 70 sene civarı ömürleri varken dünyadaki insanlarla kıyaslandığında 700 - 1000 sene yaşayabilmektedirler.

CİNLERİN YAŞAMLARI

   Cinlerde, insan gibi kadın erkek iki cinsten oluşur. İnsanlar gibi evlenirler. Yer, içer, çocuk sahibi olur savaşırlar. Ben dine inananı, inanmayanı... vardır. Yaşarlar ve ölürler. Hortlak, hayalet, ruh çağırma, uzaylı, peri. Uçan daire, tenasüh... gibi adlandırılan tüm görüntüler aslında cindir. Fakat batılılar, cinleri bilmedikleri, değiştirilmiş İncil’de, günümüz Hıristiyanlığında cin konusu ve onların özelliklerinden bahsedilmediği için cinlerin göründüğü her surete batılılar ayrı bir isim (uzaylı, uçan daire, ruh, peri, hayalet....) vermektedirler. Halbuki bizler, cinleri bize tanıtılan yüce Rabbimize hamd olsun ki onların bu oyunlarına gelmiyor ve onları asıl hüviyetleri ve adları ile tanıyabiliyoruz.

CİNLER İNSANLARI NASIL ALDATIR

   Cinler hipnotizma ve trans esnasında, büyü için kullanıldıklarında, ruh(cin) çağırma seanslarında, uzaylı kılığında insanla temasa geçtiklerinde... insanlara musallat olabilirler. Bedenimizi beyin vasıtasıyla yöneten ruhu, bedeni veya bir rahatsızlık esnasında ( loğusalık anında, çok sinirli, öfkeli olduğumuz, aşırı duyarlı, hissi olduğumuz anlarda, geceleri aşırı çıplak olduğumuz anlarda ...),beynin yönetiminden uzaklaştırıp vücudun yönetim merkezini ( beyni ) ele geçirmesi ile cin çarpması, cinin musallat olması gibi olaylar gerçekleşir. Cinler insanları birkaç şekilde aldatabilir :

1- Müslümanı ( cahil, bilgisiz olanları) , İslami gayeler görüntüsü altında , o kişinin İslam’a olan yakınlığını istismar ederek kandırır.

  Cinler cahil Müslümanlarla falanca evliya, melek... zamanla da tanrı olarak irtibat kurarlar. O Müslüman’a yakın gelecek hakkında yalan-yanlış bilgiler getirir, olağanüstü rüyalar gösterir, bazı zor anlarda ona yardım ederler. Çevresindeki insanların rüyalarına girer ve o saf Müslüman’ın kendini veli, olağanüstü bir kişi zannetmesine sebep olurlar. Hastaları tedavi ettirir, felçlileri yürütmeye başlatırlar. Böylece o cahil Müslümanın çevresine insanlar toplamaya başlanır. Cahil insan zamanla kendini gerçekten veli, olgun bir mürşit sayar ve bu sayede bir cin bir insan vasıtasıyla binlerce insana hükmeder. Türkiye’de İskender Erol Evrenesoğlu, Zühre Ana, Pakistan’da kadıyaniliğin kurucusu Mirza Gulam Ahmed Kadıyani... gibi.

   Cinler böyle durumlarda önce dini emirleri insanlara uygulatır. Namaz, sadaka ... gibi. Sonra asıl isteklerini, gayri İslami emirlerini Müslümanlara uygulatır. İtikatları bozulan Müslümanların tenasühe inanmaları, kendini veli zanneden saf müslümanın mesih, mehdi... zamanla tanrı olduğunun çevresindeki insanlara tanıtılması gibi inançlar yaygınlaştırılır.

2- Müslüman olmayanları hümanist, insancıl gayelerle kandırır cinler.

     Ruh çağırma, transla ruhlarla irtibata girme esnasında görülen cinler, kendilerini başkalarının ruhu, uzaylı, tanrı ... gibi göstererek insanları kandırırlar.

  Ruh Çağırma : Örnekle açıklayalım: Tom farkında olmadan bir cinle yıllar geçirir. Sonra Tom ( çoğun-lukla intihar ederek , öldürülerek... ) vefat eder. Cin uzaya çıkar, dünyadan uzaklaşır. Aradan 200-500 sene geçer. Tomun torunlardan Nike, dedesinin ruhu (!) ile irtibata girmek için bir ruh çağırma seansı düzenlerler. Seans esnasında transa geçen toplulukla uzaydaki cin arasında zihinsel bir irtibat kurulur (telepati ) . Çin çağrıyı alır dünyaya döner ve kendisi için 10- 20 sene, dünyadakiler için geçen yüzyıllar öncesini anlatmaya başlar. Hem de en ince detaylarına dek... Seanstakiler, gelenin Tomun ruhu olduğuna kesin inanmışlardır. Cin’de kendini dinleyecek cahil bir grup bulmuştur. Oyun böylece başlar...

    Tenasüh: Daniel evini farkında olmadan bir cinle paylaşır. Zamanla Daniel anormal bir şekilde, intihar, cinayet... ile ölür. Cin o anda dünyanın herhangi bir tarafında yeni doğmuş bir bebeğe musallat olur. Duasız abdetsiz bir ortamda çocuğun irade,beynini kolaylıkla ele geçirir cin. Çocuk biraz büyüyüp konuşmaya başlayınca kendi içine Daniel’in ruhunun girdiğini söylemeye başlar. Görmediği ev, kişi hakkında çok gizli, sır gibi bilgileri ailesine anlatır ve bu bilgiler doğrudur da... Konuşan çocuktur fakat konuşturan cindir. Bilgileri çocuk konuşur ama cin anlattırır.

  Dışarıdan bakınca , mantıklı bir sonuç çıkarabilmek için çocuğun içine Daniel’in ruhunun girdiğini kabul etmekten başka çare yoktur. Halbuki çocuğun içine giren cindir ve tenasüh diye de bir şey yoktur.

   Uzaylılar : Eskiden görülen perili ev, konuşan hayvanlara... inanmayan, onları gördüğünü söyleyen her insanla alay edenleri aldatıp, kendilerine tabi kılıp, bu şekilde kendilerine inanmayanlarla eğlenip alay etmek isteyen cinler uçan daire, uzaylı kılığında çevrelerine görünürler.

   Halbuki köyde hayvan, şehir de uzaylı gibi görülen her iki şekil aslında aynıdır, cindir.

  Uzaylılar kılığında görülen cinler, görünür hale geldiklerinde genellikle büyük, patlak gözlü, boyları küçük kolları uzun... şekil de görünürler.

    Büyü : Büyünün özü, kökü cinlere dayanır. Bir kelime grubunun belli sayıda, yan yana okunması ile meydana gelir .

   İnsan beyninin devamlı ürettiği elektromagnetik dalgalar belli kelimelerin tekrarı ile adeta bir şifreyi oluştururlar. Bu şifre belli cinleri harekete geçirir ve o şifreyi açan kişinin isteklerini yapmak durumunda kalır...

     Büyü vardır fakat dinimizce haram kılınmıştır.

    Özetle cinler ( camdan geçen güneş ışınları gibi...) maddeye nüfuz edebilme özelliklerine sahiptirler. Fakat her halükarda insanlar cinlerden üstündür. Gerek zeka, gerek ( dua okuyarak cinlere) tesir etme yönünden . Yeter ki cinlerden çekinmeyelim korkmayalım.

      Korkulacak tek varlık, Yüce yaratıcı, Ahiret gününün sahibi olan Allah’tır. Zaten Allah’tan, sadece Allah’tan korkana ne cin , nede insan tesir etmez , onu korkuta-maz. Çünkü o insanın vekili, koruyucusu her şeyin üstünde. Rab, İlâh, Malik, hafız ... olan Allah’ü Teala olur.  

    NOT :HZ. RESUL ,"MİKROPLARI" BİLİYOR İDİ !.BİR HADİS-İ ŞERİF LERİNDE :" TEZEK VE KEMİKLERLE TEMİZLENMEYİN, ÇÜNKÜ ONLAR CİNLERİN AZIĞIDIR." (TİRMİZİ:14/18)  BUYURMUŞLARDIR.BİLİNDİĞİ GİBİ HAYVAN TEZEKLERİ VE KEMİKLER MİKROORGANİZMALARIN ,MİKROPLARIN ÜREYİP ÇOĞALDIĞI YERLERDİR . HZ. RESUL İNSANLARA SAKINMALARI GEREKEN MİKROPLARI , O DÖNEMDEKİ İNSANLARIN SAKINDIĞI DİĞER BİR ŞEY İLE ;CİNLERLE AÇIKLAMIŞ VE İNSANLARI MİKROPLARDAN UZAKLAŞTIRMAYI AMAÇLAMIŞTIR.DİĞER BİR HADİSTE " ÇÖPLERİN CİNLERİN TOPLANTI YERİ OLDUĞU BİLDİRİLMİŞTİR...ÇÖPLERDE BOL MİKTARDA NE OLDUĞUNU BELİRTMEYE GEREK YOK HERHALDE...!YİNE HZ. RESUL :" TIRNAKLARIN  UZATILMAMASI GEREKTİĞİNİ ,YOKSA  İÇLERİNE CİN GİRECEĞİNİ " BELİRTİR...BAKIMI ZOR UZUN TIRNAKLARIN İÇLERİNE NE GİRECEĞİ MALUMDUR.

   HZ. RESUL , ZATEN DEVAMLI KAFİRLERCE ELEŞTİRİLEN " YALANCI, CİNLENMİŞ..." İFTİRALARINA MARUZ KALMIŞ BİRİ İDİ.BİR DE GÖRÜNMEYEN , HASTALIK SEBEBİ KÜÇÜK CANLILARDAN BAHSETSE - MEKKE Lİ MÜŞRİKLER CİN E İNANIYORLARDI - İFTİRALARIN DOZU İYİCE ARTACAKTI.HZ. RESUL DE BİLİNEN BİR DİĞER KAVRAM - CİN - İLE İNSANLARI MİKROPLARDAN SAKINDIRMAYA ÇALIŞMIŞ VE BAZI HADİSLERİNDE CİN KELİMESİNİ MECAZİ ANLAMDA, MİKROP ANLAMINDA KULLANMIŞTIR!



cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Bir sahabinin Peygamber Efendimiz (sav) e Soruları
  11.Eyl.2006 Pzt 12:00:46
fiogf49gjkf0d
Bir sahabinin Peygamber Efendimiz (sav) e Soruları   

1- Ya Resulallah, ben insanların en âlimi olmak istiyorum.
- Allah tan en çok korkan, insanların en âlimi olur.
2- İnsanların en zengini olmak istiyorum.
- Kanaatkâr olursan, insanların en zengini olursun.
3- İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum.
- İnsanların en hayırlısı, insanlara menfaatli olandır. Sen de başkalarına yardımcı ol, en hayırlısı olursun.
4- İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum.
- Öyle ise kendin için istediğini başkası için de iste. Kendin için istemediğini başkası için de isteme.
5- Allah a en yakın kul olmak istiyorum.
- Allah ı çok zikret!
6- İyi hal ve ikram sahibi insan olmak istiyorum.
- Öyle ise Allah a ibadet ederken O nu görür gibi ibadet et. Sen O nu görmesen de O seni görüyor zaten.
7- İmanımın mükemmel olmasını istiyorum.
- Ahlâkını güzelleştir. İmanın kemale ersin.
8- Allah ın itaatli bir kulu olmayı istiyorum.
- O halde farzları ihmal etme. Tümüyle yerine getir.
9- Rabb imin huzuruna günah kirlerinden temizlenmiş olarak çıkmak istiyorum.
- Cünüplük kirinden guslederken günah kirinden de gusletmeyi ihmal etme, tevbe, istiğfarla temizlen.
10- Mahşere giderken yolumun aydınlık olmasını istiyorum.
- O halde hiç kimseye zulmetme, kalbini kırma. Gücüne güvenerek hakkından mahrum etme ki, mahşerde yolun aydınlık olsun. Seni de kimse yolundan etmesin.
11- Rabb imin bana merhametini arzuluyorum. Bana acısın istiyorum.
- Rabb inin yarattığı insana ve bütün canlılara merhamet eyle. Sen burada merhametli olursan orada merhamete layık olursun.
12- Günahlarımın azalmasını istiyorum.
- Öyle ise tevbe, istiğfarını çoğalt. Bir daha yapmama konusunda azimli ol.
13- Rabb imin rızkımı bol vermesini istiyorum.
- O halde abdestli çalışmaya devam et.
14- Ayıplarımın yüzüme vurulmamasını istiyorum.
- Sen burada kimsenin ayıbını yüzüne vurmazsan, orada da senin ayıbını kimse yüzüne vurmaz.
15- Günah kirlerinden ruhumu nasıl temizlerim?
- Gözyaşıyla. Gözyaşını rahmet gibi yağdır, ruhunu temizlemiş olursun


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Hz.Muhammed (sav) ile iblis Arasındaki Konuşma
  11.Eyl.2006 Pzt 12:05:19
fiogf49gjkf0d
Resülullah (S,A.V.) Efendimiz ile îblis arasinda su konusma geçti:
- Ümmetim tadil-i erkan üzere namazini eda etse nasil olursun?
- Beni bir sitma tutar, tir tir titrerim. Kul Allah için secde ettikçe bir derece yükselir.
- Peki, oruç tuttuklari zaman?
- Elim, ayagim baglanir. Ta onla iftar edinceye kadar.
- Kur’an okuduklari zaman?
- Eririm. Suda eriyen tuz, ’Ateste eriyen kursun gibi.
- Hacc etseler?
- Boynuma bir zincir vurulur.
- Sadaka verdikleri zaman nasil olursun?
- Iste o zaman halim çok kötü olur. Sanki sadaka veren basimdan asagiya beni ikiye böler.
Zira sadakada su hasletler vardir;
Sadaka verenin mali bereketlenir. Allah-u Teala sadakalarim cehennemle arasinda perde yapar, her türlü belâ sikinti ve üzüntüleri ondan giderir, dualari makbul olur, Kiyamet günü hayirlari mizanda agir gelir.
Iblîs’in bu sözlerinden sonra Resülüllah (S.A.V.) Efendimiz, ona sira ile su sorulan sordu.
- Ya mel’un! Beraber oturdugun arkadasin kimlerdir?
- Faiz yiyenler.
- Dostlarin kimlerdir?
- Zina edenler, yalan söyleyenler.
- Yatak arkadaslarin ve hizmetçilerin kimlerdir?
- Içki içenler, sarhoslar.
- Misafirlerin kimlerdir?
- Hirsizlar.
- Elçîn ve habercilerin kimlerdir?
- Sihirbazlar. .
- Gözünün nuru nedir?
- Talak’a (Karisini bosamak için) yemin edenler.
- Sevgililerin kimlerdir?
- Cuma namazini terkedenler.
- Hazinedarin?
- Zekat vermeyenler.
- Peki, ya lain, senin kalbini ne kirar?
- Allah rizasi için cihada giden atlarin kisnemesi.
- Senin cismim ne eritir?
- Günahlarina tövbe edenlerin tövbesi.
- Cigerini parçalayan nedir?
- Gece ve gündüz Allah’a çokça yapilan istigfar.
- Peki, yüzünü ne kara eder?
- Gizlice verilen sadaka.
- Gözünü kör eden?
- Teheccüd (gece) namazi.
- Basim egdiren?
- Çokça cemaatle kilinan namaz ve sana devamli getirilen salavat.
- Sana göre insanlarin en sevimli-si kimdir?
- Namazlarim bilerek kasden birakanlar.
- Sana göre insanlarin en sakîsi kimdir?
- Cömertler.
- Seni isinden ne alikoyar?
- Alimlerin meclisleri.
- Ebu Bekir için ne dersin?
- Cahiliyyet devrinde bile bana itaat etmeyen O. Islam’a girdikten sonra mi itaat edip yalan söyleyecek?
- Peki Ömer için ne dersin?
- Her gördügüm yerde ondan kaçarim.
- Peki Osman için?
- O’ndan pek çok utanirim.
- Peki ya Ali için ne dersin?
- O’nunla basa çikamam! Beni kendi basima biraksa. Ben de O’nu biraksam. Ama O beni birakmaz.
Resülüllah (S.A.V.) Iblîs’in bu sözlerinden sonra söyle buyurdu.
- Allah’a hamdolsun. Ey sakî Ümmetimin saadete kavusmasi için ahiretine hazirlanmasini sagladin.
Bunun üzerine Iblîs de söyle dedi:
- Ya Muhammedi Ümmetinin saadeti için nasil ferah durursun? Ben o belli vakte kadar sag kald?kça, onlarin kan damarlarinda dolasir, vesvese veririm. Beni yaratan Allah’a yemin ederim, ki, onlarin alim ve cahillerim, abid ve tacirlerini velhasil hepsini azdiririm. Yalniz Allah’in salih kullari müstesna. Iste onlari azdiramam.
Rasülüllah (S.A.V.) Efendimiz:
- Sana göre bu salih kullar kimlerdir. Ya Lain? diye sorunca Iblîs;
- O salih kul ki mal ve parayi sevmez, medhedilmekten hoslanmaz, hemen onu birakir, kaçarim. Bir kimse ki mali, parayi ve övülmeyi sever, kalbi dünya arzularina baglidir. Iste o benim en itaatkar dostumdur.
Sonra benim yetmisbin tane çocugum vardir. Onlarin her birini bir yere tayin etmisimdir. Her çocugumun da yetmisbin tane seytani vardir.
Onlarin bir kismim ülemaya, bir kismim mesayiha, bir kismim ihtiyar kadinlara musallat etdim. Bir kismim gençlere ve çocuklara gönderdim. Gençlerle aramiz gayet iyidir. Çocuklarla da bizimkilerin istedikleri gibi oynarlar. Bir kismini da âbid ve zahidlere yolladim. Her taraflarindan hücum ederler. Öyle bir hale gelirler ki, baslarlar, çesitli sebeplerden herhangi birine sövmeye. Iste böylece ihlaslari gider. Yaptiklari ibadetleri ihlassiz olur. Fakat bu durumlarinin farkinda olamazlar.
Rasûlallah (S.A.V.) ile iblis arasindaki konusma söyle devam etti:
- Rabbinden neler taleb ettin?
- On sey taleb ettim.
- Nedir o taleb ettiklerin ey mel’ ün?
- Sunlardir: Birincisi, Allah’tan beni, Adem ogullarinin malina ve evladina ortak etmesin! diledim. Bu ortaklik talebimi yerine getirdi. Ki bu (Onlarin mallarina ve çocuklarina ortak ol. Onlara vaad et. Halbuki seytan onlara aldatistan baska ne vaad eder "îsra: 64") ayet-i celîlesi ile sabittir.
Besmelesiz kesilen her hayvanin etinden, faiz ve haram karisan her yemekten yerim. Seytandan, Allah’a siginilmayan malin da ortagiyim. Öyle ki, cinsî münasebet aninda besmele çekmeyip seytandan Allah’a siginmayan kimse ile birlikte, hanimi ile birlesirim. Ve o birlesmeden hâsil olan çocuk bize itaat eder, sözümüzü dinler.
Her kim hayvana (veya vasitaya) binerken haram yola gitmeyi isteyerek binerse ben de onunla beraber binerim. Ona yol arkadasi olurum. Bu da ayet ile sabittir. Allah-u Teala bana su emri verdi: "Onlar üzerine suvalilerinle, piyadelerinle yaygara çikart. -îsra: 64-"
Kendime kardesler istedim. Bana mallarim israf edenlerle, ma’siyet yoluna para harcayanlari verdi.
Bu da su ayet-i celîle ile sabittir. "Çünkü (mallarini) saçip savuranlar seytanlarin kardesleri olmuslardir. Seytan ise Rabbine (karsi) çok nankördür.")
Ben Adem ogullarini görebileyim, fakat onlar beni görmesinler diye, diledim. Allah kabul etti.
Bunun üzerine Resülülah (S.A.V.) söyle buyurdu.
- Eger bu söylediklerin! Allah’in (c.c.) Kitabindaki ayetlerle isbat etmeseydin seni tasdiklemezdim.
Ya Muhammedi Ben hiç kimseyi azdirmaya, delalete düsürmeye kadir degilim. Ancak vesvese vererek kötü bir seyi güzel gösterebilirim. Eger delalete düsürmeye imkanim olsaydi, dünyada Allah’a ve Peygamberlerine inanan hiç bir insan birakmaz, hepsin! delalete ve küfre sürüklerdim.
Nasil ki, sen de, hidayete kadir degilsin. Zira Sen ancak Allah’in Rasülüsün ve teblige memursun. Sayet hidayet elinde olsaydi yeryüzünde tek kafir birakmazdin.
Sen, Allah’in mü’min kullari için bir hüccetsin... Ben de, kendisi için ezelde sekavet yazilan kimselere bir sebebim.
Hidayet de, dalalet de ancak Allah’ tandir.
Seytan onlara vaad eder, olmayacak kuruntulara ve ümidlere düsürür. Fakat seytan onlara kuru bir aldatmadan baska ne vaad eder?
Iste onlarin (aldananlarin) varacaklari yer cehennemdir. Oradan kaçacak bir yer de bulamayacaklardir. Nisa Süresi Ayet: 120-21


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >EFENDİMİZ (S.A.V) İN ADETLERİ
  11.Eyl.2006 Pzt 12:11:45
fiogf49gjkf0d
EFENDİMİZİN ADETLERİ



1. Hayırlı işlerde sağı, adi işlerde solu kullanmak.

2. Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak.

3. Yemeğe besmele ile başlamak, Allah’ın sonsuz ikram ve nimetlerini
tefekkür ederek yemek, sonunda da hamd etmek.

4. Yemekte tabağın kendi önümüze gelen tarafından yemek.

5. Yerde bir sofra bezinin üstünde yemek. İhtiyaç olduğu takdirde masada da
yenilebilir.

6. Yemeğe sofradakiler ile beraber başlamak.

7. Acıkmadıkça yememek, tam doymadan yemeği bırakmak.

8. Tabağa az yemek koydurtup artık bırakmamak.

9. Sofrada sağ dizi dikip, sol dizi yere yatırmak.

10. Saf ipek ve saf altın ümmet-i Muhammed’in erkeklerine haram
kılınmıştır.

11. Selamı yaymak. Selam, kelamdan önce gelir.

12. Eve girince ilk söz ev halkına selam vermek olmalıdır.

13. Selamla birlikte samimiyetle, tebessüm ederek musafahada bulunmak.

14. Musafaha ile birlikte, hürmet, samimiyet ve şefkate vesile olan
kucaklaşmalar yapılabilir. Süfli hisleri uyandıracak sarılmalar caiz değildir.

15. Musafahada önce eli uzatan çekmelidir. Biz çekersek buluşmadan
memnuniyetsizlik manası çıkabilir.

16. İlmiyle amil din adamları ile adil devlet başkanlarının eli öpülür, beşeri
hisleri yok olmuş yaşlı hanımlara selam verilebilir, gerekirse eli de
öpülebilir. Yeter ki fitneye sebep olmasın.

17. Hediyeleşmek ve gelen hediyeye aynıyla veya daha güzeliyle karşılık vermek.

18. Az gülmek, gülünce kahkaha ile değil, tebessüm ederek gülmek. Mütebessim
olmak.

19. Çoğu zaman susmak, tefekkür etmek, ihtiyaç olunca konuşmak.

20. Tane tane, orta bir ses tonuyla konuşmak. Çok mühim şeyleri üç defa tekrar
etmek.

21. Konuşmaya Allah’ın adıyla başlamak ve Allah’ın adıyla bitirmek.

22. Nefsi ve dünyalık bir şey için öfkelenmemek. Bir hak zayi olduğunda ve
uhrevi meselelerde, Allah ve din hakkı için öfkelenmek.

23. Doğru sözle şaka ve mizah yapmak.

24. Boş işler (malayani) ile iştigal etmemek.

25. Uyku için yatınca önce sağ tarafına yatmak, sağ yanağını sağ avucunun içine
koymak ve o günün muhasebesini yapmak.

26. Yüzükoyun yatmamak.

27. Yatağa girdiğinde avuçları açık olarak birleştirerek İhlas, Felak ve Nas
surelerini okuyup avucunun içine üfleyip sonra bütün vücudunu sıvazlamak, bunu
üç defa tekrarlamak.

28. Beyaz giymek.

29. Mest giymek.

30. Ayakkabı giyerken önce sağdan başlamak, çıkarırken de önce soldan çıkarmak.

31. Takke ve sarıkla başı kapatıp namazı öyle kılmak.

32. Soğan ve sarımsak kokusuyla mescid ve meclislere yaklaşmamak.

33. Üzerinde kudsi kelimeler ve ayetler yazılı eşya ile tuvalet ve pis yerlere
girmemek.

34. Misafire elinde bulunandan ikramda bulunmak. Misafir ve ziyaretçileri temiz
bir kılık kıyafetle karşılamalı.

35. Aksırınca sesi az yükseltip, “Elhamdülillah” demek. Böyle diyene
de “Yerhamükellah” demek. Bize dediklerinde “Yehdina ve
yehdikümüllah” diye cevap vermek. Bu üçe kadar böyle mukabele şeklinde
devam edebilir. Üç defadan fazla aksıran olursa, nezleden aksırmıştır ve
mukabele gerekmez.

36. Esnemeyi mümkün olduğu kadar gizlemek. Ağzı elle kapayarak gidermeye gayret
etmek. Namazda iken esneme gelirse, ayakta ise sağ elin, diğer hallerde ise sol
elin tersi ile ağzı kapatmak münasip olur.

37. Davete icabet ve hediyeyi kabul etmek.

38. Kapıyı üç defa vurmak, cevap verilmezse geri dönüp gitmek. “Kim
o?” diye sorulduğunda, “Benim.” dememek, kendimizi açık bir
şekilde tanıtmak, maksadımızı belirtmek. Kapının tam karşısında durup içeriyi
gözleme durumunda bulunmamak. Biraz kenarda durarak, ailedeki mahremiyeti
görmekten içtinap etmek.

39. Ayakta bevletmemek. Tuvalette idrar saçıntısından, korunmak. Hadiste kabir
azabının çoğunun idrar saçıntısından ileri geldiği bildirilmiştir. Tuvalete
ihtiyaç için oturduğu vakit ön ve arkanın kıbleye karşı dönük olmaması
gerekir.40. Banyo yapılan yere bevletmemek. Çünkü vesvesenin çoğu bundandır.

41. İnsanların istifade ettiği gölgeliklere, yol ve yol kenarlarına, çeşme ve
pınarlara bevletmemek, pisletmemek ve de tükürmemek. Hadiste, bunu yapanların
lanetlenmesinden korkulacağı bildirilmiştir.

42. Kasık ve koltuk altı temizliğine titizlik göstermek. Buralardan ayrılan
parçalar temizken ayrılmasına da dikkat etmeli ve cünüp iken buraları tıraş
etmemelidir. Bu tür temizlik caiz olsa da sünnete uygun değildir.

43. Büyük ve umumi banyolarda tesettürle yıkanmalı, peştamal kullanılmalı.

44. Mümkünse her abdest alışta misvak (fırça) kullanmak.

Diyanet İşleri Başkanlığının neşrettiği misvak hadisi tercümesinde şöyle bir
hüküm mevcuttur: “Misvaktan kasıt dişlerin temizlenmesi, ağız içindeki
kötü kokunun giderilmesi ve mikropların yok edilmesidir. Bunu temin eden Erek
ağacından başka fırçalar da varsa, o da misvak yerini tutar.”

45. Emin ve muttaki insanlarla istişare etmek, neticedeki karara tevekkülle
uymak.

46. Cömertlik. “Cömert Allah’a yakın, cimri ise Allah’a
uzaktır. Cömertlik kökü cennette olan bir ağacın dünyaya sarkmış dalıdır. Kim o
dala tutunursa o dal onu cennete çeker.”

47. Çok tefekkür etmek. “Tefekkür gafleti izale eder. Ölümü tefekkür etmek
fani lezzetleri acılaştırır. Eşyanın üzerindeki fena damgasını gösterir.”

48. Borçlanmalarda durumu yazıyla veya bir şahitle tevsik etmek. Böyle bir
tedbir asla itimatsızlık sayılmaz. Anlaşmalarda değişik tevil ve tefsirlere yol
açacak boşluklar bırakılmamalıdır. Durumu net olarak tespit etmek lazımdır.

49. Bir yakını vefat eden Müslüman kardeşini teselli ederek taziyede bulunmak.
“Allah merhuma rahmet etsin.” şeklinde dua yapılır. Taziye ziyareti
vasati üç gün içinde yapılır. Üç günden sonraki ziyaretlerde vefatı hatırlatıp
hüznü deşmek uygun olmaz. Evinden cenaze çıkan kimseler üzüntüden dolayı yemek
hazırlayıp sofra kuramazlar. Bunun için vefalı komşular bir müddet bu eve yemek
getirirler. Böylece hüzünlerine ortak olduklarını fiilen göstermiş olurlar.
Cenaze sahibi üç gün kendisine kolayca erişilebilecek bir ortam hazırlar ve
böylece kardeşlerinin taziyede bulunabilmelerine imkan tanınmış olur

50. Ölmüş kimseleri hayırla yad etmek.

51. Mevtanın ardından yüksek sesle ve çırpınarak, saç baş yolarak ağlamamak.
Böyle yapmak kadere itiraz ve Cenabı Hakkın takdirini itham etmek olur. Ayrıca
bu mevtaya iyilik değil azaba vesile olur.

52. Sekerat halindeki hastalara “La ilahe illallah, Muhammedün
rasulullah.” şeklinde telkinde bulunmak. Hastanın dudaklarını temiz ve
ıslak bir bezle sulandırıp kurumamasını sağlamak. Ölüm vaki olup son nefes
verilince, okumalar durdurulur ve cenazenin uzağında devam edilebilir. Çenesinin
açık kalmaması için mendil ve benzeri şeylerle başa bağlanır. Gözleri açık ise
kapatılır.

53. Kabirleri ziyaret etmek. Gafleti dağıtır ve uhrevi tefekküre vesile olur.
Kabristanın kapısına yaklaşınca, kabir halkına gizlice selam verilir. “Ey
kabir sakinleri, esselamu aleyküm. Sizler bizden önce geldiniz, bizler de
sizleri takip edeceğiz. Size Allah’tan af ve mağfiret dileriz.”
Şeklinde selam ifade edilebilir. Sonra ziyaret edilecek merhumun ayakucu
tarafından yaklaşılır. Yüzüne müteveccihen veya kıbleye karşı durulur.
Kur’an ve dualar okunabilir. Ziyaret esnasında mezarları çiğnemek
mekruhtur. Şayet geçip gitmek için başka müsait yol yoksa, merhuma sevap hediye
edilerek, geçilebilir. Mezar üzerindeki yeşillikler yolunmaz, bilakis çiçekler
ekilir. Kurumuş otlar ayıklanır.

54. Hasta akraba, dost ve arkadaşları ziyaret etmek. Onlara teselli ve ümit
vermek. Ziyareti uzun tutmamak. Hastanın hoşa gitmeyecek hallerini başka yerde
anlatmamak.

55. Sıla-i rahimde bulunmak. “Akrabayla alakayı kesen bir kimsenin
bulunduğu meclise Allah’ın rahmeti inmez.”

56. Zemzem suyunu hürmeten ayakta ve kıbleye karşı dönerek içmek.

57. Anne-babaya itaat etmek, onlara ihsanda bulunmak, kalplerini kırmamak ve
hayır dualarını almak.


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Kıssadan Hisse (Kuşun öğüdü)
  11.Eyl.2006 Pzt 12:20:46
Tamahkârın yakaladığı küçük kuş der ki:

- Beni ne yapacaksın?

- Kesip yiyeceğim.

- Benim bir lokmacık etim, ne karın doyurur, ne de bir derde deva olur. Beni bırakırsan sana üç mühim nasihatte bulunurum.

- Nasihatleri söylersen seni bırakırım.

- Birini elinde iken, ikincisini şu ağaca konunca, üçüncüsünü de karşı tepeye varınca söylerim.

- Peki birincisini söyle!

- Elinde çıkan şeyin hasretini çekme!

- İkincisi ne?



Kuş, ağaca konunca der ki:

- Olmayacak şeye inanma!

- Üçüncü nasihati söyle! Kuş karşı tepeye varınca der ki:

- Sen ne ahmaksın, benim kursağımda ellişer gramlık iki tane inci vardı. Beni kesseydin, bu incilere malik olacaktın.



İnci sözünü duyar duymaz, tamahkâr, hemen oraya yıkılıp kalır. Eyvah diyerek dövünmeye başlar. Sonra der ki:

- Haydi üçüncüsünü söyle!

- Sen iki nasihati hemen unuttun. Üçüncüsünü söylesem ne faydası olacak?

- Söyle belki bunu unutmam.

- (Elden çıkan şeye üzülme) dedim, beni bıraktığına üzüldün, (Olmayacak şeye inanma) dedim. Etimle, kemiğimle, 100 gram gelmezken, kursağımda elli gramlık iki tane inci olduğuna inandın.



- Üçüncü nasihati söylemeyecek misin?

- Ahmağa nasihat kâr etmez. Tamah insanı kör ve sağır eder. Hakikati görmeye mani olur.





Hisse: Varın onuda siz tefekkür edin


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >ÇOBAN VE AĞAÇ
  11.Eyl.2006 Pzt 13:49:55
fiogf49gjkf0d
yaşlı çoban sürüsünü otlatmak için yaylaya çıktığında tepeye yakın bir elma ağacının altında dinlenir ve eğer mevsimiyse, onunla konuşarak:
"Hadi bakalım evladım, derdi. Bu ihtiyarın elmasını ver artık".
Ve bir elma düşerdi, en güzelinden, en olgunundan. Yaşlı adam sedef kakmalı çakısını çıkartarak onu dilimlere ayırır ve küçük bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine katık ettikten sonra, babasından kalan Kur an ını okumaya koyulurdu.

Çoban, bu ağacı yirmi yıl kadar önce diktiğinde sık sık sular, bunun için de büyükçe bir güğüme doldurduğu abdest suyundan geriye kalanı kullanırdı. Elma ağacının kökleri, belki de bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa sürede serpilip meyve vermeye başlamıştı. Çoban o zamanlar henüz genç sayıldığından şöyle bir uzandı mı en güzel elmayı şıp diye koparırdı. Fakat aradan geçen bunca yıl içinde beli bükülüp boyu kısalmış, ağacınkiyse bir çınar gibi büyüyüp göklere yükselmişti. Ama boyu ne olursa olsun, ağaç yine de yavrusu değil miydi? Onu bir evlat sevgisiyle okşarken :
"Ver yavrum, derdi, gönder bakalım bu günkü kısmetimi."
Ve bir elma düşerdi hiç nazlanmadan, yıllar boyu hiçbir gün aksamadan.

Köylüler, uzaktan uzağa gözledikleri bu hadiseyi birbirlerine anlatıp yaşlı çobanın veli bir zât olduğunu söylerlerdi.

Yaşlı adam, ağacın altında dinlenip namazını kıldığı bir gün, yine elmasını istedi. Ancak dallar dolu olmasına rağmen nedense birşey düşmemişti. Sonra bir daha, bir daha tekrarladı isteğini. Beklediği şey bir türlü gelmiyordu. Gözyaşları, yeni doğmuş kuzuların tüylerini andıran beyaz sakalını ıslatırken, ağacın altından uzaklaşıp koyunların arasına attı kendini. Yavrusu, meyve verdiği günden bu yana ilk defa reddediyordu onu. İhtiyar çobanın beli her zamankinden fazla bükülmüş, güçsüz bacakları da vücudunu taşıyamaz olmuştu. Hayvanlarını usulca toplayıp köye doğru yöneldiğinde, aşağıdaki caminin her zamankinde daha nurlu minarelerinden yankılanan ezan sesiyle irkildi birden. Yeniden doğmuştu sanki çoban. Birşey hatırlamıştı.
Çocuklar gibi sevinerek ağacın yanına koştu ve ona şefkatle sarılırken :
"Canım" dedi, hıçkırıp ağlayarak.
"Benim güzel evladım, mis kokulum. Şu unutkan ihtiyarı üzmeden önce neden söylemedin, bu günün Ramazan ın ilk günü olduğunu ?"


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >ÖLÜMDEN KAÇIŞ .. BİR DİNİ HİKAYE
  11.Eyl.2006 Pzt 16:44:09
Ölümden kaçış

Hayvanlarla konuşabilen ve rüzgara, maddeye hakim olabilme yeteneği ile donanmış Peygamber,Hazret-i Süleyman, bir gün Kudüs te, çadırında arkadaşları ile oturup sohbet ederken, içeriye bir adam girer.

 O mecliste oturan bir kişiye dikkat ve hayretle bakarak çıkıp gider.

Şaşıran adam, Hazret-i Süleyman a sorar:

- Bu adam kimdi?

Peygamber cevap verir:

- Azrail di.

Bu cevabı alan adam müthiş bir paniğe kapılır ve Hazret-i Süleyman a yalvarır:

- Ya Süleyman, Azrail bana çok tuhaf baktı. Ne olur beni buradan kaçır. Uzaklara gönder.

Arkadaşının ricasını kırmaz gül yüzlü Peygamber. Rüzgar emrindedir ya bindirir rüzgara ve

gönderir Hindistan a. Adam ertesi gün Hindistan da birden karşısında, bir gece evvelinden

gördüğü ve artık tanıdığı Azrail e rastlar. Başına geleceği anlar ve konuşur:

- Anladım, benim canımı almaya geldin. Yalnız bir sorum var, ona cevap ver öyle al canımı, der.

Dün beni Süleyman ın çadırında görünce neden yüzüme hayretle baktın?

Azrail cevap verir:

- Ben dün senin canını, ertesi gün Hindistan da almak emir almıştım. Seni Kudüs te Süleyman ın

çadırında oturur görünce, Bu adam bir günde Hindistan a nasıl gidecek? diye hayret ettim der.

Kıssadan hisse, size tayin edilen vakitten kurtulup daha fazla yaşamanız mümkün değildir.

Ecelden kaçılmaz. Ve ecel, bir gün mutlaka başımıza geleceğine göre ha bugün ha yarın, ne fark eder?


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >yeşil elbise
  11.Eyl.2006 Pzt 16:58:24
YESIL ELBİSE

Yolda karsilastigimizda, ezan okunuyordu.
 
-         Gel seni camiye gotureyim, bu gun Cuma biliyorsun dedim.
 
Daha once ki tekliflerimi reddettigi icin ;
 
-         Sen de benim camiye gitmedigimi biliyorsun! Bosuna israr etme dedi.
-         Peki dedim. Neden direniyorsun?
-         Ne bileyim olmuyor iste diye karsilik verdi.
-         Belki cevreninde tesiri var. Hem pantolonumun utusu bozulup, dizleri asinir diye endise ediyorum.
 
İster istemez gulerek;
 
-         Herhalde saka yapiyorsun dedim.
-         Bunun icin cami terk edilir mi?
-         Ciddi soyluyorum dedi.
-         Giyimime ve ozellikle yesil renge cok duskun oldugumu bilirsin.
 
Gercekten de oyle idi. Giydigi birbirinden guzel elbiseleri mutlaka yesilin bir baska tonundan secer ve her zaman utulu tutardi.
 
-         Hayatinda hic camiye gitmedin mi? Dedim.
-         Cocukken dedemle bir kac kere gitmistim, diye cevap verdi.
-         Fakat artik gitmeye niyetin yok!
 
Soyledikleri beni son derece sasirtmis ve bu konuyu actigima pisman etmisti. Bir muddet sonra ayrildik. Onunla konusmamizdan iki ay sonra, kendisinin camide oldugunu soylediler. Hemen gittim!
 
Bahcedeki namaz saflarinin en onunde duruyordu ve uzerinde yine yesiller vardi. Yavasca yanina yaklastim ve kisik bir sesle;
 
-         Hani, camiye gelmeyecektin?
 
Hic sesini cikarmadi! Cunku :
 
MUSALLA TASININ UZERINDE YESIL ORTULU BIR TABUTUN ICINDE YATIYORDU...


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Öldükten sonra neler olacak?
  11.Eyl.2006 Pzt 17:01:01
Öldükten sonra neler olacak?

1- Ölüm ve Kabir

İnsanın ölümüyle bedenden ayrılan ruh, âhiret âleminin başlangıcı olan kabir hayatını yaşar. Kabirde Münker ve Nekir adında iki melek insana birtakım önemli sorular sorarlar.
Bu soruların başlıcaları: “Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim? Kitabın ne?” dir.

Dünyadayken imân edip iyi işler yapanlar, bu sorulara doğru cevaplar verirler. İmânı tam olmayanlar ise bu sorulara doğru cevap veremezler. Sevgili Peygamberimiz, kabirde insanların farklı durumunu şöyle belirtmektedir: “Mezar, her insan için dünyadaki durumuna göre ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.” (Keşfu’l Hafâ, c.2, s.90)

2- Kıyamet

Kıyametin kopma zamanı gelince İsrafil adlı melek sûr adı verilen bir âlete üfleyecek. Böylece bütün kâinat alt üst olup, bütün canlılar ölecek. İsrafil’in ikinci kez sûra üflemesiyle yepyeni bir dünya kurulacak ve bütün ölüler dirilecek.

3- Diriliş

Allah’u Tealâ ölüleri diriltecek. Bütün semavî dinlerde bu inanç vardır. Bu, âhiret inancının temelini oluşturur. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim’in pek çok âyetinde öldükten sonra dirilişi açıkça belirtir. Pek çok örnekle bu gerçeği ispat eder.
4- Haşir ve Mahşer

Haşir, Allah’ın dirilişten sonra kullarını bir araya toplamasıdır. Toplanılan bu yere Mahşer adı verilir. Mahşerde melekler, cinler ve insanlar dirildikten sonra herkes burada toplanacaktır. O anda inkarcı kâfirler de, toprak olarak yok olup gitmeyi temenni edecek ve “Keşke toprak olaydım!” (Nebe Sûresi, 40) diye iç çekecektir. O dehşetli günde 7 sınıf insan Arş’ın gölgesinde gölgelendirecektir.

1. Adaletli devlet başkanı ve yönetici,

2. Allah’a kulluk ederek büyüyen genç,

3. Kalbi cami ve mescitlere bağlı kimse,

4. Allah için birbirini seven bu uğurda bir araya gelip, bu sevgi ile ayrılan iki kişi,

5. Makam ve itibar sahibi bir kadının beraber olma çağrısını “Ben Allah’tan korkarım” cevabı ile reddeden kişi,

6. Sağ elinin verdiği sadakayı sol eli duymayacak şekilde gizli yardımda bulunan kişi,

7. Tenha yerde Allah’ı anarak gözleri dolu dolu olan kişi. (Buhari, Ezan 36).


5- Kişi sevdiğiyle haşredilecek

Mahşere herkes, dünyada kime inanmış ve kimin peşinden gitmişle onunla birlikte gelir. O gün gerçek önderin mübarek Peygamber Efendilerimiz (as) olduğu gün gibi ortaya çıkacaktır. (O gün zalim kimse ellerini ısırıp: ‘Keşke peygamberle beraber bir yol tutsaydım, vay başıma gelene; keşke falancayı dost edinmeseydim. Andolsun ki beni, bana gelen Kur’an’dan o saptırdı. Şeytan insanı yalnız ve yardımcısız bırakıveriyor.’ der.) (Furkan S. 13-14)

6- Hesap, Suâl, Mizan

İnsanların dünyada yaptıkları her şey, bir sayfa içinde kendilerine verilecek. Büyük bir mahkeme kurulacak, insanlar yargılanacak. Ömrünü hangi yolda tükettiği, bildiğiyle neler yaptığı, malını nasıl kazanıp nereye harcadığı, vücudunu hangi yolla yıprattığı sorulacak. Bu mahkemede, hiçbir şeyi inkâr etmek mümkün değildir. Çünkü, insanın eli, ayağı, gözü, kulağı, hatta günah işlediği yerler dile gelecek, yaptıklarına tanıklık edecekler. Amellerin tartıldığı teraziye “Mizan” adı verilmiştir.
7- Kevser Havuzu

Ahirette her peygamberin bir havuzu olacak. Bu havuzdan kendisi ve ümmetinden Allah’ın diledikleri içecektir. O gün Efendimiz’in de (sas) bir havuzu bulunacak ve havuzunun başına gelen ümmetinin sayısı bütün peygamberlerinkinden fazla olacaktır.

8- Efendimiz’in (sas), şefaatine layık olmalıyız

Şefaat ancak Allah’ın izniyle olabilir ve çok geniş kapsamlıdır. Kâfir, müşrik ve münafıklar hariç günahkâr da olsa bütün Müslümanlar için söz konusudur.

Sevgili Peygamberimiz’in yapacağı şefaat beş maddede toplanabilir:


1. Peygamberimiz’in en büyük şefaati, mahşer yerinde büyük bir sıkıntı içinde hesaba çekilmeyi bekleyen bütün insanlara şefaatidir. Bu şefaat sayesinde Allah mahlukatı bir an evvel hesaba başlayacaktır.

2. Mü’minlerden büyük bir topluluğun sorgusuz sualsiz cennete girmesi için yapacağı şefaat.

3. Cehenneme girmeyi hak ettikleri halde oraya girmemeleri için bazı günahkârlar hakkında yapacağı şefaat.

4. Cehenneme giren bazı günahkâr mü’minlerin oradan çıkması için edeceği şefaat.

5. Cennetliklerin derecelerinin yükselmesi için edeceği şefaat.


9- Sırat kıldan incedir

Bundan sonra, cehennemin üzerinde, nasıl olduğunu Allah’tan başka kimsenin tam olarak bilemediği bir köprü kurulacak. İnsanlar iyiliklerine göre farklı biçimlerde “Sırat” denilen bu köprüden geçecekler. Bazıları şimşek hızıyla geçip cennete girecekler. Kötü insanlar, Sırat’ı geçemeyecek ve cehenneme düşecekler
<<1234 567891011121314...27>>