ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
9 Mayıs 2024, Perşembe 15:41   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  cEmiRc> Forum Başlıkları
    cEmiRctarafından açılmış Toplam 262 Forum Başlığı var
<<123456 78910111213141516...27>>


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Hikmetli Sözler - resimLİ
  1.Eyl.2006 Cum 11:33:39






























cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >şu silahlara bakarmısınız??
  2.Eyl.2006 Cmt 15:37:38
cem is offline   Alıntı ile Cevapla
 
 
 
 
 
 


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >*****İLGİNÇ KAZALAR*****
  2.Eyl.2006 Cmt 15:44:26








































cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >MÜBAREK GÜN VE GECELER
  4.Eyl.2006 Pzt 09:46:10
fiogf49gjkf0d
MÜBAREK GÜN VE GECELER 

• Cuma Günü 
• Ramazan ve Kurban Bayramları 
• Mevlid Kandili 
• Regaib Gecesi 
• Mirac Gecesi 
• Berat Gecesi 
• Kadir Gecesi 



Cuma Günü 
Cuma günü müslümanlar için bir bayram günü demektir. Cuma namazı cemaatle kılınır. Bu sebeple müslümanlar bir araya gelerek birbirleri ile yakından tanışmak ve görüşmek imkânı bulurlar. Her hafta müslümanların böyle bir araya gelmesi aralarındaki dostluğu artırır, birlik ve beraberliği güçlendirir. 
Cuma, önemli olayların meydana geldiği çok hayırlı ve faziletli bir gündür. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: 
«Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün cuma günüdür. Adem (a.s.) o gün yaratılmış, o gün cennete konulmuş ve o gün cennetten çıkarılmıştır.» (58) 
«Cuma gününde bir saat vardır ki, hangi mü min o saatte Allah tan bir dilekte bulunursa Allah onun dileğini kabul eder.» (59) 

Ramazan ve Kurban Bayramları 
Yılda iki dini bayramımız vardır: 
1– Ramazan bayramı. 
2– Kurban bayramı. 
Bayram sevinç günü demektir. Ramazan ayında oruç tutarak Allah ın emrini yerine getiren, Kurban Bayramında kurban keserek Allah yolunda fedâkârlık gösteren, bayram namazlarını topluca kılan müslümanlar görevlerini yapmış olmanın sevinç ve mutluluğunu yaşarlar. 
Bayramlarda anne, baba ve büyükler ziyaret edilir, dargınlar barışır, hısım ve akrabalar arasında karşılıklı hediyeleşmeler dostlukları pekiştirir. 
Bayramlarda mü minler birbirleri ile bayramlaşır, uzakta olanlara tebrikler gönderilerek gönülleri alınır. Kabirler ziyaret edilerek ölüler için dua edilir. Kur an okunarak ve sadaka verilerek ruhları şad edilir. 
Bayramlar, Allah ın mü min kullarına birer ziyafet günleridir. Bu günler, Allah ın rızasına uygun davranışlarla değerlendirilmelidir. 

Mevlid Kandili 
İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü l-evvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir. 
O nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti. 
Sevgili Peygamberimizin tebliğ ettiği İslâm dini ile dünya aydınlandı, tek Allah inancı ile kalpler nurlandı. Eşitlik, adalet ve kardeşlik geldi. O na inanan toplumlar gerçek huzura kavuştu. O nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır. 
Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı "Vesiletün necat" olan mevlid kitabı O nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir. 
Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir. 
Bununla beraber, O nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz. 

Regaib Gecesi 
Üç aylar diye bilinen Recep, Şaban ve Ramazan ayları manevi bakımdan diğer aylardan daha üstün ve daha bereketlidir. Recep ayı gelince Peygamberimiz şöyle dua ederdi: 
«Allah ım bize Receb ve Şabanı mübarek eyle ve bizi Ramazana ulaştır.» (60) 
Recep ayının ilk cuma gecesi "Regaib Gecesi" dir. Bu gece, Allah ın rahmet ve bağışlamasının bol olduğu, duaların kabul edildiği mübarek bir gecedir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: 
«Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri çevrilmez (yâni kabul edilir). Bunlar: 
– Recebin ilk cuma gecesi, 
– Şabanın onbeşinci gecesi, 
– Cuma geceleri, 
– Ramazan bayramı gecesi, 
– Kurban bayramı gecesi dir.» (61) 

Mi rac Gecesi 
Allah, ın dâveti üzerine Sevgili Peygamberimiz bir gece Mekke deki Mescid-i Haramdan Kudüs teki Mescid-i Aksa ya götürülmüş, oradan Cebrâil ile birlikte bütün gökleri aşarak "Sidretül münteha" denilen makama yükselmiştir. Peygamberimiz (s.a.s.) buradan daha ileriye gitmiş ve vasıtasız olarak Yüce Allah ile görüşmüştür. 
Bu mukaddes yolculuğun Mekke den Kudüs e kadar olan bölümüne İsra, Kudüs ten itibaren devam eden bölümüne de Mi rac denir. Peygamberimiz, beş vakit namazı ümmetine Mirac hediyesi olarak getirmiştir. 
Mirac olayı Peygamberimizin en büyük mucizelerinden biridir. Hicretten bir buçuk yıl önce Receb ayının 27. gecesinde meydana gelmiştir. 

Berat Gecesi 
Şaban ayının onbeşinci gecesi "Berat Gecesi"dir. Borçtan, suç ve cezadan kurtulmak anlamını taşıyan Berat, günahlardan kurtuluş gecesi demektir. 
Bu gece yüce Allah ın, kendisine yönelip af dileyen mü minleri bağışlayarak kurtuluş beratı verdiği bir gecedir. Bu geceyi şuurlu bir halde geçirerek dileklerimizi Allah a sunmamızı isteyen Sevgili Peygamberimiz şöyle buyuruyor: 
«Şaban ayının onbeşinci gecesi olduğu zaman, o geceyi ibadetle geçirin, gündüzünü de oruç tutunuz. Çünkü, Allah Teâlâ, o gece güneş doğuncaya kadar, dünyaya rahmetle tecelli ederek şöyle buyurur: 
– Yok mudur bağışlanmak isteyen, bağışlayayım? 
– Yok mudur rızık isteyen,rızıklandırayım? 
– Yok mudur dert ve musibete yakalanan, şifa vereyim? 
– Daha ne gibi dilekleri olan varsa istesinler vereyim.» (62) 
Öyle ise Rabbimizin müjdesine kulak vererek bizlere tanınan bu fırsatlardan yararlanmalıyız. 

Kadir Gecesi 
Ramazan ayının 27. gecesi "Kadir Gecesi"dir. İnsanlara dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını gösteren dinimizin kutsal kitabı Kur an-ı Kerim Peygamberimize Ramazan ayı içinde Kadir Gecesinde inmeye başlamış, Hz. Muhammed (s.a.s.) e peygamberlik görevi bu gecede verilmiş ve İslâm güneşi bu gecede doğmuştur. İşte bu önemli olaylar Kadir Gecesine büyük bir şeref vermiş, üstün bir değer kazandırmıştır. 
Kadir gecesinin bin aydan daha haylırlı olduğu Kur an-ı Kerim de açıkça bildirilmiştir. Sevgili Peygamberimiz de bu gecenin fazileti hakkında şöyle buyurmuştur: 
«Kim ki, faziletine inanarak ve mükâfatını Allah tan bekleyerek Kadir Gecesini ibadetle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.» (63) 
Kadir Gecesi biz mü minlere Allah Teâlanın büyük bir lütfu ve sonsuz rahmetinin eseridir. Bu geceyi Allah rızası için namaz kılarak, Kur an okuyarak ve dûa ederek en iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz. 

Hz. Aişe bir gün Peygamberimize: 
–«Ya Rasûlellah: Kadir Gecesine rastlarsam nasıl dua edeyim?» diye sordu. 
Peygamberimiz şöyle buyurdu: 
–«De ki: Ya Rab; sen çok affedicisin, affetmeyi seversin, beni afffet.» (64) 
Sevgili Peygamberimizin öğrettiği bu duayı, biz de Kadir Gecesinde tekrar edelim. 
Kandil gecelerini; Allah rızası için namaz kılmak, Kur an okumak, Peygamberimize salât ve selâm okumak, günahlarımızın bağışlanması için Allah tan af dilemek, dünya ve ahirete ait dileklerimiz için dua etmek ve yapacağımız yardımlarla yoksulları sevindirmek suretiyle değerlendirmeliyiz


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Kıyametle ilgili ayetler
  4.Eyl.2006 Pzt 09:48:36

Kıyametle ilgili ayetler

Bakara(*) Sûresinin 85 . Ayetinde 
Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu halde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. 

Bakara(*) Sûresinin 174 . Ayetinde 
Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır.40 

Bakara(*) Sûresinin 212 . Ayetinde 
İnkar edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir. 

Bakara(*) Sûresinin 254 . Ayetinde 
Ey iman edenler! Hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkar edenler ise zalimlerin ta kendileridir. 

Âl-i İmrân(*) Sûresinin 55 . Ayetinde 
Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” 

Âl-i İmrân(*) Sûresinin 77 . Ayetinde 
Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. 

Âl-i İmrân(*) Sûresinin 161 . Ayetinde 
Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir. 

Âl-i İmrân(*) Sûresinin 180 . Ayetinde 
Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 

Âl-i İmrân(*) Sûresinin 185 . Ayetinde 
Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. 

Âl-i İmrân(*) Sûresinin 194 . Ayetinde 
“Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vadinden dönmezsin.” 

Nisâ(*) Sûresinin 42 . Ayetinde 
O kıyamet günü, Allah’ı inkar edip Peygamber’e isyan edenler, yer yarılıp içine girmiş olmayı isterler ve Allah’tan hiçbir söz gizleyemezler. 

Nisâ(*) Sûresinin 87 . Ayetinde 
Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Andolsun sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan? 

Nisâ(*) Sûresinin 109 . Ayetinde 
İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah’a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak? 

Nisâ(*) Sûresinin 141 . Ayetinde 
Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, “Size üstünlük sağlayıp sizi mü’minlerden korumadık mı?” derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir. 

Nisâ(*) Sûresinin 159 . Ayetinde 
Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce, ona (İsa’ya) iman edecek olmasın. Kıyamet günü o (İsa) onların aleyhine şahit olacaktır.31 

Mâide(*) Sûresinin 14 . Ayetinde 
“Biz hıristiyanız” diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek! 

Mâide(*) Sûresinin 36 . Ayetinde 
Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin (kafirlerin) olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar onlardan yine kabul edilmez. Onlara elem dolu bir azap vardır. 

Mâide(*) Sûresinin 64 . Ayetinde 
Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez. 

Mâide(*) Sûresinin 116 . Ayetinde 
Allah kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilah edinin dedin?” İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.” 

En’âm Sûresinin 2 . Ayetinde 
O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de onun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz. 

En’âm Sûresinin 12 . Ayetinde 
De ki: “Şu göklerdekiler ve yerdekiler kimindir?” “Allah’ındır” de. O merhamet etmeyi kendine gerekli kıldı. Andolsun sizi mutlaka kıyamet gününe toplayacak. Bunda hiç şüphe yok. Kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar. 

En’âm Sûresinin 15 . Ayetinde 
De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.” 

En’âm Sûresinin 31 . Ayetinde 
Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara ansızın o saat (kıyamet) gelip çatınca bütün günahlarını sırtlarına yüklenerek, “Hayatta yaptığımız kusurlardan ötürü vay halimize!” diyecekler. Dikkat edin, yüklendikleri günah yükü ne kötüdür! 

En’âm Sûresinin 40 . Ayetinde 
(Ey Muhammed!) De ki: “Söyleyin bakalım. Acaba size Allah’ın azabı gelse veya size kıyamet saati gelip çatsa (böyle bir durumda) siz Allah’tan başkasını mı çağırırsınız? Eğer (putların size yararı dokunduğu iddianızda) doğru söyleyenlerseniz (haydi onları yardıma çağırın). 

A’râf Sûresinin 32 . Ayetinde 
De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.” 

A’râf Sûresinin 167 . Ayetinde 
Hani Rabbin, elbette kıyamet gününe kadar onlara azabın en kötüsünü tattıracak kimseleri göndereceğini bildirmişti. Şüphesiz Rabbin, elbette cezayı çabuk verendir. Şüphesiz O çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 

A’râf Sûresinin 172 . Ayetinde 
Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. 

A’râf Sûresinin 187 . Ayetinde 
Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de, yere de ağır basmıştır. O size ancak ansızın gelecektir.” Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.” 

Yûnus Sûresinin 60 . Ayetinde 
Allah’a karşı yalan uyduranların, kıyamet günü hakkındaki zanları nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu (O’nun nimetlerine) şükretmezler. 

Yûnus Sûresinin 93 . Ayetinde 
Andolsun, biz İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz rızıklar verdik. Kendilerine bilgi gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki, ayrılığa düşmüş oldukları şeyler hakkında Rabbin kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir. 

Hûd Sûresinin 60 . Ayetinde 
Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, Rablerini inkâr etti. (Yine) biliniz ki Hûd’un kavmi Âd Allah’ın rahmetinden uzaklaştı. 

Hûd Sûresinin 98 . Ayetinde 
Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası! 

Hûd Sûresinin 99 . Ayetinde 
Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek! 

Yûsuf Sûresinin 107 . Ayetinde 
Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular? 

Hicr Sûresinin 37,38 . Ayetinde 
Allah da, "O halde sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen güne (kıyamete) kadar mühlet verilenlerdensin" dedi. 

Hicr Sûresinin 85 . Ayetinde 
Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık. Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et. 

Nahl Sûresinin 25 . Ayetinde 
Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür. 

Nahl Sûresinin 27 . Ayetinde 
Sonra kıyamet günü Allah onları rezil edecek ve diyecek ki: “Uğrunda mücadele ettiğiniz ortaklarım nerede?!” kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler: “Şüphesiz bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kafirlerin üzerinedir.” 

Nahl Sûresinin 77 . Ayetinde 
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet’in kopması bir göz kırpması gibi veya daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. 

Nahl Sûresinin 84 . Ayetinde 
Kıyamet günü her ümmetten bir şahit göndereceğiz; sonra inkar edenlere ne (özür dilemeleri için) izin verilecek, ne de Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işleme istekleri kabul edilecek. 

Nahl Sûresinin 92 . Ayetinde 
Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır. 

Nahl Sûresinin 124 . Ayetinde 
Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir. 

İsrâ Sûresinin 13 . Ayetinde 
Her insanın amelini boynuna yükledik.2 Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız. 

İsrâ Sûresinin 58 . Ayetinde 
Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edeceğiz, ya da şiddetli bir azapla cezalandıracağız. İşte bu, Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) yazılmış bulunuyor.11 

İsrâ Sûresinin 62 . Ayetinde 
Yine demişti ki: “Benden üstün tuttuğun kişi bu mu, söyler misin? Andolsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, (azdırarak) kontrolüm altına alacağım.” 

İsrâ Sûresinin 97 . Ayetinde 
Allah kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. Kimi de saptırırsa böyleleri için O’nun dışında dostlar bulamazsın. Onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşredeceğiz. Varacakları yer cehennemdir. Cehennemin ateşi dindikçe, onlara çılgın ateşi artırırız. 

İsrâ Sûresinin 104 . Ayetinde 
Bunun ardından İsrailoğullarına şöyle dedik: “Bu topraklarda oturun, ahiret va’di (kıyamet) gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.” 

Kehf Sûresinin 21 . Ayetinde 
Böylece biz, (insanları) onların halinden haberdar ettik ki, Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar (olayın mucizevi tarafını ve asıl hikmetini bırakmışlar da) aralarında onların durumunu tartışıyorlardı. (Bazıları), “Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların halini daha iyi bilir” dediler. Duruma hakim olanlar ise, “Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız” dediler. 

Kehf Sûresinin 36 . Ayetinde 
“Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülsem bile andolsun bundan daha iyi bir sonuç bulurum.” 

Kehf Sûresinin 98 . Ayetinde 
Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir” dedi. 

Kehf Sûresinin 105 . Ayetinde 
Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkar eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir. 

19 - MERYEM SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 98 âyettir. Bazı tefsir bilginlerine göre 58 ve 71. âyetler Medine döneminde inmiştir. Sûre, Meryem’in, oğlu İsa’yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır. Sûrede başlıca, tevhit inancını yerleştirmek amacıyla bazı peygamberlerin kıssaları ve kıyamet sahneleri konu edilmektedir.

Meryem Sûresinin 75 . Ayetinde 
(Ey Muhammed!) De ki: “Kim sapıklık içinde ise Rahmân onlara, istenildiği kadar süre versin! Nihayet kendilerine vaad olunan azabı, ya da kıyameti gördüklerinde kimin yeri daha kötüymüş, kimin taraftarları daha zayıfmış bilecekler. 

Meryem Sûresinin 95 . Ayetinde 
Onlar(ın her biri) kıyamet günü O’na tek başına gelecektir. 

Tâ-Hâ Sûresinin 15 . Ayetinde 
“Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.” 

Tâ-Hâ Sûresinin 100 . Ayetinde 
Kim ondan yüz çevirirse şüphesiz ki o, kıyamet gününde ağır bir günah yükü yüklenecektir. 

Tâ-Hâ Sûresinin 105 . Ayetinde 
(Ey Muhammed!) Sana dağların (kıyamet günündeki) halini soruyorlar. De ki: “Rabbim onları toz edip savuracak.” 

Tâ-Hâ Sûresinin 124 . Ayetinde 
“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” 

Enbiyâ Sûresinin 47 . Ayetinde 
Kıyamet günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. (Yapılan iş) bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz. 

Enbiyâ Sûresinin 49 . Ayetinde 
Onlar, görmedikleri halde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de korkarlar. 

Enbiyâ Sûresinin 97 . Ayetinde 
Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. “Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz” derler. 

22 - HAC SÛRESİ
Âyetlerinin çoğu Mekke’de, bir kısmı ise Medine döneminde inmiştir. 78 âyettir. Hac ibadetinden bahsettiği için bu adı almıştır. Sûrede ayrıca kıyamet gününün dehşetinden, kıyamet günü yaşanacak sahnelerden, cihattan ve helak edilmiş eski toplumlardan söz edilmektedir. 

Hac(*) Sûresinin 1 . Ayetinde 
Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. 

Hac(*) Sûresinin 7 . Ayetinde 
Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah kabirdeki kimseleri diriltecektir. 

Hac(*) Sûresinin 8,9 . Ayetinde 
İnsanlardan öylesi de vardır ki, ne bir ilmi, ne bir yol göstericisi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olduğu halde kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız. 

Hac(*) Sûresinin 17 . Ayetinde 
Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah’a ortak koşanlar var ya, Allah kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah her şeye şahittir. 

Hac(*) Sûresinin 55 . Ayetinde 
İnkar edenler, kendilerine kıyamet ansızın gelinceye, yahut da onlara kısır bir günün8 azabı gelip çatıncaya dek o Kur’an’dan bir şüphe içinde kalırlar. 

Hac(*) Sûresinin 69 . Ayetinde 
Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir. 

Mü’minûn Sûresinin 16 . Ayetinde 
Sonra yine muhakkak siz, kıyamet gününde (tekrar) diriltileceksiniz. 

Furkân Sûresinin 11 . Ayetinde 
Hayır, onlar Kıyameti de yalanladılar. Biz ise o Kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem ateşi hazırlamışızdır. 

Furkân Sûresinin 69 . Ayetinde 
Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedi kalır. 

27 - NEML SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 93 âyettir. Sûre, adını, 18. âyette yer alan “en-Neml” kelimesinden almaktadır. Neml, karınca demektir. Sûrede başlıca, Süleyman peygamber ve Sebe’ melikesi, Belkıs kıssası ile Salih ve Lût peygamberler konu edilmekte, ayrıca mü’minlerin kurtuluşa ereceği, İslâm karşıtlarının kötü akıbetleri, öldükten sonra dirilmek ve kıyamet dile getirilmektedir.

Neml Sûresinin 82 . Ayetinde 
(Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara insanların âyetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler. 

Kasas Sûresinin 41 . Ayetinde 
Biz onları, ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü de kendilerine yardım edilmeyecektir. 

Kasas Sûresinin 42 . Ayetinde 
Bu dünyada onları lanete uğrattık. Kıyamet gününde de onlar iğrenç kılınmış kimselerden olacaklardır. 

Kasas Sûresinin 61 . Ayetinde 
Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız, sonra da kıyamet günü (hesaba çekilmek için) huzura getirilecek kimse gibi midir? 

Kasas Sûresinin 71 . Ayetinde 
De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize geceyi kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilah size bir aydınlık getirir? Hâlâ duymayacak mısınız?” 

Kasas Sûresinin 72 . Ayetinde 
De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilah size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?” 

Ankebût Sûresinin 13 . Ayetinde 
Andolsun, onlar mutlaka kendi yüklerini ve kendi yükleriyle beraber nice ağır yükleri yükleneceklerdir. Uydurmakta oldukları şeylerden de kıyamet günü şüphesiz, sorguya çekileceklerdir. 

Ankebût Sûresinin 20 . Ayetinde 
De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” 

Ankebût Sûresinin 25 . Ayetinde 
İbrahim onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkar edip tanımayacak; kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.” 

30 - RÛM SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 60 âyettir. Sûre adını, ikinci âyette geçen “er-Rûm” kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca kıyametin hallerinden, Allah’ın kudretine ve birliğine delalet eden kevnî meseleler ile Kureyş kabilesinin İslâm’a karşı olumsuz tutumu konu edilmiştir.

Rûm Sûresinin 12 . Ayetinde 
Kıyametin kopacağı günde suçlular hayal kırıklığı içinde ümitsizliğe düşeceklerdir. 

Rûm Sûresinin 14 . Ayetinde 
Kıyametin kopacağı gün, işte o gün mü’minler ve kâfirler birbirinden ayrılacaklardır. 

Rûm Sûresinin 55 . Ayetinde 
Kıyametin kopacağı gün suçlular, (dünyada) bir andan fazla kalmadıklarına yemin ederler. Onlar (dünyada haktan) işte böyle döndürülüyorlardı. 

31 - LOKMÂN SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 34 âyettir. Sûre, adını 12. ve 13. âyetlerde anılan Hz. Lokmân’dan almıştır. Sûrede başlıca, Hz. Lokmân’ın oğluna öğütleri, tevhid, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve haşr konularına dikkat çekilmekte, kıyamet günü için hazırlıklı olunması öğütlenmektedir.

Lokman Sûresinin 34 . Ayetinde 
Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (herşeyden) hakkıyla haberdar olandır. 

Secde Sûresinin 25 . Ayetinde 
Şüphesiz Rabbin kıyamet günü, üzerinde ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda onlar arasında hüküm verecektir. 

Secde Sûresinin 29 . Ayetinde 
De ki, “Fetih (Kıyamet) günü, inkar edenlere iman etmeleri fayda vermeyecektir. Onlara göz de açtırılmayacaktır.” 

Ahzâb(*) Sûresinin 63 . Ayetinde 
İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: “Onun ilmi ancak Allah katındadır.” Ne bilirsin, belki de kıyamet yakında gerçekleşir. 

Sebe’ Sûresinin 3 . Ayetinde 
İnkar edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” 

Sebe’ Sûresinin 26 . Ayetinde 
De ki: “Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir. O gerçeği apaçık ortaya koyan,2 hakkıyla bilendir.” 

Fâtır Sûresinin 14 . Ayetinde 
Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koştuğunuzu inkar ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar olan (Allah) gibi haber veremez. 

37 - SÂFFÂT SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 182 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen “es-Sâffât” kelimesinden almıştır. Sâffât, sıra sıra dizilenler, saf saf duranlar demektir. Sûrede başlıca, meleklerden, cinlerden kıyamet ve ahiret olaylarından söz edilmekte; Nûh, İbrahim, İsmail, İshak, Mûsâ, Hârun, İlyas, Lût ve Yûnus peygamberin kıssalarına yer verilmektedir. 

Sâd Sûresinin 80,81 . Ayetinde 
Allah şöyle dedi: “Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin.” 

Zümer Sûresinin 15 . Ayetinde 
“Siz de Allah’tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!” De ki: “Şüphesiz hüsrana uğrayanlar kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu apaçık hüsranın ta kendisidir.” 

Zümer Sûresinin 24 . Ayetinde 
Kıyamet günü kötü azaba karşı yüzüyle korunan kimse4, (o gün) azaptan emin olan kimse gibi midir? Zalimlere, “Kazandıklarınızı tadın” denir. 

Zümer Sûresinin 31 . Ayetinde 
Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz 

Zümer Sûresinin 47 . Ayetinde 
Eğer yeryüzünde bulunan her şey tümüyle ve onlarla beraber bir o kadarı da zulmedenlerin olsa, kıyamet günü kötü azaptan kurtulmak için elbette onları verirlerdi. Artık, hiç hesap etmedikleri şeyler Allah tarafından karşılarına çıkmıştır. 

Zümer Sûresinin 60 . Ayetinde 
Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenleri görürsün, yüzleri kapkara kesilmiştir. Büyüklük taslayanlar için cehennemde bir yer mi yok!? 

Zümer Sûresinin 67 . Ayetinde 
Allah’ın kadrini gereği gibi bilemediler. Yeryüzü kıyamet gününde bütünüyle O’nun elindedir. Gökler de O’nun kudretiyle dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir. 

40 - MÜ MİN SÛRESİ
56 ve 57. âyetler hariç Mekke döneminde inmiştir. 85 âyettir. Sûre, adını 28. âyette geçen “mü’min” kelimesinden almıştır. Mü’min inanan kimse demektir. Âyette sözü edilen mü’min, Firavun ailesinin; gizlice iman eden ve çevresindekileri hakka yönlendirmeye çalışan bir ferdidir. Ayrıca sûre, Allah’ın sıfatlarından biri olan ve 3. âyette geçen “ğâfir” kelimesinden dolayı “Ğâfîr sûresi” diye de anılmaktadır. “Ğâfir”, bağışlayan demektir. Sûrede başlıca, Allah’ın birliğini gösteren bazı delillere yer verilerek kıyametle ilgili tasvirler yapılmaktadır. 

Mü’min Sûresinin 46 . Ayetinde 
(Öyle bir) ateş ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir. 

Mü’min Sûresinin 59 . Ayetinde 
Kıyamet günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar. 

Fussilet Sûresinin 40 . Ayetinde 
Âyetlerimiz konusunda (yalanlama amacıyla) doğruluktan sapanlar bize gizli kalmaz. O halde kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha iyidir? Dilediğinizi yapın. Şüphesiz o, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. 

Fussilet Sûresinin 47 . Ayetinde 
Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi O’na havale edilir. Meyveler tomurcuklarından ancak O’nun bilgisi altında çıkar, dişi ancak O’nun bilgisi altında hamile kalır ve doğurur. Allah onlara, “Nerede bana ortak koştuklarınız?” diye seslendiği gün şöyle derler: “Sana arz ederiz ki, içimizden onları gören hiçbir kimse yok.” 

Fussilet Sûresinin 50 . Ayetinde 
Andolsun! Başına gelen bir zarardan sonra kendisine tarafımızdan bir rahmet tattırsak mutlaka “Bu benim hakkımdır, Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Andolsun, Rabbime döndürülürsem, şüphesiz O’nun yanında benim için daha güzel şeyler vardır” der. Andolsun, biz inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve andolsun, onlara mutlaka ağır azâptan tattıracağız. 

42 - ŞÛRÂ SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 53 âyettir. Sûre, adını 38. âyette geçen “Şûrâ” kelimesinden almıştır. Şûrâ danışma demektir. Sûrede başlıca müslümanların işlerini kendi aralarında danışma yoluyla yürüttükleri, ayrıca kainatta Allah’ın birliğini gösteren deliller ve kıyamet gününün halleri konu edilmektedir. 

Şûrâ Sûresinin 17 . Ayetinde 
Allah, hak olarak Kitab’ı ve mizanı3 indirendir. Sen nereden bileceksin belki de o saat (kıyamet) yakındır. 

Şûrâ Sûresinin 18 . Ayetinde 
Kıyamete inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler. İnananlar ise, ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, Kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler. 

Şûrâ Sûresinin 45 . Ayetinde 
Ateşe sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün. İnananlar da, “İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır” diyecekler. İyi bilin ki zâlimler, sürekli bir azâp içindedirler. 

Zuhruf Sûresinin 61 . Ayetinde 
Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur. 

Zuhruf Sûresinin 66 . Ayetinde 
Onlar (bu tavırlarıyla) ancak, kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini beklemektedirler, halbuki bunun farkında değillerdir. 

Zuhruf Sûresinin 85 . Ayetinde 
Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O’nun katındadır ve yalnızca O’na döndürüleceksiniz. 

Câsiye Sûresinin 17 . Ayetinde 
Onlara din işi konusunda açık deliller verdik. Ama onlar ancak kendilerine bilgi geldikten sonra, aralarındaki hasetten dolayı ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, hakkında ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü, aralarında hüküm verecektir. 

Câsiye Sûresinin 26 . Ayetinde 
De ki: “Allah sizi yaşatıyor. Sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek, ama insanların çoğu bilmezler.” 

Câsiye Sûresinin 27 . Ayetinde 
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün bâtıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır. 

Câsiye Sûresinin 32 . Ayetinde 
“Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur” dendiği zaman ise; “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, sadece zannediyoruz. Biz bu konuda kesin kanaat sahibi değiliz” demiştiniz. 

Ahkâf Sûresinin 5 . Ayetinde 
Kim, Allah’ı bırakıp da, kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapıktır? Oysa onlar, bunların tapınmalarından habersizdirler. 
Ahkâf Sûresinin 6 . Ayetinde 
İnsanlar (kıyamet günü) toplandığında, o taptıkları kendilerine düşman oluverir, onların ibâdetlerini de inkâr ederler. 

Muhammed(*) Sûresinin 18 . Ayetinde 
Onlar kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne fayda verecek? 

Necm Sûresinin 57 . Ayetinde 
Yaklaşmakta olan (Kıyamet iyice) yaklaştı. 

Kamer Sûresinin 1 . Ayetinde 
Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.1 

Kamer Sûresinin 46 . Ayetinde 
Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır. 

55 - RAHMÂN SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 78 âyettir. Sûre, adını ilk âyeti oluşturan ve Allah’ın sıfatlarından biri olan “er-Rahmân” kelimesinden almıştır. Sûrede başlıca, Allah’ın nimetleri, birliğini ve kudretini gösteren kainat delilleri ve günahkârların kıyamette karşılaşacakları korku ve şiddet konu edilmektedir.

56 - VÂKI A SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 96 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-vâkı’a” kelimesinden almıştır. Vâkı’a, gerçekleşen, meydana gelen olay demektir. Burada kıyameti ifade etmektedir. Sûrede başlıca, kıyametin kopmasından önceki ve sonraki dehşetli haller ve insanların amellerine göre içinde yer alacağı gruplar konu edilmektedir. 

Vâkı’a Sûresinin 1,2 . Ayetinde 
Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır. 

Mücâdele(*) Sûresinin 7 . Ayetinde 
Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah’ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az, yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah her şeyi hakkıyla bilir. 

Mümtehine(*) Sûresinin 3 . Ayetinde 
Yakınlarınız ve çocuklarınız size asla fayda vermeyecektir. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. 

64 - TEĞÂBUN SÛRESİ
Medine döneminde inmiştir. 18 âyettir. Sûre, adını 9. âyette geçen “et-Teğâbun” kelimesinden almıştır. Teğâbun, aldanma demektir. İnanmayanların aldanışları, Kıyamet gününde açıkça ortaya çıkacağı için bugüne “Yevmü’t-Teğabun (aldanma günü)” denmiştir. Sûrede başlıca mü’min olsun, kâfir olsun herkesin eksiklik ve kusurlarının kıyamet günü açığa çıkacağı konu edilmektedir.

Kalem Sûresinin 39 . Ayetinde 
Yahut bizden, her ne hükmederseniz mutlaka öyle olacağına dair Kıyamete kadar sürecek kesin sözler mi aldınız? 

Kalem Sûresinin 42,43 . Ayetinde 
Baldırların açılacağı (işlerin zorlaşacağı) ve kâfirlerin secdeye çağrılıp da gözleri düşmüş ve kendilerini zillet kaplamış bir halde buna güç yetiremeyecekleri günü (Kıyamet gününü) düşün. Halbuki onlar sağlıklarında secde etmeye çağrılıyorlar(ve buna yanaşmıyorlar)dı. 

69 - HÂKKA SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 52 âyettir. Sûre, adını birinci âyeti oluşturan “el-Hâkka” kelimesinden almıştır. Hâkka, mutlaka gerçekleşecek olan kıyamet demektir. Sûrede başlıca, Kıyameti inkar edenlerin görecekleri cezalar ve mü’minler ile kafirlerin dehşetli Kıyamet günündeki halleri konu edilmektedir.

Hâkka Sûresinin 1 . Ayetinde 
Gerçekleşecek olan kıyamet! 

Hâkka Sûresinin 2 . Ayetinde 
Nedir o gerçekleşecek olan kıyamet? 

Hâkka Sûresinin 3 . Ayetinde 
Gerçekleşecek olan kıyametin ne olduğunu sen ne bileceksin?1 

Hâkka Sûresinin 4 . Ayetinde 
Semûd ve Âd kavimleri, yüreklerini hoplatacak olan büyük felaketi (Kıyameti) yalanladılar. 

Hâkka Sûresinin 13,14,15 . Ayetinde 
Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş(kıyamet kopmuş)tur. 

Müzzemmil Sûresinin 14 . Ayetinde 
Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyameti) hatırla. 

Müzzemmil Sûresinin 17 . Ayetinde 
Hal böyle iken inkar ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek olan bir günden (kıyametten) nasıl korunursunuz? 

Kıyâme Sûresinin 1 . Ayetinde 
Kıyamet gününe yemin ederim. 

Kıyâme Sûresinin 5 . Ayetinde 
Fakat insan önünü (geleceğini, kıyameti) yalanlamak ister.2 

Kıyâme Sûresinin 6 . Ayetinde 
“O kıyamet günü ne zaman?” diye sorar. 

77 - MÜRSELÂT SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 50 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-Mürselât” kelimesinden almıştır. Mürselât, gönderilenler demektir. Sûrede başlıca, kıyametin, hesap ve azabın gerçekleşeceği, Allah’ın kudreti ve günahkârların akıbeti konu edilmektedir.

Mürselât Sûresinin 1,2,3,4,5,6,7 . Ayetinde 
Ard arda gönderilenlere, kasırga gibi esenlere, hakkıyla yayanlara, hakkıyla ayıranlara, özür ya da uyarı olmak üzere öğüt bırakanlara andolsun ki, uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir. 

Mürselât Sûresinin 11 . Ayetinde 
Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir). 

78 - NEBE SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 40 âyettir. Sûre, adını ikinci âyette geçen “en-Nebe’” kelimesinden almıştır. Nebe’, haber demektir. Sûrede ölüm ötesi hayatın varlığını ispat çerçevesinde, kıyamet, öldükten sonra dirilme ve hesap için toplanma konularına yer verilmektedir.

Nâzi’ât Sûresinin 34,35 . Ayetinde 
En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar. 

Nâzi’ât Sûresinin 42 . Ayetinde 
Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. 

Nâzi’ât Sûresinin 46 . Ayetinde 
Kıyameti gördükleri gün onlar, sanki dünyada ancak bir akşam, yahut bir kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler. 

80 - ABESE SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 42 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “abese” fiilinden almıştır. “Abese”, “yüzünü ekşitti” demektir. Sûrede başlıca, itikat, peygamberlik, Allah’ın kudreti ve kıyamet halleri konu edilmektedir.

81 - TEKVÎR SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 29 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “küvviret” fiilinin mastarından almıştır. Tekvîr, dürmek demektir. Sûrede başlıca, kıyamet, vahiy ve peygamberlik konuları ele alınmaktadır.

Mutaffifîn Sûresinin 15 . Ayetinde 
Hayır, şüphesiz onlar, kıyamet günü Rablerini görmekten mahrum bırakılacaklardır. 

Bürûc Sûresinin 2 . Ayetinde 
Va’dedilmiş güne (kıyamete) andolsun, 

Fecr Sûresinin 21 . Ayetinde 
Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman, 

101 - KÂRİ A SÛRESİ
Mekke döneminde inmiştir. 11 âyettir. “Kâri’a”, vuran, çarpan, kapıyı çalan, yürekleri hoplatan şey demektir. Burada, kıyamet gününü ifade etmektedir



cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >DİĞER DİNLER VE İSLAMİYET
  4.Eyl.2006 Pzt 09:50:37

Kendi dinlerini değiştirecek islâmiyeti kabul eden, muhtelif ırk, ülke ve meslekten insanların islâmiyeti niçin kabul ettiklerine dair, çok yerleri birbirinin aynı olan açık ve samimi beyanları ve kendileri müslüman olmadıkları hâlde, Allahü teâlâya inanan ve müslümanlığa hayran olan birçok meşhur kimsenin, islâmiyet hakkındaki düşünceleri kitaplarda yazılıdır. Onların bu beyanlarından dinimizin diğer dinlerden olan farkı ve üstünlüğü kendi ağızlarından şöyle meydana çıkmaktadır:

- İslâm dini, tek halık [yaratıcı], tek mabud tanır. Bu tek mabudun ismi, Allahü teâlâdır. İnsanların akl-ı selimi, onlara tek Allah olduğunu telkin eder. Diğer dinlerde bulunan birden fazla mabud mefhumunu [kavramını] akıllı bir insan kabul edemez.

- İslâm dini, insanlara yalnız ruhi bilgiler vermekle kalmaz, aynı zamanda onlara

dünyada ne yapmaları gerektiğini bildirir ve onlara rehber olur.

  En Üstün Din

Allahü teâlâ, Kur an-ı kerimde mealen şöyle buyurmaktadır:

(Allahü teâlâ, Peygamberini, hidayet ve hak din, İslâmiyet ile gönderdi. İslâm dinini, diğer dinler üzerine üstün kıldı.) [Muhammed aleyhisselamın hak] Peygamber olduğuna şahid olarak Allah yeter.) [Feth 28]

(Müşrikler istemese de, islâm dinini diğer bütün dinlerden üstün kılmak için resulü Muhammed aleyhisselamı, [sebeb-i hidayet olan] Kur an ve İslâm dini ile birlikte gönderen Allahü teâlâdır) [Saf 9]

Ve Allahü teâlâ vâd ediyor:

(Allahü teâlâ şükredenlerin mükâfatını verecektir.)

Burada şükretmek demek, Kur an-ı kerimin istediği gibi, tam müslüman olmak demektir. Allahü teâlânın verdiği nimetleri, Onun emrine uygun olarak kullanmak demektir. Bugün dünyada bir milyardan ziyade müslüman olduğu bildirilmiştir Yani, dünyada her 4 kişiden biri müslümandır. Eğer bu müslümanlar, Allahü teâlânın emrettiği gibi, ruhen ve bedenen tertemiz insanlar olur, birbirlerine kardeşçe bağlanır, çalışır, her sahada ilerlemeye başlarsa, Allahü teâlâ da, onlara mükâfatını verecek, o zaman müslümanlar, tıpkı kurun-ı vüsta (ortaçağ)da olduğu gibi, medeniyetin en önüne geçeceklerdir. Allahü teâlâ, bize bunu vâd ediyor. Allahü teâlâ, hiçbir zaman vâdinden dönmez.

Dinimizin diğer dinlerden farkı:

Günahkâr Doğmak (!)

- Hıristiyanlar, insanların günahkâr olarak doğduğunu, dünyada ancak kefaret vermek ve azab çekmek için bulunduğunu iddia ederken, islâm dini, insanların masum [günahsız] doğduğunu, her çocuğun, Allahü teâlânın sevgili kulu olduğunu, akil, baliğ olan insanların kendi yaptığı işten mesul bulunduğunu, doğru yolda kaldıkları müddetçe, ahiret nimetlerinden de bol bol faydalanabileceklerini söyler.

- İslâmiyet, ibâdet, duâ ve tevbe etmek için, kul ile Allahü teâlânın arasına kimseyi sokmaz. Bunları yapmak için papaza ihtiyaç yoktur.

İslamda hurafeler yoktur

- İslâm dini, çok mantıki bir dindir. Kur an-ı kerimde anlaşılmıyan ve hayat şartlarına ve fen bilgilerine uymıyan bir tek hüküm yoktur. Verdiği emirler gayet faydalıdır. İslâmda hurafeler yoktur. Putlara, resimlere, heykellere tapmak gibi, ancak ibtidai kavimlerin ve puta tapanların kabul ettiği ve hâlâ hıristiyan dininde bulunan akıl almaz hususlar, islâm dininde bulunmaz.

- İslâmiyet hangi ırk, dil ve ülkeden olursa olsun, bütün müslümanların birbirinin kardeşi olduğunu bildirir. İslâm dininde, Allahü teâlânın huzurunda herkes birbirine müsavidir. Namaz kılarken, en büyük rütbeli bir müslüman ile en küçük rütbeli, en zengin ile en fakir, bir beyaz ile bir zenci müslüman yanyana durur ve Allahü teâlâya birlikte secde ederler.

- İslâmiyette, Peygamberler, bizim gibi bir insandır. İnsanların, her bakımdan en üstünüdürler. Vazifeleri, Allahü teâlânın emirlerini bize bildirmektir. Güzel ahlâk ve seciyyeleri sebebi ile, Allahü teâlâ onları seçmiş, kendilerine bu vazifeyi vermiştir. Şimdiye kadar gelmiş bütün Peygamberleri islâm dini kabul eder ve onlara hürmet eder.

- Hıristiyanlık, insanı sadece Allahü teâlâdan korkutur. İslâmiyet ise, insana Allahü teâlâyı sevdirir. Müslüman, Allahü teâlânın kendisini sevmiyeceğinden korkar.

- İnsanların öldükten sonra ne olacaklarını, ahiret hayatını, hallerini hiç bir hıristiyan din adamı izah edemiyor. Bunu, en güzel ve en mufassal şekilde izah eden din, İslâmiyettir.

- İslâmiyet, kimseden, anlıyamadığı şeyleri kabul etmesini istemez. Diğer dinlerde olduğu gibi (sır) kabul edilen akideleri yoktur.

- İslâmiyette, herhangi bir işte önce Kur an-ı kerime müracaat etmek, orada bulamadığı hususları Resulullahın sünnetinde aramak, orada da bulunmadığı hususlar için, akl-ı selime göre ehil olanların ictihad etmesi [o işin hükmünü beyan etmesi] esastır.

- İslâmiyet, en yeni bir dindir. Kur an-ı kerim, ilk gününden bugüne kadar hiç bozulmadan, bir kelimesi bile değişmeden gelmiştir. İçinde, her ihtiyacı karşılıyacak ahkam [hükümler] vardır. Bu, o kadar açıktır ki, artık başka bir din gelmiyeceği, insanların dini ihtiyaçlarının tamamiyle temin edilmiş bulunduğu, islâm dininin hakiki Allah dini olduğu kendiliğinden meydana çıkar.

- İslâmiyet, Allahü teâlâyı (Rabbülâlemin) yani bütün âlemlerin Allahı olduğunu beyan etmiştir. Başka dinlerde olduğu gibi, yalnız o dine mensub olanların Allahı olarak düşünülmez.

Zorla dine sokmak yoktur

- Müslüman olmak için kimse kimseyi zorlamaz. Kur an-ı kerimde Bekara suresinin ikiyüz ellialtıncı ayetinde mealen, (Zorla dine sokmak yoktur) emri vardır. Hâlbuki hıristiyan misyonerler, insanları zorla veya menfaat vâd ederek hıristiyan yapmaya uğraşırlar.

En mükemmel ictimai nizamı tayin etmiştir

- İslâmiyet, iktisadi bakımdan kapitalist ve komünist düşünceleri reddeder. Fakiri korumuş, zengini de kötülememiştir. Zenginlerin, fakirlere zekât ve sadaka vermesini emretmiştir. Ayrıca dünyadaki çeşitli millet ve ırklara mensub müslümanları bir araya getirerek [Hac gibi], dünyada en mükemmel ictimai [sosyal] nizamı tayin etmiştir.

- İslâmiyet, alkollü içkileri, kumarı ve uyuşturucu maddeleri haram etmiştir. Dünyadaki en büyük fenalıklar, bu üç belâdan hasıl olmaktadır.

- İslâmiyette ibâdetler, yalnız Allahü teâlâya şükretmek, Onun sevgisini kazanmak için yapılır. İbadet saatleri muayyen olduğundan, bunlar insanları intizama, senede bir ay tutulan oruç ise, iradesini kuvvetlendirmeye ve nefsine hakim olmaya alıştırır.

- İslâmiyet, temizliğe çok önem veren bir dindir. İbadete başlamadan önce, vücut temizliğini emreden yegane din, islâmiyettir. Diğer dinlerde böyle birşey yoktur. İslâmiyette, ibâdetler kısa olduğu için, bunlar günlük hayat üzerinde aksi bir tesir yapmaz.

- Hıristiyan rahiplerin vaazlarında söyledikleri, fakat kendilerinin ve diğer hıristiyanların hiçbir zaman yapmadığı hilm, yardım ve merhamet gibi iyi huylar, yalnız müslümanlarda vardır.

- İslâmiyet, fakirlere, kimsesizlere, misafirlere ve hangi dinden olursa olsun, yabancılara yardım etmeyi emreden tek dindir.

- İslâmiyette, her yerde ibâdet etmeye müsaade edilmiştir. İbadet için muhakkak camiye gitmek mecburiyeti yoktur. Bir müslüman, bir başka dinin mabedine tecavüz etmez ve mecbur olunca bir kilisede de namaz kılabilir.

- İslâmiyet, insanları, çalışmaya, faydalı, şeyleri öğrenmeye, önce kendi aklı ve gayreti ile iş görmeye başladıktan sonra, Allahdan yardım istemeye davet eder. (Bir saat tefekkür ve faydalı iş görmek, bir sene ibâdete eşittir) diyen başka bir din yoktur.

- İslâmiyet, ruh ve beden temizliğidir. Bu ikisinin müsavi tutar. İslâmiyette, yalnız sevgi, güler yüz, tatlı söz, dürüstlük ve iyilik etmek vardır.

- Teselli arıyan bir zavallı, bunu ancak Kur an-ı kerimde bulur. Kur an-ı kerimde, muhtaçları teselli eden, onları ferahlatan, ne yapmaları gerektiğini öğreten birçok güzel nasihatler vardır.

Kadına Değer Verir

- İslâmiyet, kadınlara çok kıymet vermiş, onlara en büyük hakları tanımıştır. İslâm dininde birkaç kadınla evlenmek gibi bir emir yoktur. İslâm dini, bu hususta belirli bir adedi geçmemek ve bazı haklara riayet etmek şartıyla izin vermiştir. İslâm dini zuhur ettiği zaman, Araplar istedikleri kadar kadınla, onlara hiçbir hak tanımaksızın birlikte yaşarlardı. İslâmiyet, kadınları bu feci vaziyetten kurtarmış, onların haklarını korumuştur. Muhammed aleyhisselam, (Cennet anaların ayağı altındadır) buyurarak, kadınlara mümtaz [seçkin] bir mevki vermiştir. Hiçbir dinde bu imtiyaz yoktur.

Adaleti emreder 

Rum Kayseri Herakliyusun büyük ordularını perişan eden İslâm askerlerinin başkumandanı Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleri, zafer kazandığı her şehirde adamlarını bağırtarak, Rumlara, Halife Hz. Ömerin emirlerini bildirirdi. Humus şehrini alınca buyurdu ki:

(Ey Rumlar! Allahü teâlânın yardımı ile ve Halifemiz Ömerin emrine uyarak bu şehri de aldık. Hepiniz ticaretinizde, işinizde, ibâdetlerinizde serbestsiniz. Malınıza, canınıza, ırzınıza, kimse dokunmayacaktır. İslâmiyetin adaleti aynen size de tatbik edilecek, her hakkınız gözetilecektir. Dışardan gelen düşmana karşı, müslümanları koruduğumuz gibi sizi de koruyacağız. Bu hizmetimize karşılık olmak üzere, müslümanlardan hayvan zekâtı ve uşr aldığımız gibi, sizden de, senede bir kere cizye vermenizi istiyoruz. Size hizmet etmemizi ve sizden cizye almamızı Allahü teâlâ emretmektedir.)

Humus Rumları, cizyelerini seve seve getirip, Beyt-ül-mal emini Habib bin Müslime teslim ettiler.

Herakliyusun, bütün hıristiyan ülkelerinden asker toplayarak Antakyaya hücuma hazırlandığı haberi alınınca Humus şehrindeki askerlerin de, Yermükteki kuvvetlere katılmasına karar verildi. Ebu Ubeyde hazretleri şehirde memurların şöyle bağırmalarını emretti:

(Ey Hıristiyanlar! Size hizmet etmeye, sizi korumaya söz vermiştim. Buna karşılık, sizden cizye almıştım. Şimdi ise, Halifeden aldığım emir üzerine, Herakliyus ile gaza edecek olan kardeşlerime yardıma gidiyorum. Size verdiğim sözde duramayacağım. Bunun için hepiniz Beyt-ül-mala gelip, cizyelerinizi geri alınız! İsimleriniz ve verdikleriniz, defterimizde yazılıdır.)

Suriye şehirlerinin çoğunda da böyle oldu. Hıristiyanlar müslümanların bu adaletini, bu şefkatini görünce, senelerden beri Rum imparatorlarından çektikleri zulümlerden ve işkencelerden kurtuldukları için bayram yaptılar. Sevinçlerinden ağladılar. Çoğu seve seve müslüman oldu. Kendi arzuları ile Rum ordularına karşı İslâm askerine casusluk yaptılar.

İslâm devletlerinin meydana gelmesi, yayılması asla, saldırmakla olmadı. Bu devletleri ayakta tutan, yaşatan, büyük ve başlıca kuvvet, iman kuvveti idi ve İslâm dininde çok kuvvetli bulunan adalet, iyilik, doğruluk ve fedakârlık meziyeti idi. Kur an-ı kerimde buyuruldu ki:

(Allah, adaleti, iyilik yapmayı, akrabaya bakmayı emreder. Hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı meneder.) [Nahl 90]

(Ey iman edenler! Bir millete olan öfkeniz, sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olunuz!) [Maide 8]

* / * / * / * / * / * / * / *

Yabancıların müslüman olmalarına sebep olan şeyler 

Bir çok diplomat, devlet, ilim ve fen, hatta din adamlarının müslüman oluşları, İslâmiyetin büyüklüğüne hayran kaldıklarındandır. Misyonerler, milyarlar harcayarak Hıristiyanlık propagandası yapıyorlar. Hâlbuki propagandasız birçok yabancı, İslâmı seçmiştir. Bu sebeplerin birkaçı şöyle:

1- İslâmda tek ilah vardır. Hıristiyanlıktaki üç tanrı inancı, ilim sahiplerince saçma görülmüştür.

2- İslâm, sadece ahiret saadetini değil, dünyada da mutlu yaşamanın yollarını bildirmiştir.

3- İslâmda, her çocuk günahsız doğar. Hıristiyanlıkta ise, günahkâr doğar. Bu da, akla, ilme, aykırıdır.

4- İslâmda, ibâdetlerin mabette yapılma şartı yoktur. Her yerde ibâdet edilebilir. Hıristiyanlar, kilisede putu, papazı aracı yaparak ibâdet eder.

5- İslâmda günahları yalnız Allah affeder. Hıristiyanlıkta, güya papazın, günahları affetme ve dinden çıkarma yani aforoz etme gibi yetkisi vardır.

6- Yahudi kendini asil bilir. Hıristiyan, zenciyi aşağı görür. İslâmda ise ırk, renk ve dil ayrımı yoktur.

7- İslâmda bütün peygamberler beşer, yani insandır. Ancak seçilmiş, günahsız insandır. Hiç kimse, diğerlerinin günahını çekmez. Hıristiyanlıkta, Hz. İsa Oğul tanrıdır, günahkârların affolması için çarmıhta ölmüştür. Bu da akla ve ilme aykırıdır.

8- İslâmda hurafe yoktur. Diğer dinlerde ateşe, güneşe, taşa, heykele tapılır.

9- İslâmda, "Dinde zorlama yoktur" düsturu vardır. Hiç kimse dine girmeye zorlanmaz. Hıristiyanların dine sokmak için yaptıkları işkenceler ve mezheb kavgaları meşhurdur.

10- İslâm, iç temizliği yanında, dış temizliğe de çok önem verir. Meşhur Versay Sarayında yıllarca bir hela yoktu. Bu, Hıristiyanların ne kadar pis olduğunu göstermeye kâfidir.

11- İslâm, sömürüyü reddeder. Bunun için kapitalizmi, komünizmi kabul etmez. İslâm hariç, hiç bir dinin ekonomi sistemi yoktur. Bugün Hıristiyan ülkelerde kapitalizm hakimdir.

12- Müslümanların geri kalışları sebebi, dinlerinin icablarına uymamalarındandır. Hıristiyanların maddi refaha kavuşmaları ise, dinlerinden uzak kalmalarındandır. Müslümanlıkta cahil olan dinden çıkar, Hıristiyanlıkta ise, âlim olan Hıristiyanlığı bırakır.

13- İslâmda, alkol, uyuşturucu ve kumar haramdır. Zinanın cezası ise, ağır olduğu için, fuhuş yaygınlaşamaz. Hıristiyan Batı, fuhuş bataklığı içindedir.

14-İslâm, en yeni ve en son dindir. Kur an-ı kerim, günümüze kadar hiç bozulmadan, bir kelimesi bile değişmeden gelmiştir. Hâlbuki İncillerin birbirini tutmadığını herkes bilir.

15-İslâm, kadınlara çok kıymet vermiş, onlara en büyük hakları tanımış, (Cennet anaların ayağı altındadır) buyurmuştur. Hiçbir din kadına bu değeri vermemiştir.

16-İslâm dini bir milletin değil, bütün insanlığındır. Allahü teâlâ, (Rabbülâlemin)dir, yani bütün âlemlerin Rabbidir.

Niçin Müslüman oldum?

(Atlas Okyanusu ile Akdenizin birbirine karışmadığını gördüm ve ilmen de tesbit edilmiştir. Bunun 1400 sene önce Kur an-ı kerimde bildirildiğini duyunca, müslümanlığın hak din olduğuna inanıp müslüman oldum.) Kaptan Kusto (Fransız)

Kur an-ı kerim, Allahın adı ile başlıyor, Allahın birliğini bildiriyordu. Hayretim arttı. Tevhid dini olan müslümanlığı seçtim. Cat Stevens (İngiliz)

İslâm, çağları ardında sürükliyen bir dindir. Müslüman olmakla, çağlarüstü dini seçmiş oldum. Roger Garaudy (Fransız)

Anarşinin ancak İslâm ahlâkına sahip olmakla önleneceğine inandım. İçkiyi bıraktım, tesettüre girdim ve namaza başladım. Tına Gfanzıl (Alman)

İslâmda, ırk, renk ve dil farkı gözetilmediğini, herkesin eşit olduğunu, namaz kılarken de rütbe ayrımı yapılmadığını gördüm. Müslüman oldum. Thomas Clayton (Amerikalı)

İslâm, en iyi şeyleri ihtiva eder. Hiç bir dinde kardeşlik, İslâmdaki gibi değildir. Dr. Rolf Freiherr (Avusturyalı)

İslâm, sevgi, doğruluk, temizlik ve güzel ahlâkı emrettiği için müslüman oldum. A.Uemura (Japon)

İslâmı akla da uygun bulup müslüman oldum. Cecilla Cannolly (Avusturyalı)

İlim Çinde de olsa alın hadisini okudum. İslâmın ilme verdiği önemi görünce müslüman oldum. Mr. Board (Amerikalı)

İslâm, israf ve cimriliği yasaklayan, maddi- manevî her hususta en güzel kaideleri olan dindir. Albay Ronald Rockwell (Amerikalı)

İslâm dünya ve ahiret mutluluğunu gösterdiği için müslüman oldum. B.Karai (Zengibar)

Putlara değil de, bir Allaha ibâdet etmeyi, doğruluğu, emanete riayeti, insanların haklarını gözetmeyi emreden İslâmiyeti kabul ettim. Necaşi (Habeş İmparatoru)

Tufeyl bin Amr, usta bir şairdi. Onun gibi şiirden anlıyan pek azdı. Kur an-ı kerimi okuyunca, onun şiir ve beşeri bir söz değil, ilahi bir kelam olduğunu hemen anlayıp müslüman oldu.

 



cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Allahtan korkmak
  4.Eyl.2006 Pzt 09:55:01

Allahtan korkmak

Allahü teâlâdan korkmanın alâmeti yedi şeyden belli olur:

1-Dil; yalan söylemez, gıybet etmez, boş konuşmaz, Allahı anar, ilimle meşgul olur.

2-Kalb; kin, haset gibi kötü huylardan temizlenmiştir.

3-Göz; harama bakmaz, kâinattaki her şeye ibretle bakar.

4-Mide; haram lokmadan uzaktır.

5-El; harama uzanmaz.

6-Ayak; günah işlenen yere gitmez.

7-İbâdet; yalnız ihlâsla yani, Allah rızası için yapılır. Riyadan kaçılır.

Allahtan korkan insan, O’nun emir ve yasaklarına riayet eder.

Hiç kimseye kötülük etmez.

Kendisine edilen kötülüğe sabreder.

Kusurlarına tevbe eder.

Çalışırken, alış-veriş ederken kimsenin hakkını yemez ilim ve ahlâk sahiplerine saygı gösterir.

Arkadaşlarını sever ve kendisini sevdirir.

Kimseyi çekiştirmez, kimseye sert davranmaz.

Malı ve mevkii herkese iyilik etmek için ister.

Kendisini beğenmez.

Allahü teâlânın her an, gördüğünü ve bildiğini düşünerek, hiç kötülük etmez.

Kısacası Allahü teâlâdan korkan, milletine ve memleketine faydalı olur.



cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >PEYGAMBERLER
  4.Eyl.2006 Pzt 09:57:03
Âdem Aleyhisselâm
İdris Aleyhisselâm
Şit (Sis) Aleyhisselâm
Nûh Aleyhisselâm
Hûd Aleyhisselâm
Sâlih Aleyhisselâm
İbrâhim Aleyhisselâm
Lût Aleyhisselâm
İsmâil Aleyhisselâm
İshâk Aleyhisselâm
Yâkûb Aleyhisselâm
Yûsuf Aleyhisselâm
Eyyûb Aleyhisselâm
Şuayb Aleyhisselâm
Mûsâ Aleyhisselâm
Hârûn Aleyhisselâm
Hıdır (Hızır) Aleyhisselâm
Yûşâ Aleyhisselâm
İlyâs Aleyhisselâm
Elyesa Aleyhisselâm
Zülkifl Aleyhisselâm
Şem ûn Aleyhisselâm
İşmoil Aleyhisselâm
Yûnus Aleyhisselâm
Dâvûd Aleyhisselâm
Süleyman Aleyhisselâm
Lokman Aleyhisselâm
Zekeriyyâ Aleyhisselâm
Yahyâ Aleyhisselâm
Uzeyr Aleyhisselâm
Îsâ Aleyhisselâm
Zülkarneyn Aleyhisselâm


cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >DİNİNE GÖNÜLDEN BAĞLI BİR LİDER (ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK)
  4.Eyl.2006 Pzt 14:38:22
DİNİNE GÖNÜLDEN BAĞLI BİR LİDER

"Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum."

-Mustafa Kemal Atatürk-

Atatürk, İslam ahlakını ve dinimizin vecibelerini daha aile ocağındayken öğrenmiş, tahsil yaşamı boyunca da bu bilgilerini pekiştirerek geliştirmiştir. "Ilımlı-modern-dindar" yapının, en güzel örneği ve en başarılı uygulayıcısı, laik Cumhuriyetimiz in kurucusu Büyük Önder Atatürk tür. Ulu Önder, her zaman gericilikle mücadele ederken İslam ı yüceltmiş; dolayısıyla bu ikisi arasındaki ayrımı en doğru biçimde yapmıştır. Tekke, türbe ve zaviyeler onun döneminde kapanmış, ama ilk Türkçe Kuran meali de yine onun döneminde yayınlanmıştır. Türk insanının ihtiyaçlarını ve özelliklerini çok iyi bilen, gericiliğe, yobazlığa her zaman karşı olan Atatürk, Türk Milleti ni dinin özüne yöneltmeyi amaçlamış ve bugün milletçe ulaşmayı hedeflediğimiz yapıyı her yönüyle tecelli ettirmiştir.

Şüphesiz ki din, Büyük Önder in de dikkat çektiği gibi demokrasinin ve milli bütünlüğümüzün vazgeçilmez bir ihtiyacıdır. Bir milletin fertlerini birarada tutan en güçlü bağ olan din, aile, ahlak ve devlet müesseselerinin de devamını sağlayan en önemli unsurdur.

Dinin var olmadığı veya dini değerlerin ortadan kalktığı bir toplumda, bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak aile, ahlak ve devlet kavramları da geçerliliğini yitirecek ve kısa süre içinde ortadan kalkacaktır. Böyle bir gelişme ayrıca, tarihi ve kültürü ne kadar eskiye dayanırsa dayansın bir milleti birbirine bağlayan milli ve manevi tüm bağların parçalanmasını, anarşinin hortlamasını ve toplumun bölünmesini kaçınılmaz hale getirecektir.

İşte bütün bu nedenlerden ötürü, toplum dokusunun vazgeçilmez parçası niteliği taşıyan din müessesesinin devamını sağlayamayan bir ulusun sosyolojik ve bilimsel açıdan ayakta durması mümkün değildir. Gerek kişi, gerekse toplum açısından dinin lüzumlu bir müessese olduğunu belirten, siyasi alanda yaptığı sayısız reformla bu sağlıklı bakış açısını geniş kitlelere yaymayı hedefleyen Büyük Önder Atatürk, Türk Milleti nin dindar olmasını ve dini değerlerini muhafaza etmesini "Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur"; "Din vardır ve lazımdır." (Yakınlarından Hatıralar, Asaf İlbay, s. 102) sözleriyle teşvik etmiştir. Milletini, batıl inanışlardan arındırıp, gerçek dine yöneltmeyi amaçlamıştır. Bunun için de Kuran ın kolay bir şekilde okunup anlaşılmasını sağlamak amacıyla Türkçeye çevrilmesi emrini vermiştir:

"Sonra Kuran ın tercüme ettirilmesini emrettim. Bu da ilk defa olarak Türkçeye tercüme ediliyor. Hz. Muhammed in hayatına ait bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim." (Atatürk ün Temel Görüşleri, Fethi Naci, s.55)

Kuran ın Türkçeye çevirilmesi emrini verirken, Atatürk ün isteği Müslüman milletinin imanının güçlenmesidir. Bunu ifade ettiği sözleri şöyledir:

"Camilerin mukaddes mimberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyne hitap edilmekle Müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur." (Atatürk ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 225)

Büyük Önder, gerçek dinin temelini ve Müslümanların konuyu hangi kıstaslara göre değerlendirmeleri gerektiğini 7 Şubat 1923 tarihinde, Balıkesir deki Paşa Camii nde verdiği hutbede kendisini dinleyenlere şöyle ifade etmiştir:

"Allah birdir, şanı büyüktür. Allah ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." (Atatürk ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)

Atatürk, İslam dininin tamamen ilme ve mantığa uygun bir din olduğunu bir başka sözünde de şöyle ifade etmiştir:

"Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. ... İslam ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz" (Atatürk"ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90)

Büyük Önder Atatürk, Türk Milleti nin dindar olmasını ve dini değerlerini muhafaza etmesini de, sıklıkla vurgulamıştır. Ayrıca, Atatürk ün Osmanlı Devleti nin çöküşünü dine bağlayan, Türk düşmanlarına yanıtı ise kesin bir şekilde olmuştur:

"Düşmanlarımız, bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla itham ediyor, duraklamamızı ve çöküşümüzü buna bağlıyorlar; bu bir hatadır. Bizim dinimiz hiç bir vakit kadınların, erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah ın emrettiği şey, Müslüman erkekle, Müslüman kadının beraberce din öğrenerek eğitilmesidir. Kadın ve erkek bu ilim ve eğitimi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak zorundadır. İslam ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kuralla bağlanmış zannettiğimiz şey yoktur. Türk sosyal yaşantısında kadınlar bilimsel yönden eğitim ve öğretim görmekte ve diğer konularda erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir." (Atatürk ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s.86)

Dini meseleler hakkındaki görüşlerini öğrenmek isteyen Fransız gazeteci Maurice Perno ya Atatürk yine kesin bir şekilde şu cevapları vermiştir:

M. Perno:Şu halde yeni Türkiye nin siyasetinde dine aykırı hiçbir temayül ve mahiyet olmayacak demek?

Atatürk: "Siyasetimiz dine aykırı olmak şöyle dursun, din bakımından eksik bile hissediyoruz."

M. Perno: Zat-ı asilaneleri, düşündüklerini bendenize daha iyi izah buyururlar mı?

Atatürk: "Türk Milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura muhalif, terakkiye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye istiklalini veren bu Asya milleti içinde daha karışık, sun i, batıl inanışlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaklardır. Eğer ışığa yaklaşamazlarsa kendilerini mahv ve mahkum etmişler demektir. Onları kurtaracağız." (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.32)

Atatürk her yönüyle olduğu gibi dindarlığıyla da milletine en güzel örnek olmuştur. Ulu Önder, dindar kişiliğinin bir göstergesi olarak din adamlarına karşı her zaman samimi bir şekilde hürmetkar olmuş ve saygı duymuştur.

Cumhuriyet in ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi, Atatürk ün kendisine duyduğu saygı ve hürmeti şöyle anlatmıştır:

"Ata nın huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılardı. Utanır, ezilir, büzülür, "Paşam beni mahcup ediyorsunuz" dediğim zaman "Din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın icaplarındandır." buyururlardı. Atatürk, şahsi çıkarları için kutsal dinimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi." (Atatürk ve Din Eğitimi - Ahmet Gürtaş - Diyanet İşleri Bakanları Yayınları s.12)

Atatürk Kuran okutulmasına da son derece önem vermiştir. Hafız Zeki Çağlarman Atatürk ün bu yönünü şöyle anlatmıştır:

"Atatürk ün kız kardeşi Makbule Hanım la uzun yıllar komşuluk yaptık. Her yıl Ramazan ayı yaklaşınca Atatürk kız kardeşine; "Makbule, Ramazan geliyor, annemize hatim okutmayı ihmal etme"der ve hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içerisinde para verirdi." (Din Toplum ve Kemal Atatürk, Ercüment Demirer, s.10)



cEmiRc

cEmiRc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Atatürk ün Peygamber Efendimize duyduğu hayranlık
  4.Eyl.2006 Pzt 14:39:43
Atatürk ün Peygamber Efendimize duyduğu hayranlık

Atatürk ün Kuran-ı Kerim e duyduğu derin sevgi ve saygısı, İslam dininin en saf şekliyle yaşanmasına olan inancı onun dindar yönünü her dönemde ortaya çıkarmıştır. Her zaman gerçek din ile batıl inançlarla dolu gericiliği net biçimde ayıran Atatürk, birçok konuşmasında, samimi ve içten bir şekilde Allah tan, İslam dan, Kuran dan saygı ve bağlılıkla bahsetmiştir. Hz. Peygamberimizi övmüş ve Türk Milleti ne, gerçek dine sarılmayı ve daha dindar olmayı tavsiye etmiş. Allah a yönelmede Hz. Muhammed i rehber göstermiştir:

"Bütün dünyanın Müslümanları Allah ın son peygamberi Hz. Muhammed in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli; İslamiyet in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler." (Atatürk, Nedim Senbai, A.Ü. Dil, Tarih, Coğrafya Yay., s. 102, 1979)

Hz. Muhammed i överek O nu kendisine örnek alan Atatürk, Hz. Muhammed in peygamberliğine kesin olarak iman etmişti. Hz. Muhammed e duyduğu hayranlığı ve O nun peygamberliğini heyecanla anlattığı bir sırada yanında bulunan M. Şemseddin Günaltay, Ata nın o anki halini şöyle anlatmıştır:

"... Atatürk ün denizlerden renk alıp renk veren gözleri, masanın üzerinde serili haritaya dikildi ve beni kolumdan tutarak masanın başına çekip parmağını bir noktaya dikti. Bu, kendi elleriyle çizdikleri bir askeri harita idi ve Hz. Muhammed in büyük Bedir Cengi ni adım adım gösteriyordu. Hz. Muhammed e ve O nun peygamberliğine kadar, büyük askeri dehasına hayran olan eşsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibi ni göklere çıkarırken, "O nun Hak Peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar" diye heyecanlandı.

Ata nın son sözü şu olmuştu:

- Hz. Muhammed in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların karı değildir, O nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır. (Atatürk ve Din Eğitimi, Ahmet Gürbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, s.28)

Atatürk"ün Hz. Muhammed e duyulacak sevgiyi tarif ettiği sözleri ise şöyledir:

"Büyük bir inkılap yaratan Hazreti Muhammed e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir." (Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4)

Atatürk, dinimizin tam anlamıyla ve aslına uygun olarak yaşanmasını ve milletimize doğru, modern, hurafelerden arındırılmış bir din anlayışını benimsetmeyi hedeflemiştir. Hiçbir aşırılığa kaçmadan, Kuran ın modern bir dünyayı tarif ettiğini çok net biçimde özümsemiştir.

Açıkça anlaşılmaktadır ki, gerçek manada dindarlık, heyecanlı fanatiklerin, tutucu, kapalı görüşlü kimselerinkinde değil; Atatürk ün tarif ettiği ılımlı, insancıl, modern yapıda kendini göstermektedir.

Büyük Atatürk ün, İslam dinini, Kuran-ı Kerim i, Hz. Peygamberi ve dini müesseseleri öven tüm bu sözleri, O nun dinimize olan içten bağlılığını gösteren somut ve tartışılmaz belgelerdir.

<<123456 78910111213141516...27>>