ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
15 Mayıs 2024, Çarşamba 08:18   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler > Kitapkurtları
forum sohbet oyun basliklari
   Çok Satan Kitaplar
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

0RFE

0RFE resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  17.Eyl.2006 Pzr 12:29:10      Çok Satan Kitaplarsohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

Çok Satan Kitaplar

Eylül ün ilk haftasında çok satan kitaplar listesinin zirvesi değişti. İlk sırayı Paulo Coelho nun Hac, ikinciliği Robin Sharma nın Sen Ölünce Kim Ağlar ı ve uzun süredir birinci olan İpek Çalışlar ın Latife Hanım ı üçüncü sırada...

1- Hac – Paulo Coelho – Can Yayınları

 

2- Sen Ölünce Kim Ağlar – Robin Sharma – Goa Basım Yayım

 

3- Latife Hanım – İpek Çalışlar – Doğan Kitap

 

4- Baba ve Piç – Elif Şafak – Metis

 

5- Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek – İlber Ortaylı – Timaş Yayınları

 

6- Efendi 2 – Soner Yalçın – Doğan Kitap

 

7- Beklenen - Kathleen Mcgowan- İthaki Yayınları

 

8- Leyla’nın Evi – Zülfü Livaneli – Remzi Kitabevi

 

9 - İstediğiniz Kişiye 8 Dakikada Nasıl Evet Dedirtirsiniz? – Kevin Hogan – YakamozYayınevi

 

10- Tarihimizle Yüzleşmek – Emre Kongar – Remzi Kitabevi

 

11- Aşk Bir Kere – Maeve Binchy – Doğan Kitap

 

12- Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı – Mustafa Armağan – Ufuk Kitapları

 

13- Aşka Şeytan Karışır – Hande Altaylı – Okuyan Us

 

14- Zeka Oyunları 2 – Emrehan Halıcı - Tübitak

 

15- Ne Anlatayım Ben Sana – Ece Temelkuran – Everest Yayınları

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

prenses344

prenses344 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  22.Eki.2006 Pzr 22:13:48sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

 Burda çok satan bir dini kitabın özetini sizle paylaşmak istedim hep kitabın ismini hemde kitabın özetini bulursunuz diye düşündüm size de tavsiye ederim çok hoş bir kitap ..

                                                       SONSUZ NUR 1

 

        1 BÖLÜM :

                              ALEMLERE RAHMET OLARAK GÖNDERİLEN NEBİ

 

       BEKLENEN ŞAFAK

       Bütün bir beşeriyet canı dudağında ve herkesin umudu gelecek son kurtarıcıda .Ana-babalar bu kurtarıcının kendi nesillerinden olmasını istiyor, ve birçoğu yeni doğan çocuğuna

Muhammed ismini veriyor.

     Fakat O Hz. İbrahim’den İsmail’e intikal eden ve Abdulmuttalip’ten  Abdullaha geçen bir altın silsileden gelecekti; ve gönüller de bu kanaldan gelecek nuru bekliyordu.

     Evet O, insanlığa Allah(c.c)’ın ayetlerini okumak , fasıl fasıl mucizelerini gözler önüne sermek ve insana kendi mahiyetini öğretmek için gelmiştir. Evet O’nun sayesinde beşeriyet tabiyet kirlerinden arınarak , tertemiz hale gelecek , bedene ait süfliyattan kurtularak kalp ve ruhun hayat derecesine yükselecekti... ve yükseldi de. Evet o, insanlara kitap ve hikmeti talim; 

edecek  insanlık da, kitap ve hikmetin ışıktan dünyasında kendini bularak, ukbalara uyanacak  ve ebedileşme yoluna girecekti ; neticede öyle de oldu. 

    

    KARANLIK BİR DEVRE

 

    Bütün mişrikler putlara tapıyordu. Ağaca , taşa, toprağa, güneşe, aya, yıldıza kullukta bulunuyor; hatta , helva ve peynir gibi yenecek nesnelerden kendi elleriyle yaptıkları putlara bir süre tapıyor, sonra da karınları acıkınca bu şeyleri yiyiyorlardı.

   Onlardan herhangi biri kız çocuğu olduğu beşaretini aldığı zaman , öfkeden yutkunup duruyor; bu yüzden de yüzü simsiyah kesiliyor ve bu acı müjdeden dolayı  halkın içine çıkamıyordu. Ya cemiyet içine düştüğü horluğa katlanıp o çocuğu hayatta bırakacak veya şerefini temizlemek için o kız çocuğunu diri diri toprağa gömecekti. Beşer vahşette sırtlanları çoktan geride bırakmıştı. Dişsiz olanın hayatı yoktu ve mutlaka bir dişlinin keskin dişleri arasında paralanmaya mahkumdu. Cemiyet bunalımlar içindeydi. Bu bunalımlara dur diyecek kimse de yoktu.

   İşte bütün bu olup bitenlere dur diyecek bir iksir sözcüğe ihtiyaç vardı. İhtiyaç o derece şiddetli idi ki, birden rahmet iktizaza geldi ve derken Efendiler Efendisinin risalet vazifesiyle gönderilmesine badi oldu ve O’nun gelişiyle birden herşey değişiverdi.

 

   NÜBÜVVETTEN EVVEL DE O BİR NEBİ GİBİ YAŞAMIŞTI

 

   O’nun çocukluk , gençlik ve olgunluk dönemlerinin hepsi peygamberliğinin başlangıcı, basamakları ve merdivenleri mahiyetindeydi. Öyle ki O’nu tanıyanların birçoğu risaletini ilan eder etmez hemen O’na inanıp teslim olmuşlardı.

   Allah(c.c)’ın kulu manasına gelen “Abdullah” , emin ve doğru kadın manasına gelen “Amine” O’nun dünyaya gelmesine sebep ana ve babaya ait ismlerdi. Evet O , emniyet doğuran , emniyet emanetçisi bir kadından dünyaya geliyordu.

   O yetim olarak büyüdü. İleride yükleneceği çok ağır bir yük , büyük bir vazife vardı. Tevekkelün zirvesinde bütün güçlüklere göğüs gerebilecek bir yapıda yetişmeliydi. Allah O’nu korudu ve hayatının her safhasında itidal istikameti muhafaza, ifrat ve tefritten uzak bir insan olarak yetişmesini temin etti.

   Dedesi Abdülmuttalip O’ndaki peygamberlik nurunu çok önceden sezmişti. O’nu büyüklerin meclisinde oturtuyor, O’na izzet ve ikramda bulunuyordu. Torununu çok aşırı şekilde seviyor ve O’nu kendi gözünden bile kıskanıyordu. Vefat edeceği an, bu dev adam hıçkıra hıçkıra ağlamıştı ve Ebu Talip yanına sokulup niçin ağladığını sorunca da : “Muhammedim’i bir daha bağrıma basıp sevemeyeceğim, işte buna ağlıyorum demişti.” Bundan sonra Allah Resulünü Ebu Talip himaye edecekti. Ebu Talip Allah Resulünü kırk seneye yakın himaye etti. O’nun bu iyiliği karşılıksız kalmadı. Cenab-ı Hakk da O’na Hz. Ali(r.a) gibi evlat nasip etti. Her nebinin nesli kendinden devam ediyordu. Halbuki Allah Resulünün nesli, Hz Ali’den devam edecekti. Hz Ali iki cihan serverinin velayet yönünü temsil ediyordu. Bu itibarla O bütün velilerin sertacı sayılır.

 

   YOLCULUKLARI

  

   Allah Resulü ilk yolculuğunu on iki yaşında amcası Ebu Talip’le  Şam’a yaptığı nakledilir. Kervanın üzerinde bir bulut vardır ve bu bulut sürekli kervanı takip etmektedir. Bunu gören rahip Bahira kervanda bulunan herkesi yemeğe davet eder. Efendimiz hariç herkes bu davete icabet eder. Fakat rahip gelenler içinde aradığını bulamamıştır. Bunun üzerine kervanın başında kimsenin kalıp kalmadığını sorar. Aldığı cevap üzerine O’nu da çağırtır. Daha O’nu görür görmez  peygamber olduğunu anlar ve daha sonra Ebu Talip’i bir tarafa çekip bu yolculuktan vazgeçmesini tavsiye eder. Çünkü yahudiler bu çocuğun peygamber olduğunu anlar ve kendilerinden olmadığı için O’na bir kötülük düşünebilirlerdi.

   İki Cihan Serveri , ikinci seyahatını da yirmi beş yaşlarında yapar. Bu defa da Hz Hatice’nin gönderdiği kervanın başındadır ve onunla iş ortaklığı yapmaktadır. Bu seyahatında da Bahira ile karşılaşır. Rahip iyice ihtiyarlamıştır. Allah Resulünü görünce de bir hayli sevinir. Zira o, hep böyle bir günü beklemişti. Allah Resulüne : “Sen peygamber olacaksın. Ah keşke senin nübüvvetini ilan ettiğin güne yetişebilsem, yetişebilsem de ayakkabılarını taşısam ve sana hizmet edebilsem.” demişti.

   Zeyd b. AMR : Said b. Zeyd’in babası ve Hz Ömer’in amcasıdır. Zeyd putlardan yüz çevirmiş ve hakka karşı tamamen uyanmış biriydi. “Ben bir din biliyorum ki onun gelmesi çok yakındır ; gölgesi başımızın üzerindedir. Fakat bilemiyorum ki ben o günlere yetişebilecek miyim?” demişti. Amir b. Rebia bize şunu nakleder; Zeyd b Amr bir gün şöyle diyordu : “Ben Hz İsmail’in , sonra Abdulmuttalib’in soyundan gelecek bir nebi bekliyorum. O’na yetişebileceğimi zannetmiyorum; iman ediyor, tasdik ediyor, kabul ediyorum ki O hak nebidir. Eğer senin ömrün olur da O’na yetişirsen, benden O’na selam söyle!”demişti.

Gün gelir Amir b. Rebia müslüman olur ve Allah Resulüne Zeyd’in dediklerini bir bir anlatır. Selamı söyleyince  Zeyd’in selamını alır ve “Ben Zeyd’i  cennette eteklerini sürüye sürüye yürürken gördüm” der.

   Varaka b. NEVFEL : Hiristiyan alimi ve Hz Hatice’nin de akrabasıdır. Allah Resulüne ilk vahiy gelmeye başladığında , Hatice Validemiz durumun ne olduğunu öğrenmek için ona gelmiş ve Varaka’dan şu cevabı almıştı: “Ya Hatice! O doğru sözlü bir insandır. O’na gelen Namus-u Ekberdir. Hz Musa ve Hz İsa’ya da o gelmişti. Yakın zamanda O peygamber olacaktır.”

   Abdullah b. SELAM : Yahudi alimiydi. Allah Resulü Medine’ye hicret ettiğinde Abdullah b. Selam’ı kastederek “yanınıza gelene selam verin ve yemek yedirin” sözlerindeki büyüye ve çehresindeki derinliğe vurularak hemen orada müslüman olmuştu. A. b. Selam Hz Yusuf’un neslinden geliyordu ve itibarlı bir insandı. O’nun şahitliği bizzat Kur’anda tebcil edilerek ve delil getirme sadedinde anlatılıyordu. A. b. Selam Allah resulüne gelerek : “Ya Resulallah , beni bir yerde saklayın ve Medine’de ne kadar yahudi alimi varsa hepsini çağırın. Sonra da onlara beni ve babamı nasıl tanıdıklarını sorun. Muhakkak cevapları müsbet olacaktır. Sonra da ben saklandığım yerden çıkıp müslümanlığımı ilan edeyim” teklifinde bulunmuştu. Gelen yahudi alimleri yerlerini aldılar. Efendimiz sordu : “Siz A. b. Selam’ı ve babasını nasıl bilirsiniz?” cevap verdiler: “O ve babası bizim aramızda en alim ve en şereflilerdendir.” Allah resulü tekrar sordu: “O beni tasdik ederse siz ne dersiniz?” dediğinde ise  “imkanı yok asla böyle bir şey olamaz!” dediler. Tam o esnada A. b. Selam saklandığı yerden çıktı. Şehadet getirip Efendimizin peygamberliğini tasdik etti.

   Selman’ı FARİSİ : 

 

   Utbe b. REBİA :

 

 

   BEKLENEN VE MÜJDELENEN PEYGAMBER

 

   Allah Resulü şöyle buyurur: “Ben Hz. İbrahim’in duası ve Hz. İsa’nın muştusuyum.”

   Evet , Allah Resulü sürpriz olarak ortaya çıkmış biri değildir. O daha gelmeden asırlarca önce haber verilen ve gelmesi bütün cihan tarafından beklenen bir nebidir. O’nun nübüvvetine en büyük delil Kuran’ı Kerim’dir.

  

   Tevrat’ın Müjdeleri

   “Allah insanlığa Sina’da teveccüh etti. Sair’de tecelli buyurdu. Faran dağlarında zuhur edip kemaliyle ortaya çiktı.”

   “Onlar için kardeşleri arasında senin gibi bir peygamber çıkaracağım; ve sözlerimi O’nun ağzına koyacağım ve O’na emrettiğim her şeyi onlara söyleyeceğim”

 

   İncil’in Müjdeleri

   “Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem Faraklit size gelemez. Ama ben gidersem O’nu gönderirim”

   “Mesih şöyle dedi : Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu alemin reisi geliyor. Bende asla O’nun nesnesi yoktur.”

 

   O AYRI BUUDLARIN İNSANIDIR

 

   O’nu en iyi anlayanlardan biri olan Hassan b. Sabit’in : “Ben sözlerimle Muhammed’i övmedim. Fakat O’nunla sözlerim methettim” dediği gibi bütün güzel sözlere güzellik kazandıran o sözler içindeki O’nu yad-ı  cemilidir.

 

 

2. BÖLÜM

                                  PEYGAMBERLERİN GÖDERİLİŞ GAYESİ

 

1-KULLUK : Kuran’ı Kerim’de : “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk yapsınlar diye yarattım.” buyurarak bu hususa işaret etmektedir.

   O bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiş olmakla, hem insanları hem de cinleri kulluk yoluna iletmekle vazifelidir. Abdullah b. Mesut başından geçen bir hadiseyi şöyle nakleder: “Efendimiz ile beraber bir yere gittik. Benim etrafıma bir çizgi çizerek sen buradan ayrılma dedi ve kendisi benden uzaklaştı. Daha sonra gürültüler duymaya başladım. Bir müddet sonra Allah Resulü döndü ve dedi ki: Cin taifesi bana iman edip biatta bulundular. Sonra aralarında münakaşa başladı. İnananlarla inanmayanlar birbirine girdiler. İşte duyduğun gürültü bu idi. Ve ayrıca bana vefatım haber verildi.”dedi.

 

2-TEBLİĞ : Kuran’ı Kerim’de: “Onlar ki Allah’ın gönderdiklerini tebliğ ederler, O’ndan korkarlar ve Allah’tan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.”     buyrulmuştur.    

   Allah Resulü’nün, bu ulvi vazifeyi yüklendikten sonraki bütün hayatı dini tebliğle geçti. Geçeceği yollara dikenler serpiliyor, namaz kılarken başına işkembe konuyor ve kendisine her türlü hakaret reva görülüyordu. Ne var ki Allah Resulü bunların hiçbiriyle yılmadı ve usanmadı. Mekke’den ümit kesilince Taif’e gitti. Taifliler, Mekkelilerden daha baskın çıktı. Bütün sefih ve ayak takımı Resulü Ekremi taşlayarak Taif’ten kovdular. Allah Resulünün yanında, evladım deyip bağrına bastığı Zeyd b. Harise vardı. Zeyd gelen taşlara vücudunu siper ederek Efendiler Efendisini korumaya çalıştı. Bu esnada cibril geldi ve izn verilirse çevredeki bir dağı, bu azgın insanların başına geçirebileceğini teklif etti. Allah Resulü çok rencide olmasına rağmen “hayır” diyordu. O çok ileride bile olsa, eğer bunlardan bazıları imana uyanacaksa, belalara karşı hayır diyordu. Ve sonra ellerini açıp rabbine niyazda bulundu. O böyle dua ederken “Addas” isminde bir köle yaklaşır ve üzüm ikram eder. Efendimiz üzümü alırken “Bismillah” der ve Addas bu sözden etkilenerek müslüman olur.

 

3-GÜZEL ÖRNEK  : Peygamberler bizler için bir önder ve imamdır.

 Hz. Ömer peygamberi kendisine tam bir rehber ve önder olarak kabul etmiş, yaşadığı hayatı bütünüyle O’na benzemişti. Kudüs O’nun devrinde fethedilmişti. Askeri hakimiyet gerçekleştiği halde bir süre papazlar şehrin anahtarını vermemekte diretir ve : “Aranızda bu şehrin anahtarını alacak şahıs yok” derler. Durum kendisine haber verilince Koca Halife kölesiyle beraber deveye nöbetleşe binerek yola çıkar. Manzarayı görenler mumlar gibi erirler ve: “İşte kitaplarımızda şemali zikredilen adam” der anahtarı da ona teslim ederler.

 

4-DÜNYA-UKBA MUVAZENESİNİ TEMİN : Onların getirdiği muvazene ile insanoğlu ifrat ve tefritten kurtulacak ve istikameti bulacaktır.

 

5-İTİRAZ KAPISINI KAPAMAK : Allah inanmamızı istediği hakikatları her zaman desteklediği peygamberiyle gayet açık bir şekilde gözler önüne sermiştir. Zaten bu da, onların gönderiliş gayelerinden biridir.

 

3. BÖLÜM

                                   PEYGAMBERLERİN ÖZELLİKLERİ

 

1-RABBANİLİK  : Onlar bütün varlıklarıyla Rabblerine teslim olmuşlardır. O neyi söylemelerini isterse ancak onu ve Rabblerinin istediği ölçüde söylerler. Getirdikleri din tamamen Allah tarafından vaz edildiği için onlar vazifelerinde rabbanidirler ve böyle Rabbani bir vazifeyi yerine getirmekle mükelleftirler.

 

2-HASBİLİK : Peygamberler yaptıkları hizmet karşılığında maddi- manevi hiçbir ücret beklemezler. Maddi manevi füyuzat hislerinden fedakarlıkta bulunan insanlardır ve bu mevzuda zirve varlıklardır.. Onlara bu çetin ve zorlu vazifeyi yaptıran cennet sevdası da cehennem korkusu da değildir. Sadece ve sadece  Rabbin rızasını kazanabilmektir.

   Allah Resulü hasbi idi. Hayatı boyunca karnını arpa ekmeği ile dahi doyurmamıştı. Bazen günler, haftalar ve aylar geçerdi de, O’nun saadet dolu hanesinde yemek pişmezdi.

 

3-İHLAS : İhlas, yapılan bir şeyi Allah için yapma ve yapılmayanı da Allah için yapmama demektir. Peygamberler, daha işin başında böyle bir ihlasa erdirilmiş şahsiyetlerdi.

 

4-GÜZEL ÖĞÜT :  Peygamberler, davalarını neşrederken  katiyen diyalektiğe girmezler. Onlar insanlara “güzel öğüt” ve “hikmetle” yaklaşırlar.

 

5-TEVHİDE ÇAĞRI : Her peygamberin davası bu yüce hakikatle başlar ve onunla noktalanır.

4. BÖLÜM

                                    PEYGAMBERLERİN SIFATLARI                         

     

1-SIDK-DOĞRULUK :

 

   Doğruluk peygamberlerin mihveridir. Peygamberlerin ağzından çıkan her şey tasdik edalıdır.

Enes b. MALİK : Allah Resulünün hizmetkarıdır. Efendimiz Medine’ye teşrif edince , annesi henüz on yaşlarında olan Enes’in elinden tutup onu Allah Resulüne getirmiş ve “Ya Resulallah! Oğlum hayatı boyunca sana hizmet etsin” demiş ve Enes’ i orada bırakıp gitmişti.

Enes b. NADR : Akabe’de Allah Resulünü görünce  O’ na  büyülenmiş gibi bağlanmış ve dilicesine sevmişti. Fakat her nasılsa Bedir’ de bulunamamıştı . Bedir’ de  bulunanlar ashap arasında nasıl seçkinse, Bedir’ e iştirak eden melekler de gök ehli tarafından öyle seçkin görülürdü. Enes b. Nadr bu fırsatı kaçırmış ve gözüne bir türlü uyku girmiyordu. “Ya Resulallah, eğer bir daha onlarla karşılaşmak nasip olursa, işte o zaman kafirlerin benden çekecekleri var.” Enes’ in bu içten duası kabul olmuş ve Uhud’da küffarla karşı karşıya gelmişti. Bu muharebede Allah Resulü de yaralanmış, mübarek dişi kırılmış, miğferi yüzüne batmış ve vücudu kan revan içinde kalmıştı. Enes oradan oraya koşuyor  ve bir sene önce Allah Resulüne verdiği sözü yerine getirmeye çalışıyordu. Vücudu delik deşik olmuş, son anlarını yaşıyor ve dudaklarında son bir tebessümle yanına yaklaşan Sad b. Muaz’a  şunları söylüyordu: “Resulallah’a benden selam söyle . Vallahi şu anda Uhud’un arkasından cennet kokularını duyuyorum.”

   O gün nice şehitleri tanımak mümkün olmamıştı. Hamza tanınamamış, Musab b. Umeyr bilinememiş, Abdullah b. Cahş’ın vucudunun parçaları bir araya getirilince ancak hakkında “O”dur diye hüküm verilebilmişti.

   Allah Resulü hep doğru olarak yaşadığı gibi ümmetine de daima doğruluğu tavsiye etmiştir. Bir hadisinde “Bana şu altı şey hakkında söz verin ben de size cennete girmenize kefil olurum:

-Konuştuğunuz zaman doğru konuşun!

-Vadettiğiniz zaman yerine getirin!

-Emanette emin olun!

-Apış aranızı koruyun!

-Gözlerinizi harama yumun!

-Ellerinizi haramdan uzak tutun!”

Ka’b b. MALİK : Kılıcı kadar sözü, sözü kadar da kılıcı keskin bir insandı.“Ben doğruluğumla kurtuldum” der. Akabe’ye gelip Allah Resulüne biat etmişti. Tebük seferine katılamamıştı. Allah Resulü bütün askeri harekatlarını gizli tutarken bu defa herkesi açıktan davet etmişti. Buna rağmen Ka’b , bu sefere iştirak edememişti. Allah Resulü seferden döndükten sonra sefere iştirak edemeyenlerle görüşüp mazeretlerini sorar. Bazıları mazeretlerini belirtirler, fakat Ka’b  b. Malik, Mürare b. Rebi ve Hilal b. Ümeyye  hiçbir mazeret belirtmeyip doğruyu söylerler. Allah Resulü bu üçü hakkında bir emir yayınlar. Artık hiçbir müslüman onlarla görüşüp konuşmayacaktı. Derken bu sıkıntılı ve azaplı günlerin üzerinden tam elli gün geçmişti. Allah Resulü bu üçü hakkında inen ayet üzerine  affına karar vermişti. Ka’b bu ayeti okuduktan sonra  Resulullaha hitaben,“Ya Resulullah ! Ben doğrulukla kurtuldum.. bundan böyle ömrüm oldukça  da doğrudan başka bir şey söylemeyeceğime söz veriyorum” dedi

 

Gaybi Haberler:

- Bedir’de Allah Resulü: “Burası Ebu Cehil’in öldürüleceği yer; şurası Utbe’nin , şurası Şeybe’nin ve şurası da Velid’in sırtının yere geleceği yer..” ve daha bir çok isim saydı. Muharebeden sonra Hz. Ömer kasem ile diyor ki: “ Allah Resulü nereyi ve kim için işaret etmişse, hepsini o yerlerde ölü olarak bulduk.”

 

-“Biraz sonra buraya nasiyesi, yüzü temiz bir insan gelecek, şu kapıdan içeriye girecek. O Yemen’in en hayırlılarındandır ve alnında, meleğinin elini sürdüğü bir iz taşımaktadır.” Bu insan Cerir b. Abdillah el Beceli’ydi.

 

-Umeyr b. Vehb Medine’ye gelir ve Allah Resulüne biat etmek istediğini söyler. Umeyr mescide gelirince Allah Resulü niçin geldiğini sorar. Umeyr bir sürü yalan söyledi; fakat hiç birine de Allah Resulünü inandıramadı. Sonunda iki cihan serveri şöyle buyurdu: “Madem ki sen doğruyu söylemiyorsun, o halde ben söyleyeyim. Sen Safvan b. Ümeyye ile şöyle şöyle konuştun ve beni öldürmek için geldin. Ve buna karşılık da safvan’dan  şu kadar deve alacaktın.” Umeyr beyninden vurulmuşa döndü, derhal Allah Resulü’nün eline sarılarak müslüman oldu. Ve daha sonra kendisini öyle ibadete verdi ki, ona sahabe arasında “ruhban” deniyordu.

  

-Efendimiz, irtihaline sebep olan rahatsızlık günlerinden birinde, incelerden ince, oturuşu-kalkışı ve derin bakışlarıyla aynen kendisine benzeyen Hz. Fatıma anamızı yanına çağırdı ve eğilip onun kulağına birşeyler fısıldadı. Hz. Fatıma öyle ağladı, öyle figan etti ki onun feryadının şiddetinden herkes irkildi. Biraz sonra yine Allah Resulü, onun kulağına birşeyler fısıldadı. Bu sefer de  öyle sevindi ki, onu görenler kendisine bütün kapılarından girme davetiyesi geldi zannetti. Bu hadise Hz. Ayşe validemizin gözünden kaçmaz ve ona bunun sebebini sorar. Hz. Fatıma validemiz “bu Allah Resulüne ait bir sır” der ve bir şey söylemez. Hz. Ayşe, Efendimizin vefatından sonra tekrar sorunca, Fatıma anamız şöyle cevap verdi: “Birinci defada kendisinin vefat edeceğini söylemiş öyle ağlamıştım. İkinci defa da ise bana, ailesi içinde kendisine en erken kavuşacak insanın ben olacağımı müjde ett.”

 

-Allah Resulü bir gün hutbede: “Bu benim evladım Hasan, o seyyiddir. Allah onunla iki büyük cemaatı birbiriyle sulh ettirecektir.”der. Bir gün kendisine tevdi edilen hilafet ve saltanatı, sadece ümmet arasında tefrikaya sebep vermemek için terkedecek ve nasıl bir seyyid oğlu seyyid olduğunu gösterecektir. Aradan yirmi beş otuz sene geçmemişti ki, Allah Resulünün dedikleri bir bir zuhur etti.. Hz. Ali’den sonra Emeviler karşılarında Hz. Hasan’ı buldular. Ancak bu sulh ve sükun insanı bütün haklarından feragat ettiğini ilan ederek birbirine girmek üzere olan iki islam ordusunun arasını sulha bağladı ve korkunç bir fitneyi önledi.

 

-Abdullah b. Büsr’ ün başına mübarek ellerini koyarak: “Bu çocuk tam bir asır yaşayacak ve yüzündeki şu sevimsiz siğiller gidecek.” Demişti ve aynen gerçekleşti.

 

-Sahabenin meşhurlarından Bera için: “Eğer herhangi bir meselede yemin etse, Allah onu, yemininde yalancı çıkarmaz.”  denilmiştir. 

 

-Mescid’i Nebi yapılıyordu. Ammar bir aralık sırtında iki kerpiçle Allah Resulünün yanına geldi ve: “Bana iki kerpiç yüklediler” dedi. Allah Resulü tebessüm buyurdu ve Hz. Ali’ye baş kaldıran bir bagi cemaat tarafından şehit edileceğini haber verdi. Evet Sıffın’da Ammar , Hz. Ali tarafındaydı ve o savaşta bu büyük sahabi şehit düşmüştü.

 

-“Konstantine’ye elbet bir gün fetholunacaktır, onu fetheden asker ne güzel askerdir; ve onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır.”

 

-“Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı duydukları korkuyu kaldıracak ve sizin kalbinize de  “vehn (ölüme karşı isteksizlik ve dünya sevgisi)” atacak”

 

-“İhtimal Fırat’ın suyu çekilir, ve altından bir dağ zuhur eder. Kim orada bulunursa  bir şey almasın.”

 

-“Kıyamete yakın zamanda  selam vermede şahıs belirleme olur, ticaret revaş bulur. O kadar ki kadın kocasına ticarette  yardımcı olur. Sıla-ı rahim kesilir. Yalan yere şahitlik yapılırken hak yere şehadet ketmedilir. Kalem teşvik görür.”

 

-Ahir zamanda ilmi öyle neşredeceğim ki, erkek de öğrenecek kadın da . Hür de  öğrenecek köle de. Küçük de öğrenecek büyük de.”

 

-“Kur’an bir utanma mevzuu ve islam da garip olmadıkça kıyamet kopmaz.”

 

-“İnsanlar üzerine öyle günler gelecek ki , faiz yemeyen hiç kimse kalmayacak. Yemeyene dahi tozu toprağı bulaşacak.”

 

-“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki , o günün mümini , onların arasında gizlenecek, aynen bugün münafığın, sizin içinizde gizlendiği gibi.”

 

-“Allah bir hastalık göndermiş olmasın ki , akabinde onun için bir de tedavi yaratmış olmasın.”

 

-“Bir tek hastalığın tedavisi yoktur. O da ihtiyarlıktır.”

  

-“Eğer bir yerde  vebanın olduğunu duyarsanız , sakın oraya gitmeyin! Eğer bulunduğunuz yerde bu hastalık zuhur etmişse oradan dışarıya çıkmayın.”

   Veba hastalığı Efendimizin zuhur buyurdukları dönemlerde önü alınamayan korkunç bir hastalıktı. Efendimiz sahabeyi devamlı bu hastalığa karşı uyarıyordu. Askeri harekatla Şam , Suriye ve Antakya gibi yerlere gidilince , Bizans’ın hastalıklara açık dünyasında meydana gelen vebaya onlar da maruz kalıyordu. İşte  Amvas’taki veba  böyle bir vebaydı ve meşum yerde otuz bin sahabe şehit olmuştu. O gün ümmetin emini Ebu Ubeyde b. Cerrah da Amvas da bulunanlar arasındaydı. Hz. Ömer  seneler sonra bağrından hançerlenip yatağa serilince : “Ebu Ubeyde hayatta olsaydı onu kendi yerime tavsiye ederdim.” Demiştir. 

 

-“Aslandan kaçtığın gibi cüzzamlıdan uzak ol.”

 

-“Köpek birinizin kabını yaladığı zaman , onun temizliği , birincisi toprakla olmak şartıyla onu yedi defa yıkamasıdır.”

 

-“Eğer köpekler tek başına bir ümmet olmasaydı, onların öldürülmesini emrederdim.”

 

-“Yemeğin bereketi , yemekten evvel ve yemekten sonra elleri yıkamaktır.”

 

-“Eğer ümmetime zorluk vereceğinden çekinmeseydim, her namazın başında onlara misvak kullanmalarını emrederdim.”

 

-“Yemek yerken , midenin üçte birini yemeğe, üçte birini suya ve diğer üçte birini de havaya bırakın. Allah’ın en çok gadap ettiği kab, dolu bir midedir.”

-“Gözlerinizi sürmeyle tedavi ediniz. Çünkü o gözlerinizi açar ve kirpiklerinizi besler.”

 

-“Şu habbe-i sevda , yani çörek otu var ya , ölümden başka her derde devadır.”

 

-“Sizden biriniz su veya yemek kabına sinek düştüğü zaman, o kişi  onun her tarafını batırsın , sonra çıkarıp atsın. Çünkü onun kanatlarının birinde hastalık vardır; öbüründe de şifa vardır.”

 

-“İçkinin kendisi hastalıktır, onda asla deva yoktur.”

 

 

2-EMANET-EMİN OLMAK :

  

   Peygamberler , mümin olarak zirve insan oldukları gibi , emin olma , emniyet telkin etmede de en baştadırlar.

   Allah Resulü , yanında büyüttüğü azatlı kölesi Zeyd b. Harise ile halasının kızı Zeynep’i evlendirmişti. Ancak bu evlilik istenilen şekilde huzurlu gitmiyordu. Zeynep Validemiz sırf Allah  Resulü emrettiği için bu evliliği kabul etmişti. Zeynep daha önce annesi tarafından Allah Resulüne teklif edilmişti; ancak Allah Resulü bu teklifi kabul etmemişti. Şimdi bu evliliği doğrudan doğruya Allah(c.c.) emrediyordu. Zeynep’le evlilik iki cihan serverine çok ağır gelmişti. İşte Ayşe Validemiz bu hususa işaretle diyor ki: “Eğer Allah Resulü , kendisine gelen vahiyden herhangi bir ayeti gizleyecek olsaydı bu izdivacı ihtiva eden ayetleri gizlerdi.” Buyurmuştur.

   Allah Resulünüm ashabı da emindi. İşte onlardan biri olan ümmetinin emini Ebu Ubeyde b. Cerrah, Hz. Ömer döneminde Şam’da vali bulunuyordu. Heraklius , ordusuyla gelip Şam’ı tekrar istirdat teşebbüsünde bulunduğu sırada ; Ebu Ubeyde’nin yanında az bir insan vardı. Bu itibarla da şehri savunmaları mümkün değildi. Hemen Şam ahalisini bir yere topladı ve şunları söyledi: “Sizden cizye topladık. Bu cizyeye mukabil sizi korumamız gerekiyordu. Ancak şimdi o güçte değiliz. Dolayısıyla sizleri koruyamayacağız ; aldığımız cizyenin hepsini tekrar size iade edeceğiz” der. Ebu Ubeyde , emniyet telkin etmiş ve hiristiyanların gönlüne dahi taht kurmuş bir rabbaniydi.

 

Allah Resulü daima şu duayı okur ve ümmetine de tavsiye ederdi: Allah’ım açlıktan sana sığınırım; o ne kötü bir arkadaştır. Hıyanetten de sana sığınırım; o ne kötü sırdaştır.”

 

 Nebiler nebisi bir yıldız gibiydi ama güneş yani  en parlak yıldız..Kurbanım onu verene.....

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir