|
Her şeyin geçip gittiği bir gündü.Ve her zamanki gibi geriye sadece sen kalıyordun, her şey içimden geçip gittiğinde.
Ben elde var sıfırdım, sen birler basamağından elde var bir. Ne yaparsam yapayım sonuç iki basamaklı çıkmıyordu.
Koyu, koyu, zifiri koyu kahveler içiyordum üst üste,doğuştan uykusuzdum etki etmiyordu bünyeme.
Sonsuz ışıklar ve karanlıklar depreştiyordum her senden geriye kaldığımda.Eski dostların mutluluk haberlerini manşetten veriyordum kendime.Yok olmuyordu.
Eksiktim, eksiktin, eksiliyorduk, hep böyleydik belki de. Yine de gözleri kör bir dervişti tutkum yanarak, bir hırka sırtımda, bin lokma düğüm sana dönüyordum.
Olmalı diyordum, bir sonu olmalı ölüm gibi kesintisiz ve kesin, herşey,n bir sonu olmalı. Her dediğimde usturalarala kesiliyordu dilim, kalbim diş geçiriyordu beynime. Kendimi bile inandıramıyordum.
Şimdi bir yudum suyun özlemi boynumda, her şeyi yerle bir edip ters yüz ederken ve gönderirken her şeyi, iade ederken ait oldukarına, yani tahliye ederken son sürat içimi, döküp saçılanlara bakmadan, git diyorsun,biliyorum.Belki bir tek dilin söylemiyor ama her gün yüzlerce kez bana git diyorsun aşk.
Ve ezbere biliyorum bu senin ebedi huyun ama sen de biliyorsun ezeli lanetini:
Her zaman olduğu gibi kal dediğin an çok geç olacak. |