ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
Harwest
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 22:02:49 |
| fiogf49gjkf0d
Hani vardir ya her yerde, hissetmek istersin onun varligini...
Hani hep yanibasinizdaymis sanirsiniz, ismini söylersiniz dalginlikla, her an berabersinizdir...
Yaninda oldugunu unutuverirsin bir andan sonra, sonra üzüldügünde o simsicacik kollarini açar sana, sarilir aglarsin omzunda doya doya... Senin sorununu kendi sorunu gibi benimser, bir kolun bir bacagin olur adeta... Ayrilmak istesen de koparip atamazsin... Bir türlü sevindiginde ise senden fazla mutluluk duyar... O senin için farklidir bütün insanlardan, tabii sen de onun için... Aranizdaki sevginin bitmesine izin vermezsiniz, kimse bozamaz aranizi, kimse araya girmeye dahi cesaret edemez... Ne zaman yardima ne zaman insana ne zaman dosta ihtiyaciniz olsa hep yaninizda bulursunuz, kendini adeta sizin için ayarlamistir... Beraber gülüp beraber aglarsiniz, daima olumlu özellikler verirsiniz birbirinize... O sana gülmeyi ögretir sen ona kahkaha atmayi... O sana emeklemeyi ögretir, sen ona yürümeyi... O sana okumayi ögretir, sen ona yazmayi ve bu böyle sürüp gider... Iste bunun adina DOST derler... Hayatta hiçbir seyiniz olmasin ama hep bir dostunuz olsun... Dostlarinizin Kiymetini Bilin...
| |
| | |
prenses344
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 22:11:06 |
| fiogf49gjkf0d Sevgili arkadaşım Harwest paylaşımlarını çok beğendim devamını dilerim..
Bu forumdan dostluk neymiş öğreniyorum biri bana dostluğun ne demek olduğunu bilmediğimi(!!!!) söyledi bende eksiğimi kapatayım dedim......
| |
Harwest
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 22:21:13 |
| fiogf49gjkf0d Ben teşekkür ederim sevgili Prenses arkadaşım böyle güzel anlamlı başlıklarda paylaşmamayı eksiklik hissederim kendimde.sağol varol
GERÇEK DOSTLUK NEDİR ?
Dostluk her gün 2-3 kere telefonla konuşmak değildir..
Dostluk bu yapılması gereğine inanılan telefon görüşmeleri sırasında diğer insanların dedikodusunu yaparak karşılıklı birşeyler paylaşıldığını zannetmek değildir...
Dostluk; dost bildiğin kişininen ince detaylarını bilme ihtiyacı ve gereği değildir...
Dostluk; dostbildiğin kişinin senin en karışık detaylarını bilmesi gerektiği değildir...
Dostluk her hafta 3-5 kere görüşmek değildir...
1 ay, 1 sene, 5 sene seni aramayan, senin de aramadığın bir insani birden bire arayıp, dertleşmek, hatır sormak istersen ve o insan da seni geri çevirmez ve sanki daha daha konuşmusun gibi kaldığınız yerden konuşmaya devam ederse, ve daha da önemlisi bu 1 ay, 1 sene, 5 sene ayrılığa rağmen bu insanın başı gerçekten sıkıştığında yardımına koşacak ilk insanlardan biriysen ve aynı şekilde onun da öyle oldugunu biliyorsan EMIN OL KI..... O kişi senin dostundur... Sen de O nun...
" Her tür ilişki avuç içinde duran kum taneleri gibidir. Avucumuzu sıkmadan, gevşekce tutarsak, kum taneleri kaymaz, durur.
Avucumuzu kapatıp, sıkmaya başladığımız an kum taneleri parmaklarımızın arasından akmaya baslar. Bir kısmını tutmayı basarsanız da, çoğu akıp gider.
İlişkiler de böyledir. Esneklik varsa, diğer insana saygı duyuluyor ve özgürlük tanınıyorsa ilişkiler bozulmaz. Ama diğer insanı çok bunaltırsanız ilişki de yavaş yavaş bozulur ve biter.
Hayatta pek cok insanla karşılaşırsın Ama sadece gerçek dostlar senin kalbinde bir iz bırakır.
alıntı
| |
prenses344
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 22:30:04 |
| fiogf49gjkf0d HİKAYE ÇOK GÜZEL OKUYUN BENCE......
Fırtınalı bir hayatın ortasında birleştik. Sen, kendine yakın bulduğun insanların sana yaptığı hatalardan şikayet ediyordun., bense uzun yıllar acısını çektiğim bir aşkın yaralarını sarmaya çalışıyordum.
İyi birer dosttuk, her şeyi paylaşır olmuştuk. Bu yakınlaşmamızın kısa bir sürede olmasına rağmen zamanım öyle tatlı, öyle güzle geçiyordu ki ben içimdeki kıpırdanmalardan habersizdim.
Sanki rüyadaydım, gözlerimi açtığımda dostluğun yerini aşk almıştı. Kendimi tutamamıştım işte. Duygularıma hakim olamamıştım. Sen benim aşkım, bense senin dostundum artık. Sana aşık olduğumdan habersizdin. İçimdeki volkan öyle taşmıştı ki patlamak için sabırsızlanıyordu.
Sonunda o gün gelip çatmıştı. Bütün duygularımı bütün hislerimi açıklamıştım ben sana. Sense bana sadece şaşkın bir ifadeyle bunların yalan ve şakadan ibaret olması için yalvarmıştın.
Bende sana bunların ne şaka ne de yalan olduğunu üstüne basa basa vurgulamıştım. İçim rahatlamıştı. Çünkü bir insana "seni seviyorum" demek kolay bir iş değildi. Yürek isterdi. Ben bu işi becerememiştim ama sonucuna da katlanmak elimde değildi. Çünkü asıl olan benim için bugündü ve ben bugün sana söylemem gereken şeyleri yarına bırakmamıştım. Yarın böyle bir fırsatın elime geçeceğini düşünerek bütün her şeyi açıklamıştım.
Dünya fani her an her şey olabilir bizim dünyamızda... Şimdi içim çok rahat ama bir o kadar da huzursuzum. Çünkü bunları sana anlatınca suçlu ben oldum. Şimdi o eski günleri arıyorum, hiç sebepsiz, ani ayrılışın şokunu üzerimden atamamamın sonucundandır. Ve zaman eskiden öyle güzel öyle tatlı geçerken şimdilerde, bin bir azap bin bir acıyla geçiyor.
O günün üstünden çok zaman geçti. Şimdi ben senden benim olmanı değil bana biraz hak vermeni istiyorum. Bana duyduğun nefreti duygularımın üstünden çekmen için yalvarıyorum. Bana ne kadar kızsan ne kadar nefret etsen de ben seni yine de seviyorum. Duydun değil mi? Seni seviyorum...
ALINTI..... | |
Harwest
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 22:39:50 |
| fiogf49gjkf0d Genç adam ellerinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi... Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı. Ellerinde her zamanki çiçeklerden vardı. Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı. Kırmızı , kıpkırmızı, kan kırmızısı güller... Sanki dalından yeni koparılmış gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardı, sevgi kokuyor, aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller... Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler. Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi, "Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum" dedi. Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Ne zaman onu düşünse, onunla buluşacağını hayal etse kalbi aynı böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen ikiside sevgisinden hiç bir şey kaybetmemişti.. Onları hiç bir şey ayıramazdı... Ne hasret, ne ayrılık, ne de ölüm... Genç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği yine geç kalmıştı, 1 dakika geç kalmıştı. Üstelik o, sevdiğini bekletmemek için dakikalarca önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Ama sevdiği her zaman bunu yapıyordu. Devamlı kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru olurmuş diye düşündü... Ve gözlerini önündeki uçsuz bucaksız denizlere dikti.. Denizin sonu yok gibiydi, tıpkı sevdiği kıza karşı olan aşkı gibi denizinde sonu yoktu. Sonsuzluğa uzanıyordu. Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi aralarında söyleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış, sonrada gidip iki yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari onu bekletmemeliydi.. Ama alışmıştı artık beklemeye, zararı yok biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları nedense hala yaşlı idi. Bir türlü anlamıyordu onları. Her şey bu kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki? İşte az sonra sevdiği gelecek, ona sarılacak, kucaklaşacaklardı... Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe ilk adımlarını atacaklardı. Genç adam öyle heyecanlıydı ki sevdiğine kavuşmak için can atıyordu... Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp, uçuşan martılara... Ne kadar güzel dans ediyorlardı havada. Tekrar saatine baktı genç adam. Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi yine geç kalmıştı, hem de çok... Bu kadar geç kalmaması gerekiyordu. İşte her gün burada buluşmak için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak, denizin onlara anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp hasret gidereceklerine söz vermiyorlar mıydı? O zaman neden gelmemişti yine??... Aklına kötü düşünceler gelmeye başladı. Hayır.. hayır.. olamazdı. Sevdiğine bir şey olamazdı. Onsuz hayat yaşanmazdı ki... O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam. Bunun düşüncesi bile hoş değildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafındaki insanlar ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı. Rahatsız olmaya başladı bakışlardan. Artık bıkmıştı... Yine sevgilisi geldi aklına.. Neden gelmedi acaba diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı. 7 sene oldu dedi. 7 senedir her gün bu sahildeydi, sevdiğini bekliyordu. Daha fazla dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden 1 damla daha yaş güllerin üzerine damladı... Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gideyim diye mırıldandı... Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi yanına koyar, ona vermiş olurdu... Genç adam ayağa kalktı. Sevdiğiyle buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki kabristana doğru yürümeye başladı..
alıntı | |
prenses344
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 22:45:28 |
| fiogf49gjkf0d
Harwest :
Genç adam ellerinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi... Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı. Ellerinde her zamanki çiçeklerden vardı. Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı. Kırmızı , kıpkırmızı, kan kırmızısı güller... Sanki dalından yeni koparılmış gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardı, sevgi kokuyor, aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller... Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler. Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi, "Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum" dedi. Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Ne zaman onu düşünse, onunla buluşacağını hayal etse kalbi aynı böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen ikiside sevgisinden hiç bir şey kaybetmemişti.. Onları hiç bir şey ayıramazdı... Ne hasret, ne ayrılık, ne de ölüm... Genç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği yine geç kalmıştı, 1 dakika geç kalmıştı. Üstelik o, sevdiğini bekletmemek için dakikalarca önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Ama sevdiği her zaman bunu yapıyordu. Devamlı kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru olurmuş diye düşündü... Ve gözlerini önündeki uçsuz bucaksız denizlere dikti.. Denizin sonu yok gibiydi, tıpkı sevdiği kıza karşı olan aşkı gibi denizinde sonu yoktu. Sonsuzluğa uzanıyordu. Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi aralarında söyleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış, sonrada gidip iki yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari onu bekletmemeliydi.. Ama alışmıştı artık beklemeye, zararı yok biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları nedense hala yaşlı idi. Bir türlü anlamıyordu onları. Her şey bu kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki? İşte az sonra sevdiği gelecek, ona sarılacak, kucaklaşacaklardı... Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe ilk adımlarını atacaklardı. Genç adam öyle heyecanlıydı ki sevdiğine kavuşmak için can atıyordu... Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp, uçuşan martılara... Ne kadar güzel dans ediyorlardı havada. Tekrar saatine baktı genç adam. Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi yine geç kalmıştı, hem de çok... Bu kadar geç kalmaması gerekiyordu. İşte her gün burada buluşmak için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak, denizin onlara anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp hasret gidereceklerine söz vermiyorlar mıydı? O zaman neden gelmemişti yine??... Aklına kötü düşünceler gelmeye başladı. Hayır.. hayır.. olamazdı. Sevdiğine bir şey olamazdı. Onsuz hayat yaşanmazdı ki... O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam. Bunun düşüncesi bile hoş değildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafındaki insanlar ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı. Rahatsız olmaya başladı bakışlardan. Artık bıkmıştı... Yine sevgilisi geldi aklına.. Neden gelmedi acaba diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı. 7 sene oldu dedi. 7 senedir her gün bu sahildeydi, sevdiğini bekliyordu. Daha fazla dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden 1 damla daha yaş güllerin üzerine damladı... Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gideyim diye mırıldandı... Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi yanına koyar, ona vermiş olurdu... Genç adam ayağa kalktı. Sevdiğiyle buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki kabristana doğru yürümeye başladı..
alıntı
|
|
|
Harwest arkadaşım çok güzeldi gözyaşlarım yağmur oldu...
Nerde o sevgiler şuan....
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 23:18:48 |
| fiogf49gjkf0d | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 23:26:16 |
| fiogf49gjkf0d DOST BİRİKTİRMEK !
Dostluk nedir? Herhalde bir gösteriş, birine, aynı cinse, kadınsan erkeğe, erkeksen kadına karşı kendini beğendirme çabası, bir moda, bir gelgeç ruh hali değil... Sempati.. İlgi.. Bağlılık.. Yüceltme.. Taçlandırma... Sorumluluk duyma.. Yürekten algılama. Bakışlarla anlaşma. Ses tonuyla destek verme. Kesintisiz ilişki.. Kayıp olmaz, yitmez. Yoktan var olmaz bir duygu. Bunların hepsi biraraya gelip, zaman içinde gıdım gıdım birikerek dostluğun çimentosunu oluşturuyor. Gazetelerde okuyoruz. TV lerde seyrediyoruz. Sağda, solda konuşmalarda adı geçiyor: Güzel yemek yeme dostu.. Edebiyat dostu. Türk Sanat Müziği dostu. Çocukların dostu.. Halkın dostu.. Dostluklar nasıl oluşuyor? Unuttuk.. Bu hızlı kent hayatı, dostluk duygusunu, aklımızdan aldı.. Yüreğimizden çaldı. Nasrettin Hoca bir Cuma günü camide cemaate namaz kıldırmak üzere ezan okunsun diye bekliyormuş. Bir adam gelmiş. "Hocam" demiş! "Eşeğimi yitirdim..." Hoca da adama; "Şu namazı kıldıralım, senin eşeğin çaresine bakarız" demiş. Hoca namazı kıldırmış, vaazını vermiş ve cemaate dönmüş: "İçinizde hiçbir dostuyla bir bardak çay içip saatlerce konuşmamış, dostuyla sekiz saatlik yürüyüşe çıkıp hiç konuşmadığı halde sıkılmadan yürüyüşünü tamamlamamış ve komşunun kızına kem gözle baktı diye dost bildiği arkadaşını arkadaşlıktan silmiş biri var mı?" diye sormus. Arka sıralarda saf tutmus, sümsük tipli biri parmağını kaldırıp,"Ben varım Hocam." demiş. Hoca eşeğini yitiren adama dönmüş, "Al bu adamı git, bundan büyük eşek olur mu? Yitirdiğin eşeğin yerine kullanırsın" demiş. Dostun yoksa... Eşekten farkın ne? Olumsuz düşünür Sokrates e öğrencileri sormuş: Dostluk nedir? Sokrates de onlara şu yanıtı vermiş; "Çocukluğumdan beri arzuladığım bir şey vardır. Kimi insan atları olsun ister... Kimi insan köpekleri. Kimisi altını, kimisi de şanı, şerefi; bense bir dostum olsun isterim..." İnsan biriktiren yaratık... Şan, söhret biriktiriyor... Süper zenginse boğazda villa biriktiriyor. Tablo biriktiriyor. Repoda para kasalarda naftalin kokulu döviz, antika biriktiriyor. Gençse plak, kaset, cd biriktiriyor. Yorgun bir ihtiyarsa namaz niyaz biriktiriyor. Bazıları da Kuledibi nde Çukurcuma ya, Üsküdar da Eskiciler Çarşısı na, Unkapanı nda Horhor a gidip; antika lambalar, cam şişeler, eski koltuklar, tesbihler, tombaklar biriktiriyor. Alimse kitap biriktiriyor. Cahilse kin biriktiriyor. Dost biriktirmeyi içimizde kaç kişi deniyor? Evet, kabul ediyorum , insan birçok kişiyle beraber mükemmel dost olamaz, tıpkı aynı zamanda birçok kişiye aşık olamayacağı gibi... Fakat cinnete düştük. Dost biriktirmeyi unuttuk. İyi halt ettik.
SEVGİLİ DOSTLARIM: NAZİK OLMAK İÇİN, BİR GÜLÜMSEME BEKLEMEYİN.
SEVMEK İÇİN SEVİLMEYİ BEKLEMEYİN.
BİR ARKADAŞIN DEĞERİNİ ANLAMAK İÇİN, YALNIZ KALMAYI BEKLEMEYİN.
ÇALIŞMAYA BAŞLAMAK İÇİN, EN İYİ İŞİ BEKLEMEYİN.
ÖĞÜTLERİ HATIRLAMAK İÇİN, DÜŞMEYİ BEKLEMEYİN.
DUA YA İNANMAK İÇİN, ACILARI BEKLEMEYİN
YARDIM EDEBİLMEK İÇİN, ZAMANINIZ OLMASINI BEKLEMEYİN
ÖZÜR DİLEMEK İÇİN, DİĞERİNİN ACI ÇEKMESİNİ BEKLEMEYİN.
NE DE BARIŞMAK İÇİN, AYRILIĞI BEKLEMEYİN,
ÇÜNKÜ NE KADAR ZAMANINIZ VAR BİLMİYORSUNUZ.....
| |
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 23:27:15 |
| fiogf49gjkf0d DOST VARDIR GIDA GİBİDİR,ONU HEP ARARSIN.DOST VARDIR İLAÇ GİBİDİR GEREKİRSE ARARSIN. DOST VARDIR HASTALIK GİBİDİR, ONU ARAMAZSIN O SENI BULUR..
Dostluk, gereğince tanımlanamazlardandır ve ancak, yaşamakla anlaşılır. Bu yüzden dostluk, şiir gibi, aşk gibi anlatılmaz yaşanır. Dahası bir ucu şiire düşer dostluğun bir ucu aşka. Şiiri ve aşkı bilmeyen bilemez dostluğu, dost olmayınca da şiiri ve aşkı. Ucuz arkadaşlıkları dost olmak sananlar, kandan öte can kardeşliği olarak gelen dostlukları anlayamaz. Okkalı bir yürek taşımayan, o yüreği her dem dağıtıp, toplamayan tadamaz onu. Çünkü şiirin ve aşkın barınmadığı yerde dostluk barınmaz. Ne dini ne dili ne cinsi ne de kavmiyeti vardır dostluğun. Bir köprü gibi kurulur coğrafyalar arasına. Arzın bir ucunda yanan ateşte, yanar kavrulur öteki ucunda. Ayağa adım olur, dile söz olur, yaraya merhem, omuza dokunuş olur. İki eli kanda da olsa. Dost, saklayandır, sırtlanandır, paylaşandır. Dostluk iki dünyayı tutan bir yemin, sonuna kadar sadakat, sonuna kadar kefillik ve şahitliktir. Dostluk gören ve gösteren bir aynadır. Her dostluk dilini kendi kurar,imtihanı ve icazeti kendindendir. Dostluk aynı yerde durmak değildir belki. Daha çok, aynı yöne bakmak, aynı yöne yönelmek ve yürümektir. Bazen yollar dost kılar insanı, bazen dostluklar yola koyar. Dostluk bir yoldur. Gerçek dost yarı yolda koymaz, Nasıl yarı yolda koymazsa gerçek aşklar. Dost istenilmez, olunur. Çünkü her kadının başka bir Leyla oluşu ve farklı bir okla vuruşu gibidir dostluk. Tarifesiz bir mektup gibi gelir. Dostluk belli bir mahremiyetin eritilip aynı kaba dökülmesiyle oluşan ortak bir mahremiyettir. Her mahremiyet gibi dostluk da soruların, kelimelerin ve sözlerin bittiği yerdir.
GERÇEK DOSTLARINIZI BULUP HİÇ KAYBETMEMENİZ DİLEĞİYLE!!! KALIN SEVGİYLE VE DE DOSTLARINIZIN YÜREKLERİNİN SICAKLIĞINDA ......
| |
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Kas.2006 Çar 23:41:43 |
| fiogf49gjkf0d Geniş yürekli Dostlar
|
|
|
|
Su, kendine sırdaş arıyordu.Önce buluta verdi sırrını.Ağır geldi sır buluta.Sağanak sağanak döktü suyun tüm sırlarını.
Sonra göle gitti su.Ona anlattı derdini.Bu arada bulut suyun sırrını yağmur yapıp, dolu yapıp, kar yapıp savurduğu için ,zaman zaman taşıyordu göl ve suyun sırrı iyice açığa çıkıyordu.
Sonra nehre verdi su sırrını.Nehir aldı suyun sırrını çekti gitti.Dereye verdi.Dere biraz daha yavaş olsada nehirden , oda götürdü suyun sırrını bir başka bilinmeze..Çağlayanlar, şelaleler,akarsular..Hepsi kayboluyordu bir anda.Sonra bir gün su takip etti dereyi.Dereye okyanusa kavuşunca farketti su, bütün sırlarının akarsularla, çağlayanlarla,ırmaklarla...okyanusa taşındığını.
Karar verdi su.Sırrını okyanusa verecekti.Öyle de yaptı zaten.Tüm sırlarını okyanusa verdi.Artık suyun sırrını okyanustan başkası bilmiyordu.Ne taştı okyanus, ne bir başkasına taşıdı suyun sırrını, ne de kurudu....Geçen karşılaştık suyla.Bir bardaktaydı. Suskundu. Çok uğraştım konuşturamadım.Ben tam giderken Dur ! dedi su.Durdum! Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma! Taşıyamazlar , kaldıramazlar senin yükünü,canını yakarlar,utandırırlar.... dedi. Hep cevrende OKYANUS yürekli dostlarinin olmasi dilegimle ......
| |
| |
| |