ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 17:33:22 |
|
·fulya81· :
2. Önemli dersten pek bişiy anlamadım Anlatırmısınz! |
|
|
Tanrı bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi kutsasın!.. En iyi dileklerimle,
Karsilik beklemeden yardim
| |
berkozge
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 18:25:45 |
| >>>> 5.Beşinci önemli ders > >>>>önemli olan vermektir.. > >>>> > >>>> Yıllar > >>>>önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yasam > >>>>şansı > >>>>beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı > >>>>hastalıktan > >>>>mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden > >>>>bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yasındaki oğlana anlattı ve > >>>>ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. > >>>>Sonra derin bir nefes aldı ve; > >>>> "Eğer > >>>>kurtulacaksa, veririm kanımı" dedi. Kan nakli yapılırken, ablasının > >>>>gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk > >>>>gelmeye başlamıştı, ama küçük çocuğun yüzü de giderek soluyordu.. > >>>>Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir sesle doktora > >>>>sordu: > >>>> "Hemen mi > >>>>öleceğim?.." > >>>> Ufaklık, > >>>>doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, > >>>>öleceğini > >>>>düşünüyordu. > >>>> Aslında en > >>>>önemli şey, "Elinizdeki Değerlerin Farkında Olup, Kıymetini > >>>>Bilmektir." Gün gelir burun kıvırdığınız şeyleri de bir > >>>>bakmışsınız ki yitirmişsiniz. (Sanırım hayattaki en kötü şey de bu olsa > >>>>gerek.) > >>>> > >>>>Yaşamınızı ciddiye alın,Ruhunuzun günesi hiç > >>>>batmasın.
BU ÇOK GÜZELL
HEPSİ ÇOK GÜZEL ELİNE SAĞLIK ABİŞİM | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 18:39:29 |
| saol kardesimmm
onemli olan gerekeni anlak dimi | |
berkozge
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 20:28:45 |
|
nAoNnGaEmLe :
saol kardesimmm
onemli olan gerekeni anlak dimi
|
|
|
aynen öle abişim | |
burjuum
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 21:49:30 |
| Hepside gercektenn hayatmzda dikkate alınacak en önemli dersler :) paylaşımm için tsk ederiz :) | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 19.Oca.2007 Cum 14:02:52 |
| Çok güzel ve ibret dolu bir öykü...
Yorum yapmama gerek yok... Çok yalın ve açık...
BELDELERDEN BİRİNDE, her beldede bir örneğine rastlanan zengin ama cimri bir adam vardı.
Herkesin kendisini cimri diye bilmesinden rahatsız olan adam, bir gün o beldenin bilge kişisine gidip dert yanma ihtiyacı hissetti.
"Niye herkes benden nefret ediyor, anlamıyorum" dedi cimri.
"Halbuki, öldükten sonra malımın bir kısmını hayır hasenat işlerine bırakacağım diye söz vermiştim. Bunu duymayan da kalmadı."
Bilge kişi, adamın sözleri üzerine bir müddet sessiz kaldı. Sonra: "Sana bir öykü anlatayım" dedi.
"Domuz ile ineğin öyküsünü..."
"Tamam" dedi cimri, "anlat bakalım."
Bilge kişi öyküsüne başladı:
"Bir gün, çiftliğin birinde bir domuz komşu ahırdaki ineğe, insanların kendisini hiç sevmediğinden dert yanmaya başlamış. Senden ise demiş, hep güzel sözlerle bahsediyorlar. Anlıyorum; sen onlara süt veriyorsun. Ama ben onlara daha da fazlasını veriyorum. İnsanlara etimi veriyorum, derimden ayakkabı yapılıyor. En iyi fırçalar da benim kıllarımdan yapılır. Hâlâ daha beni niye sevmezler, anlamıyorum? İnek, üzüntü içindeki domuza bir müddet öylece baktıktan sonra:
Belki de dostum dedi, sen bütün bunları insanlara ancak öldükten sonra verdiğin halde, ben verdiklerimi hayatta iken verdiğimden. " | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.May.2007 Per 03:49:12 |
| fiogf49gjkf0d Uzaklarda küçük bir kasabada genç bir adam kendi işini kurdu bu, iki caddenin köşesinde bir perakendeciydi.Adam dürüst ve dost canlısıydı,insanlar onu seviyorlardı. Ondan alışveriş yapıyorlar ve arkadaşlarına tavsiye ediyorlardı.Adam bir yıl içinde bir dükkandan, Amerikanın bir ucundan diğerine uzanan bir zincir yarattı.
Bir gün hastalanıp hastaneye kaldırıldı.Doktorlar az zamanı kalmış olabileceğinden endişe ediyorlardı.Üç yetişkin çocuğunu yanına çağırdı ve onlara bir görev verdi: ıçinizden biri yıllar boyu uğraşarak kurduğum şirketimin başına geçecek.Hanginizin bunu hakketiğine karar vermek için,her birinize birer dolar vereceğim.şimdi gidip bu birer dolarla ne alabiliyorsanız alacaksınız,ama bu akşam geri döndüğünüzde paranızıla aldığınız şey hastahane odamı bir uçtan bir uca doldurmalı.; Çocuklar bu başarılı şirketi yönetme fırsatı karşısında heyecana kapılıdılar.Üçüde şehre gidip parasını harcadı. Akşam geri döndüklerinde babaları sordu: "Birinci, çocuğum ,bir dolarla ne yaptın ?"Çocuk cevap verdi "Arkadaşımın çiftliğine gittim,bir dolarımı verdim ve iki balya saman aldım.Sonra odadan dışarı çıktı,saman balyalarını getirdi,açtı ve havaya savurmaya başladı. Oda bir anda samanlarla dolmuştu.Ama biraz sonra samanların tamamı yere indi ancak babanın söylediği gibi odayı bir uçtan öbür uca dolduramadı.Adam sordu: "Peki ikinci çocuğum ,sen paranla ne yaptın?." Yorgancıya gittim .ıki tane yastık aldım ." Bunu söyleyen çocuk ,yastıkları içeri getirdi ,açtı ve tüyleri bütün odaya dağıttı . Zaman içinde bütün tüyler yere düştü, böylece oda yine dolmamıştı. "Sen üçüncü çocuğum, sen paranı ne yaptın?." diye sordu adam .Dolarımı cebime koyup senin yıllar önceki dükkanın gibi bir dükkana gittim.Dükkanın sahibine parayı verdim ve bozmasını istedim .Dolarımın 50 centini ıncilde yazıldığı gibi çok değerli bir şeye verdim .20 centini şehrimizdeki iki yardım kurumuna bağışladım.20 centte killiseye verdim.Böylece bir onluğum kaldı.Bununla iki şey aldım." Çocuk elini cebine atıp bir kibrit kutusu ve bir mum çıkardı.Işığı kapatıp mumu yakınca oda mumun yaydığı ışıkla dolmuştu.Oda samanla veya tüyle değil,bir uçtan öbür uca ışıkla dolmuştu.Baba memnundu "Çok iyi oğlum .Bu şirketin başına sen geçeceksin,çünkü yaşam hakkında çok önemli bir şeyi , ışığını yaymayı biliyorsun.Bu çok güzel .
QUBEıN
| |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.May.2007 Per 03:49:33 |
| fiogf49gjkf0d ÖZELSİN Kendimi ne zaman işe yaramaz ve aciz hissetsem, aynı hisleri hissettiğim bir anda, eski bir dostun uzun zaman önce söyledikleri gelir aklıma... Yüzümü kocaman bir gülümseme sarar.. Bana: kendini her aciz ve işe yaramaz hissetiğinde parmağının ucuna bak... Demişti... O sıra o kadar üzgün ve duygularımın içinde o denli kaybolmuştum ki, kendi sesimi bile tanıyamaz bir halde, çok kısık bir ses tonu ile. neden?? Demiştim... çünkü o parmak izlerinden bu yeryüzünde başka hiç kimse de yok... Demiş ve eklemişti. sen özelsin!!! İNANMAZSAN PARMAKLARININ UCUNA BAK!!! Birden sanki dirilmiştim... evet ben ÖZELDİM... HERKES ASLINDA ÖZELDİR. AMA BENİ O GÜNDEN SONRA DİĞERLERİNDEN AYIRAN TEK AYIRT EDİCİ ÖZELLİĞİM -KENDİMİN ÖZEL OLDUĞUNUN FARKINDA OLMAMDI... Hala karamsarlğa düştüğümde, bazen umutsuzluklarla boğuştuğumda o dostumu hatırlar ve parmağımın ucuna, yüzümde büyük bir gülümseme ile bakar ve kendi kendime: SEN ÖZELSİN! BUNLARIN HEPSİNİ ATLATIRSIN!!! derim... Yine aynı dostum bir karar aşamasında olduğum bir gün bana şöyle demişti.. -Önce ne istediğini iyi belirle... Ve eklemişti.. -Sonra O istediğine ulaşmak için ne gerekiyorsa yap!!! Sonrada elini tam üç kez gözlerimin önünde çırpmış ve bana. -ne oldu şimdi? diye sormuştu... bende anlamsız bakışlar ile cevap vermiştim. -ne oldu??? -Üç saniye hayatından uçtu gitti ve hiç birşey o üç saniyeyi geri getiremez... demişti... Ve eklemişti -Hayatı istediklerine ulaşmak için harca,bir gün arkana dönüp baktığında uçup giden o saniyelerin bomboş bir ömür haline geldiğini görmek istemiyorsan tabii!!! Farkındasınız değil mi? Hayatlarımız saniye, dakika, saat dilimlerine bölünmüş, akıp gidiyor. Ve biz akan bir saniyeyi bile geri dönüp tekrar yaşayamıyoruz... Onları geri getiremiyoruz. Aynaya baktığımız da hergün yeni bir beyaz saç telini ve yüzümüzde acımasızca akıp giden dakikaların izini, birer kırışıklık olarak aynada seyrediyoruz. Peki biz hayattan ne bekliyoruz? beklentilerimiz için varımız yoğumuz ile savaşıyor muyuz, zaman denen acımasız düşmanla? Oysa parmaklarınızın ucuna bakın bir kez... Sonrada parmaklarınızı üç kez şıklatın.. Orada gördüğünüz parmak izleri sizden başka kimsede yok... ve parmaklarınızın ucundan çıkan o ses hayatınızın bomboş geçmis üç saniyesi oldu, geçti gitti işte... Siz özelsiniz, siz yeryüzünde teksiniz... O zaman hayattan beklediklerimizde bize layik olmalı,özel olmalı, ulaşılması için savaşa değer olmalı... Zaman denen canavar galip gelmeden,biz hayattan beklentilerimize ulaşmalıyız ki,Geçip giden zamana rağmen,geriye dönüp baktığımız da kucak dolusu mutluluk ve beklentilere ulaşmanın hazzı ile zaman zaman yüzümüzde kocaman bir gülümse ile nanik yapabilelim... Ellerinizi üç kez çırpın, hayattan üç saniyeniz silinip gitti işte... Bugün özel bir insan olan kendiniz için ne yaptınız? Beklentileriz için bir uğraş, savaş verdiniz mi? Yoksa zamanın sizi yenmesine seyirci mi kaldınız? Mesela özel eski bir dostu aradınız mı bugün? Tüm bu kısa ama çok anlamlı hayat derslerini veren dostumu kaç zamandir aramadığımı düşündüm tüm bunları yazarken... Yerimden kalktım, internetten çıktım ve telefon ile o dostumu aradım Çok mutlu oldu... ne zamandir sesini duymamıştım hangi dağda kurt öldu? Dedi.. Ben de Özel birini aramak istedim aklıma sen geldin dedim ve sonra ekledim: Ve ellerimi üç kez çırptım geçen zamanı geri getiremediğimi görünce belki de seni arayacak başka bir üç saniyem olmayacak şu anda aramazsam diyip yazdığım yazıyı yarıda bırakıp seni aradım dedim... Çok mutlu oldu... Bir dostun mutluluğu ile bende mutlu oldum... Dostumla telefon konuşmamı bitirip klavyenin önüne oturduğumda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Özel birini arayıp,dakikaları geri getiremeyeceğim bir hayat içinde istediğim bir şeyi yapmanın huzuru ile yani mutlu bir yürekle tekrar yazmaya başladım... Ve zaman denen sinsi düşman a bir nanik yaptım.acımasızca akıp gidiyorsun,ama ben seni hissediyorum ve istediğim hiç birşeyi ertelemiyorum ve istediklerimi elde etmek için hayatla savaşıyorum der gibi mutlu idim... Siz hala ne duruyorsunuz? Koşun telefona, bir dostu arayın. Birine e-mail atın... Onu sevdiğinizi hissettirin.. Onun mutluluğu ile mutlu olun... Ellerinizi üç kez çırpın ve düşünün hayatınızdan üç saniye boş bir sayfa girdi koptu gitti işte. Oysa siz özelsiniz ve size layık bir hayatı hak ediyorsunuz... Size layık mutlulukları hak ettiğiniz gibi... Bana inanmazsanız!!!! parmaklarınızın ucuna bakın.
Bugunune iyi bak...Yarin ne olacagi hic belli olmaz..Hadi Gulumse .... | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 24.May.2007 Per 03:50:08 |
| fiogf49gjkf0d Profesör Üstün Dökmen, Hayvan dergisinde yayımlanan röportajında, "Yere düşen ekmeğin üstüne basan insan görmedim ama yere düşen insanı tekmeleyen çok kişi gördüm" diyor... Saygılı olmaktaki kusurlarımızı şöyle anlatıyor:
- Birbirimize saygılı olma konusunda 3 tip temel hatamız var...
Avrupa da yaşayan vatandaşımız, orada yerlere çöp atmıyor ama Kapıkule den girer girmez yerlere tükürmeye, çöp atmaya başlıyor. Niye burada böyle yapıyorsun diye sorulduğunda, herkes böyle yapıyor diyor. Kendi fikri olmayan insanın duruma göre hareket etmesidir bu.
İkinci hatamız, adama göre davranmamız. Karşımızdaki adam iri yarıysa, Buyur Abi , diyoruz, ufak tefekse, Ne var lan! diyoruz. Oysa ki, insanların onuru birbirine eşittir.
Üçüncü hata, keyfimize göre davranmak. Keyfimiz yerindeyse eve girerken Merhaba millet diyoruz, değilse surat asıyoruz. Oysa keyfimiz yerinde olsun olmasın insanlara saygılı davranmak zorundayız.
Diyorum ki, yerdeki ekmeğe saygılı olma konusunda ülkemde mütabakat var, kimse basamaz, ayağıyla dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara.
Ekmek nimettir kabul, peki insan nimet değil mi?
......................................................................................................................
Nazikce Yargilayin
Topallayan veya yolda tokezleyen adamda hata bulmayin, eger onun giydigi ayakkabilari giymiyor veya onun yuku altinda cabalamiyorsaniz.
Onun ayakkabilarinin icinde, gorunmese de canini acitan civiler olabilir. Veya onun dayandigi yuk sizin sirtiniza yuklense, belki sizin de tokezlemenize yol acabilir.
Bugun dusen adami hor gormeyin, eger onun dusmesine neden olan ruzgari veya sadece dusenin bildigi utanci siz de hissetmediyseniz. Guclu olabilirsiniz ama yine de onu dusuren ruzgar ayni sekilde ve ayni zamanda size yoneltilseydi, belki sizin de sendelemenize neden olurdu.
Gunah isleyen adama karsi cok sert olmayin, veya ona kelimelerle veya tasla saldirmayin. .. Eger eminseniz, evet kesin eminseniz ki sizin de gunahlariniz yok. Biliyorsunuz, belki de o bastan cikaranin sesi, aynen o adama yaptigi gibi size de o kadar yumusak seslenmis olsaydi, sizin de sendelemenize neden olabilirdi.
....................................................................................................................
Bir lise öğretmeni günün birinde derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: "Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?"
Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin." Öğrenciler bunu da yaparlar. "Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"
Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama, ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:
"Şimdi, bugüne dek affetmeyi istemediğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."
Bazı öğrenciler torbalarına üçer–beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.
Öğretmen, kendisine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:
"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde.. hep yanınızda olacaklar."
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:
– "Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."
– "Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf gözlerle bakıyorlar bana artık."
– "Hem sıkıldık, hem yorulduk..."
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir..
| |
berkozge
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 25.May.2007 Cum 21:11:20 |
| fiogf49gjkf0d Ellerinizi üç kez çırpın ve düşünün hayatınızdan üç saniye boş bir sayfa girdi koptu gitti işte. Oysa siz özelsiniz ve size layık bir hayatı hak ediyorsunuz... Size layık mutlulukları hak ettiğiniz gibi... Bana inanmazsanız!!!! parmaklarınızın ucuna bakın
bu hikaye çok hoşuma gitti tam bu aralar zaten böle hüzünlüydüm iyi geldi eline sağlık abicim | |
| |