ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
Taha20
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 25.May.2007 Cum 22:19:14 |
| fiogf49gjkf0d Teşekkürler Çok anlamlı dersler bir çok kişi bunları okuduktan sonra yaşam tarzını değiştirir diye düşünüyorum.... | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 3.Tem.2007 Sal 23:30:52 |
| fiogf49gjkf0d ----- İnsanlar ikiye ayrilir:
1- Ne yaparsa yapsın sevdiklerin
2- Ne yaparsa yapsın sevmediklerin
Yaşam ikiye ayrılırr:
1- Net yaşam
2- Brut yaşam
İ nsan evlenmez, evlenmek zorunda kalir; aşık olmak zorunda kalmaz, aşık olur.
Acların arasında tokluktan ölmek, tokların arasında açlıktan ölmekten daha berbattır.
Yönetici yoktur, yönetilici vardır.
Aynı insana bir kere aşık olunur.
En iyi dostun karşı cinstendir.
Kusurunu ilk hemcinsin görür.
Sıfır ile bir arasındaki fark, bir ile bin arasindaki farktan daha büyüktür.
Otuz güne tamamlanmaya zorlanan beraberlikler, eninde sonunda sıfır güne tamamlanır.
Sofradan eksilen tabak, tabaktan eksilen lokmadan daha önemlidir.... | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Tem.2007 Çar 20:31:57 |
| fiogf49gjkf0d tane tane daha akıcı olur öyle okuyun:) ben okurken güzel geldi düzeltmedim bende:)
EVLİLER OKUYUN..... BEKARLAR DERS ALIN..... Can Dündar yine ustadligini konusturmus...
Evlilik, inanmadigim halde içerisinde 17 seneyi bitirdigim bir kurum benim için.. 17 senede (abartmiyorum) 40 çift arkadasimin son verdigi kurum ayni zamanda da...
Evliligimin bu kadar uzun
sürmesinin gizi belkide kuruma inanmamaktan geçiyor.
Evliligi toplumun dayattigi sekilde yasamamaktan... Nedir bu dayatmalar?
Erkegin muhakkak kadindan yasça büyük olmasi , egitim seviyesinin
erkegin lehine yada en azindan esit olmasi bunlarin sadece
ikisi... Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yasça büyük olmali ki, kadina "hot" dediginde oturmali kadin...
Yada yumusatiyorlar; -Efendim
kadin erkekten önce çöktügü için (hani dogum felan) küçük olmaliymis
yasi... Egitimde de böyle.. Kadinin çok okumusu bilmis olurmus, evde kalmakmis layiki.... ESiM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne "hot" dememe gerek kaldi 17
senede, ne de benden önce çöktü... Yillar içinde ben yaslandikça o gençlesti,
-"Ooo Can bey kapmisiniz çitiri" esprilerine muhattap dahi oldum.
ESiM 3
ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede
bitirdim..
Ne o bana bilmislik tasladi, ne ben ona ezik baktim...
Kulaga gelen müzik tekse de, onu olusturan notalar farklidir der Halil Cibran... Bunu unutmadik biz. Ben
konusurken o dinledi,ben dinlerken o konustu 17 sene. O
öfkeliyken
ben, ben öfkeliyken o "haklisin bitanem..."dedik, Öfke bitip firtina duruldugunda "ama bi de böyle düsün" de dedik fikrimizi savunurken. Farkli insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç
için savasan neferlerdik bu hayatta...
Asla bilmedik ne kadar para kazandigimizi, ortak
cüzdanimizdan gerektigi kadar aldik.. Ne kadar çalarsa çalsin masanin üstünde telefon, kim bu
saatte arayan karsi cins diye sorgulamadik da ama... Sevginin en büyük dostuydu bizim için
"güven"... ve güvenin
ardina saklanmis bir "saygi" vardi daima... Ne kavgalar, ne badireler atlattik 17 senede... Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yasayacaktik...
Bir gün öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamin
disinda yattim
bi gece, misafir odasinda...
Gece yarisi kapi açildi esim;
-"Ne yapiyosun burda?" diye sordu kapinin esiginden, "uyuyorum"
dedim buz gibi bi sesle... Gitti, gelmesi 1 dakikasini almisti
elinde yastikla... "kay yana" dedi daracik yatakta. "ne yapiyosun?"
dedigimde "benim yerim senin yanin, sen gelmezsen ben gelirim" dedi... Anladim ki o gece, en uzun kavgamiz yat saatine kadar
sürecek... Ve bence dogrusu da bu...Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamiz haric.. Kirsak
da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadik
birbirimize...
Toplum kurallariyla oynasaydik bu oyunu belki de 41 inci
çift olacaktik o listede...
Ama oyunun kurallarini biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu,oynanan...
Evlilik; hesapsiz içine dalinmasi gereken bir oyun bence... Topluma kulaklarini tikayarak hemde... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle...
Sadece gönlünüzden geçtigince...
Dedigi gibi Ataol Behramoglu nun;
"...Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var: Yasadin mi büyük yasayacaksin, irmaklara, göge, bütün evrene
karisircasina.Çünkü ömür dedigimiz sey, hayata sunulmus bir armagandir.Ve hayat, sunulmus bir armagandir insana... CAN
DÜNDAR Hayat kisa gelen bir battaniye gibidir. Yukari cekersin ayak parmaklarin isyan eder. Asagi cekersin omuzlarin titrer
Ama yine
de, neseli insanlar dizlerini karinlarina ceker, rahat bir uyku
uyumayi basarir..........
| |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Tem.2007 Çar 21:11:31 |
| fiogf49gjkf0d Bilgeligine suphe duyulmayan bir adam cocuklarin hayat boyu surecek bir ders vermek istiyordu. Ogullarinin oncelikle insanlar ve hayatta hemen her konuda cabuk hukum ve karar vermenin yanlisligini ogretmek istiyordu. Bir gun dort oglunu yanina cagirdi. En buyuk ogluna, ulke disina kis mevsiminde cikip bir mango agacini gorup incelemesini istedi . Daha kucuk ogluna bahar mevsiminde yolculuga cikip bir mango agacini gorup incelemesini istedi. Ucuncu sirdaki buyuk ogluna da yaz mevsiminde yola cikip gorecegi mango agacini iyice incelemesini istedi. Ogullarinin en kucugune ise sonbaharda yolculuga cikip gorecegi mango agacini incelemesini soyledi. Mevsimler geldi gecti ve butun ogullari yolculuklarini tamamladilar . Bilge baba butun cocuklarini yanina cagirdi ve: - Haydi, simdi de gorup incelediginiz mango agacinin ozelliklerini bana anlatin, dedi. Kisin yolculuga cikan en buyuk oglu: - Baba, agac sanki yanmis, kuru bir kutuk gibiydi. Ondan daha kucuk olan, bahar mevsiminde yolculuga cikan ogul soze basladi ve: -Agabeyim dedigi yanlis, agacin yemyesil yapraklari her tarafini sarmisti, dedi. Ucuncu siradaki ogul ise agabeylerine itiraz ederek, - Sizin soylediginiz gibi degildi, dedi, agac gul gibi guzel ciceklerle donanmisti. Sira en kucugune gelisti, o butun agabeylerine itiraz etti ve: - Siz hepiniz ne gordunuz bilmiyorsunuz, agacin meyveleri vardi, ben tattim, tadi armudun tadina benziyordu, agacta armut agacina benziyordu, dedi. Simdi konusma sirasi bilge babaya gelmisti. Bilge baba konusmaya basladi ve soyle dedi: -Ogullarim, aslinda hepiniz dogru soyluyorsunuz. Cunku agaci ayri mevsimlerde gordunuz. Iste size hayat boyu aklinizda bulunmasi icin ogudumu vermek istiyorum: Insanlarin hal ve tutum ve davranislari hakkinda hukum verirken, o insanlarin her mevsimini, her yonunu bilip bilmediginizden iyice emin olduktan sonra karar verin!..
"Her gün yeniden doğuyorum, BUGÜN Evrende bir fark yaratıyorum | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 23.Tem.2007 Pzt 00:51:16 |
| fiogf49gjkf0d Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. "Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum" diye vasiyet etmiş. Öldüğünde "Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?" diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal, -Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum." diye düşünerek kabul etmiş.
Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş. Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. "Nasıl olsa bu ölü elimizde... Biz şu canlı olandan başlayalım" demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar. -O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın?" Sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. Sabahleyin kabirden çıkmış. - Tamam, servetin yarısı senin, demişler. - Aman,demiş hamal, istemem, kalsın. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm? (Kaynak: Mehmet Akar, Mesel Denizi, Nil Yayınları, İstanbul 2001, sayfa 156)
Hayatını ve hayatın içerisinde istifade edilen lütufların hesabını vermek hafife alıncak şey değildir. | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Tem.2007 Pzt 20:58:03 |
| fiogf49gjkf0d Hayata hiç isyan etmeyin. Öncelikle şunu kabul edin; hayat adil değil. Hiçbirimiz, hiçbir canlı eşit yaratılmadı. Başımıza gelenler de eşit değil. "Guguk Kuşu" filminde Jack Nicholson akıl hastanesinde çok ağır bir mermer havuzu kaldırabileceğine dair diğer hastalarla iddiaya girer. Yüklenir ve havuzu kaldırmaya çalışır, kaldıramaz. Diğer hastalar onunla alay ederken bir şey söyler: "Ben en azından denedim" Siz gerçekten denediniz mi? Yoksa pencereden hayatı mı seyrediyorsunuz? Hayata Windows Xp den, Sony 72 ekrandan mı bakıyorsunuz? Oysa hayat hepimizin avuçlarının içinde... Kiminin nasır tutmuş parmaklarında, kiminin boyalanmış ellerinde...Ama hayat her zaman avuçlarımızın içinde. Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada var. Güneş, her sabah yeniden doğuyor. Gün, her şafakta nice umutlara gebe şekilde ağarıyor ve siz eğer isterseniz hayatı bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz. Yeter ki gülümseyin! Yeter ki bu gün benim günüm diyerek kalkın yatağınızdan... Ve Her sabah uyandiginizda " HayaT, bugün yine herseye ragmen çok güzelsin..." demeyi ihmal etmeyiniz. her zaman dedigim gibi gulumseme yuzunuzden hiç eksik olmasin..
| |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.Eyl.2007 Çar 17:54:25 |
| fiogf49gjkf0d
Dostoyevski nin hayatını değiştiren olay neydi biliyor musunuz? Kendi idam sahnesi... Çar ın baskı döneminde, arkadaşlarıyla bir sohbet grubu kurmuştu. Yakalandı. 28 yaşında idam isteğiyle yargılandı. Mahkemenin sonucunu beklediği gece hücresinden alındı. Ölüm kararı yüzüne karşı okundu. Papaz günah çıkarttırdı. Gözleri kapalı olarak bir direğe bağlanıp, müfreze karşısına geçirildi. "Ateş" emrini beklerken gerçek karar bildirildi kendisine... Aslında mahkeme 8 yıl hapis vermiş, Çar bunu 4 yıla indirmişti; ama ona ders olsun diye böyle bir gösteri planlanmıştı. Böylece "ölüm"le tanıştı; oysa bu sefil oyunda asıl keşfettiği şey, "yaşam"dı. Stefan Zweig a göre 4 yıl sonra yaralı parmaklarından zincirleri çıkardıkları zaman sağlığı bozulmuş, şöhreti uçup gitmişti, ama kırık dökük bedeninden her zamankinden daha parlak fışkıran tek bir şey vardı: Yaşama sevinci... Durumu en iyi anlatan cümle Nietzsche nindir: "Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar".
* * *
Evet, gemimiz su alıyor! Daha iki ay evvel, mutluluk diyarına doğru pupa yelken yol aldığını düşündüğümüz o emektar vapurun gürültüyle batmakta olduğuna inanıyoruz şimdi... Halbuki iki ay evvelki sevinç dalgası kadar bugünkü kasvet tufanı da aldatıcı... Yegane gerçek şu: Bu gemi su alıyor. Batmamak için de yenilenmek durumunda... Bu gerçeği görebilmek, maziyle yüzleşebilmek, sahip olduklarımızın kıymetini anlayabilmek için bugünkü acıları çekmemiz gerekiyordu. Zamanla o sancılar olgunlaştıracak bizi... acının bilgeliği, gözümüzdeki mili çekip alacak. Göreceğiz ki çare, kafileler halinde suya atlamak değil, gemiyi baştan aşağı yenilemektir. Umutsuzluk her yanı kuşattığında, umudun vakti gelmiş demektir.
* * *
Sözü yeniden Nitzsche ye bırakalım: "Bilginin her türü ıstıraptan gelir. Sefahat, duraklamak ve geriye bakmamak eğilimindedir, oysa acı hep nedenleri sorar. İnsan ağrılarda incelir. Sürekli kurcalayan, törpüleyen acı, ruhun toprağını altüst eder. Yeni düşünce meyveleri için gerekli havalandırmayı sağlayan da bu altüst oluştur".
* * *
Keşke kalemim yaralarınıza ümidin merhemini sürebilecek kadar güçlü olsa... Keşke şu 20 - 30 satır, dağıtabilse bezginliğinizi; sözcüklerim dertlerinizden azat edebilse sizi... Bu yazı, bunları yapamasa da şunu söyleyebilir: Artık finali gördük; infaz mangasının önünden döndük. Şimdi hayatı daha iyi tanıyoruz. Ona, yeni doğmuş bir bebeğin memeye sarıldığı andaki kadar tutkuyla sarılabiliriz yeniden... 2011 yılı geldiğinde geriye dönüp şöyle diyeceğiz: "Yıl 2001 di, hiç unutmam; acılarımız o yıl başlamıştı. Her şeyin bittiğini sanıyorduk. Meğer kurtuluşun başladığı tarihmiş. Acılarımızdan feyz alarak, onlarla kanatlanarak silkindik suskunluğumuzdan... Ayakta durmaya mecali kalmamış köhne bir sistemi değiştirmeye o yıl başladık. Yaralı parmaklarımızdan zincirleri çıkardıklarında yaşama sevincimizi hala kaybetmemiştik. O sayede kederimizin üstesinden geldik. Ve kaderimizi yendik".
CAN DÜNDAR | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 10.Eki.2007 Çar 23:46:48 |
| fiogf49gjkf0d Köy sakinleri yağmur duasına çıkmışlardı. Bütün köy ahalisi toplandı. İçlerinden birinde şemsiye vardı. Bu inançtır.
Babalar bebeklerini havaya hoplatır, çocuklar gülmekten bayılır. Yere düşeceklerini akıllarına bile getirmezler. Çünkü babaları onu tutacaktır. Bu güvendir.
Yatağımıza girerken yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğimize dair teminatımız yoktur. Ama yine de ertesi güne dair planlar yaparız. Bu ümittir.
İnancınızı, güveninizi, ümidinizi hiç kaybetmemeniz dileğiyle | |
nAoNnGaEmLe
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Kas.2007 Cum 18:35:30 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Hayat Ne ?
Ne olmadığını iyi anladık .....Demek ki sadece :güç , şöhret , kariyer , para , gençlik , güzellik değilmiş .... Saygılarımla televizyon roportajiydi. Yillar once... "Param var, malim var, sanim ver, mevkim var; ama gel gor ki, iki kasik bulgur, bulgur pilavi yiyemiyorum" demisti uzuntuyle. Domatesli bulgur pilavinin yaninda tursu ve sogan cok uzun zaman once yasak edilmisti unlu isadamina. "Cok sukur bugunleri de gordum ama..."diye konusmasini surduren unlu sanayici "dunyanin en kudretli adami da olsan fark etmiyor..."diye eklemisti. Bir sogan, bir bulgur bazen nelere bedel oluyor
Emel Sayin in hayatinin anlatildigi bir programdi. Cok genc yasta baslayan yolculugunda gucu, basarisi ve isiltisindan sonra bugun geldigi nokta konusuluyordu. Pek cok kadinin yerinde olmak istedigi guzel, basarili ve unlu sanatci "Bir tek seye sizliyor icim... Keske bir cocugum olsaydi"derken gozleri dolu doluydu. "Bana hep daha cok gencsin, once isin, once sanatin, daha sohretin basindasin dediler. Ama keske kimseyi dinlemeseydim. Keske kimseyi dinlemeseydim..."
Gani Mujde ile soylesi yaptigim bir programdaydik. "Cok kucuktum ve babam kendi kosullari icinde beni simartmaya ugrasiyordu" diye basladi anlatmaya. "Bir bayram arifesiydi. Galiba kendi takim elbisesini verip bana bir elbise yaptirmis. Cok mutluydu o bayram; bana bir sey giydirebildigi icin. Ama ben elbiseden hic hoslanmamistim. Aglamaya basladim, ben bu cirkin seyi giymem diye. Babamin bana bakisini hic unutamam. Galiba en fazla alti yedi yasindaydim. Birden hic beklemedigim bir sey oldu ve babam bana hayatimdaki ilk ve son kez cok siddetli tokadini atti. Cok g ucenmisti bana. Aradan yillar gecti. Simdi Istanbul un guzel manzarali evlerinden birinde oturabiliyor ve istedigimi alabiliyorum. Babam oldukten sonra bir gun, babamin o bakisi geldi aklima. Keske geri donup o sayfayi silebilsem, oyle isterdim ki... Babami mutlu edebilseydim."
Uzerinden cok zaman gecti ama yine de tereddut ettim simdi yazip yazmamakta... Bir cesaret yaziyorum; Yesim Salkim-Uzan idi o zamanki soyadi-Levent te yesil bir villada, gorkemli mobilyalarin icinde gorkemli duvarlarin arasinda ve gorkemli bir masanin ardinda oturuyordu. Yapmak istediklerini anlatirken, cok cok uzun siyah saclari kollarini, belini, boynunu ortuyordu ve gozlerinde adini tam da koyamadigim bir siyah sey vardi. Keder? Yalnizlik? Ofke? Yorgunluk? Her sey, hersey elinin altindaydi ama mutsuzdu besbelli... Sonra zaman gecti. Soyadlarindan birini sildi. Saclarini kestirdi. Gecenlerde bir aksam gordum onu. O beni gormedi. Yan yanaydik oysa. Gecip gittik birbirimize degmeden. Kisacik saclari, gecenin karanligina ragmen isildayan gozleri vardi. Sevdigi adamin, kocasinin elinden tutmus, deniz kenarina dogru yuruyordu. Yanindan gecip kendi yoluma devam ederken dusundum de...
Hayat bu kadar basit bir seydi iste. Yaptiklarimiz, yapmak istediklerimiz, ozlediklerimiz, pisman olduklarimiz, onardiklarimiz, onaramadiklarimiz... Hepsi basit, minicik seylerdi ama ulasamadikca, cozemedikce, yenemedikce bize kocaman geliyordu. Kitlelerin sevgisi, para,un, guc... Hicbiri, hicbiri bedel olamiyordu, ozlemini cektigimiz o sey her ne idiyse... Bir cocuk, Sevildigini bilmek, Bir vicdan rahatligi, Bir tabak pilav, Bir saglikli nefes... Hayat bu iste; basit, kucuk bir hadise...
Can DUNDAR | |
xploddLs
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 14.Ara.2007 Cum 11:38:51 |
| fiogf49gjkf0d 1. ders ı hemen cwpLArdım cunku okuLun hademeLerıyLe hep kankı ydık cunku sıgaraLArı hızmetLıLerden aLırdık bıde onLaarın yanında ıcerdık
| |
| |