ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
15 Mayıs 2024, Çarşamba 04:34   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler > Aşk ve Sevgi üstüne
forum sohbet oyun basliklari
   Camdan Kuşlar Casuslar ve Özlemek
 Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

ExuLLa

ExuLLa resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  29.Mar.2007 Per 22:13:44      Camdan Kuşlar Casuslar ve Özlemeksohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Birden özleyiveriyorsunuz…Çoktan unuttuğunuzu sandığınız ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini, bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.
Rüyalarınız, içinizdeki o gizli, esrarını ele vermez büyücü, siz çarşaflarınızın arasında bütün tehlikelerden uzak, güvenle yattığınızı sandığınız bir anda usulca ruhunuza sokulup, sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri birer birer atesleyiveriyor, infilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz. Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak, ona dokunmak, onun sesini duymak için kıvranırken buluyorsunuz kendinizi.

Ve, Venedik’teki o unlu cam atölyelere dönüyorsunuz birdenbire, kristal kanatlı camdan kuşlar kızgın alevlerde eriyerek çeşit çeşit şekillere bürünüyor, attığınızda kuş olduğuna emin olduğunuz bir biblo sabaha uyandığınızda bir bakıyorsunuz bir peri kızına dönüşmüş, bir ejderha bir “kanatlı karınca” olmuş. Özlemek, o yakıcı istek, bilinen her şeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor. Herkese yabancı oluyorsunuz, onların kuşları sizin kızlarınız, onların ejderhası artık sizin için bir kanatlı karınca.

Bunları paylaşacak kimseniz de yok.Özlediğiniz ise çok uzaklarda.
Yanınızda olmasını istediğiniz halde yanınızda olmayan bir tek kişi, yanınıza bile yaklaşmadan, hatta onu özlediğinizden ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan, bütün hayatı, bütün görüntüleri eritip, başka başka kılıklara sokuyor.Kıpkızıl bir alev gibi içinizde beliriveren o insan, Venedikli camcıların, kızgın cama daldırıp üfledikleri ince borular gibi, kendi soluğuyla bütün hayatinizin bilinen heykellerini alıp başka başka heykeller yapıyor. Kimilerine göre yeterince iradesizseniz, kimine göre de yeterince cesursanız, özleminizin peşinden koşuyor, ona ulaşmak için butun şekilleri değiştirmeye razı oluyorsunuz. Savaşlar savaş gibi görünmüyor size, ölümler olum gibi gözükmüyor. Bir gece önceki endişeler, öfkeler,sevinçler artık yerinde değiller. Güneş ışıkları gibi yedi renk gene orada duruyor, ama hepsi de büyük ve yakıcı bir beyazlığın içinde solup kayboluyor. Tek bir görüntünün parıltısı başka bütün ışıkları sönükleştiriyor.İnsanların hayatlarında gizli olan her şeyi merak edip sevdiğim gibi casusların hayatlarını da severim, olmadıkları gibi görünüp sonunda ne olduklarını unutan o insanların hayatlarındaki o büyük çarpılma, o çarpılmanın yarattığı tuhaflıklar, korkular,pişmanlıklar ve kendini saklamanın insana verdiği o sapık gurur hep ilgimi çeker.

Hepimiz kendimizi gizleriz, casuslar yalnızca kendilerini gizlemekle yetinmez, bir de kendilerini inkar ederler. Aslında var olmayan bir adamın kılığına girerken, aslında var olan birini de silip atarlar hayattan. Biz kendi hayatlarımızın bazı parçalarını gizlemek için küçük küçük yaralarken, onlar hayatlarının bütününü bıçaklayıp öldürerek esaslı bir cinayet islerler. Daha yasarken kendini öldürüp, bir ölü olarak hayatlarını devam edenleri konu alan kitapları bu yüzden merakla okurum.

Geçenlerde casuslarla ilgili bir kitabi okurken, orada “tek bir görüntünün” bir insanin hayatini nasıl değiştirdiğini anlatan inanılmaz bir aşk öyküsüne rastladım. Bir kadının bir anlık görüntüsünün, bir erkeğin hayatındaki bütün cam heykelleri nasıl erittiğini gösteren gerçek bir hikayeydi bu.

Nadjeda Skoblin, soylu bir ailenin çok güzel ve çok yetenekli kızıydı. Müzik eğitimi alıp, opera sanatçısı oldu. Ona “Kursk bülbülü” diyorlardı. Galalar, partiler, ziyafetler, hediyeler içinde bir masal prensesi gibi yaşıyordu. Daha yirmi yaşına bile gelmemişti o sıralarda. Sonra Sovyet devrimi patladı. Tam o yıllarda Nadjeda fakir bir bale öğretmeni ile evlendi. Bütün debdebe, ipekli elbiseler, güzel arabalar, konforlu evler yok oluverdi. Rusya’da Sovyet kuvvetleriyle Çar’a bağlı “Beyazlar” arasında kanlı bir iç savaş sürüyordu. Nasıl olduysa, Sovyetlerin istihbarat örgütü Ceka, Nadjeda’yi fark edip onu ajan yaptı. Nadjeda, Beyazlara moral aşılamak için cepheden cepheye dolaşıp konserler veriyor, Çar’in komutanlarını kendisine hayran bırakıyor ve bütün erkekler gibi güzel bir kadının karşısında gevezelesen komutanlardan bilgileri alıp bunları Ceka’ya satıyordu.

Bir zaman sonra, Beyazlar “Kursk bülbülünün” gittiği her cephede ağır bir yenilgiye uğradıklarını fark ettiler, güzel kadını izleyip suçüstü yakaladılar. Ölüme mahkum ettiler. 1920 yılının bir ilkbahar sabahı genç kadını idam mangasının önüne diktiler. Kadın gözlerinin bağlanmasını reddetti. Kendi ölümünü seyretmek istiyordu. idam mangasının genç komutanı kadına baktı. Sabahın ışıkları içinde o muhteşem güzelliği gördü.

Ve o anda, o kadını sevip, onu istedi. Onu her şeyden fazla istedi. istediği o kadınla ölüm arasında ise yalnızca havaya kalkmış olan kendi kılıcı vardı. Kılıcını indirdiği anda kadını vuracaklardı. O kısacık zaman parçasında bir Bizans freski gibi ruhuna kazınan o güzellik tüfekler patlayınca ölecek ve asla geri gelmemek üzere gidecekti. Genç subay o ışıklı ilkbahar sabahında ölmek için bekleyen ve gözlerinin bağlanmasını reddeden o güzel kadına baktığında, hayatının bütün şekilleri, cam kuşlar gibi eridi, her şey biçim değiştirdi, bütün başka duygular kayboldu ve geride o sabahın ışığı gibi berrak ve keskin bir istek kaldı. Adi Nicolai Skoblin olan genç subay kılıcını indirmedi ve askerlere kadını çözmelerini emretti. Kendi ölümüne giden yola güzel bir kadın için attı ilk adımını.

Birlikte Türkiye’ye kaçtılar. Hayatları maceralarla, olaylarla, ihanetlerle doluydu, ama sanırım hayatlarının en unutulmaz anini o sabah vakti yaşadılar. Bazen bir insani isteyiveriyorsunuz. Ona dokunmayı, sesini duymayı özlüyorsunuz. Bazen bu hayatınızdan çıkıp gittiğini ve bir daha hiç görmeyeceğinizi sandığınız biri oluyor, bazen de yalnızca bir kez gördüğünüz biri. Bazen içinde esrarengiz bir büyücünün dolaştığı bir rüya oluyor bu özlemi yaratan, bazen bir bakış, bazen bir ses. Ama o yakıcı özlem anında, hayatin bütün biçimleri kuşlar gibi eriyor, biçimden biçime akıyor, önemli olan her şey önemini yitiriyor, kalabalıkların konuştukları size anlamsız geliyor, sizin söyledikleriniz kalabalıklar için bir mana ifade etmiyor, başkalarından kopuyor ve yalnızca size ait olan bir maceraya atılıyorsunuz.

Kimilerine göre iradesizliğinizden, kimlerine göre cesaretinizden, sizde cam ustaları gibi ince bir borudan kendi soluğunuzu üflüyorsunuz hayata, onun şekil değiştirmesine yardım ediyor, kendinizce biçimler veriyorsunuz. Bazen erittiğiniz cam kuşlardan geriye erimiş camdan başka bir şey kalmıyor. Hiçbir zaman bir biçime bürünemeyen yakıcılık sizi de hayatınızı da yakarak akıyor. Kimi zaman başkalarının biblolarından çok daha güzelini kendi soluğunuzla yapıyorsunuz. Bazen ölümden kurtarıyorsunuz bir kadını, bazen hayattan. Bazen onunla oluyor, bazen de onunla hayati keşfediyorsunuz.

Nicolai Skoblin, casusların tarihine belki de bir hain olarak geçecek, belki bir zavallı şaşkın olarak. Ama benim kendi tarihim onu kendi kayıtlarıma bir kahraman olarak yazdı. Bana ve benimle birlikte pek çok insana, bir bahar sabahı bir kadını ölümden kurtarırken ölüme giden yola adim atan o genç subaydan zor ama cevaplandırılması gereken bir soru kaldı.

Ben emrimi bekleyen ölüm mangası bana bakarken o kılıcı indirir miydim? Yoksa “bırakın onu” mu derdim. Siz kılıcınızı indirir miydiniz? Size verdikleri camdan kuşları hayatınız boyunca aynı biçimde taşır mıydınız, yoksa belki de kızgın bir eriyikten başka hiç bir şey olmayacağını bile bile o cam kuşları eritir, hayata yeni bir biçim vermek için kendi soluğunuzu ona katar mıydınız?

Bir insanı çok istediğinizde ne yapardınız? Kılıcınızı indirir miydiniz?

                                                                                                   Ahmet Altan

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

Jackques

Jackques resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey
ozel karakter ile sohbete katil
sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  29.Mar.2007 Per 23:17:16sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Harika bir yazı.

"Özlediğiniz ise çok uzaklarda.
Yanınızda olmasını istediğiniz halde yanınızda olmayan bir tek kişi, yanınıza bile yaklaşmadan, hatta onu özlediğinizden ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan, bütün hayatı, bütün görüntüleri eritip, başka başka kılıklara sokuyor." şurası tam benlik beni anlatıyor.

Bir insanı çok istediğinizde ne yapardınız?

Maalesef beklemek, zaman... Sonucu ne olacaksa olsun. Olumlu ya da olumsuz, beklemeye değer. Neyse...

Teşekkürler exulla.

CC sohbet icin buraya
  Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir